BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.
Efendim, Sayın Muhsin Altun ben fıkra anlatırken kronometreye basmış, 3 dakika sürmüş, kendi konuşmasından 3 dakika alacaklı olduğunu, 2 dakika da ekleyerek 5 dakikalık süre istedi.
MUHSİN ALTUN – Hocama teşekkür ediyorum, tabiî Sayıştay denetçisi ile müzakere etmek kolay değildir bu konuları.
Şimdi, çekici vurmaktan bahsedildi ama, herkes çekici Sayıştay'a vurdu bugün. Ben bu konuda biraz bu işin abartıldığını düşünüyorum ve söz hakkım olduğunu düşünerek, özellikle bu hakediş denetimleriyle ilgili husustaki eleştirilere cevap vermek istiyorum.
Ona geçmeden önce, yine Sayın Yücel’in belirttiği bir husus vardı, “Sözleşme iptal edildi veya ihale iptal edildi, yüklenicinin birtakım giderleri var; bunu nasıl karşılayacak” şeklinde. Bunun yeri, tabiî Kamu İhale Kanunu değil, buna ilişkin diğer mevzuatlarda düzenlemeler var. Yani, oralara en azından bakmak gerekir. Örneğin, Kamu İhale Kurumuna payı yatırmış yüklenici, ama daha sonra sözleşme iptal edilmiş veya Sayıştayca tescil edilmediği için iptal edilmiş, ama notere gitmiş, tescil edilmiş, bir noter ücreti, Damga Vergisi yatırılmış, Kamu İhale Kurumuna onbinde bilmem kaç pay yatırılmış... Şimdi, Kamu İhale Kurumu payı, tabiî o Kamu İhale Kurumunun o konudaki resmî görüşünü bilmiyoruz, ama benim uygulamadan gördüğüm, iade edildiği yönünde duyumlarım. Farklı bir şey varsa, zaten açıklayacaklardır.
Damga Vergisinin iadesi konusunda Maliye Bakanlığının ısrarlı bu konudaki görüşüm, Damga Vergisinin iade edilemeyeceği yönündedir. Çünkü, sözleşme taraflarca imzalanmakla, akit tamam olur. Ondan sonraki Sayıştay tescili aşaması bunlar sözleşmenin -yine önceki arkadaşlarımın belirttiği gibi- tekemmülü için gerekli aşamalar değildir. Sözleşmeler, noterce onaylanmakla, taraflarca imzalanmakla zaten tamamlanmış olur, Damga Vergisi ortaya çıkar. Bu iade edilmez. Ancak, Danıştay dairelerinin iade edilebileceği şeklinde.
Maliyenin bazı çok özel muktezalarından biliyoruz ki, ihale öncesi dağıtılan çekler bile gider olarak indirilebiliyor. Çünkü, ticarî faaliyetin devam ve idamesi için gerekli bir faaliyet olarak görülüyor. Yani, o noktada bir boşluk olduğu kanaatinde değilim.
Bir diğer husus, “Sayıştay denetçisi, acaba idare görevlilerinin işini mi yapıyor? Yani, kontrol mühendisinin, kontrol amirinin işini mi yapıyor?” Hayır, Sayıştay denetçisinin hiç onlarla işi olmaz. Sayıştay denetçisi oturup hakediş düzenlemez, yeşil defter düzenlemez, onların düzenleniş aşamasında Sayıştay denetçisinin yeri olmaz zaten. Buradaki husus şudur: İşlemlerin denetimidir, belgeler üzerinde yapılan bir denetimdir. Yani, bu yanlış anlaşılmasın, hakediş denetimine, hakedişin oluşturulmasına ilişkin idareler bünyesinde ne vardır; bir iç kontrol düzeni vardır, hiyerarşik bir düzen vardır. Bu düzen içerisinde belgeler tekemmül eder. Daha sonra denetçinin önüne gelir, denetçi bu belgeler üzerinden incelemesini yapar. Bunu yaparken, gayet tabiî metrajdaki ölçüler, örneğin yeşil deftere doğru aktarılmış mı, nakliye hesabı doğru yapılmış mı, kazı hesabı, kübajı doğru yapılmış mı; denetçi bunları inceler. Bunların teknik bir yönü yoktur. Yani, bu konuda bir yanlış anlama olmasın. İnşaatta, şantiyede ilkokul mezunu bir kalfa uygulama projesini yayar kalıbın üzerine, oradan bunu okur. Yani, denetçi bir statik hesabı yapmıyor burada. Yani, yapılan uygulama projesinin statik esaslara uygun olup olmadığını, demir miktarının doğru olup olmadığını hesaplamıyor. Böyle bir şey yok. Denetçinin yaptığı, mevcut belgeler üzerindeki hatalara ilişkindir. Mevcut belgelerden, siz gayet tabiî kazı mesafesinin doğru olup olmadığını, momentin doğru olup olmadığını tespit edebilirsiniz. Bunun için mühendis olmaya gerek yoktur, hatta bende olduğu gibi, siyasal mezunu olmaya gerek yoktur. Sayıştay'a edebiyat öğretmeni, İngilizce öğretmeni, resim öğretmeni de alsanız bunları yapar zaten.
Yani, bunun teknik bir yönü yoktur; bu hususu tekrar tekrar belirteyim. Proje çizmiyoruz, metraj hazırlamıyoruz, biz idarenin yerine geçerek “Al sana metraj hazırladım, sen buna göre ödemen gerekirdi” diye bir şey söz konusu değildir. Yine bu notlar da zaten bu amaçla hazırlanmıştır. Yani, herhangi bir hakediş üzerindeki bir hesabın doğruluğunun, tahkikinin nasıl yapılacağı veya birim fiyat tariflerindeki açıklamaların nasıl okunacağı. Çünkü bunlar ödemeye ilişkindir. Bir birim fiyatının hangi giderleri kapsadığı hususu, birim fiyatın okunmasına ilişkindir. Bunun için mühendis değil, örneğin Türkçe, edebiyat öğretmenlerinin Sayıştay'a alınması daha faydalı olabilir.
Çünkü, biz yerine göre alıyoruz, sözlükle çalışıyoruz, Türk Dil Kurumu sözlüğünü alıyoruz, acaba burada ne demek istedi, bu kelime ne anlama gelir. Bunun üzerinde duruyoruz. Yani, bunun teknik, sadece mühendislerin bildiği, başka hiç kimsenin bilmediği tılsımlı bir tarafı yoktur. Hakediş denetiminde denetçi yeni baştan kendisi bir done hazırlamaz.
Bir diğer husus, fiilî fizikî denetimlerle ilgili. Bu konuda Sayıştay'ın uygulaması, gerek Başkanlığın gerek dairelerin son derece katı birtakım kurallara bağlanmıştır. Öyle denetçi, gidip de bir inşaat sahasında “Yahu, buradan bu kadar kazı çıkmaz, bu fazla” deyip hemen oturup sorgu yazmaz; böyle bir şey yoktur. Denetçi, ciddî bir eğitim alır. Hem staj süresinde hem de çalıştığı gruplarda bunun nasıl yapılacağına ilişkin ciddî denetim alır. Yani, olumsuz örnekleri olabilir, birkaç örneği gündeme getirerek bu konuda denetim elemanının donanımsız, yetersiz olduğunu iddia etmek çok afakidir. Çünkü bu konuda çok ciddî eğitim alınır. Denetçi, örneğin bir fiilî, fizikî denetim yapıyorsa, bunu kendisi yapmaz zaten. Yani, kendi gözle muayene yoluyla fazla ödeme çıkarmaz. Bunun için ilgili idare elemanlarından veya diğer kurumlardan oluşturulan bir heyetle usulüne uygun olarak, yani tutanaklarla yapılan fazlalıklar belirtilir.
Yani, hakediş miktarları ile şantiyede veya inşaat sahasında görülen gerçek durum arasındaki mukayeseyi denetçi kendi gözüyle muayene ederek, gözleyerek yapmaz. Buna ilişkin tutanaklar tutulur veya tutanağın yeterli olmadığı, tutanakla yapılamayacak durumlarda bilirkişi uygulaması vardır. Yani, Sayıştay'da bilirkişi uygulaması yapılmıyor diye bir şey yok. Denetçi, her şeyin bilirkişisi değildir. Teknik bir konu ise, o konuda zaten bilirkişi tespit etme yetkisi vardır, atama yetkisi vardır Başkanlığın izniyle. Bunları da belirtmiş olayım. Yani, o konudaki eleştirilere katılmak mümkün değil. Muhtemelen işin iç yüzü bu noktada tam anlaşılamamıştır diye düşünüyorum. Denetim elemanı, sadece malî konularla, para giriş çıkışıyla ilgili değildir.
Bir diğeri, karşı tarafın hiç mi suçu yok? Şimdi, denetçi sorgusu üzerine, denetçi bir sorgu yazmış. Bu karşı taraf tamamen haksız da olmayabilir, haklı olduğu yönler de vardır; ama denetçinin atladığı birtakım hususlar vardır. Bunun için zaten savunma isteniyor. Karşı taraf ne yapıyor? İdare ne yapıyor? Biz çoğu defa bunu görüyoruz, denetçi sorguyu yazmış, sorgunun sonunda “Tahsilini rica ederim” demiyor ki denetçi. “Nedenlerinin açıklanması” diyor. Ama karşı taraf ne yapıyor? Tamam, sorgu geldi, hemen mal bulmuş mağribi gibi, idare onun üzerine atlıyor, “Şimdi müteahhidin canına okudum” diyor. Hemen denetçi sorgusundaki tutarı kesiyor veya emanete alıyor; yanlış olan budur. Yani, idarenin hiç mi suçu yok, sadece Sayıştay mı suçlu?... Sayıştay sorgusu üzerine savunma hakkını kullanmak dururken işin kolayına kaçıyor, çünkü kendini aradan kurtarmak için müteahhidin üzerine yıkıyor. Bunu da belirtmiş olayım. Yani burada çekici, biraz da denetime tabi kurumlara vurmak gerekir diye düşünüyorum.
Teşekkür ederim.
Dostları ilə paylaş: |