Şekil 13. iki Kraliçe ve Kral
Sümer'in bilinen en eski mitolojisinde, ölmüş ve dirilmiş tanrı Du-muzi-asbu, Cehermernin Sadık Oğlu, iki uhı tannçca ile, daha doğrusu, iküi biçimde bir tanrıça ile kader birliği etmişti. Bir yandan yaşıyanlarm tanrısı, öte yandan ölülerin tannsıydı. Birinci biçimi ile sonraki klasik mitolojide Afrodit olan Cennet Kraliçesi İnanna, ikinci biçimi ile, klasik mitolojide Persephone olan öte dünyanın korkulu
45
kraliçesi Erişigal'di. Ölümde ikinci ile bulunan, yaşamda birinciyi seven tann Yunan geleneğinde Adonis'ti. Şeklimizde çocuğun bir tanrıçadan ötekine geçtiğini görüyoruz. Sümer döneminde böyle bir üçlü, Miken tabağındaki gibi, tnanna, Erişkigal ve Dumuzi olarak veya ruhunda kralın vücut bulduğu eşdeğer biri olarak temsil edilebilirdi. Klasik Yunan'da ise Elevsis'in üç ulu gizi olarak ortaya çıkarlar Demeter (Toprak Ana) Persophone (öbür dünyanın kraliçesi) ve (bir zamanlar yerel bir kral olan)*20) Triptolemos. Triptolemos, Demeter ve Persephone'nin beslediği, Demeter'in armağanı olan tohumu dünyaya çıkaran fakar Persephone'un beslediği biri olarak ölüler ülkesinde hüküm süren genç tanndır.*21'
Şekil 14'te, karşılaştırma amacıyla aldığımız, Elevsis bölgelerinde birinde bulunan eski bir kırmızı küpte çizilmiş Yunan üçlüsü vari^ Solumuzda Demeter, kendisinin beslediği Triptolemus'a tohum uzatıyor. Triptolemus, temel saban-fallus analojisini anımsatacak biçimde Tarık saban'ını tutuyor. Arkasında, iki elinde meşalelerle öbür
Şekil 14. Demeter, Triptolemos ve Persephone
dünyanın kraliçeliğini belirleyen Persephone duruyor. (7. şekil ile karşılaştırın) Jane Harrison, 'anne ve bakire burada açıkça belirlenmiştir' diyor, 'ikisi bir araya geldiğinde hangisinin hangisi olduğunu söylemek olanaksız. Demeter ve Kore (Persephone) iki kişi fakat tek
46
tanrıdırlar(23)
Böylelikle, ölmüş ve dirilmiş tanrının iki tanrıçası mitosu ile Sü-merlerin, iki kraliçeleri iie Girit çizgisel B yazılarının, iyi bilinen Anne ve Bakire, Sokrates'in Gorgias'ta^ sözünü ettiği Elevsis Yunan gizleri Demeter ve Persephone'un arasındaki sıkı süreklilik kuruluyor. Başka deyişle Sir Arthur Evans'ın ulu tanrıça mitolojisinin çekirdek Yakın Doğu'dan Minos Giriti'ne • devamlılığı görüşü geçerlilik kazanmaktadır. Bunu gözönüne alarak, Evans'ın Girit-Miken ikili tanrıça simgesi hakkındaki görüşlerini izlemeye devam edebiliriz.
Şans eseri, Pylos'ta bir mezarda, bir köylü tarafından bir kovanın içinde bulunan bir yüzükte, sessiz de olsa etkili bir kanıt vardır. Şekil 15'teki Kral Nestor'un ■ güzel yüzüğü 31,5 gram saf alandandır ve Evans'a göre İ.Ö. 1550-1500'den kalmadır.
Şekil 15. Sonsuz Yaşam Ağacı
'Çizim alanı, bir ağacm yatay uzanan dalları ve gövdesiyle... İki bölüme ayrılmıştır... eski, boğum boğum ve yapraksız ulu ağaç.... bir yığının veya tümseğin üstünde fışkıran dallan ile durmaktadır. Gövdesi alanın ortasından fışkırmıştır, yatay uzanan dalları vardır... dalların böldüğü sahneler gerçekte yeryüzüne değil Minos öbür dünyasına aittir. Eski İskandinav "Dünya Ağacı' ve Odin'in Küllerinin Atı Yggdrasil ile açık bir benzeşme göstermektedir.
47
Sol üst:
Ağacın ilk bölümünde Minos Tanrıçası görülebilir. Tanrıça alışılmış arkadaşı ile konuşurken canlahdırılmıştır. Başının yukarılarında görünen iki küçük nesne ile vurgulanmıştır. Her iki yanlarında uzanan kanca gibi görüntülerle krizalit oldukları anlaşılmaktadır. Burada pupa biçimleri ile yerleştirilmiş olduklarından, insan ruhunun ölümden sonra diriliş imgesinden başka bir şey olduklarını düşünmek zordur.
Yanlarında bir ring üstünde görünen iki genç figürün ise yeni yaşamdaki yeniden canlandırmışlarının simgesi olduğuna kuşku yok.
Gençler, uzun Minos lüleleri ile tanrıçanın arkasında duruyorlar. Arkası ona dönük olan sağ kolunun alt kısmım kaldırırken, arkası ağaca yüzü ona dönük olan kısa etekli hanım, karşılaşmadan şaşkınlığını iki elini kaldırarak gösteriyor.
Lburada, tanrıçanın yaşam veren güçleriyle yeniden birleşmiş ve
krizalit ve kelebeklerle simgeleştirilmiş genç çiftle, ölümün ayrılmış
olduğunu görüyoruz. Buluşma, gerçekten, aşağıda anlatılan sahnede
olduğu gibi, evli çiftin Kutsal Ülkede sürekli birleşmesini gösteriyor
olabilir. |3§f
Sağ üst:
Bu bölümde, ağacın sağında, tanrıçanın kutsal aslanı uyanık bir
sükun içinde bir tür kerevete uzanmıştır. Erkek giyiminde de olsa,
her zaman iki küçük cariyesi olarak temsil edilmiş olan hizmetindeki
iki kadın figürü ona hizmet etmektedir. Tanrıçanın aslanı, doğal ola
rak, aşağıdakileri bekliyecek ve gözleyecektir. ,
Sahnenin dinsel niteliği, ağaçtan fışkıran kutsal sarmaşık-dal ile zenginleştirilmiştir. (...Dünya Ağacından fışkıran filizler aşağıdaki alemlerin nöbetçisi aslana gölgelik diyedir. Duvar resimlerinin dik kayalara tırmanan 'kutsal samaşık'ı ile eş tutulmalıdır. Yürek biçimi yapraklar hatta çiçek öbeklerinin uçları açık seçik belirginleştirilmiştir... Aeneas kopardığında ona Avernus yolunu açan Altm Dal'ı anımsamamak olanaksız (Aeneid vı. 136). Fakat biri koparıldığında başka bir altın dal parıltılar içinde onun yerini alır...).
Sol ve sağ alt:
Gövdenin alt iki yanında, Griffin'in huzuruna, Adalet Avlusu'na girenlerin ilk incelenmesinin anlatıldığı bir sahne kesilmeden resmedilmiş. Sol bölümünde genç çift gene ortaya çıkıyor. Bir dansa uymuş görünüyorlar. Bir griffin hanım onlara işaret ederek öne git-
48
melerini istiyor. Gövdenin sağında bir başkası, gençleri, saygısızca girdikleri için uyarıyor. Gövdenin sağında, birincisinin ötesinde iki griffin hanım daha var. Yeni dönemin (l.ö. 1550) her zamanki modası kısa etekleri ve saygı ile kalkmış elleri ile, hepsini mahkemenin başkanma yöneltiyorlar. Başkan, kibar, horoz tüylü kanatlı bir griffin türü. Yüksek bir masa veya taht üzerine oturmuş. Arkasında başka bir dişi şahıs duruyor. Bu kişide tanrıçanın bir tekrarını görüyoruz. Bu griffinin üstün özelliği, Girit'te, özgün biçimde kartal başlı olan etkileyici görünüşündedir. Burada Baş Yargıç mevkini belirlemektedir. Aşağıda, ağacın dibinde bir tümsekte, ot yerini tutan filizlerin arasında, köpek benzeri bir canavar çömelmiştir. Cerberusun habercisi bu yaratık, geniş ölçüde ejderha ile Yggdraİis'in dibindeki isteksiz Nid-hogger ile karşılaştmlabilüv25'
Ders yeterince açık. Bu sahnede temsil edilen ölüm ötesindeki yaşam imgesi, toto coelo, sonraki epik dönemin kasvetli Hades'inden, güleryüzlü klasik Kutsal ada ve cennet bahçeleri imgelerini önermesi ile farklıdır, Virgil'in Harika Ormanlarını anımsıyoruz:
largior hıc campos aetherei lumine vestit ptırpureo, solemaue sııum, sua sidera norunt.(*)
İlkel deniz ortasında eski Sümer cennet adası Dilmunu da anımsatıyor. Î.Ö. 2050nin çivi yazısı metinlerinde okuyoruz:
;*ç* aslan öldürmez,
kurt kuzuya saldırmaz...
yaşlı kadınları ben yaşlı kadınım demez, yaşlı erkekleri ben yaşlı erkeğim demezS26'
Bu, Odysseia'ıun IV, kitabında, 'Elysion ovasında ve dünyanın ucunda" yaşlı deniz tanrısı Proteus'un, Helen'in eşi Menelaus'a anlattığı manzaradır:
ölümsüz dünyanın ucuna götürecek seni, Elysion ovasına, sarışın Rhadamantys'in yanına,
(*) İşte geniş gökler çayırlan mor ışığa boğuyor, kendi güneşlerini kendi yıldızlarını biliyorlar. (Aeneid VI. 640-41).
■. !& 49
öyle rahat yaşar ki insanlar orda: hiç kış olmaz, ne kar yağar, ne yağmur, insanları serinletmek için yükselir Okeanos'tan esen yelleri Zephyros'ım tatlı tatlı. (27)
Profesör Nillson, tarihsel Yunan dininin ayn ırklardan iki halkın birleşmesi ile oluştuğunu yazar: 'İkisi hakkında ne yazık ki çok az şey biliyoruz. Gene de, Grek öncesi halkın duygusal dinindeki mistik eğilim ile Îndo-Germen işgalcilerin ılımlı dinlerindeki ataerkil tanrıların yazısız yasalarına bağlılıkları arasındaki ayrım sezilebilir.'(28)
Batıdaki, sefil, acıklı birleşmenin gelişimini, hareket, baskı ve kan dolu tarihini enine boyuna kalıcı etkileriyle gösteren bu açıklama üstünde durmak istiyorum. Levanten dünyada da, Yunandaki gibi, Sami öncesi ve Aryan öncesi mistik tarımcı neolitik ve Tunç Çağı halklarının duygusal dini ile, şimdilik böyle diyelim, değişik savaşa halkların ılımlı dinlerindeki ataerkil tanrıların yazısız (ve sonra, yazılı) yasalarındaki bağlılıkları arasında derin çelişki vardır/Gerçekten, yalnızca 'sezmiyoruz', kültürümüzün her verisinde ve ruhlarımızda, bizdeki bu çelişkili eğilimleri görüyoruz. Fakat Bölümün bu kısmında vurgulanması gereken, ataerkil Aryanlann da, Samilerin de güler-yüzlü, mistik, şiirsel cennet-dünya temalarının ne kaybolmuş olduğu ne de tekrar kazarulmışlığıdır; ana tannçamn göğsünde, yaşam kadar ölümün de varlığı, korkudan uzak, her zaman mevcuttur.
Dostları ilə paylaş: |