İşçi Partisi'ne Yönelik İftiraların Kaynağı: Psikolojik Savaş Teori, Mart 1995, sayı: 63


"Şehir Eşkiyası", "Kır Eşkiyası", "Terörist"



Yüklə 244,54 Kb.
səhifə2/6
tarix14.05.2018
ölçüsü244,54 Kb.
#50427
1   2   3   4   5   6

"Şehir Eşkiyası", "Kır Eşkiyası", "Terörist"

Psikolojik savaş "asiyi tecrit" kampanyasına daha isimlendirmeden başlar. "Asi" basında, konuşmalarda, açıklamalarda nasıl anılacaktır? Psikolojik savaş merkezleri oturup bu konuda bir karar oluşturlar. Örneğin devrimciler için, "şehir eşkiyası" adı uygun bulunur. Evet psikolojik savaşın en yoğun olarak kullanıldığı 12 Mart dönemin­de devrimciler için hem "şehir eşkiyası", hem de "kır eşkiyası" deyimleri kullanıldı. O dönemin ünlü isimlendirmelerinden biri de "şaki" idi. TRT bültenlerinde devrimciler­den "şaki" diye söz edilirdi. Önceleri spikerler "şa" hecesini biraz uzatarak okuyorlardı, sonradan doğrusu kendilerine öğretildi. Şimdi PKK'liere "terörist" deniyor. "Terörist" değil de, örneğin "gerilla" demeyi tercih eden çıkarsa ne yapılıyor? Hizaya getiriliyor. Gazetelerin bu yönde baskıya uğradıkları bilinen bir gerçektir. "Asi"yi suçlu göstererek halkın gözünden düşürmek, onu desteklemesi mümkün kesimleri korkutmak psikolojik savaşın temel ilkelerinden biridir.


Psikolojik Savaş ve Bilimsel Araştırmalar

Biliyoruz psikolojik savaşın hedefi halk yığınlarıdır. Dolayısıyla halk yığınlarının içinde bulundukları psikolojik ve kültürel durumu net olarak bilmenin büyük önemi vardır. Psikolojik savaş yalanı ve iftirayı kullanır; kışkırtma yöntemine başvurur, hatta sadece bu yöntemlere dayanır. Ancak psikolojik savaş birkaç uzmanın masa başında planladıkları bir çalışma değildir. Sosyal Antropoloji, Psikoloji ve Sosyoloji psikolojik savaşın özellikle yararlandığı bilim dallarıdır. Amerikan emperyalistleri psikolojik sa­vaşı geliştirirken özellikle Sosyal Antropolojiden yararlanmışlar; hatta bu bilim dalı­nın gelişmesine de katkıda bulunmuşlardır. Geçtiğimiz yüzyılda sömürge halklarının kültürleri üzerinde incelemeler yapan, bu konuda bilgi toplayan Batılı misyonerler aslında aynı zamanda Sosyal Antropolojinin de temellerini atmışlardı. Sömürge valileri misyonerlerin topladıkları bilgilere, vardıkları sonuçlara dayanarak hükmettiler.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan ordusu, Japonlarla başa çıkabilmek için ta­nınmış Antropolog Ruth Benedick'ten yararlandı. Ondan Japon kültürünü incelemesi is­tendi. Bu inceleme sonunda bugün hâlâ Kültürel Antropolojinin belli başlı yapıtları arasında sayılan Krizantem ve Kılıç adlı eser ortaya çıktı. Amerikan ordusu bu eserden Japon esirlere karşı tutum geliştirirken özellikle yararlandı.

Gene aynı sözü tekrarlayabiliriz: O kadar uzağa gitmeye gerek yok! "Barış gönül­lüleri" seferberliğini, konuyla ilgili herkes hatırlar. Psikolojik savaş için bilimsel alt yapı oluşturma olayıydı söz konusu olan. Ortada ne barış vardı, ne de gönüllü! Psiko­lojik savaşın sözcükleri hep tuzaklarla doludur.


Amerika'dan Gelen Davetler

Amerikan "Yardım" teşkilatları da Türkiye halkının sosyolojik yapısına ilişkin bil­giler topladılar. Şimdi isim vermiyoruz ama, ünlü, üstelik "ilerici" diye tanınan birçok öğretim üyesi, hem de karşılığında para alarak Amerika için araştırmalar yaptılar. Araştırmalarını bilimsel eser diye Amerikan doları alarak yayınladılar. Doğu Anadolu'­nun sosyal ve etnik yapısı: göçerlerin yaşamı, Keban yöresinde köylülerin siyasi ilişki­leri, bölgedeki kapitalistleşmenin düzeyi, kapitalistleşmenin köylerde yol açtığı deği­şim, gecekondular, gecekondularda kültürel değişim... Hepsi de Amerika hesabına uz­manlar tarafından didik didik edildi.10 Psikolojik savaş için bilimsel bir hazine oluştu­ruldu. Çeşitli meslek örgütlerinin Amerika tarafından hazırlanıp ısmarlanmış program­ları uygulamaları, elde ettikleri bilgileri Amerikan makamlarına sunuyor olmaları, tabii bu hizmet karşılığında Amerikan devletinden gezi davetleri ve para yardımı almaları aynı şekilde psikolojik savaşa verilmiş bir destektir.


"İstismar Edilecek Hedefler"

Türk Jandarma Genel Komutanlığı 1973 yılında teşkilatına gizli bir genelge gön­derdi. Genelge psikolojik harp talimatları içeriyordu. Orada şöyle söyleniyor: "Bölge halkının gerilla ve karşı gerilla harekatı yönünden durum ve temayülleri üzerinde önemle dur. Karşı propaganda ve psikolojik harp faaliyetlerini ilgili tüm kuruluş ve makamlarla koordine ederek, müştereken tespit et ve uygula". Türkiye halkı Türk dev­letinin Jandarması'nın psikolojik harp hedefi oluyor, önce bu önemli noktayı saptaya­lım.

Daha önemlisi ise, aynı genelgede Komutanlık şunları istiyor: "Bölge etüdünü en kısa zamanda hazırla, bölgenin coğrafi yapısı ile meteorolojik koşullarını, politik, sos-yo-ekonomik, kültürel durum ve sorunlarını, iç güvenlik, gerilla ve karşıt gerilla hare­katı yönünden olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendir" Jandarma Genel Komutan­lığına göre, her bölgenin "sosyal ve kültürel durumu, gelenek ve görenekleri, dini özel­likleri iyi kullanıldığı taktirde, psikolojik savaşta olumlu sonuçlar alınabilir." Komutan, "müessir bir psikolojik harp harekatı için propaganda yönünden istismar edilecek hedeflerin ve hedef bilgilerinin tespitini" de istiyor.

Bu satırlar okuyucuya herhalde Hava Kuvvetleri uçaklarıyla Kürt bölgelerine atılan ayet ve hadislerle dolu bildirileri hatırlatacaktır. Aynı zamanda 12 Eylül öncesi sahnele­nen Kahramanmaraş ve Çorum katliamlarını düşündürtecektir. Çok milliyetli ve çok mez­hepli Türkiye toplumunda psikolojik harp sızacağı çok sayıda çatlak bulabilmektedir.


Günlük Yaşantı İçinde Savaş

Silahların yanında psikolojik etken kuşkusuz bütün savaşlarda ve en başından itiba­ren vardı. Propaganda silahların gücünü arttırmak için daima kullanıldı. Daha önceleri psikolojik savaş silahlı mücadelenin hemen öncesinde başlatılır, savaş boyunca da sür­dürülürdü. Kontrgerilla teorisyen ve uzmanlarının belirttiklerine göre psikolojik savaş, "ikinci Dünya Savaşı sonrasında uluslararası silahlı mücadelenin yerini alırcasına günlük yaşantının bir parçası haline geldi."11 Kontrgerilla savaşına "modern" denme­sinin nedeni de işte budur.

Tarihi biraz daha geriye almak gerekiyor. 1917 Ekim devrimiyle birlikte açılan pro­leter devrimleri ve milli kurtuluş savaşları çağı bütün dünyada sömürgelerin kurtuluş mücadelelerine tanıklık etti. Bu süreç İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hızlandı. Psikolo­jik savaş emperyalistler tarafından özellikle kurtuluş mücadelelerine ve proleter dev­rimlere karşı geliştirildi. Yani halklara, ezilenlere karşı. Bütün Kontrgerilla edebiyatı Çin Devrimi'nin önderi Mao Zedung'un, Vietnam Devrimi'nin önderlerinden General Giap'ın askeri teorilerine karşı geliştirilmiş savaş teori ve taktiklerinden oluşur. Özel­likle Mao'nun askeri yazıları Türk Genelkurmayı dahil bütün genelkurmaylar tarafın­dan kendi dillerine çevrilmiş, askeri akademilerde analiz edilmiştir.

Öte yandan Kontrgerilla, ayaklanmaya meydan vermemenin, ayaklanmayı bastır­maktan daha kolay olacağından hareket eder. Dolayısıyla psikolojik savaşı sadece ayaklanmalar sırasında değil, toplumsal hayatın bütün dönemleri boyunca bütün alan­larında kullanır. Öyle ki, psikolojik savaş aygıtları halkı sürekli olarak yarın ayaklana­bilecek düşman olarak görür, bu görüşe uygun olarak yığınları sürekli hedef tahtasında tutar. "Ayaklanmaya meydan vermemek, karşı koyma harekatında ayaklanmayı bastır­ma harekatından daha önemlidir... Bu safhada ayaklananlar kuvvet olarak hedef teşkil etmemişlerdir. Diğer silahların esasen kullanılamayacağı bu devre zarfında psikolojik harp ve faaliyetler mücadelenin esasını teşkil eder."12


Devlet Aygıtının Dönüşümü

Bütün halkı, üstelik sürekli olarak düşman gören bir savaş yöntemi nasıl bir aygıt gerektirir? Modern savaş yöntemi olarak psikolojik savaş, kaçınılmaz biçimde devletin yapısını da değiştirerek onu "modernleştirecekti". Öyle yaptı. "Psikolojik harbin ida­resi, bu faaliyetle doğrudan doğruya veya dolayısıyla ilgili bütün unsurlarla tam bir koordinasyonu sağlayacak bir teşkilata ihtiyaç gösterir." 13 Bütün devlet aygıtı psiko­lojik savaşın emrine girer, psikolojik savaş, devlet aygıtının esas işi haline gelir. "Hükümetin hazırlayacağı bütün planları ve takip edeceği politikayı yürütecek olan devlet mekanizmasının her unsuru, psikolojik harp ile ilgili faktörü, daima nazarı itibara al­malıdır. Bu manada hükümet politikasının esaslı bir kısmı olan psikolojik harp faaliye­ti klasik politikanın ayrılmaz bir rüknüdür."1*

Yeni Dünya Düzeni'nin Türkiye'deki adamları olan İkinci Cumhuriyetçiler "devleti küçültmek" sloganını öne çıkardılar. Bu proje, devletin eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi bütün sosyal işlevlerinden arındırılmasını içeriyor. Özelleştirme politikalarıyla Türkiye'nin iç pazarının çökertilmesinden ve ekonomik alt yapının emperyalizme ik­ram edilmesinden sonra artık devletin sadece bir psikolojik harp aygıtından ibaret kala­cağını söylemek mümkündür. Bu nedenledir ki, İkinci Cumhuriyet'in devletinin bir kontrgerilla cumhuriyeti olacağını söylüyoruz. Emperyalizmin gittikçe daha fazla haki­miyeti altına giren devletin yönelişi de esasen budur.
Türk Psikolojik Savaş Aygıtı

2000'e Doğru dergisi 1987 Ekim'inde garip bazı yayınlar keşfetti.15 "Kur'an-ı Kerim'in Kısaca Tanıtılması", "Dokuz Soru ve Dokuz Cevapta Ermeni Sorunu", "Türkiye Aleyhindeki Ermeni Propagandası ve Gerekçeler" gibi isimler taşıyan broşürlerde ne yazar ismi, ne yayıncı adı, ne de yayınevi kimliği yer alıyordu. Araştırma, dergiyi Baş­bakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne götürdü. Gerçekten de Ge­nel Müdürlük'te aynı broşürlerden bol miktarda bulunuyordu, ayrıca başkaları da. Ör­neğin, "Rusya'nın İçyüzü". Onun da künyesinde hiçbir kayıt yer almıyordu. 2000'e Doğru başta eski ve yeni genel müdürler olmak üzere, Ankara Vali Yardımcısı Yahya Gür dahil, birçok ilgiliye başvurup, sordu. Yanıt yoktu. Genel Müdürlük kendi raflarındaki broşürler hakkında bir açıklamada bulunamıyor, bulanık yanıtlarla geçiştiriyordu. 2000' Doğru'nun kapak sloganı şöyleydi: "Devletin İllegal Yayınları".

2000' Doğru 1987 başında devletin illegal bildirilerini kapak yaparak yayın hayatı­na girmişti. Devlet Kürt bölgelerinde ayetli hadisli bildirileri askeri uçaklardan halkın üzerine atıyor, halkı PKK'ye karşı cihada çağırıyordu.16 O bildirilere sahip çıkacak devlet yetkilisi bulanamamıştı. Devletin belirli merkezleri, aynı devletin yasalarının dı­şında ve üstünde bir propaganda faaliyeti yürütüyordu. İllegal devlet!

İllegal yayınların kaynağını gene 2000'e Doğru, yani Aydınlıkçılar keşfetti. Tam üç buçuk yıl sonra, Haziran 1991'de..17 Ancak sorun sadece illegal yayınlar yapmaktan ibaret değildi. Bu kez toplumun önüne çıkarılan Türk devletinin psikolojik harp aygıtı­nın merkezindeki kurumdu. Kurumun adı, "Toplumla İlişkiler Başkanlığı" idi, kısaca TİB deniyordu. 2000' Doğru kapağında şöyle yazdı: "Türk Gladiosunun Psikolojik Sa­vaş Aygıtı TİB". Gladio, biliniyor, İtalyan Kontrgerillası'nın adıdır.


MİT Başarısız Olunca TİB

Dehşetengiz psikolojik savaş örgütünün böylesine hoş ve masum bir isim almış ol­ması sanırız ilgi çekmiştir: "Toplumla İlişkiler Başkanlığı". Psikolojik savaşa uygun.

Hatta psikolojik savaş'ın kendi adı da daha değişiktir. Psikolojik savaşçılar, psikolojik savaş yerine "psikolojik savunma" demeyi yeğliyorlar. Psikolojik harp, psikolojik hare­kat, psikolojik savaş gibi deyimler hem siyasi çevrelerde, hem de özellikle halk içinde tedirginlik yaratıyor, şüphe ile karşılanıyor. Özellikle psikolojik harbin vahşi sonuçları­nın yoğunlukla yaşanmasından sonra. "Almanya, daha olumlu etki yaratır düşüncesiy­le, bu terimler yerine Psikolojik Savunma sözcüğünü kullanmaktadır."18

TİB 1983 yılında kuruldu. MGK Genel Sekreteri Orgeneral Halit Toroslu dönemin Başbakanı Bülend Ulusu'dan böyle bir örgütün kurulmasını istedi. Yurtdışında Ermeni­lere karşı girişilen operasyonları MİT yürütmüş ve "eline yüzüne bulaştırmıştı". Meh­met Eymür 2000'e Doğru'ya. bu konuda şunları söylemişti: Yurtdışında yapılacak hare­kata MGK izin verir. O zaman görev MİT'e verilmişti. Fakat Ermenilere karşı yapılan bu operasyonlar çok başarısız oldu. Bu iş de askerlerin canını sıktı". 19 Operasyonları Hiram Abas ve Mehmet Eymür'ün Ülkücü terör timlerini kullanarak yürüttükleri öğre­nilmişti. 2000'e Doğru Ekim 1990 tarihli sayısında konuyu kapak yaptı. Askerlerin "canları sıkılınca" bu işlerin sivillerle yürümediğine karar verdiler. Psikolojik Savaş işini MİT’ten aldılar, kurdukları TİB'ye verdiler. MİTin Psikolojik Savunma Başkanlığı bu TİB'ye bağlandı.

TİB'nin yasası Turgut Ozal’ı iktidara getiren 1983 Genel Seçimlerinden iki gün son­ra, 9 Kasım 1983 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlandı. Darbeciler rejime son "rötuş­larını" TİB'yi kurarak yaptılar.

TİB, MGK’nin ana hizmet birim başkanlıklarından biridir. İlk başkanı daha önce ÖHD Başkanı sıfatıyla andığımız şimdiki MGK Genel Sekreteri Orgeneral Doğan Be­yazıt'tı. Beyazıt bu görevde bir yıl kaldı, Başkanlığı ünlü bir başka komutana bıraktı: Teoman Koman. Koman daha sonra MİT Müsteşarı oldu.
Devletin Gerçek Yasa Yapıcıları

TİB için "Devletin Komisyonu" da deniyor. Yasalar konusundaki işlevi nedeniyle. Yurttaşlık bilgisi kitaplarında yasaları Parlamentonun yaptığı yazılıdır. O Parlamentonun da komisyonları vardır, yasaların çıkış sürecinde tartışmalar yaparlar. Gerçekte ise bütün önemli yasalar MGK tarafından ya doğrudan doğruya hazırlanır, ya da onaylanır. Gerçek Parlamento MGK'dir. Bu gerçek Parlamento’nun gerçek komisyonu da TİB olu­yor. Psikolojik savaş devletin gerçek işlevi haline geldikçe psikolojik savaşı yürüten kurumların da gerçek devlet olarak belirmesi son derece doğaldır.

Plan, proje ve operasyon düzleminde TİB, "devletin bekasını" sağlamakla görevli en önemli kurumlardan biridir. Eğitim, sağlık gibi konular da dahil bütün devlet işlev­leri MGK ve onun "komisyonu" TİB tarafından bu "beka" işine bağlı olarak denetlenir, yönlendirilir. Şu sıralarda tartışılmakta olan Terörle Mücadele Kanunu cinsinden işler ise doğrudan TİB'nin alanına girer. Bu Kanun'un MGK tarafından hazırlandığı, değişik­lik yapılacaksa oradan izin alınması gerektiği artık kamuoyu tarafından biliniyor. Ama bu kadar değil. Kürtlere ilişkin olsun, işçi ve memur hareketi söz konusu olsun, özellikle dış Türkler gibi kritik bütün konular TİB'nin plan ve strateji oluşturma alanlarıdır. Medyanın "milli hedefler" doğrultusunda hizaya getirilmesi, hizada tutulması işini de unutmamak gerekir. TIB, basın ve televizyonları zamanın Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu'nun deyimiyle "milli maç spikeri" üslubunda birleştirmek ister. Bu amaçla Genelkurmay'ın düzenlediği meşhur brifingler kamuoyunda çok tartışıldı.



TİB'nin kadroları ve aldıkları aylıklar gizlidir. TİB'de sivil kadroların da çalıştığı ancak kritik yerlerdeki personelin asker olduğu belirtiliyor. Siviller daha çok büro işle­rinde kullanılıyor, istihbarat işlerine pek sokulmuyorlar. Kadrolar hücre tipi örgütlen­me içinde çalışıyorlar.
TİB'in Profesörler Ordusu

Psikolojik savaşın Sosyal Antropoloji, Psikoloji ve Sosyoloji gibi bilim dallarından yararlandığını, bu bilim dallarının gelişmesine katkılarda bulunduğunu belirtmiştik. Nitekim Türk psikolojik savaş aygıtı da emrinde adeta bir "bilim adamları ordusu" ça­lıştırıyor. Gerçi 2000'e Doğru 1987de. o isimsiz, yayınevi belli olmayan birkaç broşü­rün devletin illegal yayını olduğunu saptamıştı ama, turpun büyüğü heybedeydi. Yani TİB'nin adeta bir büyük yayın kurumu gibi çalıştığı ancak 1991'de ortaya çıkarılabile­cekti. TİB'nin Kürtlere, Ermenilere, Türkiye'deki devrimci akıma ilişkin pek çok yayını var. Bu yayınların bir kısmının yazarı belli değil, bir kısmının üzerinde sahte isimler var, bir kısmı ise profesör unvanlı yazarların imzasını taşıyor.



TİB'ye "bilimsel çalışma" sunan isimlerden en meşhurları şunlar: Prof. Abdülhaluk Çay, Prof. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Bahaeddin Ögel... Bir de Ertuğrul Zekai Ökte var. Ökte de profesör olarak tanınıyor, ama öğretimle ilgisi yok, kendisi avukat. Nasıl olu­yor peki? Psikolojik savaşta her şey mümkündür. "Bilimsel Çalışma" deyimini tırnak içine alışımızın nedeni, psikolojik savaş için yazılmış kitaplarda birincil kaygının "bi­limsellik" olmadığını belirtmektir. Nitekim Kürtlerin aslında bir etnik kimliğe sahip ol­mayıp, dağlarda gezen, kar üzerinde ayaklarıyla "kart kurt" diye sesler çıkardıkları için "Kürt" adını almış Türkler olduğunu ileri süren görüşler işte bu psikolojik harp profe­sörlerine aittir. TİB profesörlerinin yazdıkları kitapların kitaplıklar dolusu olduğu belir­tiliyor. Tabii bu eserleri yazdıkları için büyük paralar alıyorlar devletten, emeklerinin karşılığını görüyorlar. Kitapları, çok güzel, birinci hamur kağıda basılıyor.
"Sosyalist"Dergilerde Tekrarlanan Psikolojik Savaş Malları

Devletin psikolojik savaş broşürlerinden elimizde bulunan ikisi Aydınlıkçılarla ilgi­li. Birinin adı "2000'e Doğrunun Yayınları ve Gerçekler". Türkiye Fikir Ajansı tarafın­dan 1988'de çıkarılmış, üstünde "Gülen Güzel" imzası var. Öteki, "Muhbirlik! Devrime İhaneti ve Doğu Perinçek!" adını taşıyor. Ünlemler, herhalde okuyanları dehşete düşürsün diye konmuş. Bu broşürün altında "Doğrudan Mücadele" yazılı. "Devrimci" bir örgüt adı izlenimi vermesi isteniyor olmalı. Ne Gülen Güzel diye bir insan saptanabili­yor, ne de "Doğrudan Mücadele" adında bir örgüt!

Bu broşürler bile Aydınlıkçılara yönelik iftiranın kaynağını yeteri kadar net biçim­de ortaya koyuyor. Türk devleti "devrimciler" adına, "Devrime ihanet eden" Doğu Perinçek'le mücadele ediveriyor. Çünkü devrimcileri çok seviyor, bir an önce devrim yapmalarını istiyor; devrimcileri "ihbar ve ihanete" karşı uyarıyor, koruyor!

Bu iki broşürde devlet belirli bir teknik, belirli bir psikolojik savaş üslubu kullanı­yor. Ancak devlet proleter devrimcilere karşı mücadele ederken tek bir üslupla yetin­miyor. Nitekim "sosyalistlik" adına çıktıklarını söyleyen bazı dergiler de bu iki devlet broşürüyle aynı malzemeyi tekrarlıyorlar. Doğu Perinçek, işçi Partisi ve Aydınlıkçılar konusunda bu küçük grup dergilerinde çıkan iftiraların devlet broşürlerindekilerle hiç­bir farkı yok. TİB'de ve diğer psikolojik savaş birimlerinde oluşturulan malzeme sözde devrimci yayın organları tarafından piyasaya sürülüyor. Bu yayınlarda psikolojik savaş aygıtının somut nüfuzu ve rolü ne kadardır? Bu sorunun yanıtı da zaman içinde netleştirilir. Ancak bir nüfuz ve rolün varlığı apaçık ortada. Psikolojik savaş için üretilmiş CIA ve MİT mallarını kullanmak bazı bilinçsizlerin kolayına geliyor olabilir; ama şu­rası da kesin: Psikolojik savaş aygıtı devrimci geçinen örgütlerin içinde yuvalanmaya büyük önem verir.


Basın -Yayın Alanında Psikolojik Savaş

Yayın, psikolojik savaşın önemli araçlarından biri. Dolayısıyla TİB'nin sadece kitap çıkarmakla kalmadığı, dergicilik alanına da el attığı belirlenebiliyor. 1980'lerde TİB, DTL-Panorama adında bir dergi çıkardı. İngilizce ve Türkçe yayınlanan DTL-Panorama, belirtildiğine göre dış tanıtım ve lobicilik yapacaktı. Giderleri örtülü ödenekten karşılandı, aynı zamanda Merkez Bankası başta olmak üzere devlet kurumlarından bol bol ilan aldı. Tabii böyle yayınların bazı kişiler tarafından arpalık olarak kullanıldığını da belirtmek gerekiyor. Nitekim son derece kalitesiz, eksensiz, "devlet büyüklerinin" reklamından başka bir iş yapmayan bu yayınların bir işe yaradığını söylemek zordur.



DTL-Panorama kapandıktan sonra yerine bu kez Profil diye bir dergi çıkarıldı. Kadro aynıydı. Daha ilginci her iki derginin ilan ettiği yayın kurulunda yer alan isim­lerdi: Prof. Oğuz Türkkan, Prof. Yaşar Gürbüz, Doç. Mustafa Erkal, MHP'li eski bakan Agah Oktay Güner... Katkıda bulunanlar arasında ise, Prof. Ayhan Songar, Prof. Emel Doğramacı, Prof. Tahsin Banguoğlu, Prof. Şaban Karataş, Prof. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Sabahattin Zaim, Prof. Kemal Aydınalp gibi ünlüler yer alıyordu.

TİB'nin yurt dışında Gurbet isimli bir dergi, gene yurt dışında Karagöz ve Boşver isimli iki mizah dergisi çıkardığını da 2000'e Doğru I99I'de tespit etmişti.

Medya! Medya!



TİB'nin doğrudan çıkardığı yayınların o kadar önemi yok. Bunlar beceriksizce kul­lanılan araçlar. Önemli olan TİB'nin büyük basın ve televizyon içindeki faaliyetidir. Sadece tepeden, o Genelkurmay brifingleri gibi yöntemlerle hizaya getirme anlamında değil; TİB'nin, yani psikolojik savaşın her önemli gazetenin, televizyonun içinde, hem de önemli yerlerde görevliler bulundurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Asıl psikolojik savaş medya ile yapılıyor çağımızda. Bu kadar büyük bir kamuoyu oluşturma makine­sinin psikolojik savaşın dışında kalması, işin doğasına aykırıdır. Ama söz konusu olan teorik bir varsayım değil. Dikkatli bir okuyucu Kıbrıs gibi, Kürt sorunu, dış Türkler, Ermeni sorunu gibi bütün önemli konularda medyanın ortak davranışından sonuçlar çı­karabilir.

Psikolojik savaş basın özgürlüğünü büyük gazetelerin ancak bulmaca ve satranç köşeleriyle: televizyonların "Turnike" türünden eğlence programlarına tanıyor olmalı. O bile değil: Eğlence programları da halkın psikolojisini oluşturmada kullanılabilir...


Psikolojik Savaş Aygıtının Örgütlenişi

TİB, psikolojik savaşın beynini oluşturuyor. Ancak incelememiz bütün devlet aygı­tının bir tür psikolojik savaş aygıtı oluşturuyor olduğunu ortaya koymuştu. Gene de psikolojik savaşla doğrudan ilgili kurumların sayılması gerekirse şunlar hemen belirti­lebilir: Tabii MİT ve şimdi ÖKK (Özel Kuvvetler Komutanlığı haline getirilerek güç­lendirilen ÖHD). Jandarma Genel Komutanlığı'nın ilgili birimleri, İçişleri Bakanlığı'nın ilgili birimleri, İçişleri Bakanlığı'na bağlı Sivil Savunma Teşkilatı; Seferberlik Tet­kik Kurulları!..

Aynı zamanda YÖK ve YÖK’e bağlı rektörlüklerin de psikolojik savaş içinde önemli roller üstlenmiş oldukları belirtilebilir. TİB'nin zaman zaman rektörlüklerde ortak se­minerler, konferanslar düzenledikleri, bir eşgüdüm içinde hareket ettikleri biliniyor. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün işin içindeki rolüne o illegal yayınlar dolayısıyla değinmiştik. Genel Müdürlük psikolojik savaş aygıtının önemli bir parçasıdır. Bakanlık ve Genel Müdürlüklerin halkla ilişkiler bölümleri de psikolojik savaşta roller üstlenen devlet birimleri arasındadır. Öte yandan TİB yan ku­ruluş kapsamında vakıf enstitü, ajans gibi kurumlara sahiptir. Bunlar arasında, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Türk Dünyasını Araştırma Vakfı, Tarihi Araştırmalar ve Dokümantasyon Vakfı, Türkiye Fikir Ajansı, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Yıldız Yayınları sayılabiliyor.


Sivil Kanatta MHP Var

Kontrgerilla ile MHP arasındaki ilişkiler şimdi az çok bütün kamuoyu tarafından bi­liniyor. Ancak bir zamanlar bilinmiyordu. 1978 yılında yayın yaşamına giren Aydınlık gazetesi hem Kontrgerilla konusunu, hem de bu gücün MHP ile ilişkilerini gözler önü­ne serdi.

Aydınlık ciltleri bu konuda yoğun bilgi içerir. 7990'lara gelindiğinde ise MHP'nin özel timler başta olmak üzere özellikle devletin "çelik çekirdeği" diyebileceğimiz ay­gıtla yoğun bir ilişki geliştirdiği görülebiliyor. Kürt bölgelerinde panzerlerin ve tankla­rın üzerine asılan üç hilalli bayraklar, özel tim elemanlarının kurt başı selam verişleri gene bu bölgelerdeki polis karakollarının MHP örgütleriyle ilişkileri gazetelere konu oldu. Dahası MHP'nin Kürt bölgelerinde özellikle Kontrgerilla faaliyeti çerçevesinde devlet içindeki bazı güçler tarafından örgütlendiğine dair hem kanıtlar var, hem de top­lumdaki yaygın kanaat bu yönde.

Kontrgerilla faaliyetinin bir de siyasal partiye ihtiyaç duyduğu teorik düzeyde de ele alınmış çözümlenmiş, bu konuda kitaplar yazılmıştır. İşte Kontrgerilla teorisinin babalarından, aynı zamanda Türk Kontrgerillacılarının hocası sayılan C1A uzmanı David Galula'nın bu konuda yazdıkları: "Parti, politikanın-bilhassa politikanın en fazla rol oynadığı ihtilal harplerinde-bir aletidir. Tatbik için lüzumlu bir alete sahip olma­dığı müddetçe en iyi politika bile ayaklanmaları bastırmakla görevli olan kuvvetler



için bir kıymet ifade etmeyebilir."^ Kontrgerilla uzmanının diliyle MHP'nin Kürt böl­gelerine "lüzumlu alet" olarak götürüldüğü, bizzat devlet tarafından örgütlendiği açık­tır. "Ayaklanmaları bastırmakla görevli kuvvetlerin bu liderleri (yerel liderler) bulduğu gibi, bunlar da halk arasında muharip kimseleri bulmalıdırlar. Bulunacak muharip kimseleri bir arada tutabilmek için bu liderlerin yardıma, desteğe ve bir siyasi partinin rehberliğine ihtiyaçları vardır."^ Kontrgerillanın teorisi, Kontrgerilla-MHP ilişkileri­nin geçmişine olduğu kadar bu günkü gelişmelere de ışık tutuyor. Devlet adeta, D. Galula'yı satır satır okuyor, uyguluyor. Kürt bölgelerinde koruculuk sistemi ile MHP ara­sındaki ilişkiler bile bu son alıntıyla amaç bakımından açıklık kazanıyor.

TİB olsun, TİB'nin bağlı olduğu MGK olsun esas olarak askeri kurumlardır. Salt as­keri bir örgütlenme ile halkı denetim, altında tutmak mümkün değildir. Siyasi bir yapı­nın psikolojik savaşın temeline yerleştirilmesi zorunludur. Birçok provokasyonda bu sivil siyasal gücün kullanıla geldiği de artık kanıtlanmış gerçektir. Alaaddin Çakıcı 'nın her gün televizyonlara çıkıp, "açıkladığı zaman yeri yerinden oynatacağını" söylediği bilgiler bu ilişkilerin bilgisi olmalı. Aynı şekilde 1980 sonrasında doğrudan Milli Gü­venlik Konseyinin emriyle Ermenilere karşı girişilen yurtdışı operasyonlarda Ülkücü çetelerin kullanılmış olması da bu kapsamda değer kazanır.

Türk devleti özel harbin girdabına sürüklendikçe MHP'yi de büyütüyor. Yeni Dün­ya Düzeni tarafından dayatılan sömürgeleşme sürecinin siyasal boyutunda bir Kontrge­rilla Cumhuriyeti'nin varlığından söz ediyoruz. Bu süreç aynı zamanda faşizmin tırma­nışına denk düşer.


Yüklə 244,54 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin