1.BÖLÜM - EŞ SEÇİMİ EŞ SEÇİMİ
Eş seçiminin önemi ve onun çocuğun şahsiyetinin oluşmasındaki büyük etkisinden dolayı, rivayet kaynaklarımızda Masum İmamlarımızdan birçok tavsiyeler naklolunmuştur.
Bu konuda sevgili Peygamberimizin şöyle buyuruyor:
اُنظُرْ فِى اىِّ شَئِ تَضَعُ وَلَدَكَ فَانَّ الْعِرقَ دَسَّاسٌ
“Evladını nereye bıraktığına iyi bak! Çünkü kökün etkisi çoktur.” [1]
Yine şöyle buyuruyor:
تَخَيَّروا لِنُطفتِكم فانكِحُوا الاَكفاءَ وَانْكحُوا اِليْهمْ
“Nütfeniz için uygun bir yer, şanınıza uygun bir kadın seçin ve uygun erkeklere kız verin.” [2]
Çocuğun şahsiyetinin oluşmasında ve her açıdan eğitilmesinde, sonuç olarak ta toplumun eğitilmesinde, iyi bir annenin sahip olduğu rolün öneminden dolayı, İslam dini eş seçerken onun iffetli biri, asil bir aileden, şerefli, takvalı ve imanlı olmasına dikkat etmemizi tavsiye etmektedir.
İslam açısından kadının varlığı hayır, huzur, sükûnet ve vakar kaynağıdır. Kendi özelliklerini ve insani yönünü çocuğa, dolayısıyla topluma kazandıran odur. “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Çünkü çocukların saadetinin büyük bölümü, sonuç olarak da cennete layık olmak için kat edeceği yol, annelerin attığı temel, yaptığı eğitimle mümkündür.
Başka bir hadiste, İmam Rıza (a.s) bir şahsın kendisine yazdığı mektupta “Kızıma görücü olarak gelen kötü ahlaklı erkeğin cevabına evet mi demliyim?” sorusuna şöyle cevap verdi:
اِنْ كَانَ َسِّئَ الْخُلق فلا تَزوَّجْهُ
“Eğer kötü ahlaklı ise, kızını ona verme!” [3]
İmam Ali’den (a.s) naklolunan bir hadiste şöyle buyuruyor:
اَيَّاكُمْ وَ تَزَوَّجَ الْحَمْقاءَ فَاِنَّ صُحْبَتَهَا بَلَاءٌ و ولدُهَا صِيَاعٌ
“Aklı az olan kadınlarla evlenmekten sakının, zira onunla birlikte olmak beladır ve çocuğu da terbiye olmaz.” [4]
Yine başka bir rivayet göre Masum İmam, şarapçı bir erkekle evlenmenin soyun kesilmesine neden olacağını söylemiştir.[5]
Bu arada huy, güzellik ve diğer manevi şartlardan emin olduktan sonra, evlenmek isteyenlerin yapması gereken, kanunun zorunlu kılmadığı bazı sağlık tahlillerini de unutmamak gerekir. Özellikle de akraba evliliklerinde veya taraflardan birinin ailesinde genetik hastalıktan dolayı sakat doğan çocuklar varsa, mutlaka gerekli sağlık tahlilleri yapılmalıdır.
Elbette imanlı kız ve erkekler, gerekli olan şeylere dikkat etmekle beraber, layık bir eş için Yüce Allah’a dua etmelidirler. Özellikle namazlarında (kunutta) şu duayı okumaları tavsiye edilmiştir:
وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقِينَ إِمَامًا
“Ve öyle kişilerdir onlar ki rabbimiz derler, eşlerimizden, soylarımızdan, gözlerimizi aydınlatacak kişiler ihsan et bize ve bizi, çekinenlere rehber kıl.”[6]
[1] - el-Mustedref, c.3, s.217; Kenzu’l Ummal, c.15, h.4339
[2] - Rabite-i Veraset ve Terbiyet, s.7; el-Mustedref, c.3, s.218; Kenzu’l Ummal, c.15, h.4340
[3] -Vesailu’ş Şia, c.7, s.54; Veraset ve Terbiyet, s.24
[4] - Vesailu’ş Şia, c.7, s.56
[5] -Cevahir, c.2, s.115; Vesailu’ş Şia, c.7, s.87
[6] -Furkan /74
2. BÖLÜM - İLİŞKİ İLİŞKİ İlişkiden Önce
Kadın ve erkek evlenirken niçin evlendiklerini, niçin çocuk istediklerini ve nasıl bir çocuk istediklerini bilmelidirler. Cani ve kötü bir evlat mı istiyorlar, yoksa huzur ve mutluluk veren, anlayışlı ve güzel bir evlat mı?
Böylece cinsel hayatlarında da Allah rızasını unutmayacaklardır. İlişkiye girerken huzur içerisinde olmaları gerekir. Huzurlu bir şekilde yapılan ilişkide kan dolaşımı normal olur. Sonuç olarak da, bu ilişkiden doğacak çocuk, tabii ve doğal bir çocuk olur.
Mukaddes İslam dininde yemek kavramı hem maddi hem de manevi olarak ele alınmıştır. Zehirli yemeğin çocuğun bedeninde kötü sonuçlar doğuracağı doğrudur. Fakat haram yemek, daha kötü etki ederek çocuğun ruhunda ve ahlakında derin izler bırakır. Bu yüzden anne babaya haram yemeklerden, hatta şüpheli yemeklerden uzak durmaları tavsiye edilmiştir.
Yüce Allah Bakara Süresinde şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ
“Ey insanlar, yeryüzünde helâl ve temiz olan şeyleri yiyin. Şeytan'ın izini izlemeyin. Şüphe yok ki o, size apaçık bir düşmandır.”[1]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَاشْكُرُواْ لِلّهِ إِن كُنتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
“Ey inananlar, size rızık olarak verdiğimiz temiz şeyleri yiyin ve ancak ona tapıyorsanız karşılık olarak şükredin.”
فَكُلُواْ مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللّهِ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ
“Onun ayetlerine inanmışsanız Allah'ın adı anılarak kesilenleri yiyin.”
Peygamberimizin yaşamında da bu konu açıkça görülmektedir. Hz. Fatıma’nın nütfesinin oluşması için, Allah’ın emriyle Peygamberimiz kırk gün Hz. Hatice’den uzaklaştı. Kırk gün oruç tutup ibadet ettikten sonra, cennetten gelen yemeklerle iftar etti. Böylece Hz. Fatıma’nı nütfesi oluştu.
Peygamberimizin bu güzel sünnetinden dolayı olacak ki bazı din büyükleri, çocuk sahibi olmadan önce anne-babanın oruç tutmalarını ve bazı özel ibadetleri yapmalarını tavsiye etmektedirler.
Burada bu tavsiyelerden bazılarına işaret edeceğiz:
1- Hamilelikten önce Nur Ayetinin anne-baba tarafından, hamilelik döneminde de anne tarafından okuması çok tavsiye edilmiştir.
Nur suresi şöyledir:
اللَّهُ نُورُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ مَثَلُ نُورِهِ كَمِشْكَاةٍ فِيهَا مِصْبَاحٌ الْمِصْبَاحُ فِي زُجَاجَةٍ الزُّجَاجَةُ كَأَنَّهَا كَوْكَبٌ دُرِّيٌّ يُوقَدُ مِن شَجَرَةٍ مُّبَارَكَةٍ زَيْتُونِةٍ لَّا شَرْقِيَّةٍ وَلَا غَرْبِيَّةٍ يَكَادُ زَيْتُهَا يُضِيءُ وَلَوْ لَمْ تَمْسَسْهُ نَارٌ نُّورٌ عَلَى نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَن يَشَاء وَيَضْرِبُ اللَّهُ الْأَمْثَالَ لِلنَّاسِ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
“Allâhu nuru’s Semevâti ve’l erzi meselu nurihi ke mişkâtin fihâ misbâhun el-misbâhu fi zucecetin ez-zucacetu ke’en’nehâ kevkebun durriyyun yûgedu min şeceretin mubareketin zeytunetin la şerkiyyetin ve la ğarbiyyetin yekâdu zeytuhâ yuzî’u velev lem temseshu narun nurun alâ nûrin yehdillahu li nurihi men yeşâu ve yedribullahu’l emsâle lin’nâsi vellâhu bi kulli şeyin alîm”
“Allah ışığıdır göklerin ve yeryüzünün. Işığının örneği, kandil konan bir yere benzer, orda bir kandil var, kandil, bir sırça içinde, sırça da parıl-parıl parlayan bir yıldız sanki doğuda da olmayan, batıda da olmayan kutlu zeytin ağacından yakılmış; ateş dokunmadan da yağı, hemen ışık verecek; nur üstüne nur. Allah, doğru yolu gösterir nuruyla dilediğine ve Allah, örnekler getirir insanlara ve Allah, her şeyi bilir.” [2]
2- Babaya armut yemesi tavsiye edilir
Usul-u Kafi’de İmam Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilir:
İmam güzel bir çocuk görünce şöyle buyurdular:
يَنبَغى اَنْ يَكُونَ اَبُو هَذَا الغُلام آكِل السَّفَرْجَل
“Bu çocuğun babası armut yemiş olmalı” [3]
Aynı şekilde Peygamberimiz yediği armudu ikiye bölerek Amcası oğlu ve Hz. Ali’nin kardeşi Cafer’e vererek “Bunu ye! Bu rengi parlatır ve çocuğu güzelleştirir” [4] diye buyurdular.
3- Babanın “hindiba”[5] yemesi tavsiye edilmiştir.[6]
4- Anne babanın “Kavut” [7] yemesi tavsiye edilmiştir.[8]
Rivayette şöyle gelmiştir:
Adamın biri İmam Cafer Sadık’a “Ey Allah Resulünün oğlu, saf ve aklı gelişmemiş bir çocuk dünyaya gelmemesi için ne yapmalıyız?” diye sordu. İmam, “Niçin kavut yemiyorsun? Kavut ye ve eşine de yemesini tavsiye et. Gerçekten de “kavut” eti geliştirir, kemiği sağlamlaştırır ve güçlü bir evladın olur” diye buyurdu.
5-Nar yenilmesi tavsiye edilmektedir.[9]
[1] -Bakara / 168
[2] -Nur / 35
[3] -Usul-u Kâfi, c.6, s.22
[4] -Biharu’l Envar, c.66, s.170
[5] -Hindiba (Cichorium endivia), frenk salatası ya da endiv olarak da bilinir, Asteraceae familyasından, sebze olarak yararlanılan bir yıllık bitki. Mısır ve Endonezya kökenli olduğu sanılan bitkinin, 16. yüzyıldan bu yana Avrupa'da tarımı yapılmaktadır. Yüksekliği 50-100 cm arasında değişir; parçalı yaprakları ve açık mavi renkli çiçekleri vardır. Yapraklarından salata olarak yararlanıldığı gibi sıcak yemek de yapılır.
Ülkemizde yaygın olarak yabani hindibanın yaprakları ilkbaharda toplanarak şifalı ot ve sebze olarak tüketilir. Bu yapraklar ülkemizde “Hindiba” ve “Radika” olarak bilinir
[6] -Biharu’l Envar, c.62, s.215
[7] -Kavut, kavrulduktan sonra un haline getirilen buğdayın tereyağı ile pişirilmiş şekli.
[8] - Biharu’l Envar, c.66, s.278
[9] - Biharu’l Envar, c.63, s.164
Dostları ilə paylaş: |