İslam Felsefe Tarihi sınıf Ders notları Fİnal


evrelere bakıldığında daha iyi anlaşılır



Yüklə 153,37 Kb.
səhifə2/3
tarix27.07.2018
ölçüsü153,37 Kb.
#60577
1   2   3

evrelere bakıldığında daha iyi anlaşılır:

  • Dinin felsefi açıklamasını burhan ile yaparlar. Eğer Mille burhan ile açıklanabilmişse ozaman o mille el fazıla olur.

  • Diyelim ki cedeli yada sofestai bir topluma erdemli bir din gelir...

İşte ozaman Farabi’ye göre: metafor ile hakikatı karışıtırı. Dinde yozlaşmaya götürür avamın kafası karışır -> bozulmuş bir medine ye yol açar

  • eğer vahye dayalı din kötü yorumlanmışsa ve bu erdemli din burhani bir kente intikal ederse ne olur? -> din felsefe çatışması meydana gelir

SON OLARAK: eğer bir milleyi fazıla felsefeni hiç olmadığı bir kente gelirse, (safsata cedel burhan hiçbiri) burada felsefe geleneğini başlatır. Burada felsefenin anahtar rol oynacağının farkına varır.

  • Bizim medeniyetimizehangisi uyar?

Cvp. Vahiy şiirsel bir düşünme yapısının bulunduğu bir medineye geldi. Burhani düşünme yok. Sonrasında felsefe başlatıldı.

İşte efal Fıkıh ve Kelamı ortaya çıkarır. Eğer fakihler ameli hikmetin ilkelerine itikatta da akli ilkelerine dayanırsa(felsefe-burhan) verirlerse bu fıkıh burhani temelleri olan bir din anlayışı geliştirir.



  • Farabi’nin en özgün teorisi el- mille teorisidir!

  • Dünya da Din Felsefesi başlatan kişi Farabi’dir ( İlhan Kutluer)

Ebu Ali Hüseyin İbn Sina (980-1037)

avicenna2.jpgmap.jpg

Hayatı

  • doğduğu ve yetiştiği yer Horasan (İran), Buhara’da Afşene diye bir kasabada yaşamıştır. Çok küçük yaşta zekasıyla meşhur bir kişilik. 17 yaşında tıpta meşhur olmuştur. Onun hakkında bir çok efsane dolaşır (psikosomatik hastalıklarla ilgili teşhisleri)

  • Horasan emiri Nuh bin Mansur’un hasatlığında şifa vesilesi olur. Bunun üzerine kendisine sarayın Kütüphanelerine erişme imkanı açılır

  • burada evailin(eskilerin) ilimleriyle/Kitaplarıyla uğraşır. dahi bir gençtir, ilime doyumsuz

  • bunun ardından ilm-i mantıkta ve ilm-i tabii de uzmanlaşır

  • İbn Ebi Usaybiya’nın „Uyunul enba fi tabakail etibba“ adlı felsefe tarihi eserinde yarısı kendi ağzindan yarısı da talebesi tarafından aktarılan bir metin rivayet edilmştir (!)

orada bu iki ilimden sonra ilahiyyat ilmine başladığını rivayet eder

  • „ağraz ul hakim ma badettabia“ adlı kitap eline geçer ancak almak istemez, sahafın ısrarıyla alır, ve sonuç olarak Hakim’in neden bu kitabı yazdığını anlar, aydınlanma geçirir ...

  • Farabi’yle tanışır ve bu onun dönüm noktası olmuştur, Farabide hiçbir ana fikir yokturki İbn Sina onu ele almamış olsun

  • İbn Sina ansiklopedik yazardır, muallim-i sani’nin sadık bir ızleyicisidir

  • Talebesi Cüzcani : „kitabuş-şifa adlı eseri okuturken, çok yorulduklarını ve musikî çalınmasıyla rahatladıklarını aktarır. Sonrasında ‚şarap’ getirilmesini isterdik, içerdik ve kalkar yatsı namazını kılardık“ 4

  • mezarı Hemedan’dadır – büyük heykeli ve anıtı vardır

800px-avicenna_mausoleum.jpg

En çok öne çıkan özellliği: daima devlet adamlarıyla beraber, sürekli siyasetle başı derde girer. Farabi’nin hayatının tam tersi, teorik siyasete yer vermiş. Ancak İbn Sina teorik siyasetle ilgilenmediği halde güncel siyasetin tam ortasındadır

Eserleri:

  1. Kitab’uş-şifa (innefs) كتاب الشفاء -> külliyyat

Bu Kitapta herşey var, ancak tıp yoktur.

  1. Mantık (Fennülmantık:

  • bunların içinde el-Burhan en önemlisidir. Felsefe, bilim ilşkilerini belirler, bilimde ne yapmak istediğinin geniş bir temellendirilmesidir, Aristoteles’in II. Analitiklerine tekabul eder

  1. Et-tabiiyyat:

  • Fizik bilimler, bunların içinde en öemlisi en-Nefs’tir

  1. Er-riyaziyyat:

  • 4 bilim dalından oluşur, matematik, aritmetik, geometri, müzik

  1. El-ilahiyyat (metafizik)



  1. En-Necat

Şifa’nın özeti, bir bakıma okuma kılavuzudur

  1. Uyunu’l Hikme عيون الحكمة

  • Fahreddin Razi buna şerh yazmıştır : orjinalı 30 sayfa şerhi 300 sayfa hacmindedir. Razi der ki: „Ben bu Kitabı şerh etme luzumü duyuyorum ancak bilin ki ben hiç bir ana fikrine katılmıyorum“ = Çok kailteli bir çalışmadır!



  1. Mantık’ul-meşrikiyyin منطق المشرقين

  • Aslında tamamı „el-hikmetul meşrikiyye“ ama günümüze ulaşmamıştır. İbn Tufeyl’in „Hayy bin Yaksan“ adlı kitabıyla bu eseri anlamaya çalışmak gerekir. „Hikmet’ul meşrikiyye“’nin esrarını soranlara cevap olarak yazılmıştır bu. Metaforik anlatımın arkasında ciddi bir felsefi doktrin yatar. (İbn Tufeyl : Endülüslü bürokrat ve felsefecidir )

  • Açığa kavuşturmaya çalıştığı doktrin: „Eğer insanın fıtri aklı sosyokültürel şartlanmaya maruz kalmış olmasaydı neleri bilebilirdi? -> Adasal roman

  • Latincede: “Philosophus autodidactus” - Eduard Pococke’nin tercümesidir.

  • Bu kitap Batı’da öyle bir şöhrete ulaşıyor ki , hikmet’ul meşrikiyye’yi anlamaya çalışırlar, bundan dolayı Batı düşüncesi Avicenna’yı göz ardı ederek okuma gerçekleştiremez!

->İbn Sina’nın aynı zamanda İşraki (mistik) felsefesi olduğu şeklinde yorumlanmaya başlanır

-> Münakaşaların sonucu: İbn Sina’nın sistemi tamamıyla rasyoneldir ve fakat bu sistemin

içerisinde tasavvufi düşünceler de açıklanmaktadır

İslam coğrafayacılarında :

meşriki = Horasan Mağribiler =Bağdat Hiristiyan felsefe okulu


  1. El-işarat ve’t-tenbihat الاشارة و التنبيحات

İbn Sina’nın görüşlerinin süzülmüş halidir

İki Şarihi vardır:

1. Fahrediin er Razi : İbn Sina’ya eleştiridir. Bazen buna Cerh’te denir. Zira eleştiri üzerinden kendi tezlerini geliştirir

2. Tusi: Fahrediin er Razi’yi eleştirir. Onun İbn Sina’yı anlamadığını söyler

Not: Osmanlı medreselerinin silsileleri Fahreddin er-Razi’ye dayanır ve böylelikle İbn Sina Osmanlıya taşınmıştır Şii dünyası ise Tusi’nin silsilesine dayanır.

İbn Sina’nın sembolik anlatımları (hikayeleri):


  1. Hayy bin Yaksan حي بن يقظان = faal akıl

  2. Salaman ve Absal سلمان و ابصال = akli yetenekler

  3. Risaletüttayr رسالة الطير



  • Bunların her birinin ismi bir felsefi düşünceye tekabül eder. Sembolik anlatımlar Roman/öykü biçiminde anlatılır.

Farsça yazdığı tek eser: ‚Danışnamei alai’ دانشنامة علائ

Gazzali’nin مقاصد الفلاسفة „Danışnamei“ sinin serbest bir tercümesidir aslında.



İbn Sina Metafiziğinde Ontolojik Kavramlar
Giriş

  • Felsefe bilim ilişkisini iyi kavrayabilmek için Burhan teorisine ehemmiyet vermek gerekir

  • Mantık, Cedel vs. Felsefe‘nin öğrettiği tartışma metotlarıdır, asıl metot Burhandır

Metafizik denildiğinde çok konudan bahsedilir, ancak temel konusu varlıktır! Yani‚ Vücüd – Mevcut

  • Metafiziğin konsunu İbn Sina açısından belirlerken şöyle bir ifade kullanırız: الموجود من حيث هو موجود yani ‚varlığın varlık olması bakımından varlığı’

Örn.: Astrolog = gök cisimlerin kendisini değil de alemin hareketini inceler, yani sadece bir cüz’ünü inceler

Ahlak = İnsan davranışlarını inceler



  • bu genel kavram ışığında mevcudu incelemek bakımından metafizik külli bir bilimdir


Ana Fikir:

  1. İbn Sina „Şifa“ adlı eserinde, giriş bölümünde metafiziğin konusunu tartışır: Bazıları derler ki mevzuu tanrının varlığıdır. Halbuki bu metafiziğin mevzuu değil matlubudur (ispat getirilen her konu bir tartışmanın matlubudur).

  2. Bir bilim bir cihetten ve varlığın sadece bir parçasını incelediği için sadece cüz’i ilimdir. Peki varlık bakımından incelemek nedir?,sorusuna Filozof, bundan daha külli bir kavram tasavvur edemezsiniz,der. Ancak zıddını söyleyebilirsiniz: ‚Yokluk’ mesela: Tanrının varlığının ispatı metafizikçinin işidir, diğer bilimler bunda yetersiz kalır“ der İbn Sina

  3. Bunun yanısıra bir alternatif daha sunar: Varlığı incelerken sonuç mudur sebep midir soruları açısından ele alır.

  4. Daha ileri bir adam atar: sebep diyebileceğimiz varlılar varmıdır? Sonuç diye birşey var mıdır? Varlık zorunlu mudur?

  • Metafizik hikmeti İbn Sina’nın el-hikmetul mutlaka olarak adlandırdığı hikmettir

Metafiziği

  1. 3 kavram takımı vardır:

Mahiyet : Kavramsal gerçeklik (hakk ) -zihinde

Vucud: Ontolojik gerçeklik (hakk) - dış dünyada

2 türlü hakikat tasavvuru vardır: biri zihnimizde (fil ezhan) biri dış düyada( fil ayan)



Vacip: aksi düşünülemeyen, aksini düşünmem durumunda aklın bataklığa saplanıp iflas etmesi, imtinaya saplanmasıdır

Mümkin: aksi düşünülebilen, bir mümteni’ye saplanılmaz

İmtina: tıpkı zorunlu gibi, imkansızı varmış gibi düşünürsek akıl bizi absürede götürür

  1. Varlık terimini eklediğimizde şöyle bir resim ortaya çıkar:

Mümkinvucud’ a örnek: “

Soru: İlhan Kutluer’in vucudu nedir? Mahiyeti nedir?

Cvp: Mümkinu’l - vucud olma vasfı mahiyetiyle alakalıdır. Olmaması da mümkün (Anne-baba evlenmiş olmasaydı). Vucudu bakımından ise zorunludur (onun varlığını inkar edemeyiz)

  • yani Allah dışındaki tüm varlıklar mahiyeti ve vucudu açısından 2‘ye ayrılır

  • yani bir varlık vardır (vucudu açısından) ancak mahiyeti açısından olmayadabilirdi



  1. Bir adım daha ileriye gidilirse, illet –malul terimlerini açmak gerekir:

Sebep-Sonuç ilişkisi :

Bir mahiyetin varlığa gelmesi için Sebep gerekir!

  • Varlığın sebebi = sebebin varlığı ; yokluğun sebebi =sebebin yokluğu

  • Zaten bilimde tüm açıklamalar sebep sonuç ilişkisine dayanır ( yağmur yağıyor, ÇÜNKİ...)

Sonuç olarak: Mümkin varlık sebepli varlıktır. Varlık kazanabilmesi için dıştan bir etkenin onun sebebi olması gerekir.

  1. Ontoloji-Teoloji farkı!!!

Teoloji ile başlamış olsaydık, Allah’ın sıfatlarıyla başlardık. Ancak başta Ontolojik açısından inceleyince Allah ile yaratılmış olan arasındaki ontolojik fark kendini kendiliğinden belli etmektedir

  • felsefenin ontolojiyi teolojiye öncelemesinin anlamı burada yatmaktadır




  1. Mahiyet vucud ayrımı

  • Biri zihinde biri ayandadır, yağmur yağdını düşündüğümüzde yağmurun yağması zorunlu değildir



  1. vacibul vucuddda mahiyet-vucud ayrımı var mıdır?

  • Böyle bir ayrım yoktur.

Ganiyyul anil alemin’dir.-> kendi dışında kimse ona etki edemez, tüm alem onun etkisinden ibarettir. Allah’ ganiyy’dir, alem ise ‚fakir’dir.

İmkansız / Mümteniulvucud

  • Varlık yoktur demek imkansızdır zira herhangi bir deney yapmadan bunu insan zihni bilir

  • İbn Sina’nın sistemine göre Allah’ın olmaması mümtenidir.

Sonuç : İbn Sina varlık teorisiyle, tanrıyı inkarın bir türlü delilik olduğunu ispat eder. Zira aklı selime aykırı birşey söylemiş olur.

Ancak: Sisteminde boş bıraktığı bir yer vardır: İmaknsızlığın felsefesi yeterince yapılmamıştır.

İslam düşünce geleneklerinde filozof eğer mahiyeti itibariyle birşeyin imkansız olduğunu ifade etmek isterse ’Deve iğne deliğinden geçmedikçe...’ mümkün değildir, der. Sufi benim bildiğim Allah o deveyi o iğne den geçirir. Kelamcı ‚deve mi büyük iğne deliği mi büyük ‚diye tarışmalara girer ve ciltlerce kitaplar yazar.



İbn SİNA’da BİLGİ TEORİSİ

Giriş

  • Aristo öncesi bilgiye dair büyük tartışmalar mevcut: Bilgi var mıdır? Biz bilebilir miyiz

  • Aristo: Eğer bilgi varsa ozaman bizde bilginin teorisini ortaya koyabiliriz, bunun üzerine II. Analitikleri yazar. Mantıkla ilgili en önemli eserdir, ve İslam dünyasında bağlılığı olan bir eserdir.

  • İlk dönem İslam Felsefe’de Huneyn bin İshak tarafından Kitab’ul Burhan olarak tercüme edilmiştir

Bu metin şuan elimizde bulunmaktadır

İslam Felsefesine özgün diyebileceğimiz şekilde olan şerhler, Farabi ve özellikle İbn Sina tarafından yazılmıştır. İbn Sina satır aralarında ben bu felsefeyi özgünleştireceğim mesajlarını verir



  • Bunun üzerine Farabi Kitab’ul-Burhan adlı eseri yazar

Burhan = kanıtlama Kuran’da geçtiği gibi : gul haatu burhanekum in kuntum sadigin

II. Analitikler’in karşılığı İslam dünyasında Burhan olmuştur



  • İbn Sina El- Burhan adlı eseri yazmıştır (Kitabu’ş-şifa)

  • İbn Rüşd: kendisi Felsefe dünyasında Aristoteles’in şarihi olarak bilinir hatta Batı’da ‚Grand Conventator’ olarak bilinmektedir

Muhtasar( kısa metinler )telhisleri ve tefsirler yazmıştır (kısa,orta, uzun)

II. Analitikler hakkında sadece orta şerhi yani telhisi elimize ulaşmıştır



  • II. Analitikler iki makaleden oluşmaktadır,ancak İbn Rüşd’ün II. Analitiklerinin ikinci makalesi de yoktur.

İslam FElsefesinin merkezinde Burhan durmaktadır. Bütün bilimlerin teorik çerçevesini sunan Burhan’dır. Bu Burhani midir? Değil midir?Yani kesin bilgi midir değil midir sorusu

İbn Sina’nin teorisi

Aristoteles’in metninde ilk cümle şudur:

Her zihinsel öğretim ve öğrenim (bilgi) önceki bilgiden hareketle başlar’

كل تعليم و تعلم ذهنية انما يكون من علم متقدمة



  • Bu cümle bilgi teorisinin özünü ifade etmektedir.




  • burada zihinsel ifadesinin eklenmesinin nedeni ‚teoriya’ kavramına vurgudur

Yani bilgiyi pratik sanatlardan ayırmak için bu kavramı kullanır. Dianoetike = zihinsel bilgi

  • İslam filiziofları Yuna şarihlerinin yanlış anlamalarını düzeltmektedirler. Örn: themistius sadece zihinsel değil pratik bilgiyi de katar , bunu eleştirirler

İlmin mutekaddimetin’le kastedilen: İlkeler (ilk öncüller) (el mebadi,el mutekaddimatül evvel )

Örn: ‚üçgen iç açıları toplam 180 derecedir’ = El mutekaddimetül evvel !

Bundan hareketle yeni bir bilgiye ulaşılır:

‚ ikiz kenar üçgenin iç açılarının toplamı 180 derecedir’ = el mebde’

Peki el mutekaddimatul evvel’i nerden bilebilirz? Bunun ilkesini nasıl tespit edebiliriz?

Aristoteles II. Analtiklerde, ilk ilkelerin dionises ile bilinebileceğini ifade eder.


  1. dionises = hiss = duyumlar

insan duyumlarla insanları görür ve bu tekil algılar zihninde hafızasına iner ancak insan kavramına ulaşmış değildir

  1. Hafiza, buradaki bilgiler pekiştikçe anı haline gelmektedir,

  2. Zakire, burada (insan kavramına ulaşmamış olduğumuz halde )zihinde yerleşir

  3. Mutehayyile,( imgelem ) şiirsel ifadeler imgelemin ürettiği anlamlardır

Yani bir şeyin mahiyeti tam ortaya koyulmamıştır. Yani mesela İnsan kavramında, imgelemde kalmış olan zihin sadece betim yapabilir (description)

  1. Müfekkire arazlardan soyutlamak suretiyle betim olarak mevcut olan şeyi kavram haline getirir,zati olan niteliklerini keşfeden bir prosestir. Mesela insan kavramında, canlıdır ve düşünen bir varlıktır diyerek belirler

  2. Akıl son olarak kavramı ortaya koyar, ve tanım yapar

Tasavvur = kavram bilgisi -> yani mesela insan, canlı, düşünen kavramları

Burada henüz olumlama yada olumsuzlama yoktur



Tasdik = dır bağıyla bağlamak, yani bu kavramları bir ilişkiye sokmak,

Örn: Üçgen;

Tasavvur aşamasında, iç açıları 180 derece olarak tespit edilmiştir

Tasdik aşamasında ise yargı ortaya konmaktadır, <üçgenin iç açıları 180 derecedir>



  • Tasdik haline geldikten sonra artık bu ilke haline gelmiş olur!

Aristoteles’e bakılınca tüm bu süreçler akılda olup bitmektedir. AKıl en yüksek mercidir

ANCAK İBN SİNA’NIN ÖZGÜNLÜĞÜ BURADA BAŞLAR:

Akıl kavramı oluştururken potensiyel hale gelmesi(bilkuvveden bilfiiile geçmek için) için dışardan bir etkenin, bunu aydınlatması gerekir, der.

Bi işrakın feyziyyin ilahiyyin’ -> İşraki felsefe



daha öncesine Farabi ‚Faal Akıl’demişti, yani Cebrail a.s

İttisal teorisi’de denmektedir.

İşraki felsefe kavramı: İbn Sina’nın burada tasavvufsal,mistik bir tecrübeden mi bahsettiği yoksa tamamen rasyonel bir bakış açısını mı savunduğu tartışılmaktadır.

  • yani İslam Filozofları Aristoteles’in salt akıla indirgediği zihinsel süreci bir nevi islami olarak yorumlamaktadırlar. Özgün tarafları ise buradadır.

Varlık kanıtlanması (burhanul vucud) el mebadi

Neden Kanıtlanması ( burhanu’s-sebeb)



Nedensel Kanıtlama

Örnek üzerinden gidilirse:

‚Güneş tutulması’

‚Ay, Yerküre ile güneş arasına girdiği zaman tutulur’

bu yargı tecrübe ile elde edilmiiştir. Deney ile elde edilmiştir

ancak bir kısım ilke deneyle değil zihinsel proseslerle elde edililr; üçgen örneğinde olduğu gibi.

Yani , olgusal bir gerçeklikle karşı karşıya kaldığımda ,bunun nedensel ilkesine ulaştığım için, açıklayabiliyorum. Yani

‚Şu anda Güneş tutulmuştur’ denildiğinde ben ilkemden dolayı

‚ Ay, Yerküre ile güneş arasına girdiği zaman tutulur’ açıklayabilirim.


  • = nedensel kanıtlama

Varlıksal Kanıtlama

Şurdan duman Yükseliyor’

İlke: ‚her duman çıkan yerde yangın vardır.’

‚O halde, orada yangın var’


  • burada sonuçtan hareketle bilgiye ulaşılıyor. Bu sadece kesin kanıtlamayı vermiyor. Bu ifadeleri tersine çevirirsek nedeninden başlamış oluruz. Yani Burhan’us-sebeb’e dönüşür. Bilimsel kanıtlama budur. (orada yangın var, duman çıkıyor, öyleyse her duman çıkan yerde yangın vardır)

  • Yani bilimsel kanıtlama nedensel kanıtlamasıdır

Bilimde ki kanı†lamalar bu şekilde oluşur;Önce olgu/varlığı sonra nedeni ortaya konur.

  • Farabi ve İbn Sina’da ‚el ilmul yakin’ olan ilim/bilgi budur.

İbn Sina’da Nefs Teorisi

قوي النفس

İlmunnefs teorisi kendisinden sonrakileri çok etkilemiştir. Örneğin kendisini tekfir eden Gazzali onun bu teorisini öylece almıştır.

Metfizik açısından Nefs nedir? Nereye gider? Yani mebdei ve meadı açısından inceler.


  1. İbn Sina’ya göre Nefs bir cevherdir , araz değildir

  2. Nefs manevi / ruhani bir cevherdir

  3. İnsan nefsi faal akıldan sadır olur (mebdei Cibrildir)

  4. Bedenden önce bireysel bir nefsten söz edilemez.

  5. Nefs bireyselliğini bedendeki tecrübesiyle kazanır

  6. Bedeni terkeden (ölümle) bir daha o bedene ya da başka bir bedene dönmez. (Tenasuh batıldır)

  7. Bireysel Nefs ölümsüzdür

  8. Felsefe ruhani haşr ile uğraşı, cismanı haşra ait bilgiler din ile bildirilir.

Maddelere ilşkin açıklamalar:

  • İbnSina’nın bunu kabul etmesi, onu bir takım kelam fırkalarından ayırmaktadır. Kelamcılar genel olarak, ruh latif bir cisimdir derler ( kesiif değil). Bu onların atom nazariyesinden kaynaklanmaktadır. İbn Sina’ya göre: bunu cevher kabul eder. Kaynağı faal akıldır, hatırlanırsa zaten faal akıl ‘vahibussuver’dir. Faal akıl bunu maddeye vermediği sürece, canlı oluşmaz. İbn Sina kesinlikle bedenle birleşmedenönce bir ‘ben’liğe inanmaz.

  • El-Mufaraka: ruhun bedenden ayırık hale gelmesi. Ölüm bir yokoluş , benliğin tamamen ortadan kalkması değildir. Hakiki yoluna dönüşünün başladığı yerdir. Mead: dinde ahiretin tabiridir. Ruhi hayat anlamında ölümden sonra benlik devam ediyor.

  • İbn Sina’nın Allah’ın ölümden sonra oldukça merhametli olacağına dair bir telakkisi vardır.

  • İbn Sina eserlerinin bir kaç yerinde. Ruhun iki türlü meadının var olduğunu, birinin cismanı ötekinin ise ruhi mead olduğunu söyler. Felsefe ancak ruhi meadı ıspat edebilir, aklı delil cismani meadı ıspata yetmez. Zira bunlar ancak peygamberlerin getirdikleri vahiy ile bilinebilir. (-> Gazzali yinede Felasifeyi tekfir etmektedir.)

  • Ruhun ölümsüzlüğü ebedi hayatın temellendirlimesi açısında önemlidir.

  • Peki cehennem sonsuz mudur? -> Cehennem bir nevi rehabilitisyon merkezi gibi birşeydir. İnsanın pisliklerinden arındığı yerdir.

Nefs: el kemalulevvel bil cismittabiiyyil aali

Örnek Balta:

Baltayı balta yapan şey, balta formudur. Suri nedenidir/formel nedenidir. İşte bu form ilk yetkinliktir. Yani bir şeyi o şey kılan şey.

İkinci kemali ise keskin olmasıdır. Keskin olmasa balta değildir diyebilirmiyiz? Evet, zira onu balta kılan şey formudur.


  • Eğer bir bitki organizmansından bahsediyorsak, o organizmayı çalıştıran şey kemalı evveldr.

Aşağıdaki taksim nefsin güçleri bakımından yapılmış bir taksımdır. 3 ayrı nefis değil ( bu Platon’da var), bir nefsin 3 kuvveti


( Akıl/ İntellectus )

Şehvet: Haz ve yarar sağladığını düşündüğümüz şeye yönelten ilkedir

Gadab: elem ve üzüntü getirecek şeylerden sakınmaya yönelten güçtür.

Hisii Müşterek: sensus communis

Hissi idrak. 5 duygudan gelen verilerin bir havuzda tolandığı yerdir. ;bn Sina’ya göre 5 duyu müştereken algılanır, tek tek algılanmaz.

Hayal/Musavvira gücü: suretleri muhafaza eden güçtür. Veri (el mu’ta –data) suret ve anlam olarak iki ye ayırılır. Sureti, Görülen şeyi hatırlamak, o imgenin kişide saklanmasıdır. Saklanılan yer ise Musavviradir. Hayali suretler orada saklanır.ikinci işlevi ise hayali idrakın orada gerçekleşmesidir.

Verinin Anlamı ise hafızada korunur. Görülen şeyin ilişkilendirilmesi. Anlam ifade etmesi.


Yüklə 153,37 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin