HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|İmam Ve Emire İtaatin Vacib Oluşu|tirmizi|Ebu Bekre|Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kim Allah'ın yeryüzündeki sultanını alçaltırsa, Allah da onu alçaltır." |Tirmizi, Fiten 47, (2225)|1730
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|İmamların Ve Emirlerin Yardımcıları|ebu davudnesai|Aişe|Hz. Peygamber (sav) buyurdular ki: "Allah bir emir için hayır diledi mi ona doğru sözlü bir vezir nasib eder. Bu, ona unutunca hatırlatır, hatırladığı zaman da yardım eder. Allah emire hayır dilemezse, kötü bir vezir musallat eder. Bu vezir, ona unuttuğunu hatırlatmaz, hatırlayınca da yardımcı olmaz." |Ebu Davud, Harac 4, (2932); Nesai, Bey'at 33, (7,159)|1731
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|İmamların Ve Emirlerin Yardımcıları|buharinesai|Ebu Hüreyre|Ebu Said ve Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah bir peygamber gönderdiği veya onun yerine bir halife getirdiği zaman mutlaka onun iki tane de yakını olmuştur: Biri marufu emretmiş ve ona teşvik etmiş, diğeri de şerri emretmiş ve şerre teşvik etmiştir. Masum (yani kötülükten korunmuş) olan, Allah'ın koruduğu kimsedir. |Buhari, Ahkam 42; Nesai, Bey'at 32, (7,158)|1732
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|İmamların Ve Emirlerin Yardımcıları|tirmizinesai|Kab İbnu Ucre|Resulullah (sav) bana şunu söyledi: "Ey Ka'b İbnu Ucre, seni, benden sonra gelecek ümeraya karşı Allah'a sığındırırım. Kim onların kapılarına gider ve onları, yalanlarında tasdik eder, zulümlerinde onlara yardımcı olursa, o benden değildir, ben de ondan değilim; ahirette havz-ı kevserin başında yanıma da gelemez. Kim onların kapısına gitmez, yalanlarında onları tasdik etmez, zulümlerinde yardımcı olmazsa o bendendir, ben de ondanım; o kimse havzın başında yanıma gelecektir. Ey Ka'b İbnu Ucre! Namaz burhandır. Oruç sağlam bir kalkandır. Sadaka hataları söndürür, tıpkı suyun ateşi söndürdüğü gibi. Ey Kab İbnu Ucre! Haramla biten bir ete mutlaka ateş gerekir." |Tirmizi, Salat 433, (614); Nesai, Bey'at 35, 36, (7, 160)|1733
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|İmamların Ve Emirlerin Yardımcıları|ebu davud|Cübeyr İbnu Nüfeyr|Kesir İbnu Mürre, Amr İbnu'l-Esved ve el-Mikdam (ra) dediler ki: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Emir, halka karşı suizanna düşerse halkı ifsad eder." |Ebu Davud, Edeb 44, (4989)|1734
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buhari|İbnu Abbas|Hz. Ali (ra), Resulullah (sav)'ı rahmet-i Rahman'a kavuşturan hastalığı sırasında yanından dışarı çıktı. (Dışarıda bekleyen) halk: "Ey Ebu'l-Hasan, Resulullah (sav) ne durumda?" diye sodular. "Allah'a hamdolsun iyileşti!" dedi. Hz. Abbas (ra) elinden tuttu. Ve: "Üç gün sonra [Resulullah (sav) ölecek, sen bir başkasına] me'mur olacaksın. Ben, vallahi Resulullah (sav)'ın bu hastalığından (kurtulamayıp) vefat edeceğini görüyorum. Zira ben, Abdulmuttaliboğullarının ölüm sırasında aldığı şekli biliyorum. Gel Resulullah (sav)'a gidip bu "iş" (hilafet) kimde kalacak onu soralım. Bizde kalacaksa (şimdiden) bilmiş oluruz. Bizden başkasına kalacaksa kendisiyle konuşuruz, bizi (ona) tavsiye eder" dedi. Ali (ra): "Eğer, biz onu sorsak bunun üzerine (hilafeti) bize yasaklasa, halk ondan sonra onu asla bize vermez. Vallahi ben böyle bir şey soramam!" dedi. |Buhari, İstizan 29, Meğazi 83|1735
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buharimüslimtirmizi|Cübeyr İbnu Mut'im|Bir kadın, Resulullah (sav)'a gelerek bir hususta kendisiyle konuştu. Resulullah (sav), (kendisine) tekrar gelmesini emretti. Bunun üzerine kadın: "Ya seni bulamazsam!" dedi. Kadın ( bu sözüyle) sanki ölümü kasdetmişti, Resulullah (sav): "Eğer beni bulamazsan, Ebu Bekir'e uğra!" diye cevap verdi." |Buhari, Ahkam 57, Fedailu Ashabı n-Nebi 5, İ'tisam 24; Müslim, Fedailu's-Sahabe 10, (2386); Tirmizi, Menakıb, (3677)|1736
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buharinesai|Aişe|Resulullah (sav) vefat ettiği zaman, babam Ebu Bekir (ra), (Mescid-i Nebi'den bir mil kadar uzaklıkta olan) Sunh nam mevkide idi -ki Aliye (denen Medine'nin yüksek kısmını ki burası Hazrec'e mensup Beni'l-Harise'nin menzillerinin bulunduğru mevki)yi kasdetmektedir- Hz.Ömer (ra) kalkıp: "Vallahi Resulullah (sav) vefat etmedi. Allah mutlaka onu geri gönderecektir, o da (münafık) kimselerin ellerini ve ayaklarını kesecek..." diyordu. Derken Hz. Ebu Bekir (ra) geldi. Resulullah (sav)'ın yüzünü açtı ve öptü. "Annem babam sana feda olsun. Sağlığında hoştun, ölümünde de hoşsun! Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun, Allah sana ebediyyen iki ölüm tattırmayacak!" dedi. Sonra dışarı çıkıp: "(Hz. Ömer'i kasdeterek): "Ey (Peygamber ölmedi diye) yemin eden kişi, ağır ol!" dedi. Hz. Ebu Bekir konuşmaya başlayınca Hz. Ömer (ra) oturdu. Hz. Ebu Bekir Allah'a hamd ü sena ettikten sonra: "Haberiniz olsun! Kim Muhammed'e tapıyor idiyse bilsin ki artık Muhammed ölmüştür. Kim de Allah'a tapıyor idiyse o da bilsin ki Allah hayydır, ölümsüzdür!" dedi ve şu ayeti okudu: "Ey Muhammed, şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler" (Zümer 30). Şu Ayeti de okudu: "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah, şürkedenlerin mükafatını verecektir." (Al-i İmran 144). Bu açıklama üzerine halk boğuk boğuk ağlamaya başladı. Ensar (ra), Beni Saide yurdunda, Sa'd İbnu Ubade'nin etrafında toplandı. (Muhacir de oraya geldi. Ensariler): "Bizden bir emir, sizden de bir emir!" dediler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ebu Ubeyde (ra) de oraya geldiler. Hz. Ömer konuşmaya başladı ise de Hz. Ebu Bekir onu susturdu. Hz. Ömer (bilahere) şöyle diyordu: "Vallahi, ben konuşmayı şu sebeple arzu etmiştim: (Zihnimde) hoşuma giden sözler hazırlamış, Ebu Bekir bunlara ulaşamaz (onun hatırından bunlar geçmeyebilir) diye endişe etmiştim. Ama, yemin olsun, Ebu Bekir öyle bir konuştu ki, vallahi içimde hazırlamış olduğum güzel sözlerin hepsine isabet etti, (benim aklıma gelmeyen daha da güzelini) beliğ şekilde ifade etti. Onun sözleri arasında şu da vardı: "(Ey Ensar) biz (Kureyşli)ler emirleriz, sizler de vezirlersiniz!" Bu söz üzerine Hubab İbnu'l-Münzir ayağa kalktı ve: "Hayır vallahi bunu yapmayız. Bizden bir emir, sizden de bir emir olacak!" dedi. Hz. Ebu Bekir (ra): "Hayır! Olmaz bu. Bizler emirleriz, sizler de vezirlersiniz" dedi. Rezin şunu ilave etti: "Hz. Ebu Bekir devamla şunu söyledi: "Bu "iş (hilafet), şu Kureyş cemaati için meşru tanınacaktır. Onlar, yer itibarıyla Arapların ortasındadır, şerefçe de (eskiden beri) en gözdeleridir. Öyleyse, Ömer'e veya Ebu Ubeydeye biat edin!" Hz. Ömer atılarak: "Bilakis, biz sana biat ediyoruz. Sen bizim efendimizsin, en hayırlımızsın, üstelik Resulullah (sav)'a da en sevgili olanımızsın!" dedi ve Hz. Ebu Bekir (ra)'in elinden tutup ona biat etti. Hz. Ömer (ra)'i müteakip halk da ona biat etti. Bunun üzerine biri: "Sa'd İbnu Ubade'yi katlettiniz!" diye bağırdı. Hz. Ömer (ra) öfkeyle: "Allah onu katletsin!" dedi. Hz. Aişe (ra) devamla der ki: "Bu her iki konuşmada geçen sözleri de Allah faideli kıldı. Nitekim Hz. Ömer'in konuşması halkı korkuttu. Aralarında nifak vardı, onun konuşmasıyla Cenab-ı Hakk nifakı bertaraf etti. Hz. Ebu Bekir (ra) de halkın nazarını Allah'a çevirip, üzerinde oldukları hakkı (islam'ı) öğretti. Oradan şu ayeti okuyarak ayrıldılar. (Mealen): "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen, Allah'a hiçbir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükafaatını verecektir" (Al-i İmran 144). [(İbnu Deybe diyor ki:) "Derim ki: "Rezin şunu ilave etti" sözü, et-Tecrid'de ve Tecrid'in aslında mevcuttur. Bu ziyade aynısıyla Sahih-i Buhari'de mevcuttur. Allahu a'lem."] |Buhari, Fedailu'l-Ashab 5, Cenaiz 3, Megazi 83; Nesai, Cenaiz 11, (4, 11)|1737
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buharimüslim|İbnu Abbas|Ben, Muhacirler'den bir çoğundan Kur'an öğreniyordum. Abdurrahman İbnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Ömer'in son defa yapmış olduğu haccda onun yanında idi. Abdurrahman yanıma dönüşte:) "Bugün Hz. Ömer'in yanına gelen bir adamı keşke sen de görseydin. Dedi ki: "Ey mü'minlerin emiri, bir adam görsen ki sana; "Keşke Ömer ölmüş olsa da falancaya (Bezzarın rivayetinde Talha İbnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebu Bekir (ra)'in biati çabucak oldu bitti" dese ne dersin?" dedi. Hz. Ömer bu söze (daha önce hiç görmediğim kadar) öfkelendi ve: "İnşaallah bu akşam halka hitab edip, (ahd ve müşaverede olmaksızın) idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karşı onları uyaracağım" dedi. Abdurrahman ilaveten dedi ki: "(Bunun üzerine) Hz. Ömer'e: "Ey mü'minlerin emiri," dedim, "böyle bir şey yapma. Zira hacc mevsiminde insanların cühela ve serseri takımı biraraya gelir. Konuşmak üzere halkın içinde doğrulduğun zaman bunlar ola ki, etrafında ekseriyeti teşkil ederler. Korkum şu ki, siz kalkar birşeyler söylersiniz, o cahillerin her biri bir başka şey anlar, esas ifade etmek istediğiniz maksad tamamen kaybolur. Şu halde acele etmeyin, Medine'ye varın. Orası daru'l-hicret ve sünnettir (hicretin yapıldığı, sünnetin yaşandığı mahaldir). Orada fıkıh uleması ve insanların eşrafıyla başbaşa kalır, dilediğinizi rahatça söylersiniz. Alimler sözlerinizi eksiksiz öğrenirler ve maksadınız ne ise onu anlarlar." (Bu sözüm üzerine) Hz. Ömer (ra): "Pekala, vallahi inşaallah Medine'ye vardığımda ilk fırsatta bu toplantıyı aktedeceğim!" dedi. İbnu Abbas (ra) devamla dedi ki: "Zilhicce'nin sonlarında Medine'ye geldik. Cuma günü öğle olur olmaz camiye gitmede acele ettim." Rezin şu ilavede bulundu: "Öğle sıcağında çıktım." Sonra önceki hadisi anlatmaya (İbnu Abbas) devam etti ve dedi ki; "(Camiye gelince) Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl (ra)'i minberin köşesinde oturmuş buldum. Dizim dizine değecek şekilde yanına oturdum. (Sağıma soluma bakmaya) başlamadan Ömer İbnu'l-Hattab (yerinden minbere doğru) çıktı. Onun gelmekte olduğunu görünce yanımdaki Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Küfeyle: "Bu öğle, Ömer, halife olduğu günden beri hiç yapmadığı bir konuşma yapacak" dedim. Zeyd, söylediğimi hoş karşılamadı ve: "Daha önce konuşmadığı şeyi konuşması ne mümkün!" deyip beni reddetti. Hz. Ömer (ra) minbere oturdu. Müezzin ezanını tamamlayınca, doğruldu. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senada bulundu. Sonra şunları söyledi: "Emma ba'd. Ben şimdi sizlere, Cenab-ı Hakk'ın söylememi takdir buyuracağı bir konuşma yapacağım. Bilemiyorum, belki de ecelim yakındır, (bu son hutbem olur). Kim bu sözlerimi anlar ve hafızasına alabilirse bineğinin götürdüğü her yerde nakletsin. Kim de anlamış olmaktan korkarsa, hiç kimseye hakkımda yalan söylemesin! Helal etmiyorum. Allah celle şanuhu, Muhammed (sav)'i hakla gönderdi, kendisine kitap indirdi. Allah'ın indirdikleri meyanında recm ayeti de vardı. Biz onu okuduk, anladık ve ezberledik. Resulullah (sav) recm cezası verdi. O'ndan sonra da bizler verdik. Şahsen aradan fazla zaman geçince, bazılarının çıkıp: "Allah'ın kitabında biz recm ayeti bulamıyoruz" diyerek Allah'ın indirmiş olduğu bir farzı terkedip sapıtmalarından korkuyorum. Recm, Allah'ın kitabında muhsan, yani baliğ, akil, sahih bir evlilikle evlenmiş ve gerdek yapmış olduğu halde zina eden kadın ve erkeklere -isbatlayıcı beyyine veya hamilelik, veya itiraf olduğu takdirde" uygulanması gereken bir haktır." Zina haddiyle ilgili babta zikri geçmiş olan İbnu Abbas hadisi (1589 numaralı hadis) gibi zikrettikten sonra dedi ki: "...Ve dahi bana ulaştı ki, birileri şöyle demiş: "Ömer ölünce, (herkesle istişare, biat aramaksızın) falancaya biat edeceğim." Sakın ha! Hiç kimseyi, "Hz. Ebu Bekir'in seçimi de oldu bittiye geldi. (Biz de onun seçilme tarzına uygun olarak birini seçebiliriz)" gibi sözler aldatmasın. Haberiniz olsun, -evet onun seçimi çabuk olmuştur bu doğru- ancak, Allah (umumiyetle çabuk yapılan işlerde bilahere karşılaşılan) şerlerden (bu ümmeti) korumuştur. Sizden hiç kimseye, Hz. Ebu Bekir (ra)'e yapıldığı şekilde (alaka gösterilerek) boyunlar koparcasına nazarlar çevrilip baş uzatılmaz. Öyle ise, Müslümanların istişare ve te'yidi tahakkuk etmeksizin kim bir başkasına biat ederse bilsin ki, ne biat edene, ne de edilene itibar edilmeyecektir. Böyle bir biat akdi, edeni de edileni de ölüme maruz bırakacaktır. (Hz, Ebu Bekir'e yapılan biat böyle kıt düşüncelilerin zannettiği gibi değildir, iç yüzünü anlatayım:) Resulullah (sav)'in ruhunu Cenab-ı Hakk kabzettiği vakit, haberimiz oldu ki, Ensar büyük bir grup halinde bizden ayrı olarak Beni Saide sakifinde toplanmışlar. Ali, Zübeyr ve bunlarla birlikte (Abbas gibi diğer) bazıları bizden ayrılarak (cenazeyle meşgul olmak üzere) geride kaldılar. Muhacirler de Hz. Ebu Bekir (ra)'in etrafında toplandılar. Hz. Ebu Bekir'e: "Ey Ebu Bekir, haydi şu Ensari kardeşlerimizin yanlarına gidelim!" dedim. Onlara (bir an önce yetişmek üzere) yürüdük. Yakınlarına varınca, onlardan iki salih zatla karşılaştık, Kavmin (Sa'd İbnu Ubade'yi halife seçme hususundaki) kararlarını zikrettiler, sonra da: "Ey Muhacirler cemaati nereye gidiyorsunuz?" diye sordular. Biz: "Şu Ensari kardeşlerimize gidiyoruz!" dedik. "Hayır, onlara yaklaşmayın, hükümlerim versinler" dediler. Ben: "Vallahi onlara gideceğiz" dedim ve yürüdük. Onları Beni Saide sakifinde bulduk. Ortalarında üzeri örtülü birisi vardı. "Bu da kim?" dedim. Sa'd İbnu Ubade'dir!" dediler. Ben: "Nesi var?" diye sordum. "Titriyor!" dediler. Biraz oturmuştu ki, hatipleri şehadet getirerek söze başladı. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senayı ifade ettikten sonra şu konuşmayı yaptı: "Emma ba'd! Biz Allah'ın ensarı ve İslam'ın ordusuyuz. Siz ey Muhacirler, asıl kavminden kopup gelmiş (içimizde) az bir grupsunuz!" (Anladık ki) bunlar, aslen müstehak olduğumuz fonksiyonumuzdan bizi koparmak, emirlikten uzak tutmak istiyorlardı. Hatip sözlerini tamamlayınca konuşmak arzu ettim. Bu esnada, içimden söyleyecek güzel sözler hazırlamıştım, bunlar hoşuma da gitmişti. Bunları Ebu Bekir (ra)'in huzurunda söylemek istiyordum. Ben bazan onun hiddetini yatıştırıyordum. Konuşmak istediğim sırada Ebu Bekir: "Acele etme!" dedi. Onu öfkelendirmek istemedim (ve konuşmaktan vazgeçtim). Ebu Bekir (ra) konuştu. O aslında benden daha çok hilme sahip , daha vakur idi. Allah'a yeminle söylüyorum, içimde hazırladığım bütün güzel sözleri eksiksiz aynı güzellikte ve hatta daha da güzel bir biçimde bu konuşması esnasında söyledi. Demişti ki: "Hakkınızda söylediğiniz hayır (ve fazilet ne varsa) hepsine layıksınız. Ancak bu (emirlik) işi, Kureyş kabilesine (meşru) tanınır. Onlar, neseb yönüyle de, yurt yönüyle de Arab'ın ortasında yer alır. Ben sizin için şu iki şahıstan birini uygun buldum, bunlardan hangisini isterseniz ona biat edin!" Böyle deyip "benim ve Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrah'ın- ellerimizden tuttu. Ebu Bekir, ikimizin arasında oturuyordu. Onun (ikimizi imamlığa teklif eden cümlesinden başka) bütün söyledikleri hoşuma gitti. Vallahi, Ebu Bekir'in bulunduğu bir kavmin başına emir seçilmektense, ortaya çıkarılıp boynunum vurulmasını gerektirecek bir günah işlemek bana daha sevgili gelirdi. Ancak, nefsimin bana ölüm anında hoş gösterdiği şeyi şimdi bulamıyorum. Derken Ensar'ın (Hubab İbnu'l-Münzir adındaki) bir sözcüsü: "Beni (hasta hayvanların kaşınarak rahatladıkları) kaşınma çubukcağızı, yaslandığı dikme ile ayakta duran hurma fidancığı kabul edin (ve fikrimi dinleyin. Diyorum ki): "Sizden bir emir, bizden de bir emir olsun, ey Kureyş cemaati!" dedi. Bunun üzerine her kafadan bir söz çıkmaya başladı, gürültü çoğaldı. Öyle ki ihtilaf çıkacak diye korktum. Hz. Ebu Bekir'e: "Ey Ebu Bekr, uzat elini!" dedim. Elini uzattı, ben ona biat ettim. Muhacirler de biat ettiler. Sonra da Ensar biat etti. Sa'd İbnu Ubade (ra)'nin üzerine atıldık. Derken onlardan biri: "Sa'd İbnu Ubade'yi öldürdünüz!" demez mi? Ben de: "Sa'd İbnu Ubade'yi Allah öldürsün!" dedim. Hz. Ömer (ra) der ki: "Vallahi biz, Hz. Peygamber (sav)'ın defni sırasında, Hz. Ebu Bekir'in seçiminden daha ehemmiyetli bir şey düşünemedik. Biat gerçekleşmeden halkı terketmemiz halinde, oradan ayrılınca, arkamızdan kendilerinden birini halife seçiverecekler diye korktuk. Böyle bir durumda ya bize de razı olmaya olmaya biat edecek veya muhalefet edecek ikisi de fesad olacaktı. Bilesiniz, Müslümanlarla istişare etmeden kim bir başkasına biat ederse, ne biat edene, ne de kendisine biat edilene itibar edilmez, ikisinin de öldürülmesinden korkulur. [Müslim'de hadis muhtasar olarak kaydedilmiştir.] |Buhari, Muharibin 30, 31, İ'tisam 16, Mezalim 19, Menakıbu'l-Ensar 46, Megazi 11; Müslim, Hudud 15, (1691)|1738
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buharimüslim|Aişe|Hz. Fatıma ve Hz. Abbas (ra), Hz. Ebu Bekir (ra)'e uğrayıp, Resulullah (sav)'tan kendilerine kalan mirası sordular. Hz. Ebu Bekir (ra) onlara: "Resulullah (sav)'ın: "Bize kimse varis olamaz, bıraktıklarımız hep sadakadır. Ancak Al-i Muhammed bu maldan (ihtiyacı kadarını) yer" dediğini işittim. Allah'a yemin olsun Resulullah (sav)'ın yaptığını gördüğüm bir şeyi terketmem, mutlaka onu yaparım. Ben O'nun emrinden bir şey terkedecek olsam sapıtmaktan korkarım!" dedi. Bunun üzerine Hz. Fatıma, Hz. Ebu Bekir (ra)'e küstü ve altı ay sonra ölünceye kadar onunla konuşmadı. Hz. Ali, onu geceleyin defnetti. Ölümünü Hz. Ebu Bekir (ra)'e haber vermedi. Hz. Ali, Fatıma (ra) sağken halk nazarında ayrı bir makama, izzete sahipti. Hz. Fatıma vefat edince, halkın alakası ondan kesildi. Bir adam Zühri (ra)'ye: Ali, (Hz. Ebu Bekir'e) altı ay biat etmedi mi?" diye sordu. "Hayır, vallahi hayır, Beni Haşim'den hiç kimse geri kalmadı. Ali (ra), insanların nazarlarının kendinden çevrildiğini görünce Hz. Ebu Bekir (ra)'le musalahaya mecbur kaldı. Ona haber salarak: "Yanında kimse olmadan, yalnız olarak bize gel!" dedi. kendisine Hz. Ömer'in gelmesini istemiyordu, çünkü ondaki şiddet ve hiddet halini biliyordu. Hz. Ömer (ra): "Onlara tek başıa gitme!" dedi. Hz. Ebu Bekir (ra): ""Vallahi tek başıma gideceğim. Bana ne yapabilirler ki?" dedi ve Ebu Bekir (ra) onlara gitti. Hz. Ali (ra)'nin yanına girdi. Beni Haşim, yanında toplanmışlar idi. (Hz. Ebu Bekir'i görünce) kalktı. Allah'a hamd-ü senada bulundu. Sonra şunu söyledi: "Emma ba'd! Ey Ebu Bekir, bizim sana biat etmemize mani olan şey senin faziletini inkarımız değildir, sana karşı bir rekabet düşüncemiz de yok. Ancak, biz, bu "iş"te bizim de bir hakkımız olduğuna inanıyorduk. Bize karşı müstebit davrandınız!" Sonra Resulullah (sav)'a olan yakınlığını zikretti. Ali bunları zikrettikçe Hz. Ebu Bekir (ra) ağlamaktan kendini alamıyordu. Hz. Ebu Bekir (ra) şehadet getirdi, Allah Teala'ya hamdetti, senada bulundu. Sonra şunları söyledi: "Emma ba'd! Allah'a kasem olsun, şurası muhakkak ki, Resulullah (sav)'ın akrabaları bana, kendi akrabalarımdan daha yakın, daha sevgili. Ve ben, yeminle söylüyorum, benimle sizin aranızda olan bu mal meselesinde haktan ve hayırdan hiç ayrılmış değilim. Zira, ben Resulullah (sav)'dan şunu işittim: "Bize kimse varis olamaz, bıraktığımız sadakadır. Al-i Muhammedi bu maldan yer." Vallahi ben, Resulullah (sav)'ın yaptığını gördüğüm bir işi terketmem, Allah'ın izniyle mutlaka yaparım" dedi. Hz. Ali (ra): "Biat için öğleden sonra buluşalım" dedi. Ebu Bekir (ra) öğleyi kılınca, cemaate yönelip Hz. Ali (ra)'nin (biati geciktirmedeki) beyan ettiği özürleri halka anlattı. Sonra da Hz. Ali (ra) kalkıp, Hz. Ebu Bekir (ra)'in hakkını tazim buyurdu, faziletlerini, İslam'a sebkat eden hizmetlerini zikretti. Sonra Ebu Bekir (ra)'e yaklaşıp biat etti. Halk, Hz. Ali (ra)'nin etrafını sarıp:"isabet ettin, çok iyi bir davranışta bulundun" diyerek takdir ettiler. Hz, Ali (ra) bu ma'ruf işe döndüğü zaman halk (tekrar) kendisine yakınlık (ve alaka) gösterdi." [Metin Müslim'dendir. Hadis Buhari'de muhtasardır.] |Buhari, Fedailu'l-Ashab 12; Müslim, Cihad 53, (1759)|1739
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buharimüslim|Kasım İbnu Muhammedi|Hz. Aişe (ra) bir gün hastalanmış: "Vay başım, (ölüyorum)!" demişti. Hz. Peygamber (sav) (şaka olsun diye): "Keşke bu ben sağken olsa, sana istiğfar eder, dua ediveririm!" dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe (ra) birden parladı: "Vay başıma gelen. Vallahi görüyorum ki ölmemi istiyorsun. Ben öleceğim, sen de akşama zevcelerinden biriyle başbaşa kalacakın ha!" dedi. Resulullah (sav) (sözü değiştirerek) dedi ki: "Bilakis ben ölüyorum, vay başım! Ebu Bekir'e ve oğluna birini gönderip (benden sonra hilafet hususunda "ben daha layığım" iddia veya temennisinde bulunacaklara karşı) yerime geçeceği tesbit etmek istemiştim. Sonradan (kendi kendime: "Böyle bir iddiayı Ebu Bekir dışında kim yaparsa) Allah kabul etmez, mü'minler de reddederler" dedim (ve vasiyet yapmaktan vazgeçtim)." |Buhari, Ahkam 51, Merda 16; Müslim, Fedailu's-Sahabe 11, (2387)|1740
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri||Aişe|Hz. Ebu Bekir (ra), ölüm anı yaklaşınca (muhtazar olunca), Hz. Ömer'i çağırttı ve: "Ey Ömer, ben Resulullah (sav)'ın ashabı üzerine seni halife seçiyorum. Mizanı ağır olan, hakka uyması sebebiyle kıyamet günü mizanı ağır basacak ve ağırlık kendine olacak kimsedir. Sadece hakkın girdiği mizanın ağır olması da hak olmuştur. Ey Ömer! Mizanı hafif olan da, batıla uyması sebebiyle, kıyamet günü sevabı az ve hafif olan ve bu hafiflikle teraziye girecek olandır, içerisine sadece batıl giren mizanın hafif olması da haktır." Ayrıca, askerlerin komutanlarına da şunu yazdı: "Başınıza Ömer'i seçtim. Kendim için de, Müslümanlar için de hayrı seçtim." Sonra Ebu Bekir (ra) vefat etti ve geceleyin defnedildi. Bilahere Hz.Ömer (ra), ayağa kalkıp hamd-ü sena ettikten sonra şunları söyledi: "Ey insanlar, ben size, hiç bilmediğiniz bir şeyi kendimden uydurup öğretecek değilim. Ben Ömer'im. Size emir olma hususunda hırsım yok. Ancak vefat eden Ebu Bekir (ra) bunu bana vasiyet etti. Bu işi ona Allah'ın ilham ettiğine inanıyorum, imamlığımı, ona ehil olmayan kimseye bırakmam. Fakat onu, Müslümanlara saygı göstermeye gayret edenlere bırakırım, işte böyleleri, Müslümanlara emir olmaya başkalarından daha çok layıktır." [Muvatta'da bulunamamıştır.] ||1741
HİLAFET VE İMAMETLE İLGİLİ BÖLÜM|Hulefa-i Raşidin Ve Onların Seçimleri|buharimüslimtirmiziebu davud|Ma'dan İbnu Ebi Talha|Hz. Ömer (ra), cuma günü hutbe verdi. Önce Resulullah (sav)'ı hatırlattı, sonra Hz. Ebu Bekir (ra)'i andı. Sonra da şunları söyledi: "Ben rüyamda bir horoz gördüm, bana üç gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklaştı diye yordum. Bazı kimseler, yerime birini seçmemi söylüyorlar. Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resulü (sav) ile gönderdiği şeyi zayi edecek değildir. Eğer ecelim çabucak gelirse hilafet, Resulullah (sav) ölürken kendilerinden razı bulunduğu şu altı kişinin müşaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazıları bu seçime dil uzatacaklardır. Bunlar benim şu elimle İslama kattığım kimselerdir. Eğer bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'ın düşmanlarıdır, kafirlerdir, sapıklardır. Sonra sözüne şöyle devam etti: "Ey Rabbim, seni Ensar'ın ümerasına şahid kılıyorum. (Bilin ki) ben onları, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (sav) sünnetini öğretsinler (zekatı) aralarında taksim etsinler, dini meselelerde müşkilatla karşılaşınca bana bildirsinler diye başlarına tayin ettim." Hz. Ömer (ra)'in bu hutbesinden bir cuma geçmişti ki hançerlendi. Yanına girmek için önce Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Şamlılar'a, sonra Iraklılar'a sırayla izin verdi. Biz, huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir bürde ile yarası sarılmış, üzerinden kanlar akıyor vaziyette gördük. "Bize vasiyette bulun!" dedik. Ona bizden başka vasiyet talebinde bulunan olmadı. "Size dedi, Allah'ın Kitabı'nı vasiyet ediyorum. Zira ona uyduğunuz müddetçe asla sapıtmazsınız. Size Muhacirleri de vasiyet ediyorum. Zira insanlar çoğalırken onlar azalıyor. Size Ensar'ı da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanın sığındığı melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum. Zira onlar aslınız, dayanağınızdır." Bir rivayette şöyle denmiştir: "...Zira onlar kardeşlerinizdir, düşmanınızın düşmanıdır. Size zımmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (sav)'in zimmeti ve ailenizin rızkıdır. Beni terkedin artık." (Bir rivayette şöyle gelmiştir: "Hz. Ömer (ra) hançerlendiği zaman kendisine: "Birini yerinize seçseniz!" denilmişti. Şu cevabı verdi: "Yani işinizi sağken de, ölmüşken de ben mi sırtımda taşıyayım? Mamafih, birisini seçecek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayırlı olan Ebu Bekir seçmiştir. Seçimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayırlı olan Resulullah (sav) da seçimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim başa baş olsun, ne lehime ne de aleyhime." Abdullah İbnu Ömer (ra) dedi ki: "(Ömer'in bu sözü üzerine) anladım ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir." Oradakiler: "Allah hayırlı mükafaatlar versin. Sen şu şu hizmetleri yaptın" dediler. O da: "Uman ve korkan" diye cevap verdi.") |Buhari, Ahkam 51; Müslim, İmaret 12, (1823); Tirmizi, Fiten 48, (2226); Ebu Davud, Haraç 8, (2939)|1742
Dostları ilə paylaş: |