İslam inanç Sİsteminde akilcilik ve kadi abdulcebbar


II. BÖLÜM İSLAM DÜŞÜNCESİNİN ANLAM ALANINI OLUŞTURAN ESASLAR ve GELİŞMESİNE ETKİ EDEN UNSURLAR



Yüklə 1,45 Mb.
səhifə10/39
tarix26.08.2018
ölçüsü1,45 Mb.
#74551
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   39

II. BÖLÜM

İSLAM DÜŞÜNCESİNİN ANLAM ALANINI OLUŞTURAN ESASLAR ve GELİŞMESİNE ETKİ EDEN UNSURLAR




A. İslam Öncesinin Kültürel Mirası Ve Kur'an'ın Ona Karşı Tavrı

Hz. İbrahim'in inşa ettiği Kabe'nin etrafında yaşayan Araplar, İslâm'dan önce Allah'ın birliği esasına dayanan İbrahim'in dinini unutmuşlar ve Kabe'yi çeşitli putlarla doldurmuşlardı. Cahiliye şiirlerinden, Kur'an ve tarih kaynaklarından Arabistan'da çok tanrıcılığın halkın olduğunu ve her kabilenin kendine ait bir putunun bulunduğunu öğreniyoruz. Araplarda dinî hayat kabile putu merkezliydi. Her kabilenin bir putu bulunmaktaydı. Örneğin Lât Taiflilerin, Uzza Kureyşlilerin, Menât Evs ve Hazreçlilerin tapındıkları putlardı. Bununla beraber onlar, putlar üzerinde, nitelik ve fonksiyonları belirgin olmayan yüce bir tanrının bulunduğuna ve putların kendileri ile yüce tanrı arasında aracılık yaptıklarına inanıyorlardı. Kur'an bu putlardan Araplar arasında özel bir saygınlığa sahip olan Lât, Menât ve Uzza gibi bazılarının adlarını zikretmektedir. 154 Sanem ve Vesen adı verilen putlar taş, ağaç ve daha başka nesnelerden yapılan heykellerden oluşuyordu. Kendilerini yüce tanrıya yaklaştırmaları için onlar adına deve, koyun, keçi ve sığırdan kurbanlar kesiyorlar, tapınakları hem putlara tapınma hem de ziyaret yeri olarak kabul ederlerdi. Kabe ziyaret edilen tapınakların en eski ve en büyüğüydü. Onlar, buralarda hizmette bulunan, rahiplik yapan kişilere kâhin adını veriyor, bunların putların dilinden anladıklarını ve gayptan haber verdiklerini kabul ediyorlardı. Kahinlerin, olağanüstü güce sahip olduklarına ve tanrılar tarafından desteklendiklerine inanıyorlardı. Bu nedenle Hz. Peygamber gönderildiğinde onu kâhinlikle itham etmişlerdi. 155

Araplar, dinî hayatlarında ön planda putlar olmakla beraber, arka planda yüce tanrı ile irtibatlı birtakım metafizik güçlerin bulunduğuna inanıyor; cin, melek, şeytan gibi ruhanî varlıkların putlara güç verdiklerini düşünüyor; kâhin ve falcıları onların dilinden anlayan seçkinler olarak görüyorlardı. Cinlerin, Allah ile akrabalık bağı bulunan gölgemsi varlıklar olduklarını, ıssız ve kuytu yerlerde ikamet ettiklerini ve gözle görülmediklerini kabul ediyorlardı. Bunların genellikle kötülük yapan varlıklar olduklarını, insanları çarptıklarını ve delirttiklerini düşünüyorlar, kötülüklerinden korunmak için onlar adına kurbanlar kesiyor ve onlara hediyeler sunuyorlardı.

İnsan ruhunun öldükten sonra da yaşadığına inanmakla beraber, ölümden sonra hayatın olduğunu inkâr ediyorlardı. Bu nedenledir ki ahiret hayatından söz eden Hz. Peygamber'e, çürümüş insan kemiklerini göstererek “Bunlar nasıl diriltilecek?” diye soruyorlardı. 156

Öte yandan Kur'an, insan hayatının tabiat tarafından yönlendirildiğini ve zaman (dehr) tarafından tüketildiğini, dolayısıyla kaderin insana egemen olduğunu ileri sürenlerin bulunulduğunu haber vermektedir. 157 İşte Kur'an'ın “Şirk” olarak nitelediği cahiliye inanç sisteminin genel çerçevesi bunlardan oluşmaktaydı. 158

Yahudilik ve Hıristiyanlık, Araplara değişik kanallardan ulaştığı halde. 159 onlar bu dinlerle ilgilenmeyerek uzak durmayı tercih etmişlerdi. İnançları arasında kuzey ve güneyden gelen Sabiî ve Hermetik etkilerin izleri söz konusuydu. Başta puta tapıcılık olmak üzere sihir, kehanet, ilm-i nücûm ve ruhanî varlıkların etkilerine inanma yarımadaya bu yörelerden gelmişti. Aralarında İbrahimî geleneği temsil ve takip eden Hanifler de vardı fakat onlar, bunlardan da uzak duruyorlardı. Çünkü kendileri için putları yeterli görüyor ve onlara tapındıklarında kendilerini mutlu hissediyorlardı. İstekleri karşılanmadığı zaman putlara kızdıkları ve inançlarını sorguladıkları da oluyordu. Günlük yaşantılarında atalarından intikal eden gelenekler ve kâhinlerin kararları ile hükmediyor, ahlâk konusunda ise bencil ve taassupkâr davranıyorlardı.

Kur'an, Arapların islâm öncesinde kendilerine has bir dini geleneklerinin bulunduğunu 160, Allah'a inandıklarını fakat O'nun tek yaratıcı olduğunu kabul etmediklerini 161, Allah yanında başka tanrılar edindiklerini 162 putları Allah ile İnsanlar arasında aracı olarak kabul edip bunlara tapındıklarını 163; Allah'a, onların aracılığıyla ulaşabileceklerine inandıklarını 164, ahireti inkâr ettiklerini 165, beşerden bir peygamber gönderilmesini yadırgadıklarını 166 bildirir.

Kendilerinden biri olan Hz. Muhammed'in peygamber olarak gönderilmesini kabul etmeyerek ona inanmayanlar, insanlardan peygamber gönderilmesine karşı çıkanlar bulunmaktaydı. 167 Bazıları bencil duygularla hareket ederek ve taassupkâr davranarak Hz. Muhammed'e karşı çıkarken, bir kısmı da daha önce benliklerinde yer etmiş olan alışkanlıkları terk edip yaşamlarını kısa süre içinde Kur'an'ın getirdiği kurallara göre düzenleyerek alışık olmadıkları yeni bir hayata başladılar. Bu yeni hayat kabileler halinde yaşayan Arapları yeni idealler etrafında birleştirdi ve toplumsal düzeyde sıçrama yapmalarını sağladı.

İnsanları dalâletten kurtarıp hidayete ulaştırmak üzere gönderilen yüce kitabımız Kur'an, Cahiliye dönemine ait inançların bir kısmını kökten reddetmiş, bazılarını düzeltmiş ve ihtiyaç duyulan ancak onlarda bulunmayan konularda ise yeni esaslar getirmek suretiyle yeni bir inanç sistemi oluşturmuştur. Gelenekte bu sisteme “Âmentü” adı verilmektedir. Âmentü, Kur'an'ın ortaya koyduğu dünya görüşünün (inanç sistemi) çekirdeğini oluşturmaktadır. İslâmiyet, âmentü ile Arapların şirk merkezli inanç sistemlerini reddederek, Allah'ın bir, Hz. Muhammed'in hak peygamber ve öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğu esasları üzerine dayanan yeni bir inanç sistemi inşa etmiş ve bunu onlara kabul ettirmiştir.

Kur'an'ın ilk muhatapları Araplar olmakla beraber o tüm insanlığa gönderilmiştir. Bu nedenle Kur'an'ın mesajların yerel veya belli bir kabile ve ırka ait diye algılamak yanlıştır. O, kendine hedef kitle olarak sadece Arapları değil, bütün insanlığı seçmiştir. Bu sebeple de hızlı bir şekilde gelişmiş, yayılmış ve kısa zamanda Yarımadanın hudutlarını aşarak farklı inanç, kültür ve geleneğe mensup birçok kavim ve ülke tarafından benimsenmiştir. 168



Yüklə 1,45 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   39




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin