Not: Kerbela faciası İslam tarihinin en acı olaylarından birisi olmuştur. Yezid nefretle anılmaya başlanmış ve İslam dünyasında siyasi-itikadı bölünmeler yaşanmıştır. Ayrıca önceden nazari bir siyasi görüş olan Şiiliğin bir akide halini almasında etkili olmuş ve pek çok isyanın temel sebebi olmuştur.
Medine’deki Muhalefetin Bastırılması ve Harre Savaşı
Yezid, Kerbela sonrası Hicaz’da aleyhinde oluşan muhalefetin sempatisini kazanmak için Medine’nin ileri gelenlerinden bir heyeti Şam’a davet etmiştir. Onlara ikramda bulunmuştur. Fakat onlar Medine’ye dönünce Yezid’in eğlence içinde olduğunu, haramlarla meşgul olduğunu söylemiş ve “ona isyan farzdır” demişlerdir. Bu olay infiale sebep olmuş ve Medine’dekiler biatlarını bozarak Abdullah b. Hanzala’ya biat etmişlerdir. Daha sonra Medine’de yaşayan Ümeyye ailesinin (sayıları 1000 civarında) en yaşlısı olan Mervan b. Hakem’in evini kuşatmışlardır.
Mervan, Yezid’e haber göndermiştir. Bunun üzerine Yezid, Müslim b. Ukbe el-Murri kumandasında 12000 kişilik ordu görevlendirmiştir. 683’de Medine’ye gelen ordu 3 gün müddet vermiş fakat süre dolunca yapılan savaşı Medineliler kaybetmiştir. Sonuçta Abdullah b. Hanzala ve çok sayıda meşhur şahsiyet burada öldürülmüştür. Yezid’in emri doğrultusunda Emevi ordusu Medine’yi 3 gün boyunca yağmalamıştır. Bu savaş (Harre Savaşı) İslam tarihindeki en acı tecrübelerden biridir.
I. Yezid’in Abdullah b. Zübeyr ile Mücadelesi ve Mekke Kuşatması
Kerbala faciası sonrası Abdullah b. Zübeyr, Yezid’e karsı muhalefetin tek lideri haline geldi. Taraftarlarının isteği ile Mekke’de gizlice biat almaya başladı. Yezid, onun kendisine biat etmesi için bir heyet gönderdiyse de bunu kabul etmedi. Mekke valisinin namaz kıldırmasına engel oldu. Yezid, Medine valisi Amr b. Said el Eşdak’ı ordu hazırlamakla görevlendirdi. Abdullah b. Zübeyr bu savaşı kazandı (681). Bu galibiyet onun Hicaz’daki itibarını arttırdı.
Harre Savaşı’nda Medine’deki isyanı bastıran Müslim b. Ukbe bundan sonra Abdullah b. Zübeyr üzerine Mekke’ye yöneldi. Ancak Mekke’ye varamadan yolda hastalıktan öldü. Husayn b. Numayr’e komutayı devretti. Husayn, Eylül 683’te Mekke’yi kuşattı ve mancılıkla şehri taş yağmuruna tuttu. Taşlar ve yanan paçavralar Kâbe’nin büyük oranda yıkılmasına sebep oldu. Şehir, 2 ay boyunca kuşatmada tutuldu. Yezid’in ölüm haberine (10 Kasım 683) kadar bu kuşatma devam etti. Sonrasında kuşatma kaldırıldı.
Yezid döneminde iç savaşlar nedeniyle fetihler durma noktasına gelmiştir. Sadece Kuzey Afrika’da Muaviye tarafından azledildikten sonra tekrar görevlendirilen Ukbe b. Nafi, Bizans ve Berberi kuvvetlerini mağlup etmiş ancak bu galibiyet uzun sürmemiştir. Kıbrıs ve Rodos’taki Müslümanlar geri çekilmiştir.
11. Hafta: Muaviye b. Yezid Dönemi (683-684)
Yezid’in oğlu Muaviye 663’te doğdu. Babası ölünce yerine geçti. Bu dönemde ülke karışıktı. Abdullah b. Zübeyr halifeliğini Mekke’de ilan etmişti. Selm b. Ziyad Horasan’da, Ubeydullah b. Ziyad ise Basra’da kendi adına biat almaya başlamıştı.
II. Muaviye’nin ömrü ve halifeliği kısa sürdü. Kaynaklarda 17-23 arası bir yaşta olduğu rivayet edilir. Halifeliği 20 gün ile 4 ay arasında gösterilmektedir. Hasta olduğu için göreviyle Dahhak b. Kays ilgilenmiştir.
II. Muaviye’nin babası Yezid’i ve dedesi Muaviye’yi Hz. Ali ve evlatlarına yaptıklarından dolayı suçladığı rivayet edilir. Tek icraat olarak haraçlardan Beytülmale gönderilen miktar üzerinden 1/3 oranında bir indirim yaptığı zikredilir. Kardeşi Halid b. Yezid’i yerine bırakmasını telkin edenler olmuşsa da bunu kabul etmemiştir. 29 Şubat 684’te Şam’daki Babüssagir kabristanında babasının yanına defnedilmiştir.
-
MERVANİLER
Mervan b. Hakem Dönemi (684-685)
II. Muaviye’nin çocuğu olmamasından dolayı Emevi ileri gelenleri Mervan’ı halife olarak atamışlardır. Böylece yönetim Emeviler’in Süfyaniler kolundan Mervaniler koluna geçmiştir. Fakat bu karar sebebiyle Emevi ailesi de bölünmüştür. Yezid’in dayısı, Filistin ve Ürdün Valisi Hasan b. Malik, Yezid’in genç yaştaki iki oğlunu destekliyordu.
Abdullah b. Zübeyr’i Mekke, Irak, ve Mısır desteklerken
İbnüz Zübeyr’i Humus, Kınnesrin ve Natil b. Kays liderliğindeki Filistin Ordugâhı ve (daha sonra Şam Valisi Dahhak b. Kays) destekliyordu.
Mervan b. Hakem’in de İbnüz Zübeyr’e biat etmeyi düşündüğü ancak bundan vazgeçirildiği rivayet edilir.
40 gün sürdüğü bildirilen görüşmeler sonunda II. Muaviye’nin kardeşi Halid b. Yezid yaşı küçük olmasından ve İbnüz Zübeyr karşısında iktidar mücadelesinde başarısız olacağı düşünüldüğünden dolayı Mervan halife olarak seçildi. Halid b. Yezid (birinci veliaht tayin edilerek Humus’a), Eşdak (ikinci veliaht olarak Şam’a) vali atandılar (22 Haziran 684). Dahhak b. Kays buna razı olmadı ve İbnüz Zübeyr’i destekledi. Ordu topladı. Çok kanlı bir savaş oldu (684). Savaş sonucunda halifelik Mervanilerde kaldı. Böylelikle Emevi saltanatının devamı sağlanmış oldu.
Mervan kazandığı zaferle Suriye’de kontrolü sağladı. İbnüz Zübeyr’i destekleyen valiler yerine yenilerini atadı. Daha sonra Mısır’ı İbnüz Zübeyr’den almak için harekete geçti ve Mısır’ı ele geçirdi. Oğlu Abdülaziz’i Mısır valisi olarak atayarak Suriye’ye dönmek için yola çıktı. Yolunu kesmek için hazırlanan orduyu da yendi. Şam’a geldiğinde vakit kaybetmeden iki ordu hazırlattı. İbnüz Zübeyr’in elinde kalan Irak ve Hicaz’ı almak için Hicaz’a Hubeyş b. Delce komutasında bir ordu gönderdi. (Bu ordu Medine yakınlarında yapılan savaş sonucu yenildi).
Irak’a Ubeydullah b. Ziyad komutasında bir ordu gönderdi. Bu ordu El- Cezire’ye ulaştığında Mervan öldü (Nisan 685).
Mervan 10 ay halifelik yapmıştır. Hadisle meşgul olmuş ve Ebu Hureyre’den hadis mecmuası derlemiştir.
Abdülmelik b. Mervan Dönemi (685-705)
Mervan’ın oğludur (646-647 yıllarında doğmuştur). Abdülmelik, 10 yaşında Hz. Osman’ın evinde yapılan saldırıya şahit olmuştur. 16 yaşında Muaviye b. Ebu Süfyan tarafından Medine divanı reisliğine tayin olmuştur. Medine birlikleri başında Bizans’a karşı yapılan bir sefere (662-663) iştirak etmiştir. Hz. Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilmesinin ardından Medinelilerin Yezid’e karşı ayaklanması ile ortaya çıkan Harre Savaşı’na Emevi saflarında katılmıştır (683). 685’te de halife olmuştur. Ancak halifeliğini yalnız Suriye ve Mısır eyaletleri tanımıştır.
Hicaz ve Irak, Abdullah b. Zübeyr’in idaresindeydi. Mısır’a kadar bütün Kuzey Afrika İslam devletinden kopmuştu. Bunu fırsat bilen Bizans, Suriye’ye karşı akınlar düzenlemeye başlamıştı. Abdullah b. Zübeyr de zor durumdaydı. Çünkü Mekke kuşatmasında kendisini destekleyen hariciler ona karşı cephe almıştı. Haricilerin ilk büyük grubu Ezerika, Basra’da isyan etmişti. Bu sırada her iki halife için de tehlikeli olan Muhtar b. Ebu Ubeyd es-Sekafi isyanı baş göstermişti.
Muhtar b. Ubeyd es-Sekafi İsyanı
Taif’in en önemli kabilesi olan Sakif’e mensup Muhtar, Hz. Hüseyin’in intikamını almak amacıyla ayaklanmış, hem Emevi yönetimine hem de Abdullah b. Zübeyr’e karşı mücadele vermiştir. İlk olarak Hz. Ali’nin ünlü kumandanı Eşter’in oğlu İbrahim’i kendi saflarına çeken Muhtar, 19 Ekim 685 tarihinde ayaklanmıştır. Sonuçta Küfe yönetimini ele geçirmiş ve Kerbelâ Vakası’na karışan Küfelilerin tamamını öldürterek evlerini yaktırmıştır. Ardından İbrahim b. Eşter’i Ubeydullah b. Ziyâd’ın üzerine göndermiştir. (Eşter, Hazir nehri kıyısında Ubeydullah’ı ağır bir yenilgiye uğratmış ve askerlerinin büyük bir kısmıyla birlikte onu kılıçtan geçirmiştir (Ağustos 686). Ayrıca Muhtâr, Mekke’de Abdullah b. Zübeyr’in elinde tutuklu bulunan Hz. Ali’nin oğlu Muhammed b. Hanefiyye’nin kurtarılmasını sağlamıştır. Bu başarılar Muhtar’ın şöhretini daha da artırmıştır.
Bunun üzerine Abdullah b. Zübeyr kendisi için gittikçe büyük bir tehlike olan Muhtar’la mücadele edebilmek amacıyla kardeşi Mus’ab b. Zübeyr’i Basra valiliğine tayin etmiştir. Küfe’den gelip ordusuna katılan Araplar sayesinde güç kazanan Mus’ab, Küfe üzerine yürümüş ve dört aylık bir kuşatmadan sonra şehri ele geçirmiştir. Muhtâr es-Sekafî ise Nisan 687’de öldürülmüştür.
Abdülmelik b. Mervan’ın Abdullah b. Zübeyr ile Mücadelesi
Irak’ta Abdullah b. Zübeyr ile Muhtâr arasındaki mücadeleler aslında halife Abdülmelik’in işine yarıyordu. Abdülmelik, Muhtâr’ın öldürülmesinden sonra el-Cezîre’de bulunan İbrâhim b. Mâlik el-Eşter’i kazanmak için bazı teşebbüslerde bulunduysa da geç kaldı; çünkü Eşter, daha önce davranan Abdullah b. Zübeyr’in kardeşi Musab’ın tarafına geçmişti. Abdülmelik, 689’da Musab’a karşı ilk askerî harekâtını düzenledi. Ancak, Şam’dan ayrılmasından kısa bir süre sonra geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Çünkü onun ayrılmasını fırsat bilen Amr b. Saîd el-Eşdak, Şam’da tehlikeli bir isyan çıkartmıştı. Derhal Şam’a dönen halife, isyanı bastırdı ve Eşdak’ı idam ettirdi.
Abdülmelik, El-Cezîre bölgesini 691’de itaat altına almaya başladı ve bu arada yıllardan beri Karkîsiyye’de direnen Züfer b. Hâris’i ortadan kaldırdı. Abdülmelik, Musab’a karşı artık kesin sonuç alma kararındaydı. Abdülmelik, Kınnesrîn yakınındaki Butnân Habîb, Musab ise Tekrit yakınındaki Bâcümeyrâ’da karargâh kurdular. Mühelleb b. Ebû Sufre ve Abdullah b. Hâzım gibi değerli kumandanlar Haricîlerle mücadele ettiklerinden Musab’ın yanında bulunmuyorlardı. Diğer taraftan Musab’ın kuvvetleri arasında yer alan Iraklı birlikler savaş taraftarı değillerdi. Savaş başlamadan önce Abdülmelik üstün durumdaydı. Nihayet iki ordu karşılaştı. Savaşın ilk anlarında Eşter’in öldürülmesi Musab için büyük kayıp oldu. Bazı Iraklı birlikler savaş başlamadan kaçtılar. Musab harp meydanında pek az bir kuvvetle kalmasına rağmen savaştı; ancak savaş meydanında can vermekten kurtulamadı (Ekim 691).
Abdülmelik, daha sonra Kûfe’ye gidip halktan biat aldı. Ardından Basra halkı da onun halifeliğini tanıdı. Böylece 691’de Hicaz dışındaki bölgelerde Abdülmelik’in halifeliği tanınmış oldu. Artık sıra Mekke’de bulunan Abdullah b. Zübeyr’e gelmişti. Abdülmelik, daha Kûfe’den ayrılmadan, Irak’a karşı giriştiği harekâtta kendini göstermiş olan Haccâc b. Yûsuf’u 2.000 kişilik Suriyeli birliğin başında Mekke üzerine gönderdi. Tâif’te karargâh kurarak Mekke üzerine küçük çapta akınlar yapmaya başlayan Haccâc, halifeden kesin emir alır almaz Mekke’yi kuşattı (6 ay kadar). Sonuçta Abdullah b. Zübeyr daha fazla dayanamadı ve burada öldürüldü (1 Ekim 692). Böylece Halife Abdülmelik İslâm devletindeki iç karışıklıklara son vermiş ve birliği sağlamış oldu.
Not: Emevîlere karşı isyanların merkezi haline gelen Irak valiliğine tayin edilince Kûfe’ye giren Haccâc, Kûfe Camii’ne gidip yüzünü bir örtüyle kapatmış bir şekilde minbere çıktı ve camide toplanan halka tarihe geçen şu meşhur konuşmasını yaptı: “Ben kopma zamanı gelmiş olgun kelleler görüyorum. Onları koparacak olan da benim. Ben diş söken yiğit oğlu yiğit, başımdaki sarığı çıkarırsam kim olduğumu anlarsınız. Ey Iraklılar! Ey nifak ve ayrılıkçılar, bozguncular! Emîrülmü’minîn Abdülmelik okluğundaki bütün okları çıkarıp tek tek yokladı ve beni en kuvvetli olarak görünce size yolladı. Yolda gelirken kamçımı düşürdüm; bu sebeple sizi terbiye için kılıcımı kullanacağım. Sizler azgınlık, muhalefet, tefrika ve bozgunculukta çok ileri gittiniz. Ya doğru yola gelip itaat edersiniz ya da kellenizi kopartırım...” (Taberî, VI, ss. 202-204).
Haricî İsyanlarının Bastırılması
Abdullah b. Zübeyr tehlikesinin ortadan kaldırılmasından sonra Abdülmelik’in karşısında önemli bir muhalefet kalmamıştı. Ancak İran, Irak ve el-Cezîre bölgelerinde Haricîler büyük huzursuzluk kaynağıydı. Kûfe ve Basra kuvvetleri Necdiyye Haricîlerini Yemâme’nin Muşahhar mevkiinde (692-93) mağlûp ettiler. Hicaz Valisi Haccâc b. Yûsuf’un sıkı tedbirleri, bölgede sükûnetin sağlanmasına yardımcı oldu. Bu arada Haccâc, Mekke kuşatması sırasında tahrip edilmiş olan Kâbe’yi tamir ettirdi (694).
