Biz cevab olarak şöyle diyoruz: İbn-i Haldun bu hadislerin senetleri konusundaki eleştiriyi ortaya atarken hadis ilmi açısından çok önemli bir hususu gözardı etmiştir o da bu hadislerin mütevatir oluşudur. Hadis ilminde açıklandığı üzere tevatür haddine ulaşan haberde uydurma ve yanılma ihtimali sözkonusu olmadığı için, haber-i ahad gibi senet tartışması yapılmaz. Ehl-i Sünnet alimlerinden çoğu Mehdi ile ilgili hadisleri mütevatir olarak kabul etmişlerdir. Veya en azından mütevatir oluşunu tenkit konusu yapmadan başkalarından nakletmişlerdir. Örneğin İbn-i Hacer-i Haysemi "Es-Sevaik-ul Muhrika" kitabında, Şeblenci "Nur-ul Ebsar" kitabında, İbn-i Sabbağ "El-Fusul-ul Muhimme", Muhammed Es-Sabban "İs’af-ür Rağibin, Genci-i Şafiî El-Beyan kitabında, Şeyh Mansur Ali "Ğayet-ul Me’mul" ’da, Suveydi "Sebaik-uz Zeheb" adlı kitapta Hz. Mehdi ile ilgi hadislerin mütevatir olduğunu yazmışlardır. Tevatür ise bazı hadislerde var olan senet zayıflığını telafi etmektedir.
Askalani şöyle yazar: "Mütevatir haberler kesin bilgi ifade eder; bunda dolayı onlarla amel etmek için tartışmaya gerek yoktur."[12]
Şafii müftüsü ve şeyh-ul İslam Seyyid Ahmed şöyle diyor: "Mehdi hakkındaki hadisler sayı yönünden çok ve mütevatir hadislerdir. Bu hadislerden bazısı sahih, bazısı hasen ve bazısı da zayıftır. Bu hadislerden bir çoğu senet yönünden zayıftır; ama sayı yönünden çok olması, ravi ve nakıllerinin fazla oluşu o hadislerin birbirini güçlendirmesi için yetmektedir."[13]
Resulullah’ın (s.a.a) ashabından olan çok sayıda insan Hz. Mehdi (s.a) ile ilgili hadisleri rivayet etmişlerdir. Örneğin Abdurrahman b. Avf, Ebu Said El-Hudri, Kays b. Cabir, İbn-i Abbas, Cabir, İbn-i Mes’ud, Ali b. Ebi Talib (a.s), Ebu Hureyre, Sevban, Selman-i Farisi, Ebu Emame, Hüzeyfe, Enes b. Malik Ümm-ü Seleme …
Bu hadisleri Ehl-i Sünnet muhaddis ve alimleri kendi kitablarında yazmışlardır. Örneğin: Ebu Davud, Ahmed, Tirmizi, İbn-i Mace, Hakim, Nesai, Taberani, Ravyani, Ebu Nuaym-i İsfahanî, Deylemi, Beyhaki, Sa’lebi, Hameveyni, Menavi, İbn-i Meğazili, İbn-i Cevzi, Muhammed-us Sabban, Maverdi, Genci-i Şafii, Sem’âni, Harezmi, Şa’rani, Darakutni, İbn-i Sebbağ-i Maliki, Şeblenci, Muhibbuddin Taberi, İbn-i Hacer-i Haysemi, Şeyh Mansur Ali Nasıf, Muhammed b. Talha, Celaluddin Suyuti, Şeyh Süleyman-i Hanefi, Kurtubi, Bağavi vb…
Yukarıda işaret olduğu üzere bir çok muhaddis Hz. Mehdi ile ilgili hadislerin mütevatir olduğunu söylemişlerdir. Önyargıdan uzak olarak meseleyi inceleyen her insaflı araştırmacı da bunun böyle olduğunu hadis kitaplarına müracaat etmekle bizzat tesbit edebilir.
HER YERDE TAZ’İF ÖNCELİK TAŞİMAZ
Senet hususundaki araştırmaya gelince İbn-i Haldun’un da zikrettiği, hakkında cerh ve taz'if (ravinin güvenilir olmadığı iddiası) olan ravilerin bir çoğunun tevsiki (güvenilir olduğu iddiası) de vardır. İbn-i Haldun da bunlardan bazısına değinmiştir. Öte yandan her yerde ve mutlak olarak cerh'in ta’dil ve tevsike öncelik taşıdığını söylemek doğru değildir. Çünkü belli bir sıfat taz’if ve cerh edenler nezdinde zaaf sebebi sayılsa bile başkaları nezdinde zaaf sebebi olarak kabul görmeyebilir. O halde sadece cerh eden kimsenin, cerh sebebini beyan ettiği taktirde sözüne itina gösterilir.
Askalani "Lisan-ul Mizan" kitabının önsözünde şöyle yazar: "Sadece sebebi sabit ve tayin edildiği taktirde taz’if, ta’dil ve tevsike mukaddemdir. Aksi taktirde cerh edenin sözüne itibar edilmez."
Ebu Bekir Ahmed b. Ali b. Sabit-i Bağdadi şöyle demiştir: "Ravileri hakkında bir takım ta’n ve taz’iflerin vaki olduğu bazı hadislere Buhari, Müslim ve Ebu Davud temessük ve ihticac etmişlerdir. Bu da gösteriyor ki; onların nezdinde bu ta’n ve taz’ifin sebebi malum olmadığı için bunlara itina göstermemişlerdir."[14]
Hatib ise şöyle yazıyor: "Ta’dil ve taz’if eşit olurlarsa, taz’if mukaddem ve önceliklidir. Ama eğer taz’if, ta’dilden daha az olursa bu hususta görüşler farklıdır. En iyi söz şudur ki tafsile kail olup şöyle diyelim: Eğer taz’ifin sebebi zikredilmiş ve bize göre de yeterli sebebler ise o zaman taz'if mukaddemdir. Ama eğer sebebi zikredilmemişse ta’dil mukaddemdir."[15]
Velhasıl mutlak ve genel olarak "Taz’if her yerde ta’dile öncelik taşır" demek doğru değildir. Eğer tüm taz’iflere itina edecek olursak elimizde şüphe götürmez çok az hadis kalır. Bu hususta sınırın açıklığa kavuşması için dikkatli olmak gerekir.
Şİİ OLMAK ZAAF SEBEBİ OLABİLİR Mİ?
Zaaf sebeblerinden birinin de "şiilik" olduğunu söyleyenler oluyor. Örneğin İbn-i Haldun Mehdi ile ilgili hadislerin ravilerinden biri olan Kettan b. Halife’yi sırf şii olduğu hasebiyle reddetmiş ve şöyle yazmıştır: ‘Katan ibni Halife’yi Ahmed, Yahya b. Katan, İbn-i Muin, Nesa’i ve başkaları rivayeti kabul edilen ve güvenilen kimselerden saymış iseler de, İcli onun hakkında: “Katan’nın rivayet ettiği hadisleri makbul ise de onun hadislerinde Peygamber ailesine az çok taraftarlık gözüküyor” der. İbni Mu’in ise: “Mevsuk, yani rivayetine güvenilen ve rivayet kabul edilen bir Şii’dir” der. Ahmet bin Abdullah bin Yunus: “Biz Katan’ın yanından geçip gidiyoruz, ondan hadis ve haberler rivayet edilmez, biz ondan rivayet ederek bir şey yazmadık”, Ahmed diğer bir defasında onun hakkında: “Ben onun yanından geçerken, köpek gibi hakir görerek geçiyordum” der. Darekutni: “Onun rivayeti delil olarak anılmaz” ve Ebu Bekir bin Ayyaş: “Ben ondan rivayeti ancak mezhebi kötü olduğu için bıraktım.”
Bazıları o hadislerin ricallerinden biri olan Yezid b. Ebi Ziyad’ı icmalen taz’if etmişlerdir. Ama bazıları taz’ifin sebebini de beyan etmişlerdir. Muhammed b. Fuzeyl, şöyle diyor: "Yezid b. Ebi Ziyad Şia’nın önde gelenlerinden idi." İbn-i Adiyy ise şöyle der: "Yezid b. Ebi Ziyad Kufe’nin şiilerindendi."[16]
İbn-i Haldun Ammar-ı Zehebi hakkında şöyle yazar: ‘Buhari onun tarafından rivayet edilen hadisi asıl delil ve hüccet olarak anmadan ancak Ammar Zehebi’nin rivayetine yanaştırarak ve onu tanık sayarak rivayet etmektedir. Ahmed b. Hanbel ve İbni Muid ve Ebu Hatem Nes’i ve başkaları onun mevsuk olduğunu söylemelerine rağmen Ali b. Medeni Süleyman’dan naklederek: Bişr bin Mervan, Şiiliği ile ökçesini kesmiştir, Sikalığını kaybetmiştir, derler.’[17]
Yine İbn-i Haldun Abdurrezak hakkında şöyle diyor: ‘Hadisin ravilerinden biri olan Abdürrezzak (Hemmam) ise Şiiliği ile tanınmış bir kimsedir...’[18]