Hendek ve Hayber Vakası
Hendek harbinde sevgili Peygamberimiz Hz. Ali (a.s) için şöyle buyurmuştur ki:
Ali'nin Abduved'e vurduğu tek kılıç darbesi, kıyamete kadar insanların ve cinlerin yapacağı tüm amellerden hayırlıdır.
İşte bu da Hz. Ali'nin Kur'ân'a olan bağlılığını göstermektedir. Rivayet ederler ki Hayber kalesinin fethinde sevgili Peygamberimiz bayrağı ilk gün Ebubekir'e, ikinci gün Ömer'e, üçüncü gün ise Osman'a vermişti. Fakat onların üçü de hiç yara almadan, bir başarı elde etmeden geri dönmüşlerdir. Bunları biz kafamızdan uydurarak söylemiyoruz. İslâm tarihi bu olaylara şahitlik etmektedir. Bunu Ailevisi de, Sünnîsi de böyle yazmışlardır. Sevgili Peygamberimizin şöyle buyurduğunu yazmışlardır:
Ben yarın bayrağı öyle bir kişinin eline vereceğim ki, o kişi Allah'ı ve Peygamberi'ni sever. Allah ve Peygamberi de onu severler. O düşmana sırtını dönmez, o gittiği yerden geri kaçmaz. Allah'ın rızasını göstererek ancak ileriye doğru hamle eder.
Bu mübarek hadiste insanı düşündürecek pek çok hikmetler var. Bu hadiste sevginin tek taraflı olamayacağını anlamak mümkündür. İşte bu iki taraflı sevgi ve Ali'nin kaleyi fethederken düşmana sırtını dönmemesi, onun büyüklüğüne, üstünlüğüne dair söylenen binlerce olaydan sadece iki tanesidir. Bütün bunları bilmemek bizim için bir talihsizliktir.
On İki İmamlar
Sevgili okurlarım! On İki İmamlar demek, Kur'ân'ın açıklayıcıları, Kur'ân'a amel edenler demektir. Çünkü imamlık bir makamdır. O makama ancak layık olan gelebilir. İslâm tarihinde kendilerine ilimlerinden dolayı 'falanca imam' denilen âlimler, müçtehitler çokturlar. Ancak hiçbiri On İki İmamlar'ın olduğu gibi masum değildirler. On İki İmamlar'ın üstünlükleri, şüpheye mahal bırakmayacak şekilde Kur'ân ve sahih hadislerle sabittir.
Bunun içindir ki İmamlarımız Kur'ân'la amel etmişlerdir. Başta Hz. Ali (a.s) efendimiz, Peygamberimizden sonra yirmi yedi yıl yaşamış, bu yaşam boyunca Kur'ân'la amel etmiş, Kur'ân'la hüküm vermiştir. Bütün tarihî kaynaklar buna ittifakla şahitlik etmektedir. Bunun inkârı mümkün değildir.
Kim ne derse desin Hz. Ali, Kur'ân-ı natıktır. Kur'ân ne zaman, nasıl, niçin indiyse o bilir. Daha da doğrusu bize göre Hz. Ali (a.s) İncil'i, Tevrat'ı Zebur'u ve Kur'ân-ı Kerim'i de ezbere bilir. O yeryüzünde var olduğu zaman diliminde Kur'ân'ın tek bir harfine dahi zarar vermeye hiç kimsenin gücü yetmez.
Hikmet-i ilâhîdir ki Hz. Ali ilk üç halifeden sonra dört yıl altı ay yirmi sekiz gün halifelik yapmıştır. Onun ilk üç halife döneminde bulunduğu da tarihî bir gerçektir. Demek ki "İlk üç halife zamanında Kur'ân değiştirildi." demek, düşünmeden, araştırılmadan cahilce söylenen bir söz-den başka bir şey değildir.
Hz. Ali tüm dünya Müslümanlarının halifesidir. Nasıl olur da Kur'ân'ın değiştirilmesine müsaade edebilir? Kur'ân'ın korunması onu en önemli görevidir. Dünyadaki tüm Kur'ân'lar toplansa ve yok edilse, Hz. Ali Kur'ân'ı yeniden ayet ayet yazacak bilgiye sahiptir. Hz. Ali'nin ya da On İki İmam'ın zamanlarında Kur'ân hakkında böyle bir sorun yoktu. Ortada hak ve batıl savaşı vardı.
Hz. Ali'den sonra altı ay İmam Hasan (a.s) halifelik yaptı ve babasından on sene sonra şehit edildi. Ama yine Kur'ân'la ilgili bir sorun yoktu. Sorun saltanat ve koltuk sorunuydu.
İmam Hasan'dan sonra İmam Hüseyin imamlık makamına geçti. O da babasından yirmi bir yıl sonra Kerbela denilen musibetli yerde şahadet şerbetini içerek şehit oldu. Kur'ân hakkında yine bir sorun söz konusu değildi. Çünkü o kadar musibetlerin ağırlığı Hz. Hüseyin'i ve onun sahabîlerini bir an bile Kur'ân'ın emirlerinden ayırmamıştı. Onlar namaz vakti girdiğinde namazlarını kılıyorlardı. Bütün bunlar tarihî birer gerçektirler.
Zaten onların tümüyle mücadeleleri İslâm dininin ve Kur'ân-ı Kerim'in korunması içindir. Yoksa mal, mülk, saltanat, mevki, makam onların işi değildir. Sıffin Savaşı'nda Muaviye tarafı Kur'ân-ı Kerim'i mızraklara takarak "Gelin Kur'ân aramızda hâkim olsun!" demişlerdi. Hz. Ali (a.s) onların bu hilesini iyi biliyordu. Bu yüzden kendi ashabına "Siz onlara aldanmayın, Kur'ân-ı natık benim" diye bildirdi. Şayet Kur'ân'ın değişmesi söz konusu olsaydı, Hz. Ali (a.s) hiç çekinmeden bunu söylerdi.
Bunun içindir ki bugün, biz Alevîleri Kur'ân'dan ayırmak isteyen bazı düzenbazların oyunlarına artık gelmeyelim. Çünkü Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'nın yaşamları, Kur'ân-ı Kerim'in korunması için güvenilir bir teminattır. Bunun aksini düşünmek elbetteki cehalettir.
İslâm tarihinde saltanat ve zulümle geçen dönemler var diye Kur'ân-ı Kerim hakkında şüphelere düşmek, boş vesveseden başka bir şey değil. On birinci imama kadar tüm İmamlar, yaklaşık üç yüz küsur sene yaşamışlar, çoğalmışlar. Kur'ân'ın asıl hafızları olarak dünyanın üç kıtasına yayılmışlardır.
Kur'ân, İmamların ve müminlerin hafızasına harfi harfine kazınmıştı. Onun bir harfini dahi kaldırmaya imkân ve ihtimal yoktur. Onlar, Kur'ân-ı natıktırlar. Onu her an yeniden yazmaya muktedirdirler.
Şu bir gerçektir ki Kur'ân-ı Kerim'i ezberleyip koruma işi, Allah Resulü'nden sonra Ehl-i Beyt ve müminlere bir mirastır. Bu miras oniki imamdan sonra günümüze kadar böyle devam etmiştir. Ayrıca Emevîlerden sonra Abbasîler geldiyse de Kur'ân-ı Kerim korunmuştur. Çünkü her iki dönemde İmamlarımız, Kur'ân'ın koruyucuları olarak yaşamışlardır ve her imam kendi döneminde Kur'ân'ı yaşamış ve öğretmiştir.
İmam Cafer Sadık (a.s) zamanında dört binden fazla talebesinin olduğu tarihî bir gerçektir. Burada yetişen talebelerin tamamı Kur'ân'ın hafızlarıdır.
İmamlarımızın imam olmayan, fakat çok büyük âlim olan çocukları, Kur'ân'ın hafızıdırlar. Artık onun yakınlarını, yakınlarının çocuklarını, sahabelerini ve sahabelerinin çocuklarını siz düşünün. Aklî, ilmî olarak düşündüğümüzde, bu tablo ile karşılaşıyoruz.
Bugün aramızda dolaşıp "Kur'ân değişmiştir, o eksiktir" diyenler, ne büyük gaflet içinde olduklarını kendileri hissedecektir. Hiçbir zulmün şimdiye kadar bu Kevser ırmağının akışını engellemeye gücü yetmemiş ve bundan sonra da yetmeyecektir. Bu ırmak, kıyamete kadar akmaya devam edecektir.
Şayet Allah korusun, Kur'ân tehlikeye girecek olsa, "Ey Muhammed! Şüphesiz biz sana Kevser'i verdik. Sen Rabbine hamd ederek namazını kıl, kurbanını kes. O sana ebter diyenler, soyu kesik olanlar onlardır." diyen yüce Allah'ın izni ve emri ile bu Kevser'den gelen nesil ona sahip çıkacaktır. Çünkü Allah Teâla Kur'ân'ı ilelebet koruyacağına dair haber veriyor. Bu haberi veren Rabbimiz, onu korumaktan asla aciz değildir.
Dostları ilə paylaş: |