İmam Humeyni'nin Liderlik Tarzı


- Ordunun Şehit Bir Komutanının Hatırası



Yüklə 1 Mb.
səhifə41/46
tarix21.08.2018
ölçüsü1 Mb.
#73752
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   46

3- Ordunun Şehit Bir Komutanının Hatırası,


Şehit General Ali Sayyad Şirazi, İmam’ın yaşadığı dönemde savaşı idare eden üst düzey askeri yöneticilerden biriydi. Onun, İmam’ın yöneticiliğinin çeşitli boyutlarına değindiği bir hatırasını nakletmek yararlı olacaktır. O, şöyle diyor: İmam’a rapor sunduğumuz toplantıların ikisinde her zaman yararlandığım son derece öğretici hususlara tanık oldum. Dönemin cumhurbaşkanı sıfatıyla Ayetullah Hamenei’nin, Meclis Başkanı Haşimi Rafsancani’nin, Devrim Muhafızları Komutanının ve Kara Kuvvetleri Komutanı olarak da benim katıldığım toplantıların birindeydik. Toplantı, İmam’ın küçük odasındaydı. O, bir kanepeye, biz de karşısında halka şeklinde yere oturmuştuk. Şu an raporunu sunma sırasının kimde olduğunu hatırlamıyorum; ama İmam aniden odadan çıktı, bu durum hepimiz için sarsıcı olmuştu. Raporunu sunmakta olan şahıs, yarım kalmış cümlesini tamamlayamamıştı. Ne diyeceğini, kime karşı konuşarak söyleyeceğini bilememişti. Bunun üzerine söze ilk başlayan Sayın Haşimi Rafsancani oldu. O, “Efendim, rahatsızlandınız mı?” diye sordu. İmam hızla döndü ve kesin bir sesle “Hayır! Namaz vaktidir” dedi.[1]

Görüldüğü gibi İmam, yöneticiliğinde ilahi değerlere son derece bağlıydı. Değerlere ilişkin disiplinlere son derece özen gösterirdi. Planlamalarında, güçlerin örgütlenmesinde İslami değerlerin hâkim olmasına inanırdı. Bunları da kendi emri altında olanlara öğretir, onlardan özel hayatlarını ve iş hayatını ilahi değerlere göre tanzim etmelerini isterdi.

Şehid Sayyad Şirazi, İmam’ın yöneticiliğinin diğer bir boyutunu da İmam’ın imkânları en iyi şekilde kullanması olarak görüyordu. O, bu konuda şu hatırasını naklediyor: Ne zaman olduğunu tam olarak hatırlamıyorum, ikinci toplantıda bizler İmam’a raporlarımızı sunuyorduk. O dönemde Beni Sadr çekilmişti ve cepheler, Hizbullahi arkadaşlarımızın eline geçmişti. Cephelerin yeniden canlılığına kavuşması için Beni Sadr’ın bozduğu tüm işleri düzeltmemiz gerekiyordu. Komutanlardan her biri, sunduğu raporunda geri kalmışlığı ve durgunluğu bir şekilde izah etmeye çalışıyor, yoklukları, eksikleri öne sürüyordu. İmam, aniden tüm konuşmaları kesti ve şöyle buyurdu: “Şunu aklınızdan çıkarmayın, sizin bir şeyiniz yok veya onların var… Sizin adamlarınız var, insanlar üzerine hesap yapın.”[2] İmam’ın yöneticilik tutumuyla veya dostlarının zor ve sıkıntılı durumlardaki şikâyetlerine yönelik sözleriyle ilgili yapılacak mantıklı bir tahlille denilebilir ki onun insan kaynaklarına ciddi bir teveccühü vardı. Bunu takipçilerine belirterek onlara mevcut kaynaklardan yararlanmalarını hatırlatıyordu. Yukarıda geçenlerden genel bir sonuç çıkarılarak denilebilir ki öncelikle İmam’ın yöneticiliğinde değerlere ve değerlere ilişkin disipline riayet etmek, üzerinde önemle durulan bir şeydi. Liderin değerlere olan inancı, takipçilerinin davranışlarını etkileyecektir. İkinci olarak İmam’ın yaklaşımında insan kaynaklarının yönetimi yüksek bir yere sahipti. Örgütlenmelerde insani etken olarak insanların varlığı işlerin yürütülmesi bakımından hayati öneme sahiptir. Ayrıca yaratıcı yöneticiler, sıkıntılı durumlarda mevcut imkânları dikkate alır ve onlardan en iyi şekilde yararlanır.

[1]      Bkz. Age. c. 3, s. 310

[2]      Age. S. 311, 312

4- Bir Askeri Komutanın Hatırası


İmam’ın liderliği dönemindeki üst düzey komutanlardan biri de Sayın Muhsin Rızai idi. Öyle görünüyor ki İmam’ın yöneticiliğine ilişkin onun sözleri de işitilmeye değerdir. O, şöyle diyor:

İmam Humeyni, her zaman analize dayalı bir bakışla komuta ederdi. Onun analizi şöyleydi: Bütün güçlerin komutanı Allah’tır. O, bu yaklaşımıyla komuta edenleri ve komuta edilenleri baki olan Allah’ın gücüyle buluştururdu. Devrim Muhafızı kardeşlere her zaman tavsiyesi şuydu: Devrim Muhafızları Ordusu bir mescittir. Herhangi bir kardeşimiz Devrim Muhafızları Ordusu’na girdiğinde bir mescide girdiğini düşünsün.

Komuta hiyerarşisi bakımından güçlerin örgütlenmesi atmosferi, bir kültürel atmosferdi. Tamamen manevi ve ilahi bir fezaydı. Bu sebeple de o, maneviyata dikkat ettiği kadar hiyerarşik disipline de dikkat eder, bunları birbirine aykırı görmezdi. Disiplini, ödülü ve cezayı da bu çerçevede görür, manevi ve kültürel meseleleri de bu doğrultuda ele alırdı. Binaenaleyh emri altında olanlara yönelik tavrını bu analitik yönteme göre belirlemişti.

Yüksek Savunma Kurulu toplantılarında İmam’a muhtelif görüşler sunulurdu. O da ya yol göstericiliği yapar veya kesin emirler verirdi. Bütün bunlarla birlikte İmam daima komutanların kararlarını kendilerinin almasından yanaydı. Yalnızca çok hassas gelişmelerin ortaya çıktığı meselelerde ya da komutanların İmam’dan ruhi güç almaya ihtiyaç duyduğu anlarda müdahale ederdi.[1]

Devrim Muhafızları Komutanının sözlerinden anlaşılıyor ki İmam kurumlarının personeline o kurumlara kutsallık ve temizlik verecek şekilde davranıyordu. O, kurumların örgütlenmesine manevi bir atmosferin eşlik etmesini istiyordu. Alt düzeydeki yöneticilere karar yetkisi veriyor, taktiksel meselelere müdahale etmiyordu. Açıktır ki liderin taktiksel meselelere müdahale etmemesi, yöneticiler için anlaşılır bir şeydir çünkü bu şekilde birçok yönetici yetiştirilebilir.

Sayın Rızai, İmam’ın savaşa müdahalesi konusunda şöyle diyor:

İmam’ın savaştaki müdahalesi özellikle stratejik bir müdahaleydi. Yani o, savaşın stratejisini kontrol edip yönlendiriyordu. Taktiksel meselelere müdahaleden sakınıyor, askeri politikayı açıklıyor, ayrıntılara müdahale etmiyordu. İmam Humeyni, yalnızca askeri politika aşamasına giriyor, ötesine geçmiyordu. Bunun sebebi de onun komutanlarının gücüne güvenmesiydi. O, emri altındakilere güvendiğini gösteriyordu. Gençlerimiz arasında o büyük gücü ortaya çıkaran da işte bu ruhtu. İmam, güvensizlik göstermediği gibi aksine her zaman bizi teşvik ederdi. Savaş dönemi boyunca, hatta zorlu ve olumsuz şartlarda bile hiçbir komutan İmam’dan herhangi bir uyarı işitmedi.[2]

Bir lider veya yönetici, takipçilerine güvenmezse; MC Gregor’un X varsayımına göre o, personelini bir makine, tembel ve sorumsuz görüyor demektir. Fakat eğer personeline güvenirse Y varsayımına göre onları, sorumluluk kabul eden kimseler olarak farz etmiş olur.

Şimdi bakalım İmam, insanlar konusunda hangi varsayıma sahiptir ve kendi güçlerini nasıl değerlendirmektedir?

Şurası kesin ki İmam, insanlara Allah’ın halifesi gözüyle bakıyor, onu sorumlu görüyor ve değer veriyordu. Nitekim komutanlığı ilahi komuta ile irtibatlı görüyor ve emri altındakilere güveniyor ve kararları onlara bırakıyordu.

Genel bir sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki İmam Humeyni’nin yöneticiliğinde söz konusu olan parametreler ve İmam’ın müdahalelerinin önemli özellikleri dikkate alındığında, onun eliyle tamir edilmiş yöneticilik sistemi ile bugünün dünyası olarak isimlendirilen diğer yöneticilik sistemleri arasındaki ciddi farklar olduğu görülür. Çünkü İslami örgütlenmelerde insanlar önemli bir eylem unsuru olarak görülmekte ve onları bir makine gibi gören bakış açısı reddedilmektedir.

Ayrıca dini değerler düzeni, kurumlardaki etkin güçlerin davranışlarına hâkimdir ve ilahi değerlerin kurumsallaştırılması İslami kurumların üst düzey yöneticilerinin özen gösterdiği bir şeydir. Bu tür bir yöneticilikte halk ve ilahi motivasyon bir arada kabul edilmekte ve motivasyonu maddi şekilden çıkarak manevi bir çehre kazanmaktadır. Güçlerin örgütlenmesinde hiyerarşiye önem verildiği gibi ondaki maneviyat meselesi ve samimiyet ruhu zirvedeki yerini korumaktadır. Güçler, komutana kutsal ve temiz bir halle bakmakta onu itaat edilmesi vacip olan büyük liderin halefi olarak görmektedir. 



[1]      Bkz. Age. C. 3, s. 116, 117

[2]      Age. S. 117, 118

Yüklə 1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   46




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin