Rahman ve Rahim olan Allah 'in adıyla
Hamd, alemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü 'nün sahibi olan Allah 'a mahsustur.
Ancak Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola,
350
nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba ıığramıyanların, sapmayanların yoluna er iştir.Vs)
Kutsal Kuran'ı okuyoruz. Metin, Kitabı Mukaddes'te yer alan yaratılış ve düşüş mitosunun değişik bir biçimiyle devam ediyor:
'Rabbin meleklere Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim demişti, melekler,örada bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve Seni takdis etmekte bulunuyoruz, dediler. Allah, Ben şüphesiz sizin bilmediklerinizi bilirim, dedi.
Ve Adem'e her şeyin ismini öğretti, sonra onları meleklere gösterdi, Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerim bana söyleyin, dedi. Cevap verdiler, Sen münezzehsin, öğrettiğinden başka bi-• zim bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz Sen hem Bilensin, hem Hakim'sin. Allah Ey Adem onlara isimlerim söyle, dedi. Adem isimlerini söyleyince, Allah Ben gökler ve yerde görünmeyeni biliyorum, sizin açıkladığınızı ve gizlemekte olduğunuzu da bilirim diye size söylememiş miydim? dedi.
Meleklere, Adem'e secde edin demiştik, tblis müstesna hepsi secde ettiler, o ise kaçındı, büyüklük tasladı ve inkar edenlerden oldu. Ey Adem! Eşin ve sen cennette kal, orada olanlardan istediğiniz yerde bol bol yiyin, yâlnız şu ağaca yaklaşmayın; yoksa zalimlerden olursunuz, dedik. Şeytan oradan ikisinin de ayağını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı.(*)
Onlara Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz, dedik. Adem Rabbinden emirler aldı, onları yerine getirdi, Rabbi de bunun üzerine tevbesini kabul etti; Şüphesiz o tevbeleri daima kabul edendir, merhametli olandır.'Ora-
(*) tblis, 'iftira eden', asi kökünden gelir, Şeytan, 'nefret eden', yoldan çıkma veya düşmanlık kökünden gelir, bunlar Kuranda Kötülük Gücü'nün, Zerdüştçü Argon Mainyu nun eşdeğerinin iki adıdır. Ku randa başka bir ayette İblis'in cin olduğunu okuyoruz. 'O cinlerden idi, Rabbinin buyruğu dışına çıktı' (15:50). YukardaM metinde ise melek olarak görünüyor. Cinler, İslam öncesi Arap çöl yaratıklarıdır, İslama da girmişlerdir, melekler ise Kitab-ı Mukaddes-Zerdüşt kalıtımından gelir. Kıır'an'da: 'O, insanı pişmiş çamur gibi kuru balçıktan yaratmıştır. Cinleri de yalın bir ateşten yaratmıştır' (55: 14-15) diye okuyoruz. Cinler, İslamı kabul edenler ve reddedenler diye ikiye ayrılır. Kötülük gücü, tblis, düşmüş bir melek veya reddeden üç cin olarak kabul edilebilir. İblis'ten gene söz edilecek.
351
dan hepiniz çıkın, tarafımızdan size bir yol gösteren gelecektir. Benim yoluma uyanlar için artık korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir, dedik, inkar eden kimseler ve ayetlerimizi yalan sayanlar cehennemlik olanlardır, onlar orada temelli kalacaklardır.'^
Her hecesinde islam'ın Zerdüşt-Yahudi-Hıristiyan kalıtımın devamı olduğu bellidir. Bu kalıtım (iddia edildiği üzere) düzenlenmiş, (gene iddia edildiği üzere) doğru yoluna sokulmuş ve nihai şekliyle geliştirilmiştir. Bütün kral efsaneleri, Çıkış, altın buzak, kayadan çıkan su, Sina Dağının yükselmesi, vb, Hıristiyan mitoslanyla birlikte, Kuran da çıkarılması gereken derslerle birçok kereler nakledilmektedir.
Kurandaki' temel köken, Arapların ve Yahudilerin IbrahJmin tohumundan geldiğidir. Kitabı Mukaddes'te ibrahim'in Sarah ve Hacar adlı iki karısı olduğu zaten anlatılmıştır. Hacar Mısırlı ve köledir ve seksen sekiz yaşmda ibrahim'e ilk çocuğu İsmail'i doğurmuştur. Ama İbrahim doksan dokuz yaşına gelince ilk karısı Sarah da îshak'ı doğurur. Tekvin Kitabında okuyoruz:
'Ve çocuk büyüdü, ve sütten kesildi, ve İshakın sütten kesildiği günde İbrahim büyük bir ziyafet yaptı. Ve Sara Mısırlı Hacann İb-rahime doğurmuş olduğu oğlunun güldüğünü gördü. Ve ıbrahime dedi: Bu cariyeyi ve oğlunu dışarı at, çünkü bu cariyenin oğlu benim oğlumla îshakla beraber mirasçı olmayacaktır. Ve oğlundan dolayı bu şey Ibrahimin gözüne çok kötü göründü. Ve Allah Ibrahime dedi: Çocuktan dolayı ve cariyenden dolayı gözünde kötü olmasın; Saranın sana söylediği şeyde onun sözünü dinle, çünkü senkı zürriyetin îshakla çağrılacaktır. Ve cariyenin oğlunu da bir millet edeceğim, çünkü o senin zürriyetindir. Ve ibrahim sabahleyin erken kalktı, ve ekmekle bir su tulumu aldı, ve omuzu üzerine koyarak Hacara verdi, çocuğu da verip onu gönderdi, ve Hacar gidip Beer-şeba çölünde dolaştı.*27*
Bu eski aile tarihinin İslam biçimine göre, ibrahim ve ismail Mekke'de Kabe'yi inşa ettiler; bu ayrılıktan birkaç yıl önce oldu:
'ibrahim ve İsmail Kabe'nin temellerim yükseltiyordu, Rabbimiz! Yaptığımızı kabul buyur, Sen hem işitir, hem bilirsin, dediler. Rabbimiz! ikimizi Sana teslim olanlar kıl, soyumuzda da Sana teslim olanlardan bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sen-sin.'^
352
Dahası, yalnız İbrahim ve oğulları değil, Yakub ve oğulları da is-lamdılar: 'Yoksa Yakub can verirken sizler yanında mı idiniz Oğullarına, Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? diye sormuştu, Senin Tanrına ve ataların İbrahim, İsmail, İshak'm Tanrısı olan tek Tanrıya kulluk edeceğiz, bizler O'na teslim olmuşuzdur, demişlerdi'.^29'
Bilmeyen okuyucu belki de soracaktır, 'daha önce hiç duymadığım bu bilgilere nasıl inanayım? 'Yarat, bütün Yahudi ve Hıristiyanların hemen anhyacağı gibi olacaktır, Kitap (bu kez Kuran) Tanrının vahyidir.
Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarının yahudi veya hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? de. Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil de-ğüdir,.<3ü>
Kuran'da adlandırıldıktan biçimiyle 'Kitap ehli' olan Yahudiler, İslamın vahyini reddettiklerinde kendi kalıtımlarının belgelerine gözlerini kapamışlardır. Ve Hıristiyanlar, üçlü öğretileriyle Tânn'ya tanrılar eklemişler, kendi peygamberleri İsa'nın sözlerini yanlış anlamışlardır; İsa, doğrudan doğruya İbrahim, Musa, Süleyman ve Mu-hammed çizgisindendir. ^M
Şimdi Tanrı Yahudilere seslenmektedir: 'Ey İsrailoğullan! Size verdiğim nimeti hatırlayın, ve ahdimi yerine getirin ki Ben de yerine getireyim, yoksa Benden korkun. Elinizde bulunan Tevrat'ı teyid ederek indirdiğim Kuran'a inanın, onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin, ve yalnız Ben'den kor-kun'.<31>
'And olsun ki Musa'ya kitap verdik, ondan sonra ardarda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu Ruhul Kudüs'le destekledik. Size bir peygamber nefsinin hoşlanmadığı bir şey getirdikçe, büyüklük taslayarak, bir kısmını yalana sayıp, bir kısmını öldürür müsünüz? Kalplerimiz perdelidir, dediler, hayır, Allah inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Onların pek azı inanır-lar.'<32>
Kuran'ın gökten nasıl indiği ve yazıldığı tam olarak bilinmiyor. Gerçekte, Muhammed'in yaşamının büyük bir kısmı bir konjonktür sorunudur. Temel biyografi Halife Mansur (h. 754-775) zamanında, peygamberin ölümünden yarım yüzyıl sonra Muhammed ibn İshak tarafından yazılmıştır. Bu yapıt da daha sonra yazılan iki daha büyük
353
eserde korunan biçimiyle bilinir, İbn Hişam'm (ö.î.S. 840) Özet'i ile Ta-beri'nin (ö.î.S. 932) Kronoloji'si. Kısaca, biyografi, dört arta bölümde incelenebilir/33)
1. ÇOCUKLUK, GENÇLİK, EVLİLİK VE İLK VAHİY: İ.S. 570-610
Mekke'de güçlü Kureyş kabilesinden bir ailenin üyesi olarak doğan çocuk önce babasını bir kaç yıl sonra da annesini kaybeder. Fakir fakat çok çocuklu akrabalarının desteğiyle büyümüş. Gençliğinde, yirmi dört yaşlarında, kendisinden yaşlı Harice adlı iki kez evlenmiş ve birkaç çocuğu olan zengin bir kadının hizmetine girer, ticari amaçlarla Suriye'ye gider, ve onunla evlenir. Hatice'den bebekliklerinde ölen iki oğlu ile birkaç kızı olur.
Kırk yaşında vahiyler almaya başlar. îlkinin 96. Sure olduğu bildirilmektedir 'Ey Muhammedi Yaratan, insanı pıhtılanmış kandan yaratan Rabbinin adıyla oku! Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir. '^
Bilinen müslüman anlatımıyla bu vahiy Hira Dağınm yakınında bir mağarada gelmiştir. Dağ Mekke'den üç mil ötededir vt Muham-med bu mağarayı barış içinde tefekküre dalmak için kullanmaktadır. Çoğunlukla yalnızdır, bazen Hatice'yledir. Anlatımına göre, insanm çürümesi gizi üstünde düşünüp taşınırken parıldayan bir güzellik ve ışık onun üstüne gelip ruh ve duygularım kaplamıştır ve 'Oku!' sözcüğünü duymuştur. Ses belirginleştikçe korktu ve karmakarışık oldu, üç kez böyle olduktan sonra, karışıklık, görevinin bilincine ermesiyle bitti. Söyleyen Tann'ydı, konu insandı, Tann'nın yarattığı ve araç, kalem, kutsal Kitap di, insanlar onu okumak, incelemeli, ezberlemen ve ruhlarında saklanmalıydılar.
Ruhu kutsal vecdle dolmuştu fakat bu geçince dünyaya ve çevresindeki koşullara döndü, şimdi ona dünya on kat daha karanlık geliyordu. Her yeri korkunç derecede titriyordu ve doğrudan yaşamım paylaştığı insana Hatice'ye gitti. Hatice onu anladı, neşelendirdi, rahatlattı ve sinirlerini yatıştırdı, bunlarm hayal olmadığını bildi. O da kuzeni Varaka ibn Nevfel'e danıştı. Varaka Mesih inana İle Allah'a tapıyordu, duyunca o da sevindi ve Hatice kocasına döndü.
'Seçilmiş olan', dedi, 'aziz ol! Senin içinde ne kadar doğru ve saf olduğunu görmüyor muyuz? Herkes seni dışından görmüyor mu, ne
354
kadar iyi ve yumuşaksın, dostlarına sadık ve yabancılara konukseversin. Hiç bir kötü ve bedbaht düşünce senin zihnine bulaşmamıştır, gerçek olmayan bir sözcük ve düşük insanların duygulan senin dudaklarından çıkmamıştır. Her zaman Tann'nın hizmetinde biri olarak sana ben tanıklık ediyorum: Allah'dan başka tann yoktur ve sen Onun peygamberisin'.^
Dostları ilə paylaş: |