İntizar Ayetullah İbrahim emiNİ Çeviri: Kadri Çelik


HZ. MEHDİ’NİN (A.S) ÖMRÜ HAKKİNDA



Yüklə 1,16 Mb.
səhifə31/47
tarix02.08.2018
ölçüsü1,16 Mb.
#65903
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   47

HZ. MEHDİ’NİN (A.S) ÖMRÜ HAKKİNDA


İmam’ın ömrü için belli bir süre belirtilmemiştir. Ama Ehl-i Beyt hadislerinde uzun ömürlü olduğu geçer. Meselâ İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyurur: "Benden sonra oğlum Kâim gelecektir. Peygamber’lerin gaybet ve uzun ömür sünneti onun hakkında da geçerli olur. Gaybeti o kadar uzayacaktır ki gönüller kararacak ve üzülecektir. Sadece Allah’ın kalplerinde imanlarını güçlendirdiği ve gaybi bir ruhla teyit ettiği kimseler ona inanacaktır." Bunun gibi 46 hadis daha vardır.[4]
Bahsimizin bu noktasında kimi okuyucular "Hz. Mehdi hakkında buraya kadar söylediğiniz bütün sözleriniz gerekli delillere dayalı ve dikkate değer şeylerdi." diyerek şöyle bir soru ortaya atabilir: Zihni kurcalayan ve Gâib İmam’ın hakkında şüphe uyandıran şey İmam’ın uzun ömrüdür. Bilginler ve okumuş insanlar doğal olmayan böyle bir uzun ömre inanamazlar. Çünkü vücuttaki hücrelerin yaşamı sınırlıdır. Kalb, beyin, ciğer ve böbreklerin görevlerini yerine getirebilmek için belirli bir kabiliyetleri vardır. Doğal bir insan kalbinin bin yıldan fazla yaşayabileceğine inanılmaz. Bu gibi konuları 20. yüzyıl insanına anlatmanın zor olduğu ortadadır.!"
Bu soruya cevap verebilmek için iki yönden bu meseleyi ele almamız gerekecek, biri dini ve Kur'anî öğretiler yönünden, diğeri de bilimsel yönden; acaba bilimsel yönden insanın ömrünün uzun olması mümkün müdür? İlk önce meseleyi bilimsel yönden inceleyelim; bu konuda çeşitli bilim adamlarının görüşlerini aktarmakla yetineceğiz. İlk olarak Fransalı bir araştırmacının yazılarına değinelim:

JUSTİN GİLAS’İN MAKALESİ


Biyoloji, canlı varlıkların ömrünü bir kaç saat ile yüzlerce yıl olarak tayin etmiştir. Bazı böcekler sadece bir gün, bazıları da bir yıl yaşamaktalar. Ama bazıları doğal yaşama sınırını aşmakta ve daha uzun bir hayat sürdürmektedir. Almanya’da bulunan bir "kırmızıgül" ağacı türdeşlerinden yüzlerce yıl daha uzun yaşamaktadır. Meksika’da ikibin yıl yaşayan bir servi ağacı vardır. Bazı balinaların 1700 yıl yaşadığı görülmüştür.
16. yüzyılda Londralı birisi tam 207 yıl yaşamıştı. Günümüzde de İran’ın kuzeyindeki köylerden birinde yaşamakta olan Seyyid Ali adında birisi tam 195 yaşında olup oğlu da 120 yaşına girmiştir. Rusya’da "Luipuf Pujak" adında birisi 130 yaşındadır ve Kafkasyalı "Mikohu Pulof" ise 141 yaşındadır.
Biyologlar bu doğal olmayan uzun ömürlerin deruni etkenlerle ilgisi olduğuna inanıyorlar. Yüzyıl yaşayanlar tabiatın sevgili çocuklarıdır ve bedenlerinin kimyasal bileşimleri tamamıyla uyumlu ve kamildir.
Biyologlara göre her türün doğal ömrü gelişme süresinin 7 ila 14 katıdır. İnsanın gelişme süresi de 25 yıl olduğundan normal ömrü 280 yıl civarındadır.
Uygun yiyecek metodunu kullanmak suretiyle de bu doğal kanunu aşmak mümkündür. Bunun örneği de genelde 4 ila 5 ay yaşayan balarısıdır. Diğerleri gibi yumurta ve benzeri kurtlardan dünyaya gelen arıların kraliçesi, kendine özgü nektardan beslendiği için sekiz yıl yaşamaktadır.
Elbette ki bu mesele insan hususunda zannedildiği gibi kolay bir şey değildir. Biz sürekli sıcaklığı kontrol edilen özel bir yerde bal arılarının kraliçeleri gibi yaşayamayız. Yiyeceğimiz belirli bir şey olamaz ve sürekli bizleri koruyup gözetleyen yüzlerce bakıcımız da yoktur. Biz bir sürü tehliklelerle karşı karşıyayız. Biyologlar örnek olarak kendiliğinden zehirlenme, vitamin eksikliği, damar sertliği vb. şeyleri saymaktadır. Ama Londralı bir uzmana göre en önemlisi bedenin demir, bakır, magnezyum ve potasyum deposunda dengesizliğin oluşmasıdır ki biri diğerine üstün gelince hemen ölüm gerçekleşir. İlginç olanı da şudur ki bütün bu tehlikeler arasında özellikle yaşlılık etkeninden asla söz edilmemektedir. Çünkü sırf "yaşlılık sebebiyle ölüm" diye bir şey yoktur.
Uzun ömürle ilgili araştırma yapan Amerikan ilmi heyetinin başkanı olan isveçli bir doktor, yaşlılığın bazı protein moleküllerinin bedenin hücrelerine takılması ve onları yavaş yavaş işinden alıkoyması neticesinde ortaya çıktığına ve ölüme yol açtığına inanmaktadır. Söz konusu doktor bahsi edilen takılmayı çözebilecek bir maddeyi keşfetmek için bir takım incelemelerde bulunmakta ve bu vesileyle beden sistemini yeniden çalıştırmayı ve böylece yaşlılığı yok etmeyi istemektedir.
Rusya’lı biyolog Filatof yaşlılık çağını bozuk hücreler vasıtasıyla ortadan kaldırmayı planlamaktadır. Çünkü bu hücrelerin ilginç bir gücü vardır. Çünküat gübresi gibi beden tarlamızı verimli bir hale getirmektedir. Ayrıca riayet edildiği taktirde ömrü uzatan bir takım usul ve ilkeler de vardır. Bunlar yiyecekler hususundaki birtakım tavsiyeler, biyokimya ile ilgili öğütler, rahatlama metodları, teneffüs kuralları hatta telkin ve ilhamlardır. Besin maddeleri konusunda uzman olanlar sağlıklı besin vasıtasıyla 100 yıldan daha fazla yaşanılacağını söylemektedirler.[5]

UZUN ÖMÜR HAKKİNDA yapılan dİğer ARAŞTİRMAlar


1- Arapça bir dergide de şu makale dikkatimi çekti: Tanınmış bilim adamları şöyle diyorlar: "Varlıkların vücudundaki önemli organlar sonsuz bir müddet yaşama kaabiliyetine sahiptir. Eğer hayatına son veren bir takım olaylar başına gelmezse binlerce yıl yaşayabilir." Bu bilginlerin sözü tahmin veya hayali bir şey değildir, deney ve tecrübeler bunu göstermektedir. Başarılı cerrahlardan biri hayvanlardan birinin kesik organını o hayvanın ömründen daha uzun bir müddet canlı tutabilmiştir. Ve kesik organın hayatının kendisine verilen besin maddelerine bağlı olduğunu kanıtlamıştır. Ona yiyecek ulaştığı müddetçe yaşamını sürdürebilmektedir.
Bu cerrahi doktor Newyork’ta bir ilmi müessesede çalışan Alex Carrel’di. Sözkonusu deneyi bir civcivin bedeninden kesilmiş bir organ üzerinde gerçekleştirdi. Bu organ sekiz yıldan uzun bir zaman yaşadı. Söz konusu doktor ve benzeri kimseler bu deneyi kaslar, kalp, deri ve böbrek gibi insanın kesilmiş organları üzerinde gerçekleştirdiler. Gördüğünüz gibi gerekli besin maddeleri verildiği taktirde bu kesik organlar yaşamlarını sürdürebilmektedir. Hatta Cons Hebkens ünüversitesinin hocalarından olan Rimond ve Berl şöyle söylemekteler: "İnsan cisminin temel organlarının devamlı ve ebedi yaşama kabiliyeti vardır. Bu konu deneylerle de gösterilmiştir. En azından bu tercih edilir bir ihtimaldir. Çünkü üzerinde deney yapılan organlar şu ana kadar da yaşamaktadır. Dolayısıyla da bu söz boş bir söz değil, sözkonusu teori oldukça önemlidir.
O halde doktor Alex Carrel sürekli deneyler gerçekleştirdi ve kanıtladı ki üzerinde deney yapılan organlar yaşlanmamakta ve bizzat o canlıdan daha uzun yaşamaktalar. Bu bilimadamı 1912 yılında çalışmaya başladı. Bu konuda bir takım sorunlarla karşılaştı. Ama o ve yardımcıları sonunda sorunları hallederek şu ilmi verilere ulaştılar:
a- Üzerinde deney yapılan hücreler besin maddesi azlığı veya mikroplar gibi ölümüne sebep olabilecek birtakım engellerle karşılaşmadıkça yaşamaktadırlar.
b- Sözkonusu organlar canlı olarak gelişmekte ve çoğalmaktadır.
c- Gelişme ve çoğalmaları kendilerine verilen besinlerle karşılaştırmak ve ölçmek mümkündür.
d- Zamanın geçmesinin bunda hiçbir etkisi yoktur. Asla yaşlanmamakta ve zayıflamamaktadırlar. En ufak bir yaşlılık belirtisi bile görülmemektedir. Her yıl, geçen yıllar gibi gelişmekte ve çoğalmaktadırlar. Öyle anlaşılmaktadır ki deneyciler bu organlara dikkat ettikçe ve onlara yeterli besin maddesi verdikçe bu organlar da yaşayacak ve gelişip çoğalacaktır.
Buradan da anlaşıldığı gibi yaşlılık neden değil, netice ve sonuçtur. O halde niçin insan ölmektedir? Niçin hayat süresi sınırlıdır? Az sayıda bir grup dışında hiç kimse yüzyaşını aşmamakta ve en fazla yetmiş veya seksen yıl yaşamaktadır. Bu soruların cevabı şudur: Canlıların organları çok ve farklıdır. Aralarında çok yönlü bir ilişki vardır. Bazılarının hayatı diğer bazılarının hayatına bağlıdır. Eğer birisi bir neden yüzünden zayıf düşer ve ölürse onun ölümüyle diğer organların ölümü de gelmiş demektir. Bu ise yaş ortalamasının yetmiş veya seksen yıldan daha az olmasına sebeb olmuştur. Özellikle de çoğu bebekler çocukluk çağında ölmektedir.
Şimdiye kadar ispatlanmış yegane şey ancak şudur ki insanın ölümünün nedeni yetmiş, seksen, yüz yıl veya daha fazla yaşaması değildir. Asıl neden şudur: Hastalıklar bir organa hücum etmekte ve onu işlemez hale getirmekte­dirler. Organlar arasında varolan irtibat ve ilişki nedeniyle bir uzuv ölünce diğer organlar da ölmektedir. Eğer ilim gücü hastalıkları önler veya etkilerini yok ederse artık yüzlerce yıllık bir yaşam için hiç bir engel kalmaz. Nitekim bazı ağaçlar uzun ömürlüdür. Ama tıp bilimi uzun bir zaman bu yüce hedefine ulaşamayacaktır. Ne var ki bu hedefe yakınlaşması ve yaş ortalamasını iki-üç kat veya daha fazla artırması da uzak bir ihtimal değildir.[6]
2- Bir İngiliz doktor yazdığı detaylı bir makalede şöyle demektedir: "Bazı bilginler meyve kurdunun ömrünü doğal yaşam süresinin dokuzyüz katı arttırmayı başardılar. Çünkü bu kurd için muhtemel zehir ve düşmanlar bertaraf edilmiş ve uygun ortam temin edilmiştir.[7]
3- Ölüm hakkında uzman olan Metalinkof şöyle yazıyor: İnsanın bedeni otuz trilyonu aşkın hücreden meydana gelmiştir. Hepsinin bir an içinde ölmesi ve yok olması mümkün değildir. O halde ölüm tedrici bir şeydir ve insanın beyninde zamanla bir takım iyileşmesi ve düzelmesi olmayan kimyasal değişiklikler oluşmaktadır. 1959 yılında Kanada’nın Monteral şehrinde ölüm hakkında incelemeler yapan Dr. Hans Silie laboratuvarında basın üyelerinden bazısına, bir hayvana ait bir hücre dokusunu gösterdi ve bu hayvanın hücre dokusunun hareket halinde olduğunu ve asla ölmeyeceğini iddia etti. Bu doktor ayrıca insan hücresinin de bu hale getirildiği taktirde bin yıla kadar yaşayabileceğini iddia etti.
Bu doktara göre ölüm tedrici bir hastalıktır ve hiç kimse yaşlılıktan ölmemektedir. Birinin yaşlılık sebebiyle ölmesi için tüm hücrelerinin yıpranmış olması ve tüm organlarının işlemez hale gelmiş olması gerekir. Halbuki durum böyle değildir. Çoğu yaşlılar öldüğünde bedeninin farklı organları ve hücreleri sağlamdır. Ani ölümler de insan organlarından birinin aniden işlemez hale gelmesinden kaynaklanmak­tadır. İnsanın tüm organları tıpkı bir makina gibi birbiriyle irtibat halindedir. Bir tek organı çalışmaz hale gelirse tüm organlarına felç inmektedir. Sözkonusu doktor günün birinde tıp ilminin ilerleyeceğini ve yeni hücreler aşılama yoluyla insan bedeninin yıpranmış hücrelerini dirilteceğini ve bu vesileyle insan ömrünün istenildiği kadar uzatılabileceğini iddia etmiştir.[8]
Meçnikof nazariyesine göre fizyoloji ilmi, tabii ilerlemenin neticesi olan yaşlılıkla, çeşitli tesirlerin (zehirlenme, hastalıklar vb. özel etkenlerin) neticesi olan erken yaşlılığı birbirinden ayırmalıdır. O, yaşlılığı bir hastalık olarak kabul etmektedir ki bu da diğer hastalıklar gibi tedavi edilmelidir. Sözedilen şahıs insan ömrünün kat-kat arttırılabileceğine inanıyordu. İnsan hayatı, yarı yolda yolunu kaybetmişe benzemektedir. [9]


Yüklə 1,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   47




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin