6. BOZULAN BÜYÜ
İS. 750'de Emevi hanedanı yıkılıp şimdi çok genişlemiş olan İslam İmparatorluğunun yönetimi Abbasi hanedanma geçince, başkent Bağdat'a taşındı. Arap kültürünün egemenliği yerini İran etkisine bıraktı ve çöl puritanizmi parlak Levant uygarlığına teslim oldu. Başkent Bağdat öncelikle zevkin metropoiiydi ve Harun Reşid (h. 786-809) döneminde zenginliğinin ve smırlanrun doruğuna ulaştı.
Afrika'da, Mısır, Fez, Trablus, Tunus, Cezayir ve Fas ele geçmişti. Avrupa'da, Ispanpa, Fransa'mn yarısı, Korsika, Sardunya, Sicilya ve Malta'yla birlikte alınmıştı. Asya'da Arabistan'ın dışında Filistin, Suy riye, Anadolu'nun bir kısmı, Ermenistan'a kadar uzanan ülkeler, Irak, İran, Türkistan, Belucistan, Afganistan ve Sind, Budizmin geliştiği sınırlara ve Uzak Doğu'ya kadar varılmıştı. Ve bu Asya'nın altın çağıydı. Sanat ve edebiyat, felsefe, kutsal tapmaklar, kral sarayları, yüzyıllardır insanların hayallerini ısıtan her şey artık gerçekti. Ve şimdi hepsi harap oldu.
378
Moğol arazilerine uzanan kervanlar Tang Çini, Raştrakuta Hindis-tanı ve Halifelik arasında ağ gibi işliyordu. Tüccarlar Arap, Çin ve Pallava gemilerinde yelken açtılar, garip perilerin egemenliğindeki bilinmez adalarda kendilerini tehlikelere attılar Vak Vak'ın Yedi Acaip Adası, Cinler ülkesinin ötesindeydi ve insan başı gibi meyva veren bir ağaç vardı; güneş batarken ve doğarken bu başlar 'Vak! Vak! Yaratıcı Krala hamd olsun! diye bağıriyorlardı.^85) Veya bu adalar, gemisi batan tüccar Sinbad'ın masallarında anlatılmıştır: Hindistan'da, örnek olarak, kralm genç kısrakları kıyıda bağlıydı, her yeni ayda, büyüsel aygırlarla birleşiyorlardı ve tayları satıldığında altın hazineler kazandırıyordu. Veya, gene muhteşem Rok kuşunun yavrularını fille beslediği ülkede vadiler elmaslarla kaplanmıştı ve ağaçlardan kafur dökülüyordu.
Bugün tüm bu ülkeleri bizler de keşfettik hatta haritalarını çıkardık fakat her nasılsa bütün büyüleri kaçmıştı. Çünkü Asya'nın harika altın çağında gerçek, şiddet ve zorluk her yerde yalnız fabllarla değil (çünkü tarihin kayıtları yavaştır) inanç ve deney olarak da dile gelmişti, bugün bize fizikçüerimizin gösterdiği gibi, hepsi gerçekti. Anti-kitenin kaybolan sanatının, bundan dolayı, dünyanın saf harikalarını yaşama sanatı olduğu söylenebilir. Deneyimin zorlu kabuğundan her yerde her zaman bulunan bitmez tükenmez olağanüstülükler arasmda kolayca gidip gelebilmek sanatıydı bu. İranlı şair bu gizemi kadeh ve şarap imgesiyle anlatmıştır:
însan kadehtir, ruh içindeki şarap
Gövde borudur, ruh içindeki ses,
Hayyarn, insanın ne olduğunu anlıyabildin mi?
Büyüsel bir lamba, içinde ışık.^86)
Spengler'in gözlemlediği gibi, 'Mecusi insanın dünyası peri masalı duygularıyla doludur'.' 'Cinler ve kötü ruhlar insanları tehdit eder, melekler ve periler de onu korur. Muskalar, tılsımlar, gizemli ülkeler, şehirler, yapılar ve varlıklar, sırlı harflerle, Süleymanın mühürü ve filozofların taşı vardır. Ve hepsi titrek mağara ışığında hayali karanlığın yutabileceği bir durumdadır'.^87)
İslam'ın, Tang Çin ve Hindistan'ın altın çağında, sonsuz güzelliklerin ve sanatların geliştiği çağda, aristokratik bir duyarlılık ve uygarlık dünyanın her yerine yayıldı, Kurduba'dan Kyoto'ya hatta şimdi
379
anlaşıldığı gibi Yukatan ve Peru'ya bile ulaştı. Levanten sarsılmaz oydaşma mantığının büyüsel yapısı Hint Dharma ve Çin Tao ögre-tileriyle karşılaştı ve uyum gösterdi. Çünkü bunların hepsinde bireyin teslim olup basitçe uyması gereken eklenilmiş bir düzen vardır, ve olanaklı olduğunda birey teslimiyetine vecd içinde gerçekleşmeyi katmalıdır. Çünkü ne Uzak Döğu'da ne Hindistan'da özgür iradenin temel alındığı bir öğreti yoktur, oysa- Levantm bütün 'kilise'lerinde gerçekten özgür irade önemli bir etkendir, tek erdemi de oydaşmaya yani Tanrının Şeriatına uymaktadır. Şeriat yerel toplumsal olarak belirlenmiş bir 'duygular sistemi' yaratır, 'inkar' bireysel yasgı ve özgürlüğe karşı karar vermek tam da Şeytanın işlediği suçtur. Roma'run yıkılışıyla Yunan ve Romanın klasik ahlak ve ruh hocaları yok olmuşlardır ve Avrupa, geri çekilen ülke, bugün 'azgelişmiş' dediğimiz ülkelerdeki yüksek uygarlık alanının dışında kalmıştır. Harun Reşid'in çağdaşı olan Charlemagne kuzey doğulu bir tür Kongo kabile reisidir. Halife armağan olarak ona bir fil göndermiştir, aynı bugün helikopter ve yatlar veya XIX. yüzyılda boncuklar gönderdiğimiz gibi. Filizlenen Büyük İnançlar döneminde hiç kimse gelecek bin yılın ruhsal ve düşünce tohumlarının Bağdat'da, Ch'ang-an'da veya Benares' te atılmayacağını fakat küçük saray okulu Car.ss li reis, Jtostre emprere magnes 'de Gotik basilika Aixla-Chapelle'de gelişeceğini bilemezdi.
Fakat, bir şey olmuştur.
İ.S. 1258 yılında Moğol Hakanı Hulagu Bağdat'ı kılıçtan geçirmiştir; kardeşleri Mangu ve Kubilay Hanlar da aynı şeyi aynı yıllarda Cinde yapmaktaydılar. Hindistan zaten Islamın silindiriyle parçalanmıştı; önce Gazneli Mahmud (1001) sonra da Timur'un Orta Asya sürüleriyle çiğnenmişti (1398). Uygarlıkta kutsallığın ışıması düşü eridi ve güçlü Doğu da bundan sonra, Pekin'den Kasablanka'ya kadar, kültürde öncü bir rol üstlenmedi, ikincil kaldı.
380
Dostları ilə paylaş: |