İmge Kitabevi Yayınları: 41 Joseph Campbell


İLK ARKADAŞ ÇEVRESİ: İ.S. 610-613



Yüklə 2,24 Mb.
səhifə58/80
tarix03.01.2022
ölçüsü2,24 Mb.
#35123
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   80
2. İLK ARKADAŞ ÇEVRESİ: İ.S. 610-613

İlk üç yıl Muhammed ve Hatice önce aile ve arkadaşlar arasında sonra komşular arasında özel propagandaya başladılar. Mekke, Kızıl Deniz'den 50 mil kadar içerde verimli bir vadide zengin bir ticaret şehriydi. Merkezinde Kabe olarak bilinen dikdörtgen prizma 'Küp' şeklinde bir kulübe vardı ve içine taş tann Hubal'la birlikte başka kutsal eşyalar konulmuştu. Kara taş da bugün hâlâ İslam dün­yasının merkezidir. Bu taşm Cebrail tarafından İbrahim'e verildiği söylenmektedir, kulübeyi de İbrahim İsmail'in yardımıyla inşa etmiştir. Gerçekten, Muhammed'in zamanından önce de Mekke çev­resi kutsal bir bölge olarak kabul ediliyordu. Her yıl burada festival düzenlenir ve Kabe'yi de ziyaret etmek üzere akınlar halinde insanlar gelirdi.

Kuran'ın yazımı ile ilgili sorunlardan biri de Hıristiyanlık özellikle de Nasturilerden gelen Kitabı Mukaddes efsanelerinin varlığı. Ge­leneğe göre peygamber okuma yazma bilmiyordu. Fakat muhakkak çocukluğundan beri değişik dinler hakkında haberi vardı. Temelde Arapların aşiret kültleri fakat Hıristiyanlık, Yahudilik ve belki Zer­düştçülük de. Kuzeyde iki yüz mil mesafede Medine şehrinde büyük bir Yahudi cemaati yaşıyordu. Kızıl Deniz'in karşısında Ethiopya'da Kıpti Hıristiyan krallığı vardı. Kansının kuzeni Varaka Hıristiyandı, bir olasılıkla Monofizitcilerdendi. Ve kuzeyden güneye ticaret yollan Kızıl Deniz'den Hindistan'a kadar yüzyıllarca filozoftan, misyonerleri, bu türlü bilgili insanları taşımıştı.

Çocukluk ve gençlikte sözel efsane ve dinlere büyük bir ilginin var­sayımı sözkonusuydu. Kulakları delik bir çocuk, zeki bir genç, ateşli dinsel duygular ve kulak yoluyla vecd dönemleri yaşatan olağanüstü bir yetenek. Daha sonraki yaşamöyküsünün kanıtladığı gibi büyük bir fiziki güç ve ikna etme özelliği. Bir kayanın karlı bir zirveden kay-

355

ması gibi, bir eğimin kar biriktirmesi büyük çığlara yol açabilir. Mu-hammed ve Hatice'ninki de böyle oldu. İlk din değiştirenler arasında Mu hammed in genç yeğeni Ali vardı, daha sonra damadı olacaktı, azimli arkadaş (başka bir aşiretin üyesi olmakla birlikte) zengin Ebu Bekir, Hatice'nin evinden sadık köle Zeyd.



öykü şöyle anlatılıyor:

'Hatice bütün kadınlar arasında inançta yükselerek ona inandı. Sevgili Ali, on yaşında bir çocukken, fakat aslan yürekliydi, ant içti ve islamın o andan itibaren sağ kolu oldu. Sonra Ebu Bekir, içten ve temiz yürekli, zengin ve etkili bir insan, iki özelliğini de amaç için kulla­narak sağ görülü ve ayrılmaz bir arkadaş olarak ona katıldı. Ve Zeyd, Muhammed'in azatlısı, özgürlüğü Tanrıya hizmet yanında bir hiçlik olarak gördü. Bunlar görevin ilk ürünleriydi: bir kadın, bir çocuk, zen­gin bir adam ve bir azatlı, eşit biçimde islamda bağlandılar.^36^

3. MEKKE'DE TOPLANAN CEMAAT: İ.S. 613-622

'Ey örtünüp bürünen Muhammedi Gecenin yansında, istersen bi­raz sonra, istersen biraz önce bir müddet için kalk ve ağır ağır Kuran oku. Doğrusu Biz, sana, taşıması ağır bir söz vahyedeceğiz.'^ ^

73- Sürenin etkileyici ayetleri ikinci vahiy olarak kabul edilir. Birin­cisinden bir zaman sonra gelmiştir, belki iki yıl belki altı ay sonra. Ve gene mağarada vahyolunmuştur.

'Örtünüp bürünen' (ntıtzzamil) terimi peygambere verilen adlardan biridir ve çeşitli anlamlarla anlaşılabilir. Sözlük anlamıyla peygambe­rin çetin aşkın-vecd durumunu anlatmaktadır, geleneğe göre böyle anlarda, peygamber uzanabilir veya oturabilir, battaniyeye sarılır, büyük bir ter içinde kutsal sözler dökülür. İkinci anlamı ise, dua eden her müslümana ilişkindir. Temiz kalpli peygamberleri gibi, hep duaya uygun bir giyim içinde olmalıdırlar. Bir hırkaya sarılıp dünyanın kibi-rini terketmelidir. Son olarak, mistik anlamda, hırka varlığın özü olan olayların dış giysisi olabilir, fakat kişinin iç dünyası tüm cesaretiyle ilan edileceğinde çıkarılmalıdır.''38) Sonraki Surede imge sürdürül­mektedir:

'Ey örtüye bürünen Muhammedi Kalk da uyar. Rabbini yücelt. Giy­diklerini temiz tut. Kötü şeylerden salan. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. Rabbin için sabret. Sûr'a üflendiği vakit, işte o gün, in­karcılara kolay olmayan zorlu bir gündür'.'39'

356


Kıyamet mantığıyla birlikte Yargı Günü, acil hareket gerekliliği
ile peygamberin vahiylerinde sık yer almaktadır. Aynı dönemde
Arap dünyasında ne gibi peygamberlik hareketlerinin olduğunu bil­
miyoruz. Çeşitli vecd biçimlerinin, şimdi olduğu gibi, o zaman da
bulunduğu kesindir. Bunların yanında bir tür Hanifler diye bilinen
kimseler vardı; çeşitli biçimlerde genel monoteistik eğilimi Zerdüşt­
çülük, Yahudilik ve Hıristiyan merkezler çevresinden edinerek yaşa­
tıyorlardı. Hatice'nin akrabası Varaka ibn Nevfel de bunlardan biri
olabilir. Bir başkası Mekkeli Zeyd ibn Amr'dı, Muhammed'in çocuk­
luğunda öldüğü görülüyor/40' Kısaca," Mekke'de, Muhammed'in za­
manında, tipik bir Mecusi oydaşması içinde peygamberce bir sese
karşılık verecek ve bir kaç yıl içinde dünyayı değiştirmeye hazır in­
sanlar vardı. *p!P$

İlk geniş grup Muhammed'in kendi büyük ve etkili aşiretinin üyeleriydi. Kureyş aşireti Kabe'nin muhafızları ve bölgenin önde ge­len halkıydılar. Peygamber onlara kutsal yerden bütün pagan imge­lerin çıkarılmasını ve ilah olarak yalnız Allah'ın tanınmasını söyledi, tik Surelerden biri onlardan dilekte bulunuyor:

'Kureyş kabilesinin, yaz ve kış yolculuklarında uzlaşması ve anlaşması sağlanmıştır. Öyleyse kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kabe'nin Rabbine kulluk etsinler'/41'

Peygamberin büyüyen grubunun gayreti, zamanla, aşiretlerinin ilahları ve ticaretin zenginliği kendileri için yaşamsal olanlarda tep­kiler uyandırdı. Zamanla bunlar öyle güçlendiler ki islam baskı altına alınmış bir mezhep gibi oldu. Bu tür koşullarda ortaya çıkan oydaş-manın ve coşkunun yararlarıyla birlikte! Muhammed cemaatını ko­rumak için onları gemiyle Kızıl Deniz'in karşısına, Aksum'a, Hıris­tiyan Habeşistan'a gönderdi. Kral onları hoşgörüyle karşıladı, öyle ki Mekke halkı eski Habeş saldırıları ve yağmaları yinelenecek diye kabuslar görmeye başladı. Kendisi Mekke'de kalan peygamber haka­rete uğradı, tahkir edildi ve sıkıntıya düştü. Tam bu zamanlarda -Allahtan yeni ve harika biri, genç, etkili Ömer (Ömer ibn el-Hattab) onunla birleşti. O zamana kadar yeni inanca halkın önünde karşı çıkan Ömer şimdi -PaVlus gibi- dinin en etkileyici önderlerinden biri olmuştu.

Fakat, Peygamber, sevgili karısı Hatice öldüğünde derin bir üzün­tüye kapıldı. Olağan övgüyle denildiği gibi, 'ulu, soylu hanım, hiç bir dayanağı yokken ona arkadaşlık etmiş olan, kimse ona inanmazken

357


ona inanan, ruhsal mücadelesinde onu anlayan ve cesaretlendiren ve vahiy geldiğinde titreyen bacaklarıyla ona inanan oydu. O, yergilere, baskıya, hareketlere, tehditlere ve acıya göğüs germişti; peygamber elli bir yaşındayken meleklere karışmıştı: mükemmel bir kadın, bü­tün inananların anasıydı'.42

Sonra, harika bir biçimde, mucize geldi: gezegenlerden müezzinin seslenişi gibiydi, yeni bir çağın şafagmı bildiriyordu. İki yüz mil ku­zeydeki Medine'den çağrı gelmişti. Medine'de iki önde gelen Arap aşireti Evz ve Hazreç kabileleri birbirleriyle mücadele ediyorlardı ve Muhammed'in gelip şehirde barışı kurtarması için önde gelen kimse­ler bir kurul göndermişlerdi. Medine'deki güçlü Yahudi cemaatinin, çoğu da din değiştirmiş Araplardan oluşuyordu, iki Arap aşireti arar sındaki kan davası sürerse egemenliği eline geçirmesinden korkulu­yordu. Muhammed sağ duyuyla önden cemaatini yolladı, çağ açan 622 yıünda kendisi de gizlice yola çıktı. Yolda Ebu Bekir'le bir kaç gün mağarasında gizlendiler.

'Muhammed'e yardım etmezseniz, bilin ki, inkar edenler onu Mekke'den çıkardıklannda mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşı Ebu Bekir'e, Üzülme, Allah bizim­ledir, diyordu. Allah da ona güven vermiş, görmediğiniz askerlerle onu desteklemiş, inkar edenlerin sözünü alçaltmıştı. Ancak Allah'm sözü yücedir. Allah Güçlü'dür, Hakim'dir'.^

4. MUHAMMED MEDİNE'DE: L& 622-632

'Göç' veya Hicret (Arapça, hicr, ayrılık) bütün müslüman tarihle­rinde takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hicret, İslam Şe­riatının kuram konumundan pratik bir konuma geçmesini ve tarih alanında ortaya konulmasını temsil eder. Medine'de, Profesör H.A.R. Gibb'in belirttiği gibi, Muhammed, Mekke'nin kuzeye giden can alıcı ticaret yolunu kesmiş ve yedi yıl Mekke'nin oligarşisinin direncini kırmak için bu avantajım çok iyi kullanmıştır.^ Önce, eşkiya gibi davranarak kervanları ele geçirmiş ve buradan elde edilen ganimet­lerle Allah'a inanan cemaatini zenginleştirmiştir. Sonra, parlak bir başkumandan olarak (meleklerin yardımıyla (*)) kendininkinden bü-

(*) Constantine,Maximian'j yenmeden önce nasıl 'parlayan haç'ı gördüyse (bkz. sayfa 324-326) Muhammed ve ordusu da, ölüm dirim savaşı olan Bedir'de meleklerin ken-

358

yük kuvvetlerle karşılaşmış ve kendi şehrinin umutsuz tüccarlarının topladığı birlikleri yenmiştir. Son olarak, birkaç Bedevi aşiretini kendi yanma alarak, 630 yılında, karşı konulmadan Mekke'ye dönmüştür. Büyük bir simgesel temizlikle şehirdeki bütün idolleri kırrp yok et­miştir. Yerel tanrıçalardan birisinin, Naile'nin, o gün bir zenci kadı­nın şekline girerek çığlıklarla kaçtığı söylenmektedir/45* Fakat Kabe deki kara taş kaldı. Bu taşm gerçekte beyaz olduğu fakat cennetten gelmiş olmasına karşın, günahkarların öpmeleriyle karardığı söylen-mektedir.^



Fakat, zaferinin zirvesinde, iki yıl sonra, Peygamber bu dünyadan göçtü; fakat Kuran her zaman aydınlık saçtığına göre, sonsuzluğa göçtü diyebiliriz. Kuran'da şöyle yazılıdır!

'Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları onun olsun diye yaratmadık. Biz onları, ancak ve ancak sana gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler. Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür. O gün, dostun dosta hiç bir faydası olmaz, yardım da görmezler. Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bun­ların dışındadır. O, şüphesiz Güçlü'dür, Merhametli'dir.

Doğrusu günahkarların yiyeceği Zakkum ağacıdır, karınlarında suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir. Suçluyu yaka­layın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına -azab olarak-kaynar su dökün, denir, sonra ona: Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin, tşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir, denir.

Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar. Bu böyledir, onlan iri siyah gözlülerle eşlendiririz. Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler. Ora­da, ilk ölümden başka bir ölüm tadmazlar. Rabbin lütfuyla onlan ce-hennem azabmdan korumuştur, tşte büyük kurtuluş budur.

Ey Muhammed! Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indi­rerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemekte­dirler'.47

dilerine yardım ettiklerini görmüşlerdir. Cebrail dışında hepsinin sarıkları beyazdır, onunki ise tanıklara göre sarıydı (A.A. Bevan, Muhammed ve İslam, The Cambridge Medieval History, Old II, sayfa 318, not I, İbn Hişam'dan alıntıyla).




Yüklə 2,24 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   54   55   56   57   58   59   60   61   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin