İlgili Mahkeme karan gereği yapılan incelemede


/0^=^ X^ / U76 ı i ^4%vi ^^r^



Yüklə 3,16 Mb.
səhifə42/44
tarix01.08.2018
ölçüsü3,16 Mb.
#65835
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   44

/0^=^ X^ / U76 ı i ^4%vi ^^r^

ARSLAN ve Emre GULALTAY'ın katıldığı Güvenlik şube müdürlüğünün olay esnasında çekmiş olduğu kamera görüntülerinin incelenmesinden anlaşılmıştır.

Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm bilgisayarında kayıtlı bulunan ÇOK GİZLİ333.doc Word formatmdaki metin dosya bulunmuş, bulunan bu dosyanın incelenmesinde; genel merkezi Kadıköy'de bulunan Kuvayi Milliye Derneği ve yöneticileri hakkında istihbari mahiyette geniş kapsamda bilgilerin olduğu anlaşılmıştır. 1 -Derneğin genel başkanı Fikri KARADAĞ 2-Hüseyin GÖRÜM, 3-Prof. Burhan Omay 4-İbrahim ÖZCAN 5-Kahraman ŞAHİN 6-Ali ÖZOĞLUJ-Hatice BAHTİYAR 8-Ahmet TÜRKYILMAZ 9-Nuri VARDARBAŞI isimli şahıslar hakkında istihbarı nitelikte bilgilerin olduğu görülmüştür.

Şüphelinin hem Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN hem de Paşa (Kod) M. Fikri KARADAĞ ile yakinen görüştüğü halen çıkar amaçlı suç örgütü kurup yönetmekten tutuklu bulunduğu, bu dosyadaki delillerden de şüphelinin halen bazı görevli ve emekli askeri şahıslarla görüşmeler yaptığı, bu görüşmelerin hayatın olağan akışına uygun görüşmeler olmadığı, ERGENEKON terör örgütünün yapılanmasına uygun ve gizli ilişkilerle örgütün hedefine varmak için oluşturulun illegal kişilerle irtibat olarak örgütün nitelediği kişilerden olduğu,

ERGENEKON terör örgütünün amaçlarına ulaşmak için ne kadar çok olursa o kadar etkili güçlü lobi oluşturulacağı ayrıca baskı unsuru ve istihbarat toplama faaliyetlerinde başarılı olunacağını belirten LOBİ ve ERGENEKON dokümanlarında önemle vurgulanan sivil toplum kuruluşları kurulması zorunluluğuna şüphelinin de uyarak, önce siyasi parti kurduğu, akabinde UBP adı altında ULUSAL BİRLİK PLATFORMU isimli birçok dernek ve sivil toplum kuruluşunun aynı çatı altında örgütleneceği sivil platform kurma çalışmaları yaptığı, bu çalışmada önemli bir yeri bulunan emekli Paşa M. Şener ERUYGUR'un bulunması hususlan da şüphelinin ERGENEKON terör örgütünün talimatlan doğrultusunda örgütlenmeye gittiği, görüşmelerde; kendisinin bir hedefi olduğunu bu hedefte önüne babası dahi çıksa öldüreceğini, karşısına çıkana acımayacağını yakın arkadaşlarına söyleyerek sivil toplum kuruluşu olarak adlandırdığı oluşumların bu kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştığı, Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm bu tür sivil toplum kuruluşulan için adam öldürecek kadar önemli amacının dernek kurma ve düşünce özgürlüğü kapsamından çok ERGENEKON terör örgütünün amaçlan için çalıştığını göstermektedir.

Yine Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN ve Paşa (Kod) M. Fikri KARADAĞ' m sürekli kendisiyle irtibat halinde olmalan ve görüşmeleri ve Danıştay saldırısından sonra Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN'in ismini UBP listelerinden sildirmesi de kendisinin deşifre olmamak için bu şekilde davrandığını göstermektedir.

Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm Türk Ortodoks patrikhanesinde yapılan ERGENEKON terör örgütünün gizli toplantılanna katıldığı, fikir ve düşünce olarak ülkücü görünmesine rağmen kendi yazdığı kitaplann Türk Solu dergisince yayınlandığı,

Ceza evinde olduğu dönemde Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN'in kendisine maddi destek sağladığı, şüpheli Mete YALAZANGİL'in ceza evinde kendisini ziyaret ettiği, Paşa (Kod) M. Fikri KARADAĞTa Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN' in ofisinde tanıştığı,

Aynca Hayrettin ERTEKİN'le kardeşi Emre GÜLALTAY'm hakkında yakalama karan bulunmasına rağmen telefonla görüşmeleri, Veli KÜÇÜK'ü tammadıklannı beyan etmelerine rağmen Tuncay GÜNEY'in Emre GÜLALTAYTa Veli KÜÇÜK'ün arasındaki ilişkiyi anlatması Veli KÜÇÜK ile Mahmut YILDIRIM arasındaki ilişkiler, kendisinin de Yeşil (Kod) Mahmut YILDIRIMTa görüşmeleri göz önün#s*aimarak, şüphelinin ERGENEKON terör örgütü ile organik bir bağ kurduğu anlaşılırfşıır. *.^>T%



Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm çıkar amaçlı suç örgütü kurup yönetmekten yargılandığı, yaptığı eylemleri çıkar amaçlı suç örgütü adı altında aslında ERGENEKON terör örgütünün çıkartan doğrultusunda yaptığı, ERGENEKON terör örgütü ile irtibatlarını devam ettirdiği tüm belge ve beyanlardan anlaşıldığından;

Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY'm üzerine atılı ERGENEKON terör örgütü üyesi olmak eylemine uyan, TCK'nun 314/2 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması talep edilmiştir.

38-ŞÜPHELİ ALİ YASAK

a) Emniyet ifadesinde;

1958 yılında Şanlıurfada doğduğunu, Yüksekokul mezunu olduğunu, Şanlıurfa'da Öğretmenlik Eğitim Enstitüsünü bitirdiğini, bu bölümü bitirdikten sonra istanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığını ancak 2.sınıfta okulu bıraktığını, 1983 yılında askere gittiğini, askerliğini izmir ilinde yaptığını, askerden döndükten sonra Sultanahmet'te Derviş Çay Bahçesi'ni işletmeye başladığını, halen bu çay bahçesinin faaliyette olduğunu, askerden döndükten sonra ayrıca canlı hayvan ithalatı yaptığını, 1991 yılında Ukrayna'ya gittiğini, Türkiye'de üretilen Pak-maya'nın Ukrayna distribütörlüğünü aldığını, ayrıca kendisine ait bir fabrikada kompozit ürünleri yaptığını, Sabıkasının olmadığını, Ukrayna, ingiltere, Amerika, Suuidi Arabistan, İtalya, Rusya gibi çeşitli ülkelere iş amaçlı ve seyahat amaçlı gittiğini,

2003 yılında adam yaralamaya azmettirmek suçundan Tekirdağ Cezaevinde 8,5 ay tutuklu kaldığını,

Ukrayna ülkesinde kompozit ürünleri yaparak, Ayrıca PAK-MAYA şirketinin Ukrayna distribütörlüğü ve Sultanahmet'te çay bahçesinin olduğunu, başka bir gelir kaynağının olmadığını,

0532 702 05 05 numaralı telefon hattını yaklaşık 2 aydır kullandığını, bu telefon hattının soyadını hatırlamadığı Uğur..? isimli bir şahsın adına kayıtlı olduğunu, Uğur..? isimli şahsın şirketinin Türkiye'de bulunan pazarlama ofisinde çalışan işçisi olduğunu, hattın Uğur'un kullandığı bir numara olduğunu, numaranın güzel bir numara olduğunun ve onun için kendisinden bu numarayı aldığını, kendisi adına kayıtlı olupta bir başkasının kullandığı telefon hattının olmadığını,

Kendisine Drej Ali dediklerini, Drej'in anlamının uzun olduğunu, Veli KUÇÜK'ü tanıdığını, 1999 yılında Eminönünde bulunan Hamdi Et Lokantasında yemek yerken lokantanın sahibi olan Hamdi ARPACI'nın o an lokantada yemek yiyen Veli KÜÇÜK ile kendisini tanıştırdığını, daha sonra Veli KÜÇÜK'ü senelerdir görmediğini, ancak 1-2 sene sonra tesadüfen İstinye'de bulunan Avcılık Atış Kulübünde kendisi ile bir kere karşılaştığını ve selamlaştığını, Başka da Veli KÜÇÜK ile ne telefonda ne de yüzyüze görüşmüşlüğü olmadığını, Sami HOŞTAN'ı tanıdığını, kardeşi Mehmet YASAK'ın düğününe geldiğini, kardeşi Mehmet'in Sami HOŞTAN'ı davet ettiğini, bu şekilde düğünde Sami HOŞTAN ile tanıştığını, bayramlarda ve özel günlerde kendisi ile ara sıra telefonla görüştüklerini, ortak yaptıkları herhangi bir işin olmadığını,

Diğer şahısları tanımadığını, isimlerini ilk defa duyduğunu beyan etmiştir.

Ergenekon ismini ilk defa duyduğunu, böyle bir yapılanma hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını,

T




uncay GÜNEY ile yapılan mülakatta; Güneydoğu'da Veli Paşa'dan sonra
yetkili kişinin diyarbakırda alay komutam olan Eşref HATİPOĞLU, Tunceli bölgesinde
de Halil ibrahim AKAR olduğunu, uyuşturucu temasında işlenen bütün yolların Eşref
HATİPOGLU'na yansıdığını, hatta Diyarbakır da bazı ihalelere Drej ALİ'nin girmesi
için, Eşref HATİPOĞLU tarafından ihaleye fesat kanştuıld^^SS^POĞLU'nun bir
kaç defa ihaleleri iptal ettiğini beyan etmiştir. / ° ^C^\

Bu bağlamda Diyarbakır'da Eşref HATİPOĞLU vasıtasıyla ihaleye girip girmediği, girdi ise hangi ihalelere girdiği sorulduğunda;



Şahısları tanımadığını, güneydoğuda hiçbir ihale işinin olmadığını, şahsın iddialarını kabul etmediğini,

Susurluk kazası ve Mercedes içersinde bulunan Hüseyin KOCADAG, Abdullah ÇATLI, Gonca US ve Sedat BUCAK sorulduğunda;



Tam olarak hatırlamadığını ama telefonla birisinin aradığını ve kazanın olduğunu söylediğini, bunun üzerine Tuncer..? isimli şoförü ile birlikte plakasını hatırlayamadığı siyah Mercedes aracıyla Susurluk'a gittiğini, cenazelerin alınıp Susurluk adliyesine götürüldüğünü duyduğunu ve direk olarak adliyeye gittiğini, adliyeye gittiğin de Sami HOŞTAN, Ayhan ÇARKIN ve isimlerini hatırlayamadığı kalabalık bir grubun olduğunu gördüğünü, yaklaşık 3 saat sonra bu kalabalık grup ile birlikte Abdullah ÇATLI'nın cenazesini alarak Nevşehir'e gittiklerini, cenazeyi defnettikten sonra istanbul'a döndüğünü,

Sedat BUCAK'ı Urfa milletvekili olduğu için tanıdığını, Sedat BUCAK'ın babasını tanıdığını, zaten bu nedenle Sedat BUCAK'ı da uzun yıllardır tanıdığını, ortak ticari bir faaliyette bulunmadığını,

Abdullah ÇATLI'yı 1978 yılında tanıdığını o dönem Şanlıurfa Ülkü Ocakları Yönetim Kurulunda olduğunu, Abdullah ÇATLI'nın da Ankara Ülkü Ocakları Genel Başkan yardımcısı olduğunu, Urfa'ya ocak olarak geldikleri için bu şekilde kendisini tanıdığını, tanıdıktan sonra birkaç defa kendisi ile görüştüğünü, ancak o dönem ülkü ocaklarında faaliyet gösterdiği için görüşmelerinin bu çerçevede olduğunu, daha sonra Urfa'dan ayrıldığını, ülkü ocağı ile ilişkisinin kesildiğini ve 1979 yılından sonra Abdullah ÇATLI ile hiç görüşmediğini,

Abdullah ÇATLI'nın Mehmet Özbay kimliğini kullandığını bilip bilmediği sorulduğunda,



Abdullah ÇATLI'nın Mehmet ÖZBAY kimliğini kullandığını bilmediğini, Abdullah ÇATLI olarak tanıdığını,

Tuncay GÜNEY'le yapılan mülakatta; Veli KÜÇÜK'le bağlantılı olan Drej Ali'nin kendisine, Abdullah ÇATLI'yı getirdiğini ve bu şahsa Mehmet ÖZBAY kimliğinin verildiğini beyan etmiştir.

-Bu bağlamda Abdullah ÇATLI'yı, Tuncay GÜNEY'e kendisinin götürerek Mehmet ÖZBAY kimliği verildiği anlaşıldığı söylenerek ifadesindeki çelişki sorulduğunda,

Böyle bir durumun olmadığını, iddiaları kabul etmediğini, Tuncay GÜNEY'i tanımadığını,

Kaza günü Abdullah ÇATLI'nın içersinde bulunduğu mercedes marka aracı takip edip etmediği, etti ise kimlerle birlikte takip ettiği sorulduğunda;



Böyle bir şeyin olmadığını, istanbul'dan Susurluk Adliyesine gittiğini, olay yerine gitmediğini,

Kaza olduktan sonra Mercedes marka araçtan bir çanta alıp almadığı, aldı ise bu çantayı ne yaptığı, çantanın içersinde ne olduğu sorulduğunda;



Bu konuda hiçbir bilgisinin olmadığını,



Tuncay Güneyle yapılan mülakatta; Veli Paşa'nın Giresun'da olduğu dönemde, birlikte oturup sohbet ettiklerini, yanlarında oranın kurmay başkanı, bir de albayın bulunduğunu, televizyonda Veli KÜÇÜK'le ilgili bir haber dinlediklerini, daha sonra Veli KÜÇÜK'ün "Mehmet AĞAR'da ölecekti biliyorsun, o gün onlar oteldeydiler, bunlar aslında hep beraber gitmeleri, o kazada olmaları gerekiyordu, bizimkiler öbür arkadaki arabadaydılar, Allah'tan o çantayı Drej Ali aldı, bunu ben kendi başıma mı yapmışım, bu kadar işi veli küçük olarak tek başına mj^^pmışım, yani eğer beni gönderirlerse, ben de konuşacağımı konuşurum" dediğMt »"S^V



Kaza yerine ilk giden şahsm Drej Ali olduğunu, Veli paşa'nm orada bulunan görevlileri arayarak, cenazenin Drej'e teslim edilmesini söylediğini,

Veli paşa'nm olay sonrasında "Allahtan biz o çantayı şey yaptık, eğer çanta başkalarının eline geçseydi mahvolurduk, bizi bertaraf ederlerdi" beyanları sorulduğunda;

Kesinlikle reddettiğin, böyle bir şeyin olmadığını,

Abdullah ÇATLI'nın cenazesini teslim alıp almadığı sorulduğunda;



Abdullah ÇATLI'nın cenazesini teslim almadığını, zaten hukuki olarak ta bunun mümkün olmadığını, sadece cenazenin Nevşehir'e götürülmesinde eşlik ettiğini,

Tuncay GÜNEY ile yapılan mülakatta; Drej Ali ile bu konuda sohbet ettiğini, Drej Ali'nin "Abdullah ÇATLI yemek yediğimiz faturalardan harcadığımız fişlere kadar notlarını tutardı" diyerek bütün belgelerinin çanta içersinde olduğunu, çantayı "yukarıya abiye gönderdim" diyerek Veli KÜÇÜK'e gönderdiğini ima ettiğini beyan ettiği söylenerek; bu bağlamda Tuncay GÜNEY hakkında olan beyanları sorulduğunda;



Kesinlikle bu beyanın yalan olduğunu, çünkü o tarihte Veli KUÇÜK'ü tanımadığını,

Korkut EKEN'i tanıyıp tanımadığı sorulduğunda;



1982 yılında Ankara ilinde Kent Otelde tanıştığını, daha önceden tanımış olduğu emekli hakim olan Tahir İLHAN vasıtası ile Korkut EKEN'le tanıştığını, Tahir İLHAN ile birlikte Kent Otele gittiğini, Lobide Korkut EKEN ile karşılaştıklarını, daha önceden kendisini tanıyan Tahir ILHAN'ın Korkut EKEN ile tanıştırdığını, ara sıra özel günlerde telefonlaştıklarını, ayrıca 1991-1992 tarihlerinde istanbul'a geldiğinde bir kere görüştüklerini, bu görüşmede yemek yediklerini, Korkut EKEN'e araba lazım olduğu için bir araba ve şoför verdiğini, işini gördükten sonra aynı günün akşamı geri geldiğini, belki bir iki sefer daha görüşmüş olabileceğini beyan etmiştir.

*31.10.2007 günü saat:12.10'da Korkut EKEN ile yaptığı telefon görüşmesinde; A.YASAK'm "ahilerin abisi nasılsın?" "şimdi gene, bize bir vazife çıktı, senle bana" "abi gene vatan millet sakarya" dediği, K.EKEN'in "nedir" diye sorduğu, A.YASAK'm "şeyleri kurdular ya, sana bahsetmiştim atm makinası, bankamatikler vardı" "benim Hakan diye bir kardeşim var orda. hem şirketin yüzde 36 hissedarı hem de orda şirketin ceosu" "Hakanla bir şey geliştiriyoruz, mehmetçik vakfına nasıl faydalı oluruz, şimdi bu ATM'leri Mehmetçik Vakfına para kazandırmak kaydıyla mehmetçik vakfı üzerinden ordu evlerine, askeriyelere kurmak, bir hesap çıkardılar şimdi bir fizibilite çıkardılar." "her sene her sene 10 milyon dolar civarı mehmetçik vakfına 1 lira koymadan para kazandıracağız, varsa türkiye'de böyle bir kuruluş mehmetçik vakfma para kazandıran, "ben istiyorum sen de bu işin içinde ol" "ben istedim ki bu iş senin benim vasıtamla olsun, en üst seviyede olsun, bu paralar daha böyle bir şey yok bir de bunu daha da arttıracağız birşeyler yapacağız, tamam mı abi? faydamız olsun abi. illa silahı alıp dağa çıkmakla olmuyor" dediği telefon görüşmesinde;

Görüşmede geçen Hakan..? m kim olduğu sorulduğunda;

Hakan'ın; ingiltere'de okuyan oğlunun ingiltere'de kaldığı evin sahibinin teyzesinin oğlu olduğunu, oğlunun bu şahısların evinde kalması sebebi ile Hakan'ı tanıdığını, Hakan'ın ingiltere'de ATM makineleri kurduğunu,

Görüşmede bahsi geçen ATM konusu ve böyle bir konu için Korkut EKEN'den yardım istemesinin nedeni sorulduğunda;



H
1180


akan'ın Türkiye'de bir şirket kurduğunu, bu şirketin bağımsız olarak ATM makineleri sattığını, kendisinin de bir bölge bayiliği almak istediğini, Atmlerin tanesinin 12.000 Dolara satıldığını, belli bir komisyonun makineyi satan kişiye verildiğini, ayrıca makinenin kurulu olduğu yerde yapılan bir işlemden küçük bir miktarda km^^r^h^^maya aktarıldığını, görüşmede mehmetçik vakfına gidecek para olarak bahsetm'ği' olayın işe; Mehmetçik Vakfı bu




ATM'leri almada aracı kuruluş olursa veya çeşitli yerlere kurulmada aracı olursa bu şekilde Mehmetçik Vakfına para gideceğini konuştuklarını, daha sonrasında projenin olmadığını, çünkü teklifi verdikleri şirketin kabul etmediğini,

İlimiz Bahçelievler ilçesi Çalışlar Caddesi Neyzen Sokak Ahmet Engin Apartmanı No:6 Daire: 10 sayılı ikametinde yapılan aramada bulunan;

-(1) adet Pietro Beretta marka 7.65 mm çaplı, Sema YASAK isimli şahıs adına düzenlenmiş ruhsat tarihi geçmiş tabanca, (2) adet bu tabancaya ait şarjör ve şarjörlere basılı vaziyette toplam (20) adet fişek,

-(20) adet 7.65 mm çaplı dolu fişek,

-(2) adet Aselsan marka 404059406 ve 4004059521 seri numaralı el telsizi,

-(31) adet cd sorulduğunda;



Tabancanın eşine ait ruhsatlı tabanca olduğunu, ruhsat süresinin geçtiğini, ancak karakola ruhsat süresi geçmeden önce müracaat ettiklerini, evrakın tamamlanmasını beklediklerini, fişeklerin de bu tabancaya ait olduğunu,

Telsizlerin ise, çocuklarının kullandığı küçük mesafeli 1 km'den fazla çekmeyen oyuncak telsizler olduğunu,

İkametinde bulunarak el konulan 55 numarası verilen cd'de telsizli ve silahlı şahısların görüntülerinin olduğu görülmüş, Cd'deki görüntüler A-4 kağıdına bastırılıp şahıslar Ali YASAK'a gösterilerek sorulduğunda;



Resimdeki şahısların oğlu Halil YASAK'ın arkadaşları olduğunu, resimdeki yerin de eskiden sahibi olduğu Saroz'a bağlı Sazlıdere köyünde bulunan çiftliği olabileceğini,

b) Savcılık ifadesinde;



Suçlamayı reddettiğini, böyle bir örgüt ile her hangi bir irtibatının olmadığını, böyle bir terör örgütü ile irtibata geçmediğini, bu örgüt tarafından kendisine sunulmuş bir proje yada kendisinin örgüte sunduğu bir projenin olmadığını, kendisine gelen bir yazının da olmadığını, 1991 yılında Ukrayna ya iş yapmak için gittiğini, Pak mayanın disbiritörlüğünü aldığını, Pak mayanın sahibinin ENGİN PAK olduğunu,

Gözaltında bulunan kişilerden VELİ KÜÇÜK ve SAMİ HOŞTAN ı tanıdığını, SAMI HOŞTAN'in Beykoz'da ki evine hiç gitmediğini, Sami HOŞTAN'ın, kardeşinin düğününe geldiğini, bu nedenle düğünde gördüğünü, özel günlerde telefonlaştıklarını, bildiği kadarı ile SAMI HOŞTAN'ın gazinoculuk yaptığını, herhangi bir iş ilişkisinin olmadığın,

VELİ KÜÇÜK ile Eminönü'nde bir lokantada karşılaştığını, Veli KÜÇÜK'ün o zamanlar resmi elbiseli ve görevde olduğunu, ancak nerede görev yaptığını bilmediğini, onun dışında başka bir ilişkisinin olmadığını, bunun dışında Veli KÜÇÜK ile daha derinlere dayanan bir ilişkinisin olmadığını, bu kapsamda Susurluk kazası sonrası ABDULLAH ÇATLI'nın kaza yaptığı çantayı VELİ KÜÇÜK'e götürmediğini, Veli KÜÇÜK'ün talimatı ile hareket etmediğini,

Kaza olduğu esnada istanbul da olduğunu, SEDAT BUCAK'in şoförü GANI'nin kendisine telefon açarak, "Ağa gil kaza geçirdi. Ağabey gelebilirseniz gelin" dediğini, Gani'nin, SEDAT BUCAK'in babasın yakın dostu olduğunu bildiği için kaza sonrası kendisini aradığını, İstanbul dan şoförü TUNCAY KALAYCI ile birlikte Susurluk'a gittiğini, yolda her hangi bir yerde durmadığını, olay yerine gitmediğini, direk adliyeye gittiğini, gece saat 3-3,5 civarında susurlukta olduğunu, kaza mahalline hiç gitmediğini, şoförünü de hiç göndermediğini, SEDAT BUCAK'ın şoförünü görmediğini, çünkü SEDAT'ı istanbul a naklettiklerini, şoförün de onunla gittiğini, kendisinin de ABDULLAH ÇATLI'nın cenazesin eşlik ederek Nevşehir'e gittiğini, Nevşehir'e ABDULLAH ÇATLI'nı cenazesini götürdükten sonra yani öğleden sora cenaze defnedildikten sonra akşama doğru istanbul a döndüğünü, kaza mahallinden her hangi bir şey almadığını, VELİ KÜÇVK'e btr-_şey teslim etmediğini, zaten o tarihte VELİ KÜÇÜK 'ü tanımadığını, VELİ KÜÇpK'cmeM-ı hlduktan sonra İstinye

1181 f *> * 'ft^t V-T



O

l


V

de Avcılık ve Atılıcılık kulübende bir kez görüştüğünü, Istinye Avcılık ve Atıcılık Kulübüne hayatı boyunca 3-4 sefer gittiğini, VELİ KÜÇÜK ile SAMİ HOŞTAN arasındaki diyalogu bilmediğini, birbirlerini tanıyıp tanımadığını bilmediğini, aynı ortamda hiç bulunmadığını,

TUNCAY GÜNEY'i tanımadığını, İsmini de ilk kez duyduğunu, ülkenin Anayasa düzeninden her hangi bir rahatsızlığının olmadığını, TUNCAY GÜNEY ile yapılan mülakatta söylediği örgüt ile ilgili bir ilgisinin ve alakasının olmadığını,

EŞREF HATİPOĞLU VE HALİL İBRAHİM AKAR 'ı tanımadığını bu şahıslar vasıtası ile de her hangi bir iş takibi yapmadığını, bu kişileri aracı olarak kullanmadığını,

Susurluk kazası sonrası Susurluk Adliyesine gittiğinde SAMI HOŞTAN, AYHAN ÇARKIN ve isimlerin hatırlamadığı bir çok insanın olduğunu, SAMI HOŞTAN'ın da kendisi gibi haber alıp oraya geldiğini, Kaza sonrası kendisinin ve Sami HOŞTAN'ın orada olmasının hayatın olağan akışına ters olmadığını, nomral olduğunu, TUNCAY GUNEY'in hakkında verdiği ifadelerin hiç birisini kabul etmediğini, Susurluk kazası esnasında kaza yapan aracı takip ettiği iddiasının doğru olmadığını, olay yerinden her hangi bir şekilde çanta veya örgütsel doküman alıp olay yerinden uzaklaştırmadığını,

1982 yılında KORKUT EKEN'i tanıdığını, KORKUT EKEN'in askerde yarbay rütbesinde olduğunu, bunu kendisine tanıştıran TAHİR İLHAN'ın söylediğini, Ankara 'da kent otelde tanıştıklarını, kendisi ile telefonla görüştüğünü, Bu yönde 31.10.2007 günü bir iş münasebeti ile KORKUT EKEN ile görüştüğünü, bu görüşmenin bir iş görüşmesi olduğunu,

Ruhsatlı yada ruhsatsız silahının olmadığını, silahsız dolaştığını, herhangi bir düşmanının da olmadığını, ERGENEKON ve LOBİ yapılanmalarını duymadığını, karşı olduğu ve benimsemediği bir grupla huzurda olmak istemediğini, bu durumdan utandığını, bu şekildeki bir örgütlenmeyi tasvip etmediğini, gözaltına alınan kişilerin çoğunu gözaltına alınınca gördüğünü, Ayhan ÇARKIN VE ZİYA BANDIRMALIOĞLU'nu SEDAT BUCAK'ın yanında resmi koruma olmasından dolayı tanıdığını, kazadan sonra kendileri ile her hangi bir şekilde görüşmediğini, telefon irtibatının olmadığını beyan etmiiştir.

c) Aramada elde edilen deliller;

İlimiz Bahçelievîer İlçesi Çalışlar Caddesi Neyzen Sokak Ahmet Engin Apartmanı No:6 Daire: 10 sayılı ikametinde yapılan aramada;

-(1) adet Pietro Beretta marka 7.65 mm çapında F 1418200 seri nolu Sena YASAK isimli şahıs adına düzenlenmiş bulundurma ruhsatlı tabanca (Ruhsat tarihi geçmiş)

-(2) adet bu tabancaya ait şarjör,

-(10) adet şarjöre basılı MKE yapımı 7.65 mm çaplı dolu fişek,

-(10) adet şarjöre basılı MKE yapımı 7.65 mm çaplı dolu fişek,

-(20) adet 7.65 mm çaplı dolu fişek,

-(2) adet Aselsan marka 404059406 ve 4004059521 seri numaralı el telsizi,

-(31) adet 1 'den 31 'e kadar numaralandırılmış CD,

-(1) adet Nokia 6161 marka 352743016419367 IMEİ numaralı cep telefonu, bu telefona takılı vaziyette 0507010063630 seri numaralı 0538 840 63 63 GSM numaralı Turkcell sim kart,

-(1) adet Nokia 3110 model 355523018755415 IMEİ numaralı cep telefonu, bu telefona takılı vaziyette 0701220061621 seri numaralı 0532 702 05 05 GSM nolu sim kart,

İlimiz Kartal ilçesi Şamandıra Abdurrahmangazi Mahallesi Rahmet Caddesi Ağaoğlu Villaları (My Village) P3-Pa No:7 sayılı ikametinde yapdan aramada;

-(1) adet Nokia 1112 marka 352298/01/314625/7 IMEİ numaralı cep telefonu,

d) Telefon görüşmeleri; - =

31.10.2007 günü saat : 12.10'da Ali YASAK ile Korkut EKEN arasındaki telefon görüşmesinde özetle;

Ali'nin "Amcaların amcası, abilerin abisi nasılsın?" "ŞİMDİ GENE, BİZE BİR VAZİFE ÇIKTI. SENLE BANA." "ABİ GENE VATAN MİLLET SAKARYA." dediği, Korkut'un "...Ali nedir, hayırdır iş?" dediği, Ali'nin "Hayır, şimdi biz bu şeyleri kurdular ya benim. Sana bahsetmiştim bu ATM makinası falan filan bankamatikler vardı." "Şimdi benim o Hakan diye bir kardeşim var orda. Hem şirketin yüzde 36 hissedarı hem de orda CEO şirketin CEOSU." "Şimdi biz bir hafta on gündür bu Hakan kardeşimlen bir şey geliştiriyoruz. Bu Mehmetçik vakfma nasıl faydalı oluruz. Şimdi bu ATM'leri Mehmetçik Vakfı üzerinden Mehmetçik vakfma para kazandırmak kaydıyla, Mehmetçik Vakfı üzerinden ordu evlerine, askeriyelere kurmak. Bu yapılan bir hesap çıkardılar şimdi bir fizibilite çıkardılar." "Her sene her sene 10 Milyon Dolar civarı Mehmetçik vakfma 1 Lira koymadan para kazandıracağız. Varsa Türkiye'de böyle bir kuruluş Mehmetçik Vakfma para kazandıran. "Ben istiyorum sen de bu işin içinde ol. Bir katkımız olsun. Şimdi bunun başında Hasan MEMİŞOĞLU diye bir emekli Korgeneralimiz varmış." dediği, Korkut'un "Hasan MEMİŞOĞLU değil, emekli Tümgeneral var Melih TUNCA diye." dediği, Ali'nin "Esas işler Melih Paşa da bitiyor diyorsun." "Şimdi Hakan'ın gidip en üst seviyede, şimdi alttan bize ulaşmaya çalışıyorlar ama ben istedim ki bu iş senin benim vasıtamla olsun. En üst seviyede olsun. Bu paralar daha böyle bir şey yok bir de bunu daha da arttıracağız birşeyler yapacağız. Tamam mı abi? Faydamız olsun abi. İLLA SİLAHI ALIP DAĞA ÇIKMAKLA OLMUYOR." dediği, Korkut'un "Ali döneyim de onu bir buluşalım biz." dediği, Ali'nin "Yani bu işe biraz çok ciddi eğil ve bu taraf hazır." dediği, Korkut'un "Merak etme sen." dediği,

e) Diğer şüpheli ve tanık beyanları;


Yüklə 3,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   36   37   38   39   40   41   42   43   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin