İmanin şubeleri



Yüklə 0,84 Mb.
səhifə19/24
tarix07.01.2019
ölçüsü0,84 Mb.
#91825
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24

74. Cömert Olma 464

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Rabbinizin bağışına ve takva sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun! takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkele­rini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. " 465

Bununla ilgili daha bir çok ayet vardır.

Yine yüce Allah cömertliğin aksi davranış şekli olan cimrilik hususunda ise şöyle buyurmaktadır:

"Bunlar; cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye eden, Allah'ın kendilerine lütfundan verdiğini gizleyen kimseler­dir. Biz, kafirler için alçaltıcı bir azap hazırladık." 466

Yine yüce Allah bu konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur." 467

Yine yüce Allah konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Her kim de nefsinin hırsından (cimriliğinden) korunursa, işte onlardır o kurtuluş bulanlar!" 468

Bununla ilgili olarak daha bir çok ayet vardır.

Buhârî ile Müslim'in "Sahihlerinde konuyla ilgili olarak Ebu Hureyre (r.a)'dan rivayet ettikleri hadiste Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Kulların sabahladığı hiçbir günah yoktur ki, iki melek iner. Birisi:

- 'Allahım! Malını infak edene halef 469ver' der. Diğeri de:

- 'Allahım! Malını vermeyene telef 470ver' der." 471

75. Küçüklere Merhamet Etmek Ve Büyüklere İse Saygı Göstermek 472

Müslim'in "Sahîh"inde konuyla ilgili olarak Cerîr b. Abdullah (r.a)'dan rivayet ettiği Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Kim insanlara merhamet etmezse, Allah'da ona merhamet etmez." 473

Buhârî ile Müslim'in "Sahihlerinde konuyla ilgili olarak Ebu Hureyre (r.a)'dan rivayet ettikleri hadiste Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Allah rahmeti yüz parça yaratmış; 474 doksan dokuzunu kendi katında tutmuş, yeryüzüne bir cüz indirmiştir. İşte yara­tıklar, bu cüzden dolayı birbirlerine acırlar. Hatta hayvan, üze­rine basarım endişesiyle tırnağını yavrusundan kaldırır." 475

Ebu Davud'un "Sünen'Mnde konuyla ilgili olarak Abdullah ibn Amr (r.anhümâ)'dan rivayet ettiği Resulullah (s.a.v) şöyle bu­yurmaktadır:

"Küçüğümüze acımayan ve büyüğümüzün hakkını tanıma­yan 476 kimse bizden değildir." 477

Konu ile ilgili olarak kasâme 478 hadisinde şu ifade yer almak­tadır:

"Büyüğü büyük bil yada büyüğü büyük. Yani en büyüğünüz konuşur." 479

İmam olma ile İlgili hadiste ise konuyla ilgili olarak şu ifade yer almaktadır:

"En büyüğünüz size imam olsun." 480

76. İnsanların Arasını Düzeltme

Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmaktadır:

"Onların fıs il daş mal arının 481 birçoğunda hayır yoktur. An­cak bîr sadaka yahut bir iyilik yahut da 'insanların

zeltmeyi' isteyen (İn fısıldaşması) müstesna. Kim Allah'ın rızası­nı elde etmek için bunu yaparsa, biz ona yakında büyük bir mü­kâfat vereceğiz." 482

Yine yüce Allah konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse (bîr problem mey­dana geldiğinde) 'kardeşlerinizin arasını düzeltin'." 483

Buhârî ile Müslim'in "Sahîh"lerinde konuyla ilgili olarak Üm-mü Gülsüm bint. Ukbe b. Ebi Muayt (r.anhâ)'dan rivayet ettikleri hadiste Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Yalancı, insanların arasım bulan ve ve hayr söyleyip hayr tebliğ eden kimse değildir."

Ümmü Gülsüm der ki:,

"İnsanların söylediklerinden hiçbir şeyde yalana ruhsat ve­rildiğini işitmedim. Ancak üç 484 şeyde müstesna:



1. Savaşta,

2. İnsanların arasını bulmakta,

3. Kocanın karısına ve karısının da kocasına söylediklerinde! 485

77. Kişinin, Kendisi İçin İstediği Şeyi Müslüman Kardeşi İçin De İstemesi Ve Kendi Nefsi İçin Hoş Görmediğini Müslüman Kardeşi İçin De Hoş Görmemesi


Bunun içerisine; yoldan gelip geçen insanlara eziyet verici şeyleri kenara kaldırıp atma da girmektedir.

Buhârî ile Müslim'in "Sahîh'lerinde konuyla ilgili olarak Ebu Hureyre (t.a)'dan rivayet ettikleri hadiste buna şu şekilde işaret edilmiştir:

"İman, yetmiş küsur şubedir. 486 Bu şubelerin en üstünü, Lâ ilahe illallah (= Allah'tan başka Hah yoktur) sözü, en aşağı mer­tebesi ise 'yolda (n gelip geçen insanlara) eziyet verici bir taşı kenara atmaktır. Haya da, imandan bîr şubedir." 487

Buhârî'nin "Sahîh"inde konuyla ilgili olarak Enes b. Mâlik (r.a)'dan rivayet ettiği Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmaktadır:

"Sizden birisi, kendi nefsi için istediğini (din) kardeşi için de istemedikçe, 488 (kamil anlamda) iman etmiş olmaz." 489

Buhârî ile Müslim'in "Sahîh"lerinde konuyla ilgili olarak Cerîr b. Abdullah (r.a)'dan rivayet ettikleri hadis şu şekildedir:

"Resulullah (s.a.v)'e; namazı dosdoğru kılmak, zekatı ver­mek ve her müslümana nasihat etmek üzere bey'at ettim." 490
KAYNAKÇA

.

1. AYDINLI, Abdullah, Sünen-i Dârimî, Madve Yayınlan, İstanbul 1996



2. BEYHAKÎ, Ahmed ibnü'I-Hüseyn Ebu Bekr, Sünenül-Kübrâ, Mektebetu Dâri'1-Bâz, Mekke 1414/1994 - Haydarabad 1344/1925

3. BUHARI, Muhammedb. İsmail, Câmiu's-Sahîh, Çağn Yayınlan,

İstanbul 1992

<

4. DÂREKUTNÎ, Ali b. Ömer Ebu'l-Hasan, Sünen, Dâru'f-Ma'rife, Beyrut 1386/1966

5. DAVUDOGLU, Ahmed, Sahih-iMüslim Tercüme ve Şerhi, Sön­mez Yayınlan, istanbul 1978

6. EBU YA'LÂ gI-MEVSİLÎ, Ahmed b. Ali İbnü'l-Müsennâ, Müsned, Dâru'l-Me'mûm H't-Turas, 1404/1984

7. ENES, ibn Mâlik, Muuatta, Çağn Yayınlan, İstanbul 1992

8. ERYARSOY, Beşir, İman veTauır, Şafak Yayınlan, İstanbul 1992,

9. FERID, Ahmed, Bid'atçi Tekfircilere Reddiye, Guraba Yayınlan, İs­tanbul 1996

10. HATİPOĞLU, Haydar, Sünen-i İbn Mâce Terceme ue Şerhi, Kah­raman Yayınları, İstanbul 1982

11. HEYET, İlmihal, T.D.V, İstanbul 1999

12. HEYET, Şamil İslam Ansiklopedisi, Akit Gazetesi, İstanbul 2000

13. HEYSEMÎ, Ali b. Ebi Bekr, Mecmâu'z-Zeuâid, Dâru'r-Reyyân li't-Turas, Kahire 1407/1986 - Mektebetu'1-Kudsî, baskı yeri yok 1352/1933

196 ♦ İMAM EBU'L-KÂSIM EL-KAZVÎNÎ

14...............Mevâridu 'z-Zem 'ân ilâ Zevâidi İbn Hibbân, Dâru'l-

Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, tarihsiz

15. İBN EBİ ŞEYBE, Ebu Bekr Abdullah el-Kûfî, Musannef, Mektebetu'r-Rüşd, Riyad 1409/1988

16. İBN HANBEL, Ahmed, Müsned, Çağrı Yayınlan, İstanbul 1992

17. İBN HİBBÂN, Muhammed et-Temîmî, Sahih, Müessesetü'r-Ri-sâle, Beyrut 1414/1993

18. İBN HUZEYME, Muhammed Ebu Bekr es-Sütemî, Sahîh, Mektebetu'l-tslâmî, Beyrut 1390/1970

19. KARADAVÎ, Yusuf, İslam'da Helal ve Haram, Hilal Yayınları, İs­tanbul, tarihsiz

20. KARAMAN, Prof. Dr. Hayreddin, Günlük Hayatımızda Helaller ve Haramlar, İz yayıncılık, İst. 2003

21. MAKDİSÎ, Ebu Abdullah Muhammed b. Abduh/ahid el-HanbeB, Muhtâre, Mektebetu'n-Nehdeti'l-Hadis, Mekke, 1410

22. MÜNÂVÎ,Abdurraufb.Tâcu'l-Ârifin,Fey2u7-Kadîr;Mektebetu't-Ticâriyyeti'l-Kübrâ, Mısır 1356 - Mustafa Muhammed 1356/1937

23. NESAİ, Ahmed b. Şuayb Ebu Abdurrahman, Sünenü'l-Müdebâ, Çağn Yayınlan, İstanbul 1992

24. ÖZEL, Dr. Ahmed, İslam Hukukunda Ülke Kavramı, İklim Yayın­lan, 4. baskı, İstanbul 1991

25. PARLIYAN, Abdullah, Sünen-İ Tirmizî Tercümesi, Konya Kitapçı­lık, Konya, 2004

26. TABERÂNÎ, Ebu'l-Kâsım Süleyman b. Ahmed, es-Sağîr, Mektebetu'l-İslâmî, Beyrut 1405/1985

27. ;.........el-Evsat, Daru'l-Haremeyn, Kahire 1415/1994

28...........el-Kebîr, Mektebetu'l-Ulûm ve'1-Hikem, Musul 1404/1983





1 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 5.

2 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 11-14.

3 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 14-15.

4 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 15-16.

5 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 16.

6 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 16-17.

7 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 17.

8 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 17-20.

9 Gerek görülmediği için şiirler tercüme edilmemiştir, (ç)

10 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 21-22.

11 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 22-23.

12 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 25-26.

13 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 27-31.

14 Küsur: 3 ile 9 arasındaki miktarları belirtmek için kullanılır.

15 Şube kelimesi burada bölüm ve cüz anlamına gelmektedir. Yani iman, çeşitli bölümlü var demektir. Hafız İbn Hacer eİ-Askalânî, "Fethu'I-Bâri"de imanın bu bölümlerini özetleyip sıralamıştır. Bu konuda daha geniş bilgi için b.k.z: İbn Hacer

16 Buhârî, İman 3; Müslim, İman 57, 58 (35); Ebu Dâvud, Sünnet 14 (4676); Tirmizî, îman 6 (2614); Nesâî, İman 16; İbn Mâce, Mukaddime 9 (57); Ahmed b. Hanbel, 2/445.

17 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 33.

18 Nisa: 4/136

19 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 36.

20 Nisa: 4/78

21 Buhari, Kader 11, Enbiya 31, Tevhid 37, Tefsiru Sure-i Taha 1, 3; Müslim, Kader 13 (2652); Ebu Dâvud, Sünnet 16 (4701); Tirmizî, Kader 2 (2135); İbn Mâce, Mukaddime 10; Muvatta, Kader 1; Ahmed b. Hanbel, 2/248, 264, 268, 392,398, 448 Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 36-37.

22 Tevbe: 9/29

23İmam Ebu Abdullah Hüseyin ibnü'l-Hasan b. Muhammed el-Hakîmî el-Buhârî eş-Şafiî, müellif Ebu'l-Kâsım el-Kazvînî'nİn bu kitabı yazmada uyduğu "Şua-bu'l-İman"m içerisinde yer alan "Minhâcu's-Sünne" adlı eserin sahibi ve Mâ-verâu'n-Nehir bölgesindeki hadisçilerin reisidir. "Müstedrek alâ's-Sahihayn" adlı eserin sahibi Hâkim, ondan hadis rivayet ermiştir. 403/1012 yılında ölmüş­tür.

24 Bu hadis, Buhârî ile Müslim'in "Sahîh"lerinde bu lafızla geçmemektedir. Bu hadis; Buhârî'nin, Rikâk 39'da uzunca bir şekilde rivayet ettiği hadisin bir bö­lümüdür. Fiten 24'de geçen hadisin lafa ise şu şekildedir:

"(Alım-satım için) iki kişi aralarında elbiselerini açacaklar. Fakat alım-satım tamam olmadan ve (o elbisenin) dürülmesi mümkün olmadan kıyamet kopa­caktır. Bir adam yeni doğurmuş devesinin sütünü sağıp onu içemeden kıya­met kopacaktır. "

Yine bu hadisi; Müslim, Fiten 140 (2954)'de muhtasar bir şekilde rivayet etmiş olup hadisin tamamı şu şekildedir:

"Bir adam yeni doğurmuş devesini sağarken kıyamet kopacaktır. Kıyamet kopuncaya kadar kap ağzına ulaşmayacaktır. İki adam da elbise alım-satımı yapacaklar, kıyamet kopmadan o alım-satımı bitiremeyeceklerdir. Bir adam havuzunu sıvayacak, kıyamet kopmadan ondan çıkmayacaktır." İmam Ahmed b. Hanbel'de, 2/369'da bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir. Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 37-38.



25 Tegâbun:64/7

26 Bu hadis; Müslim, iman 1 {8)'de Hz. Ömer'den gelen hadiste şu şekilde geç­mektedir:

"İman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhîret gününe, inanman ve (bir de,) kadere; hayrına ve şerrine inanmandır."

Yine bu hadisi; Müslim, İman 7 (10)'da Ebu Hureyre yolundan şu lafızla riva­yet etmiştir:

"İman; Allah'a, meleklerine, kitabına, Allah'a kavuşmaya ve peygamberlerine, (bit de) öldükten sonra yeniden dirilmeye inanman, (bir de) bütün kadere inanmandır." Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 39.



27 Mevkif: Durak, durulacak yer; kıyamette ölülerin diriltildikten sonra toplana­cakları yer; Arasat meydanı, mahşer yeri.

Âhirette, peygamberlerin, kendilerine inen kitâblarını okumalan tamâm olduk­tan sonra, bir ses gelir ki: "Ey mücrimler (=kâfıxler) aynimizi" (Yâsîn sûresi: 36/59) denir. Bu nida üzerine, mevkif yâni Arasat meydanı harekete geçer. O zaman, herkes i büyük bir korku alır. Birbirine girift olurlar (karışırlar). Melekler cinler ile ve cinler insanlar ile karışır, (ç)



28 Mutaffifin: 83/4-6

29 Bu hadisi, sadece Müslim rivayet etmemiştir. Çünkü bu hadis, Buhârî'de de geçmektedir. Bu hadisin Buhâri ile Müslim'deki lafzı şu şekildedir:

"O gün insanlar alemlerin Rabbinin huzurunda dururlar" (Mutaffifin: 83/6). Hatta insanlardan her biri, kulaklarının yansına kadar terin İçerisinde kaybo­lacaktır." Bu hadis; Buhârî, Rikâk 47'de geçmektedir.

Bu hadisi; Müslim, Cennet 60 (2862); Tirrnizî, Sıfatu'l-Kıyamet 2 (2422); Ahmed b. Hanbel, 2/13, 19, 64, 70,105,112, 125,126'de rivayet etmiştir, (t) Bu hadis için ayrıca b.k.z: Buhârî, Tefsiru Sure-i Mutaffifin 1 (ç) Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 40.


30 Bakara: 2/81

31 Bu hadisi; Buhârî, BedVİ-Hatk 8, Rikâk 42; Müslim, Cennet 65-66 (2866); Tirmizî, Cenâiz 70 (1072); Nesâî, Cenâiz 116; Muvatta', Cenâiz 47; Ahmed b. Hanbel, 2/16,51, 113,123,124. Hadisin lafzı, Müslim'e aittir. Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 41.

32 Bakara: 2/165

33 İmanın tadını ve lezzetini bulmaya vesile olan üç haslet şunlardır:

1. Allah'ı herşeydcn fazla sevmek: Farz olan sevgi; ilahî emirleri yerine getir­meye ve günahlardan sakınmaya vesile olandır. Buna göre haram bir şey işle­yen yada farz olan bir şeyi ihmal eden bir kimse, nefsinin arzusuna uyarak nef­sini tatmin etmeyi ilahi rızaya tercih ettiği için Allah'ı sevmekte kusurlu sayılır. Mendub olan sevgi ise; kulun nafile ibadetlere yönelmesi, bu tür ibadetlere düşkünlüğü ve şüpheli şeylerden kaçınmasıdır.

Resulullah (s.a.v)'i sevmek: Onun sünnetini, yolunu, prensiplerini sevmek, emirlerini yerine getirmek ve hoşlanmadığı şeylerden uzak durmakla gerçekle­şir.



2. Herhangi bir adamı sırf Allah rızası için sevmektir. Yani o sevgi, dünya ile ilgili herhangi bir maksatla değildir.

Yahya b. Muâz bu konuda şöyle der: "Allah yolunda ve O'nun için olan hakiki sevgi; sevilen adamın iyi davranması, sevene iyilik etmesi ve ikramda bulun­masıyla fazlalaşmaz ve sevilen adamdan cefa görmekle de eksilmez." Mümin; imanlı olduğu, Allah'a kulluk ettiği, emirlerine boyun eğerek yasak­larından kaçındığı ve Allah müminlerin birbirlerini sevmelerini emrettiği için se­vilmelidir. Bu sevgi de; ne kendisinden menfaat sağlandığı veya sağlanması beklendiğinden dolayı fazlalaşır, ne de bir sıkıntı yada eziyet verdiğinden dolayı azalır.



3. Bir kimseyi, Allah küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmekten, ateşe atılıp orada yanmaktan tiksindiği gibi tiksinmek: Bu, kişinin; ya inkar edip Müslümanlıktan çıkacaksın yada diri diri ateşe atılacaksın diye baskı, teh­dit ve işkence yapılması karşısında bile, kafir olmaktansa ateşte yakılmayı tercih etmesi, ateşte yakılmanın küfre girmekten fazla sevimli olmasıdır, (ç)

34 Buhârî, İman 9, 14, Edeb 42, İkrah 1; Müslim, İman 67-68 (43); Tirmîa, İman 10 (2624); Nesâî, İman 2, 3, 4; İbn Mâce, Fıten 23 (4033); Ahmed b. Hanbel, 3/174,230, 248, 288.

"ateşe atılıp orada yanmaktan tiksindiği gibi tiksinmek" şeklindeki son cümle, Buhârî ile Müslim'de geçmemektedir. Bu ifade, Nesâî'nin lafzına yakındır, (t) Nesâî, İman 4 (ç) Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 41-43.



35 Âl-İİmrân: 3/175

36 Mâide:5/44

37 Bakara: 2/40

38 Enbiyâ: 21/28

39 Enbiyâ: 21/90

40 Ra'd: 13/21

41 Rahman: 55/46

42 İbrahim: 14/14

43 Bu hadisi; Buhârî, Rikak 49, Tevhid 36; Müslim, Zekat 67 (1016); Tirmizî, Sıfatu'l-Kıyamet 1 (2415); Ahmed b. Hanbel, 4/256, 377'de rivayet etmiştir.

44 Bu hadisi; Buhârî, Tefsiru Sure-i Mâide 12, Rikâk 27; Müslim, Fezâil 134 (2359}'da Enes'ten rivayet etmiştir.

Bu hadisi; Buhârî, Eymân 3'da Hz. Âişe'den rivayet etmiştir. Yine bu hadisi; Buhârî, Eymân 3'da Ebu Hureyre'den rivayet etmiştir. Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 43-44.



45 İsrâ: 17/57

46 AVâf:7/56

47 Zümer: 39/53

48 Nisa: 4/48,116

49 Bu hadisi; Buhârî, Rikâk 19; Müslim, Tevbe 23 (2755); Tirmizî, Deavât 100 (3542); Ahmed b. Hanbei, 2/334, 397, 484'de rivayet etmiştir.

50 Nevevî'ye göre; Allah'a hüsnü zan beslemek; Allah'ın kıyamet gününde mü­min kullan için hazırladığı nimetlerini, O'nun merhametini, va'dini, affını, ke­remini bildiren ayetleri ve sahih hadisleri düşünerek O'nun, kendisine merha­met ve lütufla muamele edeceğini ummaktır.

Hattâbî'ye göre ise Allah'a hüsnü zan beslemenin anlamı şudur: Güzel amel İşleyiniz ki, Rabbınıza olan zannmız güzelleşsin. Güzel ameller işleyenin Rab-bine karşı olan zannı da güzelleşir. Kötü ameller işleyen kimsenin Rabbine olan zannı da kötüleşir.

Buna göre salih ameller, imanı arünr, kalbi nurlandmr, şeytanın hilelerini bo­zar. Sonuç olarak sahibine Allah'ın rahmeti için ümit verir. Allah'a karşı hüsnü zan besletir, (ç)


51 Müslim, Cennet 81 (2877). Câbir b. Abdullah'tan gelen bu hadisin Müs­lim'deki bütün lafzı şu şekildedir:

"Peygamber (s.a.v), vefatından üç gün önce:

- 'Sakın sizden birisi, Allah'a hüsn-ü zan etmeden ölmesin' buyururken işit­tim."

Yine bu hadisi; Ebu Dâvud, Cenâiz 12-13 (3113); İbn Mâce, Zühd 14 (4167); Ahmed b. Hanbei, 3/293, 325, 330'de rivayet etmiştir.



52 Nevevî'ye göre bu hadisin anlamı şu şekildedir: Kim İbadet ve hayr işlemekle bana yaklaşırsa, ben de rahmet, desteklemek, yardıma olmak ve başarılı kıl­makla ona yaklaşınm. Kulum ibadet ve tatlannı artmrsa ben de bu ikramımı ar-tınnm. Eğer kulum ibadet ve taaüme hız verirse ben de bol rahmetimi ona yağdırmakla yaptığının fazlasını veririm ve maksadına ulaşması için fazla yo­rulmasını şart koşmam. Yani kul Allah'a kulluk görevini yerine getirme husu­sunda gösterdiği gayret derecesine göre ilahi lütfa kavuşur, (ç)

53 Zikir, sadece lisan ile kayıtlanamaz. Aksine organlarla ilgili her şey buna dahil­dir. Lisanla olan zikir, övgüyle; gözlerle yapılan zikir, ağlamakla; ellerle yapılan zikir, vermekle; kulakların zikri, dinlemekle; bedenin zikri, kulluk görevlerini ye­rine getirmekle; kalbin zikri, korku ve ümitle; ruhun zikri, yapılması istenilen emirlere teslimiyet ve boyun eğmekle olur.

54 Arşın, parmak uçlanndan dirseğe kadar olan kısımdır. 4S.cm'lik bir ölçü birimi­dir, (ç)

55 Buhârî, Tevhid 15; Müsİim, Zikr 2 (2675); Tirmizî, Deavât 132 (3603); İbn Mâce, Edeb 58 (3822); Ahmed b. Hanbei, 2/251, 413, 480, 482,524, 534, Beyhâkî, İmanın Şubeleri, Polen Yayınları, İstanbul, 2005: 45-47.

