Iskat-i salat: 7 Iskat-i savm: 7



Yüklə 0,86 Mb.
səhifə27/32
tarix12.01.2019
ölçüsü0,86 Mb.
#95071
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32

Kalem Sûresi:

Kur'an-ı Kerim'in 68. süresidir. 17-33. ve 48-50. âyetleri Medine'de, diğerleri Mekke-i Müke-rreme'de nazil olan ilk sûrelerdendir. Bu süre, 52 âyettir.

Bu sûreye "Nun" sûresi de denil­mektedir. Bu sûrede, günahkar ve müşriklere verilecek cezalar hatırlatıl­makta; iyi ve kötü ahlftkın örnekleri açıklanmaktadır. Adını birinci âyetten almıştır. Alâk sûresinden sonra nazil olmuştur.

Bu sûrede, kaleme yemin edilerek Resûlullah'ın en güzel ahlâka sahip olduğu, âsilerin kötü yönleri, kötülerin tanınmaları için burunlarında bir belir­ti olacağı, meyveleri fakirlerden esir­genen bahçenin bir gecede nasıl harap olduğu, bahçe sahiplerinin teşbihi, kıyamet günü müşriklerin secde ede­meyip rezil olacakları, Hz. Yunus'un ahvali; kâfirlerin, Resulullah'a karşı olan husumetlerinin derecesi ve nazar gibi konular anlatılmaktadır.

Müfessirlerin beyanlarına göre, nazar konusuna işaret eden âyetlerden ilki ve meşhur olanı bu sûrenin 51. ve 52. âyetleridir.

Yüce Rabbimiz bu âyetlerde meâlen şöyle buyuruyor:

Doğrusu o kafirler, Kur'anı işit­tikleri zaman (sana olan düşmanlık­larından dolayı) az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi..."

Taberi, bu âyetin yorumunda Ku-reyşlilerin Resulullah'a "isabetül ayn" yani nazarla zarar vermeye özel bir gayret gösterdiklerini belirtir. Ayrıca İbn-i Abbas'ın "gözleriyle yıkıp devi­receklerdi" âyetini, ''gözleriyle ona nüfuz ediyorlardı." şeklinde anlayıp yorum-ladığını nakleder. İbn-i Kesir de, bu görüşü aynen naklettikten sonra göz değmesinin ve etkisinin gerçek olduğunu söyler.

Konyalı Mehmed Vehbi Efendi bu âyetin tefsirinde şu cümlelerede yer vermiştir:

Kafirler, nübüvvet nurunu örtmeye çalıştılar. Buğz ve adavetleri o derece­ye gelmişti ki, neredeyse gözleriyle Reûlullah'ı mahvedeceklerdi. Ne zaman Allah'ın Resulünden Kur'anı işitseler, gözlerini ona diker, sanki Re­sûlullah'ın ayağını kaydırıp yere dü­şürmek isterlerdi. Zira kafirler, Kur'anı işitince, nazmının bediine, üslubunun garaibine, fesahat ve belagatinin acai-bine, bütün insanlar üzerine terkibinin faik olmasına ve mânasının letafetine bakardı. Sonra da hasedlerinden adeta çıldıracak bir dereceye gelirlerse de ellerinden hasedden başka birşey gel­meyeceğinden Resûlullah'ı gizlice isa-betü'1-ayn (nazar) la öldünnek isterler­di. Binaenaleyh, kemal-i şiddet ve dikkatle gözlerini Resulullah'a dike­rek, onu gözleriyle yakmak isterlerdi.

Âlusi'nin Kelbî'den yaptığı rivayette ise şöyle denilmektedir: Arap asıllı bir kişi, yemek yemeden iki veya üç gün çadırına çekilir, daha sonra oradan gelip geçen koyun ve deve sürüsüne bakar ve "gördüğüm bu koyun ve deve sürüsünden daha güzelini gör­medim" derdi. Bunun üzerine o Sürü hastalanır veya yere düşerek helak olurdu. İşte nazar etmede de maharetli olan bu kişiye, peygamberimizi çeke­meyen müşrikler gelip Hz. Peygam­bere nazar etmesini teklif etmişlerdi. O da bu teklifi kabul etmişti. Allahû Teâla, bu âyetleriyle (yani Kalem sû­resinin 51 ve 52. âyetleriyle) Resulü­nü korumuştu. 285

Kalender:

Alçak gönüllü, sade ve gösterşsiz yaşayan, dünyaya değer vermeyen, dünyalık şeyleri umursa­mayan kimse. Bu terim tasavvufta adet ve görenekleri önemsemeyen, halkın ayıplamasına aldırmayan der­vişe denildiği gibi, Bektaşi tarikatında henüz tarikata girmemiş olmakla birlikte tarikata girmeye karar vermiş olanlar için de kullanılır. Ayrıca ka-lendirilik adıyla tasavvufi bir akıma dönüştüğü görülen bu tür tavırlara sahip dervişlerin, belli bir kuruma veya pire bağlı olmadıkları, belli tari­kat usullerine uymadıkları için bir ta­rikat şeklinde örgütlenmeden çok, bir anlayış olarak böyle yaşadıkları söyle­nebilir. Kalenderlerin çoğu ya hiç iba­det etmezler, ya da canlan istediği zaman ibadet ederler.286



Kalp:

Göğsün sol tarafında bulunan ve vücutta kan dolaşımını sağlayan organın adı. Bir terim olarak ise gö­nül, akıl, ruh, öz, her şeyin ortası, merkezi anlamlarında kullanılır. Kur'­an'da ve hadislerde ise daha çok duygu merkezi anlamında kullanlır, Mesela: "mü'minler ancak o kimseler­dir ki, Allah zikredildiği zaman kal­pleri Ürperir.287 Yine yüce Allah buyuruyor ki: "Onlar hiç yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Bari bu yolla düşünecek kalplere ve işitecek kulaklara sahip olsalar. Ger­çek şü ki, gözler kör olmaz ama göğüslerdeki kalpler körelir.288 "Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de perde vardır. 289Bütün bu ve benzeri ayetlerden bir tek anlam çıkıyor. O da şudur: İman doğrudan doğruya kalple ilgili bir şeydir. Nitekim ehl-i sünnetin iman tanımında da kalp ile tasdik kesin ve tartışmasız bir yer tutar. Sev­ginin ve nefretin oluştuğu yer kalptir. Kalp insanın merkezi olduğu gibi yüce Allah'ın tecelli ettiği yerdir. Re-sulullah efendimizden rivayet edilen

sahih bir hadiste de şöyle buyurulu-yor: "İnsan vücudundan bir et parçası vardır ki, o düzelirse bütün vücut dü­zelir, o bozulursa bütün vücut bozu­lur. İyi bilin ki, o et parçası kalptir."

Kalp Gözü: Gönül gözü, basiret, ilahi incelikleri ve hakkı idrak edebi­lecek anlayış.

Kalb-i Selim: Saf kalp, sağ duyu, temiz vicdan. 290

Kâlu Belâ:

Kur'an-ı Kerim'de geçen bir tabirdir. Cenab-ı Hak, ruh­ları yaratıp onlara "Elestü bi-Rabbi-küm?" yani "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" hitabında bulunmuş. Ruhlar da "Kâlu Belâ" yani "evet sen bizim Rabbimizsin" cevabını vermişlerdir.291



Kamer Sûresi:

Kur'an-ı Kerim'in 54. süresidir. Adını ilk âyetten almış­tır. Mekke'de nazil olan ilk sûreler­dendir. Târik sûre-sinden sonra nazil olmuştur. Bu sûre, 55 âyettir. Bu sûre­de, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz (S.A.S) Efen­dimize verilen pek çok mucizelerden yalnız bir tanesine işaret edilmektedir ki o da: Gökyüzünde ışıldayan ayın bir mucize olarak ikiye ayrılmasıdır, Buhari ve Müslim'in Enes (R.A)dan rivayet ettiklerine göre Mekkeliler Resûlullah (S.A.S) dan mucize iste­mişlerdi de Allah'ın Resulü onlara ilk defa ayın ikiye bölünmesi mucizesini göstermiştir. Mekkeliler, bunun sihir olabileceği düşüncesiyle gelen yolcu­lardan sormuşlar, onlar da ayın ikiye bölündüğünü gördüklerini söylemiş­lerdir. Böyle olmasına rağmen yine de iman etmemiş, isyan bayrağını çek­mişlerdir müşrikler. Bu ve diğer muci­zeler, mü'minlerin imanını daha da kuvvetlendirmiş, yakınlarını artırmış­tır.

Bu sûreyi okumanın mükafatı ile il­gili olarak şu mealde bir hadis-i şerif rivayet edilmiştir, Resûlullah (S.A.S):

"Her iki gecede bir kamer sûresi­ni okuyanın yüzünü Alİah ayın on-dördü gibi parlak olarak hasreder."buyuruyor.

Bu sûrenin 44. 45. ve 46. âyetlerinin Medine'de nazil olduğu rivayet edil­miştir.

Bu sûrede, kıyametin yaklaştığı, in­sanların o gün kabirlerinden dağılmış çekirge gibi kalkacakları, Nuh tufanı kıssası, Hz. Lut'un misafirlerini almak üzere evine saldıranların gözlerinin kör olduğu, küçük olsun, büyük olsun her günahın amel defterine kaydedil­diği, Kaza ve Kader konusu anlatıl­maktadır.




Yüklə 0,86 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   32




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin