KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|nesaiİbnu mace|Ümmü Hani|Ben evimin damında otururken Resulullah (sav)'ın kıraatini işitirdim." |Nesai, İftihah 81, (2, 179); İbnu Mace, İkamet 179, (1349)|909
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|tirmiziebu davudnesai|Abdullah İbnu Ebi Kays|Hz. Aişe'ye, "Resulullah'ın geceleyin kıraati nasıldı? Gizli mi okurdu, sesli mi okurdu?" diye sordum. Bana: "Her iki şekilde de okurdu: Bazan gizli, bazan sesli" diye cevap verdi. Ben: "Bu işte genişlik yapan Allah'a hamdolsun" dedim. (Tirmizi hadise: "Hasen-sahih" demiştir) |Tirmizi, Salat 330, (449), Sevabu'l-Kur'an 23, (2925); Ebu Davud, Salat, 343, (1437); Nesai, Salatu'l-Leyl 23, (3, 224)|910
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|buhariebu davud|Katade|Hz. Enes (ra)'e Hz. Peygamber (sav)'ın kıraatından sordum. Şu cevabı verdi: "Resulullah (sav) medleri (uzun heceleri) uzatırdı." Sonra örnek olarak Bismillahirrahmanirrahim'i okudu ve uzatılacak yerleri belirgin şekilde uzattı: Bismillaahi'yi uzattı, er-rahmaan'ı uzattı, er rahiim'i uzattı." |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 42, 29; Ebu Davud, Salat 355, (1465)|911
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|tirmiziebu davudnesai|Ümmü Seleme|Hz. Peygamber (sav)'in kıraatini açık bir şekilde harf harf tavsif ettiği rivayet edilmiştir. |Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 23, (2924); Ebu Davud, Salat 336, (1466); Nesai, Salat 83, (2, 181)|912
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|buharimüslimebu davud|Abdullah İbnu Muğaffel|Resulullah (sav)'ı devesinin üstünde Feth süresini okurken gördüm. Süreyi terci' üzere okuyordu." |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 24, 30, Meğazi 48, Tefsir, Feth 1, Tevhid 50; Müslim, Müsafirin 237, (794); Ebu Davud, Salat 365, (1467)|913
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|rezin|Aişe|Resulullah (sav), Bismillahirrahmanirrahim, elhamdu lillahi rabbillalemin diye Fatiha süresini ayet ayet tertil üzere okurdu." (Rezin ilavesidir) |Rezin|914
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|buharimüslimtirmiziebu davud|İbnu Mes'ud|Resulullah (sav) bana: "Kur'an'ı bana oku!" dedi. Ben (hayretle): "Sana indirilmiş bulunan Kur'an'ı mı sana okuyayım?" diye sordum. Bana; "Evet, ben onu kendimden başkasından dinlemeyi seviyorum!" dedi. Ben de ona Nisa süresini okumaya başladım. Ne zaman ki, "Her ümmete her şahid getirdiğimiz ve ey Muhammed, seni de bunlara şahid getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak?" mealindeki ayete (41. ayet) geldim. "Dur!" dedi. Durdum ve dönüp Resulullah (sav)'a baktım. Bir de ne göreyim, iki gözünden de yaşlar akıyordu." |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 32, 33, 35; Müslim, Müsafirin 247, (700); Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3027, 3028); Ebu Davud, İlm 13, (3668)|915
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|rezin|Esma|Seleften hiç kimse Kur'an-ı Kerim'in tilaveti sırasında bayılıp düşmezdi. Onlar ağlarlar ve ürperirlerdi. Sonra bedenleri ve kalpleri zikrullah için yumuşardı." [Rezin ilavesidir. (Bağavi TefsirTnden alınmıştır 7, 238).] |Rezin|916
