GENEL DEĞERLENDİRME
2010 yılında dış ticaret hacmi 3 trilyon dolara yaklaşan Çin’in 2010 yılı ihracatı bir önceki yıla göre % 31,3 artarak 1,57 trilyon dolar olarak gerçekleşmiştir. 2010 yılı ithalatı ise, bir önceki yıla göre % 39 artarak 1,39 trilyon dolara yükselmiştir. Son yıllarda dünya ticaretinden aldığı pay hızla artan Çin, dünyanın bir numaralı ihracatçısı konumuna yükselmiştir.
Tablo 1: Çin Temel Sosyal ve Ekonomik Göstergeleri
Resmi Adı
|
Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC)
|
Başkenti
|
Pekin
|
Yönetim
|
Komünist tek parti yönetimi
|
Devlet Başkanı
|
Hu Jintao (15 Mart 2003’ten beri)
|
Hükümet Başkanı
|
Wen Jiabao (16 Mart 2003’ten beri)
|
Nüfus
|
1,32 milyar (2010)
|
Dil
|
Mandarin (Pekin Lehçesi)
|
İnançlar
|
Ateist (Resmi), Taoist-Budist, Hristiyan %3-4, Müslüman %1-2
|
Yüzölçümü
|
9 561 000 km²
|
Başlıca Şehirleri
|
Şanghay (15,6 milyon), Pekin (13,1 milyon), Guangzhou (11 milyon), Shenzen (8,5 milyon), Dongguan (6,5 milyon), Tianjin (5,2 milyon)
|
Komşuları
|
Afganistan, Bhutan, Birmanya, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Kuzey Kore, Laos, Moğolistan, Nepal, Pakistan, Rusya Federasyonu, Tacikistan, Vietnam
|
GSYİH (milyar ABD $)
|
5,627 (2010)
|
Kişi Başına GSYİH (ABD $)
|
7.795 (2010) (sagp)
|
İhracat (milyar ABD $)
|
1,587 (2010)
|
İthalat (milyar ABD $)
|
1,315 (2010)
|
Enflasyon Oranı
|
TÜFE %3,3; ÜFE %5,5 (2010)
|
Büyüme Oranı
|
%10,2 (2010)
|
İşsizlik Oranı
|
%4,2 (2010)
|
Dış Borç
|
413,9 milyar $ (2010)
|
Uluslararası Rezervler
|
2,769 trilyon $ (2010)
|
Para Birimi/Döviz Kuru
|
Yuan (Renminbi=Rmb); 1 ABD $ = 6,60 Yuan (2010)
|
Resmi Web Sitesi
|
www.gov.cn
|
(* 2010 yılı rakamları EIU tahminidir.)
Kaynak: EIU, China Country Report, Ocak 2011
Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkiler, 2000 yılından bu yana düzenli bir gelişme göstermektedir. İkili ticaret 2005 yılında 7,4 milyar, 2010 yılında ise 19,5 milyar $’a yükselmiştir. İkili ticari ilişkilerdeki memnuniyet verici gelişmeye rağmen, Çin ile ticarette Türkiye'nin karşı karşıya olduğu dış ticaret açığı yıllar itibariyle artış göstermektedir. İkili ticarette, 2010 yılı itibariyle Türkiye aleyhine gerçekleşen dış ticaret açığı 14,9 milyar $’dır. Türkiye’nin Çin’e ihracatı yıllar itibariyle artış göstermekle birlikte, gerek Çin’in ithalat potansiyeli gerek Türkiye'nin üretim ve ihracat kapasitesi dikkate alındığında yeterli görülmemektedir. 2000 yılında sadece 96 milyon $ olan Türkiye’nin Çin’e ihracatı, 2005 yılında 550 milyon $’a, 2010 yılında ise 2,26 milyar $’a yükselmiştir. Çin ile ticari ilişkilerimiz ithalat ağırlıklı bir gelişim sergilemektedir. 2000 yılında 1,3 milyar $ olan ithalatımız, 2005 yılında 6,8 milyar, 2010 yılında ise bir önceki yıla göre %35 oranında artarak, 17,18 milyar $ olarak gerçekleşmiştir.
İhracat artışına karşılık pek çok ihraç ürününün ithal girdiler içermesi, maruz kaldığı yatırım patlaması ve taahhüt sektöründeki gelişmeler nedeniyle Çin’in ithalatında da önemli bir artış kaydedilmiştir. 2025 yılında milli gelirini 5’e katlaması beklenen Çin’le ilgili olarak örneğin taahhüt/inşaat sektöründeki öngörülere bakıldığında; 2025 yılına kadar ABD’nin bugünkü nüfusundan fazla (yaklaşık 350 milyon) kişinin şehir hayatına katılması ve 2030 yılında Çin’in şehir nüfusunun 1 milyar olması beklenmektedir. 2025 yılına kadar 5 milyar m² yol, 170 büyük transit sistemin, 40 milyar m² inşaat alanını kapsayacak 5 milyon adet binanın (50 bini gökdelen) yapılması planlanmaktadır. Çin’in inşaat sektöründeki bu atılımlarının da başta mermer olmak üzere inşaat malzemelerine olan talebi tetiklemesi beklenmektedir.
Ayrıca, çalışma çerçevesinde görüşülen Guangzhou Belediyesi Dış Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Bürosu yetkililerin de ifade ettiği gibi Çin ekonomisinde yeni bir dönem başlamıştır. Çin, uyguladığı 11’inci 5 Yıllık Plan’da ihracatını artırmaya öncelik verirken artık ithalatını artırmaya odaklı 2011-2015 dönemini kapsayan 12’inci 5 Yıllık Planı uygulamaya başlamıştır. 1,5 trilyon $’nı aşan ithalat potansiyeline sahip olan ve iç tüketime dayalı büyüme sürecine geçmeye çalışan Çin’e yönelik olarak ürün-eyalet bazlı pazara giriş çalışmalarının yapılması diğer bir ifadeyle Çin pazarının eyaletler bazında değerlendirmesinin yapılması önem arz etmektedir.
Bu bağlamda, Xiamen şehrinde 06-09 Mart 2011 tarihleri arasında düzenlenen ve milli katılım organizasyonu Ege İhracatçı Birliği- EİB tarafından yapılan “11. China Xiamen International Stone Fair- Uluslararası Doğaltaş, Mermer ve Doğaltaş İşleme Teknolojileri” Fuarı’ndaki EİB info-standında bilgilendirme hizmeti verilmiş, Çin mermer sektöründeki gelişmeler hakkında bilgi toplanmıştır. İlaveten, 15-19 Nisan 2011 tarihleri arasında 1. fazı icra edilen ve Türkiye’nin de milli katılım organizasyonu olan CANTON 2011/109. Çin Uluslararası İthal ve İhraç Ürünleri Fuarı ziyaret edilmiş ve eş zamanlı olarak bahse konu fuarın organize edildiği Guangzhou şehrinin de içinde yer aldığı İnci Nehri Deltası’nda (Pearl River Delta) bir Yerinde Pazar Araştırması gerçekleştirilmiştir. Bahsekonu çalışmaya katkı sağlamak amacıyla 15-21 Mayıs 2011 tarihleri arasında yine Guangzhou’da düzenlenen ve milli katılım organizasyonu İstanbul Maden ve Metaller İhracatçı Birlikleri Genel Sekreterliği-İMMİB tarafından gerçekleştirilen “CHINAPLAS 2011 - Çin Plastik ve Kauçuk Endüstrisi Fuarı” ndaki İMMİB info-standında bilgilendirme hizmeti verilmiş, plastik sektöründe faaliyette bulunan Çinli firmalarla görüşmeler yapılmıştır.
Bahsekonu çalışma çerçevesinde, Çin anakarasının önemli üretim ve ticaret merkezlerinden biri olarak kabul edilen ve 42.800 km²’lik bir alanı kapsayan İnci Nehri Deltası’nda ekonomik faaliyet açısından öne çıkan şehirlerden Guangzhou ve Shenzhen’de özellikle makine ve ekipman, elektrik malzemeleri, oto yedek parça sektörlerinde, Xiamen’de mermer sektöründe faaliyette bulunan Çinli, Türk ve diğer ülke firmaların yanısıra ticareti geliştirme kuruluşları (ticaret ve sanayi odaları, dernek, birlik, vb.) ile görüşmeler yapılmıştır. Bahsekonu görüşmelerde İnci Nehri Deltası iş yapma pratikleri, sektörlerde pazarların durumu, pazarlara hakim rakip ülkeler, sektörlere uygulanan genel mevzuat, lojistik imkanları, nakliye giderleri, mallarla ilgili tüketici öncelikleri gibi konularda pazar bilgileri toplanmıştır. Özellikle Guangzhou ve Shenzen’de iş yapan Türk işadamları ile de görüşmeler yapılmış, bu firmaların sektörleri ile ilgili ticaret fırsatları ve Çin pazarına giriş konularındaki tecrübelerinden istifade edilmiştir. Çin’de Türkiye ve Türk sanayi ürünleri konusunda olumlu ya da olumsuz bir önyargının bulunmadığı ancak Türkiye’nin ve Türk sanayi ürünlerinin çok tanınmamasının ticaretin gelişmesine önemli bir engel teşkil ettiği gözlemlenmiştir. Bu bilgi, ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarının yanı sıra özel sektörde faaliyet gösteren firmalar ile yapılan görüşmelerden de çıkan bir sonuçtur.
İnci Nehri Deltası, sermaye, teknoloji ve müteşebbis becerilerini komşusu olan Hong Kong’dan alarak 1990’ların başından itibaren Çin’de en hızlı büyüyen bölge olmuştur. Mevcut durumda İnci Nehri Deltası, Çin anakarasının önemli üretim merkezlerinden biri olarak kabul edilmektedir. İnci Nehri Deltası’ndaki para birikimi, üretim kaynaklıdır. İnci Nehri Deltası, Çin’de imalatın yoğun şekilde gerçekleştirildiği Guangzhou, Shenzhen, Foshan, Dongguan, Zhongshan, Zhuhai, Jiangmen, Huizhou ve Zhaoqin şehirlerinden oluşmaktadır. Bu şehirlerin oluşturduğu ekonomik büyüklük, Çin’in % 10’unu oluşturmaktadır.
İnci Nehri Deltası’ndan bahsedilirken “Çin ekonomisinin kalbi, atölyesi” “ticaret merkezi”, “açık pazar”, “iş odaklı mantalite”, “güçlü üretim merkezi”, “ulaşım ve üretim altyapısı güçlü”, “makine, otomotiv, elektronik, mobilya, doğaltaş-mermer sektörleri” ifadelerini sık sık duyabilirsiniz. Bu bölge, üretim, perakende satış, mevduat, patent başvurusu sayısı, ödenen vergi miktarı, dış ticaret, cep telefonu sayısı, internet kullanımı açısından Çin’de bir numaradır. Bu ifadeler rakamlara da yansımakta, bu bölgedeki şehirlerin dış ticaretleri dünyadaki birçok ülkenin dış ticaretinden fazla olmaktadır. Örneğin, bölgenin önemli şehirlerinden ve elektronik sektörünün merkezi Shenzen’in ithalatı 2010 yılında 174 milyar, ihracatı 286 milyar $, Guangzhou’nun ithalatı 50 milyar, ihracatı 56 milyar $, Xiamen’in ithalatı 32 milyar, ihracatı 53 milyar $’dır. Guangdong eyaletinde 90 bin yabancı (fabrika) yatırımı, 3 bin temsilcilik ofisi vardır. Dünyanın ilk 500 şirketinin % 20’sinin ofisleri ve üretim kolları Guangzhou’dadır.
İnci Nehri Deltası, son zamanlarda adını 9 büyük şehri birbirine bağlayarak, 42 milyon kişinin yaşadığı dünyanın en büyük mega şehrinin inşa edileceği bölge olarak da duyurmaktadır. Ocak 2011’de Çinli şehir planlamacıları, “İnci Nehri Deltası’nı Bütünleştirme” adını taşıyan bu projeyi masaya yatırmışlardır ve bu projenin maliyeti de 190 milyar $ olarak öngörülmektedir. Bu yeni mega şehir, Çin’de imalatın yoğun şekilde gerçekleştirildiği ve Çin’deki ekonomik büyüklüğün % 10’unu oluşturan Guangzhou, Shenzhen, Foshan, Dongguan, Zhongshan, Zhuhai, Jiangmen, Huizhou ve Zhaoqin şehirlerini kapsayacak ve bu şehirleri bir araya getirecektir. Bu projenin gerçekleştirilmesi durumunda (ki 6 yılda bitirilmesi planlanmaktadır) projede şehir merkezi büyüklüğü açısından Londra’dan 26 kat daha büyük bir şehir ortaya çıkacak ve önümüzdeki 6 yılda, 9 ayrı şehirdeki ulaşım, enerji, su, telekomünikasyon ağlarını birbirine bağlamak için yaklaşık 150 büyük altyapı projesi başlatılacaktır. Bu projede, Türk firmaları açısından da yeni fırsatlar ortaya çıkabilecektir. Ek olarak, mega şehri Hong Kong’a bağlayacak bir demiryolu da inşa edilecektir. Şehirlerin birbirine bağlanmasındaki amaç, insanların çok daha rahat seyahat edebilmelerini ve farklı alanlardaki farklı olanaklardan daha rahat bir şekilde faydalanmalarını sağlamaktır. Sonuç olarak, bu projeyle sanayi ve istihdamın ülke içinde daha eşit bir şekilde dağılması ve kamu hizmetlerinin daha adil olarak kullanılması hedeflenmektedir.
İnci Nehri Deltası denilince kuşkusuz akla ilk gelen ekonomik olay, Guangzhou’da1957’den beri ilki Nisan-Mayıs; ikincisi ise Ekim-Kasım aylarında olmak üzere yılda iki kez düzenlenen ve sektörler halinde gruplanmış 3 faz olarak yapılan Çin İthalat ve İhracat Fuarı, diğer adıyla CANTON Fuarı’dır (www.cantonfair.org.cn). Çin'in ihraç ettiği tüm ürünlerin aynı anda sergilendiği bu fuardaki katılımcı firma sayısı yıllık ortalama 24 bindir. Ziyaretçi sayısı ise yaklaşık 160 farklı ülkeden 200 bin civarındadır. Fuarda, ABD, İngiltere, Kanada, Brezilya, Arjantin, Avustralya, Güney Kore, Tayvan, Tayland, Malezya, Singapur, Filipinler, Hindistan, Pakistan, Rusya Fed., Mısır, Suriye, İran, Türkiye, Rusya, İsveç, Norveç, İsviçre, İspanya, Yeni Zelanda, Fransa, Almanya, Hollanda, Güney Afrika, Kolombiya’dan gelen firmalar ürünlerini sergilemiştir. 2011 yılı Nisan ayında CANTON Fuarı’nın 1. fazına milli katılım organizasyonu ile Türkiye’den 37 firma katılım sağlamıştır.
CANTON Fuarı, Çin’in en büyük, dünyanın en büyük 3 fuarından biridir. CANTON, pasaportunuzu ibraz ederek 200 Yuan ücret karşılığı aldığınız giriş kartının sürekli geçerli olması ve kaybettiğinizde yenisini almak için ceza ödediğiniz kendine özgü kuralları olan kurumsal bir fuardır. Türkiye ile Çin arasındaki ticareti de belirleyen fuar olarak da bilinen CANTON fuarının ticaret hacminin her yıl 75 milyar $ olduğu hesap edilmektedir. Fuar esnasında Gunagzhou’da otel hizmetleri başta olmak üzere her şey en az %50 zamlı olmaktadır. Fuar öncesi, günlüğüne 50 $ verilen bir otele, fuar esnasında 100 $ fiyat ödenebilmektedir.
Çinli firmalar, bu pazarda çalışan yabancı tedarikçiler, Çin pazarının büyüklüğü, pazardaki fırsatlar konusunda memnuniyetlerini ifade etmişlerdir. Çin pazarının küresel ekonomik krizden etkilenmediğini ve büyümeye devam ettiğini belirtmişlerdir.
Çin’de Türkiye ve Türk sanayi ürünleri konusunda olumlu ya da olumsuz bir önyargının bulunmadığı ancak Türk ürünlerinin pazarda tanınmadığı görülmüştür. Türkiye’nin ve Türk sanayi ürünlerinin çok tanınmamasının ticaretin gelişmesine önemli bir engel teşkil ettiği gözlemlenmiştir. Bu bilgi, ilgili kamu ve özel sektör kuruluşlarının yanı sıra özel sektörde faaliyet gösteren firmalar ile yapılan görüşmelerden de çıkan bir sonuçtur. Tanınmanın en iyi yolu da sektörel (ihtisas) fuarlarına Türk firmalarının yoğun katılımı ile mümkün olacağıdır. Zira mermer sektöründe Xiamen’de düzenlenen Mermer ve Doğaltaş Fuarı, bu sektörün dünyadaki en önemli fuarlarından biridir ve bu fuara Türk firmalarının yoğun katılımı söz konusudur. Bu fuar sayesinde, adeta Türkiye adı ile mermer Çin’de özdeşleşmiştir. Diğer yandan, CANTON Fuarı genel bir fuar olduğundan katılımcı Türk firmalarının çoğunluğu Çin pazarını hedeflemekten ziyade Ortadoğu, Afrika gibi bölgelerden Çin’den ithalat yapmak amacıyla gelen gelen ithalatçı firmalarla bağlantı yapmak saikiyle Türk firmaları bu fuara ilgi göstermektedirler. Zaten Guangzhou’da Çin’in diğer şehirlerine nazaran Ortadoğu ve Afrikalı işadamlarını yoğun olarak görmek ve bu işadamlarına yönelik hizmet veren otel ve lokantalara rastlamak mümkündür. Guangzhou şehri adeta Çin tarafından az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için bir ticaret merkezi olarak konumlandırılmıştır. Kurumsal olarak iş yapan Avrupalı firmaların daha çok Şanghay ve çevresinde iş yaptıkları görüşmelerden derlenen bilgilerdendir.
İnci Nehri Deltası’nda bazı şehirler adeta bazı sektörler ile anılmaktadır. Xiamen mermer, Foshan mobilya ve mobilya aksesuarları, Zhongshan ise aydınlatma (avize, vs.) ile anılmaktadır. Bu şehirlerde sektörel kümelenme olmuş, sektörel kümelenme de beraberinde ölçek ekonomisini getirmiştir. Ölçek ekonomisi ile bu şehirlerdeki üretim altyapısı, know-how sayesinde girdi maliyetleri düşmekte buralarda üretim yapan firmaların birim maliyetleri düşmektedir. Çin anakarasının üretim merkezi olan bu bölgenin ekonomik başarısının altında yatan en büyük sır “sektörel kümelenme” ve “ ölçek ekonomisini” yakalamasıdır. Örneğin mermer sektörünün kümelendiği Xiamen şehri, sadece Çin’in değil dünyanın o sektördeki en önemli üretim merkezi, bu şehirde düzenlenen Doğaltaş Fuarı, dünyanın en önemli üç fuarından biridir. Bu bağlamda, Türkiye ve Çin’deki işgücü ve enerji maliyetleri ile ilgili bir karşılaştırma yaparak Çin’e rekabet gücü kazandıran esas nedenin “sektörel kümelenme” ve “ölçek ekonomisi” olduğu görüşü doğrulanabilir. Türkiye’deki işgücünün saati 3 $, Çin’de 2 $’dır. Sanayide kullanılan elektrik fiyatlarına bakıldığında Türkiye’de elektriğin kwh’si 0,14 $ Çin’de ise elektriğin kwh’si 0,12 $’dir.
Görüşmelerden elde edilen değerlendirmelere göre CANTON fuarına katılmak Çin pazarını hedefleyen firmalarımız için sektörel fuarlar kadar etkin değildir. 2011 Mayıs ayında Guangzhou’da düzenlenen ve bu sene plastik sektörü firmalarımızın katılım sağladığı CHINAPLAS fuarı da Çin pazarını hedefleyen firmalarımız açısından önemli bir adımdır. İlaveten, diğer Asya ülkeler işadamlarının Avrupa ülkelerinde düzenlenen fuarlara başta vize ve uzaklık problemleri nedeniyle son yıllarda özellikle Çin’deki sektörel fuarları tercih etmeleri de Çin’deki sektörel fuarların önemini artırmıştır.
“Çin’e mal satılamaz” imajı ile Türkiye ile Çin arasındaki coğrafi uzaklık, Türk firmalarının bu pazara ve bu pazarı araştırmaya ilgilerini azaltsa da; Türk lojistik firması ile yapılan görüşmede Çin’le olan doğal taş (özellikle mermer) ticaretimiz sayesinde deniz nakliyesinin yaygın olduğu ve Türkiye ile Çin arasındaki ticaret açısından çok ciddi bir engel teşkil etmediği görülmüştür. İlaveten Batı’dan Doğu’ya nakliye masrafları daha ucuzdur. Türkiye’den Çin’e 20’lik bir konteynerin nakliyesi 20–30 gün sürmekte ve navlun bedeli 1.500 $ civarındadır. Türk Hava Yolları’nın (THY) da Guangzhou’ya seferlere başlaması ile de Çin pazarını hedefleyen Türk firmaları için yeni bir nakliye kolaylığı anlamına gelmektedir. THY ile 1 kg kargo 4 ila 5 $ arasında değişmektedir.
Çin’de dağıtım ağında işine ve sektörüne hakim dağıtıcı/ithalatçı bir firma ile çalışmak özellikle Türkiye’nin ve Türk ürünlerinin tanınmadığı bu pazarda önem arz etmektedir. Zira, Çin pazarında iyi tanınan bir dağıtıcı firmaya duyulan güven, firmanın pazara arz ettiği ürünler için de referans olmaktadır. Görüşülen dağıtıcı firmalar pazara arz edilecek yeni ürünlerde müşterileri kendilerinin ikna etmelerinin daha kolay olduğunu belirtmişlerdir. Çin pazarına (özellikle İnci Nehri Deltası’na) tedarik sağlayan Türk firmalar da dahil yabancı firmaların çoğu Hong Kong’ta “posta kutusu” şirketi tabir edilen bir şirket kurmakta, bu şirketin temsilcilik ofisini de Guangzhou ya da Shenzen’de açmaktadırlar. Doğrudan Türkiye’deki faaliyet belgesi ile Çin’de temsilcilik açan firmaların sayısı yok denecek kadar azdır. Temsilcilik ofislerinin kiraları yer, konum ve binanın özelliklerine göre değişmekle birlikte orta-üstü sayılabilecek bir konumdaki 50 m² ofisin kirası 6.000 (yaklaşık 1000 $) ila 15.000 Yuan arasında değişmektedir. Merkezi ve lüks bir konuma sahip yerlerde ofis kiraları ise metrekaresi 200 ila 300 Yuan arasındadır.
Yabancı firmalar, temsilcilik ofislerinde çalıştırdıkları Çinli elemanları ile pazarlama faaliyetlerini daha rahat yapabilmektedirler. İngilizce bilen Çinli bir sekreter sosyal güvenlik primi dahil ortalama 2.000 ila 3.000 Yuan arasında ücret alırken Çinli bir pazarlama müdürü/elemanı 10.000 ila 15.000 Yuan arasında maaş almaktadır. Guangzhou ve Shenzen’deki fabrikalarda çalışan işçilerin asgari ücretleri ise işçilerin vasıflarına göre 1.000 ila 2.000 Yuan arasında değişmektedir.
Bahsekonu temsilcilik ofisleri, daha çok Çin’den diğer ülkelere tedarik yapmak amacıyla açılmış ofislerdir. Daha çok Çin’den mal getiren firmaların yüklenen ürünleri denetlemeleri, Çin’den yeni tedarik kaynakları bulmak amacıyla açtıkları ofislerdir. Son 2-3 yıldır özellikle (tek taraflı) sadece Türkiye’ye mal satmak amacıyla Türkler tarafından açılan ofislerin kapandığı da yapılan çalışma esnasında tespit edilen bir durumdur. Ancak, ticaretini çeşitlendiren, örneğin Vietnam’dan alıp Çin’e, Güney Kore’den alıp Hong Kong’a, Türkiye’den alıp Tayvan’a satan Türk firmalarının başarılı olduğu, ticaretlerini, cirolarını artırdıkları da tespit edilmiştir.
Çalışmanın yapıldığı 42.800 km²’lik bir alanı kapsayan Büyük İnci Nehri Deltası, dünyanın en hızlı gelişen ekonomik bölgelerinden ve önde gelen imalat merkezlerinden biridir. Akademik çevrelere göre, Büyük İnci Nehri Deltası, en hızlı büyüyen ekonominin en hızlı büyüyen bölgesidir. 1978 yılı itibariyle Hong Kong, imalat kaplanı olarak bilinen önemli bir merkezdir. Guangdong Eyaleti ise fakir ve arka planda kalmış bir tarım bölgesiyken, Shenzen küçük bir balıkçı kasabası olarak bilinmektedir. Dönemim ÇHC Devlet Başkanı Deng Xiaoping’in ‘Açık Kapı Politikası’ reformları ile bu bölgedeki sosyoekonomik koşullar bir anda değişmiştir. Çin anakarasının ticarete açılması ve Hong Kong’da maaşların yükselmesiyle Hong Kong’taki pek çok imalatçı ucuz işçilik, düşük arazi kirası ve işletme maliyetlerinden yararlanmak için Shenzen’e ve İnci Nehri Deltası’nın diğer bölgelerine akın etmeye başlamıştır. Böylece emek yoğun sektörlerdeki faaliyetler Çin anakarasında yapılırken yönetim, tasarım, AR-GE, kalite kontrol ve finans gibi yüksek katma değerli faaliyetler Hong Kong’da sürdürülmeye devam etmiştir/etmektedir. ‘Açık Kapı Politikası’nın etkisiyle 1980’lerde başta Shenzen olmak üzere Özel Ekonomik Bölgeler gelişmeye başlamıştır. Ekonomik yükselme, tüm İnci Nehri Deltası’na yayılmış ve Dongguan, Shunde, Nanhai ve Zhongshan gibi yerleşim bölgelerinde hızlı bir şehirleşme süreci yaşanmıştır. 1992 yılı ile birlikte Deng Xiaoping’in İnci Nehri Deltası’na olan desteği daha da artmış, Çin’in iç bölgelerinden milyonlarca göçmen ve mevsimlik işçi daha iyi bir yaşam standardına sahip olmak için İnci Nehri Deltası’na gelmeye başlamıştır. Lojistik üsleri, havaalanları, metrolar gibi şehirlerarası bağlantılar İnci Nehri Deltası’nın megapolleşmesine olumlu katkıda bulunmuştur.
2001 yılında ÇHC’nin, Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) üye olması da İnci Nehri Deltası’nın gelişimini hızlandırmıştır. Bu üyelikle beraber Büyük İnci Nehri Deltası’nda Hong Kong’a rakip birçok liman ve lojistik merkezi açılmıştır. Bu durum, Hong Kong’un uluslararası geçit olma gücünü olumsuz etkilemiş, İnci Nehri Deltası limanları lehine bir durum ortaya çıkarmıştır. Zira, Hong Kong sınırlı doğal kaynakları ile dış kaynaklara ihtiyacı olan özel idari bir bölgedir. Ayrıca, 29 Haziran 2003’te ÇHC ve Hong Kong arasında yapılan ve karşılıklı ticaretin artırılmasını hedefleyen bir serbest ticaret anlaşması olan Daha Yakın Ekonomik İşbirliği Anlaşması (CEPA) da İnci Nehri Deltası’ndaki ekonomik faaliyetlere hız kazandırmıştır.
Çin’in önemli bir üretim merkezi olması yanı sıra aynı zamanda önemli bir ticaret ve iş merkezidir. İnci Nehri Deltası, aynı zamanda Çin’in “Güney Ejderhası” olarak da adlandırılmaktadır. Ekonomik olarak en üretken eyalet olan Guangdong Eyaleti, önemli re-eksport merkezi Hong Kong’un da içinde bulunduğu Büyük İnci Nehri Deltası her geçen yıl ekonomik olarak daha da gelişmektedir. 2000 yılından önce Büyük İnci Nehri Deltası, Çin dış ticaretinin üçte birini yaparken 2010’a geldiğimizde Guangdong Eyaleti tek başına Çin dış ticaretinin üçte birini yapmaktadır. Bu rakamlardan da görüldüğü gibi, Büyük İnci Nehri Deltası hakkında bilgi sahibi olmadan Çin’le yapılacak ticarette başarılı olmak tam anlamıyla imkansızdır. İnci Nehri Deltası’nın yukarıda sayılan özelliklerinden dolayı bu Delta’da çok sayıda yerli ve yabancı firmanın çalışma ofisi, bankaların genel merkezleri, yabancı temsilcilikler bulunmaktadır. Guangzhou, Shenzen ve Hong Kong limanları, hem yolcu hem de kargo ticaretinde Çin’in önemli bir giriş-çıkış kapılarıdır.
İlaveten, İnci Nehri Deltası’nın da içinde yer aldığı Çin’in kıyı bölgelerinde yaşayan, yüksek gelir düzeyinde olan yaklaşık 200 milyon Çinli bulunmaktadır. Bu nüfus, harcama kapasitesi, zevk ve tercihlerin gelişmişliği açısından Türk firmalarının ve Türkiye turizminin önemli bir hedef kitlesidir. İnci Nehri Deltası aynı zamanda Çin’in son yıllarda tüketici eğilimlerini belirleyen kaliteli ürün kullanan 200 milyon zengin Çinli nüfusun önemli bir oranını da barındırmaktadır. 1,3 milyar nüfusa sahip Çin’de 400 milyon Çinlinin kişi başına düşen yıllık geliri 8.000 $’dır. Çin’in kıyı bölgelerinde yaşayan, yüksek gelir düzeyindeki bu Çinli nüfus, Almanya, Fransa, İngiltere nüfusunun toplamı kadardır. Özellikle bu yüksek gelir grubunun alım gücü, kaliteli ve katma değeri yüksek Türk malları için de önemli bir fırsattır. Geriye kalan 900 milyon Çinlinin kişi başına düşen yıllık geliri ise bunun onda biri (800 $) kadardır. Daha az gelire sahip olan grup, kırsal ve iç kesimlerde yaşarken daha zengin olan grup da büyük şehir merkezlerinde ve kıyı kesimlerde yaşamaktadırlar.
Çin’de bu iki tip tüketici kesimi, iki farklı tüketim eğilimini ortaya çıkarmıştır. Birincisi, yüksek kalitede ve teknolojide üretilen, zengin kesimin beklentilerini ve isteklerini karşılayabilecek ürünleri tüketirken, ikinci tip tüketici kesim, daha geniş bir kesime hitap eden göreceli olarak daha düşük kalitede ve daha düşük fiyatlı ürünleri tüketmektedir. İnci Nehri Deltası’nda yaşayan nüfus birinci tip tüketici kesimidir. Birinci grubun tükettiği ürünlerde hem kalite olarak hem de fiyat olarak ABD ve Avrupa’daki ürünlerle aynı göstergeler mevcuttur ve uluslararası şirketler/markalar da zaten bu pazara hakimdir. Türk firmalarının da öncelikle hedeflemesi gereken bu pazardır. İkinci grubun tükettiği ürünlerde ise uluslararası şirketleri/markaları görmek zordur.
Guangzhou ve Shenzen’de özellikle Türkiye’ye ürün tedariki amacıyla kurulan Türk firmaları son 2-3 yıldır Türkiye’den de ürün getirerek Çin pazarına vermeye başladıklarını, bu ürünlerin de (Çin pazarına tedarik sağlayan Türk firmalarının tabiriyle “Avrupa ayarında”) kaliteli/markalı ürünler olduklarını ifade etmişlerdir. Diğer seviyedeki ürünleri zaten Çinliler kendileri üretmekte ve tedarikini yapmaktadırlar. Ölçek ekonomisi ve kümelenme ile seri üretimi ve üretimdeki birim maliyetleri düşürmede başarılı olan Çinli üreticiler ile rekabet edebilmek, diğer bir ifadeyle Çin pazarında yer almak istiyorsanız bir üründe Çinli firmalardan daha iyi olunması gerekmektedir. İlaveten Çin pazarında ürüne “referans” kazandırabilmek de önem arz etmektedir. “Ürünümüz şu projede kullanılıyor ya da bu ürün şu markette satılıyor” ifadesi o ürün için önemli bir referanstır. Belli bir referansı yakalayan bir ürünün bir sonraki aşaması isim yaparak yukarıya çıkması, Çin pazarında marka olmasıdır.
Diğer yandan, düşük gelirle çalışan işgücü, ekonominin büyümesine paralel olarak daha yüksek ücretler talep etmeye başladıkça veya daha yüksek getirisi olan işlere yöneldikçe Çin iç pazarı daha büyüyecek ve daha önemli bir konuma gelecektir. Çin ekonomisindeki büyüme devam ettikçe gelirler artacak ve Çinli çalışanlar artık patronları ne verirse ona razı olmayacaklardır. Çünkü bugünkü çalışanlar, geçmişteki çalışanlara göre daha iyi eğitim almış durumdadırlar ve daha yüksek ücret, daha iyi bir iş ortamı ve iş güvencesi beklemektedirler.
Diğer yandan, son yıllarda Çin’de göçmen ve mevsimlik işçilerin ücretleri artırılarak gelir piramidinin en altındaki kesimin de güçlenmesi sağlanmıştır. Bu bir anlamda, Henry Ford’un düşük ücretli işçilerin ücretlerini bir anda arttırarak düşük fiyatlı araçlarını onlara satma imkanı bulması gibidir. Bu durum, Çin’de artan gelirlere paralel olarak tüketici tercihlerinin kaliteli ürüne olan taleplerini de artırmakta/artıracaktır.
İlaveten, Çin’deki ekonomik gelişim ve refah eşit olarak dağıldıkça iç kesimlerdeki tüketicilerin önemi de artmakta, bununla beraber tüketici eğilimlerindeki bölgesel farklılaşma azalmaktadır. Son zamanlarda, devletin de gelir dağılımındaki bölgesel dengesizlikleri düzeltme çabaları, büyük üretim kapasitesine sahip şirketlerin üretim merkezlerini iç bölgelere doğru kaydırmasına sebep olmuş, bu durum da iç bölgelerdeki refahı artırmış dolayısıyla tüketici eğilimlerini, tercihlerini etkilemiştir. Bu duruma en güzel örnek Shenzen’dir. Shenzen’de özellikle elektronik sektöründe faaliyette bulunan Tayvanlı firmalar artan işçilik maliyetleri nedeniyle üretimlerini iç bölgelere kaydırmaktadırlar.
Çin’de “tek çocuk politikası” nedeniyle doğurganlık oranı düşmektedir. Fakat Çin’de nüfusundaki genç nüfus yoğunluğu hala fazla olduğundan tüketim artışının fazla olacağı ve tüketime bağlı büyümenin giderek artacağı öngörülmektedir. Çin Dış Ekonomi ve Ticaret Üniversitesi öğretim görevlilerinden Kong Shuhong’a göre, Çin'de lüks malların gençler tarafından tüketilmesi eğiliminin son derece açık olduğunu, bunun esas nedeninin Çin'de "tek çocuk" fazlalığı olduğunu ifade etmiştir. 1980'li ve 1990'lı yıllarda doğanların çoğu, tek çocuk oldukları için, küçüklüklerinden beri anne-babalarından en güzel şeyleri almaya alışmış ve aileler tüketim alışkanlıklarını tek olan çocuklarına göre belirlemişlerdir. Bu gençler, daha çok kişilik ve mevki arayışında bulunmaktadırlar ve “el bebek, gül bebek” yetişme tarzını, kendi bireysel/yetişkin hayatlarına taşımaktadırlar. Bu yeni hayat tarzı da yeni bir tüketim eğilimini beraberinde getirmektedir. Bu bilgiyi, Guangzhou ve Shenzen’de lüks markaların satışlarınının yapıldığı Alış Veriş Merkezlerine (AVM) olan genç nüfusun yoğun ilgisi ve tüketme eğilimi teyit etmektedir. Çin'de şehirlerdeki gençler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, gençlerin %60'ından fazlası, "hayatın güzelliğinden zamanında zevk alma" görüşüne katılarak, kaliteli mal almak istediklerini belirtmiştir. Gençlerin lüks mal tutkusu, birkaç lüks mal araştırma kuruluşu ve lüks marka satıcısının Çin pazarında ortaklaşa saptadığı bir olgudur. Dünya Lüks Mal Derneği'ne göre, önümüzdeki 3-5 yıl boyunca, Çin'deki lüks mal tüketen ana güç, 25-30 yaşları arasındaki gençler olacaktır. Bu gençler, Çin'deki lüks mal piyasasının gelişmesi için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Çin’de yapılan bir araştırmaya göre ise, birçok Çinli genç, lüks mal almak için banka hesaplarından fazla para çekip borca girmektedir. İş dünyasındaki şahsiyetler, lüks harcamalarının, kişisel varlıklarının ortalama olarak %4'ü düzeyinde olduğunu söylemektedir. Oysa Çin'deki bazı genç tüketicilerin lüks mal için yaptıkları harcamalar, kişisel varlıklarının %40'ını aşmaktadır. Şanghay’daki telekomünikasyon şirketinde çalışan bir genç, gazetecilere şunları söylemiştir: "Kısa süre önce 10.000 yuana Apple marka bir dizüstü bilgisayar aldım. Kredi kartımdan taksitle ayda yalnızca 3.000 yuan ödeyebiliyorum. Bu da aşağı yukarı maaşının % 70'ini oluşturuyor. Kredi kartıyla harcama yapmayı seviyorum."
İnci Nehri Deltası’nda yapılan görüşmelerden izlenimlere yukarıda kısaca değindikten sonra İnci Nehri Deltası, şehirler ve öne çıkan sektörler sonraki bölümlerde detaylı olarak incelenecektir.
Büyük İnci Nehri Deltası, büyük bir coğrafyayı ve nüfusu kapsadığından bu bölgeyi incelerken en azından eyaletler ve özel/özerk bölge başlığı altında incelemek daha faydalı olacaktır. Bu anlamda, ticari ilişkilerde ve alınacak kararlarda bölgesel farklılıkları ayırt etmek adına her eyalet ve özel/özerk bölge genel özellikler itibariyle ayrı ayrı incelenecektir.
Dostları ilə paylaş: |