İmam suyuti



Yüklə 1,55 Mb.
səhifə9/23
tarix31.05.2018
ölçüsü1,55 Mb.
#52244
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   23

FASIL

Varid olan hadislerden yüksek sesle zikretmekte bir kerahiyet olmadığı anlaşıldı. Bilakis işaret ettiğimiz gibi açık bir şekilde müstehab veya lüzumlu olduğuna delalet etmektedirler. Buna zıt olan şu hadise gelince:


خير الذكر الخفي
Zikrin hayırlısı gizli olanıdır” 136 ;
Bu çelişki Kur’an’ın yüksek sesle okunması, alçak sesle okunması hakkında da vardı tıpkı gizli sadaka da olduğu gibi. Nitekim Nevevi , bunların arasını Şöyle bulmuştur; “Riyadan korkulan yerde , namaz kılanlara eza verecekse veya uyuyanları rahatsız edecekse gizli okuma efdaldir. Bunun dışındaki durumlarda cehri olanı faziletlidir. Bu amelin faydaları dinleyenlerin çokluğuyla artar. Şüphesiz bu okuyanın kalbini uyandırır, düşüncesinde himmetini toplamasına vesile olur, uykuyu def eder, gayreti artırır. Bazıları dediler ki; “Bazılarına cehri kıraat, bazılarına gizli kıraat müstehab olur. Cehri kıraatle ünsiyet eden cehri okur, sessiz okumakla müsterih olan sessiz okur.” Zikir hakkındaki tafsilat da böyledir.137
Eğer dersen ki; “ Allah Teala buyuruyor ki; “...İçinden yalvararak ve korkarak aşikare olmayan bir sesle Rabbini zikret...”(Araf 205)”
Derim ki; “Bu ayet hakkında üç vecihten cevab vereceğim;
Birincisi; şüphesiz bu ayet İsra suresi 110. ayeti gibi Mekke döneminde nazil olmuştur. Allah Teala İsra suresi 110. ayetinde; “...Namazında sesini pek yükseltme, çokda alçaltma...” buyuruyor. Nebi Aleyhis selam’a bu ayet nazil olduğunda Kur’an’ı cehri okuyor, Müşrikler işitip Kur’an’a sövüyorlardı. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu ve sedd-i zerayi (yani kötülüğe mani olmak) olarak terk edildi. Tıpkı putlara sövmenin nehyedilmesi gibi.
Nitekim Allah Teala’nın kavlinde; “Müşriklerin Allah’ tan başka taptıkları şeylere sövmeyin ki, onlarda cahillikte ileri gidip Allah’ a sövmesinler” (En’am 108) buyuruyor. İbni Kesir’in Tefsirinde işaret ettiği gibi138 bu mana zail oldu.

İkincisi; Müfessirlerden bir grup, Onlardan Abdurrahman Bin Zeyd Bin Eslem, - ki İmam Malik’in şeyhidir139 - ve İbni Cerir (Taberi), bu ayeti okunan Kur’an’dan ibret alınmasına hamletmişlerdir. Bu sıfat üzere Kur’an’a ta’zim olarak içinden anmasını, alçak sesle zikre devam etmesini emretmiş ve şu kavli ile bunu takviye etmiştir; “Kur’an okunduğunda dinleyin ve susun...” (Araf 204)140 Derim ki; şüphesiz bu, Kur’an’ı huşu ile dinlemek için emredilmiştir. Lisan ile susması ancak, kalbiyle zikre devam etmesi emredilmiştir, ta ki gafillerden olmasın. Nitekim ayet şöyle biter; “...Gafillerden olma


Üçüncüsü; Sufilerin dediği gibi “Bu ayet kamil ve mükemmil olan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e hastır. Ondan başkaları vesveselere, fena düşüncelere maruzdur. Bunların def’i için Cehri zikrin şiddetli tesiri ile emrolunmuşlardır.” Derim ki; Bu kavli Bezzar’ın Muaz Bin Cebel radıyallahu anhden tahric ettiği hadis destekler;
من صلى منكم بالليل فليجهر بقراءته فإن الملائكة تصلى بصلاته و تسمع لقراءته، وإن مؤمني الجن الذي يكونون في الهواء و جيرانه معه في مسكنه يصلون بصلاته و يستمعون قراءته و إنه ينطرد بجهره بقراءته عن داره و عن الدار التي حوله فساق الجن و مردة الشياطين
“Rasulullah aleyhis salatu vesselam buyurdu ki, “Kim gece namaz kılarsa cehri okusun. Şüphesiz Melekler onunla namaz kılarlar ve kıraatini işitirler. Şüphesiz havada Bana iman eden cinlerden komşuları vardır ve evinde onunla namaz kılarlar ve kıraatini işitirler. Ve o cehri kıraati ile evinden fasık cinleri ve şeytanları kovar.”141
Eğer dersen ki; “Lakin Allah Teala; “Rabbinize yalvararak gizlice dua edin. Çünkü Allah haddi aşanları sevmez.”(Araf 55) buyuruyor. Buradaki haddi aşmayı duayı cehri olarak yapmak olarak tefsir etmişlerdir.”
Derim ki; Buna iki yönden cevab vereceğim; birincisi; bunun tercih edilen tefsiri, emrolunan şeyde haddi aşmak, veya şer’i aslı olmayan bir dua ihdas etmektir. Bunu İbni Mace ve Hakim’in sahih kaydıyla Müstedrek’te Ebu Niame’den rivayet ettikleri şu hadis destekler; “Abdullah Bin Mugaffel (radıyallahu anh) oğlunun; “Allahım Senden cennetin sağında beyaz bir köşk istiyorum” dediğini duyunca; “Peygamber Aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu işittim;
سيكون في هذه الأمة قوم يعتدون في الدعاء
“Bu ümmette duada haddi aşanlar olacaktır.”142 İşte bu sahabenin tefsiridir ve bunda muradı en iyi bilen onlardır. İkincisi; bu ayet dua hakkında olup zikir hakkında değildir ve duanın sessiz olmasının fazileti icabete daha yakın olması bakımından kendine hastır. Nitekim Allah Teala; “Hani Rabbine gizlice seslenmişti” (Meryem 3) buyuruyor. Buradan namazda istiaze (sığınma)nın gizli yapılmasının müstehab olması ve bunun dua hakkında olduğu ittifakla kabul edilmiştir.
Eğer dersen ki; “Fakat İbni Mes’ud radıyallahu anh’tan mescidde yüksek sesle tehlil eden bir topluluğa; “Sizi ancak bid’atçılar olarak görüyorum” dediği ve onları mescidden çıkardığı rivayet edilmiştir.”

Derim ki; İbni Mes’ud radıyallahu anh’den gelen bu haberin sened beyanına ihtiyacı vardır. Hadis hafızı imamlardan hangisi kitabında bunu zikretmiştir? 143

Eğer sabit olduğu takdir edilirse takdim ettiğimiz birçok sahih hadise muarızdır ve çelişki durumunda onlar buna tercih edilir. Sonra, İbni Mes’ud (R.A) un onları zikretmeleri sebebiyle inkar etmiş olduğu söylenemez. İmam Ahmed Bin Hanbel, Kitabuz Zühd’ de;
Hüseyn Bin Muhammed, - Mes’udi, - Amir Bin Şakik, - Ebu Vail senedi ile; “Abdullah’a iftira ediyorlar, eğer zikrullahtan men etseydi, onların yanına zikretmek için oturmazdı.” 144
(imam Ahmed’in Zühd adlı eserinde bu rivayet yoktur! Suyuti’nin cehri zikre delil olarak sunduğu rivayetler ise, onu desteklemez! –mütercim-)
Ve İmam Ahmed Zühd’de Sabit elBünani Radıyallahu anh’den tahric ediyor;
إن أهل ذكر الله ليجلسون إلى ذكر الله و إن عليهم من الآثام أمثال الجبال و إنهم ليقومون من ذكر الله تعلى ما عليهم منها شيء
“Eğer zikir ehli zikrullah için dağlar kadar günahla otursalar, kalktıklarında bunlardan üzerlerinde bir şey kalmaz.”145

Mütercimin Notu:
İmam Şatıbi der ki; “Kendilerinin tasavvufçuların yolundan gittiklerini iddia edip “fakirler” diye şöhret bulan bir topluluk hakkında soru soruldu. Bunlar bazı geceler toplanıyorlar, tek bir ağızdan koro halinde cehri zikir yapıyorlar, sonra gecenin sonuna kadar musiki ve raksa dalıyorlar. Fakih diye bilinen bazı kişiler de onlarla beraber bulunuyorlar ve bu yolu gösteren şeyhlerin peşlerinden gidiyorlar. Bu caiz midir?

Cevap olarak denildi ki; bunların hepsi sonradan uydurulmuş bidatlerdir ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabının ve güzellikle onları takip edenlerin yoluna muhaliftir. Allah Azze ve Celle yarattıklarından dilediği kimseleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ve ashabının yolundan yararlandırmaktadır.

Sonra bu cevap çeşitli beldelere ulaştı ve bu bidatleri işleyenlerin üzerine kıyamet koptu. Tarikatlarının silinip yok olacağından ve menfaatlerinin kesileceğinden korktular. Bunun üzerine hemen kendilerini savunmaya geçtiler, faziletleri sabit, Allah’a ve Rasulü’ne bağlılıkları bilinen, sünnet ile amel etmeyi prensip edinmiş tasavvuf şeyhlerine intisap ettiklerini söyleyerek kendilerini savundular. Halbuki onlar tasavvuf şeyhlerinin tuttukları yola ters düştükleri için delil olarak onlara bağlı olduklarını söylemeleri geçerli değildir. Zira onlar, tuttukları yolu üç temel esas üzerine bina ettiler; ahlak ve davranışlarında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e uymak, helal lokma yemek ve bütün amellerde ihlaslı olmak. Bunlar ise bu üç esas hakkında şeyhlerine muhalefet ettiler. Bu yüzden onların cemaatine dahil omaları mümkün değildir….

Selefi salihin kendi aralarında Kur’an okuyup ilim müzakeresi yaparlardı. İşte bu, zikir meclislerinden bir meclistir. Ebu Hureyre r.a. şu hadisi rivayet etmiştir;

“Allah’ın evlerinden bir evde Allah’ın Kitabını tilavet ve aralarında onu müzakere eden hiçbir topluluk yoktur ki, üzerlerine sekinet inmiş, İlahi rahmet kendilerini bürümüş, melekler her yanlarını sarmış ve Allah Azze ve Celle kendilerini Mele-i A’la’da yanındaki meleklerle anmış olmasın”146

Zikir maksadıyla toplanmak da böyledir…fakat onlar koro halinde zikir yapmak için toplanmamışlarsa böyledir. Bir topluluk Allah’ın nimetlerini anmak veya ilim sahibi kişilerse aralarında ilim müzakere etmek veya içlerinde bir alim varsa onun etrafında ilim öğrenmek için oturdukları veya birbirleriyle Allah’a nasıl itaat edileceği, isyandan nasıl sakınılacağını müzakere etmek üzere toplandıkları zaman, peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı arasında yaptığı, sahabe ve tabiinin de aynısını uyguladığı meclisler gibi olacağından bu meclislerin hepsi zikir meclisi olacaktır…



İşte gerçek manada zikir meclisleri bunlardır. Kendilerinin tasavvuf yolunu izlediğini iddia eden o fakirlerden bidat ehli olanları, Allah Azze ve Celle böyle meclislerden mahrum bırakmıştır… sapıtmışlar ve kendileri gibi cahillerin peşinden gitmişlerdir. Kur’an ayetlerini ve Hadisleri okumaya başlamışlar, fakat onları da ilim sahiplerinin söylediklerine göre değil, kendi kafalarına göre yorumlamışlardır. Sıratı müstakimin dışına çıkmışlardır. Neticede yine toplanıyorlar ve içlerinden birisi Kur’andan bir şeyler okuyor, fakat bu okuyucu güzel sesli, hoş nağmeli ve makam bilen birisi oluyor, okuyuşunda kötülenen şarkılara benziyor. Sonra da gelin Allah’ı zikredelim diyorlar, seslerini yükseltiyorlar, sırayla bu zikre devam ediyorlar, bir tarafta bir grup, diğer tarafta bir grup, şarkıya benzer şekilde koro halinde zikir yapıyor. Bunun da mendup olan zikir meclislerinden olduğunu iddia ediyorlar. Yalan söylüyorlar! Eğer bunların yaptıkları doğru olsaydı, bunu böyle anlamaya ve böyle amel etmeye selefi Salih daha layık idi. Aksine, onların yaptığı şekilde zikir yapmak, Kur’an’ın ve sünnetin neresinde görülmüş?..147
4.BÖLÜM


Yüklə 1,55 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   23




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin