Arzuyla katılım geri-iletişimi
Güç ilişkisinde denge olsun veya olmasın, kişiler katılımcı geri-iletişimde bulunarak iletişimin yapısal amacını desteklerler: Derenin kenarına çocukları, kadınları ve ihtiyarları askerler dizmişler. Yüzbaşı hepsini öldürme emri veriyor, kahraman askerlerin çoğunluğu bunu büyük zevkle yapıyor. Yapmayan? Yapmayana düşmanca bakılıyor. Yapmayan korku terleri döküyor.
Özel koruyucu olarak zengine hizmet eden birkaç insan azmanı aralarında şakalaşıyor: En iyi komunist nasıl komunisttir? Ölü komünist. hah hahh haaa. Efendilerini nasıl korudukları örnekleri vererek kendilerinin ne cesur, becerikli, ve görevine sadık olduklarını anlatıyorlar.
İşsizlikten anan ağlamış, işsizlik seviyesi yüzde bilmem kaça yükseltilmiş, "iş veren" sana, "asgari ücretten daha aşağı veririm, fazla mesai ödemem, on saat çalışırsın" diyor; Seni işe alıyor (Gerçek ilişkilerde bizim gibi ülkelerde ücret ve çalışma saati süresi bile konuşulmaz. Sorulmaz bile. Anadolu'nun kasabalarında ve kentlerindeki gençler ve aileleri ücret ve çalışma saati konusunu konuşmayı bile uygunsuz bulurlar. Amerika'da benim işe aldığım üniversite öğrencileri bile, bana bir kez "neden asgari ücret ve neden fazla mesai ödenmiyor "diye sormadılar.) Sömürüye seni arzuyla katılıma iten ne? Gerçekte bu "arzuyla katılım" gerçek anlamıyla arzuyla katılım mı? Egemenlik ilişkilerindeki iletişimde, sömürülenin kendi ve kendi gibilerin sömürülmesine arzuyla katılımında baş rolü oynayan (a) "sahte-bilinç" denen "gerçeği tepetaklak bir biçimde" görme durumu mu?; (b) Materyal-yapısal ilişkilerin egemen gerçeğinin (ekmek parası kazanma veya yoksun kalmanın) çok açık seçik bir şekilde bilince çakılması mı? (c) Bu çakılmayla tepetaklak edilen gerçek arasındaki özel ilişkiler mi?
Arzuyla katılma ilişkiler yapısını destekler: Eğer bu yapı dayanışmaya, ortaklaşılığa, sevgiye ve anlayışa dayanan bir yapıysa, katılımcı geri iletişim sadece katılanlar için değil, katılımla ortaya çıkan veya desteklenen sonuçlar için olumlu gelişmeler ortaya çıkarır. Bir köy biriminde yeni evlenen bir çifte, köy gençlerinin ve ustalarının birlikte hediye olarak ev yapmalarındaki katılmayı düşünün. Bir de, amca oğlunun evinizi boyamak için 5 milyon lira istemesindeki katılmacılığı düşünün. Her ikisi de belli ilişkiler yapısını ve katılım biçimini destekler. Bu destekle belli bilinç ve anlayış yapısı teşvik edilir. Benim bir sürü kitiye bilgisayar kurup veya bilgisayarla ilgili problemlerini çözdüğümde, para almayı bir türlü benimseyemem, belki de bilgi ( emek) ile bilgiyi (emeği) satılan mal yapma ilişkisini hasta bir ilişki olarak görmemdendir (Aynı zamanda, ek gelire gerek duymamamdan). Fakat gelir kaynaksız açlık korkusuyla yüzyüzelik bırak bilgiyi satmayı, başka bir sürü değerleri satmayı bile zorunlu kılabilir (Bu nedenle birini "satılmışlıkla" suçlayıp değerlendirmeden önce üstünde ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekir.).
-
Zorunlu istemeyerek katılım geri-iletişimi
Dengesiz güç ilişkişinin olduğu bir iletişim yapısında, kişi istemediği halde katılır: Polise göstericilere saldırması veya işkence etmesi emri verilmiş; Kimi polis, kendi kendisiyle iletişiminde bunu haksız veya insanlık dışı olarak niteliyor ve emri yerine getirip getirmeme ikilemine düşüyor. Bu ikilemin seçeneklerinin polis için açık sonuçları var: (1) Düşüncesini dile getirmek ve emre karşı gelmek, (2) düşüncesini dile getirmek fakat emri yapmak, (3) düşüncesini dile getirmemek ve arzusu dışı emri yapmak. Bu polisin, ve çocuklara ve ihtiyarlara kurşun sık emri verilen ve bu işe zorunlu olarak istemeden katılan askerin, seçenekleri ve seçeneklerinin potansiyel sonuçları ne?
Tecavüzle karşı karşıya kalan bir kadının yaptığı katılımcı geri-iletişim (=tecavüz edene karşı direnme durumunu kaldıran koşullara sokulup mücadeleden vazgeçmesi) zorunluluğun iletişımidir ve o koşullardan kurtulduğunda potansiyel geri-iletişimin içerigi ve karakteri tersine döner.
Geri-iletişim belli katılım biçimleri gösterir. Örgüt biçimi, örgütlü baskı, geleneklerin ve çevrenin baskıları, kişileri zoraki katılmaya (zoraki besleyici geri-iletişime) iterek\sokarak hem kendi konum, durum ve pozisyonlarını korumak hem de kendilerinin de başını ezen egemenlik ortamını sürdürürler. Unutmayalım, başkaldırı daima vardir ve başkaldırı biçimleri de toplumsal günlük yaşamın her alanında ve biriminde birçok çeşitlilik gösterir.
-
Sorumluluğu yüklenmeyerek katılım geri-iletişimi
Bu tür geri iletişim, isteyerek yapmadığını (a) açıkça belirtme veya (b) zorunlu askerlikte olduğu gibi "sorgusuz geri-iletişimle" emri veya görevini yerine getirmedir.
İsteyerek yapmadığını sözle veya yazıyla belirterek yapılan katılım koşulları iletişımin olduğu durumun örgütlenme biçımine bağlıdır. Aile'de çocuğun surat asarak anne veya babasının istediğini yapması gibi... Annenin şikayet ede ede birşeyi yapması gibi... Gerçi bu örneklerdeki gibi durumlarda sorumluluk konusu ortaya çıkmaz. Fakat sorgu sırasında işkence yapması istenen bir polisin bunu yapmaya arzu göstermemesi ve herhangibir şekilde bunu ifade etmesi sonucu çalışmaya başlayan baskı mekanizmaları sonucu katılmasında sorumluluk konusu ortaya çıkar. Bu poolis itkenceden ne kadar sorumludur?
Zoprunlu askerlikte olduğu gibi koşullardaki sorumluluğu yüklenmeyerek yapılan katılmada ille ki herhengibir şekilde istemsizliği belirtme gerekmez. Nürenberg duruşmalarında askerlerin sorumlu tutulmamasında kullanılan ölçü budur. Bu tür katılım, katılan bazıları tarafından, sorulduğunda (veya kendi kendini sorguladığında), "görevim" nedenselliğiyle meşrulaştırılır. Görev yapısal kuralların özelliğine göre biçimlenir. Bu "sorumluluktan sıyrılma" çabası Nurenberg duruşmalarında ve sonraki duruşmalarda, suçlanan subaylar tarafından ileri sürülen ana neden olmuştur. Fakat yönetici sivil sınıfın dışında, askeri yöneticilerin, Papa'ya para vererek isim değiştirip pasaport alarak kaçan üst zümre dışındakiler hariç, hepsi cezalandırıldı. Suçtan arınma sadece "emri yerine getiren" askerlere uygulandı. Papalık yaptığı paralı aracılık nedeniyle hiç sorguya tabi tutulmadı.
Sorumluluğu yüklenmeyerek yapılanlara en açık örnek, kapitalist sınıfların çevreyi modernleşme, endüştrileşme ve kar asgarileştirme amaçlarıyla tahribi ve talanında görürüz: Kullan, tahrip et, terk et. Doğanın bize verdiği hayata ve zenginliğe karşı, kapitalizmin bu soygununa katılmamız, savaştaki asker gibi, bizi suçtan arındırır mı dersiniz? Bence kesinlikle arındırmaz.
-
Katılımı kabul etmeyen geri-iletişim
Bu oldukça açıktır: iletişimin amacını gerçekleştirmeye katılmamadır. Katılma gibi katılmamanın da belli sonuçları vardır. İş verenin verdiği ücreti "kendine başka bir köle bul" diyerek, reddeden bir emekçi, iş bulma arayışına, yani kapitalist kölelik sisteminde serbest-kölelerin özgürlüklerini kendi saptayamadığı koşullar altında satışına, devam etmek zorundadır.
Katılmama iletişimin özelliğine göre, birbirine aykırı anlamlar ve sonuçlar çıkartır. Kapitalist sınıfın ve devletinin ücret politikasına karşı Grevlerle yapılan geri-iletişim yoluyla yapılan katılmama, işçi sınıfı için olumlu bir anlam taşır ve tarihsel tecrübelere bakarsak sonuçta, sınıf mücadelesi açısından, işçi sınıfının yararına olmuştur. Fakat ekonomik politikalar açısından, daima işçi sınıfınının bir alanda kazandığı (örneğin ücretlerde kazandığı) bir diğer alanda yapılan uygulamalarla anlamsız duruma getirilir (örneğin, tüketim malları fiyatlarının artırılması). Kapitalist ekonomik politikada\işletmede başlangıcı sermayenin karını artırma olan fakat egemen porpaganda tarafından işçilere\memurlara yüklenen bir çember vardır: Fiyatla kar artışı, ücret\maaş artışı mücadelesi, fiyatla kar artışı...
Amerikan ve Avrupa işçi sınıflarında gördüğümüz bir diğer tür katılmama, bu ülkelerdeki işçi sınıfı hareketlerinin görünür ilerlemeler göstermemesi, yerinde sayması ve hatta gerilemesine yol açmaktadır: Dayanışmaya katılmama. Bunun da nedeni "bananecilik" ideolojisinin egemenliği yanında, kapitalist sendikaların işçi sınıfı gözünde mafyanın, sahtekarlığın, kapitalistle işbirliğinin temsil edildiği bir örgüt olması ve alternatif sendikacılığın engellenmesidir.
Katılımı kabul etmemek insanın kendi yaşam koşullarını kendi elinde tutmasına veya bu koşullara herhangi bir yolla sahip olmasına bağlıdır. Ev-kadını konumundaki kadının kocasının attığı dayağa katılmaması (örneğin çekip gitmesi) olanağı büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Orospu-pezevenk ilişki yapısının kıskacındaki orospunun Pezevengine parasını yedirmemesi olasılığı da güç uygulamasıyla büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Eğitim sistemlerinde, o ülkenin milli marşına, örneğin "bu marş kandan, katliamdan bahsediyor, bu marşın insanlıkla ilişkisi insanlığın tepelenişidir" diye düşünerek ve ayağa kalkmayarak katılmama durumu da, potansiyel sonuçlar nedeniyle, ortadan kaldırılmıştır: Ayağa kaldıran güçler ellerini bile kıpırdatmazlar, ayağa kalkanlar ayağa kalkmayana gerekli dersi verirler.
-
İletişimin amacına karşı mücadeleye giren geri-iletişim
Bu tür geri-iletişimde, sadece katılmama değil, aynı zamanda amacın gerçekleşmesine karşı direniş vardır. Bu direnişleri sosyal yaşamın her anında ve parçasında görürüz. Dayağa yeter diyen kadının ve çocuğun başkaldırısı; Ezilmeye son diye ayaklanan azınlıklar; Sömürüye karşı örgütlü ve örgütsüz direnenler; "Geri-iletişim" verme durumuna düşürülmüşlerin araçları, amaçları ve sonuçları yeniden biçimlendirmek için giriştikleri mücadeleler...
IV. KİTLE İLETİŞİMİ
-
KİTLE İLETİŞİMİ NE DEMEK?
Kitle iletişiminde, iletişimin önünde "kitle" kavramı var. Önce kitlenin ne olduğunu açıklayalım: Kitle, en geniş anlamıyla, ne olduğu belli olmayan, niceliksel anlamda çokluğu ve niteliksel anlamda belirsizliği anlatır. Kitle kavramı, endüstri devriminin ortaya çıkardığı, elitist "yüksek kültürcülerin" hor ve tehlikeli gördüğü, devrimcilerin çoğunlukla romantikleştirdiği insan topluluğunu anlatır. Kitle bir egemenlik ilişkisinde korku, aşağılama, tehlikeli görme ve kontrol etme mekanizmaları geliştirmeyi getirirken, bir diğerinde kitle hareketleri, kitle gösterileri, kitle eğitimi, kitle bilinci, kitle örgütlenmesi, kitle yürüyüşü gibi kavramlar ve anlayış içinde mücadeleci bir anlam getirir.
Kitle iletişimi, ne olduğu belli olmayan yığın iletişimini anlatır. Kitle iletişiminde "kitle" kavramı izleyicilerin sosyal, siyasal ve ekonomik bakımlardan belirsiz, ayırdedilemeyen kişiler kümesi olduğunu ima eder. Kitleden kapalı olarak bahsedilen insanlar geniş izleyici, okuyucu, seyircidir.
Aslında, kitle iletişim olayına bakarsak, kitle, emeği dışında üretim araçlarından yoksun çalışan sınıfların oluşturduğu aile birimleri toplamı demektir.
Egemen tanımda olduğu gibi, kitle iletişimi kavramı belli olmayan geniş bir grupla iletişim anlamına kullanıldığında, hem kitlelerin kimliği saklanır, hem de iletiyi ve sonucunu amaçlayanın da kimliği belirsiz yapılır.
Gerçi kitle iletişimi medyayı kullanarak kitle ile iletişimi ima eder, fakat bu kesinlikle kitlelerin kitlelerle iletişimi olarak anlaşılmamalıdır. Çünkü kitle iletişimiyle siyasal ve ekonomik güç sahipleri kitlelerle KARŞILIKLI iletişimde bulunmaz, Kitlelere paketlenmiş enformasyonla yönetici amaçlarını iletirler. Egemen güçler kitle iletişimini "söylemek" için kullanırlar, "dinlemek" için değil. Aynı özellik modern kitle medyasından çok önce başlayan örgütlü din sömürüsünde de vardır. Modern kitle iletişimi örgütlü dinin kitle iletişimindeki inanma ve boyun sunma gücünü henüz elde edememiştir.
Kısaca, kitle iletişimi yönetici sınıfların veya egemen güçlerin tek yönlü olarak, yukardan aşağı, kitleye doğru yaptıkları iletişimdir. Bir başka deyimle, Kitle iletişimi belli bir siyasal ve ekonomik sistemin pazarlaması ve satışıdır. Bu satış enformasyon, eğlence, spor, film, açık oturum, çocuk programları gibi çeşitli anlamlandırmalar örtüsüyle birlikte veya bu örtü altında verilir.
Kitle iletişim söyler, konuşur, fakat cevap izni vermez. Cevap "depolanmış" geri-iletişimdir. Bu da kendini siyasal ve kültürel alanlarda bağnazlıkların taze enformasyonla beslenmesi, ekonomik alanda satın almaya ve tüketime yöneterek kitle tüketim kültürünün teşviki olarak sonradan kendini gösterir. Böylece kitle iletişiminde geri-iletişim sınıfların egemen çıkarlarını gerçekleştiren bir biçimde sonradan faaliyette bulunma biçimindeki "geç geri-iletişimdir." Bu geç geri-iletişim, elbette, oldukça negatif veya mücadeleci biçimde de olabilir.
Kitle iletişiminde kullanılan araçlar (medya) ise genellikle radyo, TV ve basındır. Sinema ve plak endüstrisi de bu tanım içine sokulur, fakat ikinci planda bırakılır. Gerçek anlamıyla kitlelerin birbiri arasında ikili iletişim için kullandıkları telefon bu medya içine sokulmaz.
Kitle iletişim araçları tek yönlü yayma, dağıtma, iletme araçlarıdır. Bu nedenle, gerçekte, anti-demokratik ve otoriter yan bir iletişim biçimidir.
Kitle iletişimi kelimenin gerçek anlamıyla kitleler arası bir iletişim değildir. Kitlelerle olan kontrol amaçlı iletişimdir. Bu kontrol arayışı da siyasal ve ekonomik güçlerin egemenlik arayışı ve mücadelesini yansıtır. Kitleler ise kontrolün amacında kullanılan araçtır. Kitleler aynı zamanda hem araç hem de amaç görevini görebilirler: Fakat kitlelere ulaşma amacı gerçekte herhangi bir birincil amaçtan sonra gelen ve bu amacın gerçekleşmesini sağlayan ikincil amaçlar arasına girer. Dolayısıyla, kitlelere ulaşma amacı gerçekte bu ulaşmanın nedenini gizler. Amaç ulaşarak yapılan satış veya kontroldür.
Aynı zamanda, kitle iletişimi toplumsal ideolojik-üst yapı örgütü olduğu için, toplumsal egemenliğin bilinç yönetimi aracıdır.
-
KİTLE İLETİŞİMİNİN İLETENİ\GÖNDERENİ
Kitle iletişim süreci "gönderenle" başlatılır. Gönderen olarak da haberci, programcı, muhabir, gazeteci gösterilir. Aslında, kitle iletişim sürecinde bu profesyoneller üretim zincirinin önemli fakat en son halkalarından biridir. İletişim profesyonelleri (örneğin gazeteciler, programcılar) gönderici olarak kapitalist iletişim örgütünün beyin-el-emekçileridir. İletinin (ürünün) profesyonel üreticisi, paketleyicisidirler, fakat sahibi değildir. Ürün iletişim örgütünün sahiplerine aittir; iletişim örgütünün malıdır; ürünü yaratan emekçi yapıtı karşılığı ücret alır. Dolayısıyla, gönderen, gerçekte, emek sömürüsüyle ekonomik bir mal üreten (örneğin bir program veya film yapan) emek değil, o emeği kiralayıp bu işe koşandır. Dolayısıyla, kitle iletişim aracının göndereni iletim araçlarının ve örgütlerinin sahipleridir. Bu sahiplik de belli bir sınıfa aittir. Sonuçta, kitle iletişiminde gönderen egemen bir sınıftır: Kitle iletişimi egemenlik (ve mücadele) iletişimidir.
Fakat, kitle iletişimi profesyonellerinin rolünü küçümsememek gerekir.
Profesyonelliğin öğreniminde, en baş rolü örgüt içi "egemen iş yapma tarzı," "atmosfer" ve ilişkiler oynar. Profesyonellik neyin nasıl yapılması yanında neyin yapılmamasını da anlatır. Kitle iletişiminin profesyonel kapı tutucuları hangi konuyu, olayı, hangi gerçekleri, gerçeklerin hangi yüzünü ve hangi dünya görüşünü paketlemeyi öğrenir, öğretir ve uygularlar. Bu öğrenim ve uygulama sırasında kendini sansür etme olağan olarak veya kaçınılmaz olarak kendini benimsetir. Örneğin Amerika’yı "keşfeden" Kristof Kolomb'un artık Hitler’i kıskandıracak kadar bir cani olduğu, üç yıl içinde Carabian adalarındaki nüfusun 5 milyonunun öldürdüğü, gittiği her yere gaddarlık, ölüm ve talan götürdüğü açıkça bilinmektedir. Ben bu satırları yazarken, Amerika Amerikanın keşfini ve "Hindi gününü" kutluyordu. Egemen kitle iletişimi televizyonlarında ve medyalarında gerçekler değil egemenlik oyunu oynanıyor: Hindiler kesiliyor, hindi hikayeleri, ve filmleri, şakaları... Özel teşebbüs sen çok yaşa!!. Gerçekler ekonomik çıkarlara ters düştüğünde, çıkarlar galip gelir. Peki, Amerikan iletişim profesyonelleri bu gerçeği bildikleri halde niye yazmıyor ve göstermiyorlar? Neden Amerikanın meşhur TV-iletişimcisi Ted Koppel uygun bir sunum yapmıyor? Ted Koppel'in böyle bir şey yapması, örneğin Hindi günü kutlama günü değil de, "utanç günü" olması gerektiği yönünde bir sunum yapması, (a) hem Ted Koppel'in kendi cebine kendi eliyle şok yaratacak bir darbe indirmesi, (b) hem çalıştığı örgüte darbe indirmesi; (c) hem örgütün reklamcılarını küstürmesi, (d) hem gerçeklerle egemen ticareti baltalayarak özel teşebbüsün Hindi günü kutlamasıyla yaptığı gelirlere son vermesi, (f) hindi günü tatil yapan milleti tatilinden etmesi demektir. Bu da tabi demokrasi ve özgürlüğe ve de hayatın gerçeklerine aykırıdır; Oldukça bozucu ve bozguncudur.
Bir iletişim örgütü içinde çalışanların ideolojik yelpazesi örgütsel merdivenin üstüne çıkıldıkça daralır ve üst kademelere ulaşıldığında tek bir ideoloji kendini gösterir: Kamu kurumu kitle iletişim araçlarında genel devlet ideolojisi, özel sektörün sahipliğindeki örgütlenmelerde ise, kapitalist pazar ideolojisi egemendir. Bu pazar eğer Refah Partisinin getireceği refahtan rahatsızlık duyuyorsa, RP'nin kirli çarşafları aranır ve sergilenir. Peki kamu sistemiyle özel sistemi arasındaki fark? "Halka istediğini verme" kandırmacasıyla kamu hizmeti verme uyutmacası farkı. Aynı ideolojik çerçevenin iki görünümü. Ankara'da bir derginin ofisinde muhabirlerin ve memurların bulunduğu odalarda hırsızlığı meşrulaştıran birinin resmi bir duvara asılmış. Öteki duvarda da Marks’ın Marksizm’in öldüğü iddiasına karşı "pışık" diyen afişi vardı. Alt kademedeki bu ideolojik çeşitlilik çoğunlukla "açıkça ideolojik bir yan tutan fikir gazetelerinde" yoktur. Aynı ideolojik çeşitliliğin o örgütün ürününde yansımasını ancak "ılımlaştırılmış" bir şekilde görebiliriz. Sabah gazetesinin veya Hitler’in resmilerinin asıldığı gazetelerin ofislerinde Marks'ın resmi varsa, muhakkak hedef\atış talimi için kullanılıyordur, ya da şeytanı anlatmak için iki kırmızı boynuz çizilmiştir. Herhalde Aydınlık gazetesinde "insanların ve dünyada barışın dostu" Türkeş’in sevimli yüzünü gösteren bir afişin orda çalışanlardan birinin duvarını süslemesi beklenemez. Olsa olsa "vatanı satanların ve bölücülerin" dedesi K. Marks'ın sakallı resmi vardır. (Marks kimin malını kime satmaya kalktı? Soruyu daha somutlaştıralım: Herhangi bir solcu gazeteci veya yazar kimin malını neden "bölüyor" ve kime satıyor?)
Medyanın gazete, basım ve televizyon örgütlenmeleri ticari örgütlenmeler biçimindedir. Kamu kurumu biçiminde örgütlenmişler de ticari olma durumuna itilmişlerdir. Örgüt yapılarının incelenmesi, örgüt içi güç ilişkilerinin ve iletişim üretiminin nasıl yapıldığının araştırılması, iletişim profesyonelinin yetişimi ve örgütlü pratiğe bütünleşmesinin incelenmesi gerekir. Gönderenin sadece ürün üzerindeki sahipliği değil, aynı zamanda ürünün biçimlenmesindeki çeşitli kontrol mekanizmalarının üzerinde durulması gerekir. İletişim fakültesi öğrencilerinin yetiştiriliş biçimleri, herhangi bir iletişim örgütünde staj veya çalışma için gittiğinde "neden bütün amacın "egemen pratiklerin nasıl yapıldığını öğrenmek" veya "egemen pratiklerin ona aktarılması, öğretilmesi olduğunun anlamları üzerinde düşünmemiz gerekir. Neden Türkiye’deki televizyonlarda anası-babası Türk olan profesyonellerin sundukları, anası-babasının kültürüne hakaret ve başka kültürün ürünleri veya kopyaları olduğu üzerinde biraz kafa yormak gerekir. Bu son sorun kitle iletişimin iletisi ve ürettiğinin ne olduğu ve karakterleri üzerinde eğilmemizi zorunlu kılar.
-
KİTLE İLETİŞİMİNİN İLETİSİ: NE ÜRETİR?
İleti, kitle iletişiminin ürettiğidir. Bu ürün kitle iletişimi örgütünün saldığı son, bitmiş, imal edilmiş üründür. Fakat bunun anlamı kesinlikle ne iletişimin orda bittiği ne de iletinin\ürünün sözler ve görüntülerden oluşan mesaj değildir.
Kitle iletişiminin iletisi tek değildir. Ayrıca, kitle iletişiminin ürettiği ileti basit mesajlar silsilesi veya kümesi de değildir. Kitle iletişimi örgütlü bir faaliyet olarak belli ürünler ortaya çıkartır. Bu ürün genellikle mesaj kavramı içine indirgenir. Kitle iletişimi örgüt içi ve örgüt dışı faaliyetleriyle sadece mesaj üretmez. Örgüt içi faaliyetlerinde örgütlü amaçların gerçekleşmesinde (örneğin gazetenin günlük basılmasında) yapısal ilişkiler düzeni ve bu düzenin ürettiği iletiler tarzı vardır. Örgütün yapısal düzeni toplumun genel yapısal düzenin bağımlı bir parçasıdır: Sadece örgüt içinde değil, örgütün ilişki kurduğu diğer örgütler ve örgütlü faaliyetler arasında karşılıklı etkileşimler iletişimi vardır. Örgüt içi ve örgütler arası faaliyetler belli bir toplumsal yapının içinde olur. Örgütün kendi yapısı, iç ve dış ilişkileri örgütün amaçlı iletisinin üretim biçimini belirler. Kitle iletişimi hem örgüt içi hem de örgüt dışı ilişkiler düzenini iletir, üretir.
Kitle iletişiminin iletisi, ürettiği, mesaj olarak isimlendirilir. Mesaj nedir? Söylenen bir söz, yazılan bir makale, bir program ve programda söylenenler, bir haber ve haberde sunulanlardır. Bu görünüm ötesinde, gerçek anlamıyla mesaj, bir amacın belli bir biçimde paketlenmiş şeklidir. Dil bilimciler ve içerik analizciler bu paketlenmiş amacı, mesaj yerine "metin" olarak tanımlarlar.
Mesaj, aracın içerdiği teknolojik özelliklerine göre çeşitli biçimler alır. Hemen her kitle iletişim aracı bir biçimden fazla iletiye izin verir. Örneğin televizyonda ses, canlı ve resmedilmiş görüntü, basılı yazılım aynı çerçeve içinde veya birbiri ardından verilebilir. Radyo aracı sesli iletişime izin verir ve görüntü "alıcının" beyninde imajlar olarak yaratılmaya çalışılır. Kitle iletişim aracının iletisi eğlence, eğitim, haber, spor, söyleşi, film, tartışma ve yarışma biçimlerinde olabilir. Hangi biçimlerde sunulmuş olursa olsun, ileti dikkatle hazırlanmış bir amacın paketlenmesidir. Bu amaç (a) herhangi bir ürünün tanıtımını, (b) belli tutum, görüş, davranış, alışkanlık, zevk ve tüketim biçimin teşvikini, (c) ekonomik sömürünün ekonomik kalkınma olarak satılmasını, (d) belli güçlerin siyasal egemenliğinin demokrasi olarak yutturulmasını, (e) Japon emperyalizminin kalkınmamızın itici ortağı olarak tanıtılmasını, (f) kendi TV kanalına mümkün olduğu kadar çok izleyici çekerek reklam gelirlerini artırmayı içerebilir.
Spor programı hem iletişim örgütünün, hem reklamcıların hem de spor kulübü sahiplerinin ekonomik çıkarlarının gerçekleştirildiği ve bunun için de geniş kitlelerin "spor seyircisi" olarak harekete geçirildiği bir ekonomik, kültürel ve ideolojik alandır. Spor kitlelerin deşarj alanıdır: Deşarj sadece kudurmuşluğun stadyumdaki ve sokaklardaki ifadeleriyle olmaz. Sporun deşarj sonrası valium hapı gibi rahatlatıcı etkisiyle, spor oltasına takılanlara, seyir sırasında sporla karışık verilen ve belleğe saplanan firma isimleri tüketim ve kullanım mallarının satın alınması kararlarında bellekten çağrışım yapar.
Haber ve diğer programların siyaseti mücadeleci karşıtlığın ifadesini asla taşımadığı gibi, onu kötüleyen, gülünç duruma düşüren veya yokmuş sayan bir karaktere sahiptir. Programlarda, çok ender olarak, devrimden bahsedilir, devrimle terör üst üste çakıştırılır; Devrimci de gözü dönmüş, engellenmiş fanatik veya gerçeklerden uzak biri olarak sunulur.
Kitle iletişiminin iletisi, ürettiği, mesaj denilen "yemler" ötesindedir; Çeşitli isimlerde gelen ve bir pazar düzeninin satışını yapan ekonomik, siyasal, ideolojik ve kültürel ürünlerdir. Kitle iletişiminin ürettiği amaçlı iletilerdir. Bunlar haber, program, eğlence, spor, film, kuponla dağıtılan mutfak eşyaları vb. denilen çekme\yakalama yemleri paketleriyle sunulur. Bu yemlere bir göz atalım.
-
YEM-İLETİ BİÇİMLERİ VE ÜRETİLERİ
Kitle iletişimi araçlarının yemleri siyasal, sansasyonel, seks, cinayet ve felaket haberleri, spor, "güzel insan" zenginlerin yaşamının dedikoduları, "çirkin insan" kitlelerin birbirini yiyişleri, kazalar, intiharlar, ve eğlence adı altında sunulanlardır. Egemen kitle iletişim araçlarının günlük sunumları annemin namaz kılışı ve duası gibi standartlaşmış rutinlere sahiptir. Aktörler, yer ve zaman ve oluşum biçimleri farklı olabilir, fakat olanlar hep aynı süreçlerin ve ideolojik çerçevelemelerin tekrarlanmasıdır. Siyasal haberler siyasetçileri izlerler, kaynakları siyasetçilerdir. Yakalanan teröristler yakalayanların ağzından anlatılır; Tövbe eden terörist konuşur, diğerlerinin konuşma hakları ellerinden alınmıştır; Sansasyonel, seksle, cinayetlerle ilgili haberlerde, zengin sınıf seksiyle, modasıyla, partisiyle, dedikodusuyla, yaptığı yolsuzluk ve vurgunlarla bile, "sükseli, zevkli, güzel, enteresan, akıllı ve işini bilen" olarak görünür; Fukara kitleler ise kaba, gaddar, cani, suçlu, sakat, hasta, sorunlu, çirkin insanlar olarak belirlenir.
Kitle iletişiminin yem-iletisinin üretimi araca göre değişik özellikler taşır.
Basının iletisinin üreticisi (a) dünyaya egemen birkaç uluslararası şirketler haber yemini üretirler ve basın bunlar arasından seçimini yapar; (b) Spor ve eğlence son yıllara kadar daha çok yerel ve ulusaldı. Toplayanlar ise, uluslararası gölgesindeki ulusal ajanslar ve gazetelerin kendi spor muhabirleriydi. Şimdi buna uluslararası spor haber merkezleri katıldı; (c) Dedikodu ve “yönetici sınıflar güzeldir" ve " halk ve işçi sınıfı suç işleyendir" haber ve yorumları da genellikle ajanslar, diğer uzmanlaşmış magazinler, bu alanda çalışan muhabir-yazarlar tarafından yapılır.(d) Sendikalaşmış komikler, hikayeler de basının kendi seçeneğiyle yürütülür.
Radyonun müzik ve diğer kültürel programlarının kaynağı yerel ve uluslararası şirketlerin ürünleridir. Haberler de basın haberlerinin kaynağının aynısıdır.
Televizyonun yem-iletilerinin hemen hepsi hızla artan bir biçimde uluslararası şirketlerin ürünleriyle dolmaktadır. Yerel üretim çoğu ülkede ikincil duruma düşürülmüştür. Yerel üretimin karakteri Amerikan tarzının kopyalayıcısı biçimindedir. Bu kopyalama bazen tıpkısının aynısı hırsızlığı biçimindedir (Bir örnek olarak Women in Red filminin Türkiye’de televizyonda hayretle izlediğim kopyasını verebiliriz.)
Türkiye’de diğer ülkelerde ya eskiden yapılmış ve terk edilmiş ya da zaman zaman yapılan bir yem-ileti de, kitle iletişim araçlarının klasik yem-ileti iletişim faaliyetleriyle uyuşmayan "ver kuponu, al mutfak ve ev eşyasını," "kes kuponu, bizim makineyle kes sakalını" biçiminde birbiriyle kıyasıya kullanım-tüketim malı verme yoluyla tirajını artırma yarışıdır. Bilgi, enformasyon, kalite ve okuyucu çekmek için entelektüel girişim ve profesyonellik gerektirir; TV'nin anti-entelektüel profesyonelliğini gazeteye sansasyonel seks ve cinayet haberleri yanında ancak bu şekille adapte edebilirsin.
Yem biçiminin en gözde olanı haberlerdir. Haberlerin fonksiyonu enformasyon verme olarak tanımlanır. Enformasyon egemen tanımla özellikle haberle izleyicilere verilen bilgidir. Kapitalist ideoloji bütün dünyada iletişim teknolojisinin yayılmasıyla enformasyon patlaması, bolluğu olduğunu öne sürer. Fakat gerçek pek de bunu göstermez. Enformasyon, kelimenin gerçek anlamıyla, stratejik güç kaynağıdır. Bu nedenle kitle iletişimiyle verilen\iletilen enformasyon siyasal ve ekonomik kontrol etme amaçlı bir karaktere sahiptir. Ne kontrol edilme ne de ortaklaşmayı amaçlar. Siyasal, kontrol sadece haberlerle değil kitle iletişimin bütün ürünleriyle yapılan sistem satışıdır. Ekonomik kontrol ise tüketime teşvik karakterini taşır. Enformasyon teknolojisinin ve tecrübenin gelişmesiyle birlikte yönlendirme amaçlı yalan söyleme sanatı da mükemmelleşti.
Enformasyon, kitle iletişimi dışındaki iletişimlerde, iletişimin ana ürünüdür. Enformasyon, insanlar arasında, insanlar ve çevresi arasında geçendir. Belli iletişim biçimiyle belli enformasyon tipi arasında yakın bir bağ vardır.
Kitle iletişiminin içerik tanımı ve biçimleri, medya teknolojisi ve profesyonalizminde olduğu gibi, Türkiye gibi ülkelere dıştan gelir, yani yerel kültürün yarattığı değildir; Yerel kültürün yaratığı görünümünde olanlar içeriğin Türkleştirilmesi, Türkçeleştirilmesi, ayarlanmasıdır.
-
Dostları ilə paylaş: |