BİR NUMARA' nm 1997 yılında çok gizli bir görev için(dönemin başbakanı Necmettin ERBAKAN' ın gizli bir görüşmesini kayda almak amaçlı) Antalya'da bulunması gerektiğini, bunun için bir otel organize edilmesini Taner ÜNAL ve Ahmet CİNALİ' nin kendisinden istediğini, Antalya Side Karagöl mevkiinde bulunan KAYA OTEL' de muhasebede çalışan tanıdığını arayark rezervasyon yaptırdığını, konaklama ücretini TURAN YAPI yada TÜRKELİ şirketlerine fatura edilerek Taner ÜNAL tarafından ödendiğini, BİR NUMARANIN gerçek kimliğini, Taner ÜNAL, Ahmet CİNALİ ve Nihat GÜR KAN' m kesin olarak bildiklerini tahmin ettiğini,
GİRDAP operasyonu ve ERGENEKON operasyonu kapsamında yazdığı kitaplardan dolayı hedef olacağı endişesi taşıdığını, hatta Taner ÜNAL' m tutukluğu sona erdikten sonra Star gazetesi muhabiri Erdal ŞİMŞEK ve kendisini hedef aldıklarını, her türlü kötülü yapacaklarını duyduğunu beyan etmiştir.
21.02.2008 tarihinde Tanık Şamil TA YY AR',m alman ifadesinde özetle;
23 yıldır gazetecilik yaptığını, son olarak Star gazetesi Ankara temsilcisi olduğunu, Sincan F tipi Kapalı Cezaevinde 06.02.2008 günü saat: 15.00-16.55 arasında Danıştay saldırısı sanığı Osman YILDIRIM ile avukat Mehmet ENER'in yaptıklan görüşmeyi yazdığını, avukat Mehmet ENER' in gazeteye gelerek Osman YILDIRIM' m "bildiğim çok şey var konuşmak istiyorum, ancak beni engelliyorlar, mesela Cumhuriyet Gazetesine bomba atılmadan önce 27 Nisan 2006 tarihinde İstanbul Ataşehir'de bir evde gizli bir toplantı yapıldı, o toplantı da VELİ KÜÇÜK ve MUZAFFER TEKİN'de vardı, Cumhuriyet Gazetesinin bombalanması kararı o evde verildi, bende bu toplantıya katıldım, ayrıca Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaları VELİ KÜÇÜK'ün bombaları bize verdiğini Mahkemede söylesem" dediğini anlattığını, kendisinin de mahkemede bunlan anlat dediğini,
Aynca Osman YILDIRIM' ın, Alparslan ARSLAN' dan dert yandığını, kendisinin Alparslan ARSLAN' m altında biriymiş gibi gösterilmesinden rahatsız olduğunu, hatta "NECİP HABLEMİTOĞLU cinayetini çok iyi biliyorum" dediğini, ancak kimler tarafından yapı lığı hakkında herhangi bir bilgi vermediğini, JİTEMCİLER ile arasının iyi olduğunu, MİT' den kimseyi tanımadığını, Alparslan ARSLAN ile tahsilat işi yaptığını, ATV'den 5 Milyon dolar, Mustafa SÜZER' den 500 bin dolar alacağı olduğunu, bu tahsilat işlerinde Ankara'dan iki astsubayın kendilerine yardım ettiğini, ancak isimlerini vermediğini, Tuncay ÖZKAN' ın MİT' in gizli tarihi isimli kitabını okunduğunda oradaki isimleri ulaşılabileceğini anlattığını, Osman YILDIRIM' m kahvecilik yaptığını, aynı zamanda çek senet tahsilatı işiyle uğraştığını, illegal yoldan Alparslan ARSLAN ile bu işleri yürüttüğünü de anlattığını,
11.02.2008 günü Taraf gazetesinde Neşe GÜZEL ile yapmış olduğu röportajda geçen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği ve Kuvva-i Milliye Derneklerinin kuruluşuna ilişkin elinde ciddi belge olmadığını, ancak GİRTAP, ÜMRANİYE ve ERGENEKON operasyonlanyla ilgili edinmiş olduğu bilgiler olduğunu, hatta Halil Behiç GÜRCİHAN' ın acikistihbarat.com sitesindeki yeni milis yazısından 2023 yılında her şeyi yeniden yapılandıracaklannı, her şeyin çoktan bitmiş olacağına ilişkin faaliyetlerinin bulunduğunu anladığını, bu yazıda "kanımızın son damlasına kadar değil beynimizin son hücresine kadar savaşmak lazım" şeklinde hedefe götürücü işler yapılması gerektiğini söylediklerini, zaman zaman yazdıklan yazılar ile ilgili değişik şahısların kendilerine "siz böyle yazıları niye yazıyorsunuz, zaten Türkiye'de yakında darbe olacak siz de bu yazdıklarınızdan pişman olacaksınız" gibi sözler söylediklerini, hatta Alparslan ARSLAN' m bir duruşmasında gazetecilere hitaben "zaten yakında darbe olacak 3 gün sonra serbest kalacağım" diye söylediğini, bu şeklide söylemesinin bu tür örgütlerle işbirliği yapan şahıslann beyinlerine işlendiği, kendi kanaatince darbe girişiminde aktörlük yapan, tetik çeken kişilerin cezaevinden alınarak kahraman ilan edilecekleri şeklinde yönlendirme yaptıklanm düşündüğünü,
Malatya Üniversitesi rektörü Fatih HİLMİOĞLU' nun 22 Temmuz seçimlerinden önce "AKP %95 oy alsa bile iktidara getirilmez, gerekirse darbe yapılır" sözlerinin, üniversiteler arası kurulun YÖK için önerdiği Prof.Dr. CELAL ŞENGÖR'ün darbe çağnşımı yapan açıklamalan, son dönemlerde Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından organize edilen bir panelde "Gerekirse hukuk dışına çıkılarak darbe yapılabileceği" şeklinde resmi paneller bile düzenlendiği, bununla ilgili halen adli mercilerin işlem yapmadıklannı merak ettiğini, çünkü Türkiye de İHTİLAL yapmanın en ağır bir suç olduğunu,
Örneğin Danıştay Saldınsı faili Alparslan ARSLAN ile ilgili davayı çok yakından takip ettiğini, Alparslan ARSLAN' ın babasının olaydan sonra mahkemeye sunduğu dilekçede, "ALPARSLAN ARSLAN'm son zamanlarda tuhaf davranışlar gösterdiğini, VELİ KÜÇÜK, MUZAFFER TEKİN gibi isimlerle irtibatlı olduğunu, bunun üzerine ALPARSLAN ARSLAN ile konuşup kendisine bu adamların görüşleri ile bizim görüşlerimiz uyuşmaz, bunlardan uzak dur şeklinde uyardığını, bu cinayetin aydınlanması için bu insanların üzerine gidilmesi gerektiğini" "Benim kızlarım başlarını
örtmez ve ALPARSLAN bir defa bile kız kardeşlerine başınızı örtün şeklinde bir telkinde bulunmadı, türban yüzünden bir cinayet işleyeceğini sanmadığını" belirten dilekçesinin olduğunu, ancak daha sonradan Alparslan ARSLAN' m tüm kardeşlerinin başörtülü olarak görüldüğünü,
Kanal 24 televizyonunda sunduğu bir programdan sonra Selçuk Üniversitesi öğretim görevlisi Şaban ÇALIŞ ile yaptığı bir sohbette kendisine, tarihten 2 yıl önce Muzaffer TEKİN' in 2 yıl önce ziyaretine gelip "BİZ YENİ BİR SİYASİ HAREKET BAŞLATIYORUZ, BU HAREKETİN LİDERİ OLURMUSUN" şeklinde liderlik önerdiğini, Şaban ÇALIŞ' ın da "BEN BÖYLE İŞLERİN İÇİNDE OLMAM" şeklinde teklifi reddettiğini, hatta Selçuk Üniversitesindeki bazı öğrencilerin Davutpaşa Kışlası ve Kıbrıs'a eğitime gönderildikleri, bu ekipten olan bir gencin ayağından kurşun yarası ile döndüğünü anlattığını, bu anlatılanları 04.02.2008 günü yayınladıktan sonra söylediklerini reddettiğini, bu görüşme sırasında ODTÜ Öğretim üyesi Prof.Dr. İhsan DAĞI'nin da olduğunu beyan etmiştir.
12.03.2008 tarihinde Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi' nde tutuklu bulunan
Osman YILDIRIM' ın tanık olarak alman ifadesinde; Veli KÜÇÜK ile irtibatı ve Necip HABLEMİTOĞLU' nun öldürülmesi konusunda;
Veli KÜÇÜK'ü 1993 yılından beri tanıdığını, kendisini İbrahim GENÇ'in Sirkeci ve Mecidiyeköy'deki yazıhanelerine gelip giderken gördüğünü, ancak çok samimiyetinin olmadığını,
Veli KÜÇÜK ile eski suç ortağı olan Osman GÜRBÜZ'ün İstanbul Beyoğlu
Sıraselvilerde bulunan yazıhanesinde Habil KÜÇÜK'e tahsis etmiş olduğu yazıhanede
gördüğü zamanlarda samimi olmaya başladığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisine İbrahim
GENÇ'in Osmanbey'deki Sadıklar Pasajmdaki veya Piç Hüseyin'den kiralamış olduğu aynı
cadde üzerindeki yazıhanelerinden birinde tam olarak hangisi olduğunu hatırlayamadığı 2002
yılı Aralık ayının başında Veli KÜÇÜK, İbrahim GENÇ, Esen TÜRKYILMAZ, Muzaffer
TEKİN ve Osman GÜRBÜZ olduğu halde kendisine Osman GÜRBÜZ' ün Necip
HABLEMİTOĞLU' nu öldürüp öldüremeyeceğini sorduğunu ve bunun karşılığı olarak
bir milyon dolar teklif ettiklerini, kendisinin de Necip HABLEMİTOĞLU' nu
tanımadığını söylediğini, ve kim olduğunu sorduğunda bu kişinin yazar olduğunu ve
öldürülmesi gerektiğini söylediklerini, kendisinin o zamanlar yeni askerden terhis
olduğu ve aynı zamanda askeri cezaevinden yeni çıktığı için paraya ihtiyacının olduğunu
bildikleri için bu teklifi yaptıklarını düşündüğünü ancak kendisinin bu teklifi kabul
etmediğini, bunun üzerine Veli KÜÇÜK' ün Osman GÜRBÜZ'e dönerek ve ona "Osman bu
iş gene sana düştü." dediğini, daha sonra basından Necip HABLEMİTOĞLU'nun
öldürüldüğünü duyduğunu, ancak kimin öldürdüğünü bilmediğini, ancak İzmir'de iş yapan
ve kendisine göre iş adamı olan Çerkez İbrahim lakaplı İbrahim ÇİFTÇİ' nin Osman
GÜRBÜZ' e ait Balat'ta yıkılmış bir harabenin karşısında bulunan, Haliç Köprüsüne
yaklaşık 500-1000 metre mesafedeki yazıhanesine o tarihlerde sık sık gelip gittiğini,
olaydan yaklaşık 6-7 ay sonra İstanbul Sultanbey'de işlettiği Boy Kıraathanesinin açılışı
için hazırlattığı davetiyeleri vermek için gittiği Şirinevlerin üst tarafında bulunan
Nargile Yakup isimli kulüpte karşılaştığı Osman GÜRBÜZ' ün kendisine yanında Esen
TÜRKYILMAZ' ın da olduğu halde "HABLEMİTOĞLU'nun parasını masalarda
bitirdik." dediğini, Esen TÜRKYILMAZ' ın Bahçelievler'de gayri meşru işlerle uğraşan
birisi olarak bildiğini, bu olanlardan sonra kendisinin Osman GÜRBÜZ' ün Hablemitoğlu'
nun öldürülmesi olayına karıştığını ve aldığı parayı da^ kumarda bitirdiğini anladığını,
beyan etmiştir. / , ,
Malkara' da Turgut BÜYÜKDAĞ isimli şahsa ait Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının bu şahsın elinden tehdit ile alındığı konusunda;
Turgut BÜYÜKDAĞ' ın Malkara'da bulunan Turgut Gıda Sanayi isimli sıvı yağ fabrikasının sahibi olduğunu ve İsmail ÖZDEN'den faizle para aldığını, Veli KÜÇÜK' ün kendisine Bakırköy'de İstanbul Caddesinde bir restorantta birlikte yemek yerken İsmail ÖZDEN' in Turgut BÜYÜKDAĞ'dan genel vekaletname almasını, alırken de herhangi bir bankadan kredi çekeceğini söylemesini, İsmail ÖZDEN' in Turgut BÜYÜKDAĞ' dan sekiz milyon dolar alacağı olduğunu, kendisinin de bu sözleri İsmail ÖZDEN'e Mecidiyeköy'de Şişli Emniyet Müdürlüğünün aşağısmdaki Polat Holdingin önünde arabanın içinde Veli Paşanın talimatları olarak anlattığını, Onun da bir hafta sonra genel vekaletnameyi alarak geldiğini, Veli KÜÇÜK paşaya verdiğini, Veli KÜÇÜK ve beraberindekilerin de Kent Bank ve Toprak Banka fabrikayı ipotek ettiklerini, Elli Milyon Dolar aldıklarını, kendisinin de bu olaydan dolayı Beş Milyon Dolar aldığını, bu parayı kendisine İsmail ÖZDEN' in verdiğini, kendisinin de bu işin içinde olduğu için, kendi hakkı olarak beş milyon dolar aldığını, paranın kalan kısmının Çevik BİR, Veli KÜÇÜK, Hasan ÖZDEMİR, İsmail ÖZDEN, Hüseyin ÇİL arasında paylaşıldığını, bu parayı İsmail ÖZDEN' in paylaştırdığını beyan etmiştir.
Danıştay Saldırısı ve Veli KÜÇÜK ile Muzaffer TEKİN irtibatları konusunda;
Bu olayları Süleyman ESEN'in avukatı olan Mehmet ENER'e de anlattığını ve kendisine "mahkeme başkanı bana Veli KÜÇÜK' ü Muzaffer TEKİN'i sorsun. Bende bu olayları mahkemede anlatayım" dediğini, son duruşmada Avukat Mehmet ENER' in bazı konularda tevsi tahkikat talebinde bulunduğunu bunun üzerine duruşmaya, on dakika ara verildiğini, bunun kendisi ile ilgili tevsi tahkikat talebi olduğunu düşündüğünü, ara bittikten sonra içeri girdiklerinde tevsi tahkikat talebinin reddine mahkemece karar verildiğini, kendisine de bu konularda soru sorulmayınca bu olayları anlatmadığını, ancak şimdi anlattıklarını tüm samimiyetiyle anlattığını, daha önce bahsettiği Ataşehir'deki toplantıda el bombalarını kendisine Muzaffer TEKİN' in verdiğini, Veli KÜÇÜK' ün o toplantıda bulunmadığını, ancak kendisinin Veli KÜÇÜK' le Alparslan ARSLAN'ın Üsküdar'da Katibim Restoran'ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını bildiğini, zaman zaman kendisinin de yanlarında bulunduğunu beyan etmiştir.
Osman YILDIRIM' m 13.03.2008 tarihinde alman ek ifadesinde;
Veli KÜÇÜK ile irtibatı konusunda;
...o yıllarda kendisinin İbrahim GENÇ ve Ziya AYÇAN'ın Mecidiyeköy'deki factoring şirketine gidip gelirken Veli KÜÇÜK'ü ve Muzaffer TEKİN'i de orada gördüğünü, Zaman zaman gidip geldiklerini, İbrahim GENÇ ve Ziya AYCANTa sıkı bir dostluklarının olduklarını,
...İbrahim GENÇ' in Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN, Özer ÇİLLER ve Ziya
AYÇAN isimli şahıslarla yoğun ilişkiler içersinde olduğunu, bunların yanı sıra etrafından bir
yığın mafya gruplarının bulunduğunu, bu grupları yönlendirdiğini ve birçok cinayetler
işlettiğini beyan etmiştir.
İdris ARSLAN 20.05.2006 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü TEM Şube Müdürlüğünde bilgi sahibi olarak verdiği ifadesinde Danıştay eylemini gerçekleştiren Alpaslan ARSLAN'ın babası;
söylenen Ulusal Haber Kimlik kartı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini ona sorduğunu, çünkü bu kartların kafasını karıştırdığını, daha önceden de bu kimlik kartını ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini cüzdanında gördüğünü, hatta "oğlum senin bu insanlarla ne işin var, bizim yapımıza ters insanlar bunlar" diye tepki verdiğini, çünkü oğlunun üniversitede iken sol gruplarla değil, daha çok ülkücü çevre içinde olduğunu, hatta reislik bile yaptığını, Teoman'ın da kendisine Alpaslan'ın bu kimliği bazı yerlere rahat girmek için kullandığını ve bir arkadaşının temin ettiğini söylediğini, Teoman'la telefonla konuşurken kendisine oğlunun 4-5 aydır Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi ile irtibatı olduğunu, hatta Adana, Mersin ve İstanbul İllerinde adı geçen derneğin toplantılarına birlikte gittiklerini, bu derneğin Genel Başkanı Taner ÜNAL ile tanıştıklarını, ayrıca Veli KÜÇÜK, Muzaffer TEKİN isimli şahıslarla bu dernek vasıtasıyla tanıştıklarını kendisine anlattığını, bunun da kendi kafasında bir takım şüphelere neden olduğunu, kızlarının da aynı konuya vakıf olmaları sebebiyle oğlunun, yukanda ismi geçen dernek ve şahısların baskı ve tehdidi ile ancak böyle bir cinayet işleyeceğine kanaat getirdiklerini, beyan etmiştir.
12.03.2008 tarihinde Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Cezaevi' nde tutuklu bulunan Ahmet CİNALİ' nin alman tanık ifadesinde;
Veli KÜÇÜK ile irtibatı konusunda;
Veli KÜÇÜK Paşa'yı Giresun Bölge Komutanlığı yaptığı dönemden tanıdığını, bölgedeki DHKP-C ve TİKKO'nun faaliyetlerine karşı jandarma ile irtibatlı olduğu için kendisi ile tanıştığını, bir kez de 3-4 yıl önce İstanbul'da Dudulu Gima'da kendisini ziyaret ettiğini, yakalandığı zaman Giresun'da ki yazıhanesinde çıkan bir suikast konusu ile ilgili evrakı kendisine vermek için gittiğinde görüştüğünü, başkaca bir ilişkisinin olmadığını, kendisine bu dokümanın Beykoz tarafında oturan Karslı Ali (zayıf yapılı 1.75 boylannda Almanya'da bir süre yaşamış MİT ile ilişkilerinin olduğunu beyan eder) isimli bir şahıs tarafından verildiğini,
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alman şahıslardan sadece Veli KÜÇÜK 'ü tanıdığını, beyan etmiştir.
Mehmet EYMÜR, 17,06,2008 tarihinde tanık olarak alınan İfadesinde;
şahıslardan Veli KÜÇÜK'ü de tanıdığını ilişkilerinin olduğunu, bu ilişkisinin ve şahıs hakkında bildiklerinin ise ;
1983 yılında Mardin'de görevli olduğu sırada Veli KÜÇÜK'ün Nusaybin Hudut Tabur Komutanı olduğunu, O zaman tanıştıklannı, Daha ziyade görevsel ilişkilerinin olduğunu, ara sırada yemeklerde bir araya geldiklerini, Veli KÜÇÜK'ün Ermenice konuşabildiğini doğuda görev yaptığı köy halkından öğrendiğini söylediğini, daha sonraki dönemde Veli KÜÇÜK'ün Edirne'ye kendisinin de Ankara'ya tayin olduğunu, zaman zaman bayramlarda birbirlerine kart yollayıp irtibatlanm devam ettirdiklerini, kendisinin 1998'de emekli olup Antalya'ya yerleştiğini, o tarihlerde Veli KÜÇÜK'ün de yeni kurulmuş olan Jandarma İstihbarat biriminin başına geçirildiğini, bir defa kendisini Ankara'ya gidişinde Aydmlıkevler'deki iki katlı bir ev olan işyerinde ziyaret ettiğini, bir ara Van'a tayin edildiğini bildiğini, Veli KÜÇÜK ile en çok İzmit'de Alay Komutanı iken görüştüklerini, kendisinin zaman zaman İzmit'te bulunan Tüpraş tesislerine gittiğini, yeğeninin eşinin oranın genel müdürü olduğunu bu nedenle bazen İstanbul'dan annesi ve yakmlan oraya gelip orda buluştuklannı, bu vesileyle Veli Paşa'yı da gördüğünü, birkaç göreve Ankara'ya geldiğinde eşli veya baş başa yemek yediklerini, bazen kendisine Kuzey Irak'a giden ve kendisine bilgi getiren kişilerin Jandarma Genel Komutanlığına ilettiği raporlann bir^fÖrrrfr^Jladığım, Cem ERSEVER'in ölümünden sonra bazı kişilerin kendi hayatına daJ^toedebSgpejl^ndişesi taşıdığını, yargısız
infaz edilen bazı kişilerin (Behçet CANTÜRK, Savaş BULDAN vb,) cesetlerinin kendi bölgesine atılmasından şikayet ettiğini, kendisine o tarihlerde Abdullah ÇATLI'larm kendisiyle görüşmek istediğini ancak görüşmediğini görüşmeyi kendisinin kabul etmediğini beyan ettiğini, Paşalığa terfi etme ümidi olmadığını ve emeklilikten sonra bir iş bulma arayışı içerisinde olduğunu, O zamanlar bir dostu vasıtasıyla Ali Balkaner'in yanında Veli KÜÇÜK ün çalışması için söz aldıklarını, Ali BALKANER'in Veli KÜÇÜK'e maaş bağladığı yönünde bir duyumunun olduğunu,
Veli KÜÇÜK emekli olduktan sonra Gima'da yönetim kurulunda yer aldığını, Gima'nm sahiplerinin Hüsnü ÖZYEĞİN ile bacanağı Tunç ÇAPA olduğunu, Tunç ÇAPA'nin babası olan Vecdi ÇAPA'nm kendisinin yakın aile dostu olduğunu, Vecdi ÇAPA avcı olduğu için eski tarihlerde yine avcı olan Veli KÜÇÜK ile kendisini kendisinin tanıştırdığını, Veli KÜÇÜK'ün Tunç ÇAPA ile ve dolayısıyla Hüsnü ÖZYEĞİN ile tanışıklığının babasından dolayı olduğunu, kendisinin duyduğu kadarıyla Veli KÜÇÜK işyerine şoförlü bir Mercedes ile gelip giderken şoförünün polislerce aranan şahıslardan olmasından dolayı gözaltına alındığını, şoförün Sedat PEKER'in adamı olduğu Mercedes otonun da Sedat PEKER tarafından Veli Paşa'ya tahsis edildiğini öğrendiğini, daha sonra Veli KÜÇÜK'ün bu aracı iade ettiğini duyduğunu, Ali YASAK, Sedat PEKER, Sami HOŞTAN ile ilişkileri olduğunu bildiğini, zaman zaman bir araya geldiklerini bildiğini,
Bu Ulusalcılık ve Öztürkler hareketi sırasında kendisinin ABD'de olduğunu Sedat PEKER'in içerisinde olduğu bu harekette eski Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin FÜSUNOĞLU ve Veli Paşa'mn böyle bir oluşumda yer almasını hoş karşılamadığını ve internette yazdığı yazıda da belirttiğini, Türkiye'ye döndükten sonra bir kez Ankara'dan İstanbul'a gelirken Veli Paşanın Bilecik'teki köy evine uğradığını, Yemek yeyip yola devam ettiğini, onun dışında da birkaç kez Veli KÜÇÜK'ün kendisinin bürosuna geldiğini, son geldiğinde Maslak'ta İngilizlerle bir iş yapacağını kendisine büro araba tahsis edeceklerini söylediğini, Veli KÜÇÜK'ün galiba kendi köyünde çimento fabrikası kuracak olduğunu, bir keresinde de PERİNÇEK ile olan ilişkilerini tenkit ettiğini, Veli KÜÇÜK'ün Doğu PERİNÇEK ile Ulusalcılık faaliyetleri içerisinde basma yansıyan PERİNÇEK-Veli Paşa işbirliği nedeniyle duyduklarından dolayı rahatsızlığını kendisine anlattığım Veli KÜÇÜK ün de kendisine "her şeye rağmen en Milliyetçi bu PERİNÇEK çıktı" dediğini,
1991 yılında Milliyet yayınlarından çıkmış olan Analiz isimli kitabında Doğu Perinçek'ten fabrikatör olarak bahsetmiş olduğunu, bunun sebebi İstihbarat dilinde fabrikatör maksatlı yalan haber üreten istihbarat elemanlarına verilen isim olduğunu, o bakımdan fabrikatör kelimesini PERİNÇEK için kullandığını,
Mit'e haber elemanı olarak çalışan Tank ÜMİT kaçınldığında, İstanbul Jandarma İstihbarat'ta çalışan Astsubay Seyit Ahmet ALTUNTAŞ bu soruşturma ile alakalı MİT görevlileri ile de görüşmek suretiyle epey yol aldığını, hatta Polis Memuru Ziya BANDIRMALIOĞLU ve Ayhan AKÇA hakkında elde etmiş olduğu bilgiler ışığında ifadelerine başvurmak istediğini ancak konu dönemin Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim ŞAHİN'e intikal ettiğini, hatta Astsubay Ahmet ALTUNTAŞ İbrahim ŞAHİN'e kendisinin de ifade vermesi gerektiğini söylediğini kendisinin bunu bizzat İbrahim ŞAHİN'den duyduğunu, ancak İbrahim ŞAHİN'in kendisine Tank ÜMİT'in kaçınlması ile alakalı herhangi bir şey söylemediğini, soruşturmayı yürüten Astsubay Ahmet ALTUNTAŞ'm Diyarbakır iline tayin edildiğini, neden tayin edildiği hakkında bilgisinin olmadığını ancak bu Astsubay'ın yapmış olduğu çalışmalarla alakalı konuşma konusunda çok tedirgin olduğunu öğrendiğini, Diyarbakır'dan sonra Giresun ilinde Bölge Komutanı olan Veli KÜÇÜK'ün emrine atandığını bildiğini, Veli KÜÇÜK'e bu durumu sorduğunda "evet benim emrime atadılar" dediğini, Tank ÜMİT'İ Divan Pastanesi'nden alıp götüren kişilerden bir tanesinin Ziya BANDIRMALIOĞLU olduğunun tanık beyapl-an ile anlaşıldığını, daha sonra Ziya BANDIRMALIOĞLU'nun Veli KÜÇÜK'ün güvenlik şırkeüİde çalıştığını duyduğunu,
Tarık ÜMİT'in amcası Cemalettin ÜMİT bu olayda Veli PAŞA'nm bilgisi olduğunu o tarihte kendisine söylediğini, kendisi de "Veli KÜÇÜK bizim dostumuzdur öyle bir bilgisi olsa bana söylerdi" dediğini, ancak son dönemde edindiği izlenimlerden sonra Veli KÜÇÜK'ün bazı kişilerin yanında yer alması ve yukarıda belirttiği sebeplerin kendisini de şaşırttığını,
Veli Paşa'mn Azerbaycan ve Irak'ta bazı yapılanmalara gittiği, Dışişleri Bakanlığı ve Mit'in bundan rahatsız olarak dış ilişkilerimizi bozduğu gerekçesiyle kendisini ikaz ettiklerini Veli Paşa'dan ve bazı arkadaşlarından duyduğunu, bu yapılanmaların Azerbaycan'da Aliyev karşıtı kişilerin yüksek makamlara gelmesi, Irak'ta Kerkük'ün Türk kimliğinin korunması gibi çalışmalar olduğunu, özellikle Kerkük'te Yusuf Ziya ARPACIK gibi bazı milliyetçi savaşçı diye tabir edebileceği kişilerle irtibatı olduğunu, bu ilişkilerin devletin üst kademelerini rahatsız ettiğini duyduğunu, kendisine bir kez beraber olduklarında "Paşam bu Türk'leri bir araya getirmeyi bırak Türkiye elden gidiyor onu kurtarmak lazım" dediğini, kendisinin Azerbaycan'da ve Kerkük'te ki faaliyetleri ile ne amaçladığını tam olarak bilmediğini,
Veli KÜÇÜK ile yukarıda safahatını anlattığı gibi tanışmışlığının olduğunu, kendisi ile telefonla da görüşmüş olduğunu, Veli KÜÇÜK ile görüşmelerinin iş ilişkileri ve arkadaşlık ilişkileri içerisinde cereyan ettiğini,
Susurluk kazasından sonra Veli Paşa'mn Balıkesir Emniyet Müdürü Nihat CAMADAN'ı arayıp "Abdullah ÇATLI bizim adamımız iki kişi yolluyorum onların naaşlarını alsınlar" dediğini o tarihte Başbakan olan Mesut YILMAZ'ın kendisine söylediğini, naaşları almaya giden kişilerden birinin Sami HOŞTAN diğerinin de eğer hafızası kendisini yanıltmıyorsa Mehmet ŞEHİRLİ isimli bir gazeteci olduğunu hatırladığını, kendisi bu konuyu Veli Paşa'ya da ilettiğini,, Mesut YILMAZ'a da bu bilgiyi Nihat CAMADAN bildirdiğini, beyan etmiştir.
h)-Hukuki durumunun Değerlendirilmesi;
Dosyada mevcut bilgi, belge, tanık beyanlan ve deliller göz önüne alındığında, 1-ÖRGÜTTEKİ KONUMU
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli üst düzey yapılanması ile gizli sivil yapılanması olan LOBİ bölümü arasında köprü elemanı olarak görev yaptığı, köprü elemanı demek; ERGENEKON terör örgütünün hem üst yapılanmasını bilip bu yapılanmada alman kararlann uygulanmasının temini için Ergenekon terör örgütünün Lobi yapılanmasına getirip uygulanmasını sağlayan kişidir. Bu konumda olan insanlar ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN tüm yapısını ve işleyişini bilip ona göre diğer alt birimleri ve kendisine bağlı örgüt üyelerini organize etme konumunda olduklanndan, ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN içinde önemli bir konuma sahip bulunmaktadırlar. Şüpheli Veli KÜÇÜK'te diğer örgüt üyelerinden ele geçirilen örgütsel içerikli dökümanlann neredeyse tamanmın bulunması şüpheli Veli KÜÇÜK'ün köprü eleman konumunda olmasından kaynaklanmaktadır. Aynca bu dökümanlann tamamının bu şüpheli de bulunması hatta bazı belgelerin Veli KÜÇÜK'te bulunan orijinal örgütsel dokümanlardan çekilen fotokopiler olduğunun anlaşılması da bu dökümanlann Veli KÜÇÜK tarafından diğer örgüt üyelerine verildiği kanaatini oluşturmuştur.
ERGENEKON dokümanında:
4/2-a).KÖPRÜ PERSONEL BAŞLIKLI bölümde: sağlamalıdır. Bu kişiler örgüt içinde görev almamalı, örgüt dışında legal bir işte istihdam edilmelidir. Böylece güvenlik sağlanmış olacaktır. Zaman içinde bu personel arasından Ergenekon bünyesinde gerekli olacak çok başarıh yöneticiler yetişecektir.
4/2-g)İLLEGAL İŞLER bölümünde,
Türkiye silah üreten bir ülke durumunda olmadığından, jeo/stratejik açıdan kaçınılmaz olarak ve iradesi dışında zorunlu olarak uyuşturucu satışında köprü durumundadır. Uyuşturucu ticaretini denetim altına almalıdır. Türkiye'nin bir başka şansı da kimyasal silah üretimi olabilir. Çünkü bu alanda başarıh sonuçlar elde edebilecek insan kaynaklarına ihtiyaç vardır illegal işlerin en önemli sorunu, faaliyetlerin gizliliğidir. Bu alandaki faaliyetleri bilenlerin sayısı mümkün olabildiğince az olmalıdır.
Sivil yapılanmanın prensiplerinin belirtildiği LOBİ isimli dokümanın 4.Bölüm 7.maddesinde;
BOLÜM: IV 7) KADRO
Organizasyonunda yalnızca sivillerin yer alacağı bu örgütlenme, köprü eleman ile Ergenekon'a bağlı olarak faaliyet gösterecektir. Organizasyonun merkezinde görev alacak beş sivil personel ile köprü personel görevini üstlenecek iki sivil, Ergenekon tarafından belirlenerek atanmalıdır. Birim başkanları ile örgütün kuracağı vakıf ve ticari şirketlerin yöneticileri ve sahipleri ise; merkezde yer alan yönetim personeli tarafından seçilmelidir. Böylelikle gizlilik esasının korunması sağlanmalıdır.
7/a). ELEMAN PROFİLİ başlıklı bölümünde ise,
Lobi örgütlenmesi içinde yer alacak elemanların çağa ayak uydurabilecek donanım, bilgi ve deneyime sahip olması esası aranacağı gibi, gereğinde her tür eleman profilinden yararlanılmasından kaçınılmamalıdır. Özellikle sistemle barışık olmayan, aradığını bulamamış yapıdaki kişilikler seçilmelidir. Çünkü, bu türden kişiler sistemin boşluklarını, mekanizmanın işleyişini, oyunların kurallarını ve zaaflarını çok daha iyi bilmektedirler.
l/c). KÖPRÜ PERSONEL
Ergenekon tarafından atanacak iki sivil, mutlaka başka kuruluşlarda görevli olanlar arasından seçilmelidir. Böylece gizliğin sağlanması korunmuş olacaktır. Bu kişilerin yeterli bilgi ve deneyim sahibi olmalarından sonra, organizasyonun merkez yönetiminde yer almaları sağlanmalı, organizasyonun merkez başkanı bu kişiler arasından seçilmelidir, şeklindedir.
Yukanda aynntılan anlatılan ERGENEKON ve LOBİ dokümanlannda geçen örgütün gizli hiyerarşik yapısında bulunan kişilerle alınan kararlann uygulamaya sokulup, örgütün alt kademesiyle irtibattan sağlayacak ve yine MAFİANIN Yeniden Yapılanması (reorganizasyonu) dokümanında mafyanın başına sivil bir şahsın getirilmesinin kararlaştınldığı, belirtilmiş olup, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hem asker kökenli oluşu, yukanda aynntılan verilen görüşme tutanaklannda hem örgüt üyeleriyle, hem suç örgütü liderleriyle, hem sivil toplum kuruluşlanyla, hem iş dünyasıyla, hem de askeri ve idari görevlerde bulunan kamu görevlileriyle irtibatlan ile geçmişte Jitem'in kuruculuğunu yapmış olması, her kesimle irtibata geçme kabiliyeti ve geçmiş tecrübeleri göz önüne alındığında, ERGENEKON terör örgütü yapılanması içerisinde KÖPRÜ ELEMAN görevini şüpheli Muzaffer TEKİN ile birlikte yürüttükleri, bu iki şüphelinin de geçmişte asker kökenli olmalan, hiçbir sivil toplum kuruluşuna üye olmamalan, suç örgütü liderlenyle olan yakın ilişkileri göz önüne alındığında KÖPRÜ ELEMAN görevini yürüten örgütün üst,-düzey ve alt'düzey elemanlan arasındaki
örgütsel irtibatları sağlayan kişiler oldukları açıkça anlaşılmaktadır. Tuncay GÜNEY beyanında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün Ergenekon terör örgütünün genel sekreterliğini yaptığını söylemiştir. Bu çerçevede bakıldığında;
1-Şüpheli Tuncay GÜNEY'den ele geçirilen dokümanlar ve bu dokümanlarla alakalı olarak yaptığı anlatımların doğru olduğu, Tuncay GÜNEY'in beyanlarından itibaren (7) yıl geçmesine rağmen örgütün belgelere uygun olarak eylem ve faaliyetlerini sürdürdüğü, Tuncay GÜNEY'den ele geçirilen dökümanlann tamamının ve daha fazlasının Veli KÜÇÜK'de ele geçirilmiş olması ve Veli KÜÇÜK'ten ele geçirilen dökümanlann orijinal suretler olduğu, hatta yeşil ve mavi kâğıda basıldığı Veli KÜÇÜK'ün bu dökümanlann bir kısmını Tuncay GÜNEY'in getirdiğini, bir kısmını Mehmet PERİNÇEK'in getirdiğini, bazılanmn da kendisine değişik seminer ve toplantılarda verildiğini beyan etmiştir.
Örgütsel dökümanlann yazıldığı tarih itibariyle Veli KÜÇÜK'ün görevli paşa olduğu ve emekli olduktan sonra da örgütsel irtibatlarını devam ettirdiğinin anlaşıldığı,
her ne kadar ifadesinde dökümanlann hiçbirini açıp okumadığını beyan etmişse de, dökümanlann içeriğindeki örgütsel yapılanmalara uygun olarak hareket ettiği, diğer şüphelilerle irtibatlanna bakıldığında üst düzey yönetici olduğu, örgütün askeri kanadıyla sivil kanadı arasında köprü eleman vazifesi olarak belirtilen konumda bulunduğu,
Şüpheli Veli KÜÇÜK ifadesinde Tuncay GÜNEY ile her ne kadar 1992 tarihinden beri tanıştığını, ... menfaatçi bir tip olduğunu anlayınca yanından uzaklaştırdığını söylemiş ise de, kendi el yazısıyla yazdığı ajandasmdaki notlarda Tuncay GÜNEY ile sürekli görüştüğü, Tuncay GÜNEY'in birçok konuda kendisine bilgi getirdiği, örgütsel içerikli bilgileri kendisinin el yazısıyla not ettiği, bu notlar içerisinde 1992 tarihli bir notta Tuncay GÜNEY'in Kuzey Irak'a gittiğinin belirtildiği, yine diğer notlarda: 18 Şubat 1998 Çarşamba tarihli sayfasında; Turgut BÜYÜKDAĞ "Arkamda Veli Paşa var şeklinde konuşmuş İst. Em. Md. Konuyu biliyor emniyet o nedenle ellemiyor" (Tuncay)
20 Şubat 1998 Cuma tarihli sayfasında; Yalçın TANFER Kürşat YILMAZ' a benim adımı kullanarak ceza evine mektup yazmış. Mektubu Ömer P.me halen Kırşehir veya Nevşehirde görevli olabilir. Turgut BÜYÜKDAĞ' ın benim adamım olduğu bu nedenle üzerine gitmememi istemiş (Tuncay)" şeklinde bilgiler verdiğini not ettiği anlaşılmıştır. Buradan da Şüpheli Veli KÜÇÜK'ünTuncay GÜNEY ile sürekli irtibat halinde olduğu anlaşılmaktadır.
Şüpheli Ümit OĞUZTAN beyanında Tuncay GÜNEY'in Veli KÜÇÜK'le birçok gazetecinin irtibatını sağlayan kişi olduğunu Veli KÜÇÜK'ün medya ile irtibatlanm Tuncay GÜNEY üzerinden yaptığını ve Veli KÜÇÜK'le görüşecek tüm gazetecilerin önce Tuncay GÜNEY'le irtibata geçip sonra Veli KÜÇÜK'le görüştüklerini anlatmıştır.
Buradan da Tuncay GÜNEY'in anlattığı olaylan bizzat Veli KÜÇÜK ve çevresi ile yaşadığı ilişkilerden öğrendiği irtibattan anlattığı anlaşılmaktadır.
Yine Tuncay GÜNEY'in bilgisayannda daha sonra yapılan incelemede Veli KÜÇÜK'ün Giresun'da çalıştığı, görev yerine ait fotoğraflannın bulunduğu, görevden aynlana kadar Tuncay GÜNEY ile irtibatlı olduğunun anlaşıldığı, Tuncay GÜNEY'in 1992 yılında Ağn Alay Komutanıyken yanma geldiğini beyan ettiği ve Tuncay GÜNEY'in askerlik işini bizzat şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hallettiği göz önüne alındığında Tuncay GÜNEY'in anlatımlannm doğru olduğu kanaatine vanlmştır.
2-Şüpheli Tuncay GÜNEY'in Beyanları ve Diğer Deliller:
Yapılan soruşturmada sadece Tuncay GÜNEY'in b^ey^anyla yetinilmemiş, Tuncay GÜNEY'den elde edilen dökümanlann incelenm/sjnden_de "açıjfi^fc,ERGENEKON isimli bir
yapılanmanın olduğu, örgütün yapısının tüm ayrıntılarının bu dokümanlarda bulunduğu, şüpheliler Sevgi ERENEROL, Muzaffer TEKİN, Oktay YILDIRIM, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Orhan TUNÇ ve Erkut ERSOY'dan çıkan ERGENEKON LOBİ isimli dokümanın Tuncay GÜNEY'den elde edilen dokümanların devamı niteliğinde olduğu, daha sonra Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ten çıkan dokümanların da aynı örgütsel mantık ve silsile içerisinde yazıldığının anlaşıldığı,
Şüpheli Tuncay GÜNEY'den çıkan ERGENEKON isimli dokümanın daha sonra sadece Veli KÜÇÜK'te çıkması, dokümanın önem ve gizliliğinin göstergesi olduğu, böyle önemli bir belgenin Tuncay GÜNEY'de bulunması da, beyanında dediği gibi kendisinin bilgisayarının iyi olması ve Veli KÜÇÜK'ün sekreteryasını yaptığı ve yazdığı her evrakın da bir suretini gazeteci olması sebebiyle ERGENEKON terör örgütünün en önemli dokümanı olduğu anlaşılan ERGENEKONUN YENİDEN YAPILANMASI isimli dokümanın sadece Veli KÜÇÜK'te çıkması hem dokümanın önemi hem de Veli KÜÇÜK'ün örgütteki üst düzey konumda görevli olduğunu göstermektedir.
3-MAFYA BAĞLANTILARI
Yukanda sımflandınlan telefon görüşmelerinde şüpheli Veli KÜÇÜK'ün mafya olarak bilinen ve bu hususlarda haklannda açılmış çeşitli davalan bulunan Sedat PEKER, Osman YILDIRIM, Ali YASAK, Susurluk sanığı olarak bilinen Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN, Ali Fevzi BİR, Ziya BANDIRMALIOĞLU ve Yaşar ÖZ ile sıkı irtibatlarının bulunduğu,
Şüpheli Semih Tufan GÜLALTAY ile her ne kadar tanışmadığını beyan etmişse de, Semih Tufan GÜLALTAY'ın ceza evinde olduğu dönemde Tuncay GÜNEY'i ziyaretine göndererek "kendisine bazı eylem ve fiiller yaptırtmak istediğini anlaması üzerine Veli KÜÇÜK adına gelen Tuncay GÜNEY'i cezaevinden kovduğunu" beyan etmiştir. Dosyada mevcut ifadelere göre Semih Tufan GÜLALTAY'la cezaevindeyken ilk zamanlar şüpheli Muzaffer TEKİN'in ilgilendiği daha sonraki dönemlerde de Muzaffer TEKİN'in talimatıyla Mete YALAZANGİL'in ziyaret ettiği ve kendisiyle ilgilendiği anlaşılmaktadır. ERGENEKON terör örgütünün mafyanın kontrol altına alınması yönündeki kararlann örgüt üyelerince bizzat uygulandığı anlaşılmaktadır.
Aynca şüpheli Muzaffer TEKİN'in Savcılığımızda alınan beyanında; Semih Tufan GÜLALTAY'ı Akın Birdal suikastından sonra cezaevine girdiği dönemde maddi ve manevi yardımda bulunduğunu beyan etmiştir. Tuncay GÜNEY anlatımlannda Emre GÜLALTAY'ın Korkmaz YİĞİT'i tehdit ettiğini, bunun üzerine Veli KÜÇÜK'ün devreye girerek Emre GÜLALTAY'a talimat vererek durumu hallettiğini,
Şüpheli Emin GÜRSES'in dosyada bulunan 22.01.2008 tarihli görüşmeyle alakalı olarak; kendisinin VELİ Paşayı cepten aradığını ancak kendisinin çıkmadığını, çünkü VELİ Paşa'mn kendisini aradığını, numarayı kendisinin aradığı numarayı kaydettiğini, bir süre sonra aradığında ise aynı numaranın cevap vennediğini, kendisinin SÜREKLİ NUMARA DEĞİŞTİRDİĞİNİ, kendisinin bu görüşmede VELİ KÜÇÜK'e kefil değilim, ama SEVGİ'ye kefilim derken Veli KÜÇÜK'ü iyi tanımadığı için söylediğini, görüşmede geçen "VELİ paşanın büyük işlerle uğraştığı, büyük para işlerinden kasıt VELİ KÜÇÜK' ün burada değişik şekillerde para toplayıp, Azerbaycan ordusunun toparlanması için oraya gönderdiği, orada orduyu toparlamak için para topladığı, aynı görüşmedeki "yaa bizimkilerden bile rüşvet istemişler, armatörlerden, yaa Veli Paşa bu işin içindeydi, tabi 7 milyon $ istediler. Gitti Veli Paşa ile konuşayım jigdün ki Genel Kurmay Başkanına (Kıvnkoğlu) söyleyeyim. Yoksa siz mi halledersini^'ediğ^ı^T^.hafta içinde işi çözdüğünü, Berber YAŞAR'm bunlarla beraber çalıştıklan.. .'^kfindekilfo»^gıamn da doğru olduğunu,
Bu konuşmada "benim tersanecilik yapan yeğenlerim var. Bunlardan SAMI HOŞTAN ve Berber YAŞAR denilen şahsın Kilis'ti bir iş adamı adına bu parayı istediklerini duyduğunu, kendisinin bunu Veli Paşaya söyleyince birden sinirlendiğini ve bir daha adamları yeğenlerimi aramamış" dediğini beyan etmiştir.
Buradan da Veli KÜÇÜK'ün illegal kişilerle irtibat kurduğu ve yeraltı dünyası olarak bilinen ve örgütün uluslar arası kaçakçılık işlerini yapıp, uluslararası alanda örgüte istihbarat toplayıp örgüte gelir elde etmek amaçlı olarak ERGENEKON ve MAFİANIN Yeniden Yapılanması(reorganizasyonu) isimli dokümanlarda MAFİA'nın çökertilmesi yerine reorganizesinin yapılıp kontrol altına alınarak uluslararası MAFİA'yla da organize olması planlanmış olup Veli KÜÇÜK'ün Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN, REİS (Kod) Sedat PEKER, Semih Tufan GÜLALTAY, Yaşar ÖZ gibi organize suç örgütü liderleri ile ilişki kurduğu, bu ilişki düzeyi de günlük hayatın olağan akışına uygun olmayıp örgütsel içerikli bir birliktelik ve hiyerarşik yapı gereği emir komuta zincirinin oluştuğunu göstermektedir. Şüpheli Emin GÜRSES'in Veli KÜÇÜK'e şikayet etmesi üzerine Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'm bir daha akrabalarından para isteme işinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut GİZLİ TANIK... in Savcılığımızda alınan beyanında Veli KÜÇÜK'ün Kocaeli'de Alay Komutanlığı yaptığı dönemde askerliğini yaptığı, bu sırada Veli KÜÇÜK'ün daha sonra adını Susurluk olayı sebebiyle Sami HOŞTAN olarak öğrendiği şahsm zaman zaman Alayda bulunan kamelyaya gelip bazı işadamlarıyla birlikte mangal partisi yaptıkları, bu partilere bazı şahısların ailecek katıldığı, böyle ortamlarda Sami HOŞTAN'm sürekli bulunduğu, kendisinin nöbet tuttuğu için bu durumu gördüğü, ayrıca Sedat PEKER'le de sürekli telefonla görüşmeler yaptığını duyduğunu beyan etmiştir.
Buradan da şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ifadesinde beyan ettiği gibi Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'la sık görüşmediği ve uzun zamandır görüşmediği şeklindeki beyanının delillerle örtüşmediği, şüphelinin hem görevi döneminde hem de görevinden sonra Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'la sık sık görüştüğü, hatta bazı konulan yüzyüze görüştükleri, Arnavut Sami (Kod) Sami HOŞTAN'm 1,5 Milyon dolar para kaybettiğini söylemesi üzerine de "oturur konuşuruz, hallederiz" şeklinde Veli KÜÇÜK'ün teskin etmeye çalıştığı tespit edilmiştir.
Şüpheli Hayrettin ERTEKİN'in dosyada mevcut; 22/01/2008 tarihli Hayrettin ALP isimli kişiyle yaptığı telefon görüşmesinde;
H.ERTEKIN: İyi izledin mi haberleri ne o milleti toplamışlar
H.ALP : Onlan izliyorum
H.ERTEKİN: Ya ne oluyor Drej Mirej
H.ALP : Vali a Hayrettin bey bak sana da gelirler ha
H.ERTEKİN: Bana da yakında bana da gelirlerde bana uzak uzak kalıyorlar biraz onlar bilirler onlar bilirler kime gideceklerini
H.ALP : Ha Teyet geçerler diyorsun H.ERTEKİN: Bizden... H.ALP : Nedir bu sence?
H.ERTEKİN: Bu bu şeydir ya bu operasyon iki tane ayağı var eee bir örgüt kurmuşlar sözüm ona bunlar Malazgirt şeyi Kuvayi Milliye diye bu ikisinin işte Türkiye'de örgütlenmeye çalışıyorlar parti olacaklardı bunlar parti kuracaklardı
H.ALP : Hı
H.ERTEKİN: O parti işte bazı para kaynaklan şunlar bunlar 7-8 aydır takip ediliyorlardı ama Drej'in Mrej Sami HOŞTAN'm fal^^Tneo^j^nlayamadım H.ALP : Şey mi var o tahsilat işleri j$ejnı var? '"İJ\.
9231? " ■ 4/ ^ 1
H.ERTEKİN: Tahsilat işleri de herhalde ordan geçiyor bildiğim kadarıyla onun için böyle birbirlerine...
H.ALP : Örgüt mü kurdular acaba? H.ERTEKİN: Ya işte böyle bir sistem ... H.ALP : Haram parayla helal iş yapılmaz kardeşim H.ERTEKİN: Aynen öyle aynen bunlar
H.ERTEKİN: VELİ KÜÇÜK ZATEN KAFAYI YEMİŞ YANİ VELİ PAŞAYA KAÇ KERE İKAZ ETTİK DEDİK Kİ YA BIRAK BU İŞLERİ YANINA ALDIN BUNLAR OLMAZ SEN ASKER ADAMSIN DİNLEMEDİ BAKALIM
H.ALP : Paşalar ikaz etmedi mi bunu?
H.ERTEKİN: Yav çağırdılar korumalarını aldılar rütbeni sökeriz sıfıra düşürürüz dediler ikaz etti Genel Kurmay Ordu Evlerine sokmayız dedi git dedi Bilecekte evinde otur orda dediler BU Bİ ARA ÜÇ AY DÖRT AY TAKILDI SONRA YİNE BAŞLADI
Ya söyledim ona Bilecik'te otur be kardeşim dedim
Şeklindeki görüşmeyle alakalı olarak beyanında; "Sen VELİ KÜÇÜK'ün normal insanlarla gezmediğini, MUZAFFER TEKİN'le, SEDATPEKER'le illegal işlerle uğraşan kişilerle adının anıldığını gördüğüm için o şekilde konuştum" şeklinde beyanda bulunduğu buradan da şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON ve LOBİ dokümanında geçen illegal kişilerle irtibat işlerinden sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün Organize Suç Örgütü Lideri Sedat PEKER ile irtibatına bakıldığında;
REİS (Kod) Sedat PEKER, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Organize Suç Büro Amirliği'nde 21.08.1998 tarihinde vermiş olduğu dosyada sureti mevcut ifadesinde;
Uyuşturucu kaçakçılığından dolayı mahkemeye getirildiği esnada firar eden Nejat DAŞ isimli şahsın yakalanabilmesi için kendisine askeri görevlilerin gelerek yardım istediklerini, kendisinin muhbir olmadığını söylemesi üzerine ikna etmek için Albay Veli KÜÇÜK'ün yanına götürdüklerini beyan etmiştir.
Şüpheli Veli KÜÇÜK, soruşturma kapsamında alınan ifadesinde;
"Sedat PEKERi tanıdığını, aslen Adapazan'lı olan babası Ahmet PEKER vasıtası ile tanıyor olduğunu, babası rahmetli olduktan sonra, bir kaç kez Kocaeli'nde kendisini ziyarete geldiğini ve görüştüğünü, başka herhangi bir bağlantı ve ilişkisinin olmadığını..." belirtmesine rağmen yine aynı ifadesinin devamında organize suç örgütü lideri ile yapmış olduğu telefon görüşmelerinden beyanlarında samimi olmadığını, emekli olduktan sonra da halen görüştüğü anlaşılmaktadır..
Aynca iletişim tespit tutanaklanndan anlaşılacağı gibi şüpheli Veli KÜÇÜK'ün şoförlüğünü Sedat PEKER liderliğindeki suç örgütü içerisinde yer alan şüpheli Emin Caner YİĞİT'in yaptığı ve Sedat PEKER'in talimatıyla bu kişinin maaşının ödendiği anlaşılmaktadır.
Dosyada mevcut delillere göre;
Şüpheli Sedat PEKER tarafından 22 Mayıs 2002 tarihinde İstanbul-Hilton Hotelde düzenlenen "Turan Gecesi"'ne 1500 davetlinin katıldığı, Kızıl Elma ülküsünün anıldığı gecede yaşayan Türk'çüler olarak Susurluk Davasından hükümlü Korkut EKEN ile şüpheli Veli KÜÇÜK, Muhittin FİSUNOĞL.y.ve Abdulhaluk ÇAY'a plaket verildiği,
Şüpheli Veli KÜÇÜK beyanında; şüpheli Doğu PERİNÇEK'in oğlu Mehmet PERİNÇEK ile kızıl elma birleşmesi olarak anılan birleşmenin de kendi tavsiyesi üzerine yapıldığını anlatmıştır. Geceye siyaset, sanat ve spor camiasından da bir çok şahıs katılmıştır. Soruşturma kapsamında halen tutuklu bulunan şüpheli Emin GÜRSES'in ifadesinde belirttiği Veli KÜÇÜK ile irtibatlı İran Azerbaycan'ın da yaşayan Azeri bir profesör olan Prof. Dr. Mahmut Ali COHREGANİ'nin de katıldığı anlaşılmıştır.
REİS (Kod) Sedat PEKER beyanında "VELİ KÜÇÜK'e İzmit Alayında iken altına özel araç tahsis etmediğini, cep telefonlarını ödemediğini, ancak öyle bir şey teklif etmiş olsaydı ödeyeceğini, geçmiş tarihli olduğu için tam olarak hatırlamadığı, ancak VELİ PAŞA'nın arkadaşı olduğunu bildiği ve maddi durumu iyi olmayan birine borçlarmı ödemesi için o dönem 75 bin dolar para yardımında bulunduğunu ve bu parayı da şahsın durumu müsait olmadığı için geri almadığını... VELİ KÜÇÜK ile irtibatlı olduğu dönemde ERGENEKON ve mafyanın yapılanması hakkında herhangi bir şey duymadığını, o dönem itibariyle VELİ KÜÇÜK' ün SAMİ HOŞTAN ile tanıştığını bildiğini..." Beyan etmiş ise de; hem şüpheli Veli KÜÇÜK ile irtibatları hem de aralarındaki telefon görüşmelerinden şüpheli Veli KÜÇÜK'ün siyasi partilerin başkanlarının seçtirilmesi için dahi şüpheli REİS (Kod) Sedat PEKER'e görev verdiği REİS (Kod) Sedat PEKER'in de bu görevi yerine getirdiği anlaşılmakatadır.
Dev-Sol ve DHKP/C terör örgütleri içerisindeki faaliyetlerinden dolayı yakalanarak tutuklanan Semih GENÇ isimli kişinin 08.04.2008 tarihinde alman ifadesinde aynen;
"Ben Romanyada bulunduğum dönemde şu anda ERGENEKON da ismi geçen Sedat PEKER'in Romanya'ya gelip gittiğini biliyorum. Kendisi örgütün hedefleri arasındaydı, bunla ilgili olarak Romanya'da bulunduğum sırada Sedat PEKER'in Türkiye'de arandığı dönemde Romanya'ya kaçtığını ve oradan GOLDEN FALCON
isimli restaurantın sahibi Cemil isimli şahıs tarafından saklandığını öğrendim.
Cemil isimli şahıs Romanya'da Bükreş'te hem Golden Falcon isimli restorantm hem de
Golden Falcon isimli kuyumcu dükkanının sahibidir. Bu kişiden PKK ve DHKP/C örgütleri haraç alıyorlardı
Bu kişinin Bükreş'te herkes tarafından bilinen lüks bir restorantı vardı, yine büyük çapta uyuşturucu kaçakçılığı yapan Fırat ....lakaplı Tunceli'li gerçek ismini hatırlamadığım
bir şahısta Romanya'ya geldiğinde mutlaka bu şahsın yanma gelirdi. Cemil Fırat lakaplı
bu kişiyi misafir ederdi çok iyi dostlukları vardı.
Sedat PEKER 1999 senesinde Türkiye'de firari duruma düşünce Romanya'ya bu
Cemil İsimli şahsın yanma geldi, Cemil Sedat PEKER'e villa ayarladı ve uzun
bir süre orada saklanmasında yardımcı oldu, hatta Sedat PEKER oradayken dönemin Anavatan Partisi Bakanlarından Ülkü GÜNEY ve bir milletvekili Bükreş'e geldiler Bükreş'te göl kenarında LEBADA Otelinde Sedat PEKER'le görüştüler, Sedat PEKER Türkiye'de onların bir işini halledecekmiş bunun karşılığında da Sedat PEKER'in Türkiye'ye gelip teslim olmasını ve kısa bir sürede serbest bırakılması garantisini vermişler. Yani yaptıkları görüşmede bu işin pazarlığını yapmışlar. Ben bu olayı duyunca devlet görevlileri ile bir mafya liderinin pazarlık yapması olayından dolayı bu işlerde karanlık noktalar olduğunu düşündüm. O görüşmeden kısa bir süre sonra Sedat PEKER Türkiye'ye geldi teslim oldu 3-4 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldığını öğrendim.
Bana olayın karanlık gelen çarpıcı yanı ise; yukarda bahsettiğim Tunceli'li Fırat lakaplı kişi uyuşturucu kaçakçısıdır. O dönemde Batefköy^de bulunan Hasan ERKUŞ
(uyuşturucu kaçakçısı Sivaslı) ile ortak oldukları, Abdullah ÇATLI'nın da hisse sahibi olduğunu bildiğim Star Gazinosu'nda eroin işi yapıyorlar.
Türkiye'de Abdullah ÇATLI ile eroin işini yapan Fırat lakaplı kişi yurt dışında da DHKP/C ve PKK örgütü mensupları ile uyuşturucu kaçakçılığını devam ettiriyor.
Yukarıda bahsettiğim Romanya' daki lokantada Fırat lakaplı şahıs, yanında oranın ileri gelen işadamları ile oturduğu sırada ben ve Şemsi Şafak BAHSİ birlikte içeriye girdik. Ş.Şafak BAHSİ; yurtdışında DHKP/C örgütü içerisinde faaliyet yürüten, bir dönem Hollanda'da sorumluluk yapan daha sonra Bulgaristan'a gelerek örgüt içerisinde sorumlu düzeyde faaliyetlerine devam eden, Türkiye'ye gönderilmek üzere Bulgaristan'daki Alaydan silahları çıkarttığı sırada yakalanarak tutuklanan kişidir.
Birlikte içeri girdiğimizde uyuşturucu kaçakçısı Fırat lakaplı kişi ayağa kalkarak Ş.Şafak BAHŞİ'ye hürmet gösterisinde bulundu. Bu olay çok dikkatimi çekti. Biz ayrı bir masada oturarak yemek yerken ben "bu şahıs kelli felli insan, uyuşturucu kaçakçısı sana bu şekilde saygılı davranmasının sebebi nedir?" Diye sordum. Cevaben "bu kim ki, Hollanda'da bizim denetimimiz ve emrimizde olan birisidir. Bunun gibi daha niceleri bizim kontrolümüzdedir" şeklinde beyanda bulunmuştur.
Gizli tanık Dilovası, 17.05.2008 tarihli ifadeside aynen;
"1992 yılında DEV-SOL örgütü içerisinde faaliyet yürüttüğüm dönemde örgüt kanalıyla bana Gebze-Dilovası'nda Dilovası Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi isimli firmada bulunmam talimatı verildi. Bu firma Dilovası Diliskelesi limanlarından gemiden karaya-karadan gemiye yük taşımacılığı yapmaktaydı. Burayla ilgilenmemi isteyen örgüt bana burada bulunan kişiler hakkında bilgi vermemişti. 1992-1995 yıllarında burada bulundum.
Dikkatimi çeken şey; eski Dev-Yol örgütü mensupları, Mafya tabir edilen gruplar, Dev-SolTa ilgili şahıslar, Jandarma görevlileri gibi aslında bir arada bulunmaları mümkün olmayan kişilerin birlikte aynı firmaya ortak olarak iş yapıyor olmalarıydı.
Asıl ilginç olan ise ERGENEKON operasyonunda yakalanarak tutuklanan VELİ KÜÇÜK isimli kişinin yanında istihbarat subaylarıyla birlikte bahsettiğim Dilovası Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi'ne gelip gidiyor olmalarıydı.
Veli KÜÇÜK o dönem Kocaeli il Jandarma Alay Komutanıydı, Veli KÜÇÜK ve yanındaki subayların firmaya kağıt üzerinde ortaklıkları yoktu ancak net olarak bu kişilerin oradan belli bir pay aldıklarıydı, bu firmada genellikle Rusya ve Afrika'dan gelen kömür ve orman ürünleri, içinde çeşitli eşyalar olan konteynerler gemilerden alınarak firmaların depolanna tır ve kamyonlarla götürülüyordu. Tonlarca yük gelirdi ancak küçük bir kısım gümrüklü olarak çıkar diğer kalan kısım ise sallama denen tabirle başka kapılardan gümrüğe bildirilmeden kaçak olarak çıkardırdı. Yapılan bu kaçakçdık işlemlerinden Veli KÜÇÜK ve yanındaki subayların bilgileri vardı.
Gebze'de o dönemde kooperatifte Veli KÜÇÜK, Hadi ÖZCAN, Kürşat YILMAZ, Ahmet Tekin BAYKAL, Dev-Yolcu Mehmet TERZİOĞLU (İstanbul Dev-Yol davasından yargılandı, cezaevinde yattı), Dev-Yolcu Emin ALKILIÇ (Dev-Yol örgütüne silah temin eden kişidir), Dev-Yolcu Ali ATEŞ (İstanbul Dev-Yol davasından yargılandı, cezaevinde yattı), Dev-Yolcu Engin ... (Ege Dev-Yol davasından yargılandı), şirket ortağı Cemil ATA, Nurettin ATA (Jandarma istihbarat binbaşısıydı, Cem ERSEVER'in itiraflarında JİTEM'in kurucuları arasında geçer, şirket OTtgğı. Cemil ATA'nm abisi), Hasan TORLAK (Gebzede Başkomiser) Dev-Sol örgütünü.$ei^silenj)eh .vardım.
{> w f'-i % _____
'•- . ' » * ,f %
Yukanda bahsettiğim Hadi ÖZCAN, Kürşat YILMAZ, Mehmet TERZİOĞLU, Emin AL KILIÇ, Ali ATEŞ, Cemil ATA isimli kişiler civarda bulunan benzer şirketlere baskı yapıyorlardı, ellerinden nakliye imkânlannı alıyorlardı, şirket sahipleri ve çalışanlarını darp ediyorlardı ancak jandarma tarafından korunuyorlardı. Gözaltı yaşamıyorlardı ya da silahı ile birlikte alınıp yine silahı ile bırakılan kişiler bile vardı. Jandarmanın bu kooperatife en büyük destek görüntüsü ve derin bağlantısı ise etraftan böyle algılanıyordu. Bu şahıslann yaptıklan yanlanna kalıyordu.
Dev-Sol örgütünün Veli KÜÇÜKTe bağlantılı olan bu kooperatifle ilişkisini ilk kuran kişi Zeynel ÖZARSLAN'dı.
Zeynel ÖZARSLAN isimli kişi DHKP/C örgütünün Karadeniz Kırsal Sorumlusu Hüseyin ÖZARSLAN'ın abisidir.
Mehmet TERZİOĞLU ve Emin ALKILIÇ isimli kişiler Zeynel ÖZARSLAN'ı tanıdıklanndan Dev-Sol örgütünün de kooperatife katılmasını istediklerinden ortak olmalan için teklif getiriyorlar. Örgüt onayladıktan sonra kooperatifte faaliyetlerimiz başladı. Ancak Zeynel ÖZARSLAN'ın resmi olarak hiçbir yerde kaydı olmadı.
Örgüt kendi menfaati olduğu zaman herkesle ilişkiye geçer. Bunun en canlı örneği ise 1990 yılında Küçük Armutlu'da örgüt mensuplanndan birisini vuran Ülkücü mafya tabir edebileceğimiz şahıslardan iki tanesi Bayrampaşa cezaevine konuldular. Bu arada cezaevinde örgüt mensuplan da yatmaktaydı. Cinayeti işleyen ülkücülerin cezalandmlması için örgüt üyeleri ile Adli bölümde gasp suçundan yatan sol görüşe sempati ile bakan mafya mensubu Yakup SÜT arasında bir görüşme gerçekleşti ve örgüt Yakup SÜT'ten cezalandırmayı yapmasını istedi ancak öldürülmesini istemedi sakat kalmalarını ve böylece dışarıya bir mesaj vermeyi planlamıştı, Yakup SÜT ve adamları tarafından bu kişilerin kulakları kesilip, ayaklarından vurularak cezalandırılmışlardır.
Yukarıda ismi geçen Ahmet Tekin BAYKAL'ı DEV-YOL'cu olarak bilirim. Kendisi 1990'lı yılların başından itibaren İzmit, Derince, Hereke civarında gayri meşru alemde bilinen birisidir. Polis ve Jandarma'nın o dönemde bu şahsın arkasında olduğuna dair söylentiler çıkıyordu. Bu şahsın Dilovası motorlu taşıyıcılar kooperatifini ele geçirmeye yönelik girişimleri oldu. Aramızda silahlı çatışmaya varan tartışmalar oldu. Bu tartışmaları bitirmek amacıyla kooperatifin yöneticileri olan Mehmet TERZİOĞLU, Emin ALKILIÇ, Cemil ATA ve soy ismini hatırlayamadığım Mehmet EYMÜR'ün hazırladığı söylenen MİT raporunda adı geçen Süleyman.... Ve daha sonra öğrendiğim kadarıyla Veli KÜÇÜK'ün araya girmesi ile Tekin BAYKAL ile olan ilişkimiz normale döndü.
Ben bugüne kadar yaşadıklanm ve yaptıklanmı zaman zaman gözden geçiririm. Bir örgüt adına faaliyette bulundum. Hatta çok uzun bir süre cezaevinde yattım, ülkede eşitlik, adalet, özgürlük olsun diye mücadele ettim. Bu mücadelenin içerisinde iken yaptıklarınım ve düşündüklerimin doğru olduğuna inanarak yaptım. Ancak daha sonra kendimi örgütü yaşadığım süreci gözlemlediğimde örgüt içerisinde çok ciddi çelişkiler gördüm.
Bugüne kadar karşısmda durduğum bazı çevreler ile örgütün birbirini karşılıklı olarak kullandığını anladım." Şeklindeki beyanları göz önüne alınarak şüpheli Veli KÜÇÜK'ün illegal kişilerle resmi görevi gereği değil ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN kendi kararlan ve çıkarlanmn korunması için görüştüğü anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki bir kısım ifadeler de geçen terör örgütü ile ilgili irtibatları, yine Gizli Tanıklar ve Tuncay GÜNEY beyanları göz önüne alındığında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hem görevli olduğu dönemde bir çok terör örgütü mensubuyla ilişki içinde olduğu, bazılarının cezaevinden firarlarında etkili olduğu, kendisinin JİTEM'i kurduğu dönemden itibaren olan dönemde özellikle terör örgütü mensuplarının çeşitli ceza evlerinden firar edip birçok emekli askeri şahısı öldürmeleri ve bu terör örgütü mensuplarının öldürülecek emekli askeri şahıslarla alakalı bilgileri Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde çalışan askeri görevlilerden almış olmaları ve bazı eylemlerde kullanılan patlayıcı maddeleri yine bu askeri görevli şahıslardan alınarak yapılmış olması, hususları bir dönem Türkiye de görevli birçok devlet görevlisi ve askeri şahısların DHKP/C tarafından acımasızca şehit edilmeleri ve birçoğunun firar edip yeniden eylemlere katılmaları arkalarındaki ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli yapılanması sebebiyle her türlü eylemi yapmaları,
Yine, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ajandasında bulunan not ve ifadesine göre, DHKP/C terör örgütü üyelerince cezaevlerinde F tipi ceza evlerinin protestoları için açlık grevleri yapılması eylemleri sürecinde Avukat olan Behiç Aşçı'mn aynı amaçla yaptığı açlık grevinde ölüm noktasına gelmesi sonucu kendisine ulaşılması üzerine devreye girerek, tanıdığı üst düzey devlet görevlileriyle görüşüp, bu konulan düzenleyen yetkili makamlann açlık grevine ilişkin konularda geri adım atmalan konusunda girişimleri sonuç vererek, açlık grevleri sürecinde terör örgütlerinin amaçlanna kısmen uluşmalanm sağlamıştır.
Tuncay GÜNEY in bu konulardaki beyanlan ve Veli KÜÇÜK'ün kendi beyanlan ile Gizli Tanık beyanlan göz önüne alındığında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçlan arasında bulunan Terör örgütü kurup yönetmek, gerektiğinde yabancı istihbarat örgütlerinin bu alanda kurguladıkları oyunlann içinde mutlaka yer almak şeklindeki prensipleri doğrultusunda hareket edip türk halkının ve devletinin başına bela olan terör örgütleriyle irtibattan sürdüren kişi olarak da görevli olduğu, bu irtibatlann askeri görevli olduğu dönemde ve görevi bittikten sonraki sivil hayatında da devam ettirdiği anlaşılmaktadır.
5- İSTİHBARAT İLİŞKİLERİ DEVLETE AİT GİZLİ BİLGİLERİN TOPLANMASI
Ergenekon terör örgütünün yazılı dokümanlanndan olan ERGENEKON ve LOBİ dokümanlannda belirtilen özel güvenlik şirketi kurulması ve bu yolla istihbarat elde edilip birçok kişi ve kurumun giremeyeceği yerlere örgütün yetiştirdiği istihbarat amaçlı olarak kullanılan özel güvenlik görevlilerin girip her türlü belge ve bilgiye rahatlıkla ulaşabilecekleri belirtilmiş olup, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün bizzat kurup yönettiği Stratejik Güvenlik A.Ş. isimli şirketin bir çok kamu kurumu ve özel fabrika ile bazı üniversitelerin özel güvenlik işlerini alıp, özel koruma sağladıklan ve bu yolla da örgütün istihbarat ihtiyacının giderilmesine katkı sağladıklan anlaşılmaktadır. Aynca birçok şüphelide ele geçirilen devlete ait gizli bilgi ve belgeleri ele geçirip örgüt adına kullanma ve bu bilgileri belli kişilerde depolamak suçlanm da işledikleri anlaşılmaktadır.
Şüpheliler Veli KÜÇÜK, Tuncay GÜNEY ve Doğu PERİNÇEK'ten den elde edilen ERGENEKON dokümanında "ERGENEKON benzer bir örneği kendi içinde
JİTEM gerçeği ile yaşayarak yeterli deneyim elde etmiştir." ibaresi yer almaktadır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK 25.01.2008 tarihli beyanında aynen: teşkilatlanma tüm Türkiye yi kapsıyordu birçok belge bilgi ve dosyayı yetkili birimde inceletiyor birimin yetkilisinin vereciği bilgi neticesinde gerekli işleme tabi tutuyorduk.
Ancak birçoğunun da istihbarı bir değeri olmadığına karar verirsek envantere ve işleme sokmadan kaldırıyorduk. Belki bu kesin olmamakla beraber, bu bilgi dosyalarının resmi ve istihbarı değeri olmadığını değerlendirdiklerimizin, bu belirttiğiniz dosyalar içersinde olduğunu değerlendirmekteyim. Sormuş olduğunuz bu en son dokümanda bunlardan birisi olabilir. " Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Buradan da JİTEM olarak bilinen istihbarat biriminin başında şüpheli Veli KÜÇÜK'ün kendisinin bulunduğu, Dolayısıyla ERGENEKON Terör örgütünün temel dayanağı olan dokümanda belirtilen ERGENEKON benzer bir örneği kendi içinde JİTEM gerçeği ile yaşayarak yeterli deneyim elde etmiştir." İbaresinden de ERGENEKON terör örgütünün kurucuları ve yöneticileri arasında jitemde görev almış kişilerin de bulunduğu ve örgütsel faaliyetlerinde devlete ait kurumların örgüt amaçlan doğrultusunda kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün görevli olduğu dönemde Türk Silahlı Kuvvetleriyle alakasının bulunmadığı belirtilen ERGENEKON terör örgütüyle daha Jitem olarak anılan devlete ait kurumda görevli iken irtibatlı olduğu ve tıpkı Susurluk çetesi gibi devletin ve kanunlann kendisine görev gereği vermiş olduğu yetkileri örgütsel amaçlı olarak kullandığı anlaşılmaktadır.
Yine şüphelinin emekli olmasına rağmen birlikte çalıştığı kişilerin hala kendisi görevdeymiş gibi bazı istihbari amaçlı bilgi ve raporlan kendisine göndermeleri de örgütsel konumu gereği gönderildiğini göstermektedir. Evinde ele geçirilen "Avşar" imzalı ve üzerinde sicil yazılı askeri kurum içindeki olaylan anlatan rapor buna örnek oluşturmaktadır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK' ten elde edilen dokümanlarda;
Mehmet DAYI tarafından (212 591 18 47 - 505 616 93 87) mehmet.dayi@mynet.com ibaresinin bulunduğu mesaj kısmında "sayın komutanım" diye başlayan "Arz ederim emirlerinizi bekliyorum" diye biten içeriğinde Osman BAYDEMİR ve onun gibilerine cevap vermek için sabırsızlıkla beklediğini beyan eden ifadelerin bulunduğu e-mail çıktısı,
Bahse konu dokümanın Eyüp ARSLAN isimli şahsın şüpheli Veli KÜÇÜK'e hitaben yazmış olduğu mektup olduğu içeriğinin ise "Vatan millet için birşcyler yapabilmek uğruna bildiklerini Veli KÜÇÜK ile paylaşmak "amacı ile yazıldığı anlaşılmıştır.
Örgüt mensuplan kendilerinin devlet adına faaliyet gösterdikleri propagandasını yaptıklan için zaman zaman kendi ile banşık olmayan, toplumda kendine yer edinememiş, hayattan beklentisi kalmamış şahıslann devlet adına hareket etmeyi bir çıkış yolu olarak gördükleri ve böylece önemli bir iş yaptıklanna kendilerini inandırarak kişilik ve kimlik kazanmaya çalıştıklan bu tip kişilerinse her türlü eylemde kullanılmaya müsait kişiler olduklan anlaşılmıştır.
6-Sİ YAS ETLE İRTİBATLARI
ERGENEKON terör örgütünün yazılı dokümanlannda eleman profili başlıklı bölümünde toplumla ve sistemle banşık olmayan kişilerin seçilip ERGENEKON terör örgütüne kazandınlması benimsenmiştir. Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün devlette hiçbir resmi görevinin olmamasına rağmen etrafına topladığı aksiyon meraklısı gençleri de örgüte kazandırıp yeri geldiğinde sansasyonel eylemlerde ku^effüiTaja^fenladığı anlaşılmaktadır,
/* <
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün operasyonla yakalanıp tutuklanmasının ardından kendine bağlı faaliyet gösteren eylem hücresi kurmakla görevli şüpheli Vatan BÖLÜKBAŞOĞLU'nun Veli KÜÇÜK'ün talimatıyla Başbakan ve Ramazan AKYÜREK'in öldürülmesi için tetikçi ve temiz silah teminine çalıştığı tespit edilmiştir.
ERGENEKON DOKÜMANINDA:
...Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise iki yolu vardır:
I-Suikast
2-Dez-enformasyondur.
Kaçınılmaz olarak 21. Yüzyıla adım atmakta olan Türk insanı, kültürel anlamda dünya görüşü gelişmediği, okumadığı, matbaa makinesi ile icat edilmesinin üzerinde 900 yıl geçtikten sonra tanışabildiği için; kolayca yanıltılabilmekte ve her an kandırılmaya açık beklemektedir. Bu nedenle dez-enformasyon ya da bir başka anlatımla 'kara propaganda' sonuçlan bakımından negatiftir.
Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mubah sayabılen siyasilerin engellenebilmesi için; geriye kalan tek yol SUİKASTTIR.
SUİKAST OPERASYONLARINA GEREK DUYULMAMASI İÇİN, SİYASİ PORTRELER ÇOK CİDDİ BİÇİMDE ANALİZ EDİLMELİ, ortak, ideallere uygun siyasilerin secim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir biçimde yer alabilmeleri sağlanmalı, bu ve benzeri faaliyetler, tüm dünyada istihbarat örgütlerinin varlık ve görev nedenleri arasında yer alır.
İÇTE VE DIŞTA ORTAK VE BENZER İDEALLER DOĞRULTUSUNDA FAALİYET GÖSTEREN ULUSAL VE ULUSLARARASI LEGAL VE İLLEGAL ÖRGÜTLER İLE İŞBİRLİĞİNE YÖNELMEK KAÇINILMAZ BİR ZORUNLULUKTUR.
Şeklinde olup şüpheli Veli KÜÇÜK'ün siyasi parti üyesi olmamasına rağmen ERGENEKON ve Lobi belgelerindeki siyasetçileri önceden seçmek veya yönlendirmekle alakalı bölümlerdeki örgütün amaç ve hedeflerine ulaşmak için belirtilen yollan takip ettiği,
Dostları ilə paylaş: |