2. KOZMİK DÜŞÜŞ VE YENİLENME
İranlı yaratılış, düşüş ve dünyanın yenilenmesi mitosu, temel olarak,, yalnız Yahudilik ve Hıristiyanlığın mesih düşüncelerini değil fakat Das Kapitalin birinci cildinin son bölümündeki gibi, Marksist pro-loterya vahiyleri parodilerini de etkilemiştir. Kendisi, yalnız Pehlevi (orta Farsça) eseri, Bundehiş 'Yaratılış Kitabı'nda korunmuştur. Arda Viraf kitabı gibi bu da son Sasani restorasyon döneminin (İ.S. 226-641) ürünüdür/16^ İ.S. 881'e kadar bugünkü haliyle tamamlanmış değildir. Sonuçta, iyi ve kötü kozmik çelişkisinden türeyen ana temanın vahyinden yalnızca popüler ve yansıma ile- daha sonraki inançlan içermiştir. Fakat İran biliminin eski ustası James Darmesteter'in Zerdüşt geleneğinde gözlediği gibi, dünyada, eski yükselişinden bu kadar zayıf ve eksik anıtlar bırakan böyle büyük bir inanç daha yoktur. (17) Önce Büyük İskender'in (İ.Ö. 331) sonra İslarrun (İ.S. 641) gayreti ile son acılı yemden inşasından yüzyıllar sonra, bir zamanların büyük İran İmparatorluğu dininden, acınacak kadar az şey, yıkıntılar kalmıştır. .
Bundehiş'e göre:
Dünyadaki her şeyin onunla işlediği iki yaratıcının diyalektiği, doğanın her parçasında iyi ve kötüyü gösterir, kendisiyle çelişkili ve düzensizlikle nitelenmiş tüm sonsuzlukta mevcuttur. Fakat ikisi de sonsuza kalmazlar. Sonuçta kaçınılmaz olarak, karanlık ve kötü güç, Angra Mainyu, tüm çerçevesi ile, tüm tarihin gösterdiği dünyanın ye-
171
nilenmesi kriziyle yok olacaktır, her bireyin kategorik olarak gerçekleşmesi oluşacaktır.
'Çünkü böylece (peygamber Zerdüşt'ün sözleriyle) iki önde gelen ruh, bir çift olarak gene de eylemlerinde bağımsız olarak, eskiden beri bilinirlerdi. Düşünce, söz ve iş olarak daha iyi ve daha kötüdürler. İkisi arasında akıllı olan, doğrusunu seçsin, öyleyse kötü işleri yapanlar gibi seçmeyin. Böylece mükemmellik elde edilene kadar büyük yenilenmeyi getirenler ve dünyayı ilerletenler gibi olabiliriz'(18)
Ahura Mazda, (Bundehiş'te okuyoruz) herşeyin bilgisiyle, tüm sonsuzlukta Angra Mainyu'nun var olduğunu fakat onun geri, a posteriori bilgisiyle, ışığın varlığını bilmediğini, biliyordu. Yaratılış, Ahura Mazda ruhsal bakımından otuz bin yıl mükemmel durumda kalan belli ruhsal varlıkları yarattığında başladı. Bunlar, hareketsiz, düşüncesiz ve fiziksel varlığı olmayan varlıklardı. Bu zamanın sonunda, karanlıklar gücü, yükselerek, haşmeti kavradı, yalnızca yıkıma istekli bedhah doğası nedeniyle ışığı bozmaya koştu. Onun gücünü kendisinden fazla buldu. Ama kırgınlık içinde kendi gayyasına dönerek, orada şeytanlar yarattı. Onlarla, ışığa karşı çıktı.
Sonra Işığın ve Gerçeğin Efendisi, sonun ne olacağını herşeyi bi
len bilgisiyle bilerek, yalan canavarıyla buluşmaya gitti. Barış önerdi.
Öbürü düşündü: Ahura Mazda güçsüz olduğundan barış istiyor.
Ama Ahura Mazda, sen her şeyi bilen ve herşeyi yapabilecek güçte
değilsin, bu nedenle beni ne yok edebilir ne yarattıklarımı kandıra
bilirsin. Dokuz bin yıllık karışık bir çelişki dönemi saptayalım, dedi.
Çünkü üç bin yıl her şeyin kendi istediği gibi olacağım biliyordu. Üç
bin yıl iki isteğin karışıklığı olacaktı, son üç binde, Zerdüşt'ün doğu
muyla ötekinin iradesi kırılacaktı, ilk üç binin durağan durumuyla bu
dokuz bin, on iki bin yü yapıyordu. Ve Angra Mainyu, köksüz bilgi
siyle bilmediğinden, bu düzenlemeden hoşnut oldu. Gayyasına dön
dü ve oyun oynandı. &*$
Ahura Mazda ilk adım olarak, İyi Akıl ve Gökyüzünü yarattı. Öteki Kötü ve Yalanı. İyi Akü,. Dünya Işığım, İyi Dini, Doğru Düzeni, Mükemmel Yönetimi, Kutsal Dindarlığı, Mükemmellik ve Ölümsüzlüğü üretti ikinci adım olarak, Efendi Mazda, köşelerindeki dört kaptanla teselli ordusunu yarattı, ay, güneş, sonra su, toprak, bitkiler, hayvanlar ve insan.
Angra Mainyu, bu arada, uykusuna döndü. Fakat bu üç bin yılın
172
sonunda dişi bir şeytan, Jahi (aybaşı) göründü ve ona seslendi: Kalk! Hepimizin babası! Artık ben dünyada Ahura Mazda ve başmelek-lerinin çekeceği zarar ve hasara neden olacağım. Doğru insanı, çalışan öküzü, suyu, bitkileri, bütün yarattıklarını zehirleyeceğim. Angra Mainyu bunun üzerine kalktı, onu alnından öptü ve aybaşı denilen toz cinin üstünde göründü. Benden istediğin nedir diye sordu. Bir erkek istiyorum diye yanıt verdi, bana onu ver. Angra Mainyu'nun biçimi kütük gibi bir kertenkele iken, o anda, on beş yaşında genç bir insana dönüştü. Bu ona Jahi'nin gayretini verdi.
Angra Mainyu sonra, bedbahtlıkla öfkelenip, burçlarda dolaşan gezegenlere yılan gibi sarıldı, uzayın belirlenmiş düzenini bozdu. İkinci cüreti, suya karşıydı. Ona da karanlık indi. Sonra toprağa, yılan, akrep, kertenkele ve kurbağa döktü. Öyle İd toplu iğne başı kadar yer bile bu haşarattan kurtulamadı. Toprak sallandı ve dağ sıralan yükseldi. Angra Mainyu onu deldi, merkezine indi, şimdi bu, cehenneme yol oldu. Dördüncüsü bitkileri kuruttu. Fakat Bitki meleği, onları bir parça suyla karıştırdı ve Yağmur meleği onları yağmurla yere döktü. Bütün dünyada insanın başındaki saç gibi bitki fırladı. Bu bitkilerin tohumlarından, dalsız kökü, tatlı suyu ile, kabuksuz Bütün Tohumların Ağacı, dünya okyanusunun ortasından yükseldi. Griffon kuşları ona kondu, sinekler ondan çıktı, suya tohum attılar ve yağmurla gene dünyaya yağdılar.
Dahası, ilk ağacın çevresinde, ikincisi, yaşlıları kaldıran, ölüleri canlandıran, ölümsüzlüğü ihsan eden Gaokerena, Beyaz Haoma (Sanskritce soma) ağacı yükseldi. Onun kökünde Angra Mainyu, kökünü yaralasın diye bir kertenkele yarattı. Fakat bu kertenkeleyi uzaklaştırmak için on tane karabahğı yaratıldı. Bunlar her zaman onun kökünün çevresinde, birinin başı kertenkeleye dönük olacak biçimde yüzerler. Bu iki ağacın arasında 9.999.000 mağaralı dağlar yükseldi. Bunları işlevi sulan korumaktı, onun mağaralarından sular her ülkeye akü.
Bitkilerin yapısında da; Angra Mainyünun gelişinden önce hiçbirinin dikeni ve kabuğu yoktu. Bütün Tohumların Ağacı gibi hepsi tatlı ve yumuşaktı.
Sonra Angra Mainyu'nun beşinci işi, Yalnız-Yaratüan Öküze karşıydı. İlk yabanıl, Daiti ırmağının kıyısında Eran Vej'da dünyanın yedi ülkesinin merkezinde inek biçiminde otluyordu. Ay kadar beyaz ve parlaktı. Düşman sinek gibi uçarak geldi. Hırs, istek, acı, açlık, has-
173
talık, şehvet ve uyuşukluk hayvana sokuldu. Yalnız-Yaratılmış Öküz öte yana geçti, sağa düştü. Ruhu çıktı, önüne durdu. Ahura Mazda'yi çağırdı. On bin insanın aynı anda çıkan sesi gibi sesle. Bu kadar yıkım dünyaya geldiğine göre, yaratıkların koruyuculuğu kime kaldı? Bir zamanlar açıkladığın insan nerede? Onu ben yaratacağım ki, koruma öğretisini öğretsin?
Işığın Efendisi yanıtladı, sen hastasın, öküz Ruhu. Angra Mainyu hastalığıyla hastalandın. Eğer dünyada bu inşam yaratma zamanı şimdi gelseydi, Angra Mainyu'nun hiç etkisi olmazdı.
Öküzün ruhu ay katına yükseldi ve aynı şekilde ay katma, güneş katına seslendi. Fakat orada Zerdüşt peygamberin yolunun ruhu ona gösterildi ve o da yatıştı. Dünyanın yaratıklarım besliyeceğim dedi. Dünyadaki yaratıklara rızasını gösterdi, yeniledi.
Bu arada, Yalmz-Yarahlan Öküzün gövdesi sağa düşünce, onun tohumu aya götürüldü, ay ışığında temizlendi. Bu temizlenmiş tohumdan erkek ve dişi çıktı, sonra dünyada 282 tür çift göründü. Havada kuşlar, yerde dört ayaklılar, suda balıklar. Ve öküzün iliğinin geldiği yerde 55 cins tohum ve 12 cins sağaltıcı bitki büyüdü. Boynuzlarından bezelye, burnundan pırasa, kanından şarap yapılan asma, ciğerlerinden sedef otu benzeri otlar ve yüreğinin ortasından kekik.
Angra Mainyu'nun altıncı saldırısı ilk yaratılmış insan Gayomart'a karşıydı. Ruhsal formuyla Yalruz-Yaratılmış Öküzle Eran Vej'de, yedi ülkenin ortasındaki ülkede yaşıyordu. Ahura Mazda ışığın efendisi/ öncelikle Gayomart'ın üstünde bir ter çıkardı. Bir duanın bir kıtasının okunması için geçecek kadar zaman içinde, bu terden on beş yaşında, uzun ve ışık yayan bir insan gövdesi yarattı Gayomart'ın terinden çıkan gövde gözleriyle Ulu Varlığa bakındı. Fakat dünyayı gece kadar karanlık gördü. Toprak bir toplu iğne başı kadar yerinde bile haşarattan kurtulamamıştı. Büyük cennet katlan dönüşümdeydi. Güneş ve ay hareket ediyordu, gezegenler yıldızlarla savaştaydı.
Angra Mainyu, Gayomart'a, ölüm cinini yolladı. Fakat onun belirlenmiş zamanı gelmemişti, yaşamı otuz yıl daha sürecekti. Tamah, hastalık, şehvet ve uyuşukluk o zaman Gayomart'a bulaştı. Ve ölünce sola düştü ve tohum verdi. Öküzünkü ayda temizlenmişti, Gayomart' ınki güneşte temizlendi. Dahası, ölünce, orada, organlarından sekiz cins metal çıktı, altın, gümüş, demir, pirinç, teneke, kurşun, cıva ve adamant.
Altın dünyada kıfk yıl kaldı, Mükemmel Tefekkür meleğince sak-
174
lanıldı. Ondan on beş yapraklı bir bitki büyüdü -her yıl bir yaprak-ve ilk insan çifti birbirlerinin kollarını ve gövdelerini öyle sıkı sardılar ki hangisi dişi hangisi erkek görülmedi, ayrı yaşıyan ruhlar oldukları da anlaşılamadı. Bitkinin formunda iki insan oldular, Maşya ve Maş-yoi. Onlara soluk verildi, bu ruhtu. Ahura Mazda, siz insansınız. Dünyanın atası, mükemmel bağlılıkla yaratıldınız. Yasal görevlerinizi yerine getirin, iyi şeyler düşünün, iyi sözler konuşun, iyi işler yapın ve cinlere tapmayın dedi.
Her birinin ilk düşüncesi ötekini memnun etmekti, ilk işleri gidip baştan aşağı yıkanmak oldu. İlk sözleri Ahura Mazda'run su, toprak, bitki, hayvan, yıldızları ve ay ve güneşi ve bütün refahı yarattığı oldu. Fakat sonra, düşman, çelişki, zihinlerine doldu. Onlar da her şeyi Angra Mainyu'nun yarattığım iddia ettiler.
Otuz günü yemeksiz geçirdiler. Yaprak kırıntılarıyla örtündüler. Bir keçiye rastladılar ve memesinden sütü ağızlarıyla içtiler. Maşya bu sütü içmezden önce mutluydum dedi. Fakat şimdi aşağılık gövdem içti, neşem daha da arttı. Bu kötü konuşmanın ikinci kısmı cinlerin gücünü artırdı.' Onlar da yiyeceklerin tadım azalttılar. Öyle ki yüz parçadan biri kaldı.
Otuz gün sonra şişman ve beyaz dişli bir koyuna rastladılar ve onu kestiler. Melekler onlara tahtadan ateş elde etmeyi öğretti. Eti kızarttılar. Üç parçasını ateşe atıp bu ateşin payı dediler. Bir başkasını göğe fırlattılar; bu meleklerin payı dediler. Bir akbaba bir parçasını onlardan kaptı ve bir köpek ilk parçasını kapıp yedi. Şimdi, deriden elbise giydiler; bir çukur kazdılar, demir elde ettiler ve taşlarla vurup ucunu sivrilttiler. Odun kesip gölgelik yaptılar.
Angra Mainyu çifti münakaşa ettirdi. Birbirlerinin saçlarım, yanaklarını koparttırdı. Cinler, siz insansınız, cine tapm, bedbaht cininiz boyun eğebilir, diye bağırdılar. Maşya bir inek öldürdü ve sütü kın zeye doğru döktü. Cinler öyle güç kazandılar ki, sonraki elli yü, çift, birleşme için istek duymadı. Ama sonra, önce Maşyada sonra Maş-yoide istek uyandı. Kadına, seni görünce cinsel isteğim uyanıyor dedi. Kadın, senin isteğini görünce ben de sana kapılıyorum, dedi. Bu onların ikisinin isteği oldu ve elli yü da bu bizim görevimiz diye konuştular.
Bir erkek ve kızları doğdu ve soyları için duyduklan şefkat borcuyla, anne birini, baba birini yedi. Ahura Mazda bu şefkati kaldırdı ki çocuk canlı kalsın. Ve yedi ikizleri oldu, yedisi erkek, yedisi kız-
175
kardeş-eş../19'
Tekvinin ikinci bapındaki gibi Zerdüşt mitosu, türeyişi, İlkel Mitolojide tartışılan bitki karmaşasına bağlar/20) Fakat ilkellerin mitolojisinde yaşamın ve dünyanın ahlaksal eleştirisi yoktur ve Levant öğ-retilerindeki düşüş, sonuçta da restorasyon teması bulunmaz.
Kitabı Mukaddes ve Bündehiş, düşüşü, dünyadaki kötülüğün ahlaksal muammalığına bir yanıt olarak yansıtırlar. Gene de mitsel olayda iki görüş kesinlikle farklıdır, görüşler gibi, restorasyon da, İran mitosunda kötü, kozmik görüş açısıyla değerlendirilir, insanın düşüşünden öncedir. Düşüş sonraki episoddur. Kitabı Mukaddesteyse düşüş insanı izler, onun uygunsuzluğu doğal dünyaya ve kendisine felaket getirir. Kudüs İbrani Üniversitesi Profesörü Oseph Klausner' in önemli eseri İsrail'de Mesih tdeası (The Messianic Idea in Israel) 'nda denildiği gibi:
'Doğal kötülük (felaket) peygamberlerin gözünde insan kötülüğünün sonucudur. Doğarım yaratıcısı tanrı kötülüğün kaynağı olamaz. Böyle değilse iki güç, ryi ve kötü onun tarafından kullanılmış olmak ve Tanrının niteliği tamamen, uyumlu, yapısal olarak ulu olmamalıdır. İnsanın işleri bu nedenle doğada ve toplumda kötünün kaynağıdır.'*21)
Ve gene (italikler Profesör Klausner'e ait):
'İsrailin akıllı adamları, Yunanistan'dakinin tersine, doğal kötülüğü (yıkım) bağımsız bir varlık olarak görmediler, insan kötülüğünün (yanlışlık) sonucu olarak gördüler. Peygamberler, doğa güçlerine sahip küçük tanrıya değil, tek tanrıya inandıklarından iyi ve kötünün tek tanrıdan geldiğine inanmak zorunda kaldılar. Eğer iyi ve kötü, doğası kesinlikle mükemmel ve uyumlu olması gereken tek üstün varlıktan geliyorsa (yoksa tek olamaz ve dualizm-ikicilik inanana varılır) o zaman gerekli üstün varlık kötüyü kötü insanlar nedeniyle ve kötü insanlar için yaratıyordur. Böylece kötü insanların kötülüğü sona ererse bütün kötülük, genelde doğal kötülük de bitecektir'/22)
Kötülüğün kaynağı nasıl tanrıda olabilir, tanrıda değilse insanda olabilir, tartışmayacağım. Fakat, bu düşünce karışıklığının karşıtı Zerdüşt sistemi, bir karar verme anım garanti etmektir. İran mitosunda yaratılışın bozulması kişilikten değil, ilkeseldir. Yalan, felsefi olarak Hint ilkesi Mayanın, dünyayı yaratan hayal gücünün, eşdeğeridir. Adem ve Havva'nın günahı kurala uymamaktır. Bu da onto-lojik olmaktan çok pedagojiktir, hatta ahlaksaldır, çıkarla ilgilidir. Kert-
176
di kendini yönetmek ahlaksal bir tartışmaya neden olabilir. Eski Ahit öğretisinde önem açıkça bu tür emirlere iradi olarak uymayı vurgular (Yemek tabusu, sabah yasağı, benzetmesiz tapınma, sünnet, endogami ve ötekiler). Zerdüştcülerde, bu konulara önem verilir, yakın akraba evliliği, saç ve tırnakların kesilmesi, düzenlenmesi, ateş için kuru odun, aybaşı temizliği, vb, fakat iki geleneğin ciddi, derin yaklaşımları karşılaştırıldığında, kozmik yasaya aşiret geleneğinin yükseltilmesinin ötesinde, olası gelişime, iki zıt düzen tasarladıktan görülür.
Kitabı Mukaddes'in görüşünde, düşüşün, insan tarihinin tanrıya karşı gelmesi çerçevesine konmasıyla, tanrının kimliğine daha fazla rekabeti yasaklamıştır; insan kimliğine leke sürmüştür ve dahası bu mitosun tarihselliğine artan bir önem karşı konulmaz bir ısrar kazandırmıştır. Sorunun kozmik yönü ise felsefe ile simgeleştirilmiştir. Daha sonraki yüzyılların gösterdiği gibi Kitabı Mukaddes tefsirinin egemenliğinde her arta ruhsal davranışın, tutumun, önde gelen esini bu olmuştur.
israil'de mesih fikri, Profesör Klausner'in gösterdiği gibi, temelde kozmolojik değil siyasaldır. Ana konusu' İsraili dünya önderliğine yükseltmektir. Klausner, İsrail halkının Mesihe inanmasında, siyasal öğe, etnik öğeyle kolkola gider, diye yazarP3' 'Ulusctı olan da evrensel olanla'. Kudüs'ün düşüşünden önceki dönemde (I.ö. 886) peygamber öğretisinde vurgu tanrının durumuna taraftar olma gereksini-mindedir. Yani Yahudiler gibi yaşamak, Yahudi olmayanlar gibi değil. Ilk Isaiah (İ.Ö. 740-700) tarafından yüceltilen mesih zamanın genç Judah kralı Hezekiah (727-698) olmuştur. Profesör bu noktada, aşağıdaki Talmud deyişini alıntılar: 'Kutsal olan, kutsama ona, He-zekiah'ı mesih ve Sennacherib'i Gog ve Magog olarak atamak istemişti (Sanhedrin 94a) Gene Amora R.Hillel'in deyişi: 'israil için mesih olmayacak, çünkü onlar onu Hezekiah günlerine gördüler'. (98b ve 99a)/24) Bu dönemde 'tanrı günü'nün dünyanın veya zamanın sonu(ölülerin dirilişi ve öteki konularla) ile bir ilgisi yoktu. Bu düşünceler henüz Zerdüşt kaynağından Kitabı Mukaddes inanış sistemine girmemişti.
Fakat bu kaynakta, kurtarma düşüncesi siyasal değil, kozmolojikti. On iki bin yıllık süreden sonra dünyanın sonunda görünecekti. Ahura Mazda tarafından önceden biliniyordu ve o gün görünüp yaşayanlan ve ölüleri yargılayacaktı. Peygamber Zerdüşt'ün nihai amacı bu ne-
177
denle ciddi ve geniş anlamıyla öğretisinde dünyanın şekil değiştirmesini (tecelli) getirmezdi, gene dünyanın başlangıçtaki gibi karanlıktan, acı ve ölümden kurtulmuş olmasıydı. Bir Avestan metninde, 'ondan sonra', yaşlanmak ve ölmek, çürümek ve bozulmak yok, sonsuz yaşam ve sonsuz çoğalmak, kendi isteğinin efendisi olmak var. Ölüler çıkınca, yaşam ve ölümsüzlük gelecek ve dünya istediği gibi yeniden kurulacak' diye anlatılır. ^
Dünya gezegenindeki İ.Ö. VI. yüzyılda yaşayan gerçek bir kişi olarak Zerdüşt, bize gelen yaşamının yetersiz bilgileriyle, tam yansıtılmamış olabilir. Fakat Zerdüşt'ü mükemmel bir insan olarak yansıtan simge gezegeninde, çok açık ışıkta görülür, açıkça kronolojik değil fakat görevinin mi tos uy la -Buda ve isa'nın yaşamları gibi- yani yaşadığı gerçeğin devrim ve simgeleştirilmesiyle ve ona ve öğretisine ihtişamla bağlanılarak görünür. Okuyoruz:
'O seriate göre düşündü, seriate göre konuştu ve seriate göre yaptı, öyle ki o kutsalın yaşayan dünyada en kutsalıydı, gerçekleşen dünyada en iyi yöneticiydi, parlaklıkta en parlak ve ihtişamda en ihtişamlıydı, zaferde en muzafferiydi. Onun görünmesiyle cinler kaçtılar (26)
Onun dünyaya gelmesi ve öğretisini yayması, on iki bin yıllık dünya süresinde, son üç bin yılın başlangıcıydı. Sonundc manevi oğlu Saoşyant 'gelecek kurtancı' dünya mesihi görünecek, Gerçeğin, Yalan üstünde zaferini tamamlayacak ve tanrının bozulmamış yaradılışı dünyada sonsuza kadar yeniden kurulacak.
Efsane Zerdüşt'ün doğum yerinin, ilk insan Gayomart ve Yalnız-
Yaratılan oküzünki olduğunu söyler, Daiti ırmağının yanmda, yedi
ülkenin ortasındaki ülke Eran Vej'de. Doğunca güldü. Okuyoruz:
Doğumunda, büyümesinde, sular ve ağaçlar neşelendi. Doğumunda
büyümesinde sular ve ağaçlar arttı. Doğumunda, büyümesinde, sular
ve ağaçlar neşeyle bağırdı'.^27) *>*£?
Cinler ise başka durumdaydılar. Angra Mainyu kuzeydeki yerinden koştu, sürüsüne yok edin onu diye bağırdı. Fakat kutsal bebek Aşi Vanguhi diye bilinen duayı yüksek sesle okudu ve cinler dağıldılar. 'Efendimizin isteği kutsal şeriattır' diye dua etti, 'iyi akim zenginliği bu dünyadaki Ahura Mazda'nın işleridir. Onun şeriatına göre onun gücünü kullanarak bağışta bulunun ve fakirlere yardım edin'. (28)
Peygamberin üç karısı olduğu nakledilmektedir. Fakat bunda ta-
178
rihten çok mitolojiyi biliyoruz, "ilk ve ayrıcalıklı karısına gitti. Adı Hvov'du, üç kez, her seferinde tohum yere geçti. 'Bu onun Toprak olduğunu gösterir.' Ve ilk yaratılan insan Gayomart'ın tohumunu alan melek bu tohumun da kuvvet ve parlaklığım aldı'.t29) Bu tohumlar, kozmik yenilenme zamanında üç oğul olacaktı: Ukşyat-nemangh, Ukşhyat-ereta ve sonuncusu Mesih Saoşyant/30'
Bir kız, Eredad-ereta, Kansava gölünde yıkanırken, on iki bin yıllık dünya süresinin sonunda, bu tohumdan gebe kalacak ve kurtarıcı Saoşyant'ı doğuracaktı. Önceki ikisi de böyle doğmuştu, iki bakireden, Srutad-fedhri ve Vanghu-fedhri'den.*3*)
Fakat gelecek olan yenilenmenin doğası ile ilgili olarak şu açıklanmıştır:
Topraktan bitki gibi büyüyen Maşya ve Maşyoi, önce su, sonra bitki, sonra süt, sonra etle beslendiler. Ölme zamanlan geldiğinde, önce etten, sonra sütten, sonra ekmekten vazgeçtiler, ölene kadar suyla beslendiler. Aynı, son bin yılda, tat gücü azalacağı gibi. Bir kutsanmış yemeğin tadı, üç gün ve geceden fazlası için yeterli olacak, insanlar etten vazgeçecek, sebze ve süt yiyecekler. Sonra sütten kaçınacaklar, bundan sonra sebze ve suyla beslenecekler. Saoşyant'ın gelişinden on yıl önce yiyeceksiz kalacaklar ve ölmeyecekler/32'
Bandehiş'e göre, ölülerin dirilişi, Saoşyant'ın gelişini izleyecek. Önce Gayomart'ın kemikleri canlandırılacak. Sonra Maşya ve Maşyoi'nin, sonra öteki insanların. Hepsi gövdesine kavuşunca, herkes annesini, babasını, kardeşlerini, karısını ve cinsinden ötekileri bilecek.
'Sonra, tüm insanların bulunduğu bir toplantı olacak, herkes kendi iyi ve kötü işlerini görecek. Ve bu toplantıda kötü bir adam, beyaz koyunların arasındaki kara koyun gibi göze çarpacak. Dahası, toplantıda kötü adam, dünyada arkadaşı olan doğru olana dünyadayken senin yapmış olduğun iyi işlerden niçin bana haber vermedin, diye şikayet edecek. Ve eğer doğru adam ona bildirmediyse toplantıda o da utanacak.
Sonra doğru ile kötü ayrılacak, doğru cennete fakat kötü geri cehenneme konulacak. Üç gün üç gece cehennemde gövdesi cezasına çarpılacak, sonra kötüler üç gün üç gece cennetin mutluluğunu tadacak. Doğrunun kötüden ayrıldığı gün, insanların gözyaşları bacaklarından aşağıya akacak. Baba eşinden, kardeş kardeşinden, arkadaş arkadaşından ayrılınca, hepsi kendi işinden ceza görecek. Doğrular
179
kötüler için, kötüler kendileri için ağlayacak, çünkü kendi iyi, oğlu kötü bir baba olabilir, kendi iyi kardeşi kötü olabilir.
Bir meteor düşecek ve dünyanın sıkıntısı koyunlara kurt düşmüş gibi olacak. Ateş ve ateş meleği cehennem ve dağlardaki metali eritecek, bu, dünyada ırmak gibi akacak. Bütün insanlar bu ırmaktan geçip temizlenecek. Doğru birine ılık sütte yürür gibi gelecek, kötüye erimiş metalde yürüyor gibi olacak.
Sonunda, en büyük sevgiyle hepsi bir araya gelecek, baba ile oğul, kardeş ile arkadaş, birbirlerine sarılacaklar. Yıllardar neredeydin ve ruhun nasıl yargılandı, doğru muydu, kötü mü? Gövde gördüğü ilk ruhu bu sözlerle soruşturacak. Bütün insanlar Ahura Mazda ve meleklerine övgüyle yükselen bir ses olacak. Saoşyant yardımcıları ile bir törenle öküzü kesecek, yağından, beyaz Haoma'dan, ölümsüzlük içeceği hazırlanacak. Bütün insanlara verilecek ve hepsi ölümsüz olacak.
Ve bu da; dünyada yaşamış olan herkes kırk yaşında olacak, daha az yaşamış olan on beş yaşmda olacak; herkese kendi karısı verilecek ve karısı ve çocukları ile yaşıyacak. Dünyadaki gibi olacaklar ama artık çocuktan olmayacak. Ve bu da; dünyada tapınmayanlar ve elbiseyi doğru bir armağan olarak bağışlamayanlar, çıplak olacak. Fakat tapınacaklar ve melekler onlara elbise sağlayacak.
Sonra, Ahura Mazda, Angra Mainyu'yu ve her melek kendi karşıtım yakalar. Düşen meteor yılanı yakıp kül eder, cehennemin kokusu ve tozu da bu metalle yanar, ta ki cehennem temizlenene kadar. Ahura Mazda cehennemin arazisini dünyayı genişletmek için getirecek, evrenin yenilenmesi gerçekleşecek ve her şey ölümsüz olacak.
Ve bu da; dünya buzsuz, yükseltisiz bir ova olacak, hatta zirvesi Chinvat Köprüsü olan dağ bile yıkılacak Ve yok olacak'.^33'
3. ŞAHLARIN ŞAHI
Güçlü Asur monarkı Tiglath Pilesar İÜ (h.İ.Ö. 745-727) işgal ettiği halkların iradesini kırmak için yeni bir yol bulmuştu. Bu hanedan süresince Şalmaneser V (726-722) Sargon II (721-705) Sennacherib(704-681) Asarhaddon (680-669) ve Asurbanipal (668-626) (eski Semitik dünya hakkında bilgilerimizin çoğunu yıkılan tablet kütüphanesinden öğrenmişizdir) tarafından bu yol kullanıldı. En eski uygulamalar-
180
dan biri fethedilen şehrin halkını kılıçtan geçirmekti. Aynı Jeri-cho'daki Joshua'run savaşçıları gibi: Ve erkek ve kadın genç ve ihtiyar, öküz ve koyun, ve eşek, şehirde olanların hepsini kılıçtan geçirip tamamen yok ettiler'/34) Ve gene, 'çünkü Rabbin Musa'ya emrettiği gibi onları tamamen yok etsin, onlara lütuf olmayıp ancak kendilerini helak etsin diye', Ai'de W, Gibeon'da, Makkedah, Libnah, Gezer, Eglon, Hebron, Deb ir ve bütün Necip halkı da. Veya, gelip, tüm şehirlileri köle yapabilir, vergiye bağlıyabilirdi. Manasse'nin Megiddo'yu ve Ze-bulun'un Kitron' u yaptığı gibi/36) Fakat ilk uygulama, galibin zaferinin sonuçlarından yararlanmasını engelliyor, ikincisi de sağlam bir halk bırakarak isyana hazır tutuyordu/37)
Tiglath Pilasar'ın buluşu, fethedilen halkların kendi ülkelerinden başka yerlere sürülerek toprakla bağlarını kesmek ye yaşam yollarını değiştirmekti. Babil 745'de fethedildi ve halkının büyük kısmı götürüldü. Yazıtlar bu ülkenin en azından 35 ayrı halkının böyle götürülüp değiştirildiğini yazıyor/38) 739'da Ermenistan yıkıldı ve Ha-math eyaletinden- otuz bin kişi, yukarı Dicle'nin Tuşan eyaletine götürüldü. Aynı miktar Suriyeli Celneh'ten alınmış ve yerlerine Elamdan Aramiler yerleştirilmiştir/39) Amos peygamber, İsrail'de bağırırken, halkını, komşu ulusların felaketleriyle uyarıyordu, 'Sionda kaygısız olanlara ve Samiriye dağında emniyette bulunanlara, milletlerin birincisinin tanınmış adamlarına.» ne yazık! Kalneye geçin de görün, ve oradan büyük Hamata gidin, ve Filistinlilerin Gat şehrine inin'/40) Halklar, doğudan batıya, batıdan doğuya, kuzeyden güneye, güneyden kuzeye, eskiden eser kalmayıp ulusal sürekliliğin toprak temeli kalmayana kadar sürmüştü.
Asur krallarının tarihsel rolü, bu nedenle, eski Yakın Doğu halkının bu zamana gelen uluslararasılaşmış etkileşiminden, karışımından yaratılmış tüm geçmişi silmek olarak tanımlanabilir. Kendileri de, bu arada, çok tehlikeli bir karma oluşturuyorlardı. İ.Ö. 616da, canlanan Babil'in kralı Nabopolassar'ın bağlaşığı Medli Aryan kralı Kyaxares, kuzey doğudan gelerek, Asur'a girdi. 612'de Ninova'yı aldı. İmparatorluğun halklarına zulmetti, onların uygulamasını o kadar güzel yerine getirdi ki, Eduard Meyer sonucu şöyle anlatır: 'En müthişinden bir felaketti. Sadece bir imparatorluk parçalanmadı, bir an öncesinde tüm Asya'yı kontrol eden fakat pratikte tüm halkın musibeti ve korkusu olan uluslar yok edildi... Asurlular kadar hiç bir halk bütünüyle yok edilmemişti'/41)
181
Yetmiş beş yıl sonra, Yakın Doğunun efendiliğini Medler de paylaştılar. Onlar kuzeyi, Babilli Kildani kralları güneyi yönettiler. Babil-lilerin en önemlisi Nabukadnezar II (İ.Ö. 604-562) idi. Peygamber Yera-mia'nın, Judah halkım günah ve itaatsizlikten cezalandıran, Yeho-va'mn hizmetçisi olarak nitelendirdiği Nabukadnezar.*4*) Kuzey krallığı İsrail, Judah ve Asur'un bağlaşıkhğıyla 721de çöktü. Judah'in kendisi de 586'da, Yehova'nın hizmetçisi Nabukadnezar tarafından yıkıldı. İki halk da sürüldü. Fakat, VI. yüzyılın ortasında Yakın Doğu siyasal sahnesinde yeni bir tür efendi görüldü, yeni bir devlet fikri. Dört usta vuruşla, Pers kralı Büyük Kyrus, önce Med kralı Astyges'i 550 yılında yendi, ve, onun gözlerini çıkarmak, canlı canlı derisini yüzmek, daha önceki krallar gibi elini kesmek yerine, ona başkentinde bir yer verdi. Sonra, Babilli Nabonidus, Mısırlı Amasis, Lid-ya'nın güçlü Krezüs'ü ve Yunan şehir devleti İsparta bağlaşıklığı ile tehdit edilince, doğrudan en güçlü hasmı Krezüs'ün üstüne yürüdü. 546nın sonunda Anadolu'nun yöneticisi oldu. Yenilmiş düşmanına Ekbatan yakınında Barene şehrinde yöneticilik bağışladı. Üçüncüsü, 539da, güney Babil'e yürüdüğünde, bu şehrin ana tapınağı Marduk rahiplerince açık bir davetle karşılandı. Şehrin sahibi oldu. Dördüncüsü, bütün o zamanki Asya'nın efendisi olunca, Babil'in Marduk'una taptı, bu şehrin tanrısına. Tapınaktan, Yakın Doğu'nun başta gelen şehirlerinden ele geçmiş ilahların putlarım kaldırdı, kendi şehirlerine gönderdi. Son olarak Judah halkının kendi ülkesine dönebileceğini ve Kudüs tapınağının yeniden inşasını emretti. Profesör Meyer 'karakterinin soyluluğu bize dünyanın efendisi yaptığı İran'ın yazıtlarında da yansır, kurtardığı Yahudilerin ve yendiği Yunanlı-lannkinde de' diye yazıyor. ^
Ezra'da şunları okuyoruz:
Ve kral Koreş, Nebukadnetsarın Yeruşalimden çıkarmış ve ilahlarının evine koymuş olduğu Rab evinin kapılarım çıkardı, ve Fars kralı Koreş bunları haznedar Mitredatın ekle çıkardı, ve onları Yahu-da beyi Şeşbatsara sayı ile verdi. Ve onların sayısı şudur: otuz altm leğen, bin gümüş leğen, yirmi dokuz bıçak, otuz altm tas, dört yüz on parça ikinci çeşit gümüş tas, ve bin parça başka kaplar. Bütün altın ve gümüş kaplar beş bin dört yüz parça idi. Sürgünler Babilden Yeruşalime getirildiği zaman Şeşbatsar bu kapların hepsini getirdi.'44'
182
İkinci Isaiah Î.Ö. 539'da, sürgünden dönüş döneminde soylu Pers kralı Kyrus'u 'Yehovanın meshettigi' diye niteler. Yehova onu sag elinden tutmuştur, 'önümde milletlere baş eğdirmek, ve kralların belini gevşetmek ve kapılan kapanmasın diye önünde kapı kanatlarını açmak için'/45) Kyrus'un kendisi, kılavuzunun Ahüra Mazda olduğunu varsayarken, İbrani peygamber tersine, sesini duyduğu tanrının Yehova olduğunu bilmektedir:
Ben senin önünden yürüyeceğim, ve çıkıntlı yerleri düz edeceğim, tunç kapıların kanatlarım kıracağım, ve demir sürgülerini parçalayacağım, seni adınla çağıran Rab İsrailin Allahı benim idiğimi bilesin diye karanlığın hazinelerini ve gizli yerlerin saklı zenginliğini sana vereceğim. Sen beni tanımazken kulum Yakub ve seçtiğim İsrail için seni adınla çağırdım, sana ad taktım. Rab benim, ve başkası yoktur, benden başka Allah yoktur. Sen beni tanımazken sana kuşak bağladım ki, şarktan ve garptan olanlar benden başkası olmadığını bilsinler, Rab benim, ve başkası yoktur. Işığa şekil veren, ve karardığı yaratan, barışıklık eden ve bela yaratan, bütün bunları yapan Rab benim'*46)
Zerdüşt öğretisinin ikiciliğinin karşıtı Yehova'nm, Kyros'a böyle dediği varsayılmaktadır.
Peygamber, sonra. Efendinin sıvazladığı Şahlar Şahının öteki yerel tanrılarının tapınaklarının yeniden yapılmasını sağlamasının acısıyla, tanrıları küçük görür, sonra etkili bir şarkıyla, yabana bir kral aracılığıyla getirdiği restorasyon mucizesi için Rabbine övgü düzer.
Fakat, Babil'in tanrısı Marduk'un rahipleri de övgüyle coşkuludurlar. Son Kildani kralı Nabonidus Marduk ruhbanının aleyhine Har-ranlı. ay tanrısı Sine tapardı, onun kültünü tutardı ve canlandırmıştı/45^ Soylu tutumuyla Nabonidus'u Karmanya'da bir yere atayan Kyrus'a Marduk tapınağının yazıtları, dinsel biçimleri içinde, kurtarıcı kral diye övgülerde bulunmuşlardı. Bu mersiyeler toprak bir silindirde korunmuştur, Kyrus'un Silindiri. Baştaki 7-8 bozulmuş satırdan sonra Nabonidus'un delaleti gelir ve aşağıdaki ilginç metni okuruz:
'... günlük sunaklar unutuldu... tanrıların kralı Marduk'a hizmet... halk acımasız boyundurukla yıkıldı...
Ve tanrıların efendisi, onların çığlıklarına önem vererek gazaba geldi... merhametle onlara döndü. Ulusları taradı, aradı, yüreğinden, elinden tutacağı bir prens araştırdı.
183
Kyrus, Ansan kralının adını söyledi, onu evrensel krallığa çağırdı. Guttum ülkesi, Med kralının diyarı, onun ayakları önünde eğildi. Ellerine koşan kara kafalı insanları kral doğruluk ve adaletle kabul etti. İnsanlığın koruyucusu ulu efendi Marduk, onun iyi işlerine ve doğru yüreğine neşeyle baktı.
Marduk ona Babil'e, kendi şehrine yürümeyi emretti. Ona Babil yolunda yaklaştı, onun yanında arkadaşı gibi yürüdü. Çok güçlü birlikleri ırmak suları kadar çok silahlarıyla yarımdaydılar. Savaşsız, öldürmeden, onu Babil'e, kendi şehrine soktu. Babili beladan korudu. Marduk'a saygı göstermeyen Kral Nabonidus'u Marduk, Kyrus'un eline verdi. Ve Babil halkı, hep birlikte, Sümer, Akad'ın hepsi, ululan ve yöneticileri onun önünde eğildi, ayaklarını öptü onun krallığından memnun oldu ve yüzleri parladı. Kral haşmetle, ölüleri yaşama döndürdü, imha ve yanlıştan kurtardı, hepsi onu neşeyle kutsadılar ve adını takdis ettiler.'
Sonra metin yeni Şahlar Şahma yönelir
'Ben Kyrus'um, evrenin kralı, güçlü kral, Babilin kralı, Sümerin ve Akadın kralı, dünyanın dört bucağının kralı... Bel (Marduk) hanedanı ve Nabu (Bel'in resulu)'nun sevdiği ve yüreklerinden hoşnut olduğu. Babile merhametle girdiğimde neşe ve hoşnutluk ortasında efendiler koltuğuna, krallar sarayına oturduğumda, Marduk, ulu efendi, soylu Babülilerin yüreğini bana getirdi. Ve onun günlük ibadetine karar verdim. Yayılmış birlikleri Babilde barış içinde dolaştılar. Bütün Sümer ve Akadda ben hiç bir düşmana isyan izni vermedim. Şehrin içine ve kutsal yerlerine memnunlukla saygı gösterdim. Yerlileri onursuz boyunduruktan kurtardım. Yıkılmış yerleşmelerini yeniden yaptırdım ve yıkıntılarını temizlettim. Ve Marduk, ulu efendi, benim dindar işlerimden memnun oldu, şefkatle kendini bana gösterdi, ona saygı gösteren kral Kyrus'a, sevgili oğlum Kambyses'e ve bütün birliklerime kendini gösterdi. Biz de karşılığında onun yüceltilmiş tanrı başına övgüde bulunduk. Dünyanın her köşesinde, yukarıdan aşağıya saraylarında oturan krallar, batının çadırda oturan bütün kralları, büyük armağanlarla geldiler ve Babilde ayaklarımı öptüler. Ben de Asur ve Susa, Agade, Eşnua, Zamban, Me-Turnu, Deri, Gutium diyarı ve Dicle şehirlerine tanrılarını geri verdim ve eskiden beri kaldıktan yere oturttum. Onlar için sonsuz yerler yaptırdım. Halklarına yerleşimler yaptırdım, yurtlarını yeniden kurdum, Ulu Efendi Marduk'un emriyle tanrılara yüreklerini memnun
184
edecek tapınaklarda rahatsız edilmeden yerleşmeleri için izin verdim. Sümer ve Akad tanrılarına; Nabonidus tanrıları kızdırarak onları Babile getirmişti. Böyle şehirlerine getirdiğim tanrılar her gün Bel ve Nabu'ya benim uzun yaşamam için dua etsinler ve efendim Marduk'a, Kral Kyrus ve oğlu Kambyses, sana tapman, kutsansın de-sirder...*48)
Bu zaferden daha kaç tane halkın, papazlarının, şehir tanrısının, Kudüs ve Babil gibi hak iddiaya istekli olduğu ve tarihi kendi doğaüstü nedensellik sistemleri ile okuduğu bilinmiyor. Fakat biz Kyrus'un Zerdüşt dininin en azmdan dikkate değer bir bölümünün bu gelişimle öfkelendiğini biliyoruz -bağlaşık tanrılardan sonra krallıklarının fahişelik ettiği Yahudilerin Yehovacı partisi kadar. I.ö. 529'da Kyrus, Kuzey İran'da sınırda ayaklanan aşiretlerle bir savaşa girdi. İran din adamları Mecusilerin tehlikeli bir oyunla gizlice ilişki kurdukları isyan, bir anda Pers devletinin Mecusiler için elde ettiği her şeyi tehdit altına aldı; aynı İbrani devletindeki Yehovaa kan banyoları gibi.
Kyrus'un oğlu Kambyses, babasının yolunu izleyerek, 525'de Mısır'ı fethetti. Ege'den Indus'a, Nibuan Sudan'a(*) bütün antikitenin tek güçlü kültürlerarası, uluslararası imparatorluğunu kurma işini sürdürdü. Kyrus'un Babil'de yaptığı gibi, Kambyses, Mısır'da yerel tanrılara saygı gösterdi,, önlerinde eğildi, onların kutsayıcı örtüsünü kabul etti. Kambyses firavun oldu. Mısır'da üç yıl kaldı. Fakat babasının Baktria, Harizm, Partya, Karmanya'da yönetici yaptığı kardeşi Smer-dis'i, bu köşeden gelecek olası saldırıdan korunmak için Nil'i geçmeden önce öldürttü.
Öldürme gizli tutuldu. Fakat öldürülen kardeşe benzeyen Gauma-ta adlı bir Mecusi rahip onun rolüne girdi ve muhalif öğeleri isyana yöneltti. İsyanın en azmdan bir yüzüyle dinsel olduğunu gösteren önemli kanıtlar var. Rahiplerin gazabıyla sayısız tapmak yıkıldı. 522 yılının yazında sahte Smerdis Pers tahtına yöneldi. Kambyses Mısır'dan gelip 522 Martında savaştı. Ölmeden önce kardeşinin öldürülüşünü itiraf etti. Rol yapana, Ahameniş evinden genç, oldukça uzak bir kuzen çıkıp isyan eden kadar, kimse karşı koymaya cesaret edemedi. Darius, kaderini eline aldı ve 522 Ekiminde gasıp ve maiyetinin
(*) Tam bu dönemde eski Nubian başkenti Napata alındı ve yönetim Meroe'ye aktarıldı. Bu adın Kambyses'in kızkardeşinden geldiği söylenir. Böylece tikel Müoloji'de sayfa 165-79'daki eski Napata-Meroe Sudan masalının kaynağına dolaşıp geldik.
185
tamamını kesti. 521 Şubatı sonunda ayaklanmaları bastırdı. Genç Şahlar Şahı Darius I dünyanın yöneticisi oldu/49)
Behustin'de üç dille, eski İran, Elami ve Babil dillerinde yazılmış ünlü bir kaya vardır. Bu zaferi bildirir ve ayrıntılarıyla anlatır. Bir çok kez yineleyerek ne Yehova ne Marduk fakat Pers tanrısının kılavuzluğunu tanır.
Ben Darius'um, büyük kral, şahlar şahı, Pers kralı, ülkelerin kralı, Hystaspes'in oğlu, Arsames'in torunu, Ahameniş...
Kral Darius konuşur Ailemden sekiz kral oldu ben dokuzuncu-suyum. Dokuzumuz iki koldan kral oldu... Ahura Mazda'nın isteği ile ben kralım. Bana krallığı Ahura Mazda sağladı... Bu ülkelerde, dikkatli, tedbirli davrandım, iyi davrandım, hasım olanı şiddetle cezalandırdım. Ahura Mazda'nın isteğiyle bu ülke benim yasalarıma uydu. Emrettiklerimi yaptılar.
Kral Darius konuşun Ve bu, Ahura Mazda'nın isteğiyle kral olunca yaptıklarımdır:
Kyrus'un oğlu Kambyses adlı biri burada kraldı. Bu Kambyses'in bir kardeşi vardı, Smerdis. Kambyses ile aynı anadan ve babadandı. Kambyses bu kardeşi Smerdis'i öldürdü ve Kambyses Smerdis'i öldürünce Smerdis'in öldürüldüğünü halk bilmedi Kambyses /lısır'a gitti. Kambyses Mısır'a gidince halk ona düşman oldu. Yalan ülkede büyük oldu, Pers'te, Medya'da ve öteki ülkelerde.
Kral Darius konuşur: Bir adam vardı, Mecusi, adı Gaumata idi. Pi-shi jau-uada'dan Arakadriş adlı dağdan isyan etti. İsyan ettiğinde Ad-daru'nun 14'üydü (İ.Ö. 11 Mart 522). Halka şöyle yalan söyledi: Ben Smerdis'im, Kyrus'un oğlu, Kambyses'in kardeşiyim. Bütün halk Kambyses'i terketti ve ötekine gitti. Medler gibi Persler'de ve öteki ülkelerde efendiliği aldı. Efendiliği alışı Garmapada'nın 9'uydu (2 Nisan 522). Sonra Kambyses onun elinden öldü.
Kral Darius konuşur: Mecusi Gaumata'nın Kambyses'den aldığı efendilik eskiden beri bizim ailemize aitti. Sonra Gaumata Kambyses'den aldı ve Medya gibi Pereler ve öteki ülkeler de ona ait oldu, onların mülkü oldu ve o kral oldu.
Kral Darius konuşur Ne Persli ve Med, ne de bizim kolumuzdan kimse yoktu, Mecusi Gautamata'run efendiliğinden kurtulan kalmadı. Halk ondan çok korktu. Daha önce Smerdis'i bilen herkesi öldürebilirdi. Herkesi öldürebilirdi benim Kyrus'un oğlu Smerdis olmadığımı halk bilirse (diye). Ben gelene kadar kimse Gaumata'dan bir
186
sözcük konuşmaya cesaret edemedi.
Sonra ben Ahura Mazda'ya dua ettim. Ahura Mazda bana yardım etti. Badagadiş'in 10'unda (29 Eylül 522) Mecusi Gaumata ve onun en yakın adamlarından bir kaçını öldürdüm. Medya da Nisaja denilen bölgede Sikajâu-uatiş denilen bir kale vardır. Onu orada kestim ve ondan efendiliğini kopardım. Ahura Mazda run isteğiyle ben kral oldum. Ahura Mazda efendiliği bana verdi
Kral Darius konuşur: Bizim kolumuzdan alınmış olan efendiliği ben yeniden aldım ve eski yerine koydum. Gaumata'nın yıktığı tapmakları ben gene yaptırdım. Halka çayırlarını, sürülerini ve Mecusi Gaumata'nın onlardan aldığı yerleşim yerlerini ve binalarını geri verdim. Halkı, Pers, Medya ve öteki ülkelerde yerli.yerine yerleştirdim. Ahura Mazda'nın isteğiyle Mecsi Gaumata'nın hiç kaldırmadığı acılan ben aldım.
Kral Darius konuşun Ve şunları yaptım».*50'
Metin oldukça uzun, LÖ. 521'den 486'ya bütün Yakın Doğunun efendisi olan olan Darius I'in, dünya tarihinin en yaratıcı yöneticilerinden birinin egemenliğindeki olayları sayarak gidiyor. Darius Buda (İ.ö. 563-483) ve Konfiçyus'un (tö. 551-478) çağdaşıydı. Bundan sonra her mitolojik bölgede nitelik damgası sayılacak üstün ruhsal otorite imgesinde onlarla aynı solukta sayılabilir. Sırasıyla tannnm Levanten despotu, Hint Yogi, Çin Sage'si gibi. Kendi sözleriyle Darius Ahura Mazda'nın isteğiyle kral oldu. Egemenliği bu nedenle bu isteğin aracı oldu. Böylece ahlaksal doğrunun tek ölçüşüydü ve bu tür bir kralın her düşmanı Tanrı Angra Mainyu, yalan cininin adamıdır.
Dostları ilə paylaş: |