İsim ve Sıfatlar Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə86/92
tarix07.01.2022
ölçüsü1,69 Mb.
#83151
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   ...   92
* İmam Zehebî:

“İman; söz ve ameldir; artar ve eksilir.” Siyer (11/363); (12/630); (14/39); (17/547).

Bu beş büyük imamın dışında imanın söz ve amel olup artıp eksildiğini söyleyen âlimler sayıca o kadar çoktur ki onların isimleri ve sözleri kaynaklarda bir hayli yer tutmaktadır. Bunların ne kadar fazla olduğunu şu sözler açıkça ortaya koymaktadır:

1- İmam Adürrezzâk es-San’ânî: “Kendileriyle karşılaştığım 62 şeyhin hepsi de (daha sonra bunların bir kısmının isimlerin sayar): “İman; söz ve ameldir; artar ve eksilir” derlerdi.” el-Lâlekâî (No: 1737). Ay. bk. Şerhu Sahîhi Müslim (1/146).

2- el-Velîd b. Müslim: “Evzâ’î, Mâlik b. Enes ve Saîd b. Abdülazîz’in iman; amelsiz ikrardır diyenlerin sözünü inkar ettiklerini ve amelsiz iman, imansız da amel olmaz dediklerini duydum.” Akîdetü İbn-i Cerîr (el-Mecmûatü’l-İlmiyye’nin içinde) sh: 10.

3- İbn-i Ebî Hâtim: “Babam ve Ebû Zür’a’ya Ehl-i Sünnet’in mezhebini, gittikleri bütün şehirlerde karşılaştıkları âlimleri ne üzere bulduklarını ve bu hususlardan neye inandıklarını, sordum.” Onlar da şöyle cevap verdiler: “Hicaz, Irak, Mısır, Şam ve Yemen olmak üzere gittiğimiz bütün şehirlerde kendileriyle karşılaştığımız âlimlerin görüşlerinden biri de şuydu: “İman; söz ve ameldir; artar ve eksilir.” İbn-i Ebî Hâtim, Aslu’s-Sünne (sh: 225-226). Sa’dî el-Hâşimî’nin, Ebû Zür’atü’r-Râzî ve Cuhûduhu fi’s-Sünne adlı eseriyle birlikte İslam Üniversitesi tarafından basılmıştır.

4- Ebû ‘Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm: “Bu, iman söz ve ameldir; artar ve eksilir, diyenlerin isimleridir” dedikten sonra bu sözü söyleyenlerden 133 kişinin ismini zikretmiştir.” el-İbânetü’l-Kübrâ (2/814-826).

5- Sehl b. Mütevekkil b. Hacer eş-Şeybânî: “Kendilerine yetiştiğim ve onlardan (hadis) yazdığım 1000 ya da daha fazla şeyhin hepsi de: “İman söz ve ameldir, artar ve eksilir. Kur’ân Allah’ın kelâmı olup yaratılmamıştır” diyorlardı.” el-Lâlekâî (No: 1754).

6- Buhârî: “Âlimlerden 1000’den fazla kişiden hadis yazdım. Kesinlikle iman, söz ve ameldir, diyenden başkasından hadis yazmadım. İman sözdür, diyenden de hadis yazmadım.” el-Lâlekâî (No: 1597).

“Hicaz’lı, Mekke’li, Medine’li, Kûfe’li, Basra’lı, Vâsıt’lı, Bağdât’lı, Şam’lı ve Mısır’lı 1000 kişiden daha fazla ilim adamı ile defalarca, ardı arkasına görüştüm. Ben 46 yıldan daha fazla süreden beri içinde bulunduğum bu kimselerle -ki onlar pek çoktur- görüşüyorum. (Ve bu arada Buhârî, 50 kişiden daha fazla ilim adamının ismini saydıktan sonra) şöyle diyor: Biz kısa kesmek maksadıyla ve bu liste uzamasın diye sadece bunların ismini vermekle yetiniyoruz. Onların hiç birinin, şu hususlarda ihtilaf ettiğini görmedim: Şüphesiz din; söz ve ameldir. Çünkü Allah: “Oysa onlar, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namazı dosdoğru kılmaları ve zekat vermeleri dışında hiçbir şeyle emrolunmamışlardır. Sapasağlam din de budur.” (Beyyine, 5) diye buyurmaktadır... dedikten sonra onların benimsedikleri geri kalan diğer i’tikâdî kanaatlerini sıralamaktadır.” el-Lâlekâî (No: 320).

Hâfız İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî (1/61)’de, el-Lâlekâî’nin “Kitabu’s-Sünne” adlı eserinde sahih bir senedle İmam Buhârî’den şunu rivâyet ettiğini nakleder:”Buhârî dedi ki: Şehirlerdeki âlimlerden 1000’den daha fazla kişiyle karşılaştım. Onlardan hiçbirinin, imanın söz ve amel olması, artması ve eksilmesi hususlarında ihtilafa düştüklerini görmedim.” İbn-i Hacer’in naklettiği bu sözü bu haliyle Kitâbu’s-Sünne’de bulamadım. İlgili kitapta Buhârî’nin bu sözü iki yerde geçmektedir ki biz az önce bunları zikretmiştik. Her halde İbn-i Hacer Buhârî’nin bu sözünü el-Lâlekâî’den mânâ ile rivâyet etmiş olsa gerek. Allah en doğrusunu bilir.

İmanın söz ve amel olup arttığını ve eksildiğini gösteren selef âlimlerin sözleri hakkında daha geniş bilgi için bk. Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (1/307-384); el-Hallâl “es-Sünne” (3/579-593); el-Lâlekâî (5/951-964); Beğavî “Şerhu’s-Sünne” (1/40-47); İbn-i Teymiyye “el-Îmân” (sh: 195-196, Mecmûu’l-Fetâvâ 7/223-225); İbn-i Hacer “Fethu’l-Bârî” (1/61-64, 92, 127-128).

333. Büyük imam ve Mağrib ülkesinin hâfızı, Şeyhu’l-İslâm Ebû Ömer Yûsuf b. Abdullah b. Muhammed b. Abdilberr b. Âsım en-Nemerî el-Kurtubî el-Endelusî el-Mâlikî. Muhteşem pek çok eserin sâhibi. İbn-i Abdilberr, Endülüs’ün başkenti Kurtuba’da h. 368 (362 de denmiştir) yılında doğdu. O dönem de Kurtuba şehri bir ilim yuvasıydı. Orada yetişmeye başlayan İbn-i Abdilberr, Kurtuba’nın civarındaki Belensiye ve Şâtıbe şehirlerine ilim yolculukları yaptı. Bir süre Eşbûne’de (Uşbûne’de denir) (şimdiki Portekiz devletinin başkenti) kadılık yaptı. İshâk b. İbrâhim et-Tuceybî, Abdülvâris b. Süfyân, Halef b. el-Kâsım b. Sehl el-Endelusî ve Abdullah b. Muhammed b. Abdülmü’min gibi pek çok âlimden ders aldı. Ebû Ali el-⁄assânî, Abdurrahmân b. Muhammed el-Kurtubî, Ebu’l-Hasen Tâhir b. Müfevviz eş-Şâtıbî gibi daha pek çok âlime de hocalık yaptı. Hakkında İbn-i Hazm: “Hadis fıkhı üzerine konuşma hususunda İbn-i Abdilberr’in bir benzerini bilmiyorum. O’ndan daha iyisini nasıl bileyim ki?” derken, Ebu’l-Velîd el-Bâcî: “Endülüste, hadis hakkında Ebû Ömer b. Abdilberr gibisi yoktu. O Mağrib ehlinin en hâfızıdır” demiştir. İmam Zehebî ise hakkında: “Zamanında Mağrib’in hâfızıydı”, “İmam, dinine sımsıkı bağlı, güvenilir, mutkin ve ilmi son derece geniş bir âlimdi...”, “Dinin asıllarıyla ilgili hususlarda Selef’in yolu üzereydi. Kelâm ilmine hiç girmedi. Aksine hocalarının -ki Allah onlara rahmet eylesin- yolunu izledi” demiştir. İmam Mâlik’e olan düşkünlüğü ve hayranlığıyla bilinen İbn-i Abdilberr, el-İstizkâr, et-Temhîd limâ fi’l-Muvatta’ mine’l-Meânî ve’l-Esânîd, el-Madhal fi’l-Kıraât, el-Kâfî fî Furûi’l-Mâlikiyye, el-İstî’âb fî Ma’rifeti’l-Ashâb, el-İntikâ’ fî Fedâili’s-Selâseti’l-Eimmeti’l-Fukahâ’ gibi pek çok eserin sâhibidir. Mâlikî mezhebinin en ileri gelen âlimlerinden olan İbn-i Abdilberr Şâtıbe şehrinde h. 463 yılında 95 yaşındayken hakkın rahmetine kavuşmuştur. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (3/1128-1132); Siyer (18/153-163); el-Bidâye (12/111); Şezerâtü’z-Zeheb (3/314-316).

334. İbn-i Abdilberr şöyle demektir: “Fıkıh ve hadis ehli, imanın söz ve amel olduğu üzerinde icmâ etmişlerdir (birleşmişlerdir). Niyetsiz amel olmaz. Onlara göre iman tâatle artar, ma’siyet dolayısıyla eksilir. Onlara göre bütün tâatler de imandır.” et-Temhîd (9/238). Ayrıca bk. (9/243); el-Îmân (sh: 282, Mecmûul-Fetâvâ 7/330).

335. Yâni imanın eksileceği görüşünde olan çoğunluğa katıldığı görüş.

336. İbn-i Abdilberr’in sözünün tam metni şöyledir: “İbn-i u’l-Kâsım, Mâlik’den imanın arttığını, eksilmesi hususunda ise tevakkuf ettiğini rivâyet etmiştir. Abdürrezzâk, Mâ’mer b. Îsâ, İbn-i Nâfi’ ve İbn-i Vehb ise Mâlik’den şöyle rivâyet etmişlerdir: ‘İman artar ve eksilir. Tâatle artar, ma’siyetle eksilir.’ Allah’a hamdolsun ki hadis ehlinden cemâatin görüşü de bu doğrultudadır.” et-Temhîd (9/252). Ayrıca bk. Şerhu’n-Nevevî (1/146).

Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiyye bu konuda şunları söyler:

“Etbâu’t-Tâbiîn’den bazı fıkıhçılar, iman hakkında eksilme (lafzının) kullanılmasını uygun görmüyorlardı. Çünkü onlar, Kur’ân’da imanın artışından söz edildiğini buldukları halde, eksildiğinden söz edildiğine dâir birşey bulamadılar. Mâlik’den gelen iki rivâyetten birisi de bu doğrultudadır. Ondan gelen diğer rivâyet -ki ashâbı nezdinde meşhur olan budur- diğer imamların da dediği gibi imanın hem artıp hem de eksileceği görüşüdür.” el-Îmânu’l-Evsat (sh: 48, Mecmûu’l-Fetâva 7/506).

Bir başka yerde de şöyle der: “İşte bundan dolayı sünnet ve hadis ehli, imanın arttığı görüşündedirler. Onların cumhuru (çoğunluğu) imanın hem arttığını hem de eksildiğini söylerken, bir bölümü iman artar, derler fakat eksildiğini söylemezler. Nitekim İmam Mâlik’den gelen iki rivâyetten birisi böyledir. Kimisi de Abdullah b. Mübârek gibi iman artıp durur, der.” el-Îmân (sh: 194, Mecmûu’l-Fetâvâ, 7/223).

Başta İbn-i Abdilberr olmak üzere bazı imamların işaret ettiği, imanın eksilmesi hakkında İmam Mâlik’in tevakkuf ettiği hususunu, bizzat İmam Mâlik’in kendisinden rivâyet edilmiş bir halde bulamadım. Aksine kaynaklarda O’nun diğer imamlar gibi, imanın artıp eksildiğini söylediğini gösteren pek çok rivâyete ve imamların bununla ilgili ifâdelerine yaygın bir şekilde rastladım. Bunlardan bazıları şöyledir:

1- Adürrezzâk b. Hammâm es-San’ânî şöyle demiştir: “Süfyân es-Sevrî, İbn-i Cüreyc, MÂLİK B. ENES, Ma’mer b. Râşid ve Süfyân b. ‘Uyeyne’yi: ‘İman söz ve ameldir; artar ve eksilir’ derlerken işittim.” Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (No: 726); Âcurrî “eş-Şerîa” (sh: 117); İbn-i Batta “el-İbânetü’l-Kübrâ’ ” (2/813); el-Lâlekâî (No: 1735); İbn-i Abdilberr “et-Temhîd” (9/252, 253); “el-İntikâ’” (sh: 34); Nevevî “Şerhu Sahîhi Müslim” (1/146).

Bu rivâyet başka bir yoldan şöyle rivâyet edilmiştir: Abdürrezzâk dedi ki: “Kendileriyle karşılaştığım 62 şeyhin hepsi de (daha sonra İmam Mâlik’de dahil olmak üzere bunların bir kısmının isimlerini sayar): ‘İman; söz ve ameldir; artar ve eksilir’ derlerdi.” el-Lâlekâî (No: 1737).

2- Abdullah b. Nâfi’, İmam Mâlik’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “İman; söz ve ameldir; artar ve eksilir.” Ebû Dâvûd “Mesâilu’l-İmâm Ahmed” (sh: 113); Abdullah b. Ahmed “es-Sünne” (No: 636); el-Hallâl “es-Sünne” (No: 1082, 1124); Âcurrî “eş-Şerîa” (sh:118); el-Lâlekâî (No: 1742); Ebû Nuaym “Hilyetü’l-Evliyâ” (6/327).

3- İmam Mâlik’in arkadaşı Ebû Osmân Saîd b. Dâvûd b. Ebî Zenber ez-Zübeyrî şöyle demiştir: “Mâlik şöyle derdi: ‘İman; söz ve ameldir; artar ve eksilir.’” el-Hallâl “es-Sünne” (No: 1014). Rivâyet ez-Zübeyrî nedeniyle zayıftır. Hâfız İbn-i Hacer bu zât hakkında şöyle demiştir: “Sadûk olup Mâlik’den münker rivâyetleri vardır. İhtilat sonucu Mâlik’in hadislerini karıştırdığı söylenir. O’nun Mâlik’in lafzından rivâyet dinlediği iddiasını, Abdullah b. Nâfi’ yalanlamıştır. 10. tabakadan olup h. 120 yılı dolaylarında vefat etmiştir.” Takrîbu’t-Tehzîb (sh: 377). Ayrıca bk. Tehzîbu’t-Tehzîb (4/21-23).

4- İshâk b. Muhammed şöyle bir olay anlatır: “Mâlik b. Enes’in yanındaydım. Bu sırada Hammâd b. Ebî Hanîfe’nin Mâlik’e şöyle dediğini duydum: ‘Ey Ebâ Abdillah! Bizim bir görüşümüz var ki onu sana sunacağız. Eğer onu güzel görürsen bunu söylemeye devam edeceğiz, yok eğer güzel görmezsen ondan vazgeçeceğiz.’ İmam Mâlik bunun üzerine: ‘Nedir o görünüşünüz?’ dedi: O da: ‘Ey Ebâ Abdillah! Biz hiç kimseyi günahından dolayı tekfîr etmiyoruz. İnsanların hepsi bizim nezdimizde müslümandırlar’ diye cevap verdi. İmam Mâlik’de: ‘Bu ne kadar da güzel bir görüş. Bunda herhangi bir sakınca yoktur’ dedi. Bunun üzerine Dâvûd b. Ebî Zenber, İbrâhim b. Habîb ve Mâlik’in diğer ashâbı İmam Mâlik’e doğru ayağa kalkarak: ‘Ey Ebâ Abdillah! Muhakkak bu (kişi) ircâ’ görüşünü söylüyor’ dediler. Bunun üzerine Hammâd b. Ebî Hanîfe: ‘Benim dinim Allah’a yakın meleklerin dini gibidir’ dedi.İmam Mâlik’de bu söze cevaben: ‘Asla! Allah’a yemin ederim ki, iman; artar ve eksilir: “İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye” (Fetih, 4), “İbrâhim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi O’na: Yoksa inanmadın mı? dedi. İbrâhim: Hayır! İnandım, fakat kalbimin itmi’nân bulması için, dedi” (Bakara, 260). İbrâhim’in kalbinin itmi’nân bulması imanının artmasıdır, dedi” el-Lâlekâî (No: 1743).

5- İmam Ebû ‘Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm: “Bu, imân söz ve ameldir, artar ve eksilir, diyenlerin isimleridir” dedikten sonra bunu söyleyenlerden 133 kişinin ismini zikretmiştir. Onlardan biri de İmam Mâlik’dir. Bk. İbn-i Batta “el-İbânetü’l-Kübrâ” (2/814-826). Ayrıca bk. Fethu’l-Bârî (1/61).

İmam Mâlik’in artma ve eksilme zikredilmeden imanın; söz ve amel olduğunu gösteren sözlerinden bazıları da şöyledir:

6- İbn-i Abdilberr’in Eşheb b. Abdülazîz’den rivâyetine göre İmâm Mâlik dedi ki: “Sahâbîler onaltı ay Beyti’l-Makdis’e doğru namaz kıldılar. Sonra el-Beytü’l-Harâm’a (Ka’be’ye) yönelmekle emrolundular. Bunun üzerine Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Allah, sizin namazınızı asla zâyi edecek değildir” (Bakara, 143). Yâni Beyti’l-Makdis’e doğru kıldığınız namazlarınızı zâyi edecek değildir. Daha sonra Mâlik şöyle dedi: “Ben bununla beraber Mürcie fırkasının ‘namaz imandan değildir’ sözünü hatırlıyorum.” el-İntikâ’ (sh: 34).

7- Muhammed b. Nasr el-Mervezî’nin, Ebû Seleme el-Harrânî’den rivâyetine göre Ebû Seleme şöyle demiştir: “Mâlik, Şüreyk, Ebû Bekr b. el-‘Ayyâş, Abdülazîz b. Ebî Seleme, Hammâd b. Seleme ve Hammâd b. Zeyd şöyle demişlerdir: ‘İman; marifet, ikrar ve ameldir.’ Yalnız Hammâd b. Zeyd imanla islam arasında fark görür; imanı özel, islamı ise genel sayardı.” Ta’zîmu Kadri’s-Salâh (No: 568). Ayrıca bk. Abdullah b. Ahmed, es-Sünne (no: 612); İbn-i Teymiyye, el-Îmân (sh: 317, Mecmûu’l-Fetâvâ 7/369).

İmanın artırıp eksildiğine dâir İmam Mâlik’den gelen bunca rivâyet ve naklin yanında O’nun imanın eksilmesi hakkında tevakkuf ettiğini belirten rivâyetin doğru olduğu varsayılsa bile buna neden olarak şu olasılıklar sayılabilir:

1- İbn-i Teymiyye’nin de işaret ettiği gibi imanın arttığı Kur’ân’da açıkça belirtildiği halde eksildiğine dâir bir şey söylenmemiştir (bk. el-Îmânu’l-Evsat, sh: 48, Mecmûu’l-Fetâvâ 7/506). Yine aynı şekilde imanın eksildiğine dâir, hadislerde de net bir ifâde yoktur.

2- İmam Nevevî şöyle demiştir: “Bazıları dediler ki: Mâlik’in imanın eksilmesiyle ilgili bir şey söylememesininin nedeni, O’nun; mü’minlerden günah işleyenleri tekfîr eden Hâricîler’e muvâfakat ettiğinin sanılmasından duyduğu endişe ve kaygıdır.” Şerhu Sahîhi Müslim (1/146). Burada İmam Nevevî şuna işaret etmektedir: Kimilerine göre iman tek bir şeyden ibarettir. O da tasdiktir. Amel ise imana dâhil değildir. Buna göre imanın eksilmesi görüşü, onlar nezdinde günah işleyenlerin kâfir olduğu görüşüyle paraleldir. Şöyle ki: Onlara göre iman tek bir şey olup artma ve eksilme kabul etmez. Günahlar imanı eksiltir görüşü ise onlara göre günahlar imanı tamamen ortadan kaldırır anlamındadır. Böylece imanın eksilmesi görüşü onların iddiasına göre Hâricîler’in görüşüne benzemektedir. İmanın artması görüşü ise onlara göre herhangi bir karışıklığa meydan vermemektedir. Allah en doğrusunu bilir.

3- İmanın eksilmesi hususunda bir şey söylememe görüşü İmam Mâlik’in eski görüşü olabilir. Kendisine Sahâbe’den imanın eksildiğini net bir şekilde ifâde eden eserler ulaşınca bu görüşünden vazgeçmiştir. İşte bundan dolayıdır ki ashâbının hemen hemen tamamına yakını O’ndan bu son görüşünü nakletmişlerdir. Yine aynı şekilde diğer imamlar da O’ndan imanın artıp eksildiği görüşünü nakletmişler ve O’ndan buna aykırı herhangi bir şey de rivâyet etmemişlerdir. Allah en doğrusunu bilir.

337. Bunlar Mu’tezile ve Hâricîler’e, başka bir ifâdeyle Kaderiyye’ye mensup olup, vaîdin yâni Allah’ın tehdidinin mutlaka yerine getirileceğini, büyük günah işleyen kimsenin tevbe etmeden ölmesi halinde de ebediyyen cehennemde kalacağını söylerler. Çünkü Allah günah işleyenleri (günahkârları) cehennem azabıyla cezalandıracağı sözünü vermiştir. O ise verdiği sözden asla caymaz. Sonuç olarak Vaîdiyye, büyük günah işleyenlerle ilgili verdikleri hükümde, olayın cehennem, korku, azab ve cezâ boyutunu (yanını), cennet, ümit, rahmet ve ödül boyutundan mutlak olarak üstün tutmuşlardır. Bu itibarla Mürcie’nin karşıtı olup, hem Mürcie hem de Vaîdiyye, Allah’ın vaîdi (tehdit ve azabı) hususunda iki farklı zıt ucu temsil etmektedirler. İbn-i Teymiyye bu olayı şöyle ifâde etmiştir: “Ehl-i Sünnet, Allah’ın vaîdi hususunda Mürci ile Kaderiyye’ye ve başkalarına mensup olan Vaîdiyye arasında orta bir yerdedir.” Şerhu’l-Akîdeti’l-Vâsıtıyye (2/69). Mürcie hakkında daha önce 314 nolu dipnotta bilgi verilmişti.

Vaîdiyye hakkında daha geniş bilgi için bk. Makâlâtu’l-İslâmiyyîn (1/334-338); el-Fasl (4/190); el-Milel (1/84); Mecmûu’l-Fetâvâ (7/481-504, 670-679), (36/137-139); Minhâcu’s-Sünne (5/260, 287-288), (6/302); Şerhu’l-Akîdeti’l-Vâsıtıyye (2/70-71).

338. Örneğin insan, kimi zaman bir şeyi kesin olarak kabul ederken, kimi zaman ondan kuşku duyar.

339. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Sonra Kitab’ı, kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi kendisine zulmeden, kimi muktesid (ortada), kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda sâbıktır (öne geçmek için yarışandır). İşte büyük fazilet budur.” (Fâtır, 32).

340. Bk. 3. bölüm sh: 61.

341. Ayrıca bk. Şerhu’l-Akîdeti’l-Vâsıtıyye (2/234-235). Bunlara ek olarak imanın artmasının nedenleri arasında şunlar da sayılabilir: Kur’ân-ı Kerîm’i okumak ve ayetleri üzerinde düşünmek, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in sîretiyle islam dininin güzelliklerini iyice düşünüp bunlardan dersler çıkarmak ve bu ümmetin selefinin hayatını okuyup öğrenmek. Bu konuda daha geniş bilgi için bk. Dr. Abdürrezzâk b. Abdülmuhsin el-Abbâd, Esbâbu Ziyâdeti’l-Îmân ve Nuksânih (sh: 9-58).

342. (SAHİH HADİS): Yazarın zikrettiği bu hadisin tam metni şöyledir: “Üç kimse vardır ki, Allah kıyamet gününde ne onlarla konuşur, ne de onları temizler (arındırır). Onlar için acı bir azab vardır: Zina eden yaşlı, böbürlenen fakir ve Allah’ı kendisi için bir alış-veriş metâı kılmak sûretiyle sadece yemin ederek alış-veriş yapan kimse.” Taberânî “el-Evsat” (5/No: 5577); “es-Sağîr” (No: 821) ve Beyhakî “Şuabu’l-Îmân” (4/220) Selmân el-Fârisî radiyallâhu anh’den. Hadisi ayrıca Taberânî “el-Kebîr” ’ de (6/No: 6111): “Üç kimse vardır ki, Allah kıyamet gününde onlara bakmaz:..” lafzıyla aynı sahâbîden rivâyet etmiştir. Hadis hakkında Heysemî, Mecmau’z-Zevâid (4/78)’de: “Ricâli Sahîh’in ricâlidir” demiş, Suyûtî, el-Câmiu’l-Kebîr (6/301), el-Câmiu’s-Sağîr (3/3544) ve el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 3072) ve er-Ravdu’n-Nadîr (No: 342) adlı eserlerinde hadisin sahih olduğunu söylemişlerdir.

Hadis ayrıca şu lafızlarla da rivâyet edilmiştir:

“Üç kimse vardır ki, Allah kıyamet gününde ne onlarla konuşur, ne onları temizler (arındırır), ne de onlara bakar. Onlar için acı bir azab vardır: Zina eden yaşlı, yalancı hükümdar ve böbürlenen fakir.” Ahmed (4/433, 480); Müslim (No: 172); Nesâî (5/86); “es-Sünenü’l-Kübrâ” (bk. Tuhfetü’l-Eşrâf, 10/84); İbn-i Hibbân (el-İhsân, No: 4413); Beyhakî “es-Sünenü’l-Kübrâ” (8/161) ve Beğavî “Şerhu’s-Sünne” (No: 3591) Ebu Hureyre’den. Nesâî’de hadisin baş tarafı: “Üç kimse vardır ki, Allah Azze ve Celle kıyamet gününde onlarla konuşmaz: ...” lafzıyla rivâyet edilmiştir. Hadis bu lafızla da sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru Sahîhi Müslim (No: 1787); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 3069); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 5109).

“Allah’ın kendilerine buğzettiği üç kişiye gelince bunlar; zina eden yaşlı, böbürlenen fakir ve çokça zulmeden zengindir”. Ahmed (5/153); Tirmizî (No: 2568); Nesâî (5/84); “es-Sünenü’l-Kübrâ” (bk. Tuhfetü’l-Eşrâf, 9/161); İbn-i Huzeyme (No: 2456); İbn-i Hibbân (el-İhsan, No: 3349, 3350, 4771); Hâkim (No: 2532) ve diğerleri Ebû Zerr el-Gıfârî’den. Hadis bu lafızla zayıftır. Bk. el-Elbânî, Daîfu’l-Câmii’s-Sâğîr (No: 2610); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 1922); Daîfu Süneni’t-Tirmizî (No: 471); Daîfu Süneni’n-Nesâî (No: 160). Yanlız bu hadis Ebû Zerr’den: “Allah’ın kendilerine kızdığı üç kişiye gelince bunlar; yemin eden tâcir (satıcı), böbürlenen fakir ve yaptığı iyiliği söyleyerek başa kakan cimri” lafzıyla da gelmiştir. Bunu Ahmed (5/176); Tayâlisî (No: 468) ve Taberânî “el-Kebîr” (2/No: 1637) rivâyet etmişlerdir. Bu Ahmed’in lafzıdır. Hadis bu lafızla sahihtir. Bk. el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 3074).

“Üç kimse vardır ki, Allah onlara yarın (kıyamet gününde) bakmaz: Zina eden yaşlı, yemini bir ticâri metâ’ haline getirip her hak ve bâtıl olan şeyde yemin eden kimse ve kendini beğenip böbürlenen fakir.” Taberânî “el-Kebîr” (17/492) ‘İsme b. Mâlik el-Ensârî el-Hatmî radiyallâhu anh’den. İmam Heysemî Mecmau’z-Zevâid (4/78)’de, hadisi Taberânî’nin el-Kebîr’de zayıf bir isnâdla rivâyet ettiğini belirtmişse de el-Elbânî Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr’de (No: 3070) hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Hadis el-Elbânî’nin de söylediği gibi hasendir.

343. Günaha iten etken ve iman ilişkisi hakkında daha geniş bilgi için bk. Şerhu’n-Nevevî (2/117).

344. Yazar İbn-i ‘Useymîn;




Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   82   83   84   85   86   87   88   89   ...   92




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin