Nadir’in İsfahan’ı almasının iki hafta sonrası Tahmasib büyük bir tantana ile şehre girdi. Adına hutbe okundu ve sikke darbedildi. Nadir kendi elleriyle onun başına taç koydu.50
Nadir’in başçılığı ile canlanan İran Devleti geçmiş Safevî Devleti’nin topraklarını geri almaya çalıştı. Önceleri Safevî İmparatorluğu’na tüm toprakların geri verilmesi konusunda Osmanlı İmparatorluğu’ndan talepte bulundu. O’nun elçisi Veli Muhammed Han önceleri teklif edilmiş barış şartlarını bunlara birkaç yeni bentler de eklemekle ileri sürdü. Fakat Veli Muhammed Han’ın Tebriz’den gelmesine kadar Tahmasib Kulu Han’ı Nadir’in İrevan tarafına hareket etmesi üzerine bilgi alındı ve ona göre de Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkim çevreleri İran Sarayı’nı barış üzerine konuşmalar yapmakla onların dikkatini oyalamak ve zaman kazanmak istedikleri düşüncesine vardılar. Bu nedenle de Veli Muhammed Han ve O’na refakat eden kişiler tutuklanıp Mardin Kalesi’ne kapatıldılar.51
Azerbaycan ve İran arazisinde yeniden askerî harekatlar başladı. Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun kendisinde de siyasal koşulların aşırı düzeyde gerilim içinde bulunduğunu söylemek gerekir. 1730 yılı Eylülü’nde İstanbul’da Sultan III. Ahmet Devleti’nin çöküşüne neden olmuş Patrona Halil’in önderliği altında isyan çıktı. Bu ayaklanmaların başlıca nedeni Tebriz’in İran koşunlarına teslim edilmesi üzerine Osmanlı kumandanlığının düşmanla gizli anlaşması oldu. Bu anlaşmaya karşı çıkan yeniçerilerin az bir zamanda mahvedilmesi İstanbul isyanı için bir kıvılcım etkisi yaptı. İç çelişkilerin yıprattığı, gevşettiği Osmanlı Devleti bu defa İran’a gereken askerî direnişi gösteremedi. Azerbaycan feodallerinin İran Devleti’ni ihya etmesiyle yeniden İran hâkim çevreleri tarafına geçmesi de bu işte az etki yapmadı. Böyle ki, 1730 yılının sonlarında II. Tahmasib Uğurlu Han’ı 700 kişilik bir askerî birlikle Gence tarafına göndermiş ve o da Berde ve Berguşat’ta 12 bin kişilik bir koşun toplayabilmişti. Türk İbrahim Paşa’nın yanında hizmet eden “İran Çerik” ordusu da Kara Bey başta olarak Uğurlu Han’a koşuldu.52
1730 yılında II. Tahmasib Tebriz’i kuşattı, Şahseven hâkimi Safikulu Han da ona koşuldu. Osmanlı koşunlarının seraskeri Abdullah Köprülü, Tebriz’in kuşatılması bilgisini alarak, kuşatmada bulunan garnizon’a yardım için acele hareket etti, fakat yolda onun koşunları tuzbuz edildi ve İrevan’a doğru geriye sıkıştırıldı. 1730 yılı eylülünde Tebriz’deki Osmanlı garnizonu teslim oldu.53 Türk tarihçisi İ. H. Danişment yazıyor ki, Tebriz seraskeri, hükûmetin gizli emrini yerine getirerek, kendisinin 70-80 bin askerîni kaderin hükmüne bıraktı ve gece Tebriz’i terketti. Şehre giren Kızılbaş koşunları binlerce Osmanlı askerîni ve şehirde bulunan sivil Osmanlı yurttaşlarını katlettiler.54 Aynı zamanda Türkler Hemedan’ı da kaybettiler.55
II.Tahmasib’in koşunları Erdebil’i kuşattılar, fakat şehri zaptetmek çabaları uğursuzlukla sonuçlandı. Genceli İbrahim Paşa Şirvan hâkimi Surhay Han’dan kendi koşunu ile beraber O’na katılmayı ve Erdebil’e destekte bulunmayı talep etti. Surhay Han 3 bin kişilik koşun topladı, fakat kendisi bu savaşa iştirak etmek istemedi, koşunu kendi oğulunun komutanlığı altında sevketmeyi düşünüyordu.56 Bu zaman Hazar kıyılarına yakın bulunan Erdebil’den Osmanlıların sıkıştırılmasına ilgi gösteren Rus hükûmeti Gilan’daki Rus koşunları komutanı orgeneral Levaşov’a İran koşunlarına yardımda bulunmak üzere emir verdi. Levaşov aynı zamanda Erdebil’deki Osmanlı garnizonu merkez komutanı’na kendisine İranlıların kuşatmasından kurtulup Türkiye’ye gitmesine yardım edebileceğini söyledi.57
Levaşov aynı zamanda Nadir’e yardım için kılık kıyafetini değiştirmiş bir kaç Rus subayı ve topçu gönderdi.58
Osmanlı askerî müfrezesi 5 Ocak’ta şehri terk etti ve Astara’ya hareket etti. Astara merkez kumandanı tuğgeneral Famitsın Türklere refakat etmek amacıyla müfreze ve yol masrafları için 6 bin kuruş, 3.000 rubl. ayırdı.59 Osmanlılar Bakû’den geçmekle 1731 yılı martı başlarında Şemahi’ye geldiler.60 1731 yılı başında Osmanlı İmparatorluğu’nda iç siyasal durum belli düzeyde istikrar buldu ve hükûmet İran ve Kafkas işleri ile yenibaştan uğraşmak için imkân kazandı. Osmanlı koşunlarının Güney Kafkas ve İran’a karşı yeni, ama bu defa kısa süreli saldırısı başladı.
30 Temmuz / 10Ağustos / 1731 yılında Ahmet Paşa silâh kullanmadan Kirmanşah’ı tuttu. II. Tahmasib’in başarısız askerî harekatları da Osmanlıların başarısına yol açtı. Mesele şu ki, 1731 yılında Nadir Şah Horasan’da ayaklanmanın bastırılmasıyla uğraşırken II. Tahmasib kendi otoritesini biraz daha arttırmak, İrevan ve Nahiçevan’ı ele geçirmek için askerî harekata başladı, fakat yenilgiye uğradı.61 Onun yenilgisinden cesaretlenen Osmanlı koşunları ileri doğru hareket ettiler ve büyük kayıplar hesabına Urmiye şehrini tuttular.62 İstanbul’dan gelen habere göre 1731 yılı ekiminde Hekimoğlu Ali Paşa Tebriz şehrini tuttu. Şehir baştan başa ıssızdı, kimse yoktu ve onu da yalnız şah kuvvetleri ile müdafaa etmek zordu. İran seraskerlerinden birinin hiyaneti sonucunda Ali Paşa hiç bir zor kullanmadan 1731 yılı aralık ayında Tebriz’i ele geçirebildi.63 Bununla ilgili İstanbul’da üç gün sürekli “top ateşi” atıldı ve “zenginlerin evlerinde” müzik çalındı. Tebriz’in alınması dolayısıyla Sultan Mahmud’a üstün gazi ünvanı verildi.64
1731 yılı sonunda Erdebil yeniden Osmanlı koşunları tarafından tutuldu ve Ali Paşa o şehre hâkim görevine atandı.65
Bir kaç şehir kaybeden II. Tahmasib barış için Osmanlı Sarayı’na başvurdu. Osmanlı hükûmeti barış konuşmalarına başlamaya karar verdi, fakat aynı zamanda “sınırlarda koşunların uyanıklığını artırmakla” uğraşıyordu.66
1731 yılı sonlarında Kirmanşah’a Bağdatlı Ahmet Paşa’ya gelmiş II. Tahmasib’in temsilcisi 1730 yılında kararlaştırılmış şartlarla barış anlaşması imzalamayı kendisine teklif etti. Bu şartlara göre Osmanlı İmparatorluğu Tebriz, Kirmanşah, Huveyza, Huzistan ve Hemedan’dan vazgeçecekti; Gürcistan, Gence ve Şemahi de Türkiye’ye verilecekti. Bağdatlı Ahmet Paşa bu şartları kabul etmelerini tavsiye ediyordu ve sanıyordu ki, birincisi Tebriz ve Hemedan iflasa uğratılmış ve boşaltılmıştır ve kendisine hiçbir yarar ve gelir sağlamayacaktır, tam aksine ihyası ve onarımı bir hayli masraf gerektirecek,67 ikincisi de eğer barış imzalanmazsa Tahmasib Kulu Han’ın bu sırada Meşed’e yaklaşmış Afganları teslim ettiğini ve koşunlarının Türk sınırlarına dönebileceği ve harbin uzayacağı olasılığını göze alarak hareket etmek gerekiyordu.68
Ahmet Paşa kendi hükûmetinin resmî razılığını beklemeleyerek kendisine verilmiş şartları kabul etti ve 30 Aralık 1731 / 10 Ocak 1732 tarihinde Kirmanşah’ta şah’ın elçisiyle anlaşma imzaladı. Bu anlaşmanın şartlarına göre Osmanlı İmparatorluğu Hemedan, Kirmanşah, Erdebil ve Tebriz’i Şah’a geri vermeyi yükümleniyordu. Şah ise Şemahi’yi Gence’yi, Kartli’yi, Kahetya’yı ve İrevan’ı Türklere veriyordu.69
XVIII. yüzyılın 30’lu Yılları başlarında Rusya’nın Kafkas’ta ve İran’da durumu bir hayli karmaşıktı. 1730 yılında Tahmasib Kulu Han orgeneral Levaşov’a Türkler üzerinde zaferleri hakkında bilgi vererek, Hazeryanı eyaletlerin ertelenmeden geri verilmesini talep ediyordu. Tahmasib Kulu Han hatta Rus hâkimiyet çevrelerinin Hazeryanı eyaletlerden biriktirdiği para rüsumlarının da geri verilmesini talep ediyordu.70
Levaşov temsilciye bildirdi ki, Ruslar Şah’a az yardımda bulunmamışlar ve Afganlar da bir hayli düzeyde Rus silahı sayesinde kayba uğratılmışlar. Diğer taraftan Rusya’nın askerî katılımı Osmanı İmparatorluğu’nun kendi koşununu Hazeryanı eyaletlerinin yanında tutmaya zorluyordu ki, bu İran’ın askerî harekatını kolaylaştırırdı. Hazer kıyısı eyaletlerin geri verilmesine gelince, Levaşov hatırlattı ki, onlarla aynı sınırda bulunan topraklar henüz Osmanlıların elindedir ve ona göre de Rus hükûmeti onların geri verilmesi üzerine konuşmalara başlamanın hâlâ erken olduğu düşüncesindedir.71
İmparatoriçe 4 (15) Ağustos 1730 tarihli fermanı ile gerçek gizli danışman Baron P. İ. Şapirov II.Tahmasib’le konuşmalarda Levaşov’un yardımcısı olarak görevlendirildi.72
Aynı zamanda İran’a Osmanlı İmparatorluğu ile barış imzalamaktan sakındırmak için Rus hükûmeti II. Tahmasib’i inandırmaya çalışıyordu ki, sonuncu tüm İran’ın ele geçirilmesi plânını çoktan beri tasarlıyor ve Tahmasib’e karşı kendisiyle birleşmeyi Rusya’ya teklif ediyordu. İmparatoriçe ise Türklerle ittifaka girmek niyetinde değil; bu yüzden de yeteri kadar az zamanda Rusya ile ittifaka girmek Şah’ın çıkarına uygun düşüyor, Rusya Hazer kıyısı bölgelerinde Türkiye arazilerinin genişletilmesine yol vermeyecek.73 Levaşov ve Şafirov Şah’a öyle bir ihbarda bulunmalıydı ki, güya Türkler İstanbul’da tutulan sahte Safevî Prensi’ni tahta oturtmak ve kendisinin hâkimiyetini ihya etmek bahanesi altında tüm Safevî arazilerini işgal etmek niyeti takip ediyorlar. Eğer II. Tahmasib Rusya ile anlaşmaktan vazgeçerse, Levaşov ve Şafirov kendisini korkutup tahdit etmeliydiler. Böyle olduğu zaman Rusya sahte Prensi tahta oturtmak için Türkiye ile birleşecekti; çünkü Osmanlı İmparatorluğu Rusya’nın “tüm İran’a sahip olmasına” izin veremezdi.74
Levaşov ve Şafirov İran ve Osmanlı İmparatorluğu arasında anlaşma imzalanmasına engel olmak ve Şah’a çaresiz durumda “Bağdat tarafındaki”, yâni Rus sınırlarından uzak bulunan toprakları Türklere ödün vermeyi tavsiye etmek havale edilmişti. Böyle bir işi yapmakla ileride Şah’ın sonraları aynı arazileri pek kolaylıkla kendisine geri alabileceği düşünülmüştü, çünkü orada yaşayan Araplar, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı sık sık isyan çıkarıyorlardı. Bu işte Rusya’nın yardımda bulunacağını Levaşov ve Şafirov’ca Şah’a vadedilmesi serencamı verilmişti. Aynı zamanda İran hükûmeti’ni şöyle inandırmak gerekiyordu ki, Kafkas eyaletleri Türklere ödün verildiğinde, İran Rusya’dan tecrit olunacak, bu da sonraları İran’a karşı münasebetinde Osmanlı İmparatorluğu’na yayılma plânlarının gerçekleştirilmesinde kolaylık sağlayacak.75
Baron Şafirov 1731 yılının Nisanı’nda Reşt’e geldi,76 fakat hâlâ onun kendisinin Reşt’e saferine kadar - 1730 yılı sonlarında general Levaşov II. Tahmasib’in temsilcileri ile konuşmalara başlamıştı. 1731 yılı temmuzunda, Rus hükûmeti Levaşov ve Şafirov’a Gilan topraklarının geri verilmesi meselesini o vakte kadar uzatılmasına gösteriş verdi ki, İran güç toplayarak Osmanlıların sıkıştırılmasını başlatmaya zaman kazansın.77 Mesele şu ki, askerî ameliyatlar tiyatrosunda ağırlık yenibaştan Osmanlı İmparatorluğu tarafına yöneliyordu.
Yalnız bir süre sonra Osmanlı-İran anlaşmasının imzalanmasına hazırlık işleri yapılması duyulunca, İran’ın Osmanlı İmparatorluğu ile Rusya’ya karşı birleşmesinden sakınan sonuncunun hükûmeti Şah’la anlaşmaya acele etti. 21 Ocak / 1 Şubat / 1732 tarihinde Reşt’te Rus-İran antlaşması yapıldı. Antlaşmanın 2. bendinde deniliyordu ki, Rus İmparatoriçe’si antlaşmanın yapılması ve metinlerin teatisinden az sonra onların onaylanmasını beklemeden, Şah’ın temsilcisi Muhammed İbrahim’e Sefitrut nehri üzerine Lehican, Ranekug sancaklarının teslim edilmesini kendi üstüne alıyor. Gilan, Astara ve Kür nehri’nden Güney’de diğer topraklara gelince, Rusya onaylamadan geçen 5 ay sonra aynı toprakları İran’a vermeyi üstüne alıyordu. Kür nehri’nden Kuzey’de yerleşen eyaletler üzerine de şunları söylemek gerekir ki, Safevîlerin Osmanlı İmparatorluğu tarafından zapt edilmiş tüm geçmiş topraklarının iade edilmesi sonrası sözü geçen eyaletlerin geri iadesi üzerine anlaşmaya varıldı.78
Antlaşmanın üçüncü maddesiyle Şah bir minnettarlık borcu olarak, Rus tüccarlarına İran ve Azerbaycan’da rüsumsuz ticaret yapmaya izin veriyordu. Rus tüccarlarına bu arada rüsumsuz transit hukuku uyulanıyordu.79
Antlaşmanın 6. maddesine uygun olarak, saraylarda rezident gibi resmî temsilcilerle yanı sıra her iki ülkede bulunan büyük şehirlerde ticarî ilişkilerin tanzimlenmesiyle uğraşmak üzere konsoloslukların da tesisine izin veriyordu. Sekizinci maddeye uygun olarak Şah VI. Vahtang’ı Gürci tahtında ihya edip kuvvetlendirmeyi üstüne alıyordu.80 Rus koşunlar antlaşmanın yerine getirilmesi sonrası 1732 yılı temmuzunda Reşt şehrini terk ettiler.81
Eğer Rus hükûmeti çabuk davranarak, Kür nehrinden Güneyde Hazeryanı eyaletleri savaşsız İran’a verecektiyse, Osmanlı hükûmeti için “İran işi” adlandırılan durumdan engelsiz çıkmak imkânsız olurdu. İ. Neplüyuyev ve Vışnyakov İstanbul’dan haber veriyorlardı ki, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkim çevreleri fazla uzamış savaştan yorulsalar bile İranlılara Tebriz’i vermekten sakınıyorlardı.82 Bu da bir rastlantı değil ki, Bağdatlı Ahmet Paşa’nın Şah temsilcisiyle imzaladığı antlaşma metni bir kaç kez görüşüldü.
Ahmet Paşa’nın barış imzalamak üzere malumatı Sultan sarayında 24 Ocak / 4 Şubat / 1732 tarihinde alındı. Aynı günde Tebriz hâkimi Ali Paşa’nın mektubu da geldi. O kesin olarak Tebriz’in İran’a verilmesine karşı çıkıyordu. O, bildiriyordu ki, bu karar tehlikeli sonuçlar verebilir, zira, onun savaşçıları 1725 yılında Tebriz’in ilk kez zaptı sırasında olduğu gibi ev ve toprakları ele geçirip benimsemeyi başarmışlar. Bilindiği üzere, Sultan III. Ahmed’in zamanında Tebriz şehri 1730 yılında Şah’a geri iade edildiğinde, orada bulunan yeniçeriler de evsiz, topraksız kaldığında ayaklanmıştılar, bu olay da 1730 yılı İstanbul isyanı için kışkırtma nedeni olmuştur. Ali Paşa’nın düşüncesine göre Tebriz’in İran’a geri verilmesi Osmanlı koşunlarının öfkesine, kızmasına neden olabilir.83
Şubat’ın ortalarında divânın geniş çapta toplantısı düzenlendi. Toplantıya İmparatorluğun 60 kişilik yüce zatları katılıyordu. Bu divânda Ahmet Paşa kendisinin İran temsilcileri ile imzaladığı antlaşma üzerine bilgi verdi. Divân üyelerinin sayıca çoğu bazı tereddütler sonrası barış imzalanmasına razılıklarını bildirdiler. Sultan divâna katılan kişilere bu karar üzerine kendilerinin tâbiliklerinde bulunanları haberdar etmeyi ve onların gensorularını da açıklamak ödevi verdi. Müftü fetva ilân etti, aynı fetva işgâl olunmuş toprakların şartların gerektirdiği halde geri iade edilmesine izin veriyordu.84
İstanbul’un nüfusu da barış imzalanmasından memnun idi, çünkü, kendi dindaşlarına karşı üzücü savaşı hiç kimse sürdürmek istemiyordu. Sultan sarayı’nda Tebrizde yerleşen koşunun nasıl tepki göstereceğini bekliyorlardı, bu nedenle de barış imzalanması üzerine resmî bir haber yok idi.85
Osmanlı Sarayı’nın Tebriz’in verilmesi meselesinde özenmesinin nedeni vardı. Tebriz’de 1730 yılı ayaklanmasına katılanlar içerisinde bir kaç “serdengeçti”86 bulunuyordu ki, onların çoğu takipten kurtularak buraya koşmuşlardı. Aynı bu “serdengeçtiler” Tebriz verilmesi sonrası kendilerini metropol’a /baş ülke’ye/ götürüp, 1730 yılı isyanı’na katıldıkları için kendilerine divân tutulacağını, yâni cezalandırılacaklarını düşünüyorlardı. Bu yüzden de aynı “serdengeçtiler” şehrin Şah koşunlarına teslim edilmesine engel olmak için yine de Tebriz’de ayaklanmak istiyorlardı. Fakat onların niyetlerinden haberdar edilen Ali Paşa önceden kendisine sadakatli yeniçeriler ve diğer koşunları toplayarak serasker heyetinde yerleşen ayaklananları kuşatıp kendilerini katletti. Bir şekilde kurtulan Ali Paşa çabuk komşu arazide bulunan Kızılbaş Hanlarına haber verdi ki, onlar şehre dahil olabilirler. Böylece, Tebriz tahvil verildi. Ali Paşa ise kendi koşunlarını Araz nehrinden Kuzey’e çekti ve onları İrevan’da yerleştirip, kendisi İstanbul’a gitti.87
İran ve Osmanlı İmparatorluğu arasında barış fazla sürmedi. Horasan’dan dönen Tahmasib Kulu Han/Nadir, Ahmet Paşa ve Şah temsilcisi arasında imzalanmış antlaşmayı tanımaktan vazgeçti. Daha 1732 yılının yazında II. Tahmasib Türk hâkim çevrelerine haber verdi ki, Nadir Han kendisine tâbi olmaktan vazgeçerek, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı silâhlanmaktadır. II. Tahmasib Osmanlı Sarayı’nı genel çabalar harcayarak bu “münakaşa çıkarana” boyun eğmeye çağırdı. Fakat Osmanlı hükûmeti II. Tahmasib’e inanmadı, Şah Nadir’in uğursuzluğu takdirinde Osmanlı İmparatorluğu ile barışı korumak için ikili oyun oynadığını sandı.88
Osmanlı hükûmeti İran ordusunun beklenilen saldırısını defetmek için ciddi askerî hazırlıklara başladı. 2/13/Haziran 1732 tarihinde 10 kapıcıbaşı emir üzere tüm Asya eyaletlerine gönderildi ki, tüm Paşaların kendi koşunları ile 11 gün zarfında Suriye’den Bağdat’a, Anadolu’dan İrevan ve Gence’ye gitmeleri öngörülmüştü. İtaat etmeyenleri idam cezası bekliyordu. Serasker Ahmet Paşa Bağdat’ta sağlanıldı, Gence’ye geçmiş sadrazam Osman Paşa, Tiflis’e ise Şahin Mehmet Paşa tayin olundu.89
19/30 Ağustos 1732 yılında Ali Paşa İstanbul’dan Şemahi’ye, Şemahi ve Gebele’de kalelerin kuvvetlendirilmesi üzere harçlarını ve Surhay Han’ın savaşçılarına ücret dağıtmak için 200 kese para, keza 200 çuval kılıç ve diğer silâh getirdi.90
Bu arada II. Tahmasib’le Nadir arasında savaş şiddetlendi. Kaydetmek gerekiyor ki, Rus hâkimiyet çevrelerinde bu münakaşanın açıkça silâhlı mücadeleye dönüşmesi istenmiyordu, düşünüyorlardı ki, silâhlı mücadele başlarsa İran ciddi surette yıpranır, zayıflayabilir ve yeniden Osmanlı İmparatorluğu’nun tutumunun kuvvetlenmesiyle biter.91
Rus rezidenti S. Avramov’un verdiği bilgilere göre, 22 Ağustos / 2 Eylül 1732 tarihinde Nadir II. Tahmasib’i tutuklamış ve 3 aylık oğlunu III. Abas adı ile Şah,92 kendisini ise hükümdar vekili ilân etmiş.93 O’nun 19 Eyül 1732 tarihli malûmatında da aynı olayları şöyle tasvir ediyor: 15/26 Ağustos 1732 tarihinde Nadir 30 bin seçkin askerle İsfahan’a yaklaşıp şehir civarında bulunan Şah bahçesinde ordugâh kurmuş, üçüncü gün ise Şah’la görüşmüştür. Galiba Nadir’in niyetini anlamış Tahmasib, O’na karşı soğuk davranmıştı. Bir zamanlar Nadir, Şah’a yakın olan bir kaç hizmetçisini tutuklamış. 21 Ağustos/1 Eylül akşamında Tahmasib tutuklananları serbest bırakmak amacıyla Nadir’e gelirken, Nadir O’nun kendisini de hapsetmişti.94
22 Ağustos/2 Eylül tarihinde kurmaya gelerek tüm hanları, binbaşı ve yüzbaşıları çağırarak, Tahmasib’in “ahlâkı bozulmuş sarhoş” ve binlerce kızılbaş’ın mahvedildiği Hemedan dolaylarındaki muharebede suçlu olduğunu söylemişti. Hanlar susuyorlardı, sonra Heratlı Rehim Han ve daha iki Han Nadir’in II. Tahmasib’i tahttan indirmek niyetini beğendiler. Bundan sonra Şah’ı getirdiler ve Nadir’in emriyle O’nun başından taç ve mendilli tüyü aldılar. Şah hâkimiyetinin bu sanlarını öperek, Nadir onları kendi yakınına koydu. Bundan biraz sonra Şah’ın erkek çocuk doğurmuş eşi getirildi, taç ve mendilli tüy kendisine sunuldu. Mühür yapanı çağırarak, O’na üzerinde Şah Abas’ın ismi bulunacak yeni bir mühür yapmayı emrettiler. Dînî temsilciye yeni Şah’ın adına hutbe okumayı emrettiler. Onlar böyle bir bahaneyle Ay takvimi üzere ayın 17’sine kadar (Yani, Miladi tarihe göre 28 Ağustos - 8 Eylül’e kadar) beklemesini rica ettiler ki, güya bugün pek elverişli bir gündür.95 28 Ağustos / 8 Eylül’de Nadir koşunla İsfahan’a girdi ve Şah Sarayı’na yerleşti. Tahtta Şah’ın 3 aylık oğlunun bulunduğu çok zengin süslenmiş beşik vardı. Beşiğin yanıbaşına küçük mendil, kalem ve kılıç koydular. Nadir hanları, binbaşıları, yüzbaşıları ve yüce din adamlarını çağırarak, onları Şah III. Abbas’ın tahta oturması ile ilgili kutladı ve Şah’ın adına toplananlara “pahalı bahşiş” verdi.96 II. Tahmasib’i Meşed’e sürdüler, orada O’nun gözlerini kör ettiler.97
Böylelikle, hâkimiyet tamamen Nadir’in eline geçti. O, devleti sınırsız yetkili hükümdar olarak yönetiyordu. Az bir zaman içinde Nadir resmen Şah adını kabul etmek ve başına taç takmak kararını aldı. 1736 yılı şubatının sonları - martın başlarında devletin her bir köşesinden temsilcilerin toplam 100 bin kişiyi Azerbaycan’ın Muğan Kırı’na toplayıp, küçükyaşlı III. Abas’ı resmî olarak tahttan indirdi ve kendini Şah ilan etti.98 Böylelikle, Safevîler Hanedanı’na resmen son verildi.
Bundan sonra İran’ı girdiği ekonomik bunalımdan kurtarmak, hazneyi doldurmak ve kendisine özen göstererek savunmuş feodalleri zengin yapmak, hem de bir fatih olarak ün kazanmak arzusu ile Nadir Şah dış seferlere başladı. 1737 yılında Herat’ı ve Gendehar’ı zapt etti.99 Sonra Hindistan’a askerî seferde bulundu. Nadir Şah Hindistan üzerine yola koyulurken büyük oğluna söylemişti ki, bu seferde mahvolarak geri dönmeyebilir, bu sırada ise II. Tahmasip ve çocukları da tahta çıkmak iddiasında bulunabilirler. Bu tehlikenin atlatılması için Nadir Şah oğluna II. Tahmasib’i ve oğullarını öldürmesi tavsiyesinde bulunmuş, oğlu da Nadir’in tavsiyesini yerine getirmişti.100
Böylece, Safevîler Hanedanı’nın erkek üyeleri tümüyle katledildiler. Bu da bir gerçek ki, sonraları - XVIXVII. yüzyılın 40’lı yıllarında ve hatta 80’li yıllarda bile “sahte Safevî Şehzadeleri”, “Sam mirzeler”, “Sefi Mirzeler” meydana çıkarak, güya mucize sonucu kurtulan Safevî Şehzadeleri olduklarını iddia etmişler. Fakat onlardan hiçbirinin doğrudan doğruya Safevî Hanedanı’na mensup bulunduğu kanıtlanamamıştır.
1 Esai Xasai Djalalyan, Kratkaya İstoriya Stranı Albanskoy/1702-1722qq., Eski Ermeni dilinden çev. T. İ. Grigoryan,. ön sözün yazarı ve baskı için derleyen: Z. M. Bünyatov, s. 18-20, Bakü 1989 (Alban Ülkesi’nin Kısa Tarihi 1702-1722 Yılları).
2 Mikluxo-Maklay N. D., “İz İstorii Afganskogo Vladıçestva v İrane 20-ye godı XVIII veka”, Uçyonnıye Zapiski, LGU, 1954, N: 179, seriya vostokoved. nauk, vıp. 4, s. 138 (Iran’da Afgan Ağalığı Tarihi’nden, XVIII. Yüzyıl’ın 30’lu Yılları, LDU’nin İlmi Notları, Şarkşinaslık İlimleri Serisi, s. 138.
3 Djalalyan E. X., a.g.e., s. 20.
4 Aliyev F. M., Antiiranskie Vıstupleniya i Borba Protiv tureskoy 0kkupasii v Pervoy Polovine XVIII veka, (XVIII. Yüzyılın Birinci Yarısında Azerbaycan’da İran Aeyhine Çıkışlar ve Türk İşgaline Karşı Mübarize, Bakü 1979, s. 16-17.
5 Djalalyan E. İ., a.g.e., s. 36.
6 Kratkiy İstoriçeskiy Vzglyad na Severnıy i Sredniy Dagestan do Uniçtojeniya Vliyaniya Lezginov na Zakavye. Otrıvok iz rukopisi podpolkovnika Neverovskogo (Lezgilerin Kafkas’da Etkisinin Mahvedilmesine Kadarki Dönemde Kuzey ve Orta Dağıstan’a Kısa Tarihi Bakış: Albay-Teğmen Nevrovski’nin el yazısından bir kısım), Sankt-Petersburg 1848, s. 9-10.
7 Arxiv Vneşney Politiki Rossiyskoy Imperii (AVPRİ), fond 77, snoşeniya Rossii s Persiey (SRP), opis I 1721 god, delo I, listı 34-35 (Rusya İmparatorluğu’nun Dış Siyaset Arşivi, 77 sayılı fond (Rusya’nın İran’la münasebetleri), siyahı I, 1721 Yılı, dosya 1, s. 34-35).
8 Tamay A., “Vosstaniye 1711-1722 gg. v Azerbaydjane”, Uçyonıe Zapiski Instituta İstorii, Yazıka i Literaturı İmeni G. Sadası Dagestanskogo Filiala Akademii Nauk SSSR, tom. 3, Maxaçkala 1957 (“Azerbaycan’da 1711-1722 Yılları İsyanları”, SSCB Bilimler Akademisi Dağıstan Filialının G. Sadası Adına Bağlı Tarih, Dil ve Edebiyat Enstitüsü’nün İlmi Haberleri, 3. Cilt, s. 87.
9 Mamedov G. İ., “Kyme Bedreddinzade alibeya”, statya I, İzvestiya An Azerbaydjanskoy SSR, Seriya İstorii, Filosofii i Prava, (“Bedreddinzade Ali Bey’in ‘Kaimesi’”, I. makale, Azerbaycan SSR Bilimler Akademisi Tarih, Felsefe ve Hukuk Serisi, 1988, N: 3, s. 75; P. G. Butkov da Şirvan isyancılarının Erdebil şehrini aldıklarını tasdik edir; Butkov P. G., Materialı Dlya Novoy İstorii Kavkaza s 1722 po 18030, (1722 Yılı’ndan 1803 Yılı’na Kadar Kafkas’ın YeniTtarihi Üzre Materialler, SPB, 1869, I. Kısım, s. 9).
10 Mikluxo-Maklay N. D., a.g.e., s. 139-140.
11 Osmanlı-İran-Rus ilişkilerine ait iki kaynak; Petros di Sarkis Gilanent’zin Kronolokgi, Türk Diline çev.: G. Andreasyan, İstanbul 1874, s. 14.
12 Mikluxo-Maklay N. D., a.g.e., s. 141.
13 Bkz.: Aliyev F. M., a.g.e., s. 39-45.
14 AVPRİ, F, 77 (SRP), op. 1722 q., d. 6, ç. I, 11. 47 ob. 48; Dogovorı Rossii s Vostokom. Politiçeskie i Torgovıe, Sobral i İzdal T. Yuzefoviç, SPb-1869 (Rusya’nın Doğu ile Mukaveleleri, Siyasi ve Ticari Mukaveleler., T. Yuzefobiç toplamış ve yayınlamıştır., s. 186-187.
15 Rossiyskiy Gosudarstvennıy Arxiv Drevnix Aktov (RGADA), F. 4 (Gosarxiv), d. 51, 1. 7 (Rusya Eski Aktlar Merkezi Devlet Arşivi).
16 A.g.e.
17 AVPR, F. 89, Snoşeniya Rossii s Tursiey (SPT), op. I, 1724 q., d. 8, L. 68 (Rusya’nın Türkiye ile Münasebetleri).
18 J. von Hammer-Purgstale, Wekke, I. Band. 7, Gesehite des Osmenishen. Reicher. Grac (Austriya), 1963, I. huc., s. 303.
19 Mustafazade T. T., Azerbaydjan i Russko-Tureskie 0tnoşeniya v Pervoy Treti XVIII veka (XVIII Yüzyılın Birinci Gerinesinde Azerbaycan ve Rus-Türk Münasebetleri), Bakü 1993, s. 78-83.
20 AVPRI, F. 89 (SRT), op. I, 1725, d. 6, L. 258.
21 Leviatov V. N., a.g.e., s. 88; Aliyev F. İ, a.g.e., s. 75.
22 Hammer J. F., a.g.e., VII s., 2 his., s. 325.
23 A.g.e.
24 Çelebizade Asim İsmail, Tarih-i Çelebizade “Tarih-i reşid Efendi”. İstanbul 1153 hicri (1740 M. ), liste, 76.
25 Hammer J. F., a.g.e., VII s., 2 kısım, s. 326.
26 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I, 1725 q., d. 5, L. 365.
27 RGADA, F. (Kabinet PetraI), otdelenie (Şöbe) II, kniga (kitap) 74, L. 849.
28 AVPRI, F. 89 (SRD), op. I, 1726 q., d. 6, LL. 154 ob. -155.
29 Tarihte Türk-İran İlişkileri, Em. Tümg. Muzaffer Efendi tarafından yazılmış Broşür, Ankara 1976, s. 115.
30 Sbornik Imparatorskogo Rossiyskogo İstoriçeskogo Obşestva (Rusya Imparator Tarih Kurumu’nun Külliyeti) SİRRİO, cilt 55, s. 18, 124.
31 A.g.e.
32 Rossiya, Zakavkazye i Mejdunarodnie 0tnoşeniya (Rusya, Kafkaslarötesi ve Uluslararası İlişkiler), Moskova 1966, s. 42.
33 Zapiska Barona A. İ., “Ostermana o Politiçeskix 0tnoşeniyax Rossii v 1726 q.”, Russkiy Vestnik, Baron A. İ., Ostermanın Rusya’nın 1726 Yılı İlişkileri Üzerine Not’u”, Rus Haberleri, 1841 Yılı., Cilt: 2, s. 151-152.
34 Muhammed Hecazi Holase-ye Tarih-e İran/ta engeraz gacariyye, Tahran 1335 hurşudi, 1957 Miladi, s. 180.
35 Tahmas Kulu Han’ın Tavarihi, İstanbullu Tanburi Aritin tarafından Osmanlı Elçişi ile Acemistan Yolculuğunda Yazılmış, Ankara 1942, s. 332.
36 RGADA, F. 15, d. 37, ç. 3, L. 332.
37 RGADA, F. 15, d. 37, ç. 3, L. 382.
38 A.g.e., Liste 225 arka yüzü.
39 AVPRI, F. 89/SRT/, op. I, 1726 qi., d. 5, L. 76.
40 Osmanlı-İran-Rus ilişkilerine ait iki kaynak; 2. Nadir Şah Devrine ait Bir Anonim Kronoloji (Hazırlayan: G. Andreasyan), Istanbul 1974, s. 67.
41 Nammer J. F., a.g.e., VII. cilt, II. kısım, s. 336; a.g.e., IV. c., 184.
42 Hammer J. F., a.g.e., VII. cilt, II. kısım., s. 339; Uzunçarşı İsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, IV. Cilt, I. Kısım, Ankara 1956, s. 186.
43 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I, 1730-1732 qq., d. 10, L. 26 i ob.
44 Mikluxo-Maklay N. D., a.g.e., s. 91.
45 Arunova M. R., Aşrafyan K. Z., Gosudarstvo Nadir Şaxa Afşara, Oçerki 0bşestvennıx 0tnoşeniy v İrane v. 30-40-x godov XVIII veka, (Nadir Şah Afşar’ın Devleti, XVIII. Yüzyılın 30-40’lı Yıllarında İran’da Sosyal İlişkilerin İçerikleri), Moskova 1958, s. 59.
46 A.g.e., s. 59-60.
47 Butkov P. G., a.g.e., I. kısım. s. 107.
48 Arunova M. R., Aşrafyan K. Z., a.g.e., s. 60.
49 Butkov P. G., a.g.e., S. 101-103.
50 Arunova M. R., Asirafyan K. Z., a.g.e., s. 60.
51 Uzunçarlışı İsmail Hakkı, a.g.e., s. 218-219.
52 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I, 1731 q., d. 14, LL. 6 ob. -7.
53 Butkov P. G., a.g.e., I. kısım., s. 104-105.
54 Danişmend İsmail Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, IV. Cilt, İstanbul 1956, s. 18.
55 Butkov P. G., a.g.e., I. kısım., s. 105.
56 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I, 1731 q., d. 12, L. 6.
57 AVPRI, F. 77(SRP), op. I, 1730 q., d. 14, LL. 134-135.
58 İvanov M. S., Ocerki Istorii Irana, (Iran Tarihinin Denemesi), M. 1958, s. 95.
59 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I, 1730, d. 14, L. 159 ob; 249, 327 a. y.; a.g.e., 1731 Yılı, d. 6, 1. 231.
60 A.g.e., 1731 Yılı., d. 6, L. 181, 281.
61 AVPRI, F. 89 (SRT), op. I, 1731 q., d. 8 L. 110.
62 A.g.e., L. 405 ve A. y.; Uzunarşılı I. H., a.g.e., 219-221.
63 AVPRI, F. 89 (SRT), op. I, 1731 q., d. 8, L. 405.
64 A.g.e., L. 405 a. y.; Uzunçarşılı I. H., a.g.e., 219.
65 AVPRI, F. 89 (SRT), op. I, 1732 q., d. 7, LL. 8-19.
66 A.g.e., 1731 Yılı, dosya 8, L. 292.
67 A.g.e., 1732 Yılı, dos. 7, L. 41.
68 A.g.e., L. 218 a. y., 241 a. y.
69 A.g.e., L. 141 ve a. y., 218 a. y.
70 A.g.e., F. 77/SR/, op. I, 1730 q., d. 10, LI i ob.
71 A.g.e., dos. 14, L. 53 n. ob.
72 A.g.e., L. 10-14.
73 A.g.e., L. 25.
74 A.g.e., L. 25-25 a. y.
75 A.g.e., L. 33 a. y.
76 Butkov P. G., a.g.e., I. kısım., s. 107.
77 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I., 1730-1733 Yılları, dos. 10. L. 237.
78 A.g.e., 1732 Yılı dos. 5, L. 36-37.
79 A.g.e., L. 37-39.
80 A.g.e., L. 40. a. y.
81 AVPRI, F. 77 (SRP), op. I., 1732 q., d. 3, L. 44.
82 A.g.e., F. 89/SRT/, op. I, 1732 Yılı, dos. 7, L. 142. ve a. y.
83 A.g.e.
84 A.g.e., L. 143 a. y., 144.
85 A.g.e., L. 221 a. y.
86 Serdengeçti-Yeniçerilerden toplanan darbe kuvvetine denirdi.
87 A.g.e., L. 334-335 a. y.
88 A.g.e., F. 77 (SRP), siy. I, 1732 Yılı, dos. 5, L. 44 a. y.
89 A.g.e., 89/SRT/, siy. I, 1732 Yılı Dosya 8, L. 174
90 A.g.e., F. 77/SRP/, siy. I, 1732 Yılı., dos. 6, L. 413.
91 A.g.e., L. 5, L. 248.
92 P. G. Butkova göre bu zaman II. Tahmasib’in oğlu 8 aylıktı; Butkov P. G., a.g.e., I. kısım., s. 114.
93 AVPI, F. 77 (SRP), op. 1732, d. 5, 11. 54; 248; d. 6, 11. 185-186.
94 A.g.e., L. 186 a. y.
95 A.g.e., iş. 6, L. 187 a. y.
96 A.g.e., L. 189 a. y.
97 İvanov M. S., a.g.e., s. 35.
98 Abbas-Kuli Aga Bakixanov, Gyülistan-i İram (Cennet Gülüstanı), Baku 1991, s. 144-145
99 Arnova M. R., Aşrafyan K. Z., a.g.e., s. 64.
100 Tahmas Kulu Han’ın Tevaruhi, s. 45-46.
Dostları ilə paylaş: |