İslam hukukunda niKÂh sözleşmesi



Yüklə 271,69 Kb.
səhifə3/3
tarix20.11.2017
ölçüsü271,69 Kb.
#32398
1   2   3

VII. MUT’A NİKÂHI


Erkeğin kadına vereceği bir mala karşılık, sadece onun cinselliğinden yararlanmasına imkân veren sözleşmedir. Bununla taraflar karı koca sayılmaz, aralarında nafaka, miras, boşanma vs. hükümler geçerli olmaz. Süre dolunca ayrılık gerçekleşir.

Mut’anın, Peygamberimiz döneminde uygulandığı iddia edilir. Ehl-i Sünnete göre daha sonra yasaklanmıştır ama Caferîlere göre geçerliliği devam etmektedir. Her iki iddia da kabul edilemez. Çünkü. Mekke’de inen âyetlerde Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Müminler, fecrlerini koruyan kimselerdir74. Onlar sadece eşlerine veya hâkimiyetleri altındaki esirlere karşı kınanmazlar.” (Müminûn 23/1-6)

Ferc, iki bacak arasına ve çevresine; erkek, kadın ve gençlerin avret yerlerine verilen isimdir75.Mut’a, taraflardan birini diğerinin eşi yapmayacağı için âyet, onun yanında avret yerlerini açmayı yasaklamıştır.Yanında avret yerlerini açmanın yasak olduğu kişiyle de cinsel ilişkiye girilemez.

Esirler, ev işlerinde çalıştırılabileceklerinden Nur Suresinin 58. âyeti onları, evin küçük çocukları gibi saymıştır. Bunlar ev halkından büluğa ermiş olanların yanına, yatsı namazından sonra, sabah namazından önce ve öğlen uykusunda izinsiz giremezler. Çünkü bu sırada onların edep yerleri açık olabilir. Ama diğer vakitlerde yanlarına izinsiz girebilirler. Ailenin büluğa ermiş fertleri farklıdır; onlar birbirlerinin yanına her girişte izin almak zorundadırlar. Bu da gösteriyor ki, esirler edep yerlerinin bir kısmını görebilirler. Onları diğerlerinden ayıran sadece budur. Edep yerlerinin tamamını ancak eşler görebilir76.

Cinsel ilişki evlenmenin asıl gayesi değildir. Asıl gaye, cinsel ilişkinin de caiz olduğu huzurlu bir ortama kavuşmaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Kendilerine ısınasınız diye kendi cinsinizden sizin için eşler yaratmış olması ve aranızda sevgi ve merhamet oluşturması onun belgelerindendir. Düşünen bir toplum için bunda belgeler vardır.” (Rum 30/21)

Mut’ada erkek, cinsel arzusunu tatmini, kadın alacağı malı düşünür. Ayette belirtilen birbirine ısınma, sevgi ve merhamet burada hedeflenen şeylerden değildir.

Nisa 22’den 24’e kadar evlenilmesi haram olan kadınlar sayılmış ve şöyle buyrulmuştur: “Bunlar dışında kalanlar; namuslu yaşamanız ve zinadan kaçınmanız şartıyla mallarınızla isteyesiniz diye size helal kılınmıştır. Bunlardan hangilerinden nikâh ile yararlanırsanız mehirlerini belirlediğiniz miktarda veriniz. ...” (Nisa 4/24)

“Mehirlerini” diye tercüme ettiğimiz kelime; (أجر) ecr’in çoğulu (أجور) ücûr’dur. Ecr (أجر), ister dünyada ister ahirette olsun, yapılan işe karşılık alınan şeye denir77. Bu kelime burada olduğu gibi Maide 5, Ahzab 50 ve Mümtahine 10. âyette de kadınların mehirleri anlamındadır. Dolayısıyla evlenilmesi helal olan kadınlardan yararlanmanın tek yolu, normal nikâhtır.

Durum böyle olduğu halde Nisa 24. âyetin iç bütünlüğü, diğer ayetlerle ilişkisi ve Arap dilinin kuralları ihlal edilerek onun şu bölümünden mut’âya fetva çıkarılmıştır:

فَمَا اسْتَمْتَعْتُم بِهِمِنْهُنَّ فَآتُوهُنَّ أُجُورَهُنَّ فَرِيضَةً



Bunlardan hangilerinden nikâh ile yararlanırsanız mehirlerini belirlediğiniz miktarda veriniz. ...”

Caferîlerden Muhammed b. Huseyn et-Tabatabâî, Tefsîr’ul-mîzan’da diyor ki: "… Baştaki "ma" edatı vakit bildirmek içindir.”

Tabatabâî مَا yerine مهما yı koyarak ayete şu anlamı vermiştir:

مهما استمتعتم بالنيل منهن فآتوهن اجورهن فريضة.

Onları elde ederek ne zaman yararlanırsanız ücretlerini bir farz olarak verin.

Tabatabâî’nin فَمَا اسْتَمْتَعْتُم بِهِ’deki هِ= o zamirini âyetlerin hiçbirinde olmayan “النيل = elde eme” anlamındaki hayali bir kelimeyle bağlaması hatadır. Çünkü Nisâ 22. âyetten itibaren kadını elde etmekten değil, nikâhtan bahsedilir. Dolayısıyla بالنيل yerine “بالنكاح = nikâh ile” demek gerekir.

Tabatabaî, daha büyük hata yaparak şöyle demiştir:

"فما استمتعتم به" cümlesi, önceki ifadeyle ilgili bir ayrıntıdır; başında bulunan "fa" harfi hiç şüphesiz parçayı bütüne bağlamaktadır. Çünkü Allah’ın; "iffetli olmanız ve zina etmemek üzere mallarınızla aramanız" sözü, hem nikâhlı eşi hem cariyeyi içerir. Böyle olunca, "Onlardan yararlandığınız sürede ücretlerini bir farz olarak verin" sözü de yukarıdaki bütünün bir parçası veya bölümlerinden bir bölümdür78.”

Demek istiyor ki âyet; normal nikâh, cariyeyi odalık kullanma ve mut’a yoluyla olmak üzere kadınlardan üç şekilde yararlanmaya izin veriyor. Sonra şu sonuca ulaşıyor: “Buradaki yararlanmadan maksat, şüphesiz mut’a nikâhıdır.”

Hâlbuki âyetten, cariyelerin odalık olarak kullanılabileceği şeklinde bir anlam çıkarma imkânı yoktur. Ayetin ilgili bölümü şöyledir:

وَالْمُحْصَنَاتُ مِنَ النِّسَاءِ إِلَّا مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ

Elleriniz altında olanlar dışındaki evli kadınları nikâhlamanız haram kılınmıştır.”

Buna göre esir kadınlar, evli dahi olsalar nikâhlanabilirler. Çünkü 47. Muhammed Suresinin 4. âyetine göre esirler köleleştirilemezler; onları karşılıklı veya karşılıksız serbest bırakmak gerekir. Karşılıksız serbest bırakılanlar kimsenin eli altında olmazlar. Buradaki esir kadınlar, müminlerin elleri altında olduklarına göre onlar, karşılıksız serbest bırakılmamış, fidyeleri de ödenmemiş esirlerdir. Böyle bir kadının fidyesini ödeyecek malı bulmasının en kestirme yolu mehir karşılığı evlenmesidir. Zaten âyetin devamı bunu şart koşmaktadır. Kocası veya yakınları onun fidyesini gönderemediği için âyet onun medeni halini değiştirerek evlenilebilecek kadınlar arasına katmış ki, hürriyetlerine kavuşma imkânı elde edebilsinler. Evlilik, karşılıklı rızayla olacağı için bu kadınlar evlenmeye zorlanamazlar. Şu âyet konuya daha da açıklık getirmektedir:

Mümin ve iffetli hür kadınları nikâhlayacak kadar varlıklı olmayanlar, ellerinizin altında olan mümin cariyelerden alabilirler. İmanınızı en iyi Allah bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz79. Onları ailelerinin80 izni ile nikâhlayın ve mehirlerini marufa uygun olarak verin. Onlar da iffetli olsunlar, zinadan uzak dursunlar ve gizli dostlar edinmesinler…Bu, içinizden zor duruma düşmekten korkanlar içindir. Ama sabretmeniz daha iyi olur. Allah bağışlar ve merhamet eder.” (Nisâ 4/25)

Âyet; namuslu mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyenlerin namuslu mümin cariyelerle evlenmelerine izin vermiş ama onlarla evlenme yerine sabretmelerini tavsiye etmiştir. Çünkü cariyenin bütün arzusu bir an önce hürriyetine kavuşmaktır. Böyle birinin iyi eş olması beklenemez. Eğer mut’a yoluyla kadının cinselliğinden yararlanmaya izin verilseydi bu âyette mutlaka ondan bahsedilir ve cariyeyle evlenmeye ihtiyaç kalmazdı.

Caferiler diyorlar ki; mut’anın en azı bir cinsel ilişki süresi kadardır. Bu durumda onlar, evlenmeye değil, evlilik dışı cinsel ilişkiye yani zinaya izin vermiş oluyorlar.

“Peygamberimiz’in Evtas senesinde mut’aya üç günlüğüne izin verdiği, sonra yasakladığı iddia edilir81. Evtâs, Huneyn savaşında müşriklerin toplandıkları vadinin adıdır. Müslim’de ve birçok hadis kitabında, Abdullah b. Mes’ud’un şöyle dediği rivayet edilir: “Biz peygamberimizle birlikte savaşıyorduk, yanımızda kadınlarımız yoktu, “Kendimizi hadım ettirsek olmaz mı?” dedik; hadımı yasakladı, sonra bir kumaş parçası karşılığında geçici süreyle evlenmemize izin verdi82

Evtâs’ta yakınları ile birlikte esir tutulan kadınlar hür değiller ki, bir kumaş parçası karşılığında düşmanlarına kendilerini teslim etsinler. Bu rivayetin tutarlı yanı yoktur.



Âyetler üzerinde yeterince durulmayınca mut’aya önce müsaade edildiği sonra yasaklandığı iddia edilmiş hatta Maliki, Şafi ve Hanbelîler onun, icma ile haram kılındığını söylemişlerdir83.

1 Ayrıca bk. A’raf, 7/18-25; Taha 20/117–123.

2 Bakara 2/35; Maide 5/27; A’raf 7/19; Taha 20/117–118; Nahl 16/72.


3 Buhârî, Nikâh,2; Müslim, Nikâh,1; Ebû Dâvud, Nikâh, 1; Tirmizî, Nikâh, 1.

4 Buhârî, Nikâh,1; Müslim, Nikâh, 5; Nesai, Nikâh, 4; İbn Mace, Nikâh, 4.

5 Rum 30/21.

6 Nisa 4/21.

7 Bakara, 2/ 187, 229, 230; Nisa, 4/ 13,14; Mücale, 58/4; Talak, 65/ 1.

8 İbn Manzûr, Lisân’ul-Arab, “nekeha” maddesi.


9 Seferî Ebû Habîb, el-Kâmûs’ul-Fıkhiyyu Luğaten ve-Istılâhen, “nekeha” maddesi.

10es-Sıhâh, “nekeha” maddesi.

11

12 Şâfiî, el-Ümm, VI, s.92; Şirâzî, el-Mühezzeb, s.146-147; Kâsânî, Bedâi, III, s.408; Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, III, s.175; İbn Miftâh, Şerhu’l-Ezhâr, IV, s.473.

13 Şâfiî, el-Ümm, V, s.223; Şirâzî, el-Mühezzeb, s.146-147; Kâsânî, Bedâi, III, s.408.

14 Kâsânî, Bedâi, III, s.409; Zeydan, Mufassal, VI, s.203.

15 İbn Kudâme, el-Muğnî, IX, s.516; Zeydan, Mufassal, VI, s.203.

16 İbn Teymiyye, Ebü'l-Abbas Takıyyüddin Ahmed b. Abdülhalim (728/1328), el-İhtiyaratü'l-fıkhiyye min fetava şeyhilislam İbn Teymiyye; thk. Muhammed Hamid Faki, Beyrut: Dârü'l-Ma'rife, 1950, s.210.

17Şebhûn, Abdülkerim, Şerhu müdevveneti'l-ahvâli'ş-şahsiyyeti'l-magribiyye, Rabat: Dâru Neşri'l-Ma'rife, 1987, I, s.118.

18 Cezîrî, Dört Mezhep, V, s.2127-2128.

19el-Mevsuatü’l-fıkhıyye el-Kuveytiyye, “Nikah” md., XXXXI, 206-207.

20 Yazır, Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili (sadeleştiren: İsmail Karaçam ve...) V, 548.

21 Bk. el-Mevsuatü’l-fıkhıyye el-Kuveytiyye, “Nikah” md., XXXXI, 205.

22 Karaman, Hayrettin, Anahatlarıyla İslam Hukuku, II, 67.

23 Hallaf, Abdulvahhab, Ahkâmu’l-ahvaliş-şahiyye fi’ş-şeriati’l-İslamiyye, 2.baskı, Kuveyt 1990, s. 15.

24 Aydın, M. Akif, İslam-Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul 1985, s. 12.

25 Muhammed Ebu Zehra, el-Ahvâlu’ş-şahsiyye, y.y.: Daru’l-fikri-Arabî, 3.basım 1957, s. 23-25; Bilmen, Ömer Nasuhî, Istılahat-ı Fıkhıyye Kâmusu, II, 42; Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, İstanbul, 1995, s. 153.

26 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, II, 71–73; Atar, Fahrettin, “Nikah” md. , DİA, XXXIII, 115.

27Hukuk-ı Aile Kararnamesi, md. 4–8.

28 Bilmen, Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, II, 15.

29 Döndüren, Hamdi, Delilleri ileAile İlmihali, s. 158.

30 Buhârî, “İcare”, 14; Tirmîzî, “Ahkâm”, 17, Ebû Dâvud, “Akdiye”, 12.

31 Bilmen, Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, II, 36–41.

32Hukuk-ı Aile Kararnamesi, md. 38.

33 Yusuf Şevki Yavuz, Esam Ebû Berk, TDV İslam Ansiklopedisi.

34 Ceride-i İlmiyye 34. sayı s. 1010, 1011, İstanbul, 1336. Bkz. Abdulaziz Bayındır, İslam Muhakeme Hukuku Osmanlı Devri Uygulaması, İstanbul 1986, s. 41.

35 Buhari Nikâh babı 16/100.

36 Nisa 4/6

37 El-İsfahânî, Ragıb, Müfredât, نكح maddesi.

38 Taberî, Muhammed b. Cerîr, Camiu’l-beyân fî tefsîri’l-Kur’ân (Taberi Tefsiri), Beyrut 1412/1992; c. XII s, 134.

39 Bilmen, c. II, s 372-373 paragraf no 594.

40 Ey insanlar! Doğrusu Biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır. Hucurat 49/13

41 Kölenin ailesi kavramı

42 İbn Kayyım, Zâdü’l-Mead, III, s.280.

43 Aynî, el-Hidâye, IV, s.97; İbn Teymiyye, el-ihtiyarâtü’l-fıkhiyye, s.215; İbn Kesir, Tefsiru'l-kur'ani'l-azim, III, s.262.

44 Şafiî, el-Umm, c. V, s. 12.

45 Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsıyye, s. 26; Yaman, s. 51.

46 Aydın, Hakkı, Türk Borçlar Hukukunda İkrah, C.Ü, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1999, III/1, s. 10.

47Hukuk-ı Aile Kararnamesi, md. 57.

48 İbn Rüşd, Bidâyetü’l- Müctehid, III, 1267

49 Bilmen, , c.II, s.167.

50 Bilmen, c, II, s. ll9.

51 Nikâh düğümü erkeğin elindedir. Çünkü o düğümü çözmek demek olan talak erkeğin hakkıdır.

52 Bilmen, c. II, s. 11, paragraf 72.

53 Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsıyye, s. 29

54 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, II, 90; Döndüren, Aile İlmihali, s. 167.


55 Kadın köle.

56 Talat Sakallı, Ebu’l-Âs, TDV İslam Ansiklopedisi

57 Ebu Davud, Sünenu Ebi Davud, İstanbul, 1401/1981, Talâk 24, (2240); Tirmizi, Nikâh 43, (1143).

58 Nitekim 48. Fetih Suresi’nin 25. âyeti de açıkça bunu göstermektedir.

59 İmam Malik, el-Muvatta’ (Muhammed b. Hasen eş- Şeybânî rivayeti), Nikâh 44, (2, 543, 544)

60 Tirmizî, Tefsîr, 25, Hadis no: 3177.

61 Ali b. Hazm, el-Muhallâ, c. IX, s. 63-65.

62 Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 33–34; Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsıyye, s. 41; Zuhaylî,

el-Fıkhu’l-İslâmî ve edilletühû, VII, 95–96; Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, II, 94–95.

63 Mü’minun, 23/5–6.

64 Bakara, 2/233.

65 Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 33–34; Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsıyye, s. 42; Döndüren, Aile İlmihali, s. 204.

66 Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 33–34; Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsıyye, s. 42–43.

67 Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 33–34; Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsıyye, s. 42–43;

Apaydın, Yunus, “Fâsit Nikah”, Şamil İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2000, s. 322–323.

68 Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 36; Abdülhamîd, Ahvâlu’ş-Şahsiyye, s. 43–44; Döndüren, Aile İlmihali, s. 207.

69 Hukuku-ı Aile Kararnamesi, md. 54.

70 Şa’bân, el-Ahvâlu’ş-Şahsiyye, s. 135–136; Bilmen, Istılahat-ı Fıkhıyye Kamusu, II, 36.

71 Aydın, Aile Hukuku, s. 31.

72 Döndüren, Aile İlmihali, s. 214–215.

73 İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, III, 1240; Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuk, II, 102.

74 Burada cinsel ilişki kast edilemez çünkü o manadaki ayetler, ”fuhuş çeşitlerinden uzak duranlar” şeklinde ifade edilir. Buradaki anlam, edep yerlerinin örtülmesinden başka bir şey değildir.

75 İbn Manzur, Cemalüddin Muhammed b. Mukrim (630-711), Lisanu’l-Arab, Beyrut trs.فرج maddesi.

76 Nur Suresi 58 ve 59. âyetlerin meali şöyledir: “Müminler! Ellerinizin altında olan esirler ile henüz ergenlik çağına girmemiş olan çocuklarınız üç vakitte; sabah namazından önce, öğle sıcağında soyunduğunuzda ve yatsı namazından sonra yanınıza girecekleri zaman izin istesinler. Bunlar, açık olabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitler dışında birbirinizin yanına girip çıkmakta size de, onlara da bir günah yoktur. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilir, doğru karar verir. Çocuklarınız erginlik çağına girince, büyükleri gibi izin istesinler. Allah size ayetlerini böylece açıklar. Allah bilir, doğru karar verir.”

77 İsfehâni, Müfredât, (أجر) mad.

78 Muhammed Hüseyin Et-Tabâtabâî (1902-1981), el-Mîzân fî tefsîr’il-Kur’ân, İran-Kum,c. IV, s. 271-276.

79 Ey insanlar! Doğrusu biz sizleri bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi milletler ve kabileler haline koyduk ki birbirinizi kolayca tanıyasınız. Şüphesiz, Allah katında en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Allah bilendir, haberdardır. Hucurat 49/13

80 Kölenin ailesi, bakımını üstlenen ve fidyesini alacak olan ailedir.

81 Müslim Nikâh 18.

82 Müslim Nikâh 11.

83 Bilmen, c. II, s. 25-26, paragraf 115.


Yüklə 271,69 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin