İsim ve Sıfatlar Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı


Allah’ın Âyetlerinde İlhâd



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə24/92
tarix07.01.2022
ölçüsü1,69 Mb.
#83151
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   92
Allah’ın Âyetlerinde İlhâd:43

Bu, ya peygamberlerin getirdiği hükümler ve haberlerden oluşan şer’î ayetlerde ya da Allah’ın göklerde ve yerde yarattığı ve yaratmakta olduğu varlıklar olan kevnî ayetlerde olur.

•Şer’î ayetlerdeki İlhâd, ya bu ayetleri tahrîf etmek, yahut bunların bildirdiği haberleri yalanlamak veya da hükümlerine karşı çıkmaktır.

•Kevnî ayetlerdeki ilhâd ise, bu ayetleri, Allah’tan başkasına nispet etmek veya bu ayetlerde bir ortağı ve yardımcısı olduğuna inanmaktır.



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Selef Yolunun Doğruluğu, İlim ve Hikmet Bakımından Halef Yolunun Selefin Yolundan Üstün Olduğu İddiasının Geçersizliği

Yukarıda selef yolunun açıklaması ve bu yola uymanın gerekliliğini gösteren kanıtlardan bahsedilmişti. Burada ise biz, doğru yolun selef yolu olduğunu kanıtlarıyla belirtmek istiyoruz. Selefin yolu iki bakımdan doğrudur:

Birincisi:

Selefin yolu, kitap ve sünnetin gösterdiği yoldur. İlim ve adaletle selefin yolunu araştıran herkes, o yolun, gerek bütün, gerekse ayrıntı olarak kitap ve sünnete uygun olduğunu bulur. Elbette böyle olması gerekir. Çünkü Allah, insanların ayetlerini düşünüp taşınmaları, eğer hüküm içermişlerse onları uygulamaları ve eğer haber bildirmişlerse onları doğrulamaları için kitabını indirmiştir. Şüphesiz insanların, bu ayetleri anlamaya, doğrulamaya ve hükümlerini uygulamaya en yakın olanları seleftir. Çünkü bu ayetler kendi dillerinde ve çağlarında inmiştir. O halde hiç şüphesiz onlar, insanların bu ayetleri anlayış olarak en iyi bilenleri, uygulayış olarak da en sağlam olanlarıdır.

İkincisi:

Bu konuda gerçek, ya selefin ya da halefin dediği gibidir, demek gerekir. Cümlenin ikinci bölümü geçersizdir. Çünkü bu takdirde Allah’ın ve Rasûlü’nün ve islam dinine girme hususunda öne geçen ilk muhâcirler ve ensârın doğrudan veya açıkça bâtılı söylemiş, bir kez dahi olsun inanılması gereken gerçeği ne doğrudan ne de açıkça söylememiş olmaları gerekir. Böylece kitap ve sünnetin varlığı dinin esasına apaçık bir zarar verir ki, insanları kitap ve sünnetten yoksun bırakmak onlar için daha hayırlı ve daha doğru olur. Bunun bâtıllığı da açıktır.

Bazı geri zekalılar:44 “Selefin yolu daha sağlıklı, halefin yolu ise ilim ve hikmet bakımından daha üstündür”!! demişlerdir. Bu sözün kaynağı şu iki kanıdır:

Birincisi:

Bunu söyleyenin, taşıdığı bozuk süpheler nedeniyle, Allah Teâlâ'nın , bu nasların (ayet ve hadislerin) gösterdiği gerçek bir sıfatı yoktur şeklindeki inancı.

İkincisi:

Selefin yolunun, sıfatlarla ilgili nasların lafızlarına hiçbir anlam vermeden inanmak olduğunu sanması. Böylece iş dönüp dolaşarak şu iki şey arasında kalıverir:

Biz, ya anlamsız kupkuru boş sözlere inanmak durumundayız -ki onun kanısına göre- selefin yolu budur. Ya da nasların açık anlamlarının bizzat gösterdiği Allah’ın sıfatlarını saptarken, bu naslara açık anlamlarına ters anlamlar veririz. Halefin yolu da budur.

Hiç şüphesiz, nasların anlamlarını saptamak, onları büsbütün anlamsız boş laflar halinde bırakmaktan hem ilim hem de hikmet bakımından daha iyidir. İşte bundan dolayıdır ki bu geri zekalı, ilim ve hikmet bakımından halefin yolunu, selefin yolundan daha üstün tutmuştur.

Bu geri zekalının sözünün bir doğru bir de yanlış yanı vardır:

Doğru yanı “selefin yolunun daha sağlıklı olduğu” sözüdür.

Yanlış yanı ise “ilim ve hikmet bakımından halefin yolunun daha üstün olduğu” sözüdür. Bu söz (yanlış yanı içeren söz) birkaç bakımdan açıkça yanlıştır:

1- Bu söz, “selefin yolu daha sağlıklıdır” sözüyle çelişmektedir. Çünkü selefin yolunun daha sağlıklı olması, onun ilim ve hikmet bakımından daha üstün olmasının bir gereğidir. Şöyle ki, ilim ve hikmet olmadan selâmet (sağlık) olmaz. İlim, selâmet sebeplerindendir. Hikmet ise o sebeplere göre hareket etmektir. Böylece selefin yolunun daha sağlıklı, ilim ve hikmetçe de daha üstün olduğu anlaşılmış olur. İşte bu geri zekalının bu kaçınılmaz gerçeği bilmesi gerekir.

2- Allah’ın, bu nasların gösterdiği gerçek bir sıfatı yoktur şeklindeki inancı da bâtıldır. Çünkü bu ilk olarak bozuk şüpheler45 üzerine kurulmuş bir kanıdır. İkinci olarak da hem akıl, hem yaratılış (fıtrat) hem de dinin kendisi, Allah Teâlâ'nın en olgun sıfatlara sahip olduğunu göstermektedir. Bunları şöyle açıklayabiliriz:

Akıl, Allah’ın en olgun sıfatlara sahip olduğunu gösterir. Şöyle ki: Bu evrende fiilen var olan her şeyin bir sıfatı vardır. Bu sıfat ya olgunluk ya da eksiklik sıfatıdır. İkinci yâni eksiklik sıfatı, gerçek anlamda ibadet edilmeyi hak eden Rabb’e nispeti yönüyle bâtıldır. Bundan dolayı Allah-u Teâlâ, putların ilahlıklarının (tanrılıklarının) geçersizliğini ve bâtıllığını göstermek için, onları “işitmez, görmez, ne fayda ne de zarar vermez, yaratmaz ve yardım etmez” gibi eksiklik ve âcizlik belirten sıfatlarla nitelemiştir. İkincisi yâni Allah’ın eksiklik bildiren sıfatlarla nitelenmesi mümkün olmadığına göre, birincisi yâni O’nun için olgunluk sıfatlarının saptanmış olduğu kendiliğinden ortaya çıkmış oldu. Kaldı ki yaratıkların da olgunluk sıfatları bulunduğu, duyu ve gözlem ile saptanmıştır. Bu olgunluk sıfatlarını, onlara veren her türlü eksiklik ve kusurdan münezzeh olan Allah’tır. Elbette tüm bu olgunlukları veren onlara daha layıktır.

Fıtrat (yaratılış) kanunu da Allah’ın olgunluk sıfatlarına sahip olduğunu gösterir. Çünkü sağlıklı nefisler (canlar), Allah’ı sevmek, O’nu yüceltmek ve O’na kulluk etmek eğilimi ve doğasıyla yaratılmışlardır.46

Şimdi sen, tüm bunlardan sonra, rablığa ve ilahlığa lâyık, olgun sıfatlarla niteli olduğuna inandığından başka bir varlığı sever, onu yüceltir ve ona kulluk eder misin?!

Din ise, Allah’ın en olgun sıfatlara sahip olduğunu gösteren sayılmayacak kadar pek çok kanıtla doludur. Örneğin Allah’ın şu buyrukları bunlardan bazılarıdır:

O, öyle Allah’tır ki, O’ndan başka ilah yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır. O, öyle Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. O, mülkün sahibidir, mukaddestir (çok kutsaldır), selâmet verendir, emniyete eriştirendir, gözetip koruyandır, üstündür, istediğini zorla yaptıran, büyüklükte eşi olmayandır. Allah (müşriklerin) ortak koştukları şeylerden münezzehtir. O, yaratan, var eden, şekil veren Allah’tır. En güzel isimler (el-esmâü’l-hüsnâ) O’nundur. Göklerde ve yerde bulunan her şey O’nu tesbîh eder. O, azîzdir (gâliptir), hikmet sahibidir.” (Haşr, 22-24)

Göklerde ve yerde en yüce sıfat(lar) O’nundur.” (Rûm, 27)

Allah, (o Allah’dır ki) O’ndan başka ilah yoktur; O, diridir, zâtıyla ve kemâliyle kâimdir. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir ki? Onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. O’nun ilminden, yalnız kendisinin dilediği dışında hiçbir şeyi kavrayamazlar. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplamıştır, onları koruyup gözetmek kendisine ağır gelmez. O, zâtıyla yüksek olandır, çok büyüktür.” (Bakara, 255)

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-’in de şu sözü bunun güzel bir örneğidir:

Ey insanlar! Kendinize acıyınız. Çünkü siz, ne bir sağıra ne de bir gâibe dua ediyorsunuz. Tam tersine işiten, gören ve yakın olana dua ediyorsunuz. Hiç şüphesiz kendisine dua ettiğiniz sizden birinize bineğinin boynundan daha yakındır.” 47

Buna benzer daha pek çok ayet ve hadis, Allah’ın olgunluk sıfatlarıyla niteli olduğunu göstermektedir.

3- Selefin yolu, sıfatlarla ilgili nasların lafızlarına hiçbir anlam vermeden inanmaktır şeklindeki sanısı da hem bâtıldır hem de selefe atılan bir iftiradır. Çünkü gerek lafız, gerekse anlam bakımından sıfat naslarını en iyi bilen, Allah ve Rasûlü’nün istekleri doğrultusunda bu nasların anlamlarını Allah-u Teâlâ’ya yaraşır biçimde en açık ve güzel şekilde saptayan seleftir.

4- Selef, nebîlerin ve rasûllerin mirasçılarıdırlar. Onlar bilgilerini ilâhî risâlet kaynağından ve iman gerçeklerinden almışlardır. Fakat şu halef ise, sahip oldukları bilgilerini, ateşe tapan mecûsilerden, müşriklerden, Yahûdi ve Yunan sapıklığından almışlardır.48 Şimdi nasıl oluyor da, mecûsilerin, müşriklerin, Yahûdilerin, Yunanlıların ve bunların yavrularının mirasçıları olanlar, Allah’ın isim ve sıfatları konusunda nebîlerin ve rasûllerin varislerinden daha bilgili ve daha hikmetli olabiliyorlar?!

5- Bu geri zekalının, ilim ve hikmetle ilgili metodlarını, selefin metodundan üstün tuttuğu halef, aslında Hz.Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- ile gönderilen açık kanıtlar ve hidayetten yüz çevirdikleri ve Allâh-u Teâlâ’yı bilmeyi, Allah’ı bilmeyenlerden öğrenmek istedikleri için şaşırıp kalmışlardır. Bu şaşkınlıkları bizzat kendi itirafları ve ümmetin de aleyhlerine tanıklığı ile sâbittir. Nitekim bunların liderlerinden biri olan Râzî,49 sonunda vardığı kanaati şöyle ifade etmektedir:

Akılların gidişinin sonu bağlara takılmaktır.50

Akılla uğraşan âlimlerin çabasının çoğu sapıklıktır.

Ruhlarımız, bedenlerimizde yabancı kalmıştır.

Dünyamızın sonu eziyet ve vebaldir.

Ömrümüz boyunca araştırmalarımızdan istifâde etmedik.

Sadece onun bunun dediklerini toplamak dışında.51

“Ben kelâm yollarını ve felsefe metodlarını inceden inceye inceledim de bunları, ne bir hastaya şifa verecek ne de bir susamışı kandıracak nitelikte görmedim. (Allah’a ulaştıran) yolların en yakınının Kur’ân yolu olduğunu gördüm. Allah’ın sıfatlarını ispat hususunda:

Rahman arşa istiva etti.” (Tâhâ, 5)

Güzel söz ancak O’na yükselir (çıkar).” (Fâtır, 10)

ayetlerini, eksiklik ve kusur belirten sıfatları reddetme hususunda ise:

O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.” (Şûrâ, 11)

Onlar O’nu ilmen (bilgice) kavrayamazlar.” (Tâhâ, 110)

ayetlerini oku.

Benim deneyimimi geçiren kimse, benim bildiğim gibi bilir.”52 Râzî’nin sözü burada bitti.

Şimdi nasıl oluyor da, kendilerinin sapıklık ve şaşkınlık içinde olduklarını itiraf eden bu şaşkınların yolu, Allah’ın kendilerine bahşettiği ilim ve hikmetle diğer peygamberlerin ümmetleri arasından sıyrılıp çıkarak onlara üstün gelen hidâyet önderleri ve gece karanlığının kandilleri olan selefin yolundan daha bilgili ve daha hikmetli olabiliyor?! Onlar öylesine, imân ve ilim gerçeklerini idrak etmişlerdi ki, başkalarının bütün bilgileri toplanıp onlarınkinin yanına konsa, başkalarını bunlarla karşılaştırmak isteyen bu yaptığından utanırdı. Öyleyse nasıl oluyor da başkalarının onlardan daha üstün olduğu hükmü verilebilmektedir?!

Böylece selefin yolunun daha sağlıklı, daha bilgili ve daha hikmetli olduğu ortaya çıkar.


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin