Allah (c.c.) her insanda, hem vicdan hem de nefis yaratmıştır. Vicdan insanlara doğruyu, iyiliği; nefis ise kötülüğü emreder.
Bencillik; başkasını düşünmemektir. ‘Ben’ merkezli bir bakış açısı olan bencillik, imtihan olmanın da en temel öğelerindendir. Çünkü her insan, yaratılışından gelen bencil arzulara sahiptir. Bencil düşünceler ve bencil duygular, aslında her insanın nefis yapısında vardır. “Bana değmeyen yılan bin yaşasın!” atasözü bencillik kavramını çok iyi ortaya koymaktadır.
Allah (c.c.) insanların nefislerinde var olan bu zayıflığı şöyle haber vermektedir. “Şüphesiz insan çok hırslı ve sabırsız olarak yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokunduğu zaman sızlanır. Ona bir hayır dokunduğunda da eli sıkıdır.”1
“İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde bozgun çıktı”2ayetinden ilhamla; dünyamızda bir bozgun, bir çözülme yaşanıyor...
Modern çağların ürettiği bilim ve felsefe bu küresel bozulmayı önleyemedi. Çağdaş bilim; tesir alanı gittikçe genişleyen siyasetleri ve ekonomileri insanileştiremedi.
İnsan bencil tutkulara kapılmaya yatkın varlıktır. Her fırsatta kendini ön plana çıkarmak, kendi çıkarlarını korumak ister. Böyle bir ahlakta, başkalarının huzuru ve mutluluğu ikinci plandadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Ateş nasıl odunu yer bitirirse, haset de iyilikleri yer bitirir’’3 der. Ayrıca “Allah, suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; fakat kalplerinize ve davranışlarınıza bakar.”4 Cümlesiyle neye önem vermemiz gerektiğini hatırlatmaktadır.
Kardeşlerim!
İnsanın sahip olduklarını başkasından kıskanarak yaşaması, modern zamanların bir hastalığıdır. Oysa başka insanların da bu nimetlerden faydalanması paylaşmayı, dolayısıyla mutluluğu artırır. Üstünlük paylaşmaktadır. Bizi yücelten, iyi insan yapan, yediklerimiz değil, yedirdiklerimizdir. Önemli olan bu bencil tutkuların bizde olması değildir. Önemli olan, onlardan korunmak için çaba gösterip göstermiyor oluşumuzdur. Bakın, bu konuyla ilgili bir ayette ne buyruluyor:
“Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”5
Dikkat ederseniz, Kardeşlerim!
Sorun bencil duyguların olması değil, onlarla mücadele edip, korunmaya çalışıp çalışmamamızdır. Bizim bakmamız gereken yön budur. Yani nefsimizdeki bu gibi yönlerden dolayı bir suçluluk duymanın bir anlamı yoktur. Ya da, bu gibi bir duygudan dolayı hakikati gizlemenin de bir anlamı yoktur. Hz. Yusuf (a.s.), bir peygamber olmasına rağmen:
"Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”6
İnsan, herhangi bir hatasından kurulmak istiyorsa, bir hastanın hastalığını kabul etmesi gibi, öncelikle o durumu kabul etmesi gerekir. Çünkü hastalığını kabul ederse, o zaman tedavi olmayı da kabul etmesi kolaylaşır. Zaten tedavi olmayı kabul ederse, böylelikle kendisine sunulan ilaçları kullanmaya başlar. Fakat hastalığını kabul etmeyen biri nasıl tedavi olabilir ki??
Bizler, sürekli nefsimizin arzularıyla savaşmakla Büyük Cihad halindeyiz. Ümmet olarak, tüm benliklerimizden sıyrılmak en büyük arzumuz olmalıdır.