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|ebu davudtirmizi|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden kim Vettini ve'zzeytuni süresini okuyup son ayeti olan: "Allah hakimlerin hakimi değil mi?" (8. ayet) ayetine gelince: "Evet, ben buna şehadet edenlerdenim" desin. Kim de La uksimu biyevmi'l-kıyame'yi okuyup son ayeti olan "(Bütün bunları yapan Allah) ölüleri tekrar diriltmeye kadir değil midir?" (Kıyamet 40) ayetini de okudu mu: "Rabbimizin izzetine andolsun evet!" desin. Kim de Mürselat süresini okuyup en sondaki, "Artık bundan sonra hangi söze inanacak onlar?" (50. ayet) ayetini de tamamladı mı: "Allahu Teala'ya inandık" desin." (Hadis, Ebu Davud'da tam olarak, Tirmizi'de, "Ben buna şehadet edenlerdenim"e kadar olan kısmı rivayet edilmiştir) |Ebu Davud, Salat 154, (887); Tirmizi, Tefsir, Tin, (3344)|917
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|müslimebu davud|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden biri geceleyin kalkınca Kur'an diline dolaşıp ne dediğini anlamamaya başlayınca hemen yatsın." |Müslim, Müsafirin 223, (787); Ebu Davud, Salat 308, (1311)|918
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Tilavet Adabı|buhari|Huzeyfe|Ey Kurra cemaati, doğru yolda gidin. Siz çok öne geçmiş kimselersiniz. Eğer (doğru yoldan aynlarak, ifrat ve tefritle), sağa sola meyledecek olursanız (kötülükte çok öne geçmiş bulunarak) büyük bir dalalete düşmüş olacaksınız." |Buhari, İ'tisam 2|919
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kur'an'ı Hizb Ve Evrad Kılma|müslimmuvattatirmiziebu davud|Abdurrahman İbnu Abdi'l-Kari|Ömer İbnu'l-Hattab (ra)'ın şöyle söylediğini işittim: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim geceleyin hizbini veya hizbinden bir kısmı okumadan uyursa bunu sabah namazı ile öğle namazı arasında tamamlasın. Bu takdirde, sanki gece (mutad vaktinde) okumuş gibi aynı sevaba nail olur." |Müslim, Müsafirin 142, (747); Muvatta, Kur'an 3, (1, 200); Tirmizi, Salat 20, (581); Ebu Davud, Salat 309, (1313)|921
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraat İhtilafının Cevazı Hakkında|buharimüslimebu davudtirmizinesaimuvatta|Ömer İbnu'l-Hattab|Hişam İbnu Hakim İbni Hizam'ı, Furkan suresini farklı şekillerde okurken dinledim. Resulullah (sav) bana bu şekillerden hiçbiriyle okumamıştı. Namazın içinde adamın üzerine atılacak oldum. Kendimi zorla zabtedip namazı bitirmesini bekledim. Selamı verir vermez ridasından tutup kendime doğru çektim ve: "Sana bu süreyi (böyle okumayı) kim öğretti?" diye sordum. Hişam: "Onu bana Resulullah (sav) öğretti!" demez mi! (Tepem attı): "Yalan söylüyorsun, onu Resulullah (sav) bana da öğretti, ama senin okuduğuna hiç benzemiyor!" dedim. Adamı derdest edip doğru Resulullah (sav)'a götürdüm. "Ey Allah'ın Resulü," dedim, "bu adamı Furkan süresini, bana hiç okumadığın çok farklı şekillerde okuyor gördüm!" Resulullah, sükunetle: "Hele yakasını sal!" diye emretti ve ona dönerek: "Ey Hişam oku bakalım!" dedi. Hişam, kendisinden işittiğim şekilde, süreyi yeniden okudu. Resulullah (sav) bana yönelerek: "Evet, süre bu şekilde indirildi" buyurdu. Sonra bana: "Ey Ömer," dedi. "Sen de oku". Aynı sureyi ben de, bana öğretmiş olduğu şekilde okudum. Bunun üzerine Resulullah (sav) şu açıklamayı yaptı: "Evet sure bu şekilde (de) nazil oldu. Biliniz ki, bu Kur'an yedi harf (şekil) üzere indirilmiştir. Bunlardan hangisi kolayınıza gelirse onunla okuyun." |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 5, 27, Husumat 4, Tevhid 53; Müslim, Müsafirin 270, (818); Ebu Davud, Salat 357, (1475); Tirmizi, Kıra'at 2, (2944); Nesai, Salat 37, (2, 150-152); Muvatta, Kur'an 5, (1, 102)|922
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmiziebu davud|Enes|Hz. Peygamber (sav), Hz.Ebu Bekir, Hz. Ömer - ve öyle zannediyorum Osman da demişti (ra) - Fatiha süresinin dördüncü ayetinde geçen, ... kelimesini ... diye değil, elifli olarak ... diye okuyorlardı." |Tirmizi, Kıra'at 1, (2929); Ebu Davud, Huruf 1, (4000)|923
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|ebu davud|Ebu Said|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Zülcelal Hazretleri Beni İsrail'e şöyle emretti: "Şu kasabaya kapısından secde ederek girin ve hıtta deyin de günahınız affedilsin" yani ... şeklinde" (Bakara 58). |Ebu Davud, Huruf 1, (4006)|924
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|ebu davudmüslim|Cabir|Resulullah (sav): "Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin" (Bakara, 125) mealindeki ayette geçen ... kelimesini "hı" harfi kesreli olacak şekilde ... diye okudu." |Ebu Davud, Huruf 1, (3969); Müslim, Hac 147, (1218)|925
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|ebu davud|Zeyd İbnu Sabit|Resulullah (sav) Nisa süresinin 95. ayetinde geçen ... ibaresindeki ... kelimesini ... şeklinde yani re'yi üstün olarak okumuştur." |Ebu Davud, Hurufi, 3975|926
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmizi|Muaz İbnu Cebel|Resulullah (sav) "O vakit havariler: "Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bizim üstümüze gökten bir sofra indirebilir mi?" (Maide 112) mealindeki ayeti ... diye okuyordu." |Tirmizi, Kıra'at, 1, (2931)|927
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmizi|Enes|Resulullah (sav) kısas ayetinde geçen ... ibaresini ... diye birinci kelimeyi ötüreli okurdu." |Tirmizi, Kıra'at 1, (2930); Ebu Davud, Huruf 1, (3976, 3977)|928
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|ebu davud|Übey İbnu Ka'b|Resulullah (sav), Yunus süresinde geçen, "De ki: "Bunlar, Allah'ın bol nimeti ve rahmetiyledir, Buna sevinsinler..," (58. ayet) mealindeki ... ayetinin ... kelimesini ... şeklinde "te" ile okurdu." |Ebu Davud, Huruf 1, (3981)|929
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmiziebu davud|Esma Bintu Yezid ve Ümmü Seleme|Anlattıklarına göre, Resulullah (sav) Hud süresinde geçen ... ayetini şöyle okumuştur: ... |Tirmizi, Kıra'at 1, (2932); Ebu Davud, Huruf 1, (3982, 3983)|930
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|buhariebu davud|İbnu Mes'ud|Anlatıldığına göre, Yusuf süresinde geçen "gelsene" manasındaki ... ibaresini ... diye okumuş. Keza Saffat süresinde geçen ... ayetini de ... diye nasb halinde okumuştur. |Buhari, Tefsir, Yusuf 4; Ebu Davud, Huruf 1, (4005)|931
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmiziebu davud|Übey İbnu Ka'b|Hz. Peygamberber (sav) Kehf süresinin 76. ayetini ... şeklinde, (yani ... kelimesindeki "nun"u) şeddeli olarak okudu." |Tirmizi, Kıra'at 1, (2934); Ebu Davud, Huruf 1, (3985, 3986)|932
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmiziebu davud|Übey İbnu Ka'b|Resulullah (sav), Kehf süresinin 86. ayetinde geçen ... ibaresindeki ... kelimesini ... şeklinde, hafif olarak okumuştur." |Tirmizi, Kıra'at 1, (2935); Ebu Davud, Huruf 1, (2976)|933
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmizi|İmran İbnu'l-Husayn|Resulullah (sav) Hacc süresinin ikinci ayetini şöyle okudu: ... |Tirmizi, Kıra'at 1, (2942)|934
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|ebu davud|Aişe|Resulullah (sav)'in Nur süresinin 1. ayetini, kendilerine ... şeklinde -yani ... kelimesinde şedde olmaksızın- okuduğunu söylemiştir. |Ebu Davud, Huruf 1, (4008)|935
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|buhari|Aişe|Nur süresinin 15. ayetini şöyle okuduğu ... ve ... kelimesinin kizb (yalan) manasını taşıyan ... masdarından geldiğini söylediği rivayet edilmiştir. |Buhari, Tefsir, Nur 8, Meğazi 33|936
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|ebu davudtirmizi|İbnu Ömer|İbnu Ömer (ra)'den yapılan rivayete göre Rum süresimn 54. ayetinde geçen ... kelimesini Hz. Peygamber (sav)'e ... diye okumuş, ancak Resulullah, kendisine, "... olacak" demiştir. |Ebu Davud, Huruf 1, (3938, 3979); Tirmizi, Kıra'at 1, (2937)|937
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|buharimüslimebu davudtirmizi|Ya'la İbnu Ümeyye|(Zuhruf süresinin 77. ayetini) Resulullah (sav) minberde hutbe verirken ... şeklinde okurken işittim. Ebu Davud der ki: "Yani (malik kelimesinde kısaltma) terhim olmaksızın." Süfyan dedi ki: "Abdullah'ın kıraatında (malik kelimesi şöyle) kısaltmalı olarak gelmiştir: ... |Buhari, Tefsir, Zuhrufi, Bed'u'l-Halk 6, 10; Müslim, Cum'a 49, (871); Ebu Davud, Huruf 1, (3992); Tirmizi, Salat 365, (508)|938
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmiziebu davud|İbnu Mes'ud|Resulullah (sav) (Zariyat suresinin 58. ayetini bana şöyle okuttu: ... "Şüphesiz ben, güç ve kuvvet sahibi, rızık vericiyim." |Tirmizi, Kıra'at 1, (2941); Ebu Davud, Huruf 1, (3993)|939
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmiziebu davud|Aişe|Resulullah (sav) Vakıa süresinin 89. ayetini şöyle okurdu: ... |Tirmizi, Kıra'at, 1, (2939); Ebu Davud, Huruf 1, (3991)|940
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|buharimüslimtirmiziebu davud|İbni Mes'ud|Ben Kamer suresinin 15. ayetinde geçen ... kelimesini Hz. Peygamber (sav)'e ... diye okumuştum, düzelti, ... diye okumamı söyledi." |Buhari, Tefsir, İkterebeti's-Sa'a 3; Müslim, Müsafirin 280, (823); Tirmizi, Kıra'at 1, (2938); Ebu Davud, Huruf 1, (3994)|941
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|muvatta|İbnu Şihab|Cum'a süresinin 9. ayetini Hz. Ömer'in şu şekilde okuduğunu söylemiştir: ... |Muvatta, Cum'a 5, (1, 106)|942
KUR'AN'IN TİLAVETİ VE KIRAATI BÖLÜMÜ|Kıraatler Hakkında Çeşitli Hadisler|tirmizi|Übey İbnu Ka'b|Anlattığına göre, Resulullah (sav) kendisine: "Allah, sana Kur'an okumanı emretti" demiş ve Lem yekunillezine keferü'yu ve bu süreden olmak üzere şunu okumuştur: "Allah indindeki din muvahhid islam dinidir, ne Hıristiyanlık, ne Yahudilik ne de Mecusilik değildir. Kim bir hayır yaparsa asla zayi olmayacak." Übey İbnu Ka'b: "Bana şunu da okudu" dedi: "Ademoğlunun bir vadi dolu malı olsa ikincisini de arar. İkincisini de elde etse üçüncüsünü arar. Ademoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenleri affeder." |Tirmizi, Menakıb (3894)|943
KUR'AN'IN TERTİBİ BÖLÜMÜ|Kur'an'ın Tertibi Ve Cem'i|buharitirmizi|Zeyd İbnu Sabit|Hz. Ebu Bekir (ra), (irtidad edenlere karşı yapılan) Yemame Savaşı sırasında beni çağırttı. Gittim. Yanında Hz. Ömer (ra) oturuyordu. Ebu Bekir bana: "Bak! Ömer bana gelip: "Kurra'nın da katılmış bulunduğu Yemame savaşları şiddetlendi. Ben her yerde kurraları tüketeceğinden, onlarla birlikte Kur'an'nın da çokça zayi olacağından korkuyorum. Bu sebeple Kur'an'ın cemedilmesini emretmeni uygun görüyorum!" dedi. Ben kendisine: "Resulullah'ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparım?" diye cevap verdim. Ancak Ömer (ra): "Bunda hayır var!" diye ısrar etti. Ben her ne kadar bu meseleye yanaşmak istemedi isem de Ömer, taleb ve müracaatlarının peşini bırakmadı. Sonunda Allah, Ömer'de aklını yatırdığı şeye benim de aklımı yatırdı. Ben de meselenin gereğine aynen Ömer gibi inanmaya başladım." Zeyd devamla der ki: "Ebu Bekir (ra) bana yönelerek şunu söyledi: "Sen genç, akıllı bir kimsesin, hiç bir hususta sana karşı bir itimadsızlığımız yok. Üstelik sen Resulullah (sav)'ın vahiy katipliği yaptın, nazil olan vahiyleri yazdın. Şimdi Kur'an'ın peşine düş ve onu cemet!" Zeyd (ra) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ebu Bekir bana dağlardan birini taşıma vazifesi verse bu teklif ettiği işten daha ağır gelmezdi. Kendisine itiraz ettim: "Siz, Resulullah (sav)'ın yapmadığı bir şeyi nasıl yaparsınız?" dedim. Ebu Bekir (ra) beni ikna için: "Vallahi bu, hayırlı bir iştir!" dedi, taleb ve müracaatlarının peşini bırakmadı, öyle ki, sonunda Allah, Hz. Ebu Bekr'in aklını yatırdığı gibi bu işe benim aklımı da yatırdı. Artık Kur'an'ın peşine düştüm. Onu kumaş parçaları, hurma yaprakları, düz taş parçaları ve ezberlemiş olanların hafızalarından toplamaya başladım. Tevbe süresinin son kısmını Huzeyme -veya Ebu Huzeyme el-Ensari'nin yanında buldum. Bu kısmı ondan başkasının yanında bulamamıştım. (Cem ettiğim) sahifeler Hz. Ebu Bekir (ra)'in yanında idi. Vefat edinceye kadar da orada kaldı. Sonra Hz. Ömer (ra)'e intikal etti. Allah ruhunu kabzedinceye kadar onun yanında kaldı. Sonra Resulullah'ın zevce-i pakleri Hafsa Bintu Ömer İbni'l-Hattab (ra)'a intikal etti ve onun yanında kaldı." |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 3, 4, Tefsir, Tevbe 20, Ahkam 37; Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3102)|944
KUR'AN'IN TERTİBİ BÖLÜMÜ|Kur'an'ın Tertibi Ve Cem'i|buharitirmizi|Enes|Zühri, Hz. Enes (ra)'den rivayet ediyor: "Huzeyfe (ra) Hz. Osman (ra)'ın yanına geldi ve: "Ey Emirül-Mü'minin! Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi, kitapları hakkında ihtilafa düşmeden, bu ümmetin imdadına yetiş!" dedi, Hz. Osman (ra) derhal Hz. Hafsa (ra)'ya birisini yollayarak: "Sendeki Suhufu bize gönder, istinsah edip sana tekrar iade edeceğiz" diye haber saldı. Hz. Hafsa (ra) da gönderdi. Hz. Osman (ra) Kur'an'ın istinsahı için Zeyd İbnu Sabit, Abdullah İbnu'z-Zübeyr, Said İbnu'l-As ve Abdullah İbnu'l-Haris İbni Hişam (ra)'a emretti: Onlar da bunu istinsah ettiler. Hz. Osman Kureyşli gruba: "Kur'an-ı Kerim'le ilgili olarak herhangi bir hususta siz ve Zeyd İbnu Sabit ihtilaf edecek olursanız, onu Kureyş lisanına uygun olarak yazın. Çünkü Kur'an onların lisanı üzere indi" dedi. Çalışma esnasında heybet bu minval üzere hareket ettiler. Suhufu mushaflar halinde ortaya koyma işi bitince, Hz. Osman (ra) her diyara bir mushaf gönderdi. Ayrıca bunun haricinde kalan bir sahife veya mushafın yakılmasmı emretti. Zeyd (ra) der ki: "Resulullah (sav)'dan işitmiş olduğum, Ahzab süresine ait bir ayet(e ait yazılı parça bana gelmemişti), eksikti. Onu araştırdım. Sonunda Huzeyme İbnu Sabit el-Ensari (ra)'de çıktı. Resulullah (sav) onun şahitliğini iki kişinin şahitliğine denk tutmuştu. Bu ayet şu idi: (Mealen): "Mü'minlerden Allah'a verdiği ahdi yerine getiren kimseler vardır. Kimi, bu uğurda canını vermiş, kimi de beklemektedir. Ahdlerini hiç değiştirmemişlerdir" (Ahzab 23). |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 2, 3, Menakıb 3; Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3103)|945
KUR'AN'IN TERTİBİ BÖLÜMÜ|Kur'an'ın Tertibi Ve Cem'i||İbnu Şihab|O gün ... kelimesinde ihtilaf ettiler. Zeyd İbnu Sabit ... dedi. İbnu'z-Zübeyr ve Said İbnu'l-As ... dediler. Anlaşamayıp, ihtilafı Hz. Osman'a arzettiler. Hz. Osman: "... yazın, çünkü o Kureyş lisanıyla (inmiş)tir" dedi." ||946
KUR'AN'IN TERTİBİ BÖLÜMÜ|Kur'an'ın Tertibi Ve Cem'i|buharimüslimtirmizi|Enes|Resulullah (sav) zamanında Kur'an-ı Kerim'i dört kişi cem'etmiştir ve hepsi de Ensari'dir: Übey İbnu Ka'b, Muaz İbnu Cebel, Zeyd İbnu Sabit, Ebu Zeyd (ra). Enes'e: "Ebu Zeyd de kim?" diye sorunca: "Amcalarımdan biri" dedi." |Buhari, Fedailu'l-Kuran 8, Menakıbu'l-Ensar 17; Müslim, Fedailu's-Sahabe 119, (2465); Tirmizi, Menakıb, (3796)|947
KUR'AN'IN TERTİBİ BÖLÜMÜ|Kur'an'ın Tertibi Ve Cem'i|buhari|İbnu Abbas|Buhari'nin bir diğer rivayetinde İbnu Abbas (ra): "Resulullah (sav) zamanında Muhkem'i cem'ettim" demiştir. Yanındakiler kendisinden: "Muhkemle neyi kastediyorsun?" diye sorunca: "Muhkem, mufassal (sureler)dir" diye cevap vermiştir. |Buhari, Fedailu'l-Kur'an 25|948
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|buharimüslimtirmizi|Haris İbnu Süveyd|Abdullah İbnu Mes'ud (ra) bize iki hadis rivayet etti. Bunlardan biri Hz. Peygamber (sav)'den di, diğeri de kendisinden. Dedi ki: "Mü'min günahını şöyle görür: "O, sanki üzerine her an düşme tehlikesi olan bir dağın dibinde oturmaktadır. Dağ düşer mi diye korkar durur. Facir ise, günahı burnunun üzerinden geçen bir sinek gibi görür" İbnu Mes'ud bunu söyledikten sonra eliyle, şöyle diyerek, burnundan sinek kovalar gibi yapmıştır. Sonra dedi ki: "Ben Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini duydum: "Allah, mü'min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir: "Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara (yorgunluktan) başını yere koyup uyur. Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz. Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp: "Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım" der. Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır. Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri. İşte Allah'ın, mü'min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın sevincinden fazladır." Müslim'in bir rivayetinde şu ziyade var: "(Sonra adam sevincinin şiddetinden şaşırarak şöyle dedi: "Ey Allah'ım, sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim" |Buhari, Da'avat 4; Müslim, 3, (2744); Tirmizi, Kıyamet 50, (2499, 2500)|949
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|tirmizi|Zirrü'bnü Hubeyş|Saffan İbnu Assal el-Muradi (ra) bize, Resulullah (sav)'in şöyle söylediğini rivayet etti: "Mağrib cihetinde bir kapı vardır. Bu kapının genişliği veya bunun genişliği binekli bir kimsenin yürüyüşüyle kırk veya yetmiş senedir. Allah o kapıyı arz ve semaları yarattığı gün yarattı, işte bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe için açıktır." |Tirmizi, Da'avat 102, (3529)|950
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|müslim|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim güneş batıdan doğmazdan evvel tevbe ederse Allah tevbesini kabul eder." |Müslim, Zikr 43, (2703)|951
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|tirmiziİbnu mace|İbnu Ömer|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Son nefesini vermedikçe Allah, kulun tevbesini kabul eder." |Tirmizi, Da'avat 103, (3531); İbnu Mace, Zühd 30, (4253)|952
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|müslim|Ebu Musa|Hz. Peygamber (s)a buyurdular ki: "Aziz ve Celil olan Allah, gündüz günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Gece günah işleyenlerin tevbesini kabul etmek için de gündüz elini açar, bu hal, güneş batıdan doğuncaya kadar devam edecektir" Burada "el", Allah'ın ihsan ve fazlından kinayedir. |Müslim, Tevbe 32, (2760)|953
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|buharimüslimİbnu mace|Ebu Said|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Sizden önce yaşayanlar arasında doksan dokuz kişiyi öldüren bir adam vardı. Bir ara yeryüzünün en bilgin kişisini sordu. Kendisine bir rahib tarif edildi. Ona kadar gidip, doksan dokuz kişi öldürdüğünü, kendisi için bir tevbe imkanının olup olmadığını sordu. Rahib: "Hayır yoktur!" dedi. Herif onu da öldürüp cinayetini yüze tamamladı. Adamcağız, yeryüzünün en bilginini sormaya devam etti. Kendisine alim bir kişi tarif edildi. Ona gelip, yüz kişi öldürdüğünü , kendisi için bir tevbe imkanı olup olmadığım sordu. Alim: "Evet, vardır, seninle tevben arasına kim perde olabilir?" dedi. Ve ilave etti: "Ancak, falan memlekete gitmelisin. Zira orada Allah'a ibadet eden kimseler var. Sen de onlarla Allah'a ibadet edeceksin ve bir daha kendi memleketine dönmeyeceksin. Zira orası kötü bir yer." Adam yola çıktı. Giderken yarı yola varır varmaz ölüm meleği gelip ruhunu kabzetti. Rahmet ve azab melekleri onun hakkında ihtilafa düştüler. Rahmet melekleri: "Bu adam tövbekar olarak geldi. Kalben Allah'a yönelmişti" dediler. Azab melekleri de: "Bu adam hiçbir hayır işlemedi" dediler. Onlar böyle çekişirken insan suretinde bir başka melek, yanlarına geldi. Melekler onu aralarında hakem yaptılar. Hakem onlara: "Onun çıktığı yerle, gitmekte olduğu yer arasını ölçün, hangi tarafa daha yakınsa ona teslim edin" dedi. Ölçtüler, gördüler ki, gitmeyi arzu ettiği (iyiler diyarına) bir karış daha yakın. Onu hemen rahmet melekleri aldılar." Bir rivayette şu ziyade var: "Bir miktar yol gidince, ölüm gelip çattı. Adamcağız yönünü salih köye doğru çevirdi. Böylece o köy ehlinden sayıldı." |Buhari, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 46, (2766); İbnu Mace, Diyat 2, (2621)|954
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|buhari|Ebu Said|Bir diğer rivayette (aynı hikaye - 954.nolu hadis - ile ilgili olarak) şöyle denmiştir: "Allah Teala beriki köye adamdan uzaklaşmayı, öbür köye de yaklaşmayı vahyetti, sonra da: "Adamın geldiği ve gitmekte olduğu köylere uzaklıklarını ölçüp kıyaslayın" dedi." |Buhari, Enbiya 50|955
TEVBE İLE İLGİLİ BÖLÜM|Tevbe|tirmiziİbnu mace|Enes|Resulullah (sav) buyurdular ki: "İnsanoğlunun herbiri hatakardır. Ancak hatakarların en hayırlısı tövbekar olanlarıdır." |Tirmizi, Kıyamet 50, (2501); İbnu Mace, Zühd 30, (4251)|956
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|buharimüslimtirmiziebu davud|Ebu Hüreyre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Zaman yaklaşınca, mü'minin rüyası, neredeyse yalan söylemeyecek. Esasen mü'minin rüyası, peygamberliğin kırk altı cüzünden bir cüzdür." Buhari'nin rivayetinde şu ziyade var: "Peygamberlikten cüz olan şey yalan olamaz." |Buhari, Ta'bir 26; Müslim, Rüya 8, (2263); Tirmizi, Rüya 1, (2271); Ebu Davud, Edeb 96, (5019)|957
RÜYA TABİRİ BÖLÜMÜ|Rüya Ve Rüya Adabına Dair|buharimüslimmuvattatirmiziebu davud|Ebu Katade|Resulullah (sav)'ın şöyle söylediğini işitmiştir: "Rüya Allah'tan dır. Hulm (sıkıntılı rüya) şeytandandır. Öyle ise, sizden biri, hoşuna gitmeyen kötü bir rüya (hulm) görecek olursa sol tarafına tükürsün ve ondan Allah'a istiaze etsin (sığınsın). (Böyle yaparsa şeytan) kendisine asla zarar edemiyecektir." |Buhari, Tıbb 39, Bed'ü'l-Halk 11, Ta'bir3, 4, 10, 14, 46; Müslim, Rüya 5, (2262); Muvatta, 1, (2, 957); Tirmizi, Rüya 4, (2288); Ebu Davud, Edeb 96, (5021)|958
Dostları ilə paylaş: |