İman ve islam hakkinda



Yüklə 5,12 Mb.
səhifə22/129
tarix24.10.2017
ölçüsü5,12 Mb.
#12281
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   129

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hucurat Suresi|tirmiziebu davud|Bera|"Hücrelerin arkasından sana ünleyenler, herhalde ekserisi aklı ermiyenlerdir..." (Hucurat, 4) mealindeki ayetle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Bir adam kalkıp: "Ya Resulallah, benim övmem bir yüceltme yermem de alçaltmadır" dedi, Resulullah (sav): "Böyle yapmak Allah'a aittir" cevabını verdi." |Tirmizi, Tefsir, Hucurat, (3264); Ebu Davud, Edeb 71/4926)|791

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hucurat Suresi|tirmizi|Ebu Nadra|Ebu Said el-Hudri (ra): "Bilin ki, içinizde Allah'ın Peygamberi bulunmaktadır. Eğer O, birçok işlerde size uymuş olsaydı şüphesiz kötü duruma düşerdiniz. Ama Allah size imanı sevdirmiş, onu gönüllerinize güzel göstermiş; küfrü, fıskı ve isyanı da size iğrenç göstermiştir..." (Hucurat, 7-8) mealindeki ayeti okudu ve şöyle söyledi: "İşte bu kendisine vahyolunan peygamberinizdir (sav). Peygamberin uyması melhuz olan kimseler de -ki ayette "size uymuş olsaydı" diye zikredilenler- sizlerin en hayırlı imamlarınız olan Ashab'dır. Dünkü durum öyle olunca bugün haliniz nedir?" |Tirmizi, Tefsir, Hucura, (3265)|792

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hucurat Suresi|tirmiziebu davud|Ebu Cebire İbnu'd-Dahhak|Bir ayet, biz Beni Selime hakkında nazil oldu. Şöyle ki: "Hz. Peygamber (sav) bize geldiği vakit herkesin mutlaka iki veya üç adı vardı. Resulullah (sav) bu adlarından biriyle: "Ey falan!" diye bir kimseyi çağırınca kendisine: "Ey Allah'ın Resulü! O, bu isimle çağırılınca, kızar" diye ikaz ediyorlardı. İşte bu durum üzerine şu ayet indi: "Ey iman edenler, bir kavm diğer bir kavm ile alay etmesin. Olur ki (alay edilenler Allah indinde) kendilerinden (yani alay edenlerden) daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları (eğlenceye almasın). Olur ki onlar (eğlenceye alınanlar) kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın. Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, imandan sonra fasıklık ne kötü addır. Kim (Allah'ın yasak ettiği şeylerden) tevbe etmezse, onlar zalimlerin ta kendileridir" (Hucurat, 11). |Tirmizi, Tefsir, Hucurat (3264); Ebu Davud, Edeb 71, (4926)|793

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hucurat Suresi||İbnu Abbas|"Ey insanlar! Doğrusu biz, sizleri bir erkekle bir kadından yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki, birbirinizi kolayca tanıyasınız.." (Hucurat, 13) ayetinde geçen şuub'u "büyük kabileler", kabil'i de kabilenin alt bölümü olan boylar olarak açıklamıştır. ||794

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Kaf Suresi|buhari|İbnu Abbas|"Gecenin bir cüz'ünde ve secdelerin arkalarında da onu tesbih et" mealindeki ayette geçen "secdelerin arkalarında" tabiriyle ilgili olarak: "Cenab-ı Hakk, tesbihi, bütün namazların ardından yapmayı emretmektedir" demiştir. |Buhari, Tefsir, Kaf 2|795

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Zariyat Suresi|ebu davud|Enes|"Onlar gecenin (ancak) az bir kısmında uyurlardı" (Zariyat, 17) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Onlar akşamla yatsı arasında namaz kılarlardır." Bir rivayette şu ziyade var: "Böylece yanları yataklarından uzaklaşır" (Secde, 16). |Ebu Davud,Salat 312, (1322)|796

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Tur Suresi|buhari|Ebu Hüreyre|Hz. Peygamber (sav)'den naklettiğine göre, Resulullah Beytu'l-Ma'mur'a her gün yetmiş bin melaikenin girdiğini görmüştür. |Buhari, Bed'ül-Halk 6|797

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Tur Suresi|tirmizi|İbnu Abbas|Hz. Peygamber (sav): "Gecenin bir kısmında ve yıldızların batışından sonra dahi teşbih et" (Tur, 49) ayetinde geçen "yıldızların batışından sonra" kılınacak namazın (idbare's-sücud), sabahın farzından önce kılınan iki rekat; (Kaf suresinde geçen) idbare's-sücud ile de akşamın farzından sonra kılınan iki rek'at olduğunu söylemiştir. |Tirmizi, Tefsir, Tür, (3271)|798

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|buharimüslimtirmizi|İbnu Mes'ud|Necm suresinde geçen, "İki yay kadar, yahud daha yakın oldu"; keza, "Onun gördüğünü kalb yalan çıkarmadı", keza, "Andolsun ki, O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" (Necm, 9, 11, 18) ayetlerinde Hz. Peygamber (sav)'in Cibril (a.s.)'i altı yüz kanadıyla gördüğüne işaret bulunduğunu söylemiştir. |Buhari, Tefsir, Necm 1, Bed'ü'l-Halk 6; Müslim, İman 280-282 (174); Tirmizi, Tefsir, Necm (3279)|799

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|||Müslim merhum bir rivayetinde: "Resulullah (sav), Cebrail'i asli suretinde gördü" demiştir. ||800

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|müslimtirmizi|İbnu Abbas|İbnu Abbas: "Muhammed Rabbini gördü" der. İkrime (kendisine): "Allah, Kur'an-ı Kerim'de (mealen): "Gözler onu idrak edemez" (En'am, 103) demiyor mu?" diye sorunca: "Amma da yaptın, bu görme işi, Cenab-ı Hakk kendi nuru ile tecelli ettiği zaman bunu göremez demektir. Resulullah (sav) ise Rabbini iki sefer görmüştür" açıklamasını yapar. |Müslim, İman 284, (176); Tirmizi, Tefsir, Necm (3275, 3276, 3277)|801

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|tirmizibuharimüslim|Şa'bi|İbnu Abbas (ra), Arafat'ta Ka'b'la karşılaştı. Ka'b'a birşeyle sordu. Bunun üzerine Ka'b öyle bir tekbir getirdi ki, dağlarda yankılar yaptı, İbnu Abbas (ra) dedi ki; "Biz Beni Haşim'deniz!" Ka'b da: "Allah rü'yeti ile kelamını Muhammed ile Musa (a.s.) arasında taksim etti. Musa'ya Allah iki kere konuştu. Muhammed (sav) de Mirac'da Allah'ı iki kere gördü." Mesruk der ki: "Hz. Aişe (ra)'nin yanına girdim ve "Muhammed Rabbini gördü mü?" diye sordum. Bana: "Öyle bir şey söyledin ki, (korkudan) tüylerim kabardı (diken diken oldu)" dedi. "Ağır olun, (hemen reddetmeyin) deyip şu mealdeki ayeti okudum: "Andolsun ki O, Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını görmüştür" (Necm, 18). Buna şu cevabı verdi: "Bu ayet seni nereye götürmüş? (Ayeti anlamakta hata etmişsin, Ayette Resulullah (sav)'ın gördüğü belirtilen şey) Cibril (a.s.)'dir. Sana kim: "Muhammed Rabbini görmüştür" derse veya "Emredildiği tebligattan bir şey gizlemiştir" derse veya "Allah'ın gayb ilan ettiği şu beş şeyi bildiğini söylerse: "Kıyametin ilmi şüphesiz ki Allah'ın nezdindedir. Yağmuru O indirir. Rahimlerde olanı O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini bilmez..." (Lokman, 34) bil ki en büyük iftira ve yalanda bulunmuştur. Resulullah (sav)'ın, ayette bahsedilen rü'yeti Cebrail'le ilgilidir. Efendimiz'in gördüğü şey, Cebrail'dir. Resulullah (sav) Cebrail (a.s.)'i altı yüz kanadıyla fıtri suretinde ancak iki defa görmüştür: Bir defasında Sidretü'l-Münteha'da, bir defasında da (Mekke'nin aşağısında) Ciyad denilen yerde, ufku (her cihetiyle semayı) kaplamış vaziyette." |Tirmizi, Tefsir, Necm (3274); Buhari, Tefsir, Maide 7, Bed'ül-Halk 6, Tevhid 4; Müslim, İman 287, (177)|802

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|buhari|İbnu Abbas|"Allah'ı bırakıp taptığınız Lat'ın, Uzza'nın ve (bunların) üçüncüsü olan diğer Menat'ın (herhangi bir şey hakkında zerrece kudretleri var mı? Bize haber verin)" (Necm, 19-20) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Lat (Kabe'yi ziyarete gelen) hacılara (yağ ile) sevik (denen yiyeceği) karıp hazırlayan bir adamdı." |Buhari, Tefsir, Necm 2|803

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|buharimüslimebu davud|İbnu Abbas|Ebu Hüreyre (ra)'nin şu rivayete temas ettiği şeyden Lemem'e daha ziyade benziyenini görmedim: "Resulullah (sav) buyurdu ki: "Allah ademoğluna zinadan nasibini yazmıştır. Bu mutlaka ona ulaşacaktır: "Gözlerin zinası nazardır, dilin zinası konuşmaktır. Nefis de temenni eder ve iştah duyar, Ferc de bunu tasdik veya tekzib eder." |Buhari, İsti'zan 12, Kader 9; Müslim, Kader 20, (2657); Ebu Davud, Nikah 44, (2152)|804

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Necm Suresi|tirmizi|İbnu Abbas|"(O güzel hareket edenler), lemem hariç olmak üzere günahın büyüklerinden ve fuhuşlardan kaçınanlardır" (Necm, 32) mealindeki aynı ayet hakkında Resulullah (sav)'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ey Rabbim, sen affedicisin, hepsini affet, küçük günah işlemeyen kulun yoktur." |Tirmizi, Tefsir, Necm, (3280)|805

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Kamer Suresi|müslimtirmiziİbnu mace|Ebu Hüreyre|Kureyş müşrikleri, Hz. Peygamber (sav)'le kader mevzuunda tartışmak için geldiler. Bunun üzerine şu ayet nazil oldu (mealen): "O gün onlar yüzleri üstünde sürüklenirler. (Onlara) "tadın cehennemin dokunuşunu" (denilir). Şüphesiz ki biz, herşeyi bir takdir ile yarattık" (Kamer, 48-49). |Müslim, Kader 19, (2656); Tirmizi, Kader 19, (2158), Tefsir, Kamer, (3286); İbnu Mace, Mukaddime 10, (83)|806

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Rahman Suresi|tirmizi|Cabir|Resulullah (sav) bir gün, Ashabının huzuruna çıktı ve Rahman suresini baştan sona okudu. Hepsi de sükut ettiler. Bunun üzerine: "Ben bu sureyi cinlere de okudum, onlar sizden daha güzel karşılık verdiler. Şöyle ki: "Cenab'ı Hakk'ın: "Rabbinizin hangi ni'metini tekzib edersiniz?" kavl-i şeriflerini her okuyuşumda şöyle diyorlardı: "Ey Rabbimiz, biz ni'metlerinden hiçbir şeyi tekzib edemeyiz, bütün hamdler sanadır." |Tirmizi, Tefsir, Rahman, (3287)|807

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Vakıa Suresi|rezin|İbnu Mes'ud|Resulullah (sav) şöyle söyledi: "Kim her gece Vakıa suresini okursa ona fakirlik gelmez. Müsebbihat'da, (Sebbeha veya Yüsebbihu ile başlayan surelerde) bir ayet vardır, (sevabca) bin ayete bedeldir." (Rezin'in ilavesidir) |Rezin|808

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Vakıa Suresi|tirmizi|Ebu Said el-Hudri|"(Sağcılar)... ve kadri yükseltilmiş döşeklerdedirler" (Vakıa, 34) mealindeki ayet hakkında, Resulullah (sav)'ın şunu söylediğini nakleder: "Bunların yüksekliği sema ile arz arasındaki mesafe kadardır, ikisi arasındaki uzaklık ise beş yüz yıllık yürüme mesafesidir." |Tirmizi, Sıfatu'l-Cenne 8, (2543)|809

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Vakıa Suresi||Enes|"Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağından verilenler için yeniden yaratmışızdır. Onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır." (Vakıa, 35-38) mealindeki ayet hakkında şu açıklamayı yaptı: "Ayette mevzubahis olan yeniden diriltilenler arasında dünyada iken ihtiyarlayıp, gözlerinin feri kaçıp çapaklanmış pek yaşlı kadınlar da var." ||810

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Vakıa Suresi|muvatta|Abdullah İbnu Ebi Bekr İbni Amr İbni Hazm|Hz. Resalullah (sav)'ın Amr İbnu Hazm (ra)'a yazdığı mektupta: "Kur'an'a sadece temiz olanlar dokunsun" emri de vardı. |Muvatta, Kur'an 1, (1, 199)|811

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Vakıa Suresi|müslim|İbnu Abbas|Resulullah (sav) zamanında halk yağmura kavuştu. Bunun üzerine Resulullah (sav): "İnsanlar bugün iki grup halinde sabaha erdiler, bir grubu kafir, bir grubu mü'mindir" dedi. Ve şöyle açıkladı: "Bazıları: "Bu yağmur Allah'ın bir rahmetidir" derken, diğer bazısı: "Falan falan yıldızın uğuru doğru çıktı" dedi. Bunun üzerine şu Ayet nazil oldu: "Hayır (hakikatler kafirlerin dedikleri gibi değildir), işte yıldızların düştüğü yerlere and ediyorum ki, hakikaten bu, eğer bilirseniz büyük bir anddır. Muhakkak o, elbette çok şerefli bir Kur'an'dır ki siyanet edilmiş bir kitapta (yazılı)dır. Ona tam bir surette temizlenmiş olanlardan başkası el süremez. O alemlerin Rabbinden indirilmedir. Şimdi siz bu kelamı mı hor görücülersiniz? Rızkınıza (şükür edeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?" (Vakıa, 75-82). |Müslim, İman 127, (73)|812

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Vakıa Suresi|tirmizi|Ali|"Rızkınıza (şükredeceğinize) siz behemahal tekzibe mi kalkışırsınız?" (Vakıa, 82) mealindeki ayetle ilgili olarak Hz. Peygamber (sav)'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Siz Cenab-ı Hakk'ın size verdiği şükür makamında, "falanca falanca yıldızın batışı veya falanca falanca yıldızın doğuşu sayesinde yağmura kavuştuk" diyorsunuz. |Tirmizi, Tefsir, Vakı'a, (3291)|813

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hadid Suresi|müslim|İbnu Mes'ud|Müslüman olmamızla Cenab-ı Hakk'ın bizi, "İman edenlerin gönüllerinin Allah'ı zikretmek üzere yumuşaması ve ondan gelen hakikate bağlanması zamanı daha gelmedi mi? Onlar, daha evvel kendilerine kitap verilip de üzerlerinden uzun zaman geçmiş, artık kalbleri kararmış bulunanlar gibi oLmasınlar. Onlardan birçoğu fasıklardı" (Hadid, 16) mealindeki ayetle azarlaması arasında dört yıllık zaman mevcuttur. |Müslim, Tefsir 24, (3027)|814



TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hadid Suresi|rezin|İbnu Abbas|"Yeryüzünü, öldükten sonra Allah'ın tekrar dirilttiğini bilin, akledersiniz diye size delillerimizi açıkladık" (Hadid, 17) mealindeki ayetle ilgili olarak şöyle buyurdu: "Allah kalbleri kasavet ve katılıktan sonra yumuşatır, (tevhid hususunda) mutmain ve (Rabbine) yönelmiş kılar. Ölmüş kalpleri ilimle, hikmetle diriltir (Ayet bu manayı ders vermektedir). Arzın yağmurla diriltilmesi zaten gözle görülen bir durumdur." (Rezin'in ilavesidir. ed-Dürrü'l-Mensur İbnu'l-Mübarek'in rivayeti olarak kaydetmektedir (6, 175)) |Rezin|815

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Hadid Suresi|nesai|İbnu Abbas|Hz. İsa (a.s.)'dan sonra bir kısım melikler Tevrat ve İncil'i tahrif ettiler. Aralarında mü'min olanlar da vardı, bunlar Tevrat ve İncil'i okuyorlardı. (Müminlerin okuduklarından rahatsız olan) bazıları, meliklerine şöyle dediler: "Bunların bize yaptığı hakaretten daha ağır hakaret, savurdukları küfürden daha galiz küfür görmedik. Kitapta, "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidirler" (Maide, 44) diye okuyup, kitaptan gösterdikleri ayetlerle bizi yaptığımız işlerden dolayı kınıyorlar (kafir, fasık oldunuz diyorlar.) Onları çağırıp uyarın, bizim okuduğumuz gibi okusunlar, bizim inandığımız gibi inansınlar." Melik onları çağırıp topladı, ya ölümü ya da tahrif edilmiş haliyle Tevrat ve İncil'i okumaktan birini tercih etmelerini teklif etti. Onlar: "İstediğiniz bu mu? bizi bırakın (bir düşünelim)!" dediler. Sonra bunlardan bir kısmı: "Bize bir kule inşa edin, bizi içine tıkın, yiyecek ve içeceğimizi çekebileceğimiz (ip gibi) bir şeyler de verin, böylece bizden size hakaret sayılacak bir şey ulaşmamış olur" dedi. Diğer bir kısmı da: "Bırakın bizi başımızı alıp gidelim. Yeryüzünde dolaşır, vahşi hayvanlar gibi yer içeriz. Bizi kendi memleketinizde (faaliyet yapar) bulursanız öldürürsünüz" dedi. Bir grup da: "Bize ıssız bir arazinin ortasında evler inşa ediverin. Biz orada kendi başımıza kuyular açıp ziraat yapalım, sizinle hiç konuşmayalım, sizlere uğramıyalım da!" dedi. Bunların her kabilede samimi yakınları vardı. İsteklerini kabul ettiler (ve öldürmediler). Cenab-ı Hakk (onların kalbine, şu ayette temas buyurduğu) ruhbaniyeti inzal buyurdu: "Üzerlerine bizim gerekli kılmadığımız fakat kendilerinin güya Allah'ın rızasını kazanmak için ortaya attıkları rahbaniyete bile gereği gibi riayet etmediler, içlerinde inanmış olan kimselere ecirlerini verdik. Ama çoğu yoldan çıkmışlardır" (Hadid, 27). Geri kalanlar da şöyle dediler: "Falancaların ibadet ettiği gibi biz de ibadet edelim. Falancaların yeryüzünde dolaştığı gibi biz de dolaşalım, falancaların edindiği gibi biz de evler edinelim." Bunlar şirkleri üzerine devam eden kimselerdi. Bunlar kendilerine uydukları (diğer) kimselerin imanlarını da bilmiyorlardı. Hz. Peygamber (sav)'a nübüvvet geldiği zaman, bu ruhbanlardan pek az kimse kalmıştı. Bu kişi, mabedinden indi, seyyah olup dolaşan bir kişi seyahatinden döndü, bir kişi de manastırından çıktı. Bunlar gelip iman ettiler ve tasdikte bulundular. (Bütün Ehl-i Kitap hakkında) Cenab-ı Hakk şöyle buyurdu: "Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Onun peygamberine de iman edin ki, (Allah) size rahmetinden iki kat nasib versin" (Hadid, 28). Burada zikri geçen iki kat nasibden biri: Hz. İsa (a.s.)'ya İncil'e ve Tevrat'a olan imanları sebebiyledir, diğeri de Hz. Muhammed (sav)'e olan imanları ve onu tasdikleri sebebiyledir. (Ayet şöyle devam ediyor): "Sizin için yardımıyla yürüyeceğiniz bir nur lutfetsin" (Hadid, 28). Bu nurdan maksad Kur'an ve Hz. Peygamber (sav)'e ittiba etmeleridir. Vahiy şöyle devam ediyor: "Ehl-i Kitap, hakikaten Allah'ın fazl (u kerem)inden hiçbir şeye nail olamayacaklarını, muhakkak bütün inayetin Allah'ın elinde bulunduğunu, onu (ancak) dileyeceği kimselere vereceğini bilmedikleri için mi (küfürde inad ediyorlar? Halbuki bunu pekala biliyorlar da). Allah büyük fazl-u kerem sahibidir" (Hadid, 29). |Nesai, Kada 12, (8,231)|816

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Mücadele Suresi|buharinesaiİbnu mace|Aişe|Hamd o Allah'a dır ki, bütün sesleri işitir. Israrcı (mücadeleci) kadın Havle, Hz.Peygamber (sav)'i evinin yanında buldu. Resulullah (sav)'a birşeyler söylüyordu. Ama ne söylediğini işitmiyordum. Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: "(Habibim) Zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah'a şikayet etmekte olan (kadın)ın sözünü umulduğu veçhile Allah dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür" (Mücadele 1). |Buhari, Tevhid 9; Nesai, Talak 33, (6, 168); İbnu Mace, Talak 25, (2063)|817

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Mücadele Suresi|ebu davud|Havle bintu Malik İbni Sa'lebe|Kocam Evs İbnu's-Samit bana zıharda bulunmuştu. Derhal Hz. Peygamber (sav)'e şikayete geldim. Resulullah (sav)'a durumu arzedince bana: "Allah'tan kork, o senin amcaoğlundur" diye onun hakkında beni iknaya çalışıyordu. Ben ısrarıma devam ettim. Derken ayet nazil oldu, "(Habibim) zevci hakkında seninle direşip duran (nihayet halinden) Allah'a şikayet etmekte olan kadının sözünü umduğu veçhile Allah dinlemiştir..." (Mücadele, 1). Vahiy üzerine Resulullah (sav): "Kocan bir köle azad eder" buyurdu. Ben: "Onun kölesi yok!" dedim. Resulullah (sav): "Öyleyse ard arda iki ay oruç tutar" dedi. Ben tekrar: "Ey Allah'ın Resulü, kocam çok yaşlıdır, oruca tahammül edemez!" dedim. "Öyleyse",dedi, "altmış fakir doyursun!" "Onun elinde", dedim, "sadaka olarak verecek hiçbir şeyi yok, (nasıl altmış fakir doyuracak?)" "Öyleyse," dedi, "ona ben yardım edeyim. Şu bir arak hurmayı al götür!" "Ey Allah'ın Resulü", dedim, "diğer bir arak'ı da ben verip ona yardım edeyim." "Güzel söyledin", dedi, "git bunlarla ona bedel altmış fakiri doyur. Sonra da (eski nikahınla) amcaoğluna dön!" Ravi bir arakın altmış sa' miktarında bir ölçek olduğunu belirtti. |Ebu Davud, Talak 17, (2214)|818

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Mücadele Suresi|tirmizi|Ali|"Ey iman edenler, siz Peygambere mahrem bir şey arzetmek istediğiniz vakit bu mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı, daha temizdir. Fakat bulamazsanız şüphe yok ki Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir" (Mücadele, 12) mealindeki ayet nazil olduğu zaman Hz. Resulullah (sav) bana: "(Bu sadakanın) bir dinar olmasına ne dersin?" diye sordu. Ben: "Bu miktar çoktur, takat getiremezler" dedim. "Yarım dinara ne dersin?" dedi. "Ona da takat getiremezler" dedim. "Öyleyse ne kadar olsun?" dedi. "Bir kıl (ağırlığında altın) miktarı" dedim. "Sen de pek parasızsın!" dedi. Bunun üzerine şu ayet indi: "Mahrem konuşmanızdan evvel sadakalar vereceğinizden korktunuz mu? Çünkü işte yapmadınız. (Bununla beraber) Allah sizin tövbelerinizi kabul etti. O halde namazı kılın. Zekatı verin. Allah ve Peygamberine (diğer emirlerinde de) itaat edin. Allah ne yaparsanız hakkıyla haberdardır" (Mücadele, 13). Hz. Ali (ra) der ki: "Allah, benim sebebimle bu ümmetin mükellefiyetini hafifletti." |Tirmizi, Tefsir, Mücadele, (3297)|819

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Mücadele Suresi|rezin|Ali|Bu ayet ile benden başkası amel etmedi. (Rezin'in ilavesidir, İbnu Kesir kaydetmiştir (4, 326)) |Rezin|820

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|tirmizi|Ma'kıl İbnu Yesar|Resulullah (a) buyurdular ki: "Kim sabaha erdiği zaman üç kere "Euzubillahi's-semi'il-alim mine'ş-şeytani'r-racim" der ve Haşr suresinden üç ayet okursa, Allah onun için yetmiş bin meleği vekil tayin eder de onlar, akşam oluncaya kadar kendisine rahmet okurlar. Şayet o gün ölecek olsa şehid olarak ölür. Akşam vaktinde aynı şekilde okuyacak olsa (keza sabaha kadar aynı şeyler sözkonusudur). |Tirmizi, Fedfailu'l-Kur'An 22, (2923)|821

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|buharimüslimtirmiziebu davud|İbnu Ömer|Resulullah (sav) Beni Nadir'in hurmalığını yaktırdı ve kestirdi. Burası (Medine'de Yahudilerin ikamet ettikleri yer olan) Büveyra (denen mevki) idi. Vak'a üzerine şu ayet indi: "Herhangi bir hurma ağacını kestiniz, yahud kökleri üstünde dikili bıraktınızsa (hep) Allah'ın izniyledir. (Bu izin de) fasıkları rüsvay edeceği için (verilmiş)dir" (Haşr, 5). |Buhari, Tefsir, Haşr 2, Hars ve Müzara'a 6, Cihad 154, Megazi 14; Müslim, Cihad 139, (746); Tirmizi, Tefsir, Haşr (3298); Ebu Davud, Cihad 91, (2615)|822

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|rezin|Ka'b|"...O, bunların yüreklerine korku düşürdü. Öyle ki, evlerini hem kendi elleriyle hem müminlerin elleriyle harap ediyorlardı, işte ey akıl ve basiret sahipleri bundan ibret alın" (Haşr, 2) mealindeki ayet, Hz. Peygamber (sav) tarafından Medine'den sürülen Yahudiler hakkında nazil oldu. Hz. Peygamber (sav) mallarından (silah hariç), sadece develerinin taşıyabileceği kadarını götürmelerine izin vermişti. Onlar, evlerinin eşiklerinden, kapılarından ve diğer ahşap kısımlarından tutup yıkıyorlardı. Beni Nadir'in hurmalığı hassaten Resul-i Ekrem'in idi, O'na bunu Cenab-ı Hakk tahsis etmiştir. (Rezin'in ilavesidir. Bu rivayetin manasında uzunca bir rivayeti, Ebu Davud tahric etmiştir. [(Harac, 23, (3004).]) |Rezin|823

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|ebu davud|İbnu Ömer|"Allah'ın onların mallarından Peygamberine verdiği fey'e gelince, siz bunun üzerine ne ata ne deveye binip koşmadınız..." ayeti hakkında şunu söyledi; "Resulullah (s)a Fedek ahalisi ve ismen belirttiği ancak şu anda hatırlayamadığım köylerle sulh yaptı. Bu esnada (Hayber'in geri kalan köylerinde yaşayan) ahaliyi muhasara etmişti. Bu (muhasara altındaki)ler, Hz. Peygamber (sav)'e sulh için heyet gönderdiler. Ayette geçen"Siz bunun üzerine ne ata ne de deveye binip koşmadınız" demek, "Siz savaşmadınız" demektir. Zühri der ki: Benu'n Nadir münhasıran Resulullah (sav)'a ait idi. Çünkü orayı zorla fethetmediler, anlaşarak fethettiler. Bu sebeple Hz. Peygamber (sav) buradan elde edilen ganimeti sadece Muhacirler arasında taksim etti. Ondan Ensar'dan olanlara, ihtiyaç sahibi iki kişi hariç, kimseye bir şey vermedi." |Ebu Davud, Haraç 19, (2971)|824

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|ebu davud|Ömer|Beni Nadir'in emvali, Cenab-ı Hakk'ın Resulüne (sav) fey' kıldığı, üzerine at ve deve koşulmayan (yani savaşsız elde edilen) mallardandı. Ureyne köyleri, Fedek, tıpkı (Kureyza ve Nadir'in emvali gibi) sırf Resulullah (sav)'a ait yerlerdi. Resulullah (sav) buralardan elde edilen gelirlerden ailesinin bir yıllık nafakasını ayırırdı. Geri kalanı da Allah yolunda hazırlık olmak üzere silah ve binek için sarfederdi. (Nitekim ayette şöyle buyrulmuştur): "Allah'ın (fethedilen diğer küffar) memleketleri ahalisinden Peygamberine verdiği fey'i, Allah'a, Peygamberine, hısımlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalanlara aittir. Ta ki bu mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın..." (Haşr, 7). (Hz. Peygamber (sav)'e intikal eden) bu pay, bu sayılanlara ve ayrıca "evlerinden ve mallarından çıkarılmış olan fakirlere, onlardan önce (Medine'yi) yurt ve iman evi edinmiş olan kimselere, kendilerinden sonra gelenlere aittir. Bu ayet, (kıyamete kadar gelecek) mü'minlerin tamamına şamildir. Tek istisnayı köle olarak sahih olduklarınız teşkil ediyor. Köleleriniz dışındaki her Müslüman bu payda hisse ve hak sahibidir. |Ebu Davud, Haraç 19, (2965, 2966)|825

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|tirmizi|Ebu Hüreyre|"Kendilerinde fakirlik ve ihtiyaç olsa bile (onları, Muhacirleri) öz canlarından daha üstün tutarlar.." (Haşr, 9) mealindeki ayetle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "Ensar'dan birinin evine misafir geldi ve geceyi yanında geçirdi. Ev sahibinin evinde kendisinin ve çocuklarının yiyeceğinden başka yiyecek bir şey yoklu. Hanımına: "Çocukları uyut, ışığı söndur ve mevcut yiyeceği misafire yaklaştır" diye emretti. Bunun üzerine ayet indi. |Tirmizi, Tefsir, Haşr, (3301)|826

TEFSİR BÖLÜMÜ - ESBAB-I NÜZULE DAİR|Haşr Suresi|rezin|Enes|"Ehl-i Kitaptan o kafir kardeşlerine: "Andolsun, eğer siz yurtlarınızdan çıkarılırsanız biz de muhakkak sizinle beraber çıkarız, sizin aleyhinizde hiçbir kimseye ebedi taat etmeyiniz. Eğer sizinle harp ederlerse muhakkak ve muhakkak biz, size yardım ederiz" diyen o münafıkları görmedin mi? Halbuki Allah şahidlik eder ki, onlar hakikaten ve katiyyen yalancıdırlar" (Haşr, 11), mealindeki ayette zikri geçen kimsenin münafıkların başı Abdullah İbnu Übey olduğunu, bu sözü Beni Nadir Yahudilerini Hz. Peygamber (sav)''in Medine'den çıkarmak istediği zaman, onları Hz. Peygamber (sav)'e karşı tahrik etmek için söylediğini belirtir. (Rezin'in ilavesidir.) |Rezin|827


Yüklə 5,12 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   129




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin