Mü’min için en değerli şey imandır. Çünkü iman, dünya ve âhiret hayatının saâdet ve mutluluk kaynağıdır.
Mü’min için en değerli şey iman olduğuna göre, bu imanı korumak ve imanın bozulmasına, gitmesine sebep olacak her türlü söz ve davranıştan kaçınmak gerekir.
İmanın gitmesine, yok olmasına sebep olan şey küfürdür.
Küfür nedir?: Küfür kelime anlamı, örtmek, gizlemek, gerçeğin üstünü örtmek, saklamak demektir.
Terim olarak ise, Allah’ın varlığına, birliğine inanmamak, Hz. Muhammed’e (s.a.s.) Allah tarafından bildirilen kesin geçekleri inkâr etmek, imansızlık demektir. Görülüyor ki küfür, inanılması gereken gerçeğin ister tamamını, ister bir kısmını inkâr etsin, bu durumdaki kişi, gerçeği örtmekte, tamamını veya bir kısmını inkâr etmektedir. Küfür kalpte olabileceği gibi, dille veya davranışlarla inkâr etmek şeklinde de olabilir. Hatta inanılması gereken şeyleri küçümsemek, onlarla alay etmek gibi fiiller de küfürdür. Ancak ölüm tehdidi altında sadece dili ile küfre götüren sözleri söylemeye izin vardır. 837
“Kalbi imanla dolu olduğu halde, küfre zorlananlar hâriç, kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr eder, kalbini küfre açık tutarsa, Allah’ın gazabı onların üzerinedir.” 838
Avf İbn Abbas’tan Rivayet ediliyor ki, bu âyet Ammar İbn Yasir hakkında nâzil olmuştur. Müşrikler Ammar İbn Yasir’i yakaladılar ve ona işkence yaptılar da sonunda onların istediklerinden bazısını yapmak zorunda kaldı. Daha sonra Ammar, Hz. Peygamber (s.a.s.)’e gelip bundan şikâyet etti de Hz. Peygamber (s.a.s.):
“Kalbini nasıl buluyorsun?” diye sordu. Ammar:
“İmanla dopdolu” diye cevap verdi. Hz. Peygamber (s.a.s.): şöyle buyurdu:
“Onlar işkencelerine devam ederse istemeyerek, mecburiyetten sen de (ellerinden kurtulmak için) onların istedikleri gibi söyle.” 839 Bu âyet ve hadisten zorluk karşısında, istemeyerek küfre götüren sözler söylenmesine izin olduğu anlaşılmaktadır. 840
Küfrün Çeşitleri
İlim adamları, meydana geliş şekli, sebebi ve yeri itibarıyla küfrü genellikle dörde ayırmışlardır.
1-Küfr-i İnkârî: Allah’ı, Hz. Peygamberi (s.a.s.) ve onun Allah’tan getirmiş olduğu esasları, kişinin kalbiyle kabullenmemesi, diliyle de inkâr etmesi.
2-Küfr-i Cühûd: Kişinin kalben Allah’ı bilmesi, fakat bile bile imana yanaşmaması, dili ile imanı itiraf etmemesi inkâr etmesidir.
3-Küfr-i İnadî: Kişinin kalben hakikati bilmesi, dili ile de zaman zaman itiraf etmesine rağmen; haset, sapıklık, şan, şöhret ve makam endişesi gibi sebeplerle İslâm’ı bir din olarak kabullenmemesidir. Bu çeşit küfre, fikir arkadaşlarından utanıp gururuna yediremediği için küfr-i ârî de denilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.s.)’in amcası Ebû Tâlib’in küfrü böyledir. Rasûlüllah, amcasını çeşitli zamanlarda İslâm’a dâvet etmiş, her seferinde teklifi kabul görmesine rağmen “Ebu Talib atalarının dininden döndü” sözünü söyletmemek için müslüman olma şerefine erememiştir. 841
4-Küfr-i Nifak: Kişinin inanması gereken şeyleri diliyle ikrar etmesi, fakat kalbiyle tasdik etmemesidir. Münafıkların küfrü böyledir.
Hanefî fıkıhçıları eserlerinde küfr-i cehlî ismi verilen bir küfür çeşidinden daha bahsederler. Kendi iradesiyle, küfür olduğunu bilmediği, fakat gerçekte küfür olan sözü söyleyen kişi, âlimlerin çoğunluğuna göre kâfir olur. İşte bu tip küfre küfr-i cehlî denilir. Bu gruba göre cehâlet mâzeret olmaz. Bir kısım âlimler ise cehâleti sebebiyle kişi mâzur sayılır 842 demişlerdir. 843 Rasûlullah (s.a.s.):
“Allah, ümmetimden, hata (cehâlet) unutma ve zorlama ile yaptığı şeylerden sorumluluğu kaldırır” 844 buyurmuştur. 845
İnsanı Küfre Götüren Haller
Âlim Ömer Nesefî, insanı küfre götüren hallerden yedi tanesini belirtmiştir:
1. Nasslar (Kitap ve sünnet’in hükümleri) zâhirleri üzerine alınır. Bunların zâhirlerinden (açık anlamlarından) vazgeçip bâtın (gizli) iddia olunan mânâlara sapmak, İslâm’dan çıkıp küfürle vasıflanmak demektir. “Kur’an ve Sünnetin mânâsı gizlidir. Bu gizli mânâyı ancak üstat bilir” demek yanlıştır, sapıklıktır.
2. Nassları reddetmek. Yani Kur’an ve Sünnet’in hükümlerini reddetmek, kabullenmemek.
3. İster büyük, ister küçük olsun; (haram ve )günahı helâl saymak küfürdür.
4. Şeriatı kabul etmemek, alay etmek, gereksiz görmek küfürdür.
5. Allah’ın rahmetinden ümit kesmek küfürdür. Çünkü Allah Teâlâ, bu hususta şöyle buyuruyor:
“Hakikat şudur ki, kâfirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” 846
6. Allah’ın azâbından emin olmak küfürdür. “Büyük zararı göze alan kâfirlerden başkası, Allah’ın (kulları hakkındaki azabını) ihmal (ve tehir) inden emin olmaz.” 847
7. Gaybdan haber verdiği (iddia edilen adamın) haberi(ni kabul) ile o kâhini (falcıyı, medyumu) tasdik etmek küfürdür. 848
“Kim bir kâhine gelir ve onun söylediklerini tasdik ederse; Allah’ın (c.c.) Hz. Muhammed’e (s.a.s.) indirmiş olduklarını inkâr ile küfre girmiş olur.” 849
İrtidat
İrtidat’ın lugat anlamı; “Bir şeyden başka bir şeye dönmek” demektir.
Terim yönünden irtidat: İster niyet ile, ister küfre düşürücü bir fiil yahut sözle olsun; ister alay için, isterse inat yüzünden yahut inanarak söylensin, İslâm dininden dönüp inkâra, küfre sapmak mânâsına gelir.
Buna göre mürted (irtidat eden), İslâm dininden küfre, inkâra dönen kişi demektir. Her şeyin yaratıcısı olan Allah Teâlâ’yı inkâr etmek, Peygamberleri kabul etmemek, bir peygamberi yalanlamak; haramlığı icmâ ile kabul edilen zinâ, livata (homoseksüellik), şarap içmek, kumar oynamak, zulüm yapmak gibi fiilleri helâl saymak; yine icmâ ile helâl olduğu bilinen alış veriş, nikâh gibi muâmeleleri haram saymak, farz olduğu ittifakla kabul edilen meselâ beş vakit namazdan birinin bir rekâtını bile reddetmek, aynı şekilde farz olduğu hakkında icmâ bulunmayan bir şeye meselâ, beş vakit farz namazda bir fazla rekât daha bulunduğuna veya şevval ayında oruç tutmanın farz olduğuna inanmak, veya ertesi gün (veya şu zamanda) kâfir olmaya niyet etmek, o hususta tereddüt etmek, insanı İslâm’dan çıkaran küfürler türündendir. İnsanı küfre sokan fiillere örnek olarak, Kur’ân-ı Kerim’i veya Rasûlüllah (s.a.s.)’in hadislerini toplayan bir kitabı pisliğe atmak, güneşe, aya ya da puta tapmak gösterilebilir. 850
İrtidat edip dinden çıkan bir kimsenin, hayatı boyunca işlemiş olduğu bütün ameller bâtıl olur, karısı kendisine haram olur ve nikâhı düşer, iptal olur.
İrtidat eden bir kimsenin, kurtuluş için şunları yapması gerekir:
a) Önce girmiş olduğu küfürden cayması ve vazgeçmesi gerekir.
b) Bundan sonra hemen kelime-i şehâdet getirmelidir.
c) Daha sonra, karısı ile olan nikâhını tazelemesi lâzımdır.
“Tecdid-i iman ve “tecdid-i nikâh” denilen, işte budur. Eğer bu kimse, evvelce haccetmiş ise haccını tekrar etmesi gerekir.
Böylece, o kimse yeniden Müslüman olmuş olur ve irtidadından dolayı öldürülmekten kurtulur. İrtidat eden kimse, küfürden dönmeyip ısrar ederse öldürülür. 851 Malı vârislerine taksim edilir. Bu kimsenin âhiretteki cezası ise, ebedî cehennemde kalmaktır. 852
Rabbimiz Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır.
“İçinizden kim dinden döner de kâfir olarak ölürse, onların yaptığı iyi işler dünyada da âhirette de geçersiz sayılmıştır. Onlar Cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar.” 853
Hanefi âlimleri, irtidat eden erkeğin öldürülmesinde, kadının ise hapsedilmesinde ittifak halindedir.854
İmanın değerini bilmeyen veya önemsemeyen, dünya işlerine önem verdiği kadar âhirete, imana önem vermeyen; malının, mülkünün, parasının ve sahip olduğu tüm imkânların elinden gitmemesi için gereken tedbirleri alıp bunlarla yetinen, oyalanan, imanın varlığı veya yokluğu konusunda ise endişe duymayan, bu konuda gayret sarf etmeyen, küfre götüren, imanının gitmesine sebep olacak olan fiil ve sözlere dikkat etmeyerek yapılan bu yanlışlıklardan dolayı küfre girme söz konusu olmaktadır. Böyle bir insan kendini imanlı sandığı halde imansız, kendini Müslüman gördüğü halde müşrik, mürted konumunda olabilir.
İnsanların dünya ve âhirette huzur ve mutluluğunu sağlayan İslâm’ın hükümlerini, prensiplerini reddedenler küfre girmişlerdir. Buna rağmen, hâlâ bu kişiler Müslüman olduklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Mürted olmuş, İslâm dininden çıkmış, kâfir olmuşlardır. Rabbimiz Allah şöyle buyuruyor:
“Kim İslâm’dan başka bir din (yaşam tarzı) ararsa asla ondan kabul edilmez; o âhirette de kayba uğrayanlardandır.” 855
“Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O, âhirette hüsrana uğrayanlardandır.” 856
“Artık kim tâğutu tanımayıp Allah’a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır.” 857 İmam Muhammed İbn Cerir, tâğutu şu şekilde tarif etmektedir:
“Allah (c.c.)’ın indirdiği hükümlere mukabil (alternatif) olmak ve onların yerine geçmek üzere hükümler icat eden her varlık tâğuttur.” 858 Bunun insan olması, put olması, şeytan olması veya bunların dışında herhangi bir şey olması mâhiyetini değiştirmez. 859
Arapça’da ‘tâğut’ kalıbı mubâlağa sigası olup ‘aşırı isyancı’, ‘en büyük isyancı’ anlamına gelir. Âyetteki anlamı; şeytan ve Allah’tan başka tapılan her şey demektir. Allah yolundan menedenler diye de tanımlanmıştır.860 Bu sözcük, Kur’an’da tekil ve çoğulu aynı olarak kullanılan bir kelimedir. 861
Eğer bir kimse Allah’a isyan ederek, emir ve yasaklarına karşı çıkar ve insanları kendisine boyun eğmeye zorlarsa, o zaman tâğuttur. Böyle bir kimse şeytan, rahip, dinî veya politik lider, kral veya bir devlet olabilir. Bu nedenle bir kimse tâğutu reddetmedikçe Allah’a inanmış sayılmaz.862 Eğer kişi âhirette hüsrana uğramak, cehennemi boylamak istemiyorsa daha önceden de belirttiğimiz gibi, dinden çıkaracak herhangi fiil, davranış ve sözlerden dolayı küfre girmiş, mürted olmuşsa yapılacak şey, tevbe etmesidir. 863
Nasıl Tevbe etmeli?
Hanefiler dediler ki:
Mürted, İslâm dini dışındaki bütün dinlerden alâkasının kesik olduğunu şu sözlerle ifade eder:
“Tevbe ettim. İslâm’a döndüm. İslâm dışındaki bütün dinlerden uzağım.” Bunu derken, öldükten sonra diriliş ve hesaplaşmanın olacağını ikrar etmek müstehaptır. Bunu söyler, çünkü dini yoktur. Geçtiği dinden uzaklaştığını söylemesi yeterli olur, amaç gerçekleşmiştir. Tahâvî der ki:
Ebu Yusuf’a, bir adamın nasıl müslüman olacağı sorulduğunda şu cevabı verdi:
“Müslüman olacak adam, Allah’tan başka İlâh olmadığına, Muhammed’in de O’nun kulu ve rasûlü olduğuna şehâdet etmelidir. Allah katından peygamberi Muhammed’in getirmiş olduğu hükümlerin gerçek olduğunu ikrar etmeli, intisap ettiği dinden berî olduğunu söylemelidir. “Bu dine (İslâm dışı her hangi bir dine) girmedim ve her çeşit bâtıl dinden berîyim” demelidir. İşte böyle demesi tevbedir. 864 Tevbe ettikten sonra, ne yapılması gerektiği, daha önceden de belirttiğimiz gibi, evli ise nikâhını yenilemesi gerekir.865 Daha önce haccetmişse, tekrar ikinci kez o haccı edâ etmesi gerekir. 866
Hayat boyunca Mü’min olarak yaşanıp Mü’min olarak ölmek ve imtihan kazanmak isteniyorsa; imanın korunması ve imanın gitmesine sebep olacak olan fiil ve sözlerin neler olduğunun iyi bir şekilde öğrenilmesi ve onlardan sakınılması gerekmektedir. 867
Tekfir
Tekfir, Müslüman olduğu bilinen bir kişiyi, inkar özelliği taşıyan inanç, söz veya davranışından ötürü kafir saymak demektir.
Yersiz yapılan tekfir, fert açısından ağır sonuçlar doğurmasının yanında, toplum hayatında kapatılmayacak yaraların açılmasına, birlik ve bütünlüğün zedelenmesine ve parçalanmaya sebep olur.
Çünkü bu durumdaki bir kimse, gerçek durumunu Allah bilmekle birlikle, toplumda Müslüman muamelesi, görmez selamı alınmaz, kendisine selam verilmez, kestikleri yenilmez. Müslüman bir kadınla evelenmesine müsaade edilmez. Öldüğünde cenaze namazı kılınmaz. Müslüman kabristanına gömülmez. Tekfir bu denli ağır sonuçlar doğurduğu içindir ki, Hz. Peygamber Medine toplumunda, münafıkların varlığını bildiği halde onları küfürle itham etmiş, temelleri hoşgörüye bağlı bir İsalmalaştırma siyaseti izlemiş, birçok hadiste de “ben müslümanım” diyeni küfürle suçlamaktan sakınmayı tavsiye etmiştir. Bir hadiste; “Bir insan Müslüman kardeşine ‘ey kafir!’ diye hitap ettiği zaman, ikisinden biri bu sözü üzerine almış olur. Şayet söylediğigibi ise küfür onda kalır, değilse söyleyene döner”.868
Hadisten de anlaşıldığı gibi bir kimseyi küfürle itham ederken göz önünde bulundurulması gereken husus, o kimsenin küfür olan bir inancı gönülden benimsediğinin iyi tespit edilmesidir. Muhatap küfrü açıkça benşmsemiyorsa, onun inanç, söz ve ya davranışı ile küfre girdiğini söyleme konusunda temkinli olmak gerekir.
Hz. Peygamber’in anılan tavsiyelerini göz önünde bulunduran bilginler “ehl’i kıbleden olupta günah işlemiş bulunan bir kimseyi bundan dolayı tekfir etmemeyi” Ehl-i sünet’in temel prensipleri arasında zikretmişlerdir. 869
Dostları ilə paylaş: |