İsim ve Sıfatlar Tevhidinde Ehl-i Sünnet’in Muhaliflere Cevabı



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə14/24
tarix26.08.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#74609
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   24

Not: Ağbiyâ kelimesi ğabî kelimesinin çoğuludur. ⁄abî ise Türkçe’de, anlayışı kıt, akılsız, geri zekalı, câhil ve kalın kafalı gibi anlamlara gelir. Biz parça bütünlüğüne daha uygun gördüğümüz için geri zekalı kelimesini kullandık.

45. Bu bozuk şüpheler için 20 bölümün 2. faslına bakın. Sh: 191.

46. Ruhlarda bu duygu yaratılıştan vardır.

47. (SAHİH HADİS): Ahmed (4/402, 419); Buhârî (No: 4205, 6610); Müslim (No: 2704); İbn-i Huzeyme (No: 2563); İbn-i Ebî Âsım (No: 818, 819) ve diğerleri değişik ancak birbirine yakın lafızlarla Ebû Mûsâ el-Eş’arî radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 7864); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 2303); Zılâlu’l-Cenne (No: 818, 819).

48. Bk. 19. bölüm sh: 182-185.

49. Büyük âlim ve pek çok fennin sâhibi Fahreddîn Muhammed b. Ömer b. el-Hüseyn el-Kureşî el-Bekrî et-Taberistânî. Usûl, kelâm ve tefsir âlimi olup zekilerin, hakîmlerin ve musanniflerin büyüğüdür. Fahreddîn er-Râzi olarak meşhurdur. H. 544 yılında dünyaya gelmiştir. Çok fazla olan eserleri, Kur’ân ve Sünnet ile bağdaşması asla mümkün olmayan pek çok sapıklık, bid’at, hurâfe ve sihirle doludur. Ancak ömrünün sonlarına doğru tüm bu görüşlerinden vazgeçip kelâm ilmini bırakmış ve ölürken yaptığı vasiyette kendisinin selef yolu ve yöntemini benimsediğini itiraf etmiştir. Hicri 606 yılı, Ramazan ayında 62 yaşındayken vefat etmiştir. et-Tefsîru’l-Kebîr (veya Mefâtîhu’l-Gayb), es-Sırru’l-Mektûm fi’s-Sihri ve Muhâtabeti’n-Nucûm gibi pek çok eseri vardır. Bk. Mecmûu’l-Fetâvâ (4/62, 72; 5/294, 561-563; 6/273-288; 13/181; 16/213; 17/247); Zehebî, Târîhu’l-İslâm (18/1/232-244); Siyer (21/500-501); Mîzânu’l-İ’tidâl (3/340); İbn-i Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye (13/61-62); İbn-i Hallikân, Vefayâtü’l-A’yân (4/248-252); Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiiyye (5/33-40); İbn-i Hacer, Lisânu’l-Mîzân (4/426).

50. Yâni hüküm veremez hale gelir. Çünkü aklın alanı hem dardır, hem de sınırlıdır.

51. Fahreddîn er-Râzî bu beyitleri Aksâmu’l-Lezzât adlı eserinde zikretmiştir. O’ndan da İbn-i Teymiyye, Mecmûu’l-Fetâvâ (4/73, 5/10) ve İbn-i Kesîr, el-Bidâye (13/61-62)’de nakletmişlerdir. Ayrıca bk. Vefayâtu’l-A’yân (4/250); Tabakâtu’ş-Şâfiiyye (5/40).

52. Fahreddîn er-Râzî bu vasiyeti, ömrünün sonlarına doğru öğrencisi İbrâhim b. Ebî Bekr el-Esbehânî’ye yapmıştır. Bk. İbn-i Teymiyye, Deru Teâruzi’l-Akli ve’n-Nakl (1/160); Mecmûu’l-Fetâvâ, (4/72-73, 5/11); Zehebî, Târîhu’l-İslâm (18/1/244); Siyer (21/501); İbn-i u’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 194-195); Subkî, Tabakâtu’ş-Şâfiiyye (5/40); İbn-i Kâdı Şehbe, Tabakâtu’ş-Şâfiiyye (2/82-83); Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (thk. el-Elbânî, sh: 208-209).

53. Hadis ilminin en büyük otoritesi, müslümanların imamı, hadisçilerin biricik örneği, müctehidlerin hucceti Muhammed b. Ebi’l-Hasen İsmâil b. İbrâhim b. el-Muğîre b. Berdizbeh b. Bezizbih. Künyesi; Ebû Abdillah, nisbesi el-Cu’fî el-Buhârî’dir. Allah’ın kitabından sonra en sağlam kitap olan el-Câmiu’s-Sahîh’in ve daha pek çok eserin sahibi. Hicri 13 Şevvâl 194 (milâdi 810) yılında, cuma günü cuma namazından sonra Buhâra’da dünyaya geldi. İlim ve takvâ üzere 62 yıl hayat sürdü. Hakkında söylenen sadece şu iki söz O’nun ilim ve takvâsını ispatlamaya yeter:

İmam Müslim, O’na sorduğu bir sorunun cevabını aldıktan sonra şöyle der: “Sana ancak kışkanç olan dil uzatır. Tanıklık ederim ki dünyada senin bir benzerin yoktur.” İbn-i Hacer, Hedy, sh: 509.

İnsanlara namaz kıldırdığı bir gün bir eşek arısı tarafından tam 17 kere sokulur, buna rağmen namazını kesmemiş, namazını bitirince insanlara: “Namazda beni rahatsız eden şey ne idi, bakın?” diye sormuş. Bir de bakmışlar ki 17 ayrı yerden eşek arısı O’nu sokmuş ve yerleri şişmişti. Ama O, bu durumda bile namazını kesmemişti. Hedy, sh:505.

İmam Buhârî’nin i’tikâdı, Ehl-i Sünnet’in i’tikâdıdır. Bununda ötesinde O, Ehl-i Sünnet’in en büyük imamlarından olmuştur. İman konusundaki şu sözleri O’nun Ehl-i Sünnet yoluna ne kadar bağlı olduğunun açık bir göstergesidir:

“İman söz ve ameldir, artar ve eksilir.” el-Câmiu’s-Sahîh (Fethu’l-Bârî, 1/60); Hedy (sh: 516); Tehzîbu’t-Tehzîb (9/43).

“İman; söz ve ameldir diyenden başkasından hadis yazmadım.” Hedy (sh: 503). Buhârî’nin iman konusundaki görüşleri hakkında daha geniş bilgi için 332 nolu dipnota bakılabilir.

Hayatı boyunca pek çok sürgün, iftira sıkıntı ve çileye uğrayan İmam Buhârî h. 256 yılının cumartesi günü Ramazan bayramı gecesi yatsı namazından sonra vefat etmiş ve Semerkand’ın bir kazası olan Hartenk’te defnedilmiştir. Sahîh’i yanında el-Edebu’l-Müfred, et-Tarîhu’l-Kebîr, et-Târîhu’s-Sağîr, Esmâu’s-Sahâbe, Kitâbu’l-Künâ gibi pek çok eserin sahibidir. İmam Buhârî ve eserleri hakkında ayrıntılı bilgi almak isteyenler İmam Buhârî’nin Hayatı ve Hadis İlmindeki Yeri adlı kitabımıza bakabilirler. Ayrıca bk. Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz (2/555-557); Siyer (12/391-471); İbn-i Hacer, Hedy (sh: 501-518); Tehzîbu’t-Tehzîb (9/39-45); İbn-i u’l-’İmâd, Şezerâtü’z-Zeheb (2/134-136).

54. Nuaym b. Hammâd b. Muâviye b. el-Hâris el-Huzâ’î, Ebû Abdillah el-Mervezî. Mısır’da ikamet etmiştir. Fıkıh âlimi olup ferâiz (miras hukuku) konularını iyi bilirdi. Hadisle ilgili ilk müsnedi toplamıştır. Cehmiyye’ye cevap vermek hususunda şiddetliydi. Şöyle derdi: “Önceleri Cehmî biriydim. Bunun için onların sözlerini iyi bilirim. Hadis talep etmeye başlayınca onların yolunun ta’tîl olduğunu bildim.” H. 228 yılında vefat etmiştir. Bk. Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz (2/418-420); Siyer (10/595-612). Mîzânu’l-İ’tidâl (4/267-270); İbn-i Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb (10/409-413); İbn-i u’l-’İmâd, Şezerâtü’z-Zeheb (2/67).

55. (SAHİH ESER): el-Lâlekâî (No: 936); İbn-i Teymiyye, el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 153, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/110, 263); Zehebî, el-Uluvv li’l-Aliyyi’l-Gaffâr (sh: 126); Siyer (10/610). el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv’da eserin isnâdının sahih olduğunu söylemiştir. Bk. sh: 184.

56. Yâni Allah’a cisim izâfe etmek, O’nun bir cisim olduğunu söylemek. Tecsîm sözü kelâmcıların sonradan uydurmuş oldukları mücmel lafızlardandır. Ne kitap ve sünnette geçmektedir ne de sahâbe, tâbiîn ve din imamlarından biri tarafından bu anlamıyla bilinmektedir. Bk. İbn-i Teymiyye Mecmûu’l-Fetâvâ (3/306, 5/305, 419-438, 6/102-104); Minhâcu’s-Sünne (2/135). Ayrıca bk. 10. bölüm sh: 98 ve 119 nolu dipnot.

57. Nitekim Molla Aliyyu’l-Kârî bu noktaya özellikle işaret etmiş ve kendisi gibi Hanefî olan İmam Konevî’nin şöyle dediğini nakletmiştir: “Bu nedenle selef âlimlerinin çoğu şöyle söylemişlerdir: Cehmiyye’nin alâmeti, Ehl-i Sünnet’e müşebbih (benzeticiler) adını takmalarıdır. İsim ve sıfatlardan herhangi bir şeyi reddedenlerden hiçbir kimse yoktur ki bunları ispat edene müşebbih adını takmasın. Hatta Abdülcebbâr, Zemahşerî gibi bazı tefsîr âlimleri ve bu ikisi dışındaki diğer Mu’tezilî ve Râfızî âlimler, sıfatlardan herhangi bir şeyi ispat edene, yahut Allah’ın zâtını görmenin mümkün olduğunu söyleyen âlimlere “müşebbih” adını verirler. Halbuki Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in cumhurunun nezdindeki meşhur olan görüş onların; Allah’ın yaratıklara benzemesini reddetmek sûretiyle, Allah’ın sıfatlarını reddetmeyi kasdetmedikleri, aksine bununla, imamın da doyurucu bir anlatımla anlattığı gibi Allah’ın isimlerinde, sıfatlarında ve fiillerinde yarattığı şeylerden hiçbirine benzemediğini kasdettikleri yolundadır.” Molla Aliyu’l-Kârî, Şerhu’l-Fıkhı’l-Ekber, sh: 15.

İmam Tirmizî’de bu hususta “Hiç kimse iyi (helal) bir şeyden sadaka vermiş olmasın ki Rahmân onu sağ eliyle alıp kabul etmesin. Bu bir hurma bile olsa. Zaten Allah iyiden (helalden) başkasını da kabul etmez” hadisini zikrettikten sonra şöyle demiştir: “İlim ehlinden pek çok kimse bu hadis ve sıfatlarla ilgili buna benzeyen diğer rivâyetler hakkında ve Allah Teâlâ'nın her gece dünya göğüne inmesi hususunda gelen rivâyetler hakkında şöyle demişlerdir: ‘Bu sıfatlar hakkında gelen rivâyetler kesinlikle sâbittir. Bunlara olduğu gibi inanılır ve haklarında hiçbir vehme düşülmez. Bunların nasıl olduğu konusunda da hiçbir şey söylenilemez. Bunun gibi Mâlik, Süfyân b. ‘Uyeyne ve Abdullah b. el-Mübârek’in bu hadisler hakkında “onları nitelendirmeden (olduğu gibi) alıp kabul ediniz” dedikleri, rivâyet edilmiştir. İşte Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in ilim ehlinin görüşü de böyledir. Cehmiyye ise bu rivâyetleri inkar ederek ‘bunlar birer teşbihtir’ demişlerdir.” Câmiu’t-Tirmizî (3/50-51). Ayrıca bk. (5/234, 377). Bid’atçilerin Ehl-i Sünnet’e yakıştırdıkları diğer kötü lakaplar için bk. 25. bölüm sh: 233.

58. Üstelik selef, Allah’ın isim ve sıfatları hususunda yapılabilecek teşbîh ve tecsîmi küfür saymıştır:

İmam Ebû Hanîfe şöyle demiştir: “Kim Allah’ı insana özgü anlamlardan (sıfatlardan) bir anlam (sıfat) ile tanımlanırsa, muhakkak küfre düşmüş olur. Bu gerçeği gören bir ibret alır da artık kâfirlerin dediklerine benzer bir sözü söylemekten kaçınır. Bunu yapınca da Allah Teâlâ'nın sıfatlarında beşer sıfatları gibi olmadığını anlar.” Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (thk. el-Elbânî, sh: 188).

İshâk b. Râhûye’de şöyle demiştir: “Kim Allah’ı nitelerken, O’nun sıfatlarını, yarattığı şeylerden birinin sıfatına benzetirse, o Azîm olan Allah’ı inkâr etmiş olur.” el-Lâlekâî (No: 937); Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (thk. el-Elbânî, sh: 118); Molla Aliyyü’l-Kârî, Şerhu’l Fıkhı’l-Ekber (sh: 15). el-Elbânî ilgili yerde, bu rivâyet hakkında bir şey söylememiştir. Dr. Abdullah et-Türkî ve Şuayb el-Arnavût’da el-Elbânî gibi ilgili kitaba yaptıkları tahkikte bu rivâyet hakkında bir şey söylememişlerdir. (Bk. 1/85).

Nuaym b. Hammâd el-Huzâ’î ise şöyle demiştir: “Allah’ı yaratıklarına benzeten kâfir olur. Allah’ın kendisini nitelendirdiği şeyleri inkar eden de kâfir olur. Ne Allah’ın kendisini nitelendirdiği ne de Rasûlü’nün O’nu nitelendirdiği hiçbir şey teşbîh değildir.” Tahrici daha önce 55 nolu dipnotta geçmişti.

59. Dımaşk (Şam) ehlinin müftüsü, Ebû Abdillah b. Ebî Müslim el-Hüzelî. Fıkıhçı ve hafız. Kendisi şöyle derdi: “İlim talebi yolunda bütün yeryüzünü dolaştım.” Zührî ise hakkında: “Âlimler üçtür” dedikten sonra onlardan biri olarak Mekhûl’u saymıştır. Mekhûl h. 113 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/107-108); Siyer (5/155-160); Mîzânu’l-İ’tidâl (4/177-178); Tehzîbu’t-Tehzîb (10/259-261).

60. Ebû Bekr Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdillah b. Şihâb el-Kureşî ez-Zührî. H. 50 yılında doğdu. İbn-i Ömer radiyallâhu anhumâ’dan iki hadis işitti. İbn-i u’l-Müseyyib’le sekiz yıl beraber kaldı. Hakkında Ömer b. Abdülazîz: “Allah’a ilimden daha üstün bir şeyle ibâdet (kulluk) etmedin” demiştir. Zehebî hakkında söylenen menkıbe ve haberlerin 40 yaprak tuttuğunu söyler. H. 124 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/108-113); Siyer (5/326-350); Mîzânu’l-İ’tidâl (4/40); Tehzîbu’t-Tehzîb (9/385-388); Şezerâtü’z-Zeheb (1/162).

61. Mâlik b. Enes b. Mâlik b. Ebî Âmir b. ‘Amr b. el-Hâris, Ebû Abdillah el-Asbahî el-Medenî. Büyük fıkıh ve hadis âlimi. Dâru’l-Hicre (Medine) ve Mâlikî mezhebinin imamı. Nâfi’, Zührî, İbn-i ü’l-Münkedir, Abdullah b. Dînâr ve daha pek çok ulu tâbiînden hadis rivâyet etmiş, kendisinden de İbn-i u’l-Mübârek, Saîd el-Kattân, İbn-i Mehdî ve İbn-i Vehb gibi sayısız âlim hadis rivayet etmiştir. İmam Şâfiî O’nun için: “Mâlik Allah’ın halkına bir huccetidir” demiştir. Buhârî ise en sahih isnâdın, Mâlik’in Nâfi’den, O’nun da İbn-i Ömer’den rivâyet ettiği isnâd olduğunu söyler. İmam Mâlik el-Muvatta’ adlı meşhur hadis kitabının müellifidir. İmam Şâfiî el-Muvatta’ hakkında: “Yeryüzünde (hadis alanında) Mâlik’in Muvatta’ından daha doğru bir kitap yoktur” demiştir. İmam Mâlik h. 179 yılında 86 (89’da denmiştir) yaşındayken Medine’de vefat etmiş ve (Cennet-i) Bâki’ye defnedilmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/207-213); Siyer (8/48-135); el-Bidâye ve’n-Nihâye (10/180); Tehzibu’t-Tehzîb (10/5-8); Şezerâtü’z-Zeheb (2/12-15).

62. Süfyân b. Saîd b. Mesrûk b. Habîb, Ebû Abdillah es-Sevrî el-Kûfî. Hadis hâfızlarının imamı, zamanındaki bildiğiyle amel eden âlimlerin efendisi. Şu’be, İbn-i Maîn ve bir cemâat O’nun için: “Hadiste mü’minlerin emiri” demiş, Şu’be b. el-Haccâc hakkında ayrıca “Süfyân benden daha hâfızdır”, İbn-i u’l-Mübârek ise “1100 şeyhten hadis yazdım. Onların içinde Süfyân’dan daha iyisini görmedim” demiştir. H. 161 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/203-207); Siyer (7/229-279); Tehzîbu’t-Tehzîb (4/101-104); Şezerâtü’z-Zeheb (1/250-251).

63. Leys b. Sa’d b. Abdurrahmân, Ebu’l-Hâris el-Fehmî el-Mısrî. Mısır diyarının şeyhi, âlimi ve başkanı. Asrının meşhur fıkıh âlimi. Hakkında İmam Şâfiî: “Mâlik’den daha fakihtir, ancak ashâbı O’nu kalkındırmamıştır”, İbn-i Vehb ise: “Eğer Leys ve Mâlik olmasa sapıtmıştık” demişlerdir. H. 175 yılında 81 yaşındayken vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/224-226); Siyer (8/136-163); Mîzânu’l-İ’tidâl (3/423), Tehzîbu’t-Tehzîb (8/401-405); Şezerâtü’z-Zeheb (1/285).

64. Abdurrahmân b. ‘Amr b. Muhammed (Yuhmed), Ebû ‘Amr el-Evzâ’î ed-Dımaşkî. Şeyhu’l-İslâm ve Şam ehlinin imamı. H. 88 yılında sahâbe hayattayken doğdu. İbadete çok düşkündü. Geceyi; namaz, Kur’ân ve çokça göz yaşı dökerek ağlamayla ihya ederdi. Hakkında Hâkim: “Evzâ’î, genel olarak asrının, özel olarak da Şam ehlinin imamıdır” demiştir. Kendisinden cemâat rivâyet etmiştir. H. 157 yılında vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (1/178-183); Siyer (7/107-134); Mîzânu’l-İ’tidâl (2/580); Tehzîbu’t-Tehzîb (6/215-218); Şezerâtü’z-Zeheb (1/241-242).

65. (SAHİH ESER): Tirmizî, el-Câmiu’s-Sahîh (3/51); el-Hallâl, es-Sünne (No: 313); el-Lâlekâî (No: 875); İbn-i Abdilberr, Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih (No: 1801, 1802); Zehebî, el-Uluvv (bk. Muhtasar, No: 123, 126, 134, 137). Eser sahihtir. Bk. el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 76, 129, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/39); İbn-i u’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 77); İbn-i Hacer, Fethu’l-Bârî (13/418); el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 138, 139, 142, 143).

66. Hadisin metni ve tahrici 13. bölümde gelecek. Bk. sh: 124 ve 160 nolu dipnot.

67. Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilâl b. Esed, Ebû Abdillah ez-Zühlî eş-Şeybânî el-Mervezî sonra el-Bağdâdî. Büyük hadis ve fıkıh âlimi. Asrında müslümanların efendisi. Hanbelî mezhebinin imamı. H. 164 yılında dünyaya geldi. İmam Mâlik’in öldüğü yıl olan 179 yılında henüz 15 yaşındayken ilim tahsil etmeye başladı. Kısa sürede tefsir, hadis, fıkıh ve diğer islamî ilimlerde şöhret oldu. Hakkında İmam Şâfiî: “Bağdât’tan çıktığımda geride Ahmed b. Hanbel’den daha faziletli, daha bilgili ve daha fakîh birini bırakmamıştım” İbn-i u’l-Medînî ise “Allah bu dini riddet günü Ebû Bekir es-Sıddîk ile, mihnet günü de (Kur’ân yaratılmıştır dendiği fitne günleri) Ahmed b. Hanbel ile desteklemiştir” demişlerdir. Sünnete olan düşkünlüğü ve bağlılığı nedeniyle İmâmu’s-Sünne (Sünnet’in imamı) ismiyle şereflendirilen İmam Ahmed çok zâhid, vera’ ve takva sahibi kişiliğiyle meşhurdur. O’nun zühdü, takvası ve kerametleriyle ilgili anlatılan ve yazılan menkıbeler bir hayli fazladır. İçerdiği rivâyetlerin çokluğu nedeniyle, müsnedler içinde en fazla rivâyeti içeren “el-Müsned” adlı o muhteşem eserin müellifidir. Ölümünden sonra oğlu Abdullah tarafından yapılan bazı ilave rivâyetlerle bugün mevcut olan halini almıştır. İmam Ahmed h. 241 yılında 77 yaşındayken Bağdât’ta vefat etmiştir. Bk. Tezkiretü’l-Huffâz (2/431-432); Siyer (11/177-358, el-Bidâye ve’n-Nihâye (10/340-358) Tehzîbu’t-Tehzîb (1/66-68), Şezerâtü’z-Zeheb (2/96-98).

68. Bk. İbn-i u’l-Kayyim, es-Savâıku’l-Mürsele (1/265); İbn-i u’l-Mevsılî, Muhtasaru’s-Savâık (2/251); İbn-i Cevzî, Menâkıbu’l-İmâm Ahmed (sh: 156); Zehebî, Târîhu’l-İslâm (İmam Ahmed’in hal tercemesi No: 27); İbn-i ‘Useymîn, Şerhu Lüm’atü’l-İ’tikâd (sh: 35).

69. Muhammed b. el-Hasen b. Ferkad, Ebû Abdillah eş-Şeybânî el-Kûfî. Fıkıh ve hadis âlimi. Ebû Hanîfe’nin arkadaşı ve öğrencisi. Ebû Hanîfe’den fıkıh ilmi tahsil etmiş, Mâlik’ten hadis dinlemiş, İmam Şâfiî’ye hocalık yapmıştır. İmam Şâfîi hakkında: “O’ndan bir deve yükü hadis yazdım. O’ndan zekaca daha üstün ilim dolu biriyle münazara etmedim. Eğer Kur’ân Muhammed b. el-Hasen’ın diliyle indi demek isteseydim, dili fasih kullanışından dolayı bunu derdim” demiştir. el-Âsâr, el-Muvatta’ ve’l-Hucce alâ Ehli’l-Medîne gibi eserleri vardır. H. 189 yılında Rey’de vefat etmiştir. Bk. el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd (2/172-182); Siyer (9/134-136); Mîzânu’l-İ’tidâl (3/513); Lisânu’l-Mîzân (5/121); Şezerâtü’z-Zeheb (1/321).

70. (SAHİH ESER): el-Lâlekâî (No: 740); Zehebî, el-Uluvv (sh: 113); İbn-i Kudâme, İsbâtu Sıfati’l-Uluvv (No: 82); İbn-i Teymiyye; Mecmûu’l-Fetâvâ (4/4-5; 5/50, el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ sh: 89). Eser sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 159).

71. Başka bir ifâdeyle Allah’ın zâtıyla yüksekte, yukarıda, gökte olması, arşına istivâ etmiş olması.

İmam Ebû Hanîfe’nin, Allah’ın zâtıyla uluvvu hakkında pek çok sözü vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

“Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kâfir olmuştur. Yine aynı şekilde: ‘O, arş(ının) üzerindedir, fakat arş gökte midir, yoksa yerde midir? bilmiyorum’ diyen kimse de kâfir olmuştur.” el-Fıkhu’l-Ebsat, sh: 45. Bu sözün diğer bir rivâyeti de şöyledir: “Her kim: ‘Rabbim gökte mi yoksa yerde midir? bilmiyorum’ derse kâfir olmuştur. Çünkü Allah “Rahmân arşa istivâ etti” (Tâhâ, 5) buyuruyor. Allah’ın arşı da yedi kat semânın üstündedir. Yine aynı şekilde: ‘O, arşın üzerindedir, fakat arş gökte midir yoksa yerde midir? bilmiyorum’ diyen kimse de kâfir olmuştur. Çünkü o Allah’ın gökte olduğunu inkar etmiştir. Allah’ın gökte olduğunu inkar eden de kâfir olmuştur: “Çünkü Allah illiyyîn’in en üstündedir, en yukarısındadır. O’ndan yukarıdan istenir, aşağıdan değil.” İbn-i Kudâme, el-Uluvv (sh.116); İbn-i Teymiyye, el-Fetvâ el-Hameviyye el-Kübrâ (sh: 86-87, Mecmûu’l-Fetâvâ 5/48); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar sh: 136, No: 118); İbn-i u’l-Kayyim, İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 74); İbn-i Ebi’l-’İzz el-Hanefî, Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye (sh: 288).

“Allah-u Teâlâ’dan birşey istenirken, yukarıdan istenir, aşağıdan değil. Çünkü aşağı hiçbir şeyde Rubûbiyyet ve Ulûhiyyetin sıfatlarından değildir. Nitekim hadiste de şöyle rivâyet edilmiştir: “Bir adam siyah câriyesini Peygamber’e getirerek şöyle dedi: ‘Bir mü’mine câriyeyi âzat etmek üzerime vâcib oldu. Bunu bana yeterli görür müsün?’ Peygamber de câriyeye: ‘Sen mü’mine misin?’ diye sordu. O da ‘evet’ deyince bu defa Peygamber:‘Peki Allah nerede?’ diye sordu. O da göğe işâret etti. Bunun üzerine Peygamber adama: ‘Onu âzat et, çünkü o mü’minedir, buyurdu.” el-Fıkhu’l-Ebsat, sh: 47-48.

“Biz Allah’ın ihtiyaç olmaksızın arş üzerine istivâ ve istikrar ettiğini ikrar ederiz. O ihtiyaç olmaksızın arşı da başkalarını da muhafaza eder.” el-Vasıyye, sh: 73.

“Her kim Allah Azze ve Celle’nin (zâtıyla) gökte olduğunu inkar ederse muhakkak kâfir olmuştur.” el-Uluvv (Muhtasar sh: 137, No: 119).

72. Allah’ın zâtıyla yüksekte, yukarıda olduğunu gösteren üç ismi vardır. Bunlar el-Aliyy, el-A’lâ ve el-Müteâl’dir. Bunların üçü de Kur’ân’da zikredilmiştir:

el-Aliyy için bk. (Bakara 255; Nisâ 34; Hacc 62; Lokmân 30; Sebe 23; Gâfir (Mü’min) 12; Şûrâ, 51)

el-A’lâ için bk. (Nâziât 24; el-A’lâ 1, Leyl 20).

el-Müteâl için bk. (Ra’d, 9)

Ayrıca Kur’ân’da Allah’ın yüksekte, yukarıda olduğunu gösteren el-Uluvv sıfatı vardır ki, “Teâlâ” şeklinde ifâde edilmiştir.Bunun için bk.(En’âm 100; A’râf 190; Yûnus 18;Nahl 1, 3; İsrâ 43; Tâhâ 114; Mü’minûn 92,116; Neml 63; Kassas 68; Rûm 40; Zümer 67; Cin 3).

73. Allah’ın üstte olduğunu gösteren “el-Fevkıyye” sıfatı için ayrıca bk. (En’âm 18, 61, 65; Fetih 10; Hâkka 17).

74. Ayrıca bk. (A’râf 54; Yûnus 3; Ra’d 2; Furkân 59; Secde 4; Hadîd 4).

75. Ayrıca bk. (Mülk, 17).

76. (ZAYIF HADİS): Ev’âl (dağ keçisinin tekesi) hadisinden bir bölüm. Ahmed (1/206, 207); Ebû Dâvûd (No: 4723, 4724, 4725); Tirmizî (No: 3320); İbn-i Mâce (No: 193); Hâkim (No: 3428) ve diğerleri el-Abbâs b. Abdulmuttalib radiyallâhu anh’den. Hadis sened yönünden zayıftır.Bk. el-Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’d-Daîfe (No: 1247); Zılâlu’l-Cenne (No:577);Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkîki (sh.277,294 nolu dipnot);Dr. Abdullah et-Türkî ve Şuayb el-Arnavût, Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkîki (2/365, 3 nolu dipnot).

Bu konuda Abdullah b. Mes’ûd radiyallâhu anh’den gelen ve hükmen merfû’ olan başka bir hadis vardır. Hadisin metni şöyledir: “Arş suyun üstünde, Allah da arşın üstündedir. Allah sizin ne üzere olduğunuzu bilir.” Taberânî, el-Kebîr (No: 8987); el-Lâlekâî (No: 659); Dârimî, er-Redd ale’l-Cehmiyye (No: 81); er-Redd alâ Bişri’l-Merîsî (No: 73, 90, 105); İbn-i Huzeyme, et-Tevhîd (No: 149, 150); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No: 48); Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât (sh: 401, diğer baskıda 2/145) ve diğerleri İbn-i Mes’ûd’dan.

Hadisin senedi hasendir. İbn-i Teymiyye, el-Akîdetü’l-Vâsıtıyye (2/41)’de hadisin hasen olduğunu söylemiştir. İbn-i u’l-Kayyim de İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye (sh: 160) adlı eserinde hadisin isnâdını tashih etmiştir. O’nun bu tashihine İbn-i Hacer işaret etmiş ve hadisi İbn-i Ebî Âsım’ın es-Sünne adlı eserinde tahric ettiğini söylemiştir. (Bk. Fethu’l-Bârî 3/413). Ayrıca Zehebî el-Uluvv ’da isnâdına sahih derken, Heysemî Mecmau’z-Zevâid ’de (1/86): “Ricâli (râvileri) Sahîh’in ricâlidir” demiştir. el-Elbânî’de bu senedin ceyyid (iyi) olduğunu belirtmiştir. (Bk. Muhtasaru’l-Uluvv sh: 104). Selîm el-Hilâlî ise senede mevkûf olarak hasen demiştir. (Bk. İctimâu’l-Cuyûşi’l-İslâmiyye, thk. Selîm el-Hilâlî, sh: 76, 30 nolu dipnot).

77. (SAHİH HADİS): Buhârî (No: 3344, 3610, 4351, 4667, 5058, 6163, 6931, 6933, 7432, 7562); Müslim (No: 1063); Ebû Dâvûd (No: 4764); Nesâî (5/87); İbn-i Kudâme, İsbâtu Sıfati’l-Uluvv (No:23); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No:7); Beyhakî, el-Esmâ ve’s-Sıfât (sh: 420, diğer baskıda 2/163) ve diğerleri Ebû Saîd el-Hudrî radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 84, No: 7); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No:2645); İrvâu’l-Galîl (No: 864); Muhtasaru Sahîhi Müslim (No: 514).

78. Ayrıca bk. (Âl-i İmrân 55; Secde 5; Gâfir (Mü’min) 36-37).

79. (SAHİH HADİS): Ahmed (3/33, 418, 431, 538, 541); Buhârî (No: 7340 muallak olarak fakat cezim sigasıyla); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar No: 11) ve diğerleri “Hiç kimse iyi (helal) bir şeyden sadaka vermiş olmasın ki Allah onu sağ eliyle (alıp) kabul etmesin. Zaten Allah’a iyi şeyden (helalden) başkası da yükselmez (çıkmaz). Aynen sizden birinizin tayını özenle büyüttüğü (yetiştirdiği) gibi, sahibi için onu büyütür de nihayet dağ gibi olur” lafzıyla Ebû Hureyre radiyallâhu anh’den. Hadis bu lafızla sahihtir. Bk. el-Elbânî, İrvâu’l-Galîl (No:886); Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 86, No: 11); Muhtasaru Sahîhi’l-Buhârî (1/332, 6 nolu dipnot).

Hadis bu lafız dışında “Hiç kimse iyi bir şeyden (helalden) sadaka vermiş olmasın ki Allah onu sağ eliyle alıp kabul etmesin. Bu bir hurma bile olsa. Zaten Allah iyiden (helalden) başkasını da kabul etmez... (hadisin geri kalan kısmı için 184 nolu dipnota bak)” lafzıyla da rivâyet edilmiştir. Ahmed (2/331, 418, 419, 431, 538, 541); Buhârî (No: 1410); Müslim (No: 1014); Tirmizî (No: 661, 662); Nesâî (5/56-58); İbn-i Mâce (No: 1842) ve diğerleri Ebû Hureyre’den. Hadis bu lafızla da sahihtir. Bk. el-Elbânî, İrvâu’l-Galîl (3/393-395); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (1/431-432); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr No: 5600, 6152); Muhtasaru Sahîhi’l-Buhârî (No:705); Muhtasaru Sahîhi Müslim (No: 539).

80. (SAHİH HADİS): Mâlik (1/155, No: 82); Ahmed (2/257, 312, 486); Buhârî (No: 555, 3223, 7429, 7486); Müslim (No: 632); Nesâî (1/240-241); İbn-i Huzeyme, es-Sahîh (No: 321, 322); et-Tevhîd (No: 118, 381); Beyhakî, el-Esmâ (sh: 425, diğer baskıda 2/166); Dârimî, er-Redd ale’l-Cehmiyye (No: 92); İbn-i Kudâme, el-Uluvv (No: 51); Zehebî, el-Uluvv (Muhtasar, No: 3) ve diğerleri Ebû Hureyre radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir. Bk. el-Elbânî, Muhtasaru’l-Uluvv (sh: 83, No: 3); Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye Tahkiki (sh: 285, 315 nolu dipnot); Mişkâtü’l-Mesâbîh Tahkiki (No: 626); Sahîhu’l-Câmii’s-Sağîr (No: 8019); Zılâlu’l-Cenne (Ebû Saîd el-Hudrî’den, No: 491, 504).


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin