AYBAŞI ADETLERİ
Kimileri de aybaşı adetleri ve bu rahatsızlık süresi boyunca kadının erkeğin istediklerini karşılamaya hazır olamayışı, keza gebelik ve doğumla gelen yorgunluk ve problemler ve kadının evlilik münasebetlerinden uzaklaşarak çocuk yetiştirme ve ev içi işlerle uğraşmaya eğilimli oluşunu çok kadınlı evliliğe sebep olarak gösterirler.
Will Dourant bu konuda şöyle der: “İlkel toplumlarda kadınlar çabucak yaşlanıverirler. Bu sebepledir ki kocalarını şehvet ve çocuk sahibi olma yolundaki eğilimlerinde bir azalmaya yol açmaksızın bebeklerine daha uzun bir süre süt verip bakımıyla ilgilenmek ve gebelikler arasındaki süreyi uzatabilmek gayesiyle bizzat kendileri, kocalarını ikinci bir evliliğe teşvik ederler. Nitekim kendi işlerinin azalması ve yeni gelinin aileye yeni çocuklar getirip gelir ve kazancın artmasına yardımcı olması gayesiyle erkeklerin ilk kadınlarının onları yeni bir evlilikte bulunmaya teşvik ettiği çok görülmüştür.”
Kadının aybaşı rahatsızlıkları ve doğum problemlerinin kadınla erkeği farklı cinsel durumlarda bıraktığı ve erkeği az veya çok, başka bir kadına yönelmeye sevk ettiği doğrudur. Ancak-bu iki sebepten hiçbiri tek başına çok kadınlı evliliği gelenekleştirebilecek ölçüde güçlü sebepler olamazlar. Bunun için, erkeğin zamparalık ve benzeri gayri meşru yollarla şehevi tatminde bulunmasını engelleyecek birtakım ahlaki veya sosyal caydırıcı sebeplerin olması gerekir. O halde söz konusu iki etkin sebebin etkin olduğu yerde mutlaka,..erkek, “şehevi arzularını dilediğince tatmin edebilme serbestisi” bulamamış demekti, (aksi takdirde ikinci evlilik gibi bir külfete katlanacağı yerde, bu serbestiye binaen başka yollara sapardı).
KADININ DOĞUM YAPABİLME SÜRESİNİN KISITLI OLMASI
Bazılarına göre, kadının çocuk yapabilme süresi ancak hayatının belli yıllarıyla sınırlı olduğu, muayyen bir yaştan sonra kadının yaise dönemine (*) girdiği ve erkeğinse böyle bir sınırlamayla karşılaşmayacağı cihetiyle bu, çok kadınlı evliliğe yol açan etkenlerden biri olmuştur. Bu görüşü savunanlara göre kadın yeterince çocuk doğurmamış veya doğurduğu çocuklar telef olmuş iken günün birinde kaçınılmaz olarak yeise dönemine girmiş oluyordu.
Erkeğin çocuk istemesi, ancak hanımını boşamaya da razı olmaması, onu zorunlu olarak ikinci, belki de üçüncü bir evliliğe itti. Nitekim kadının kısırlığı da ikinci evliliklere sebep olmuştur.
İKTİSADİ FAKTÖRLER
Çok kadınlı evliliği iktisadı sebeplere dayandıranlar da olmuştur. Bunlara göre günümüzdekinin tam tersine, eski devirlerde fazla çocuk ve kadına sahip olma, erkeğin lehine bir durumdu. Erkekler çocuklarını ve karılarını köleler gibi çalıştırıyor, hatta kimi zaman çocuklarını satıyorlardı. Çoğu kimsenin köle oluş nedeni savaşlarda esir düşmüş olması değildir. Bilakis, bizzat kendi babası onu köle pazarına getirmiş ve satmıştır.
Bu, çok kadınlı evliliğe yol açan faktörlerden biri olabilir. Zira erkek, ancak kadınla resmi evliliği kabullenerek fazla çocuğa sahip olma meziyetinden faydalanabilir; metres hayatı ve zamparalık erkeğe bu avantajı sağlayamaz. Ancak, çok kadınlı evliliğin geçerli olduğu her durum için bu faktörün bir sebep olarak kabul edilemeyeceğini de hemen hatırlatalım. Şöyle ki:
İlkel toplumların bu maksatla çok kadınlı evliliklerde bulunduklarını farz etsek dahi, bütün toplumların aynı sebeple aynı davranışı sergilemediği biliniyordu. Sanılanın tam tersine, dünün dünyasında çok kadınlı evlilik, halkın, ancak maddi açıdan refahta olan, zengin ve itibarlı kesiminde görülen bir hadiseydi. Genellikle padişahlar, emirler, komutanlar, din adamları ve tanınmış tüccarlar birden fazla evlilik yapabiliyorlardı.
Daha da önemlisi, bilindiği üzere bu kesimler kendi kadın ve çocuklarını maddi çıkarlar için kullanıyordu.
AİLE VE KABİLE NÜFUSUNUN ARTIŞ FAKTÖRÜ
Çok kadınlı evliliğe yol açan sebeplerden biri de, çok çocuğa sahip olma ve aile ve kabile fertlerini çoğaltma arzusu olmuştur.
Kadınla erkeğe farklı konumlar kazandıran hususlardan biri de bir kadının üretebileceği çocuk sayısının kısıtlı ve sayılı olmasıdır (tek kocalı veya çok kocalı evlilik kadının bu mahdudiyetin değiştiremez). Halbuki bir erkeğin üretebileceği çocuk sayısı, genellikle nikahlayabileceği kadın sayısıyla orantılıdır. Bir erkeğin tek başına yüzlerce kadınla evlenerek kendi soyundan binlerce çocuğa sahip olabilmesi pekala mümkündür.
Bu günkünün tam tersine, sayıca kalabalık bir aile ve kabileye mensup olmak geçmişte önemli bir sosyal avantaj sayılmadaydı. Kabileler ve aşiretler, nüfus artışını sağlama ve nüfus azalmasını öneyebilme amacıyla her yola başvuruyorlardı. Halkın en çok övündüğü şeylerden biri, sayıca kalabalık bir kabileye mensup olmaktı. Sayıca kalabalık bir aile ve kabileye sahip olmanın tek yolunun çok kadınlı evlilik olduğu da apaçık ortadır zaten...
KADIN NÜFUSUNUN ERKEK NÜFUSUNU AŞMASI
Çok kadınlı evliliğe dair belirtilecek sebeplerden biri de -ki mevcut sebeplerin en önemlisidir-kadın nüfusunun erkek nüfusunu aşmasıdır.
Bebeğin kız olduğu doğumlar, bebeğin erkek olduğu doğumlardan daha fazla olmamış ve olmamaktadır...
Bazı ülkelerde muhtemelen kız bebek oranı erkek bebek oranını, aşmışsa; buna karşılık bazı ülkelerde de bunun tam tersi bir durumla denge sağlanmış ve erkek bebek oranı kız bebek oranını aşmıştır.
O halde kadın nüfusu erkek nüfusunu nasıl aşar?
Evliliğe hazır kadın sayısının evliliğe hazır erkek sayısını aşmasının nedeni, daime erkeklerin verdiği telefatın kadınların telefatından çok daha fazla olmasıdır, erkek telefatının, çokluğu, tek kadınlı evliliğin geçerli olması halinde daima çok sayıda kadının meşru bir koca, meşru bir çocuk ve aile hayatından mahrum kalmasına sebep olmuş ve olmaktadır.
İlkel toplumlarda durumun bundan ibaret olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Daha önce Will Dourant’tan da nakletmiş olduğumuz gibi “İlkel toplumlarda, av ve savaşla uğraştıkları için erkeklerin hayatı sürekli tehlikedeydi; bu sebeple, erkekler kadınlardan daha çok telefat veriyordu. Kadın nüfusunun erkek nüfusunu aşması ya çok kadınlı evliliği zaruri kılıyor, ya da çok sayıda kadını bekar yaşamak zorunda bırakıyordu.”
Dostları ilə paylaş: |