(5) Kaza ve Kader :
Mutezileye göre «kader», «beyan» manasınadır. «Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık, yalnız karısının geride kalanlardan olmasını takdir ettik»550 âyetindeki «kadder-nâ» bu manadadır.
«Kaza ise bazan «ferağ ve itmam» {tamamlamak-bitir-mek manasmdadır: «Allah bunun üzerine, iki gün içinde yedi gök «kaza» etti (tamamladı, bitirdi) ve her göğün işini kendisine bildirdi»551 «Musa süreyi itmam edince ailesiyle birlikte yola çıktı»552 âyetlerinde geçen «kadâ» kelimelerinin manası budur.
Kaza, bazan da «îcâb» (gerekli kılma) manası ifade eder: «Rabbin yalnız kendisine ibadet etmenizi ve ana babaya iyilik etmeyi kaza etmiştir (buyurmuştur)». 553
Kaza- kelimesinin «i'lâm» ve «ihbar» manaları da vardır:
«îsrâiloğullanna Kitap'da: «doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk. yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz» diye kaza ettik (bildirdik) . 554
Kur'ân-ı kerîmdeki âyetlerde geçen «kadâ» kelimeleri işte bu manalarda kullanılmaktadır. 555
Mutezileye göre «Kaza ve Kader» den Allah'ın yaratması kasdediliyorsa, kulların fiillerini Allah yaratıyor demek küfür ve ilhaddır. Çünki kullar fiillerini dilerlerse yaparlar, dilerlerse yapmazlar ve sonucunda medih, zem, sevab ve ikab vardır. Kulların fiillerini Allah yaratıyor demek, Allanın fiilleri hakkında da bu hükümler var demektir. Buna- ilaveten kulların fiillerinin hepsine de Allah'ın rızası var demektir ki bu küfürdür.556
Mutezilenin Kur'ân-ı kerîmde geç&n «kaza» ve «kader» kelimelerini kendi görüşleri istikametindeki manalarda alması, «kader»in an'anevî manasının istinad ettirildiği âyetleri212 de tevil etmeleri onlarin «kader»i inkâr eden bir gurup557 olmalarını doğurmuştur. Zaten «adi» prensibinin gerçekleştirilmesi için kurduklan düşünce sisteminin zaruri sonucu da bu olmuştur.
Hürriyet ve irâde probleminin çözümünde Mutezilenin görüşlerini şöylece özetlemek mümkündür:
«însan hürdür. O kendi fiilini kendisi yapar. Allah ona bu gücü vermiştir. Binaenaleyh bir şeyi yapıp yapmama tamamen onun irade ve dileğine bağlı bir şeydir. Zira İnsanın böyle bir irade hürriyetine, bir şeyi yapıp yapmama serbestisine sahip bulunmaması onun işlediği iyi veya kötü amellerden dolayı sevap veya ceza görmemesini gerektirir. Allah'ın insanları iradeleri dışında belirli işleri yapmağa zorlaması, sonra da o fiillerden dolayı kendilerini cezalandırması, zulümdür, adaletsizliktir. Oysa Allah adildir. Kullarına hiçbir şeyde zulüm veya haksızlık edeceği düşünülemez. İrade hürriyeti bulunmayan bir insanın sorumlu tutulması, Allah'ın hikmetine ve adaletine asla yakışmaz. 558Mutezilenin beş prensibinden birini teşkil eden «adi» prensibinin şümulüne giren bu görüşler Kur'ân-ı Kerîmde geçen birçok âyetlerle de teyid edilmiştir:
«Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre miktarı iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük ecir verir».559
«Allah onlara zulmediyor değildir. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar».560
Kaza ve kader meselesinde önemli rol oynayan hususlardan biri de hidâyet-dalâlet meselesidir. Mutezileye göre hidayet Allah'ın doğru yolu beyan etmesi, dalalet ise kulun dalaleti ihdas etmesi sonunda sapıklık hükmünü giymesidir. Bu manada Allah hem mü'minlere ve hem de kâfirlere hidayet etmiştir ama onlar (kâfirler) bu hidayeti seçmemişler ve neticede dalalet ile isimlendirilmişlerdir. 561
Mutezile ricali arasında bu konuda ufak tefek görüş ayrılıkları bulunmakla birlikte neticede hepsinin görüşü yine Allah'ın fiillerindeki hikmet, hüsün, salah-aslah prensibine dayanmakta ve hidayet-dalaleti kulun irâde ve ihtiyarına tabi kılmaktadır.
Mutezile hürriyet ve irade problemini mutlak tefviz yönünde çözümlemeye uğraşırken felsefe, mantık gibi konulara da girmekle birlikte cedel çemberinin dışına çıkamamıştır562 îşte onların bu metotları İslâm dünyasında itikadî konuların ilk olarak bu tarzda ele alındığı kelâm metodunu oluşturmuştur.
Mutezilenin mutlak tefviz ucundaki görüşlerinin tam karşısındaki diğer uç olan «mutlak cebir» in savunucuları, Cebriyye'nin görüşlerine geçmeden önce büyük çoğunluğu ile bilhassa Mutezile görüşlerini benimsemiş olan Şia'dan kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.563
b) Şia'da Hürriyet ve İrâde Problemi:
Bir kısım tarihçilerin daha Rasulûllah (s.a.) in sağlığınla başladığını söyledikleri, bir kısmının ise Rasulûllah
in vefatını takiben veya Hz. Osman (r.a.) (35/656) zamanında, yahut da Hz Ali (r.a.) (40/661)nin vefatım müteakip başlattıkları şîîlik hareketinin (et-Teşeyyu')564 siyâsî, dînî ve fikrî bir mezhep şeklinde belirginleşmesi hicrî birinci asrın ikinci yarısında gerçekleşmiştir565
İtikadı konuların birçoğunda ilk şîîler Ehl-i sünnet ke-lâmcılarmdan farklı düşünmüyorlardı. Hatta selef metodunu benimsemişlerdi"566Nitekim irâde ve kader konusunda Kaderiyyeyi red için risale yazanlar içinde Zeyd b, 'Alî (122/ 740) Ca'fer b. Muhammed es-Sâdık (148/765) in isimleri de geçmektedi567.
Bununla birlikte hicrî dördüncü asır dahil olmak üzere şîîlerin sistematik bir kelam görüşüne sahip olduklarını söylemek mümkün değildir568. Bu süre zarfında bir kısım şiîler arasında yavaş yavaş Cehmiyye'nin, bir kısmında da Mutezilenin görüşleri yayılmaya başlamıştı569. Hicrî dördüncü asırdan sonra ise, umumiyetle amele taalluk eden meselelerde, imamet meselesi hariç, diğer konularda, şîîlere hakim olan görüş; Mutezilenin görüşleri olmuştur. 570
Hicrî dördüncü asra kadar şîîlerin, Mutezile fikirleri içinde en çok benimsedikleri konular, Allah'ın sıfatları ve kaza-kader konulan olmuştur. 571
Allah'ın sıfatları ve irâde sıfatı konusunda şîîler de Mutezileye paralel olarak şöyle düşünmektedirler:
«Sıfatlar zatm aynıdırlar. Allah'ın emri ve irâdesi de birbirinden ayrılamazlar. Bunlar bir ve aynı şeydirler. Alla-hın bir şeyi emretmesi onu irâde etmesi demektir. Bir şeyi yasaklaması da onu irâde etmiyor manasına gelir. Bir hayrı emreder ve onu irâde eder. Bir şerâen, bir günahtan yasaklar, bunun için de onu irade etmez. Şer Allah'ın yarattığı ve irâde ettiği birşey değildir».572
Fiiller ve kaza-kader meselesinde de ilk şîîlerin kendilerine mahsus tek fikirleri yoktur. Kulların fiillerinin yaratılması konusunda üç guruba ayrılmışlardır:
a - Birinci gurup Hişam b. el-Hakem (190/805) in573 görüşünde olanlar. Bunlara göre kulların fiilleri Allah tarafından yaratılmaktadır. Ca'fer b. Harb (236/850) in nakline göre Hişam b. el-Hakem şöyle demekteydi:
«însanın fiilleri bir cihetten onun ihtiyarı iledir. Diğer bir cihetten de yapmak zorunda kaldığı ıztırâri fiillerdir. îhtiyar ciheti, kişinin fiillerini irâde etmesi ve onları «kesb» etmesidir. Iztırar yönü de fiilleri harekete geçiren sebep ortaya çıkmadıkça o fiillerin vücut bulmamasıdır».574
Bu gurubun Ehl-i sünnet ile aynı paralelde olduğunu söylemek mümkündür.
b - îkinci gurup ise, ne Cehmiyye'nin iddia ettiği gibi cebir ve ne de Mutezilenin iddiası gibi tefviz görüşünü kabul etmektedirler. Çünki imamlardan gelen rivayetler bunu gerektirmektedir. 575
Bu gurup, Ehl-i sünnetin selef görüşü paralelindedir. Nitekim, îmâm Ca'fer eş-Sâdık (148/765)m bu konuda «cebir de yoktur, tefviz de. ikisinin ortasında bir durum vardır» sözü meşhurdur.576
Şî'a âlimlerinden Şeyh Sadûk dîye tanınan İbn Bâbe-veyh el-Kummî (381/991) de aynı görüşü tekrarlamıştı. 577
c - Üçüncü guruba göre kulların fiilleri Allah'ın yarattığı şeyler değildir. Bu gurup tamamen Mutezile gibi düşünmektedir. 578
Şîa âlimlerinden Şeyh el-Müfîd (413/1022) «Kaza ve kader» fikrinin «ezelî takdir» manasını kabul etmemektedir. Cenabı hakkın sonradan olacak şeyleri ezelde ilmi ile bilip takdir etmesi fikrini reddetmektedir. Cebir ile tefviz arasındaki orta yol görüşünü de kabul etmemekte ve îbn Babe-veyh el-Kummî'nin îmâm Ca'fer es-Sâdık'tan rivayet ettiği sözü579 mürsel bir hadis olduğu gerekçesiyle nazar-ı itibare almamaktadır. Kaza ve kader konusunda tamamen Mutezile gibi düşünmektedir. Özellikle Allah'ın irâdesi ile emrinin bir ve aynı şey olduğunu söylemesi, onun i'tizâlî düşünce tarzını açıkça göstermektedir. 580
Görüldüğü gibi hicrî dördüncü asırdan önceki devirlerde ilk şîîler irâde, kaza-kader konulannda hemen hemen selef ve Ehl-i sünnet kelâmcıları gibi düşündükleri halde dördüncü asra doğru ve daha sonra bu noktada artık tamamiy-le Mutezile görüşlerini benimsemişlerdir. 581
Dostları ilə paylaş: |