Şekil 25. law
Bizim şekillerimizdekiler bilimadamlannca 'Anguipede' veya Yı-lan-ayaklı Tanrı diye bilinen türdendir. Amuletlerde normalde law adıyla geçer. Horoz başı dikkat çekicidir. Bazı. örneklerde bu aslan başı olur, gene Mithracı Zervan Akarana'nın yoluna dönmüş gibi oluruz. Horoz da aslan da güneş simgeleridir. Giriş riti sünnet olan bir tanrı için, fallusa verilen önemi görmemiz olağandır. Fakat bir yılanın sarıldığı kartal örneği biraz özellikli. Bu düzenlemedeki tek boynuzlu küçük figürü Gdodenough Mısırlı Tanrı Anubis olarak
230
tanımlanmıştır. Sol elinde sisinim (*) ve sağında 'çatallı özel bir alet' taşıra
Yahudi Anguipede genelde savaş tanrısı olarak bilinir, sağ kolunda kalkan ve sol elinde Helios'un kırbacını taşır. Bir örnekte başının üstünde Yunan savaş tanrısı Ares'i görüyoruz. Gene bir başka örnekte Helios, güneş olarak görünüyor, bir timsahı ezen aslanın üstüne çıkmıştır, ikinci insan biçimli örnek tanrı Hacpocrates'dir, çocuk Horusun son dönem Mısır biçimidir. Sol eli agzındadır ve sağında kornukopia{**) taşır. Heüenist-Roma döneminde dudaklara giden el susma öğüdü olarak bilinir, bunu aşağıdaki Mithra metninde de izleyebiliriz:
Şekil 26. law.
'Tanrılar sana doğrudan baktığında ve senin üstüne geldiklerinde, parmağını ağzına koy ve şunları söyle: 'Sessizlik, sessizlik, sessizlik. Yaşıyan, yokedilmesi olanaksız Tanrının simgesi. Beni koru, sessizlik, nechtheir thanmelou'. Sonra da uzun bir. ıslık çalınmak, tavuk sesi çıkarılmalı ve başka büyülü sözler söylenmelidir.^71)
Makkabiler çağında Helenleşme partisinin Kudüs'teki önderleri Sadukilerdi (Sacusi/Sadyusiler). Kahin patriark Zadoc'un (Zadoc-Saduki) soyundan geldiğini öne süren kahin aileleri de aralarmdaydı. Burüarrri önde gelen muhalifleri de Ferisilerdi, 'ayrılıkçılar'. Ferisiler kendilerinin daha ortodoks olduklarım düşünüyorlardı, gerçekte ise ibrani kalıtımı Yehova'run Günü düşüncesiyle Zerdüşt kıyamet fikrini kaynaştırmışlardı. Yahudi tarihçi Josepn ben Matthias veya adını
( * ) Şistrum: Mısır'da ibadet şuasında kullanılan, ortasından geçirilmiş madeni çubuklar sarsılınca ses çıkaran saplı kasnak şeklinde bir çalgı (çev. n).
(**) Kornukopia: Zeus'ün sütninesi keçi Amaltheia'nın boynuzu, içi çiçek ve meyvelerle dolu boynuzu bolluk ve bereket kaynağıdır. 'Bolluk Boynuzu' simge olarak kullanılan bir sekile dönüşmüştür (çev. n.)
231
yazarken kendisinin yeğlediği gibi Flavius Josephus (İ.5. 37-95} De Bel-lo Jııdaico'da bu iki mezhebi anlatmıştır:
Onum sözleriyle, 'Ferisiler kendi yasalarını uygulamada daha yetenekli kabul edilirler ve ilk mezhep oldukları ileri sürülür. Herşeyi Tanrıya ve kadere bağlarlar fakat doğru veya yanlış hareket etmenin insanın elinde olduğunu düşünürler; kader herşeyi kapsasa da. Bütün ruhların bozulmamış olduğunu savunurlar fakat iyi insanların ruhları gövdelerine kavuşurken, kötü insanlarınki sonsuz cezaya uğrayacaktı'/72)
Başka deyişle, tören yasalarına katı biçimde bağlıyken, inançlarına ruhların ölümsüzlüğü, gövdenin dirilişi, gelecekte yargılanmayı da eklemişlerdir. Bunların yanında dünyanın son günlerinde Meşinin geleceğine ve melekler panteonuna da inanırlar.
Josephus, 'ama Sadukiler'der, 'ikinci düzeni oluştururlar ve bizim kötü işleri yapıp yapmamamızla tanrının ilgisinin olmadığım varsayarak kadere inanmazlar. İyi veya kötü iş yapmanın insanın elinde olduğunu söylerler ve her insanın bunlardan birine kendi isteğiyle bağlandığım düşünürler. Ruhun ölümsüzlüğü inana ve Hades'de ödüllendirilme veya cezalandırılma inançları da yoktur'.'73)
Gerçekte, bütün Helenleşmeleriyle birlikte Sadukiler eski şeriatı kuramsal yönden sürdürenlerdir. Muhalifleri tarafından 1 erslerden alınan bütün popüler gelenekleri reddederler. Dahası, siyasette de, halen Hellenist Selevkosluların vasallan olmakla birlikte artık istedikleri gibi tapınmakta özgür olan Makabilerin ruhuna Ferisilerden daha yalandılar. Sadukiler kısaca aristokratik partiydiler: entellektüel, tutucu incelmiş züppeler. Oysa, Josephus'un dediği gibi, 'Ferisiler birbirlerine arkadaşça davranırlar, uyumludurlar ve toplumu dikkate alırlar; Sadukiler ise birbirlerine karşı bile uyumsuz bir anlayış taşırlar, birbirlerine karşı da putperestlere karşı oldukları kadar sert-
Levant tarihinde ve özellikle Yahudilik ve İslamda görüldüğü gibi, din toplumla özdeşleştiğinde (veya düşünceyi oydaşma ile ifade ettiğimizde^)) ve bu toplum, bir ülkeye dayanan toplumsal-siyasal bir birliğe tekabül etmeyip bir kilisenin veya mezhebin şeriatında aşkm bir ilke olarak yaşadığında, geliştiği ama özdeşleşmediği yerel siya-sal-dünyevi yapıdan kaçınılmaz olarak, önceden görülebileceği gibi,
(*) Bkz. Sayfa 121-122.
232 • .
yıkıcı etki yapar. Eski Ahitteki Krallar Kitabı Davutun krallığında bu uyuşmazlığın kötü etkilerini ayrıntısıyla anlatır. Bir kez daha sahnede, Makabilerin kahramanca döğüştüğü devlette, artan bir şiddetle bu yıkıcı parçalanmayı görüyoruz.
Cesur Mattathias ve oğullarının, Yunan sunağına karşı kendi davalarını savunduktan ve arkadaşlarıyla harekete geçtikten sonra, İsrail sahilinde gördükleri sünnetsiz çocukları zorla sünnet ettiklerini, kibirli insanların ve onların ellerindekilerin peşinde olduklarını, şeriatı putperestlerin ve kralların ellerinden kurtardıklarını ve günahkarın zaferini elinden aldıklarını' okuyoruz-V^
Mattathias'ı en büyük oğlu Judas Maccabeus izledi. İşlerinde bir aslan gibiydi, aslanın kurbanına kükreyerek atlaması gibi kötüleri izledi ve arayıp buldu ve halkına zarar verenleri yakh'. Gerçekten, Antio-chus'un adamı Apollonius'u kesmeyi de becermişti. Apollonius'un 'putperestleri bir araya tbpladı'ğını ve 'İsrail'e karşı savaşmak için Sa-maria'dan büyük bir evsahibi bulduğunu da okuyoruz.' Judas bunu anlayınca, onu karşıladı, onu vurup kesti. Birçokları kesildi, kalanlar kaçtı. Judas onlardan kalanları yağmaladı, Apollonius'un kılıcını da aldı, yaşamının sonuna kadar onunla doğuştu'.'76^ Judas güçlenen Roma'yla ittifak kurdu. Fakat, Kudüs'ün Hellenleşmiş ulu kahini Alci-mus'un kendisine karşı topladığı güçlü Suriye ordusuyla giriştiği savaşta öldü.
Judas'in yerine küçük kardeşi Jonathan (h. 160-143) geçti, fakat, şimdi masal dönüyor, 'bütün İsrail sahillerinde kötülük başını kaldırdı ve her yerde günah yükseldi'.^ Alcimus, Hellenleşmiş ulu kahin artık şehrin gerçek hakimiydi ve Yahudilikle çağdaş yaşamı uyum-laştırma programına devam ederek Musa şeriatına uyumu gevşetti, tapınağın iç duvarını kaldırttı. Roma ve aynı zamanda Suriye'yle entrikalar, doğaüstü güçlerin mucizeleri, açlık ve sürgün İsrail'de birbirini izledi. Jonathan çölde bir şehre çekildi, bir kale yaptırdı ve t.ö. 152'de, Alcimus öldükten bir kaç yıl sonra Suriye yardımıyla Kudüs'e zaferle döndü, Duvarı yeniden yaptırdı ve tapınağı açü.^ Fakat artık kutsanmış bir kahin yoktu. Üstelik görevin son sahibi Alcimus otantik Oniad ailesinden değil türedi Tobiadlardandı. Bu durumun uygunsuzluğunu aşmak için Makabi Jonathan zaferini izleyen Gül Bayramında kutsal göreve kendi geldi. Dokuz yıl sonra öldü ve görev kardeşi Si-mon'a geçti. Simon 'kahinler, halk ve ulusun reisleri ile ülkenin ileri gelenleri' yanında Suriye Selevkos imparatoru tarafından da onay-
233
lanmıştı. Bu tecavüz, Sirrion'un onların 'sonsuza kadar, bir peygamber gelene kadar yöneticisi ve ulu kahini olacağı ve dahası, herkesin ona uyması gerektiği ve ülkedeki tüm yazışmaların onun adına yazılması gerektiği ve mor giyinip altın taşıyacağı' yazılı bir tunç plakete de geçirilmişti.^9)
Fakat Simon sekiz yıl hüküm sürdü (1452-134); Jerichoda bir incelemedeyken, damadı, görünüşte onun onuruna verilen büyük bir ziyafette onu sarhoş etti ve öldürdü. Karısı ve iki oğlu da zehirlenmiş, hapsedilmiş, daha sonra da acımasızca öldürülmüşlerdi/80) Fakat üçüncü oğlu John Hyrcanus kaçmayı becerdi. Hemen ulu kahinliği aldı, otuz bir yıl oldukça refah içinde hüküm sürdü (135-104). Her yanda başarılı savaşlar verdi. Ama Josephus'un dediği gibi, 'Bu başarılar kıskançlık yarattı, ülkede fesat çıkardı; açık savaş açmadan rahat ede-miyecek ve yan yana gelmiş bir çok kimse vardı, savaşta da yenilmişlerdi'/81)
Ayaklananlar ve yenilenler, egemenliğinin ilk yılında John Hyrca-nus'un yanlarında olduğu fakat sonra ihanet ettiği Ferisilerdj. Önderlerini yemeğe çağırmış ve yemekten sonra yönetiminin tanrı yolunda olduğunu onaylamalarım istemişti. Fakat adı Eleazar olan yaşlı önderlerden biri eğer gerçekten doğru davranmak istiyor a kahinliği bırakması gerektiğini, ailesinin buna hakkı olmadığını söylemişti. Bundan sonra Hyrcanus Sadukilere döndü üstelik Ferisi ritlerinin uygulanmasını resmen yasakladı. Yalanlarda bulunan Ölü Deniz Namesi zaviyesi de bu dönemde Î.Ö. HO'da inşa edilmiştir. Zaviye daha sonra Vaftizci Yahya'nın vaftiz olduğu Erden'deki yerden on mil kadar uzakta çölün doğusunda kurulmuştu.
Kudüs şehrinde iki karşıt mezhebin savaşı büyümüş, bir çokları bildirilen savaş gününün, kıyamet anının yaklaştığım düşünmüştü. John Hyrcanus İ.Ö. 104'de yönetimi karışma, kahinliği oğlu Aristo-bulus'a vasiyet ederek öldü. Fakat oğlu annesini hapse attı ve orada açlıktan öldürdü/82) Josephus'un dediği gibi, 'hükümeti krallığa dönüştürdü ve taç giyen ilk kişi oldu'/83) Bu saygısızlığa saygısızlık ekledi çünkü ailenin ne Zadoc'un kahinliğine ne de Davud'un krallığına hakkı vardı. Her iki haksızlık da kıyametdeki Mesihliğin yaklaştığına inana güçlendirdi.
Aristobulus zındıklığını tadacak kadar uzun yaşamadı. Kardeşi Antigonus'u bir suikastçıya öldürttüğünde kendisi de kandan fena-laşmış ve bir hizmetçi tarafından götürülürken hizmetçi takılmış ve
234
kam tam da kardeşinin kanının üstüne damlarmştı. Bunun anlamım sorduğunda kendisine anlatılmıştı ve hemen tam bir yıl sonra (104-103) orada nefesini verdi/84'
Aristobulüs'un dul eşi Alexandra kalan kardeşleri hapisten çıkardı, en yaşlısı, kendisine en mutedil ve salon görüneniyle Alexander Jannaeus'la (h.î.Ö. 103-76) evlendi. Fakat o da doğuda, batıda, kuzeyde, güneyde savaşlara girişti, ayaklanan Yahudileri yabana askerleriyle ezdi Ferisiler'e baskı arttı. Josephus'a göre 'altı yılda en azından elli bin Yahudi kesilmişti. Fakat bu zaferlerin öğüncünü duymadı çünkü kendi krallığım tüketiyordu. Sonunda kavgayı bıraktı ve te-basıyla konuşarak uyuşma sağlamak istedi. Fakat bu döneklik ve kuralsızlık ona duyulan nefreti artırdı. Onlara neden kendisinden böyle nefret ettiklerini ve onları nasıl memnun edebileceğini sorduğunda, ölerek dediler'/85'
Bütün bunlar olurken Ferisiler Suriye Selevkoslu Demetrius'u yardıma çağırdılar, o da tabu geldi. Yahudilerden ve Suriyelilerden oluşan ordusuyla Kudüs'e geldi, Alexander Jannaeus'un kuvvetlerim yendi fakat zaferden sonra altı bin Yahudi Jannaeus'a kaçtı, Suriye kralı da çekildi/86' Bundan sonra kral ve Kudüs'ün ulu kahini Ferisi-lerden öçlerini aldılar. Josephus, "Öfkesi- öyle garip oldu ki barbarlığı dinsizliğe vardı, sekiz yüz kişinin şehrin ortasında çarmıha gerilmesini emretti ve kanlarının ve çocuklarının boğazlarım gözlerinin önünde kestirdi. Bunlar yapılırken cariyeleriyle yaüp içti. Halk öyle korkuya kapıldı ki o gece sekiz bin kişi kaçtı. Judea'nın boşalması ancak Alexander'in ölümüyle durdu'.'87'
Bu ölümle, I.Ö. 76, Ferisiler iktidara geçtiler. Ölümün yalnızca yönü değişti. Yeni katliamlar, aile kırımları, ihanetler, tasfiyeler ve mucizeler krallığı on yıl çılgınlıklara boğduktan sonra, birbirleriyle mü--cadele eden kardeşlerden biri kutsal davasında kendisine yardım etsin diye Pompey'in Roma lejyonunu çağırdı, tanrının şehri Kudüs böylelikle Î.Ö. 63 yılında Roma dünyasına dahil oldu.
Yeni kazılmış olan çöl zaviyesi Ölü Deniz Namesi topluluğu kesinlikle bu zamana aittir. Zaviye Vaftizci Yahya'nın vaaz yerine yalandır. Kuşkusuz (bütün inanan Yahudiler kendi halklarının yaradılışın kaderi olduklarına bu dönemde inanıyordu) dünyanın sonunun yakın olduğu inana bu dönemde güçlenmişti. Gerçekten, son savaş ve
235
'Mesihin doğum sancılan' korkunç Armageddon*un(*) ayaklanması gündemdeydi. Mitoloji tarih olmuştu, peygamberler her yerde vadedi-len ve kıyameti gösteren mucizeleri görüyorlardı. Sadukiler, Ferisiler ve Mrkabiler (artık Mattathias'ın bir atasından dolayı Hasmoneanlar diye anılıyorlardı) kendi Vadedilmiş Ülkelerini gerçek bir cehenneme çevirmişlerdi. Bu arada dördüncü Çok değişik bir mezhep derin bir vakarla çöle ve ölü Denize çekildi; oraya yaklaşmış bulunan günlerin günü için hazırlanma isteğiyle gittiler.
Bunlar Esseneler denilen mezhepti, kendilerini dünyadaki son kuşak olarak kabul ediyorlardı, kendilerini Mesihin görüneceği son an için eğitiyorlardı. Savaş kendilerinin ışığın yanında savaşa girmeleriyle zaferle sonuçlanacaktı ve dünya yeniden kurulacaktı. Peygamber Habakkuk'un sözlerinden okudukları gibi 'dünya Allah'ın haşmetinin bilgisiyle dolacak, suların denizleri doldurması gibi (Habakkuk 2:14). Bugün Ölü Deniz Namesi LÖ. 200den kalmış kabul ediliyor ve Roma'ya karşı ilk Yahudi isyanı da İ.S. 66-70'de oldu. Bugün bilinen en eski İbrani yazılan bunlar. İçerikleri de iki tün
-
Dostları ilə paylaş: |