Isaac asimov ben robot



Yüklə 0,86 Mb.
səhifə16/17
tarix31.10.2017
ölçüsü0,86 Mb.
#24433
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17

John'un gözleri irileşti. «Nereden biliyorsun? imkânsız bu, kesinlikle inanamam.»

«Haydi, haydi. Bana inanmıyor musun? Quinn, ABD Robot ve Makine Adamlar Şirketinin ileri gelen bilim adamlarından birini bana yolladı bugün.»

John ağır ağır otları yolmaya başladı. «Anlıyorum... Anlıyorum...»

Byerley, «Ama savaş alanını Quinn'in seçmesine izin verebiliriz,» dedi. «Bir fikrim var. Şimdi beni dinle ve bunu başarıp başaramayacağımızı bana söyle...»

O gece Alfred Lanning'in bürosundakiler birbirlerine bakıp durdular. Francis Quinn düşünceli bir tavırla Dr. Lanning'i süzdü.

— 208 —


Lanning müthiş bir öfkeyle Susan Calvin'e bakarken o ifadesiz bir yüzle Quinn'i inceledi.

Sonunda Quinn neşeli görünmeye çalışarak sessizliği bozdu. «Blöf bu! Olay gelişirken o da blöf yapıp duruyor.»

Dr. Calvin kayıtsızca, «Buna inanarak kumar oynayacak mısınız, Bay Quinn?» diye sordu.

«Aslında kumar oynayacak olan sizsiniz.»

Lanning kötümserliğini öfkeli tavırlarla gizlemeye çalıştı. «Bakın Bay Quinn! İstediğinizi yapıp adamın yemek yiyişine tanık olduk. Onun robot olduğunu düşünmek bile gülünç.»

Quinn, Calvin'e bağırırcasına, «Siz de öyle mi düşünüyorsunuz? Lanning ve siz birer uzmansınız...»

Lanning kadını neredeyse tehdit edecekti. «Susan, şimdi...»

Quinn hemen araya girdi. «Neden konuşmasına izin vermiyorsunuz? Yarım saattir orada sanki dilsizmiş gibi oturuyor.»

Lanning iyice sıkılmaya başlamıştı. Paranoyak olmasına bir adım kaldığını düşünüyordu. «Pekâlâ! Konuş bakalım, Susan. Sözünü kesmeyeceğiz.»

Susan Calvin ona neşesizce baktı. Sonra da soğuk bakışlı gözlerini Quinn'e dikti. «Byerley'in robot olduğunu kesin biçimde kanıtlamanın iki yolu var, efendim. Şu ana kadar birçok şey söyleyip Byerley'i suçladınız ama bir şey kanrtlayamadınız. Ne var ki Bay Byerley'in bu tür silahlara karşılık verecek kadar zeki olduğundan eminim. Aslında belki siz de öyle düşünüyorsunuz yoksa kalkıp buraya gelmezdiniz.

«Sözünü ettiğim iki kanıtlama yolundan biri fiziksel, biri psikolojik. Fizik açısından, Byerley'i ameliyat ettirir ya da Röntgen filmlerini çektirirsiniz. Ama nasıl başaracağınızı kendiniz düşünün. Psikolojik açıdan, Byerley'in davranışları incelenebilir. Eğer pozitronik bir makine adamsa Üç Robot Yasasına da uyması gerekir. Her pozitronik beyine bu yasalar yerleştirilir. Bu kanunları biliyorsunuz değil mi, Bay Quinn?»

Adam, «Evet, duydum,» dedi.

Psikolog alay eder gibi, «Öyleyse bu işi kolaylıkla başarabilirsiniz,» diye cevap verdi. «Bay Byerley üç yasadan birini çiğnerse onun robot olmadığı anlaşılır. Ne yazık ki bu işlem yalnızca tek

— 209 —


Ben Robot/F: 14

yönlüdür. Yani... Byerley yasaları çiğnemediği takdirde bu onun bir robot olduğunu da kanıtlamaz.»

Quinn kibarca kaşlarını kaldırdı. «Neden, doktor?»

«Çünkü... durup düşünürseniz o Üç Robot Yasasının aslında Dünya'daki pek çok ahlak sisteminin temel rehber prensibini oluşturduğunu anlarsınız. Tabii her insanda kendini koruma güdüsü olduğu düşünülür. Bu bir robot için Üçüncü Yasadır. Ayrıca toplumsal vicdanı ve sorumluluk duygusu olan her 'iyi' insanın belirli otoriteleri dinlemesi gerekir. Yani doktorunu, patronunu, hükümetini, psikiyatri uzmanını, dostlarını. Ondan yasalara uyması, kuralları uygulaması, geleneklere karşı gelmemesi istenir. Hatta onun rahatını ve güvenini tehlikeye düşürdüğü zaman bile. Bir robot içinse İkinci Yasadır bu. Ayrıca her 'iyi' insanın hemcinslerini kendisi kadar sevmesi, diğerlerini koruması ve bir başkasını kurtarmak için yaşamını tehlikeye atması da beklenir. Bu da bir robot için Birinci Yasadır. Anlayacağınız... Byerley tüm Robot Yasalarına uyduğunda bu onun bir makine adam olduğunu da gösterir, çok iyi bir insan olduğunu da.»

Quinn, «Ama onun bir robot olduğunu hiçbir zaman kanıtla-yamayacağınızı söylüyorsunuz,» dedi.

«Onun bir robot olmadığını kanıtlayabilirim.»

«Benim istediğim kanıt bu değil.»

«Ancak var olan kanıtları ele geçirebilirsiniz. İsteklerinizden yalnızca siz sorumlusunuz.»

O sıra Lanning'in aklına bir şey geldi. Öfkeyle, «Hiç şunu düşündünüz mü?» diye söylendi. «Savcılık bir robot için tuhaf bir meslek değil mi? İnsanların aleyhinde dava açmak, onları ölüm cezasına çarptırmak. Yani onlara zarar vermek...»

Quinn birdenbire sinirlenerek, «Hayır, bu işten yakanızı kolayca kurtaramazsınız! Savcılık yapmak Byerley'in insan olduğunu kanıtlamaz. Onun meslek hayatı hakkında hiç bilginiz yok mu? Byerley'in şimdiye kadar masum bir tek insanın bile aleyhine dava açmadığını söyleyerek övündüğünden hiç haberiniz yok mu? 'Pek çok kimseyi dava etmedim çünkü kanıtlar yeterli gelmedi,' dediğinden. 'Oysa jüriyi onları ölüm cezasına çarptırmala-• rı için kolaylıkla ikna edebilirdim!'» diye konuştu.

210 —

Lanning'in zayıf yanakları titredi. «Hayır, Quinn, hayır! Robot Yasalarında insan suçları konusunda hiçbir şey yok. Bir robot, bir insanın ölümü hak edip etmediği konusunda karar veremez. Bu onun karar vereceği şey değildir. Bir robot bir insana zarar veremez! ister bir melek olsun, ister bir iblis.»



«Alfred, saçma sapan konuşma!» Susan Calvin'in sesi yorgundu. «Bir robot, içinde insanlar bulunan bir evi yakmaya çalışan bir deliyle karşılaşırsa ne olur? Deliyi durdurmaya çalışır. Öyle değil mi?»

«Tabii.»


«Ve onu engellemenin tek yolu o deliyi öldürmekse...»

Lanning'in gırtlağından hafif bir ses koptu.

«Bu sorunun cevabı şu, Alfred. Robot deliyi öldürmemek için elinden geleni yapar. Eğer ölürse robotun psiko-terapi görmesi gerekir. Çünkü karşılaştığı çelişkiler yüzünden çıldırabilir. Birinci Yasaya daha yüksek bir anlamda uyabilmek için aynı kanunu çiğnemiştir. Sonuçta bu olay sırasında robot bir insan öldürmüş olur.»

Lanning olanca gücüyle, «Eh,» diye alay etti. «Byerley deli mi?»

«Hayır. Ama hiç kimseyi öldürmedi. Byerley yalnızca niteliği belli birinin toplum dediğimiz insan kitlesi için zararlı olduğunu gösterebilecek kanıtları açıkladı. Kalabalığı korudu ve böylece Birinci Yasaya uymuş oldu. Byerley sadece bir noktaya kadar gitti. Ondan sonra jüri sanığın suçlu olup olmadığına karar verdi. Yargıç da suçluyu hapse ya da ölüme mahkum etti. Gardiyan suçluyu hapsetti, cellat da onu öldürdü. Bunun üzerine Byerley de gerçeği açıklamak ve topluma yardım etmekten başka bir şey yapmadı.

«Bay Quinn, aslında dikkatimizi Bay Byerley'in üzerine çektikten sonra ben onun meslek yaşamıyla ilgilendim. Jüriye yaptığı kapanış konuşması sırasında sanığın ölüm cezasına çarptırılmasını hiçbir zaman istemediğini öğrendim. Aynı zamanda ölüm cezasının kaldırılması konusunda konuşmalar yaptığını, suçluların nöropsikolojisi alanında araştırmalar yapan enstitülere cömertçe para yardımında bulunduğunu duydum. Anladığım kadarıyla

— 211 —

Byerley, suçlunun cezalandırılması değil, tedavi edilmesi gerektiğine inanıyor. Bence bu çok anlamlı.»



«Öyle mi?» Quinn gülümsedi. «Belki de burnunuza bir robot kokusu geldiği için...»

«Belki mi? Neden inkâr edeyim? Ancak bir robot ya da çok şerefli ve iyi bir insan onun gibi davranabilir. Ama anlayacağınız bir robotla çok iyi bir insanı birbirlerinden ayırdedemezsiniz.»

Quinn koltuğunun arkasına yaslandı. Sesi sabırsızlıkla titriyordu. «Dr. Lanning, fiziği tümüyle insana benzeyen bir robot yapılabilir değil mi?»

Robot uzmanı düşündü. Sonra da istemeyerek, «ABD Robot şirketinde böyle şeyler denendi.» diye açıkladı. «Ama tabii pozit-ronik beyin kullanılmadı. İnsan yumurtası ve hormon kullanılarak gözenekli silokon plastikten yapılmış bir iskeletin üzeri yine insan eti ve derisi kaplanabilir. Dıştan yapılacak bir muayene gerçeğin anlaşılması için yeterli olmaz. Robotun gözleri, saçları ve cildi insanlardan alınmış olur. Yani taklit şeyler kullanılmaz. Makine adamın içine pozitronik beyin ve diğer gerekli şeyleri yerleştirdiğiniz takdirde insan gibi bir robot yaratmış olursunuz.»

Quinn kısaca, «Böyle bir robot ne kadar zamanda yapılabilir?» diye sordu.

Lanning yine düşündü. «Bütün araç ve gereçler... beyin, iskelet, yumurta, uygun hormon ve radyasyonlar olursa... iki ayda.»

Politikacı koltuğundan kalktı. «Öyleyse Bay Byerley'in içinin neye benzediğini anlayacağız. Tabii bu ABD Robot için kötü bir reklam olacak. Ama ben size bir şans tanıdım.»

İki uzman yalnız kaldıkları zaman Lanning öfkeyle Susan Cal-vin'e döndü. «Neden ısrarla...»

Kadın öfkeyle, «Hangisini tercih edersin?» diye sordu. «Gerçeği öğrenmeyi mi, yoksa istifa etmemi mi? Senin için yalan söyleyemem. ABD Robot başının çaresine bakabilir. Korkaklık etme.»

Lanning, «Ne?» dedi. «Adam, Byerley'in gövdesini açar ve dışarıya dişli çarklar yuvarlanırsa ne olacak? O zaman ne yapacağız?»

— 212 —

Calvin, Quinn'i aşağılarcasına, «O bunu başaramayacak,» diye homurdandı. «Byerley de Quinn kadar zeki. En az onun kadar.»



Haber Byerley'in adaylığının açıklanmasına bir hafta kala açıklandı. Ama 'açıklandı' sözcüğü hiç uygun değil. Bu haber kentte yankılandı. Gülüşmeler başladı. Espri yapmak bedavaydı nasıl olsa. Ancak Quinn uzaktan yaptığı baskıyı arttırmaya başlarken kahkahalar hafifledi. İnsanlar kararsızlaşarak şaşkın şaşkın gülmekten vazgeçtiler.

Toplantı huzursuz bir şekilde yapıldı. Byerley'in rakibi yoktu. Bir hafta önce yalnızca onun aday gösterilmesi kararlaştırılmıştı. Şimdi de yerini alacak kimse yoktu. Üyeler onu seçmek zorunda kalmışlar ama kafaları da iyice karışmıştı.

Sıradan vatandaşlar kararsız kalmasalar belki durum o kadar kötü olmayacaktı. Ama suçlama doğruysa, çok korkunçtu. Yalansa, müthiş bir budalalıktı.

Byerley'in pek istenmeden aday gösterildiği günün ertesi sabahı bir gazete sonunda Dr. Calvin'le yapılan uzun bir konuşmanın özetini yayınladı. «Dünyaca ünlü robo-psikoloji ve pozitronik uzmanı Dr. Susan Calvin» düşüncelerini açıklamıştı.

İşte ondan sonra kıyamet koptu.

Aşırı Tutucular böyle bir şeyi bekliyorlardı. Resmi bir dine bağlı olmadıkları gibi siyasi bir parti kurmamışlardı. Aslında atom gücünün yeni bulunduğu günlerde bile çağa ayak uydurmayan insanlardı. 'Basit Bir Yaşam' istiyorlardı. Yine de bu tür yaşam sürenler için hayatları hiç de basit değildi, o başka.

Aşırı Tutucuların robotlar ve üreticilerinden nefret etmek için yeni nedenlere ihtiyaçları yoktu. Ama Quinn'in suçlaması ve Cal-vin'in analizi nefretlerini belirgin biçimde açıklamaları için yeni bir neden sayıldı.

ABD Robot ve Makine Adamlar Şirketinin çevresinde sürüyle silahlı nöbetçi dolaşıyordu artık. Şirket savaşa hazırlanıyordu.

Kentte de Stephen Byerley'in evine polisler doluşmuşlardı.

Artık seçim kampanyasında başka hiçbir konunun üzerinde

— 213 —

durulmuyordu. Aday gösterilmeyle seçilme arasındaki süreyi dolduran bir şeydi bu şimdi.



Stephen Byerley ufak tefek ve ukala bir adamın kendisini sinirlendirmesine izin vermedi. Gerideki üniformalı memurlar da onu rahatsız etmiyorlardı. Evin dışında, sert yüzlü nöbetçilerin ötesinde muhabirler ve fotoğrafçılar bekliyorlardı. Hatta uyanık bir vizör istasyonu yöneticisi bir 'arayıcı'yı savcının küçük evinin kapısına doğru çevirtmişti. Bir spiker yapay bir heyecanla konuşup duruyordu.

Ufak tefek, ukala adam yaklaştı. Elinde üzerinde yazı olan bir kâğıdı tutuyordu. «Bu bir mahkeme emri, Bay Byerley. Bana evinizde yasal olmayan... şey... makine adamlar ya da robotlar olup olmadığını anlamak için her yeri arama yetkisi veriyor.»

Byerley yerinden yarı kalkarak belgeyi aldı. Buna umursamazlıkla bir göz attıktan sonra gülümseyerek adama geri uzattı. «Belge tamam, işinizi yapabilirsiniz. Bayan Hoppen...» Adam istemeye istemeye yan odadan çıkan kâhyasıyla konuşuyordu şimdi, «...lütfen onlarla beraber gidin ve mümkünse yardım edin.»

Adı Horroway olan ufak tefek adam kızararak durakladı. Bakışlarını Byerley'den kaçırarak iki polise, «Haydi, gelin,» diye çıkıştı.

On dakika sonra da geri döndü.

Byerley, «Tamam mı?» diye sordu. Aslında bu soru da, alacağı cevap da kendisini pek ilgilendirmiyormuş gibi bir tavırla konuşmuştu.

Horroway öksürdü. Konuşmaya başlarken sesi ince çıktığı için durakladı. Sonra öfkeyle yeniden çabaladı. «Buraya bakın, Bay Byerley bize evi iyice araştırmamız emredildi.»

«Bunu yapmadınız mı?»

«Bize nereye bakmamız gerektiği açık bir biçimde söylendi.»

«Evet?»


«Açıkçası Bay Byerley sizi iyice aramamız emredildi.»

«Beni aramanız mı?» Byerley neşeyle güldü. «Bunu nasıl yapacaksınız?»

— 214 —

«Şunu demek istiyorum. Yanımızda bir Panet-radyasyon ünitesi var...»



«Yani benim Röntgen filmlerimi mi alacaksınız? Buna yetkiniz var mı?»

«Mahkeme emrini gördünüz.»

«Ona tekrar bakabilir miyim?»

Alnı terden parlamaya başlamış olan Harroway belgeyi tekrar uzattı.

Byerley kelimelere basa basa, «Burada nereleri arayabileceğiniz açıkça yazılmış,» dedi. «Okuyorum: 'Evanstron'da, Willow Grow sokağı 355 numaralı Stephen Byerley'e ait ev, garaj, depo ve diğer binalar, bahçeler...' vb. Evet uygun bir belge bu. Ama aziz dostum, burada vücudunun içini arayabileceğiniz hakkında hiçbir şey yok. Ben evin bir parçası değilim. Ama cebimde bir robot olduğunu sanıyorsanız üzerimi arayabilirsiniz.»

Harroway işini kime borçlu olduğunu çok iyi bildiğinden görevi yerine getirmekten kaçınmayacaktı. Böylece daha iyi yani daha fazla para getiren bir işe girebileceğinin de farkındaydı. Kaba tavırlar takınmaya çalışarak, «Buraya bakın,» diye terslendi. «Evinizdeki eşyaları ve orada bulabileceğim her şeyi aramaya hakkım var. Siz de evdesiniz, öyle değil mi?»

«Bu çok ilginç bir açıklama. Evet, ben evdeyim. Ama bir eşya değilim. Yasalara göre, sorumluluklarını bilen, ergin bir vatandaş olarak bazı haklarım var. Ergin ve aklı başında bir insan olduğumu belirten belgelerim olduğunu da söylemeliyim. Vücudumun içini araştırmaya kalkışmak bazı haklarımı çiğnemek olur -ki- mahkeme emri bunu yapmanız için yeterli bir belge sayılmaz.»

«Evet ama bir robotsanız yasal haklarınız da yok demektir!»

«Bu doğru. Ne var ki bu kağıt yine de yeterli değil. Çünkü bu belge bir insan olduğumu dolayısıyla kabul ediyor.»

«Nerede yazıyor bu?» Harroway mahkeme emrini kaptı.

«'Stephen Byerley'e ait ev...' vb. diyor ya! Bir robotun malı mülkü olamaz. Şimdi gidip patronunuza söyleyin, Bay Harroway. insan olduğumu herhangi bir şekilde kabul etmeyen bir emir çıkarırsa kendisini mahkemede bulur. Tabii orada elindeki

-215-


bilgiye dayanarak benim bir robot olduğumu kanıtlamak zorunda kalır. Ya da gereksiz yere haklarımı elimden almaya kalkıştığı için hatırı sayılır bir tazminat öder. Bunları kendisine söylersiniz, değil mi?»

Harroway hızla kapıya doğru, gitti. Orada durarak döndü. «Kaypak bir hukukçusunuz...» Bir eli cebindeydi. Bir an orada öylece durdu. Sonra dışarı çıkarak 'vizör arayıcı'sına doğru gülümsedi. Gazetecilere el sallayarak, «Yarın size müthiş haberler vereceğiz, çocuklar!»>diye bağırdı. «Çok ciddiyim!»

Ufak tefek adam yer-arabasına binerek arkasına yaslandı. Cebinden küçük bir alet çıkararak dikkatle inceledi. Röntgen ışını yansımasıyla ilk kez bir film çekiyordu. Bu işi doğru dürüst başardığını umuyordu Harroway.

Quinn'le Byerley yalnız başlarına hiçbir zaman karşı karşıya gelmemişlerdi. Ama insan vizör-fon'la konuşurken karşısındakini iyice görebiliyordu.

Byerley'i arayan Quinn oldu. Önce o konuştu. Hem de giriş yapmadan. «Panel-radyasyonuna karşı koruyucu bir yelek giydiğini basına bildireceğim, Byerley. Bunu öğrenmek isteyeceğini düşündüm.»

«Öyle mi? Herhalde bunu yaptın bile. Basının açık göz temsilcilerinin bir süreden beri iletişim hallacıma girdiklerini sanıyorum. Buramdaki hatlarla yaptığım konuşmayı çok kimsenin dinlendiğinin farkındayım. İşte o yüzden şu son birkaç hafta evimde çalışıyorum.» Byerley dostça bir tavır takınmış, hatta gevezeleş-mişti.

Quinn'in dudakları hafifçe gerildi. «Bu konuşmanın dinlenmesi imkânsız. Kendimi tehlikeye atarak seni aradım.»

«Bundan eminim. Çünkü kampanyayı perde arkasından senin yürüttüğünü bilmiyorlar. Ama resmi olmayan bir biçimde herkes işin iç yüzünü bilmiyor. Ama aldırma... Demek ben koruyucu bir yelek giyiyorum? Herhalde bunu o küçük fino köpeğinin çektiği Panet-radyasyon filminin yanmış olduğunu gördüğün zaman anladın.»

«Buraya bak, Byerley, herkes Röntgen filmi çektirmeye neden cesaret edemediğini kolaylıkla anlayacak.»

— 216 —


«Adamının bazı haklarımı çiğnediğini de öyle.»

«Sanki aldırırlar da!»

«Aldırabilirter. Bu sürdürdüğümüz iki kampanyanın sembolik bir açıklaması, öyle değil mi? Sen tek tek vatandaşların haklarıyla hemen hiç ilgilenmiyorsun. Oysa bu konu beni çok ilgilendiriyor. Röntgen filmlerinin çekilmesine izin vermeyeceğim. Çünkü prensip olarak haklarımın çiğnenmesine göz yummak niyetinde değilim. Seçildiğim zaman başkalarının haklarını da koruyacağım.»

«Ah, evet bu ilginç bir konuşma olur ama kimsenin sana inanacağını sanmıyorum. Bu inanılamayacak kadar soyluca bir düşünce. Bir şey daha var...» Ouinn'in tavırları birdenbire değişti, «...geçen gece herkes evde değildi.»

«Öyle mi?»

«Aldığım raporlara göre...» Quinn önündeki kağıtları karıştırdı, «...evden biri eksikti. Bir sakat.»

Byerley ifadesiz bir sesle, «Dediğin gibi... bir sakat,» diye mırıldandı. «Eski öğretmenim benimle oturuyor. İki aydır tatilde. Doktor onun dinlenmeye çok ihtiyacı olduğunu söyledi. Buna iznin var mı?»

«Öğretmenin mi? O bir bilim adamı mı?»

«Vaktiyle avukattı. Sakat kalmadan önce... Ayrıca biyofizik alanında araştırmalar yapmak için hükümetten izni ve bir labora-tuvarı var. Yaptığı çalışmaları her şeyiyle ilgililere bildirdi. Sana onların adlarını verebilirim. Araştırmaları pek önemli olmayan ama zararsız şeyler... ve zavallı bir sakat için uygun bir uğraş. Gördüğün gibi sana elimden geldiği kadar yardıma çalışıyorum.»

«Anlıyorum. Öğretmenin robot yapımı konusunda neler biliyor?»

«Hiç ilgim olmayan bir konudaki bilgisini tartmam imkânsız.»

«Eğer isterse pozitronik beyinler bulabilir mi?»

«Bunu ABD Robottaki dostlarına sor! Bunu ancak onlar bilebilirler.»

«Kısa konuşacağım, Byerley. Sakat öğretmenin asıl Stephen Byerley. Sen de onun yarattığı bir robotsun. Biz bunu kanıtlayabi-

— 217 —

liriz. Araba kazasını da o geçirdi, sen değil. Kayıtları inceletmenin yolları var.»



«Sahi mi? Öyleyse incelet, sana izin veriyorum.»

«Öğretmenim dediğin adamın yazlıktaki evini de arayabiliriz. Kimbilir orada neler buluruz...»

«İşte bunu yapamazsın, Quinn.» Byerley neşeyle gülüyordu. «Ne yazık ki öğretmenim hasta bir insan ve yazlıktaki evinde din-, leniyor. Bu durumda sorumluluklarını bilen ergin bir kişi olarak hakları daha da önemli. Geçerli bir neden göstermedikçe onun evine girmek için mahkeme emri çıkaramazsın. Ama açıkçası bunu denemene engel olmayacağım.»

Oldukça uzun bir sessizlik oldu. Sonra Quinn öne doğru eğildi. Bu yüzden ekrandaki yüzü iyice büyüdü ve alnındaki çizgiler daha belirginleşti. «Byerley, bu işe neden devam ediyorsun? Seçilmen olanaksız.»

«Öyle mi?»

«Seçilebileceğini mi sanıyorsun? Robot olduğun iddialarını kolaylıkla çürütebilirsin. Bunu Robot Yasalarından birini çiğneyerek başarabilirsin. Ama sen bunu yapmıyorsun. Bu yüzden halk senin gerçekten bir robot olduğuna inanıyor.»

«Şunu söyleyebilirim ki, başkentte çalışan ve pek tanınmamış bir Avukatken sonunda bütün dünyaca bilinen biri oldum. Sen iyi bir reklamcısın, Quinn.»

«Ama sen bir robotsun.»

«Bu iddia edildi ama kanıtlanamadı.»

«Seçmenler bakımından yeteri kadar kanıtlandı.»

«Öyleyse endişelenme! Savaşı sen kazandın.»

Quinn ilk kez kinle, «iyi akşamlar,» diyerek vizör-fonu kapattı.

Byerley bom boş ekrana bakarak usulca, «İyi akşamlar,» diye mırıldandı.

Byerley seçimden bir hafta önce 'öğretmenini' geri getirdi. Hava-arabası kentin bilinmeyen mahallelerinden birine çabucak indi.

— 218 —

Byerley, John'a, «Seçimlerden sonuç alınıncaya kadar burada kalacaksın,» dedi. «Durum kötüleşirse sana erişemeyecekler.»



John'un çarpılmış ağzından zorla çıkan boğuk seste endişe vardı. «Şiddete başvurmaları tehlikesi mi var?»

«Aşırı Tutucular tehditler savuruyorlar. Pek sanmıyorum ama yine de şiddet olayları görülebilir. Tutucuların fazla gücü yok. Onlar bir süre sonra bir ayaklanmaya neden olabilecek çıban başları. Burada kalmanın bir sakıncası yok, değil mi? Lütfen... Senin için kaygılanırsam doğru dürüst çalışamam.»

«Burada kalacağım. Sen hâlâ her şeyin yolunda gideceğine mi inanıyorsun?»

«Bundan eminim. Yazlıktaki evde seni rahatsız eden olmadı değil mi?»

«Beni kimse rahatsız etmedi. Emin ol.»

«İşlerin yolunda gitti sanırım.»

«Oldukça. Bu açıdan sorun çıkmayacak.»

«O halde, kendine iyi bak ve yarın televizörü seyretmeyi unutma, John.» Byerley adamın çarpılmış parmaklı elini sıktı.

Lenton'un sinirleri gerilmiş, kaşları çatılmıştı. Byerley'in seçim kampanyasını yönetmek gibi kıskanılmayacak bir işi vardı. Kampanyaya hiç benzemeyen bir hazırlıktı yaptıkları. Byerley stratejisini açıklamaya yanaşmıyor, Lenton'un önerilerini kabul etmiyordu.

«Bunu yapamazsın!» Lenton sık sık bu sözleri söylüyordu. «Beni dinle, Steve, bunu yapamazsın!» Konuşmasını gözden geçiren adamın karşısına dikildi. «Onu bırak, Steve. Beni dinle! Kalabalığı Aşırı Tutucular örgütlediler. Seni dinlemeyecekler bile. Belki de seni taşa tutacaklar. Kalabalığın karşısında bir konuşma yapman şart mı? Neden konuşmanı kaydetmiyoruz?»

Byerley sakin sakin, «Bu seçimi kazanmamı istiyorsun değil mi?» diye sordu.

«Seçimi kazanmak mı? Bunu kazanamayacaksın, Steve! Ben senin canını kurtarmaya çalışıyorum.»

— 219 —

«Ah, ben tehlikede değilim.»



«Tehlikede değilmiş! Tehlikede değilmiş!» Lenton tuhaf, hırıltıya benzer bir ses çıkardı. «Yani balkona, o elli bin deli tutucunun karşısına çıkacaksın, öyle mi? Onların akıllarını başlarına getirmeye çalışacaksın? Orta çağlarda yaşayan bir diktatör gibi balkonda bir konuşma yapacaksın.»

Byerley saatine baktı. «Evet, beş dakika sonra... Televizyon hatları boşalır bosalmaz.»

Lenton anlaşılmayan bir şeyler homurdandı.

Kalabalık iplerle ayrılmış bir alana doluşmuştu. Sanki ağaçlar ve evler insanların arasından çıkıvermişlerdi. O sıra bütün dünya ultra-dalgayla olayı izliyordu. Aslında bu yerel bir seçimdi ama yine de bütün dünyanın ilgisini çekiyordu. Byerley bunu düşünerek güldü.

Konuşma daha başlangıçta başarısızlığa uğradı. Güruh anlaşılmaz bir şeyler söylüyor, onlartn arasındaki AŞIN Tutucu gruplar tempoyla bağırıyorlardı. Byerley'in bu gürültüyle başa çıkması imkânsızdı. Ama yine de sakin sakin, ağır ağır konuşuyordu.

Lenton ise içeride inleyerek saçlarını çekiştiriyor ve kan akmasını bekliyordu.

Son ön sıralarda bir kıpırdanma oldu. Gözleri yerinden uğramış, iri kemikli bir vatandaş en öne çıktı. Elbisesi uzun kol ve bacaklarına göre çok kısaydı. Bir polis kalabalığı yarmaya, onun peşinden gitmeye çalışıyordu ama Byerley, memura öfkeyle durmasını işaret etti.

Sıska adam şimdi hemen balkonun önünde duruyordu. Söyledikleri kalabalığın uğultusu yüzünden duyulmuyordu.

Byerley öne doğru eğildi. «Ne dediniz? Geçerli bir sorunuz varsa bunu cevaplarım.» Yanındaki nöbetçilere döndü. «O adamı buraya getirin.»

Hava aniden gerginleşti. Kalabalığın bazı yerlerinden sesler yükselmeye başladı. «Susun!» Gürültü arttı, sonra da ağır ağır hafifledi. Yüzü kızarmış, soluk soluğa kalmış olan sıska adam Byerley'in karşısına dikildi.

— 220 —

Byertey, «Bir sorunuz mu var?» dedi.



Sıska adam onu süzdü. Sonra da çatlak bir sesle, «Bana vur!» diye bağırdı, Birdenbire canlanarak çenesini ileri doğru çıkardı. «Haydi, bana vur! Robot olmadığını söylüyorsun, öyleyse bunu kanıtla! Ama sen bir insana vuramazsın, iğrenç canavar!»

Garip, elektrikli bir sessizlik oldu. Bir ölüm sessizliği... Sonra Byerley sessizliği bozdu. «Size vurmam için bir neden yok ki.»

Sıska adam deli gibi gülmeye başladı. «Bana vuramazsın! Vuramayacaksın! Sen insan değil, bir canavarsın. Bir insan taklidi.»


Yüklə 0,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   17




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin