UFUKLARDA
“Gerçeği anlamalarına kadar varlığımızın belgelerini onlara hem ufuklarda ve hem de kendi içlerinde göstereceğiz,”197
Allah'ın Kudretiyle Dürülenler
Ebu'n-Nûr:
“Oğlum Hayran! Dersimize hangi ayeti kerimeyle başlayalım?” Hayran:
“Tercih sizindir hocam! Çünkü yerde ve göklerde, Allah'ın mahlûkatı sayısızdır. Onların hepsini sorabilir miyiz?” Ebu'n-Nûr:
“Hayır, tercih benim değildir. Çünkü ben, Kur'an-ı Kerim'in takip ettiği üslûba tabi olacağım. Cenabı Hak, Kur'an-ı Kerim'inde kainata geniş bir nazarla bakmamızı tavsiye etmektedir:
“Ve onlar, Allah'ın göklerde ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna; Allah'ın yaratmış olduğu herhangi bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bu Kur'an'dan sonra hangi söze iman edeceklerdir.”198
“İlerde biz o Mekke halkına hem yeryüzü etrafında hem da bizzat nefislerinde ayetlerimizi öyle göstereceğiz ki, nihayet peygamberin söylediği şeyin hak olduğu kendilerine zahir olacaktır.”199
Cenabı Hak, bu ayetleriyle insanlara bahşettiği nimetlerden seçmeler yaparak, ufuklarda ve bizzat kendi nefislerinde, hikmet ve kudreti ilahiyesini göstermek istemiştir. Bizim de, Allah'ın tertip ve tercihi üzerine işe başlamamız elbette daha uygun daha hayırlıdır. Fakat şu anda, Allah'ın bütün nimetlerini sayıp zikretmemiz mümkün değildir. Bunu yapmaya muktedir değiliz. Ancak Kur'an-ı Kerim'de bahis konusu edilenlerin dışına çıkmamak şartıyla izah ve açıklamalarda bulunacağız. Cenabı Hakkın, Kur'an-ı Kerim'de işaret buyurduğu her şeye şamil bir nazarla bakma prensibinden ayrılmayacağız.” Hayran:
“Öyle olsun hocam! Buyurduğunuz gibi, ufuklarda zikredilen ayetlerle söze başlayalım.” Ebu’n-Nûr:
“Evet ufuklardaki ayetlerle...” Hayran:
“Gökdekilerle mi sözümüze başlayalım?” Ebu’n-Nûr:
“Evet, Hayran! Göktekilerden başlayalım. Kur'an ve modern ilmin ışığı altında tesadüfün rolünü anlamaya çalışalım. Allah Kur'an'da şöyle buyuruyor:
“(Bir de semaya bakın) Biz onu kudretimizle bina ettik. Muhakkak ki biz onu genişleteceğiz.”200
“Ve onlar Allah'ın göklerde ve yerdeki mülkiyet ve tasarrufuna, Allah'ın yaratmış olduğu her şeye ve ecellerinin gerçekten yaklaşmış olması ihtimaline hiç bakmadılar mı? Artık bu Kur'an'dan sonra hangi söze inanacaklar?”201
“Üstlerindeki göğe bakmadılar mı ki, biz onu nasıl bina ettik; yıldızlarla onu nasıl donattık? Onda hiç bir gedik yok.”202
“Allah gökleri, gördüğünüz şekilde yükseltendir.”203
“Biz, gökyüzünü de, korunmuş bir tavan yaptık. O (münkirler ise, Allah'ın kudretine delalet eden) bu gibi alametlerden yüz çevirmektedirler.”204
“Yedi göğü, tabaka tabaka, yaratan O'dur. Rahman olan Allah'ın yarattıklarında hiç bir düzensizlik göremezsin. 205Çevir gözünü! Bir daha göğe bak! Görebilir misin bir çatlaklık?”
“Sizce, öldükten sonra tekrar sizi yaratmak mı daha güç; yoksa göğü (yaratmak) mı? Ki O'nu Allah bina etmiştir.”206
“Şüphesiz ki Allah, gökleri ve yeri zeval bulmalarından korumak için tutmaktadır..”207
“Gökte burçlar yaratan, onların içinde bir de kandil (güneş) ve nurlu ay barındıran Allah'ın şanı ne yücedir.. .”208
“Güneş kendi ekseni etrafında, muayyen vakte kadar akıp gitmektedir...”209
“Ay'ın da seyrine menziller takdir ettik. Nihayet kurumuş eski hurma dalının yay şeklini almıştır.”
“Ne güneşin ay'a yetişmesi mümkün olur, ne de gece gündüzü geçer. Hepsi bir felekte yüzerler, devirlerini tamamlarlar.”210
“Hayır, yıldızların yerleri üzerine yemin ederim.”
“Ki eğer bilirseniz bu yemin, gerçekten büyük bir yemindir.”211
Gel şimdi, şu ayeti kerimelerde zikredilen yaratıklara bir göz atalım. İlmin ışığı altında Allah'ın emirlerini incelersek, acaba şu gökte, bir yarık, çizik, delik veya yıkık görebilir miyiz? Sağlam bir bina gibi, direksiz, tavansız, deliksiz yükseldikçe yükselen, genişledikçe genişleyen bu koca kainatı düşündükçe aklımıza ilk gelen şey, yaratıcısının çok büyük bir azamet ve kudrete sahip oluşudur.
“(Bir de semaya bakın) Biz onu kudretimizle bina ettik. Muhakkak ki biz, büyük kudrete sahibiz.”212
Şu semanın inşasında kullanılan harç, elbette yıldızlar, gezeğenler, aylar ve güneşlerdir. Evet! Bu yüksek-ve geniş semanın binasında kullanılan yıldızlar o kadar çok ki, saymak mümkün değil. Yıldızların inecek yerleri veya menzilleri vardır. Cenabı Hakkın bu menzillere yemin etmesi, kudret ve azametim biz insanoğluna bildirmesi bakımından elbette yerindedir. Çağımızın en yeni bilgilerine göre, yıldızların işgal ettiği yerler ve bütün göklerin genişliği o kadar büyüktür ki, nasıl anlatayım! Elbette bu genişliği, Kur'an-ı Kerim'in indiği zamanda yaşayan insanlar bilmiyorlardı. Hatta düşüncelerinde bile böyle bir genişlik yoktu.
Ey Hayran! Sen de biliyorsun ki, günümüz ilminin verilerine göre, ışığın bir saniyede kat ettiği mesafe yüz seksen altı bin mildir. Veya 300.000 km. Bu demektir ki, bir dakikada ışığın katettiği mesafe 11.160.000 mildir. Bizim takvim hesabımızla aşağı yukarı bir senede altı milyon yahut altı bin milyar mildir. (6,000.000.000). İşte astronomi bilginlerince kabul edilen ışık senesi, ışık ölçüsü budur.
Göklerin en ücra köşelerine kadar uzanan genişliğin ölçülmesi için, bu mikyası kabullenmişlerdir. Ve herhangi bir yıldızın bizden uzaklığını bildirmek için şöyle derler. “Filan yıldız bizden bir ışık yılı uzaklıktadır.” Bu ifadeden anlarız ki, bahis konusu yıldız, dünyamızdan tam altı bin milyar mil uzaklıktadır.
Hayran! Gökteki gezegenlerin yer küremize en yakın olanı hiç şüphe yok ki, aydır. Aydan gelen ışık, yer küremize ancak iki saniyeden daha az bir zamanda ulaşmaktadır. Çünkü dünya ile ay arasındaki uzaklık yaklaşık olarak 240.000 mildir. Güneşten gelen ışık ise, yer küremize ancak sekiz dakika 18 saniyede gelmektedir. Çünkü güneşin bize uzaklığı yaklaşık olarak 93.000.000 mildir. Acaba bize en yakın bir yıldızın, güneşten sonra ne kadar uzaklıkta olduğunu biliyor musun Hayran?” Hayran:
“Mektepte öğrendiklerime göre, yalnız güneş ışığı yerküremize geliş zamanı sekiz dakika 18 saniyedir. Bundan başka, ne ay ve ne de yıldızlardan gelen ışıklar hakkında hiç bir bilgim yoktur.” Ebu’n-Nûr:
“Yaklaşık olarak yapılan ölçülere göre, yer küremize en yakın yıldız bize dört ışık yılı uzaklıktadır. Bunun rakamla ölçüsü 23.000.000.000 mildir.” Hayran:
“Hocam; korkunç bir şey bu!” Ebu’n-Nûr:
“Diğer yıldızların uzaklığına göre, bu çok yakın bir mesafe demektir. Mesela en-Nesr'ül-tair yıldızının dünyamıza uzaklığı tam on dört ışık yılıdır. En-Nesrul-vaki yıldızının dünyamıza uzaklığı ise, bizden tam otuz ışık yılıdır. Es-Sammaku'r-ramih yıldızının uzaklığı ise tam elli ışık yılıdır.” Hayran:
“Gerçekten de öyle... Önceki yıldızlara nispetle bunların çok uzakta olduğu aşikardır.” Ebu’n-Nûr:
“Bir başka yıldıza bakarsanız bunların çok daha yakında, olduklarını görürsünüz. Bahsi geçenlerden daha ötede bir yıldız var ki, onun uzaklığı tam bin ışık yılıdır. Buna rağmen bizim güneş sistemi içindedir. Bir de bu sistemin ötesinde başka bir sistem vardır. Oradaki yıldızların bizlere uzaklığı bir milyon ışık yılını aşmaktadır. Güneş sisteminin ötesinde bulunandan daha ilerdeki sisteme dahil yıldızların uzaklığı ise milyarın milyarı ışık yılıdır. Bu kadar bilgi kafi değil mi Hayran? Zannederim ki, Cenabı Hakkın, Kur'an-ı Kerim'de beyan buyurduğu ayeti celiledeki te'kitli mananın esas gaye ve hedefini idrak etmiş bulunmaktasın. Allahu Teala:
“(Bir de semaya bakın) Biz onu kudretimizle bina ettik. Muhakkak ki biz, büyük kudrete sahibiz.”213 buyurmaktadır.
Hayran:
“Yarabbi! Ne büyük şanın var! Seni her şeyden tenzih ederim.” Ebu’n-Nûr:
“Bu anlattıklarım gök kürenin genişliğini gösteren bazı bilgilerdir. Ama oradaki gezeğenler, aylar, güneşler ve yıldızların sayısından haberin var mı? Sana bunları nasıl anlatsam? Geçmiş yılların ilmi, sanki sayarcasma “bin kadar yıldız var” derdi, sonraları bu rakam milyona, hatta milyara çıktı. Son çağın teknik verilerine ve diğer dallardaki ilmî araştırmalara göre de yıldızlar, özel hesaplarla sayılmakta ve adetleri milyarları aşmaktadır.
Evet! Şu “bizim sistemimiz” diye bildiğimiz güneş sistemi içinde bulunan yıldızların sayısı, son ilmî ve teknik ölçülere göre, otuz milyarın üstündedir.” Hayran:
“Hocam! Otuz milyarın üstünde mi dediniz? Bu, yalnız bizim güneş sistemi içinde bulunan yıldızların adedi, öyle mi?” Ebu’n-Nûr:
“Evet, yalnız bizim yaşadığımız güneş sistemi içinde bulunan yıldızların sayısı otuz/milyarın üstündedir. Bunların bulunduğu yere Samanyolu diyoruz. Fransızlar “süt” yolu diye adlandırmaktadırlar. İngilizce'de de aynı ad verilmiştir.
İşte bu sistem, bizim bulunduğumuz yer küresi de dahil, “Güneş sistemi” içindedir. Bu sistemin ötesinde başka bir alem daha vardır ki, Buna Nebıd “Yıldızlar yığını” denir. Bunlardan birisi, Chained Lady “zincirli kadın” yıldızlar topluluğudur. Bunların daha ötesinde ise, bugünkü medeniyetin teknik yetenekleriyle ve astronomi gözlemlerinde kullanılan alet ve cihazlarla yerleri tespit edilmiş 500.000 yıldız kümesi vardır. Astronomi ile uğraşanlar bu alemlerin mevcudiyetini haber vermektedir. Zamanla teknik alet ve cihazların gelişmesiyle bu sayının çok üstünde yıldız kümeleri keşfedileceği bildirilmektedir. İşte bu bizim anlayışımızla, “sonsuzluk” demektir. En geniş insan muhayyilesinin dahi tasavvur edemediği rakamlar karşısındayız ve ifade ettikleri “sonsuzluk”tur. Ancak Allah, indinde “ölçü” sü ve “son”u vardır.” Hayran:
“Allah'ım ne büyüksün! Ne büyük azametin ve ne yüce kudretin var!” Ebu’n-Nûr:
“Bir de gezegen ve yıldızların yerleri veya yörüngeleri olan ve “Mevaki'ün-Nücum” denilen menziller hakkında bazı bilgiler versem acaba ne diyeceksin oğlum Hayran? Bunları size nasıl anlatabilirim? Astronomi bilginleri, yıldızların yerleri veya yörüngelerini, o zamanki bilgilerine göre sabit zannediyordu. Bir sebeple onlara “Sabit Yıldızlar” diye ad vermişlerdi. Halbuki sabit değillerdi. Güneşimizin bile sabit olmadığı bellidir. Son asrın modern alet ve cihazları kullanılarak, bahis konusu yıldızların sabit olmadığı ve kendi eksenleri etrafında döndükleri anlaşılmıştır. Üstelik belirli, ölçülü zamanlarda gelip istikrar edeceklerini bir yerde duracaklarını, astronomi bilginleri açıklamaktadır. Bu yıldızların hareket yerleri hiç de-ğişmemektedir. Belirli yıllarda yine aynı yerlerden hareket etmektedirler. Ve bu kainat durdukça, dönüşlerinde zerre miktarı gerileme veya ilerleme olmamıştır. Böylece herhangi bir değişikliğe uğramadan kendi eksenleri etrafında ve yörüngelerinde, emri ilahî ile yollarına devam etmektedirler. Sanki bu gezegenlerin, güneş ve yıldızların hepsi, bir arı kümesi halinde ba-zan birbirlerine yakın, bazen uzak, ayrı ayrı, kendi yörüngelerinde hareket edegelmektedir. Bunlar yaratıldıklarından beri ve kainat durdukça hiç bozulmadan yollarına devam edeceklerdir. İşte Cenabı Hakkın yemin ettiği yerler, bunların uğradığı ve dönüşlerinde hareket ettikleri hiç değişmeyen menzilleridir. Yani Mevaki'ün-Nücûm... el-Vakıa sûresinin 75 ve 76. ayetlerinde Yüce Allah'ımız
“Yıldızların yörüngelerine yemin ederim ki, bu yeminim ne büyüktür, eğer bilirseniz.” buyurmaktadır.
Hayran:
“Güneş de mi, onlar gibi yörüngesinde akıp gitmektedir?” Ebu’n-Nûr:
“Evet, Güneş de öteki yıldız ve gezegenler gibidir. O da hem kendi ekseni, hem de yörüngesi etrafında dönmesine devam ederken, kendisi etrafında dönen gezegenleri, ayları, beraber çeker ve yerküresini de top yekun yörüngesinde hareket ettirir.” Hayran:
“Allah senden razı olsun, bütün sıkıntılarımı şu izahlarla gidermiş oldunuz. Eskiden alimlerin görüşlerine istinaden, yıldızların ve bunlardan sayılan güneşin sabit oldukları söyleniyordu. Bilhassa hocalarımla Kur'an-ı Kerim'in Yasin suresinin 38. ayetinin manası üzerinde bir münakaşa yaptım. Fakat hocalarım, beni ikna edecek cevaplar vermekten imtina ettiler. Allah şöyle buyuruyor:
“Güneş de yörüngesinde yürüyüp gitmektedir. Bu Aziz ve Alim olan Allah'ın kanunudur. Ay için de sonunda kuru bir hurma dalına döneceği konaklar tayin etmişizdir. Aya erişmek güneşe gerekmez, gece de gündüzü geçemez. Her biri bir yörüngede yürürler.”214
Ebu’n-Nûr:
“Bundan önceki derslerimizde defalarca izah edip, delil ve ispatlarla belirttiğim şu gerçeği hala anlayamadın. Gerçek dinî bilgilerle ilim, hiç bir zaman birbirine karşı değildir. Hatta birbirlerini açıklarlar.
Oğlum Hayran! Bütün yıldızlar ve gezegenler kendi yörüngelerinde dönmekte, güneş de bunlarla beraber, gezegenleri arkasından sürükleyerek kendi mecrasında akıp gitmektedir. Eskiler bunu biliyorlardı.
Güneş kendi mihveri etrafında yirmi altı günde bir dönmektedir. Çok eski bilginler güneşin sabit olduğunu sanıyorlardı. Güneşin ne yörüngesi, ne de kendi ekseni etrafında döndüğünü bilmiyorlardı. Halbuki bugün ilmî gelişmeler ve astronomi bilimi şüphe götürmeyen delil ve ispatlarla güneşin kendi ekseni etrafında döndüğünü Kur'an-ı Kerim'in de belirttiği gibi ona tabi olan bütün gezegenlerin, güneş sistemiyle beraber, kendi yörüngelerinde hareket ettiklerini ortaya koymuştur.
Astronomi bilginlerinin verdiği bilgilere göre, yıldızların adetlerine ve ışık kuvvetlerine nazaran aralarında orantılı bir ölçü vardır. Geçmiş zamanlarda, bilginlerin tayin ettiği yıldız kadrleri, birden altıya kadardır. Fakat zamanla yeni bilgilerin ve bilhassa son asrın modern alet ve hesaplarına dayanarak yıldız kadrlerinin sayısının on rakamına kadar çıktığı anlaşılmıştır. Ondan sonrası ise, yani onuncu miktardaki yirminci miktara kadar, ışık kuvvetine göre inişli bir rakam olarak belirtilmiştir. Bu şu demektir. Birinci miktarda olan yıldızların adedi on dört ise, ikincisinde daha fazla, on dört misli daha çoktur. Hatta yirminci miktardaki yıldızların adedi, yetmiş altı milyona varmaktadır.
Yirmi birinci miktarda ise, bu yıldızların adedi, iki milyarın üstünde bir rakam belirtir. Işık kuvvetinin miktarına göre de yıldızların adedi orantılıdır. Yıldız miktarı artınca ışıklar fazlalaşmakta, azalmalarıyla de düşmektedir.
Bu orantıyı' sadece yıldızlarda değil, öteki büyük gezegenler arasındaki hacim ve güneşten uzaklık derecelerinde de müşahede etmekteyiz.
Biliyorsunuz ki, güneşin etrafında dönmekte olan her gezegenin kendine mahsus bir yörüngesi vardır, bu gezegenler şunlardır:
1- Merkür (Utarid)
2- Venüs (Zühre) Aşk ve güzellik perisi, kervan kıran, çoban yıldızı gibi adları vardır.
3- Yer. Yani dünyamız.
4- Merih (Mars) “Harp perisi” diye bilinen “Fubos” ve “Dibos” adlı iki uydusu vardır.
5- Müşteri (Jüpiter) 1610 yılında Galile (1564 - 1642) tarafından keşfedilmiştir.
6- Zühal (Satürn) Eski Yunan mitolojilerinde Göğün oğlu tabir edilirdi.
7- Uranüs. 1781 yılında İngiliz bilgini William Herschel (1732-1822) tarafından bulunmuştur.
8- Neptün. 1864 yılında Leverrier ve J. C. Adams tarafından keşfedilmiştir.
9- Plüton (Pluto). 1930 yılında Amerikalı Percival Lowol tarafından keşfedilmiştir.
Gezegenlerin güneşten ortalama uzaklıkları: Merkür 36, Venüs 67, Dünya 93, Mars 142, Jüpiter 484, Satürn 887, Uranüs 1782, Neptün 2792, milyon mildir.
Gezegenlerin güneşten uzaklıklarını açıklamakla sadece aralarındaki mesafeyi belirtmek istemiyorum. Özellikle akıllara dehşet ve hayret veren nispetlere temas etmek arzusundaydım. Çünkü isterseniz bu uzaklıkları, bir astronomi kitabından kolayca öğrenebilirsiniz. Benim belirtmek istediğim şey, gezegenlerin, güneş ve yıldızların yörüngelerinde orantılı bir durumda olduklarını göstermektir.
Dokuz gezegenin aralarındaki uzaklık, bir nispet hesabiyle ölçülmekte ve güneşe olan mesafeleri meydana çıkmaktadır. Bizim bildiğimiz dokuz gezegen vardır ve bunlar güneşin etrafında ve kendi yörüngelerinde hareket etmektedirler. Mesela, birinci gezegen Merkür'ün yeri sıfır olsun. İkinci gezegeninin yeri 3 olsun. Sonrakiler üçün iki misli yani 0-3 - 6 - 12 - 24 - 48 -96 - 192 - 384 şeklinde olsun. Ve bunların her birine (4) rakamı ilave etmekle şöyle bir sonuç meydana gelir. Niçin diye sorma! Sonucu bekle!
(4 - 7 - 10 - 16 - 28 - 52 - 100 - 196 - 388) işte bu rakamlara dördü ilave ettikten, sonra (9) rakamıyla, yani 8 milyonla çarptığımızda, bir gezegenin güneşten uzaklığı tayin edilmektedir. Mesela Merkür gezegeni sıfır idi. Buna (4) rakamını ilave ederek (9) milyonla çarptığımızda Merkür gezegeninin güneşten ne kadar uzaklıkta olduğu, açığa çıkar. Şöyle ki:
4 rakamını 9 milyonla çarptığımızda 36 milyon mil eder. İşte Merkür'ün güneşten uzaklığı...
|
|
|
|
İMAN / 379
|
|
|
Güneşin
|
Kendi
|
Kütlesi
|
Dönüş
|
|
Çapı
|
Çevresinde
|
Çevresinde
|
(Dünyanınki
|
Hızı
|
|
(kilometre)
|
Dönüşü
|
Dönüşü
|
1 sayılırsa)
|
(sa km.)
|
Merkür
|
4.842
|
88 gün
|
88 gün
|
0.037
|
47.8
|
Venüs
|
2.191
|
224.70 gün
|
10-30
|
0.826
|
34.9
|
Dünya
|
12.765
|
365.24 gün
|
23 s. 56 d. 4 s.
|
1.000
|
29.8
|
Mars
|
6.784
|
687 gün
|
24 s. 37 d. 23s
|
0.108
|
24,1
|
Jüpiter
|
137.990
|
11.862 yıl
|
9 s. 50 d.
|
318.40
|
13.0
|
Satürn
|
114.449
|
29.457 yıl
|
10 s. 14 d.
|
95.20
|
9.6
|
Uranüs
|
49.693
|
84.015 yıl
|
10 s. 07 d.
|
14.60
|
6.8
|
Neptün
|
52.299
|
164.788 yıl
|
15 s. 48 d.
|
17.30
|
5.5
|
Plüton
|
5.000?
|
248.400 yıl
|
|
0.04
|
4.8
|
Bode (Johann Elert), Alman astronomu (Hamburg 1747 -Berlin 1826). Berlin gözlemevi müdürü, gezegenlerin güneşe olan mesafelerini yaklaşık olarak hesaplamağa yardım eden basit bir usûl buldu (Bode Kanunu). Bode kanunu, başka gezegenlerin güneşe olan mesafelerini veren ampirik formüldür. Eğer mesafeler güneşe değil de, Meıkur'e göre aranırsa, bu uzaklık ilk terimi 3 ve ortak çarpan 2 olan geometrik nispet dahilinde artar. Birimi astronomik birimin onda biri olarak alınırsa (n) sıralı gezegenin Merküre olan (an) uzaklığı:
an = 3X 2n-1 dir.
(Güneşe olan uzaklığı elde etmek için, Merkürden güneşe olan mesafeye, 4'ü eklemek gerekir.)
Böylece her gezegenin güneşten uzaklığı bu nispet içinde hesap edilmektedir. Bununla beraber, aralarında çok az bir fark gözükse de, esas itibariyle bu açıkladığımız orantıdan ayrılmak mümkün değildir. Ancak burada dikkat edilecek bir nokta göze çarpmaktadır. Bilhassa astronomi bilginlerini, hatta riyaziyat alimlerini bile hayli meşgul etmiş ve yapılan nispet hesabından şüpheye düşürmüştür. Çünkü (28) rakamının yerinde bir gezegen olmadığı görülmektedir. Merih gezegeninden sonra (28) rakamın yerinde bir gezegen olması lazım gelirdi. Hayreti muciptir. Rakamın yeri (16) dan (52) ye atlar ki, o da, Merihden sonra gelen Müşteri (Jüpiter) gezegenidir. Bu boşluktaki sır nedir? Yoksa yapılan orantı yanlış mıdır? Yahıttt bu büyük boşlukta Merih ile Müşteri (Jüpiter) arasındaki 08) rakamının yerini işgal eden mesafeden güneşe 252 milyon mil uzaklıkta görünmeyen bir gezegen mi vardır? Bu şüphe daha tercihlidir. Nihayet uzun bir araştırmadan sonra rasathanelerin dikkatli tetkik ve incelemeleri neticesinde gerçekten bu nizam ve ölçünün bozulmadığı, orantının doğru olduğu sonucuna varılmıştır. Hakikaten orada bir gezegen bulamadılar ama küçük küçük gezegenlere rastladılar. Bunların, Merih ile Müşteri arasında hareket ettiklerini gördüler. Böylece (28) rakamının işgal ettiği küçük gezegenleri keşfettiler. Oğlum Hayran! Şimdi size soruyorum:
Acaba bu kadrler, ölçülü ve orantılı hesaplarla kainatın uzaklıkları, her gezegen veya yıldızın yeri, yörüngesi bir tesadüf eseri olarak mı meydana gelmiştir?” Hayran:
“Hocam, bana enteresan bilgiler verip, beni aydınlatınız.” Ebu’n-Nûr:
“Bundan daha fazla ne istiyorsun? Eğer daha geniş bilgi lüzumluysa bir astronomi kitabı al! Oku, bilgini artır. Ve okudukça da Allah'ın azametine, kudretine secde eder, ona şükredersin. Kalbinde Allah korkusu doğar, iman ve sevgin artar. Şimdi ne anlatayım? Yıldızların gözleri kamaştıran o kuvvetli ışıklarından mı bahsedeyim? Yahut akıllara dehşet ve hayret veren güneşten mi söz edeyim? Gözleri kamaştıran ve güneşten daha kuvvetli ışık saçan yıldızlardan mı bahsedeyim? Söyle! Hangisinden bahsedeyim, bilmiyorum ki?” Hayran:
“Hocam, yoksa bu bizim güneşimizden daha büyük ve daha çok kuvvetli ışık veren başka bir yıldız mı var?”
Ebu’n-Nûr:
“Bizim güneşimizin öteki yıldızlara göre hacim ve ışık bakımından ne kadar büyük olduğunu sanıyorsun? Astronomi bilginlerinin belirttiğine göre güneşimizin ışık kuvveti, üç bin milyon milyon milyon milyon vardır. Fakat bundan yirmi altı defa daha kuvvetli ışık veren cahiliyet devrinde Arapların taptığı (es-Şi'ra'1-yemaniyye) veya latincide (Sirius) denilen bir yıldız vardır. Bu yıldızın ışığı güneş ışığından yirmi altı defa daha kuvvetlidir. Bize uzaklığı da altı ışık yılıdır. Işık yılı ne demektir? Onu izah etmeden geçmeyeyim:
Bizim güneşimiz ile çok uzaklarda bulunan güneşler arasındaki uzaklıklara baktığımız zaman, orada milyon milyon kilometrelerin ve millerin bir ölçüsü, anlamı kalmaz. İşte o zaman astronomi bilginleri, aralarında anlaşmak suretiyle “ışık yılı” tabir edilen bir ölçü bulmuşlardır. Acaba ışık yılı dediğimiz bu ölçünün belirttiği uzaklık ne kadardır, kaç kilometre tutmaktadır? Işığın bir yılda aldığı mesafe 9,461X1012 kilometredir. Buna ışık yılı denir. Yani aşağı yukarı 9.460.800.000.000 km. İşte bundan daha uzaklarda bulunan güneş ve yıldızlar vardır ki, bizim güneşimizden ve hatta (Sirius) yıldızının ışığından çok daha kuvvetli ışığa sahiptirler. Hatta yüz defa daha kuvvetli ışığa sahip olduklarını astronomi bilginleri bizzat bildirmişlerdir.” Hayran:
“Allah Allah ne korkunç!” Ebu’n-Nûr:
“Eğer modern ilim tarafından keşfedilen yıldızın ışık kuvvetini duyarsan ne dersin Hayran? Yeni keşfedilen bir yıldızın güneşten (500) misli daha kuvvetli ışığa sahip olduğu açıklanmaktadır.” Hayran:
“Bu daha korkunç şey!” Ebu’n-Nûr:
“Bundan daha korkunç olanı, yıldızların ağırlığı ile onların hacmidir. Yaşadığımız Yer gezegeninin hacmi milyon milyon kilometre küpten daha fazladır. Güneşin hacmi ise yerin hacminden 1.300.000 defa daha büyüktür. Çünkü yerin ortalama çapı 12.765 kilometre, güneşinki ise, ortalama olarak, 1.390.000 kilometredir. Böylece, yere kıyasla güneşin ortalama çapı bire yüz dokuzdur. Bilindiği gibi, yuvarlak, küre biçimindeki cisimlerin hacimleri çaplarının küpleriyle orantılıdır. O zaman güneşin hacmi yerden bir milyon üç yüz bin defa daha büyük demektir.
Yerimizin kütlesi, yani ağırlığı ise beşbin milyon milyon milyon tondur. Güneşin ağırlığının ne kadar olduğunu bilemiyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki, güneş daha ağırdır. Şimdi güneşin ağırlığını bilmek için, yerin ağırlığını gösteren rakamla bu sayıyı çarpmak gerekir. Neticede meydana çıkan sayıyı okuyabilecek misin? Eğer biz bunu tonla ifade edecek olursak akıl almaz. Zihinler durur. Zira böyle bir sayıyı tasavvur etmeye zihnimiz ve aklımız alışık değildir. İşte bu, sadece gözümüzle gördüğümüz bir güneş...
Ne ise, şimdi güneşin hacmini, çapını, ağırlığını, yere nispetle biraz öğrenmiş bulunuyoruz. Fakat bundan başka, Arapların Minkeb'il Cevza dedikleri bir yıldız daha vardır. Bu yıldızın çapı güneşin çapından dört yüz altmış defa daha büyüktür. Böyle olduğuna göre, muhakkak onun hacmi takriben güneşin hacminden yüz milyon defa daha büyüktür.” Hayran:
“Ne korkunç bir büyüklük bu hocam!” Ebu’n-Nûr:
“Bunun büyüklüğü başka bir yıldızın yanında çok küçük görünmektedir. Zira güneşten yüz milyon defa daha büyük olan yıldızdan, bahsi geçen yıldız daha büyüktür. Bu yıldızı geçen dersimizde biraz olsun açıklamıştım. Androme-dea'&vc. Bunun büyüklüğünü ifade etmek için astronomi bilginleri şöyle bir misal vermektedirler. Güneş ışığı, oturduğun evin penceresinden odana girdiği zaman havada uçuşan çok küçük toz tanecikleri görürsün. İşte o tozlardan bir tanesinin hacmi, yer küremize göre, ne kadar küçükse, güneşin büyüklüğü de, “zincirli kadın” denilen bu yıldızın yanında o kadar küçük kalmaktadır. Ancak böyle bir misalle söz konusu yıldızın büyüklüğünü anlayabilirsin!
Şu halde bu yıldız, güneşten bin milyon defa daha ağırdır! Hacmi ise, Hayran, bundan çok daha büyüktür. Biraz önce güneşin çapının bir milyon üç yüz doksan bin kilometre olduğunu söylemiştik. “Andromode” veya “zincirli kadın” yıldızının çapı ne kadar biliyor musun? Şu akla durgunluk veren sayıya bak! Bahis konusu yıldızın çapı 30.000 ışık yılıdır. Bildiğimiz hesap sistemiyle bunun ne kadar tuttuğunu bir düşün! Meydana çıkan sayıyı okumak mümkün müdür? Bu demektir ki, yıldızın hacmi, güneşinkinden tam milyon milyon milyon milyon defa büyüktür.” Hayran:
“Hocam, akıl ve zihin dona kalıyor. Bu ne, büyüklük? Ne korkunç sayı! Ey Rabbim! Senin azametin ne büyük! Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim. Acaba bu kadar büyük ağırlık ve hacimler, nasıl oluyor da, hiçbir şeye dayanmaksızın fezada durabiliyor?” Ebu’n-Nûr:
“Bu soruya Kur'an-ı Kerim şöyle cevap veriyor:
“Allah gökleri gördüğünüz şekilde, direksiz olarak yükseltendir.”215
Sonra başka bir ayette:
“Şüphesiz ki Allah, gökleri ve yeri, zeval bulmalarından koruyarak tutmaktadır. And olsun ki, zeval bulurlarsa onları O'ndan başka kimse tutamaz. Gerçekten O, Halım dir. Azap için acele etmez. Gafûr'dur, çok bağışlayıcıdır.”216
Bugünkü ilmimiz acaba konumuz hakkında ne diyor? Bilginlerin müşahede ettiğine göre, bu duruş, yer ve göklerin düşüp zail olması “yer çekimi” sebebiyledir. Yer çekimi var oldukça, bunların veya herhangi bir feza cisminin zail olması düşünülemez. Bilginler bunun meydana getirdiği neticeyi bizzat görüp müşahede ettiler. Fakat onun iç kısımlarına henüz vakıf olamadılar. Kanunlarını öğrendiler. Fakat esas sırrına eremediler.
Bu sözlerin hepsi doğrudur. Yer veya gezegen çekim de doğrudur. Yer çekimi kanunlarının hesaplanması ve çok ince ölçülerin mevcudiyeti de gerçektir. Buna hiç bir diyeceğimiz yok. Çünkü bunlar, ilmin ileri sürdüğü hakikatlerdir. Henüz birçok yanlarını bilemediğimiz sırlardan birisidir.
Bunların hepsi doğru! Fakat bu ince, sağlam, ölçülü, orantılı, tartılı ve doğru kanun kör bir tesadüf eseri midir Hayran?!
“O kafirler, Allah'ı gerektiği gibi takdir edemediler. Halbuki kıyamet günü yer küresi tamamen O'nun tasarruf undadır. Gökler de kudret elinde durulmuştur. Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve çok yücedir.”217
Dostları ilə paylaş: |