Veli KÜÇÜK'ün komutan ELÇIBEY'e çok önem verdiği, ELÇIBEY in kendisinin akrabası olduğunu söyleyerek ölmeden öncede Bilecik te onun adına yemek verdiği, GATA da tedavi ettirdiği, ELÇİBEY'e silah gönderdiğini,
Yine bir dönem K. Irak'a gitmek üzere Ayşe ÖNAL, Bengüç...?, Doğan DUYAN (Aydinlik Dergisi Paris muhabiri) isimli şahıslarla Habura gittiklerini, altlarında Beş yirmi (5.20) İ BMV koyu yeşil cırtlak bir araba olduğunu, haburda Gümrük Baş Muhafızı
Müdürü Cemal ? in adamlarının kendilerini karşıladığını, daha öne gümrükte Veli
KÜÇÜK'ün adamı ve Jitemde çalışan Ali Balkan METE olduğunu, ayrıca Veli KÜÇÜKnın
Cemal ?'i de tanıdığını, arkadalarında konteynırlı iki arabanın daha olduğunu,
bunların içinde silah olduğunu Habur Hac konaklama tesislerinde Yaşar....? isimli şahıstan öğrendiğini, JİTEM den gelen elemanlarında yanlarında olduğunu, araçlara arap plakası takıldığını, Gümrük Müdürü Cemal'in pasaport işlemlerini hallettiğini,
K.Irak'a geçtikten sonra Zahoya, daha sonro Dohok'a gittiklerini, bir hafta kadar kaldıklarını ve Erbile geçtiklerini, orada altlarında bulunan BMW'nin alındığını, başka bir araç verildiğini, Kürdistan Başkanı Kosret RESUL ile görüştüklerini, orda kaldığı dönemlerde, Jitem subaylarıyla silahlardan onikibin (12000) adetini Barzaniye, (12000) adetinin Talabaniye verildiğini, ancak Kosret RESUL'un kendilerine altı bin (6.000) adet silah verildiğini söyleyerek "Tamer hep bize böyle şeyler yapıyor" dediğini, geriye kalan altı bin (6.000) silahın ise Talabaninin adamları ve Binbaşı Tamer ve diğer subayların, Kale Dizar denilen Komisin Parti binasında PKKTı Cemil BAYIK'a teslim ettiklerini, Cemil BAYIK'ın bu silahların, Doğu PERİNÇEK in organizesinde, yani üst kadro içindeki "cunta" hareketinden geldiğini bildiğini,
K. Irakta muhatap olduğu şahısların kendisini "Doğu PERİNÇEK'in rcferansıyla Aydınlık Dergisinden geliyor" şeklinde tanıdıklarını, Binbaşı Tamer....'? in soy ismini bilmediğini ancak uzun boylu sarışın bir şahıs olduğunu,
Doğu PERİNÇEK'in bir dönem PKK ile ittifakı bozduğunu söylediğini, ancak bu ittifakın devam ettiğini, Türk gladyosunun içinde Doğu PERİNÇEK Ömer SÜRÇİ gibi, Irak Küdistan Kominist partisi ve PKK gibi örgütlerin ilişkilerinin devam ettiğini,
Daha sonraki dönemlerde, Kırıkkale Silah Fabrikasında büyük bir patlama olduğunu, Veli KÜÇÜK'ün bu patlamayla ilgili kendisine haber yapmasını söylediğini, Veli KÜÇÜK'ün, Çevik BİR paşayı CIA nm adamı olarak gördüğünü, bu yüzden talimatları ile bu patlama olayını Çevik BİR gurubunun üzerine yıktıklarını, bu yönde haber yaptıklarını, haberlerin kendi istekleri doğrultusunda Aydınlık ve Hürriyet gazetesinde çıktığını, neden bu şekilde haber yapıldığını bilmediğini ancak Veli KÜÇÜK'ün Karadeniz'den Elçibey'e giden silahların ortaya çıkmasından korktuğunu, Kuzey Irak'a giden silahlardan korkmadığını, çünkü orasının çok karışık olduğunu, fabrikaya yapılan sabotajı kimin yaptırdığını bilmediğini,
TERÖR ÖRGÜTLERİYLE BAĞLANTILAR
HIZBULLAH;
Veli KÜÇÜK le olan birlikteliği sırasında, şahsı anlamaya çalıştığını, Veli KÜÇÜKnın çok geniş kapsamlı ve profesyonel çalıştığını, Veli KÜÇÜK'ün anlaşılabilmesi için, Veli KÜÇÜK tarafından kendisine verilen ALAMUT KALESİ ve DAĞLARIN ŞEYHİ HASAN SABBAH isimli kitapların okunması gerektiğini, şahısla birlikte olduğu dönem içersinde edindiği tecrübe ve bahsi geçen kitapları okumasından sonra Hizbullah'ın da Teoman KOMAN paşayla Veli KÜÇÜK tarafından kurduğunu anladığını, örgütlenmenin Teoman KOMAN paşa tarafından yapıldığını,
Bir dönem Doğu PERİNÇEK'in adamı olan ve Güneydoğu-Diyarbakır muhabiri Halit GÜNGEN'in, Jandarma Genel Komutanlığında Hizbullahçı İlimcilerle Menzilcilerin eğitilmesini fotoğrafladığmı, HizbulkgitffayF^e^aya çıkardığını, fotoğrafları Doğu PERİNÇEK'e gönderdiğini, ancak ^ayJnlan*aflart\ Halit GÜNGÖR'ün öldürüldüğünü, o dönemde Adnan AKFIRAT'ın da Halit GÜNGÖR'Ü Türk Gladyosunun öldürdüğünü söylediğini, daha sonraki dönemde "Kemalist-Sosyalist" ismi ile bir ittifak yapıldığım,
PKK- KON GR A/G E L;
Veli KÜÇÜK'ün basında örgütlenmek için, bir çok kişiyle irtibata geçtiğini, Ferid İLSEVER ile görüşmesinde Veli Albayı anlattığını, Ferid İLSEVER'inde Veli KÜÇÜK'ü "Yüzbaşı MİT subayı" diye ilk keşfeden kişi olduğunu söylediğini, Doğu PERİNÇEK in yasaklı olduğu dönemde Sosyalist Parti nin Güneydoğu' da propaganda yaptığını, Ferid İLSEVER Sosyalist Parti başkanıyken Abdullah ÖCALAN ve Doğu PERİNÇEK'in ittifak yaptıklarını öğrendiğini.
Veli KÜÇÜK'ün Karadeniz'de, Giresun'da görev yaptığı donem içersinde, DEHAP'ın Dursun KARAT AŞ Ta arasının iyi olduğunu, Abdullah ÖCALAN' la da arasının iyi olduğunu, bunun başında da Meral KIR' isimli bir bayanın olduğunu ve ceza evinde yattığını, bu bayanın kitaplarının da bulunduğunu, Veli KÜÇÜK'ün bu bayana haber göndererek "Meral, Dursun'a söyle, benim bölgemde PKK ile yapmış olduğu ittifakı bozsunlar" dediğini,
Daha sonradan Veli KÜÇÜK'ün kendisine; Meral KIR'ın Dursun KARATAŞ'a mektup göndererek, "Dursun, Veli KÜÇÜK'ün olduğu bölgede ben eylem yapmam. Siz
bu hatayı Bedri YAĞAN ile beraber yapmıştınız, ben örgütümün helak olmasını istemiyorum" dediğini anlattığını, Veli KÜÇÜK ile Meral KIR'ın sık sık görüştüğünü,
Kendisinin bir dönem Suriye'ye gittiğini, Kilis Öncüpınar kapısından girerken polislerin kendisine ait çantayı aradıklarını ve Doğu PERİNÇEK ile Abdullah ÖCALAN' m birlikte çekilmiş fotoğraflarını bularak aldıklarını, bunları Hanefi AVCI'nın gazetelere verdiğini. Veli KÜÇÜK'ün, Hanefi AVCI'yı hiçbir zaman sevmediğini,
Doğu PERİNÇEK ile PKK terror örgütünün ittifakının halen devam ettiğini, Abdullah ÖCALAN'ın Suriyeden çıkması sonrasında, onun avukatı olan Doğan ERBAŞ'ın Doğu PERİNÇEK'e gelerek Türk Askerleriyle işbirliği yapmak istediğini ve Apo'nun teslim olacağını söylediği, Doğu PERİNÇEK'in de bunu kendisine anlattığını, kendisinin bu konuyu Veli KÜÇÜK'e ilettiğini, Veli KÜÇÜKnm talimatı ile İşçi Partisi lideri Doğu PERİNÇEK'in odasında Doğan ERBAŞ la görüşme yaptıklarını, bu görüşmede Adnan AKFIRAT'mda bulunduğunu, Doğu PERİNÇEK'in kısa bir sure kaldığını, bu görüşmede Abdullah ÖCALAN'm hangi şartlarda teslim olacağının konuşulduğu, Avukatla üç kez görüşme yaptıklarını, hatta teslim olduktan sonra Abdullah ÖCALAN'm sorgusuna kimin gireceği, sorguda Doğu PERİNÇEK ve diğer birçok ilişki konusunda temkinli davranılması konularının konuşulduğu, Abdullah ÖCALAN'm General Veli KÜÇÜK'e iletilmek üzere "bir muhatap arıyorum" isimli kitabının verildiğini, kitabın en arkasına basılmış vaziyette Veli KÜÇÜK'e bir mektup olduğunu söylediklerini,
Abdullah ÖCALAN'm şartları arasında;
-Avrupa dan barış heyetleri gelecek, bunların kabul edilmesi,
-Kuzey Irak tan bir kısım gerillanın bir kısmı itirafçı olarak gelecek, bunlara göz yumularak köylerine dönücekler,
-Murat KARAYILAN, Cemil BAYIK gibi üst düzey yöneticiler, yurt dışına gidecekler,
-Yurt dışında teröre silahlı propagandaya karışmamış öbür eğitim gönüllüleri Türkiye ye barış gönüllüleri adı altında teslim olacaklar,
-Kampların kısaltılacağı, İran da bir kampın kalacağı, Suriye deki kampı, FKÖ ye Filistin Kurtuluş Örgütü ne verileceği,
-PKK mn Kuzey Irak ta kalması, bu üyelerin, XÛJ"kiyenin üçüncü kol gücü olarak
faaliyetine devam etmesi, ^i^" ,,- >»^V
-Talabani ve Barzani ye kurulan seyyar kafakollara, silşHjraprillarm yerleşmesi,
-Silahlı gerilla sayısını üç bin (3000) e düşürülmesinin teklif edildiğini, bu görüşmeleri Veli KÜÇÜK'e ilettiğini, onunda yukarıyla bu konuyu görüşeceğini söylediğini, ilerleyen dönemde Veli KÜÇÜKnın, bu işi Doğu PERİNÇEK'in takip etmesini, Doğan ERBAŞ'm MİT ve Özel Kuvvetler tarafından takip edildiğini anlattığını, kendilerinin geri çekildiğini belirtmiştir.
DEVSOL - DHKP-C;
Dev-Sol'da Yağan grubu ve Dursun KARATAŞ gibi iki ayrı gurubun bulunduğunu, askerlerin Bedri YAĞAN grubunu desteklediğini, çünkü YAĞAN gurubunu daha düzgün gördüklerini, Dursun KARATAŞ'ı ise, o dönem alevi Emniyet Müdürü olan Hüseyin KOCADAĞ'm desteklediğini, Bedri YAĞAN ile Dursun KARATAŞ kapıştıklarında, askerler Bedri YAĞAN T, polisler ise Dursun KARAT AŞ'ı desteklediğini, askerlere göre Dev-Sol'dan DHKP-C'ye geçiş döneminde DHKP-C'nin bütün MKYK kadrolarında polisin olduğunu düşündüklerini,
Bir dönem DHKP-C'lilerin Harbiye Orduevi'ne roket attığını, daha sonra aynı roket'in Terörle Mücadelede Reşat ALTAY'a atıldığını, Reşat ALTAY'a atılan roketi askerlerin misilleme olarak attırdığını duyduğunu,
Aynı dönemde kendisinin Adnan AKFIRAT ve Doğu PERİNÇEK ile oturup konuşurken, sohbetleri esnasında DHKP-C' nin MKYK üyelerinin polislerden oluştuğunu duyduğunu,
SUSURLUK KAZASI VE ORTAYA ÇIKAN BAĞLANTILAR
Askerler ve Polis arasında, Dev-Sol terrör örgütündeki ilişkilerinden kaynaklanan bir sorun olduğunu, Dev-Sol'da Yağan grubu ve Dursun KARATAŞ gurubunun bulunduğunu, askerlerin Bedri YAĞAN grubunu, o dönem alevi Emniyet Müdürü olan Hüseyin KOCADAĞ'ın ise Dursun KARATAŞ'ı desteklediğini,
Susurluk kazası olmadan önce, Askeri gruplar arasındaki konuşulanlardan, Genelkurmay'm bunlara (Hüseyin KOCADAG) karşı bir operasyon yapacağını duyduğunu,
Kaza öncesinde Mehmet AĞAR'ın ayrı. Veli KÜÇÜK'ün ayrı bir grubu olduğunu, bütün grupların Veli KÜÇÜK le arasının açık olduğunu, Mehmet EYMÜR ile Veli KÜÇÜK'ün arasının iyi olduğunu, guruplar içersinde en güçlüsünün Veli KÜÇÜK olduğunu.
Veli KÜÇÜK'le bağlantılı olan Drej Ali'nin kendisine, Abdullah ÇATLI'yı getirdiği ve bu şahsa Mehmet ÖZBAY kimliğinin verildiğini, Mehmet AĞAR'ın bunu bildiğini anlattığını, Veli KÜÇÜK'ün İzmit'te alay komutanı olduğu dönemde, Abdullah ÇATLI'nın gelip gittiğini,
Abdullah ÇATLI'nın Veli KÜÇÜKLE ilişkisi olmasına rağmen, susurluk öncesi Mehmet AĞAR'ın yanına gittiğini ve işbirliği yaptığını, bu konuyu Doğu PERİNÇEK'in aydınlık gazetesinin "TİP lilerin katili Türkiyede" diye yazdığını, Veli KÜÇÜK'ün bu konuyu Doğu PERİNÇEK le konuşacağını söylediğini ve Abdullah ÇATLI'dan bahsederken "ben buna yıllardır sahip çıktını, bırakıp gitti" diye konuştuğunu,
Kaza öncesinde Veli KÜÇÜK'ün Teoman KOMAN paşa ile birlikte olduğu, Mehmet AĞAR ile kapıştıklarını, 28 Şubat sürecine kadar askerlerin metropollerde bulunmadığını, ancak 28 Şubat süreci sonrasında şehirlere geldiklerini, Veli KÜÇÜK'nın Sedat BUCAKTa arasının iyi olduğunu, ancak Mehmet AGAR'ı Sedat BUCAK aracılığı ile kontrol edemediği için rahatsız olduğunu, Veli KÜÇÜK konuşmalarında, Abdullah ÇATLI'nın Mehmet AĞAR ile birlikte hareket ederek yanlış ata oynadığını, Tansu ÇİLLER'in de yanlış ata oynadığını anlattığını,
Bu dönem içersinde, ele geçirdikleri Akşam gazetesinde işlerin çok iyi olduğunu, fakat 3 Kasım 1996 da Susurluk olayı meydana geldiğini, Susurluk dan sonra Veli KÜÇÜK'ün sineye çekildiğini, olayla ilgili adı çıktığı için sıkıntıya düştüğünü.
Veli KÜÇÜK'nın Giresun'da olduğu döne^vdC1)rtffct.e oturup sohbet ettiklerini.
KÜÇÜKLE ilgili bir haber dinlediklerim, daha sonra Veli KÜÇÜK'ün "Mehmet AĞAR'da ölecekti biliyorsun, o gün onlar oteldeydiler, bunlar aslında hep beraber gitmeleri, o kazada olmaları gerekiyordu, bizimkiler öbür arkadaki arabadaydılar, Allah' tan o çantayı Drej Ali aldı, bunu ben kendi başıma mı yapmışım, bu kadar işi Veli KÜÇÜK olarak tek başına mı yapmışım, yani eğer beni gönderirlerse, ben de konuşacağımı konuşurum" dediğini.
Veli KÜÇÜK'ün bu olayda "Genel Komutan" ile yetkili olduğunu, Rasim BETÜL yada Teoman KOMAN paşayı taktığına pek inanmadığını, o dönemde Veli KÜÇÜK'ün Hüseyin KIVRIKOĞLU, İsmail Hakkı KARADA YI ile arasının çok iyi olduğunu,
Susurlukta meydana gelen kaza sonrasında, Veli KÜÇÜK ve yanmdakilerle yaptıkları görüşmelerde, Mehmet AĞAR'ın da bu kazada gidiyor olması gerektiği, ancak Mehmet AĞAR'ı Sami HOŞTAN ın uyandırmış olabileceğini anlattıklarını. Mehmet AĞAR'ın olmayışından dolayı rahatsızlık duyulduğunu, olayda Mercedesle çarpışan kamyonun sürücüsü Deniz GÖKÇE'nin de kurulduğunun (kaza için özellikle ayarlandığının) ima edildiğini,
Kaza yerine ilk giden şahsın Drej Ali olduğunu, Veli KÜÇÜK'nın orada bulunan görevlileri arayarak, cenazenin Drej'e teslim edilmesini söylediğini,
Veli KÜÇÜK'ün olay sonrasında "Allahtan biz o çantayı şey yaptık, eğer çanta başkalarının eline geçseydi mahvolurduk, bizi bertaraf ederlerdi" dediğini,
Drej Ali ile bu konuda sohbet ettiğini, Drej Ali'nin "Abdullah ÇATLI yemek yediğimiz faturalardan harcadığımız fişlere kadar notlarını tutardı" diyerek bütün belgelerinin çanta içersinde olduğunu, çantayı "yukarıya a biye gönderdim" diyerek Veli KÜÇÜK'e gönderdiğini ima ettiğini,
Yine aynı şekilde bu olayla ilgili Doğu PERİNÇEK ile de sohbet ettiğini, Doğu PERİNÇEK'in "Müttefik Kuvvetler, yani Genelkurmay'ın içinde kendisi ile birlikte hareket eden grubun, Mehmet AĞAR ve Abdullah ÇATLI'yı tasfiye operasyonu" olduğunu anlattığını, konuşmalardan susurluk kazasında oto içersinde bulunan şahıslar ölmezse, onlara sıkacak elemanların olduğunu, bu elemanların kaza yapan otoyu arkadan takip ettiklerini "Veli paşaların, TSK'nın" takip ettiğini, şahıslara suikast yapılacağını anladığını,
Kaza sonrasında, değişik basın kuruluşlarını, kendi doğrultularında yönlendirdiklerini, Veli KÜÇÜK' ün, bu olayın askerlerin üzerinden çıkartılıp, Emniyct'in üzerine yüklenmesini istediğini,
Doğu PERİNÇEK'in, Türk Silahlı Kuvvetlerine, Müttefik Kuvvetler dediğini, çünkü ona göre Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinde bir Amerikan Grubunun bulunduğunu, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Özel Harp Dairesini sevmediğini,
Veli KÜÇÜK ile yaptığı sohbetlerde. Veli KÜÇÜK'ün "ben iki kere darbe yedim üçüncüsünü kaldıramayız arkadaşlar, birincisi bu Özal Kürdü bir gecede teşkilatımı (JİTEM) örgütümü fes etti beni de sürdüler, ikincisi Susurluk" dediğini,
O dönemden sonra Mehmet Ali ILICAK'ın televizyon kampanyasını başaramadığını, ancak çok büyük bir para kaldırdığını, Mehmet Ali ILICAK'ın bu parayı tek basma yediğine inanmadığını, Susurluk olayından sonra, dengesiz bir havanın estiğini ve Akşam gazetesindeki işlerinin bozulduğunu, bunun üzerine gazeteden ayrıldıklarını,
Gazeteden ayrılmadan önce, Akşam Gazetesinde çalışan Haluk .... isminde bir fotoğrafçının Abdullah ÇATLI, İbrahim ŞAHİN gibi bazı şahısların birlikte çektirmiş olduğu fotoğrafların dialannı getirdiğini, Veli KÜÇÜK'e telefon açarak konuyu söylediğini, onunda hemen fotoğrafları getirmesini istediğini, ancak Haluk'un yüklü miktarda para
konuda kendisinden bilgi aldığını, MİT le ilişkisinin Mehmet EYMÜR döneminde olduğunu, daha sonra olmadığını,
Selahattin ÖZKAN ile birlikte Levent'e giderek, bir şahıstan Susurlukla ilgili Ahmet BAHADIRLI, Cavit KAVAK, Mesut YILMAZ, Adbullah ÇATLI nin birlikte çekilmiş resimlerin dialanm aldığını, Adnan AKFIRAT, Nuri ÇOLAKOGLU nun NTV den bir kadına bu resimleri kendisi vasıtası ile gösterdiğini, ancak parada anlaşamadıklarını, bu şekilde değişik yerlere gösterdiklerini, resimleri Doğruyol Partisinin milletvekilli Nevzat AKKUŞ'a 5 milyar TL ye sattıklarını, ancak daha sonra bu filmlerin fotomontaj olduğunu öğrendiklerini,
Ayrıca Mehmet Ali BİRAND'm Susurlukla ilgili haber yapması üzerine, Veli KÜÇÜK'ün haber göndererek, kendileri ve Mehmet EYMÜR le ilgili haberleri kesmesini istediğini, bunun içinde Ümit OĞUZTAN dan aldıkları, Ömer KARACAN'm travestilerle çekilmiş fotoğraflarını kullandıklarını, Mehmet Ali BİRAND'm Ömer'in babasıyla çekilmiş fotoğraflarının olduğunu,
Veli KÜÇÜK'ün susurluk komisyonuna da ifade vermediğini, komisyon başkanı Elkatmış'm çağırma talebine karşı, komisyonun çağırmadığını, Veli KÜÇÜK'ün gizli diplomasilerinin bulunduğunu, bir keresinde "beni çağıramazlar, Elkatmış oradan konuşsun dursun, ben komisyona gitmem" dediğini,
Evinden ELDE EDİLEN DELİLERE GÖRE
Aramalarda ele geçirilen Toplantı: İSTANBUL-17 Ağustos 2002, Toplantıya Katılanlar, Askeri Personel olduğu söylenen Çevik BİR kontrolünde Kazım ANAT, İsrailli General Gabriel LİBRAİDER, (MOSSAD), Ali ERTEN, Batmanlı Ömer, Murat URSAVAŞ,
Aşağıda isimleri belirtilen kişilere çeşitli yöntemlerle SUİKAST/EYLEM düzenleneceği. Planın CİA-MOSSAT Türk işbirlikçileri ile müştereken yapılacağı: Ahmet CİNALİ (Şahin Bey), Emekli General Veli KÜÇÜK, Sedat PEKER, Kemal ŞAHİN (HOCA), Tacikistan Genel Kurmay Başkanı, Ticaret Bakanı Mehmet EMİNOF, (dokümanın alt kısmına farklı el yazısı ile düşülen notta: "Ahmet CİNALİ getirdi. (Giresundan) Bu bilgileri veren Murat URSAVAŞ'm arkadaşı imiş, benimle görüştürecekler, Ahmet CİNALİ'ye telefon edeceğim" yazıyor.
Bahse konu doküman soruşturma kapsamında gözaltına alman şüpheli KEMAL ŞAHİNin ikametinde yapılan aramada ve Ahmet CİNALİ isimli şahsa yönelik olarak Ankara Emniyet müdürlüğü'nce yaplan operasyonda şahıstan elde edilmiştir. Bu durum şüpheliler arasındaki ilişki ve irtibatı ortaya koymaktadır. Aynı belgenin hem Veli KÜÇÜK'ün ikametinden, hem kemal Şahin in ikametinden, hem de Ahmet CİNALİ den çıkması ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN farklı alanlarda farklı kişiler olarak görüküp aynı amaca hizmet için hücre yapılanmasına gittiklerini de göstermektedir.
Şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ten elde edilen 28.02.2003 tarihinde 0-212-5800869 nolu telefondan fakslanan "ÇÖZÜM: YENİDEN KUVAYİ MİLLİYE" başlıklı yazı.
Yazı içeriği incelendiğinde Türkiye'nin şuan içinde bulunduğu durum "boğaziçinin hasta adamına" benzetilerek bu görüntüsünden kurtulabilmesi ve iktisadi-siyasi konularda köklü çözümün Yeniden Kuvayi Milliye hareketi olacağı belirtilmiştir.bu belgenin de ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN genel söylemlerini yansıtmaktadır.
Evinden Elde Edilen 2 sayfalık "Büyük Türk Milletinin şerefli paşası ve milletimizin namus müdafi cephesinin büyük komutanı, gurur duyduğumuz insan Veli paşa" ibaresiyle başlayan ve Amerika'da Güney Azerbeycan'm tanınması amacıyla Amerikan Stratejik Araştırmalar Merkezi Kafkas Projesi Sorumlusu Zeynep BARAN ve Ceyhan bey MOLLAZEDE, Azerbaycan Dostluk Derneği Başkanı mütercimliğinde yaptıklan
bilgisayar çıktısı dokümanın son paragrafında Turan YAZGAN isimli bir şahsa selam söylediği.
f)-Diğer şüpheli beyanları;
l.Sami HOŞTAN'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde;
Enver YAYLACI ile Hollanda da tekstil işi yaptığını, 1986 yılında Enver ile birlikte Edirne'ye gittiklerini, orada Enver'in arkadaşı Mustafa BİLGİN ile tanıştığını, bir ortamda Veli KÜÇÜK ile de tanıştıklarını, o dömem Veli KÜÇÜK Edirne'de Alay Komutanı olduğunu, daha sonra Hollanda'ya gittiğini,Uzun yıllar Veli KÜÇÜK ile hiçbir görüşme yapmadığını, Seneler sonra İstanbul'a geldiğinde arkadaşı Enver YAYLACI'nın Çiftkurtlar oto galerisine gittiğinde tesadüfen Veli KÜÇÜK ile karşılaştığını, mesafeli bir konuşmalarının olduğunu, sadece bayramlarda ve özel günlerde tebrikleşme amacıyla telefon ile görüştüklerini, Veli KÜÇÜK'ün açmış olduğu güvenlik şirketinin açılışına gittiğini,
2- Ümit OĞUZTAN'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde;
Tuncay GÜNEY isimli şahsı 1998-1999 yıllarında Strateji dergisini yayınladığı sırada tanıdığını, Tuncay GÜNEY' in görevi gereği siyasi ve aktüel haberler yaptığını hatta bir muhabire göre iyi haberler getirdiğini, o dönemde Tuncay GÜNEY' de tüm kamu oyu tarafından bilinen ve sıkça admdan bahsedilen VELİ KÜÇÜK ile çok rahat iletişim kurabilmesinin dikkatini çektiğini, istediği zaman kolaylıkla Veli KÜÇÜK' ü arayıp sohbet edebildiğini, soru sorabildiğim, Veli KÜÇÜK dışında herhangi bir resmi şahısla sohbetini veya ilişkisini görmediğini,
Tuncay' m o dönem getirdiği haberlerin herkesin elde edemeyeceği, önemli ve haber değeri olan bilgiler olduğunu, kendisine bu bilgilerin kaynağını sorduğunda çoğunlukla Veli KÜÇÜK' ü haber kaynağı olarak gösterdiğini,
O dönem Veli KÜÇÜK popüler bir isim olduğu için ve Tuncay' la sık sık görüştüğü için birçok gazeteci gibi kendisinin de Veli KÜÇÜK ile tanışmak istediğini ve tanıştırması için Tuncay' a iki kez ricada bulunduğunu, fakat olumlu bir dönüş olmayınca Veli KÜÇÜK' ün tanışmak istemediğini düşündüğünü ve bir daha teklif de etmediğini ve Veli KÜÇÜK le tamşamadığını,
Ancak Tuncay' ın bazı gazetecileri Veli KÜÇÜK ile tanıştırdığını bildiğini, hatta o dönem gazetecilerin Veli KÜÇÜK' e ulaşmak için Tuncay GÜNEY' i aracı yapmaya çalıştıklarını, bildiği kadarıyla Nokta Dergisinin Genel yayın yönetmeni olan Ayşe ONAL' ın Tuncay aracılığı ile Veli KÜÇÜK ile tanıştığını, Veli KÜÇÜK' ü tanıyan tüm gazetecilerin Tuncay vesilesi ile tanıştığını düşündüğünü,
2001 yılında alınan ifadesinde "Tuncay GÜNEY'in iş adamları ile kuzey Irak'a giderek Barzani ve Talabani ile görüşmeler yapacağını, kendisinde iş adamları ile birlikte Kuzey Irak'a gideceğini söylediğini, 15 gün sonra şahsın geri geldiğinde kendisine Veli KÜÇÜK isimli şahsın görüşmelerde bazı yardımları olduğunu söylediğini" belirttiği konu ile ilgili olarak;
O tarihte vermiş olduğu ifadesinin Tuncay' m kendisine aktardığı şeyler olduğunu, Tuncay' m Akşam gazetesinde çalıştığı dönemde görev gereği Kuzey Irak'a gidip geldiğini anlattığını, sohbetlerinden birinde böyle bir konuya değfediği^L, ancak Veli KÜÇÜK' ün Kuzey Irak'daki bağlantıları hakkında kendisinin hiç^fr,,bilgft^ln^dığım, ancak Tuncay'ın kendisine anlattığı bu konu yani kuzey Irak ta bazı gjörjişmete^apm|s\ için Veli KÜÇÜK ten
yardım aldığı konusunun doğru olabileceğini, Tuncay ile giden diğer gazetecilerinde aynı doğrultuda şeyler anlattıklarını beyan etmiştir.
Şüpheli Ümit OĞUZTAN'ın alınan ifadesinde ;
Tuncay GÜNEY in VELİ KÜÇÜK ile çok rahat iletişim kurduğunu, İstediği zaman Veli KÜÇÜK' ü arayıp sohbet edebilen bir şahıs olduğunu, Tuncay GÜNEY in yanında çalıştığı dönemlerde getirdiği haberler herkesin elde edemeyeceği, önemli ve haber değeri olan bilgiler olduğunu, kendisine bu bilgilerin kaynağını sorduğunda çoğunlukla Veli KÜÇÜK' ü haber kaynağı olarak gösterdiğini, Tuncay GÜNEY'e Veli KÜÇÜK ile kendisini de tanıştırmasını istediğini, ancak bu şahısla tanışamadığmı, bir çok gazetecinin Tuncay güney sayesinde Veli KÜÇÜK ile tanıştığını,
Tuncay GÜNEY'in akşam gazetesinde çalıştığı dönemde, görev gereği Kuzey Irak' a gidip geldiğini anlıttığmı, sohbetlerinden birinde böyle bir konuya değindiğini, Veli KÜÇÜK' ün Kuzey ırak daki bağlantıları hakkında bilgisinin olmadığını, ancak Tuncay'ın anlattığına göre kuzey Irak ta bazı görüşmeler yapması için Veli KÜÇÜK ten yardım aldığını, bu konunun doğru olabileceğini, Tunay ile giden diğer gazetecilerinde aynı doğrultuda şeyler anlattıklarını,
3-AIi YASAK'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğünde vermiş olduğu ifadesinde :
Veli KÜÇÜK'ü 1999 yılında Eminönünde bulunan Hamdi Et Lokantasında yemek yediği sırada . Lokantanın sahibi olan Hamdi ARPACI isimli şahsın o an lokantada yemek yiyen Veli KÜÇÜK ile tanıştırdığım. Veli KÜÇÜK ile KENDİSİNİ tanıştırırken Veli Paşa diye tanıştırdığını, daha sonra kendisini senelerdir görmediğini, ancak 1-2 sene sonra tesadüfen İstinye'de bulunan Avcılık Atış Kulübünde kendisi ile bir kere karşılaştığını ve selamlaştığmı, başka da Veli KÜÇÜK ile ne telefonda ne de yüz yüze görüşmediğini, Veli KÜÇÜK ile arasında hiçbir ticari bir faaliyetinin olmadığını beyan etmiştir.
Dostları ilə paylaş: |