56 Tegâbun: 64/13

57 Al-i İmrân: 3/173

58 Mâide:5/23

59 Talâk: 65/3

60 Teşeüm: Bir şeyi uğursuzluğa saymak, kötüye yormak demektir, (ç)

61 Rukye: Dua, efsun, muska; sihirbaz ve üfürükçülerin okudukları şeyler (anlamı­na gelmektedir).

İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1447), alimlerin şu üç şartın bulunmasıyla ruk-yenin caiz olacağı üzerinde görüş birliği içerisinde olduklarını bildirmektedir:



a. Allah Teala'nın kelamıyla (âyetlerle), isimleri veya sıfatlarıyla olması;

b. Arap diliyle veya başka bir dille anlaşılır olacak şekilde yapılması;

c. Yapılan rukyenin bizzat faydasının dokunduğuna değil, umulan faydanın Al­lah Teâlâ tarafından gönderildiğine inanılması (Fethul-Barî, 10/206). Rukye; mubah, haram ve şirk olmak üzere üç çeşittir:

1. Mubah olan Rukye: Kur'ân-ı Kerİm'den ayetlerle Allah Teâlâ'nın isim ve sıfatlanyla, arapça ve anlamı anlaşılır bir dille yapıldığı takdirde mubahtır. Hz. Aişe (r.anhâ)'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle denilmektedir: "Rasû-lüllah {s.a.s) son hastalığında muavvizeteyni okuyup kendisine üflüyordu. Hastalığı agırlaştığı zaman onları okuyarak üzerine üflüyor ve onların bereketi için elini meshediyordum" (Buharî, Tıb 32; Müslim, Selâm 51-52), Yine Hz. Aişe fr.anhâ) Rasûlüllah (s.a.v)'ın hastalığından bahsederken şunlan söylemektedir: "Rasûlüllah (s.a.s) yatağa düştüğü zaman, İhlas süresi ve Mu'-avvizeteyn'in tamamını okuyarak avucuna üfledi ve sonra elleriyle yüzünü ve vücudunun elinin yetiştiği her tarafını mesnetti" (Buharî, Tıb 39). Yine akrep sokmasına karşı Fatiha suresi ile rukye yapıldığına dair hadis varid olmuştur (Buharı, T:b 33). Ve yine Rasûlüllah (s.a.s)'in hastalanan bazı kimse­lere, Muavvizeteyn okuyup, onları sağ eliyle meshettiği ve peşinden de şöyle söylediği rivayet edilmektedir: "Ey insanların Rabbi olan Allah'ım hastalığı gi­der; buna şifa ver. Şifa veren yalnız sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Hastalık bırakmayan şifa ver" (Buharı, Tıb 37}.

Bu anlamda rivayet edilen hadisler çoktur. Bazı alimler Rasûlüllah (s.a.v)'in; "Göz değmesi ve hummanın dışında rukye yoktur" (Buharî, Tıb 17) hadisine dayanarak, göz değmesi, yılan ve akrep sokması dışında rukyenin caiz olma­dığı kanatine varmışlardır. Ancak diğer bazı alimler de bu hadisin, rukyenin en fazla faydalı olacağı anlamına sarfedildiğİni, "Zülfikardan başka kılıç yoktur" sözüne kıyas yaparak cevaplandırmışlardır. Çünkü diğer hadislerde görüldüğü gibi, Rasûlüllah (s.a.v) başka şeyler için de rukyeye cevaz vermiştir.



2. Haram olan rukye: Anlaşılmaz sözler, anlamsız kesik harfler, bilinmeyen isimler, bilenlerin Arapçadan başka bir dille rukye yapması, demir, tuz kullana­rak veya ip bağlayarak rukye yapılması haram kılınmıştır. Fayda verdiği tec­rübe edilmiş uygulamalar bunun dışındadır. Şabir (r.a)'dan şöyle rivayet edil­mektedir:

"Rasûlüllah (s.a.s) rukye yapılmasını yasakladı. Amr ibn Hazmın çocukları gelip şöyle dediler: "Ya Resulullah! Biz bir tür rukye yapardık ve onunla akrep sokmalarına karşı korunurduk." Resulullah; Ona dönün onda bir kötülük görmüyorum. Sizden her kim kardeşine fayda vermeye güç yetirirse ona fay­dalı olsun" (Müslim, Selam, 63) demişti.

İzz b. Abdüsselam'dan anlamı bilinmeyen harflerle yapılan rukye sorulduğu zaman, küfrü gerektirecek anlamlar içerip içermediğinin bilinmemesinden do­layı buna cevaz vermemiştir.


Yüklə 0,84 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin