partileri bölmeye veya üst yönetim kadrosunu değiştirmeye yönelik çalışmalar yaptığı bu çalışmaları anayasal olan parti kurma ve siyasal faaliyette bulunma hakları çerçevesinde kullanmayıp örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda örgütün talimatları ve menfaatlerine uygun olarak yaptığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bu faaliyetler içinde zaman zaman zaman mafya ile ilişkilerini kullanıp istediği yöneticileri parti başkanı yapmayı amaçladığı, bazende Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ten elde edilen MHP kongresinde kavga ve kargaşa meydana getirip kongrelerde meydana gelecek kaos ortamından kendi adaylarını tehditle partinin genel başkanı yapmayı amaçladıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca dosyadaki belgelerde, birçok şüpheliler de siyasi partiler ve miletvekilleriyle ilgili ayrıntılı fişlemelerin bulunduğu, bazı parti milletvekillerinin ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları doğrultusuna ankete alınarak bu kişilerin partilerinden ayrılıp ayrılmayacakları konusunun tespit edilip yazıldığı görülmüştür.
DOSYADA mevcut delillere göre Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar ve akabinde meydana gelen Danıştay saldırısı eylemleri öncesi bizzat eylem kararının alındığı toplantıda şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ve Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN'in hazır bulunduğu ve bu eylem için talimatları bizzat Veli KÜÇÜK'ün verdiği ve bu iş karşılığında eylemi yapacak olan Osman YILDIRIM'a 500 bin ABD doları taahhüt edildiği, yine aynı beyanlarda Necip HABLEMİTOĞLU'nun öldürülmesi için Veli KÜÇÜK tarafından Osman YILDIRIM'a para teklif edildiği kendisinin kabul etmemesi üzerine bu eylemi Veli KÜÇÜK'ün başka bir örgüt üyesine havale ettiği, tanık beyanlarından anlaşıldığı, şüpheli Veli KÜÇÜK'ün hem Cumhuriyet gazetesine atılan bombalardan hem de Danıştay eyleminden sorumlu tutulmasının zorunlu olduğu anlaşılmıştır.
Sonuç olarak şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERGENEKON terör örgütünün üst düzey gizli yapılanmasında yönetici konumunda olduğu, üst yöneticilerden şüpheli Doğu PERİNÇEKTe irtibatlarını sürdürdüğü gibi, Ergenekon terör örgütünün LOBİ yapılanması yöneticilerinden, Sevgi ERENEROL ve Kemal KERİNÇSİZTe doğrudan irtibatlı olduğu, aynı yapılanma içinde şüpheli Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ün de Veli KÜÇÜK'ün işlerini perde arkasmdan takip ettiği, bu ilişkilerini aynı konumda olan şüpheli Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN ile birlikte yürüttükleri. Paşa (Kod) M. Fikri KARADAG'ın da bu işlere yardımcı olduğu anlaşılmıştır.
Şüpheli Veli KÜÇÜK Ergenekon terör örgütünün Lobi yapılanması ile üst gizli yapılanma arasında köprü eleman vazifesini şüpheli Zafer (Kod) Muzaffer TEKİN ile birlikte yürüttükleri, hem mafya temsilcileriyle hem adli, askeri hem de siyasi kesimlerle irtibatlarının bulunması, yurt dışı faaliyetleri, tanık beyanlarma göre yabancı ülkelerin firmalarına danışmanlık yaparak stratejik öneme sahip yerlerde fabrika açmaları için önayak olması, örgütün illegal kesimiyle doğrudan irtibatları ve ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNE ait tüm örgütsel içerikli belgelerin orjinallerinin şüphelinin evinde çıkması,
Cumhuriyete atılan bombaların ve Danıştay eyleminin Ergenekon terör örgütünün amaç ve ilkelerine aykırı davrandıklarını düşündükleri yönetimleri askeri bir müdahalenin sağlanmasını temin edip hukukdışı yoldan yönetimden uzaklaştırmak amacına yönelik olarak bu şüphelinin talimatlarıyla yapılması verdiği talimatlarla eylemlerin yapılması akabinde Türkiye Cumhuriyeti üst düzey yöneticilerine karşı ciddi bir saldırılar yapılıp toplum içinde yuhalanarak küçük düşürüldüğü ve ayaklanmaya yönelik eylem ve yürüyüşlerin yapılması hususları göz önüne alındığında,
ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN nihai amacına ulaşmak için ülkede oluşturulacak kargaşa ve kaos ortamı sonucu halkın tahrikiyle Ordunun da bu tahriklere kapılıp Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren ilgaya teşebbüs suçlarını işlediği ve bu suçlar için elverişli nitelikleti eylem ve kalkışma suçları olarak mahkemece kabul edilen Cumhuriyet gazetesinin bombalanması eylemleri ile Danıştayda Görevli Üyenin şehid edilmesi bazılarınında yaralanması suçlarının talimatlarını bizzat verdiği,
Yine kendine örgüt silsilesi içinde bağlı örgüt üyelerinin ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN amaçları gereğince yeri geldiğinde kullanılmak için saklanmış elbombalara patlayıcı maddeler ve suikast silahlarndan ve diğer tüm suçlardanda ayrıca sorumlu tutulmasının zorunlu bulunduğu anlaşılmakla,
Sonuç olarak şüpheli Veli KÜÇÜK'ün ERjGJ-öîEKON terör örgütünün üst düzey yöneticisi olduğu, örgütün kuruluş aşamasından beri ^cindeki tüm faaliyetlerinde
yer aldığı, bu nedenle eylemlerine uyan TCK'nun 314/1, 312/1, 313/1 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması,
Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesine atılan bombaların azmittiricisi olduğu anlaşıldığından;
TCK'nun 82/1.a-g, 38/1 - TCK'nun 82/1.a-g, 38/1, 35 ( 4 kez) - TCK'nun 174/1,2 - TCK'nun 170/1-c, 38/1 (3 kez), TCK'nun 151/1, 38/1, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddeleri gereğince,
Ayrıca, Şüpheli Veli KÜÇÜK, ERGENEKON terör örgütünün yöneticisi konumunda olup, 5237 Sayılı TCK'nun 314/3. maddesi "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır" ve TCK'nun 220/5. maddesi de "Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır" hükmü gereği, örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen tüm suçlardan dolayı sorumlu tutulmasının yasal zorunluluk olduğu anlaşıldığından;
1- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; Muzaffer
TEKİN, İsmail YILDIZ, Ergün POYRAZ, Kemal KERİNÇSİZ, Mete YALAZANGİL,
Aydın YÜKSEK, Muzaffer ŞENOCAK, Fikret EMEK'in işlemiş oldukları; Devletin
güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması
gereken bilgileri temin etmek suçundan dolayı TCK'nun 327/1. maddesi gereğince (8)
SEKİZ KEZ,
2- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; İsmail YILDIZ,
Ergün POYRAZ, Mete YALAZANGİL, Aydın YÜKSEK, Muzaffer ŞENOCAK ve
Fikret EMEK'in işlemiş oldukları; Devletin güvenliğine veya iç veya dış siyasal
yararlarına ilişkin belge veya vesikaları geçici de olsa, bunları tahsis olundukları yerden
başka bir yerde kullanmak suçu nedeniyle: TCK'nun 326/1. maddesi gereğince, (6)
ALTI KEZ,
4- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; Gazi GÜDER,
Ayşe Asuman ÖZDEMİR, Halil Behiç GÜRCİHAN, İsmail YILDIZ, Kemal ŞAHİN,
Mehmet Murat YÜCEL, Feridun Refik NUHOĞLU, Ergün POYRAZ, Fikret EMEK,
Doğu PERİNÇEK, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK, Sevgi ERENEROL, Habip Ümit
SAYIN, Hikmet ÇİÇEK, Kemal KERİNÇSİZ, Nusret SENEM, Erkut ERSOY ve Murat
ÇAĞLAR'in işlemiş oldukları, Kişilerin siyasî, felsefî veya dinî görüşlerine, ırkî
kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlâkî eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık
durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydetmek
suçu nedeniyle; TCK'nun 135/2-1,43/2. maddesi gereğince (18) ONSEKİZ KEZ,
5- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler; Oktay
YILDIRIM, Mehmet DEMİRTAŞ ve Fikret EMEK'in işlemiş oldukları, silahlı terör
örgütüne ait silahları depolamak suçu nedeniyle; TCK'nun 315 ve 3713 Sayılı Terörle
Mücadele Kanunun 5. maddesi gereğince (3) ÜÇ KEZ,
6- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: Ayşe Asuman
ÖZDEMİR ve Halil Behiç GÜRCİHAN'in işlemiş oldukları, Adil Yargılamayı Etkileme
suçu nedeniyle; TCK'nun 288. maddesi gereğince (2) İKİ KEZ,
-
Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: Fikret EMEK, Hayrettin ERTEKİN, Hikmet ÇİÇEK, Halil Behiç GÜRCİHAN, Hayati ÖZCAN, Ergün POYRAZ, Nusret SENEM ve Doğu PERİNÇEK'in işlemiş oldukları; Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etmek suçu nedeniyle, TCK'nun 334/1 maddesi gereğince (8) SEKİZ KEZ,
-
Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: İsmail YILDIZ, Bekir ÖZTÜRK, Hüseyin GÖRÜM ve Fuat ERMİŞ'in işlemiş oldukları; Askerleri kanunlara karşı itaatsizliğe teşvik etmek suçu nedeniyle, TCK'nun 319/1, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5. maddesi gereğince (4) DÖRT KEZ,
-
Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheliler: Mehmet Fikri KARADAĞ, Hayrettin ERTEKİN ve Muhammet YÜCE'nin işlemiş oldukları; Tutuklu, hükümlü veya suç delillerini bildirmeme suçu nedeniyle, TCK'nun 284/1 maddesi gereğince (3) ÜÇ KEZ,
10- Ergenekon terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde şüpheli Muzaffer
ŞENOCAK'ın işlemiş olduğu; Ruhsatsız patlayıcı bulundurmak suçu nedeniyle,
TCK'nun 174/1 ve 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunun 5/2. maddeleri,
Şüpheli Ergün POYRAZ'ın işlemiş olduğu; Yasaklanan bilgileri açıklamak suçu nedeniyle TCK'nun 336. maddesi,
Şüpheli Mehmet Fikri KARADAĞ ve Hayrettin ERTEKİN'in işlemiş olduğu; Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek veya aşağılamak suçu nedeniyle TCK'nun 216/1. maddesi gereğince (2) İKİ KEZ,
Şüpheli Hayrettin ERTEKİN ve Aydın YÜKSEK'in işlemiş olduğu 2863 Sayılı yasalara muhalefet etmek suçu nedeniyle, 2863 Sayılı Kanunun 73. maddesi (2) İKİ KEZ,
Şüpheli Hayrettin ERTEKİN'in işlemiş olduğu 2813 Sayılı Kanuna muhalif olarak ruhsatsız telsiz kullanmak suçu nedeniyle 2813 Sayılı Kanunun 32/a maddeleri gereğince ayrı ayrı CEZALANDIRILMASI talep edilmiştir.
29- ŞÜPHELİ SEVGİ ERENEROL
a)-Emniyet ifadesinde;
1953 yılında İstanbul'da doğduğunu, ilkokulu Özel Aydın, orta okulu Işık lisesi ve Papyon lisesi ve bir kısmını ise Brüksel'de, Yüksek okulu ise Fransa Paris'te okuduğunu, okuldan sonra bir dönem Fransa'da ticaret yaptığını, 1991 yılında Türkiye'ye gelerek Türk Ortodoks Patrikhanesinde basın sözcülüğüne başladığını ve halen aynı işi yaptığını, babasının vefat ettiğini, annesinin sağ olup üç kardeş olduklarını, pasaport aldığını ve bu pasaport ile bir çok ülkeye gittiğini, daha önceden hakkında adli işlem yapılmadığını, Ayasofya Derneği, Büyük Güç Birliği ve Noel Baba Konseyine üye olduğunu ve Büyük Güç Birliğinin eski adı Milli Güç Platformu olduğunu, herhangi bir terör örgütüne üye olmadığını, Ergenekon örgütü üyesi olmadığını ve bu örgüt hakkında her hangi bir bilgisinin bulunmadığını, bu örgüt içerisinde herhangi bir faaliyetinin olmadığını, Ergenekon Analiz Yeni Yapılanma Yönetim Ve Geliştirme Projesi 29 Ekim 1999 İstanbul isimli dokümanda geçen konular hakkında bir bilgisinin olmadığını, Lobi Çok Gizli Aralık 1999/ İstanbuljjimli dokümanı kimin yazdığını bilmediğini,
İşyerinde yapılan aramada ele geçen LOBİ ÇOK GİZLİ ARALIK 1999 İSTANBUL başlıklı doküman ile ilgili olarak;
Muzaffer TEKİN'in isimli şahıs Ümraniye'de bulunan bombalar ile alakalı Haziran 2007 tarihinde gözaltına alındığım ve sonrasında tutuklanarak cezaevine gönderildiğini, Muzaffer TEKİN"in aile dostu olmasından dolayı kendisini Tekirdağ F Tipi Cezaevinde ziyarete ortalama her hafta eşi Müge TEKİN ile birlikte gittiğini, gitmelerinde Muzaffer TEKİN"in tutuklanmasına yol açan sebeplerden biri olarak gördüğü LOBİ isimli dokümandan kendisine bahsettiğini, bundan dolayı LOBİ isimli bu dokümanı merak ettiğini, ismini hatırlamadığı bir şahsa kendisine bu dokümanı internetten bulmasını söylediğini, bu şahsın da kendisine LOBİ isimli dokümanı getirdiğini ve okuduğunu, bu nedenle bu belgenin kendisinde bulunduğunu,
LOBİ yapılanmasına üye olmadığını ve Lobi isimli dokümanın içeriğinde geçen konular hakkında bir bilgisinin olmadığını, Birleşik Komün dokümanı ve yapılanması hakkında bir bilgisinin olmadığını,
İşyerinde yapılan aramada ele geçen ve "3. sayfasında Amaç Necip'in bıraktığı yerden onun mücadelesini devam ettiren bağımsız Türkiye için aynı fedakarlık ve cesaretle mücadele eden arkadaşı, dostu, kardeşi ERGÜN POYRAZ'ı da susturmaktır,3 sayfalık el yazması imzasız yazı", ibareleri bulunan doküman ile ilgili olarak;
Bu yazıyı kendisinin yazdığını, içeriğinin 18 Aralık 2007 günü İstanbul Adliyesi önünde çeşitli sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla yapılan basın açıklaması olduğunu, Ümraniye Soruşturmasının amacının Ergün POYRAZ'ı susturmak olduğunu düşündüğünü, Necip HABLEMİTOĞLU cinayetinin de Oktay YILDIRIM'dan çıkan bombalar ile ilişkilendirerek Ergün POYRAZ'm susturulmasını sağlamak için üretilmiş senaryodan bahsetmek için böyle bir ifade kullandığını,
Ulusal Güç Birliği Hareketi hakkında bir bilgisinin olmadığım, kendilerinin Milli Güç Birliği Platformu isimli bir oluşumu olduğunu ve daha sonra bu oluşumu dernekleştirerek Büyük Güç Birliği Derneğini kurduklarını,
Kemalist Model Ulusal Gençlik Hareketi Dinamik Ulusal Güç Birliği Kuvvai Milliye Cephesi İstanbul 29 Ekim 2000 isimli doküman ve içeriği hakkında bir bilgisinin olmadığını,
Şüphelilerden
Oktay YILDIRIM'ı tanıdığını, 2005 sonlarında bir basın açıklamasında tanıştıklarını, sadece basın açıklamalarında görüşüp selamlaştıklanm;
Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK'ü tanıdığını, Zekeriya ÖZTÜRK"ün bir iki kez basın açıklamalarına katıldığını ve oradan tanıştıklarını,
Mahmut ÖZTÜRK'ü tanıdığım, bu şahsın Muzaffer TEKİN ile cezaevinde beraber kaldıklarını ve Muzaffer TEKİN'i ziyaretleri esnasında tanıştığını,
Muzaffer TEKİN'i tanıdığını, aile dostu olduğunu, 2002 yılından bu yana tanıdığını, Kıbrıs Mitinginde tanıştıklarını, ailecek görüştüklerini, Muzaffer Tekin"i cezaevine giderek ziyaret ettiğini, telgraflaşıp mektuplaştıklarını,
Rafet ARSLAN'ı tanıdığını, Muzaffer TEKİN'in arkadaşı olduğunu, 1994 yılında MHP İl başkanlığında iken Rafet ARSLAN"ın Şişli İlçe Teşkilatında olduğunu ve Muzaffer TEKİN'i ziyarete beraber gittiklerini, cezaevinde Muzâf|er TE^N(i kendisi, Rafet ARSLAN ve Kürşat RÜSTEMOĞLU"nun ziyaret edebilmekt#olduklanni*, .#^t
J/ . * ,--J^-"^""*. ...... *~ v-
Halil Behiç GÜRCİHAN'ı tanıdığını, www.acikistihbarat.com isimli internet sitesinden bildiğini ve bir kez de Kemal KERİNÇSİZ"in bürosunda gördüğünü,
Bekir ÖZTÜRK'ü tanıdığını, internet sitesinden tanıdığını ancak yüz yüze hiç görüşmediğim,
Ergün POYRAZ'ı tanıdığını, aile dostu olduğunu, Necip HABLEMİTOĞLU'nun cenaze töreninde tanıştıklarını, o gün bugündür çok sık görüştüklerini ve kendisini cezaevine ziyarete gittiğini,
Emin ŞİRİN'i tanıdığını, arkadaşı olduğunu ve birkaç kez görüştüğünü,
Asim DEMİR'i tanıdığını, Büyük Hukukçular Birliği Derneğinin çaycısı olduğunu,
Veli KÜÇÜK'ü tanıdığını, 2005 yılında Beyazıt Meydanında yapmış oldukları basın açıklamalarında tanıştıklarını, çok sık görüşmeseler de Türk Ortodoks Patrikhanesinde yapmış oldukları bayram törenlerine Veli Küçük"ün de katıldığını, birbirlerine bayram mesajları attıklarını,
Güler KÖMÜRCÜ'yü basından bildiğini,
Mehmet Fikri KARADAĞ'I tanıdığını, bir iki kez görüştüğünü, hatırladığı kadarıyla Muzaffer TEKİN"in Türk Ortodoks Patrikhanesinde yapılan bir törene Fikri KARADAĞ' ı da getirdiğini aynca bu şahsı basın açıklamalannda da görmüş olabileceğini,
Fuat TURGUT'u tanıdığını, 2006 yılında İzmir'de yapmış olduklan bir etkinlikte tanıştıklanm, bir iki kez telefon ile görüştükleri,
İhsan GÖKTAŞ'ı tanıdığım, Kemal KERİNÇSİZ'in bürosunda gördüğünü ve tanıştıklanm, İhsan GÖKTAŞ"m Scientology tarikatı ile ilgili TV programına birlikte çıkmayı teklif ettiğini ancak programa çıkmadıklannı,
b)-Savcılık ifadesinde;
Türk Ortodoks Patrikhanesinde aylık 1000 YTL maaş ile basın sözcüsü olarak çalıştığını,aynca Ayasofya derneğinin başkanı Noelbaba Konseyinin üyesi ve daha önceden Milli Güç Platformu olarak başlayan şu anda ise adı Büyük Güç Birliği olan derneğin kurucu üyesi olduğunu, bu dernek hakkında tüzüğünün dernekler kanunu ve ilgili mevzuata uygun olmadığından bahisle fesih davası açıldığını ancak davanın reddedildiğini ve karann kesinleştiğini, Ayasofya derneğinin kuruluş amacının Ortodoks Hıristiyanlann kendilerine ait olduğu iddialanna ve ibadete açılması yönündeki çabalanna karşı Ayasofya'nm Türk kültür mirasına ait bir müze olarak kalması için mücadele etmek olduğunu, Kuvva-i Milliye Teşkilatı ve Dernekleri ile ilgisi bulunmadığını, Büyük Hukukçular Derneğinde üyeliği bulunmadığını, VKGB (Vatan Severler Güç Birliği) denilen oluşum hakkında da bilgi sahibi olmadığını ancak bu oluşumun başkanı Taner ÜNAL'm kendisini telefonla arayarak Türkeli Dergisinin yazı kuruluna davet ettiğini, kendisinin bu teklifi kabul etmediğini, bu dernek üyeleri veya yöneticilerinin tanıtım veya büroşür vermek için kiliseye gelmediklerini,
Soruşturma kapsamındaki kişilerden Muzaffer TEKİN ve Ergün POYRAZ'm aile dostu olduğunu, Kemal KERİNÇSİZ ile 2005 yılındaki bir etkinlikte tanıştığını, bundan sonra görüşmelerinin devam ettiğini, aile dostu olduğunu, Büyük Güç Birliği ve Ayasofya Derneğinde birlikte faaliyette bulunduklannı, Oktay YILDIRIM ve Mehmet Fikri KARADAĞ'I basın açıklamalan yapılan toplantılardan tanıdığını, Muzaffer TEKİN ve Mehmet Fikri KARADAĞ'm bir bayramda kilisede yapılan ayine katıldıklannı, Emin ŞİRİN ile tanıştıklanm, bir kaç kez kiliselerine ziyarete geldiğim, Mahmut ÖZTÜRK ile Muzaffer TEKİN'i ziyarete gittiğinde tanıştığını, Veli KÜÇÜK "ite 2005 yılındaki Mili Şehit
Kaymakam Kemal Bey'i anma törenlerinde tanıştıklarını, kendisi ile herhangi bir dernek ve vakıfta birliktelikleri olmadığını, Güler KÖMÜRCÜ'yü basından tanıdığını, Asım DEMİR'i Kemal KERİNÇSİZ'in çaycısı olarak tanıdığını, Fuat TURGUT ve Halil Behiç GÜRCİHAN'ı da tanıdığını,
Fikret EMEK, Gazi GÜDER, Ayşe Asuman ÖZDEMİR, Sami HOŞTAN, Kuddusi OKKIR, Hüseyin GÖRÜM, İsmail PAKER, İsmail EKSİK, İsmail YILDIZ, Ayşe ASUMAN ÖZDEMİR ve diğer şüphelileri tanımadığını,
Sorulması üzerine;
Aramalarda ele geçen belgeler ile ilgili olarak; üstünde 2. Kolordu Komutanlığı Gelibolu yazılı resimdeki kişinin Tekirdağ'daki bir komutan olduğunu, adını bilmediğini, kilisedeki bir ayin sırasında çekilmiş fotoğrafı gösterilen Hüseyin GÖRÜM'ü tanımadığını, 7 sıra numaralı fotoğraftaki Emin ŞİRİN' in sağ tarafında bulunan beyaz saçlı kişinin Hüseyin Mümtaz BAYAZITOĞLU olduğunu, 8 sıra numaralı fotoğrafta yer alan altında Sevgi ERENEROL VKGB'ye ait plaket yazılı fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu, ancak bu belgeyi hatırlamayadığmı, kilisede çekilmiş bir fotoğrafı gösterilen Kuddusi OKKIR'ı tanımadığım, 3 sıra numaralı fotoğraftaki Muzaffer TEKİN' in yanındaki kişiyi tanımadığını,
İçeriğinde Derin Ergenekon başlıklı Ergenekon'un hristiyan kökenli bir oluşum olduğuna, Oyun Bitince başlıklı Kurtlar Vadisinin bulunduğu özel yerin adı Ergenekon olduğuna, Ergenekon'un Türk'ün milli duruşu olduğuna, Agarta'nm bilgi işlem ve uygulama merkezi olan Ergenekon'un işlevi özel zamanlarda ortaya çıkacağına şeklindeki yazıların bulunduğu CDlerin kendi evinden çıktığının kollukça kendisine söylendiğini, ancak bu CD'lerin açılmadığını, kendisi ile de ilgili olmadığını,
1-52 sayılan arasında sıralanan belgelerin içeriğini bilmediğini, ilk defa kollukta gördüğünü, belgeleri kendisinin düzenlemediğini, nereden geldiğini de bilmediğini, belge içerisinde yazılı öğretim üyelerini tanımadığını,
Ergün POYRAZ' da ele geçirilen "Sevgi ERENEROL Misyonerlik Konferansı" isimli CD' deki görüntülerin kendisine ait olduğunu, metni kendisinin yazdığını, bu konferans metnini Türkiye' nin bir çok yerinde konferanslarda anlattığını, aynı konferansı Balıkesir ilinde de verdiğini, kendisinin misyonerleri ajanlıkla suçlamasının tarihi ve kültürel gerçekliğe dayandığını, OSmanlı Devletinin yıkılmasının, Ermeni meselesinin soykınm olarak dayatılmasmm en önemli sebeplerinden birisinin misyonerlik faaliyetleri olduğunu, bu sebeple konferanslannda misyonerlik faaliyetlerini ajanlık olarak değerlendirdiğini, Afrika'ya giden misyonerlerin oradaki insanlann ellerine incil verip topraklannı alması örneğinde olduğu gibi misyonerlik faaliyetlerinin dinsel amaçlı olmadığını seminerlerinde anlattığını,
Azerbaycan'da Bakan Yardımcısı ve Kadınlar Birliği Başkanı olan Tenzile RÜSTEMHANLI'nm davetleri üzerine ve Azerbaycan'ı ikinci vatanı olarak gördüğü için çeşitli etkinliklere, Türkçülük bayramına, Karabağ ve ermeni meselesi ile ilgili toplantılara katılmak üzere senede birkaç kez Azerbaycan'a gittiğini,
Telefon görüşmelerine ilişkin iletişim tespit tutanaklan konusunda kolluktaki beyanlanm tekrar ettiğini,
Kendisinin Ergenekon yapılanması ile ilgisi olmadığını, üyesi ve yöneticisi olduğu derneklerin hiç birinin de Ergenekon yapılanmasının içinde bulunmadığını, beyan etmiştir.
şüpheli Sevgi ERENEROLa ait, OKY JAPAN marka, seri numarası K80LB033806 olan 24 numaralı CD üzerinde yapılan incelemede;
1 "SELÇUK 29-04-2005 sayfa l-24.doc" isimli bir MSword dosyası tespit edilmiştir. "SELÇUK 29-04-2005 sayfa l-24.doc" isimli belge incelendiğinde ülkemizde bulunan bir takım kamu kurum ve kuruluşunun milli direncimizin kırılması veya pasifize edilerek çökertilmesi amacıyla farklı görüşteki insanlar tarafından ele geçirilmeye çalışıldığı fikri savunularak Konya Selçuk Üniversitesi bu konuda örnek olarak verildiği görülmüştür. Söz konusu dokümanda gerek üniversitede profosör, doçent, yardımcı doçent vb unvanlara sahip öğretim üyeleri gerekse üniversitenin yönetim kadrosunda bulunan şahısların Köktendinci, Nurcu, İrancı, Hizbullahçı, Selefiyeci, Rifai, Fethullaçı, Vahhabi, Bin Ladinci, İrticacı, Hak Yolcu, Kaplancı, Ülkücü gibi sınıflandırmalara tabi tutulduğu anlaşılmıştır. Aynca şahıslann etnik kimlik ve kişisel bilgilerininde vurgulandığı belirlenmiştir.Rektör Prof. Dr. Süleyman OKUDAN'm katılmış olduğu bir açık oturum'da alman notlara ve üniversitede yolsuzluk iddialanna yer verilmiştir.
Türk Devletinin ve milletinin yok edilmesi, en azından pasifize edilerek çökertilmesi amacıyla hareket eden dış güçlerin stratejik misyonerlik faaliyetleri sürerken, her seferinde bu faaliyetleri başta demokrasi, din ve vicdan özgürlüğü, insan haklan gibi popüler söylemler ve yoğun medya ve sivil toplum örgüt ağıyla meşrulaştırmayı başarabilen işbirlikçi kesimler Türkiye Cumhuriyeti kurumlannı yeni ve daha modern bir örgütlenme modelini kullanarak bir süreç yönetimi çerçevesinde çökertmekte, çökertilen veya yönetimi ele geçirilen kurumlan hareketlerine ivme kazandıran birer atlama taşı olarak kullanmaktadırlar.
Yapılan çalışmanın sonuçlan Selçuk Üniversitesi'nin, Fatih Üniversitesi'nde bile yapılamayacak faaliyetlerin gerçekleştirilmiş olması sonucunda süratle çökertildiğini göstermektedir. Şebekenin ihtiyacı olan; hiçbir şekilde göze batmayacak bir Rektör adayı, tek amacı şöhret ve Rektörlük yapmak olan bir profesörün bulunmasıyla karşılandı ve Rektör adayı yavaş yavaş şebekenin ilişki ağına çekildi....
Bu anlamda Selçuk Üniversitesi'nde cemaatlerin izlediği stratejinin Erzurum Atatürk Üniversitesi, Niğde Üniversitesi (şimdi görevden alınmıştır), G.Antep Üniversitesi ve Fırat Üniversitesi'nde de izlendiği yönünde çeşitli duyumlar vardır. Bu nedenle adı geçen üniversitelerin de aynı açıdan izlenmesinde yarar görülmektedir.
Daha ilkokuldan başlayarak eğitim kurumlarında, esnaf örgütlerinde, yerel idarelerde hatta emniyet teşkilatlannda konferanslar ve sempozyum etkinlikleri düzenleyerek şebekelerinin gerektirdiği düşünceleri sessiz ve derinden dönüşüm üsluplanna uygun olarak işlemektedirler.
Selçuk Üniversitesi'ndeki ağ tarafından düzenlenen konferanslarda öğrencilere ve halka dünyadaki gelişmeler Türkiye'deki ulusal bütünlüğü zedeleyici bir tarzda anlatılmaktadır.
İşbirlikçiler, arada sırada ulusal bütünlükle uyuşan bir çerçevesi olan ATAM gibi topluluklara tanınmış ulusalcıları çağırarak diğer yıkıcı faaliyetlerini gölgelemekte, hatta onlan meşrulaştırmaktadırlar. Yıkıcı ekolleri kadrolaştıran ve üniversitenin karar mekanizmalanm onlara teslim eden Rektör bu arada sırada yapılan etkinlikler vasıtasıyla kendi vitrinini oluşturmaktadır. Böylece, bir taraftan vitrinde görünmeyenler gizlenip Rektörün işbirlikçi cemaatlerle ilişkisi saklanırken, diğer taraftan Rektör kendi konumunu ulusalcı çevrelerde güçlendirmeyi ummaktadır.
bir sürü yönetici ve görevlilerin ailevi durumlarından dini inanış ve sosyal yaşamlarının ayntılı olarak fişlendiği anlaşılmaktadır.
Şüpheli Sevgi ERENEROL dan elde edilen 20 nolu cd içinde bulunan DERİN ERGENEKON... isimli yazıda ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN gizli amaç ve hedefleri ile askeri makamlara sızılmasmm gerektiğini açıkça anlatmaktadır.
ÖNSÖZ
Ergenekon'un bulunduğu yer tamamen Kurtlar Vadisidir. Kurtlar Vadisine girmek bilgi ister, sabır ister, güven ister, enerji çakralannm tam çalışmasının yanında yediden onikiye çıkan çakralannm bilincinde olunmak ister, genetik aşılanmadan geçmek gerekirliliğini ister.
Sistemde anlatılan kurtun dört ayaklı dağlarda dolaşan kurt olduğu sanısının yıkılmasının bir gerekirlilik olduğunun da bilinmesi gerekir. DERİN ERGENEKON...
Türk Milleti özel bir millettir. Bu özelliğini hem yaratılışından almış, hem de sonradan eklenen üstünlüklerle onu cihanın efendisi haline getirmiştir. Bu efendilik asla kendini beğenmişlik veya başkalanm küçümsemek gibi bir oluşumu çağırmamıştır. Bu milletlerin kaderinin bir gerekirliliği durumunda olan bir oluşumu simgeler.
Türk Milletinin, Sirrus Misyonunun (8.6 ışık yılı uzaklıkta olan bir yıldız) yaratılış modu ile nasıl ve neden ilişkilendirilmesi ile ilgili bazı ezoterik bilgilerin ortaya çıkması sağlanacaktır.
İşe Aydınlık ve Karanlık güçlerin Gizli Yer altı Merkezleri olan Agarta ve Şamballa' dan başlamak gerekiyor. Kozmik kökenli bilgilerin Mu Kültüründen Atlantis'e geçtiğini söyleyerek konuya başlayalım. Atlantis'in yaşanan parlak dönemlerinden sonra, insanlığın aşağıya çekiliş süreçlerine uygun olan dejenerasyon gittikçe arttı. İyi ve kötü mücadelesi bütün hızıyla devam eder hale geldi. Atlantis iki kutba aynldı.
"Kozmik bilgileri kötü bir şekilde insanlann zaranna kullanmaya başlayan 'Belilal'in Oğullan' yoğun bir şekilde 'Kara Maji' uygulamalanna yöneldiler. Para psişik yeteneklerim bu alanda kullanmaya başlamalan o denli yoğunlaştı ki, kıtalann fiziki ve atmosferik dengeleri ciddi bir şekilde bozulmaya başladı. Bir'in Oğullan'nm tüm iyi girişimleri sonuçsuz kaldı. Sonunda aralan iyice açılan iki gurup arasında, tarihte ilk kez majik yöntemlerinde kullanıldığı büyük bir savaş çıktı. Sayıca üstün olan Belial'in Oğullan yıllar süren savaştan galip çıktılar. Kazanan 'Karanlığın Oğullan' oldu.
Kıtalann fiziki ve atmosferik dengeleri bu savaşta iyice bozuldu ve sonunda birbiri arkasına tufanlann yaşanmasına sebebiyet verdi. Kıtalann tamamen sulara gömülmesinden önce her iki gurubun temsilcileri çevre kıtalara göç ettiler. Ve kendilerine iki ayrı yer altı merkezi kurdular. Bir'in Oğullarının kurduğu merkez "Agarta", Belilal'in Oğullannın kurduklan merkez "Şambala" adıyla anılmaya başlandı.
Her iki gurubun ellerinde bulunan bilgiler aynıydı ama kullanım alanlan birbirlerinden son derece farklıydı.
(Ortaçağda yapılan ve şeytanı tasvir eden tablolardan birinin adı BeliaP dir.)
Yeraltında merkezleşen bu iki ayn gurup, çalışmalanm buralarda sürdürdüler. Agarta bir çok inisiyeyi ve bazı peygamberleri gizli yer altı merkezlerinde eğitti. Ezoterik bilgilerin tamamen unutulmaması için çeşitli inisiyatik merkezlerin kurulmasına ön ayak oldular.
Şamballa ise dünya üzerinde yaşayan insanların bilgiden uzaklaşması için çeşitli faaliyetlere girişti. Dünya üzerinde yaşayan bizim devremiz insanlanndan bazılanyla irtibata girerek, asıl amaçlanm gizleyerek, onlan kendi felsefeleri doğrultusunda eğittiler. Çeşitli kurum, loca, gurup ve derneğin kurulmasına ön ayak oldular^lek bir amaçlan vardı: İnsanlan 'Ezoterik Bilgi'den uzak tutmak. Bu guruplar uluslararası örgütlendiler. Hemen her ülkede merkez oluşturdular. Bazı kilit noktalan ellerine geçirdiler
Bütün bunlar olup biterken, dünyanın aşağıya iniş sürecinin de sonlarına gelindi. Bu süreçte 'Şambala' çok daha geniş taraftara sahip oldu. Bunun böyle olması dünyanın genel aşağıya iniş sürecine de uymaktaydı. Bunlar 'Kara Tarikat' üyeleridir. Bu tarikatın amacı şöyle bir gelişim gösterir.
İnsanları bilgiden uzak tutmak ve cahil bırakmak için, bir takım sırlarla insanların karşılaşmalarını önlemek amacıyla büyük bir organizasyon oluşturmuşlardır. Bu organizasyonun üyeleri tüm dünyaya yayılmış durumdadır. Bu tarikat ezoterik bilgileri ve belgeleri yöntemlice yok etme konusunda büyük bir başarıya ulaşmışlardır. Bu kara cüppelilerin uygarlık kadar eski olduklanyla ilgili ezoterik manada ciddi belgeler bulunmaktadır.'
Bunların üyelerine Kara Cüppeliler denir. Bu tarikat mensupları, tarih içinde yaptıkları inanılmaz komplolarla gündemde kaldılar. İskenderiye Kitaplığını birkaç kez yakıldığı ve ezoterik bilgiler içeren kitapların yok edildiğini ve eski Mu Kültürü ve sırlarım içeren belgelerin nasıl çeşitli entrikalarla ortadan kaldırıldığını tarih bilmektedir.
İnsanlığın aşağıya iniş sürecinde ilerlemesinde önemli bir fonksiyon gördüler. Ve bunda büyük bir başarıya ulaştılar.
Bu açıdan bakıldığında büyük bir vazife gördükleri söylenebilir. Ama artık işlerin değişme vakti gelmeye başlamış durumdadır.
Şambala'nın etkinliğinin artık sonlarına gelinmiştir.
Yani insanlık, genel inişten genel çıkışa geçme arifesinin eşiğine gelmiş ve burada durmaktadır. Şambala ve onun uzantısı konumundaki gurupların etkisinden insanlık yakasını kurtarmak zorunda olduğu günlere doğru hızla ilerlenmektedir."
Çok binlerce yıl önce başlayan ve günümüze kadar devam eden bu süreçten kuşkusuz ülkemiz de fazlasıyla nasibini almış durumdadır.
Türk Milletinin binlerce yıldır Agarta ve Şambala ile nasıl bir diyalogu olduğunun açıklamalarını yaparken tarihin derinliğine inmek gereği doğmuştur. Ezoterik bilgilerin bir kısmının sergilenmesi bile düşünce ufkumuza açılar kazandıracaktır. Bu anlatılan bölümlerin gerçekliğini ruhunda duyanlar, yeni ve gizli bilgilerin gelmesiyle kendi milletini daha yakından tanıyacaktır. Türk Milletinin Tarihi Misyonunu incelerken genetiğine işlenen kahramanlık destanlarıyla dolu olduğu gerçeğini söylememize gerek yok sanırım. Dünya yüzünde Türk Milleti kadar düşmanı olan bir millet daha yoktur. Acılara çare olmuş, dertlilere şifa bulmuş, mazlumun yanında olmuş, güçsüzü korumuş, dünyada çok düzenler kurmuş ve bu düzenlerin adaletle pekişmelerini sağlamış, yani aklınıza gelecek ne kadar erdem varsa; Türk bunu yaşamış ve yaşatmıştır. Türk kelimesin anlam ve değerini bilen ve bunun gereğini yapan bu ulusun tek güvendiği yer İlâhi Sistem olmuş, Tek Tanrı fikrini genetiğine işleyen bir ulus olma özelliğini en önce Türk'ler yaşamıştır. İşte bu ayncalık O'nu destanlaştırmış, O'nu Tann'nm Kırbacı yapmıştır. Şamballa her zaman Türk Milletinin bu özelliğine darbe vurmuştur. Ara ara başanr gibi görünse de Türk Genetiği bu olumsuzluklara set olmuştur.
"Verilen örneklerden de görüleceği üzere Türkler kurdu bazen soylannm kökeninde, bazen de Tann ile insan arasında görmüşlerdir. Hatta kurdu, Tann'nm yeryüzündeki şekli olarak bile ifade eden metinlere rastlanz. Türk Kültüründe "Kurt"u Tann'nm bir elçisi gibi de gören anlayışın oldukça hakim olduğu da görülmektedir.
Dünya üzerinde bir çok toplumda kurt sembolünün karşımıza çıkması onun evrensel bir sembol olduğunu gösterir.
Bu sırlara sahip olduğunu bildiğimiz ve daha önce bahsettiğimiz Dogon' lann varlığıyla ilgili yine birkaç söz söylemek gerekiyor.
Dogon'lar, uzay gemisiyle inen mitolojik bir atalanmn soylarından geldiklerini iddia ediyorlar ve bu uzaylı atalanmn geldikleri yıldızın ismini de açıklıyorlardı. Bu Sirius- B idi.
Ve konunun en ilginç tarafı da, bu yıldızı mitolojinin'sembollerinde bir "Kurt
Başf'yla sembolleştirmiş olmalarıydı. ^ < \ \
Türkler' in, gökyüzünden gelerek bir ışık huzmesinin içinden çıkan "Gök Kurt" u ataları olarak göstermeleriyle; Afrika'nın en ilkel kabilesi Dogonlar' ın uzaydan geldiğini söyledikleri mitolojik atalarım yine aynı şekilde bir kurt olarak ifade etmeleri arasında büyük bir benzerliğin ve paralelliğin olduğu böylelikle ortaya çıkmış bulunuyordu.
Aslında kurt ya da dik kulaklı köpek-kurt karışımı semboller başka ulusların mitolojilerinde ve inisiyatik bilgilerinde de karşımıza çıkmaktaydı. Ancak hiç birinde, bu sembolün Sirius Takım Yıldızı ile ilintili olduğu, bu kadar açık bir şekilde dile getirilmemişti.
Siriusyen Kültürüyle İrtibat
GİZLİ YER ALTI MERKEZLERİ
Bu bilgileri efsanelerde doğrular... Günümüze kadar gelebilen bütün ezoterik bilgilerde de bu konu dile getirilmiştir. Himalayalar' ın Kuzey'inde, Hindikuş Dağlan'nm altında bazı yer altı kentlerinin bulunduğu açıkça ifade edilmiştir.
Bu kentin, yukarıda da aktarılmış olduğu gibi bir çok mitolojik kayıtlarda "Yer altı Cenneti" olarak tanımlanmış olması ise, konunun asıl can alıcı noktasıdır...
Ezoterik bilgilere göre; bu "Yeraltı Cenneti"nde, dünyanın yüzeyi ile nadiren irtibat kuran "Altın İnsanlar Irkı" bulunmaktaydı. Bu kişilerin zaman zaman, çeşitli yönlerden yukarıya doğru uzanan tünellerden geçerek, dış dünyaya çıktıkları ve bazı insanları özel olarak eğitmek için yanlarına aldıkları söylenir.
İç Moğolistan'ın Moğol kabileleri arasında, bu gün dahi, tüneller ve yer altı dünyaları hakkında çok çarpıcı gelenekler mevcuttur. Bir Moğol Efsanesine göre: "Bu tüneller Afganistan içlerinde bir yerde, ya da Hindi kuş Bölgesi'nde bulunan ve Tufan öncesi nesilden gelen bir yer altı dünyasına uzanırlar..." Efsane buraya bir isimde vermiştir: "Agharti"
Efsane, Agharti adını verdiği bu yer altı uygarlığının dünyadaki diğer yer altı uygarlıkları ile tüneller sistemleriyle bağlantılı olduğundan da söz etmektedir. Efsane bir başka önemli ayrıntıdan daha bahseder: Gizli yer altı dünyası, tahılların büyümesini sağlayan ve insan sağlığına yararlı olan farklı bir tür yeşil parlak ışıkla aydınlatılmaktadır.
Efsanede geçen yeşil ışık kayda değer bir özelliktir. Çünkü bir çok araştırmacı bu yeşil ışığın dünyanın çeşitli yörelerinde bulunan diğer tünellerde de görüldüğüne dikkatleri çekmektedirler. (Ezoterizm' de "Yeşil'ln, inisiyatörlerin rengi olarak kabul edilmiş olması da ilginç bir paralellik gösterir.)"
Dağ anlatımının Türk Milleti için öneminin ne olduğunu anlattık. Dağ ve mağara başlı başına gizemlerin ilk oluşumunu bizlere anlatan bir külttür.
Şu anda Türkiye'miz Agarta'nm hızlı eğitimini tamamlamış bulunmaktadır. Şamballa' nm etkisinden büyük ölçüde kurtulmaya çalışmaktadır. Bu sebeple Türk Ulusu'nun üstün değerlerini anlamayan ya da anlamak istemeyenlere tavsiyelerimiz olacaktır.. Ayıklanma döneminin en üst seviyelerine gelindiği bu çağda her şey aniden değişecek. Aniden ölen varlık gibi spatyomda asılı kalınmak istenmiyorsa, bu çağrılarımıza kulak verin. Atalarımızın hem genetik olarak, hem de kültürel yapı olarak hangi köklere sahip olduğunu ele aldık.
Türk'lerin Kurt'tan Türeyiş Efsanelerinden bazılarını ele aldığımızda, Türk'lerin
"Galaktik Uygarlıklar" dan biri olan Siriusyen Varlıklar' ca genetik bir aşılanmadan
geçirilmiş olduğunu artık biliyoruz.Sirius ve Mu yani bu iki öge Türk Kültür Tarihinin temel
yapı taşlandır. Bize bu konuda en büyük ip uçlannı veren tarihi kayıtlann başında Türkler' in
ünlü "Ergenekon Efsanesi" gelmektedir. ^^-a^
ERGENEKON' pU SIRIi{"4%^\
Bu yer, Tufan öncesine ait Mu Kıtasıdır. İşte Atatürk'ün 1930'lu yıllarda karşılaştığı en büyük gerçeklerden biri buydu...
Dikkat edilirse Mu göçleri sırasında Hun' lular diye bir ulus henüz daha ortalarda yoktu... Bunun nedeni çok basit. Çünkü biz Mu Uygarlığından bahsederken fark etmiş olduğunuz gibi günümüzden 30.000 ila Mu' nun batış tarihi olarak bilinen en son 12.500 yıl öncesinden bahsettik. Buna karşılık eski tarih bilgilerimizi hatırlayacak olursak, resmi tarihlere geçmiş bilinen ilk Türk Devleti olan Hun İmparatorluğu'nun başlangıcı M.Ö 3. Yüzyıla dayanmaktadır. Yani günümüzden 2300 yıl öncesine...
Bütün bu destansı anlatımların direk olarak Türk Milletinin oluşumuna etkide bulunan diğer fikirleri de etkilemiş midir? Diye sorulacak olursa alınacak cevapta evet olacaktır. Konunun bütünlüğü içinde birini öbüründen ayırdığınızda anlatım eksik kalacaktır.
Sirius Misyonunun Türk Milleti ile ilişkilendirmenin önemi Türk Destanlarında kendini nasıl bulduysa, Agarta ile de bizzat karşılıklı ilişkilerin en üst düzeyde olması bu değerli varlıkların bizlere vereceği mesajı daha ciddiye almamızı sağlayacaktır.
Türk Milleti'nin Sirius kökenli bir millet olduğunu, mağaralarla olan ilişkilerini, nesilden nesile aktarılan destanlarının önemini, Agarta ile olan bağlantılarını anlatmaya çalıştık. Buna ek olarak, son zamanlarda anlatılan ya da anlatılmaya çalışılan Ergenekon Misyonunun özelliklerini okült bilgi olarak kısaca vereceğiz.
Ergenekon'un yukanda anlatılan özelliklerin yanında, bilinmesi gereken en önemli yanını şöyle özetleyebilirim. "Agarta'nm merkezinde bulunan Ergenekon, bilgi işlem ve uygulama merkezi konumunda bir oluşumdur." Bunun nasıl ve neden oluştuğunun, kim ya da kimler tarafından kullanıldığının sorusu, anlatımlann içinde yer alacaktır. Bu satırlar bana Ziya GÖKALP' in bir dörtlüğünü hatırlatmıştı. Bu dörtlüğü de yazarak konularla olan bağlantısını sizlerin engin görüşlerinize sunacağım. "Ergenekon yurdun adı, Börteçine kurdun adı, Dört yüz sene durdun hadi, Çık ey yüz bin mızrağımız.
Evet yüz bin mızrağın çıkacağı zaman geldi. Hep beraber göreceğiz.
Bu satırlan yazarken, yine on iki yıl öncesi bir gazetede Arslan TEKİN' in kaleme aldığı ANKARA İMPARATORLUĞU adlı yazı, gerçekten çok ilginç bir konumla bizlere mesaj veriyor. Bu yazıyı da okuyalım ki, oturmamış zannettiğimiz taşlann da yerine oturmasını sağlayalım.
İşte şimdi Ankara merkezli Türkiye, bu sancılan çekiyor. Doğum saati yaklaştı, taktir, şu anda cenine sanlmış ipleri çözüyor. Filizin sürmesi için onu çevreleyen sert kabuğun çürümesi nasıl mukadderse, Ankara'da ruhundaki ilâhi mesajı sunmaya mani unsurlan ayıklıyor.
...Etrafımızda cereyan eden olaylar bize de kaos ve gelecek endişesi şeklinde yansıyor. Oysa acaba gerçekten bir kaosu mu yaşıyoruz, yoksa filiz sürmeye durmuş, çekirdeğin cidannı yırtma sancılanm mı?
Önce bir soru: Acaba insanoğlu tam plânladığı gibi gerçekleşmiş kaç olaya tanık oldu? Yahut insanlığın ulaştığı şu seviye, ne kadanyla onun eseridir? Bu gelişen, değişen, yenilenen olaylarda, yaratıcının hiç mi dahli yok? Şans veya taktir de diyeceğimiz üçüncü faktörün bu olaylardaki yeri ne?
Evet Ankara Başkentli Anadolu mukaddes vaatlere gebedir. Yaklaşmakta olan da sabahın ta kendisidir. Ufkumuzda parıldayan da Sabah Yıldızı...
Az sonra güneş doğacak. Çektiklerimiz ve daha bir müddet çekeceklerimiz de "FalukuT-Habbi ve'n-Nevâ" mn bütün eşyaya vazettiği "doğuş" kanununun sancılandır. Sistem kendisine yapışmış yabancı unsurlan ve aynk otlannı temizliyor.
İyi ve kötü günler, Tann'nm taktiriyle, insanlar ve milletler arasında el değiştirir. Dün ümitsizlik ve cehalet yüzünden onlara kaptırdığınız "Talih Yıldızı", Tann'nm keremiyle yeniden bizim ufkumuza yöneldi. Artık tarih bizden yanadır. Kozmik takvimin bahan, bizim iklimimizde filizleniyor. Yeter ki biz ümit var olalım. Büyük bir İslâm Aliminin de belirttiği gibi "Artık Tann'nm adını yüceltmek için Mekke' de bile olunsa Anadolu'ya gelinmek gerekir".
Dünya enerjilerinin yeniden şekillendiğini ve bu şeklin sürekliliğini artık bilim bas bas bağırarak insanlara duyurmaktadır. Bu süreçte dünyada en yoğun enerji alanlannm Anadolu Toprağı olduğunu ifade edelim. Dünyaya yön verecek çok üstün bilgilerin ışığının da buradan yayılacağını hatırlatalım. Karaman-Konya-Akşehir üçgeninden yayılacak bu enerji bizleri farklı zaman boyutuna götürecek. Türkler' in bilinmeyen yurdu ERGENEKON' da bu üçgen içerisindedir. Bu üçgen içerisinde farklı boyutlara açılan sevk kapılan vardır. Bunun nasıl işlediğini kısa sürede hep beraber yaşayacağız. Zaten Türk İnsanının şuurlu yaşayanlanmn bundan haberdar olduğunu biliyoruz. Hz. Mevlâna'nm bu sırlar ve sevk kapılannm bilincinde bir varlık olarak, yerin altında farklı boyutlar içinde yaşayan ve bizim dünyamızdan iki milyon yıl ileri olan güneşi SİRİUS olan başka bir dünyaya gittiğini biliyoruz. Bu farklı dünyanın adı AGARTA' dır. Agartalar Atlantis' in büyük varlığı, 'Atatürk' tarafından da araştmlmış ve bununla ilgili birkaç kitabı da Türkçe'ye çevirterek Mu ve Atlantis'i Türkiye'nin gündemine soktuğunu biliyoruz.
Agarta'nm dünya ile iletişim kurduğu bir çok merkezler vardır. Dünyada ki ezoterik, (içrek) okült, (sembolik) ve inisiyatik (gizli) merkezlerden alman bilgiler bizim düşünce ufkumuzu genişletici özellikler taşır. İşte Anadolu ve Konya ezoterik ve inisiyatik merkezlerin odağında olan yerlerdir. Konya'nın bu yeni yüzyıldaki yeri çok önemlidir. İşlevler açısından görevlidir. Görevli bir şehir olan Konya bütün dünyaya ışığını buradan yayacak ve bu enerjisini herkes hissedecektir. Toplu tekâmülün kaçınılmaz sonucu olacak yüksek enerjili hayat boyut yükselişine kadar sürecektir.
Anadolu' ya Horasan' dan gelmiş olan Mevlâna' mn Mesnevilik İnisiyasyonunu oluşturacağı yer olarak Konya' yı seçmiş olması, tüm ezoterizmle ilgili araştırma yapanlarca bilinmektedir ki belirli bir spiritüel coğrafya bilgisine dayanmaktaydı.
Ergenekon Türk Milletinin yeniden doğuşudur. Türk sözünün aslının Tanrı'dan geldiğini bilen Türk İnsanı Ergenekon' u genetiklerinde bulduğunu bu asırda daha iyi anlayacaktır.
OYUN BİTİNCE
Kurtlar Vadisinin bulunduğu yerin özel adı ERGENEKON' dur. ERGENEKON TÜRK'ÜN MİLLİ DURUŞUDUR. Bu duruş Taun'nin özüne kadar gider. Ergenekon' a Anadolu topraklanndan ulaşım, Karaman Konya Akşehir üçgeni içinden yapılır. Farklı bir zaman boyutundadır. Destan zamanlanndaki ulaşımın Asya'dan olduğu doğruydu. Ama bu gün için Ergenekon' un Anadolu'ya geçmesi bir plânın gereğiydi. Yani zaman kaymaları mekânlan da etkileyerek, farklı zaman boyutuna Anadolu'dan sağlandı.
Ağartanın Bilgi İşlem ve uygulama Merkezi olan ERGENEKON' un işlevi çok özel zamanlarda ortaya çıkar. Bu ortaya çıkış zamanlanm bilen varlıklar vardır. Türk'ün Yolunu aydınlatan bir özellikle mesajlar verirken de her geliştş^ffefifeterjne bazı işlevleri eklerler. Bu mesajlar Bozkurt Sembolü ile verilir. Yol ^'stericilf|îh1tT*'\yanında bazı aralarda yardımlarını bir ilâhilikle bu Millete Rahmet olarak verir. Bu Tanrısal bir oluşun gerçek yönüdür.
Agarta' da bu sistemin gönderilişi ve hazırlanışı üç kişilik bir Ruhsal İdari Evrim Üstadlan tarafından Türkiye'de (Anadolu topraklarında) yedi kişiye ulaştırılır. Bu ökült ve ezoterik bir öğretidir. Bu evrimsel üstadlannın adı TÜRK' tür. Tanrı'yı Türk kelimeleriyle anlatan ezoterik bilgi çok az inisiye bilmektedir. Bu sebeple şöyle bir söylemi bizler kullanır olduk: "Çalış didin ve çalış yıldızlar kapacaksın,
Bir Tann'ya bir de Türklüğe tapacaksın!" Bu ulaşımın şifreleri çözülür. Alt Birimi olan kırk kişiye dağıtılır. Kırk görevli bu sistemin dağılımını teknik bir şekilde Türk İnsanına sunar. Bu öğretinin ve uygulamanın bizzat sahibi ERGENEKON' dur. Ergenekon' un görev alanlarının içinde Türk Ordusu'nun çok önemli yeri vardır. Türk Ordusu içinde bu görevler ve görevliler Alpler ve Erenler olmak üzere iki misyona ayrılırlar. Her birim Türk Ordusunun okült birimlerini oluşturur. Alpler, Özel Harp Dairesinin faaliyetlerini devam ettirir. Erenler ise işin Parapsikolojik spiritüel ya da başka bir anlatımla ilâhi yönünün sergilemesini yapar. Bu sistemin idarecileri çok özeldir. Sistemin başında görülmezler. Ve asla deşifre olmazlar.
O öz ve çekirdek asla kaybolmaz. Çünkü Kundalini gücü nasıl ki zor zamanlarda ortaya çıkarsa. Türk Milletinin zor anlarında da bu sistem olaylara direk el koyar. Sistem sürekli olmasına rağmen kendisini her zaman hissettirmez.
Konu ATATÜRK tarafından çok iyi bilindiği ve sistemi çok iyi ayarladığı da bazı ökült ve ezoterik kaynaklar söylemektedir. Atatürk' te Mu ve Atlantis'ten gelme özellikleriyle Agarta'da dolayısıyla ERGENEKON' da inisiye olmuş: sırasıyla Alp, Eren ve Mürşit olmuş bir Bozkurt' tur. Bu önemli konuyla ilgili bilgilerin deşifre olmaması zamanı gelmediği içindir. Hatta Atatürk'ün Türk hakkında söylediği şu sözleri de ayrı bir değerdir:
"Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7.000 senelik (en aşağı) Türk Beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlan ile dallandı, beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlan ile yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldınmlanndan, kasırgalanndan evvelâ korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onlann oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu. Şimşek, yıldınm, güneş oldu. Türk oldu. Türk Budur. Yıldırımdır, Kasırgadır, Dünyayı aydınlatan güneştir."
Türk Sen'sin, Sen Türk'sün...
Şu çok iyi bilinmelidir: "Oyun bitince ŞAH VE PİYONLAR aynı kutuya girerler." Devlet-i Ebed Müddet; Devlet ilelebet yaşayacaktır, kavramının altında yatan en büyük gerçek: Devlet yaşamak ve yaşatmak için oyun içinde oyunu sergiler. ÇÜNKÜ DEVLET İLÂHİ BİR ORGANİZASYONDUR. Öyle ki satranç oyunu içinde en büyük olan şah ve piyonlar kıyasıya emir komutayı yaşarlar. Ama oyun bittiğinde, en büyük ile en küçük aynıdır. Çünkü görev her şeyin üzerindedir.
Türk Milletinin güçsüz gibi göründüğü anlarda bile Devletin devamını sağlayan görünmeyen güçler, aynen görev başındadır.
Söylememiz gereken o kadar çok şeyler var ki, zamanı geldikçe bohçalar tet tek açılacak ve her şey ortaya dökülecektir.
Bu gün için Amerika Dünya Dışı bir çok misyon ile iletişim halindeydi. Bu misyonlann pozitif olan düşünce ve planlanm uygulamak için yaptığı antlaşmalann hiç birisine sadık kalmadıklan için, Amerikanın bu gücü ellerinden alınmaya başlamıştır. Bunun örneklerini her geçen gün hissederek anlayacağız. Bu programın devamının Türk Milletine verildiğini ve uygulamanın nasıl olduğunu hep beraj^SKylşay.acağız. Amerika bu gün için üzerinde yaşayan bütün negatifliklere izin verra£'ş-ve düra^Kele geçirme politikasının
temelini bu negatif güçler oluşturmuştur. Bu güçlerin arkalarında Musevilik ve İsevilik vardır. Hatta bu negatif güçleri nötrlemek isteyen yüksek boyutlu varlıklar bile bu kara majicilerle mücadele etmektedir.
Bunun bilinen örneklerini Esseniler Tarikatı ikibin yıl önce vermişti. Esseniler Kumran' da kurdukları merkeze İsa'dan çok önceleri gelmişler, İsa'nın doğumuna 30 yıl kalınca bir gecede kaybolmuşlardır. Yine Esseniler İsa doğduktan 6 yıl sonra aniden ve gizemli bir biçimde geriye dönmüşlerdir. Çalışmalarını tamamlayan Esseniler İseviliğin etkinliğinin arttığını görerek birkaç yıl sonra arkalarında hiçbir iz bırakmadan kaybolmuşlardır.
Essenilerin pozitif yaklaşımı bile negatif güçlerin Şambala'nm oyunlarını bozamamıştır. Şambala'nm oyunlarının bozulduğu anlar gün geçtikçe yaklaşmaktadır. Bu oyunu Bir'in Oğullarından olan Agarta'nm en güçlüsü yapacaktır. Bu güç ERGENEKON' dur. İkinci Ergenekon' dan çıkış başlamıştır. ...
Şeklinde ki belge ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNÜN milli ve tarihi mitolojik efsaneleri de kendi emellerine alet edip gizli oluşumunu savunmaya çalışmaktadırlar.
Dostları ilə paylaş: |