Abdullah b. Zübeyr’in ölümünden sonra Abdülmelik tarafına geçen ve Haricîlere karşı başarılı mücadeleleriyle şöhret kazanan Mühelleb b. Ebû Sufre, Irak valisi ve halifenin kardeşi Bişr b. Mervân’dan istediği desteği alamadığı için Haricîler karşısında başarılı olamıyordu. Irak’ın bu karışık durumuna son vermek için Abdülmelik 694’de Haccâc b. Yûsuf’u Irak valiliğine tayin etti. Burada Emevîlere karşı isyan halinde olan Haricîler küçük askerî birlikleriyle Emevî ordularını mağlup ediyorlar, Hz. Ali taraftarları da yöneticileri uğraştırıyorlardı. Haccâc aldığı sert tedbirlerle bir taraftan Kûfe ve Basra’da kısa sürede sükûneti sağlarken diğer taraftan da Mühelleb b. Ebu Sufre’ye takviye kuvvetleri gönderdi. Mühelleb böylece, Fars bölgesinde Ezrakîler (Ezarika) ile yaptığı savaşı kazandı (12 Ocak 695). Yenilen Haricîler doğuya çekildiler, Ezrakîler’in reisi Katarî b. Fücâ’ el-Mâzinî, (696-97) Mühelleb ile yaptığı savaşta öldürüldü; taraftarları da dağıldı.
Ezrakîler’le savaş devam ederken diğer bir Haricî grubu olan Sufrîler el-Cezîre bölgesinde isyan çıkardılar. İki defa Kûfe’ye girmeye muvaffak olan Haricî rei-si Şebîb’e karşı Haccâc, sonunda Suriye’den yardım istemek mecburiyetinde kaldı. Suriye’nin en seçkin kumandanlarından Süfyân b. Ebred el-Kelbî’nin Irak’a gelerek onlara karşı harekete geçmesi, Şebîb’i zor durumda bıraktı. Bir çarpışmada mağlûp olan Şebîb, Ahvaz bölgesinde Düceyl Irmağından geçerken atından düşerek boğuldu (697). Böylece Ezrakîler’den sonra Sufrîler de tesirsiz hale getirilmiş oldu.
12. Hafta: Fetihlerin Yeniden Başlaması
Halife Abdülmelik, içeride sükûneti sağladıktan sonra fetihlere başladı. Haricî isyanlarının bastırılmasında büyük başarılar göstermiş olan Mühelleb b. Ebû Sufre, 697’de Horasan valiliğine tayin edildi. Ancak oldukça yaşlanmış olan Mühelleb, Mâverâünnehir’i fethetmek ve bu suretle hayatını daha büyük bir başarıyla kapamak istiyordu. Onun Horasan valiliği sırasında Mâverâünnehir’e akınlar yapıldı ve bazı başarılar elde edildi; fakat istenilen netice alınamadı. 699’da Kiş üzerine yürüyen ve burasını karargâh yapan Mühelleb, oğullarını civar bölgelerin fethine memur ettiyse de hiçbiri tam bir başarı sağlayamadı. 702’de Mühelleb öldü, yerine oğlu Yezid geçti. Haccâc, Yezid’i kısa süre sonra azletti ve ileride Mâverâünnehir fâtihi olacak olan Kuteybe b. Müslim’i Horasan valiliğine tayin etti (704).
Irak umumi valisi Haccâc, Mühelleb’i Horasan valisi tayin ettiği sırada Ubeydullah b. Ebû Bekre’yi de Afganistan’daki Türk hükümdarı Rutbil (Zunbil) üzerine göndermişti. Ubeydullah, karşısına çıkan kuvvetleri mağlûp ederek Kâbil yakınlarına kadar gitti, fakat dağlık arazide daha fazla ilerlemenin tehlikeli olacağını düşünerek Rutbil’e anlaşma teklifinde bulundu. Rutbil bu teklifi kabul etti; ancak kumandanlarından birisi âniden hücuma geçerek Müslümanları ağır bir yenilgiye uğrattı; bu arada Ubeydullah savaş meydanında hayatını kaybetti. Bu mağlûbiyetin intikamını almak isteyen Haccâc, halifenin iznini aldıktan sonra Kûfe ve Basra ordugâhlarından 20.000 kişilik bir ordu kurdu. Ordunun teçhizi için hiçbir fedakârlıktan çekinmedi, hatta askerlerin maaşlarını bile peşin ödedi. Son derece iyi donatılmış olan bu orduya İslâm tarihinde “Tâvus Ordusu’’ denmektedir. Ordunun kumandanlığına Kûfe ileri gelenlerinden İbnü’l-Eş’as tayin edildi. 699’da hareket eden Abdurrahman, önceki kumandanlardan ayrı bir yol takip ederek baskınlar yerine yavaş ve düzenli bir şekilde ilerlemeyi tercih etti. Rutbil’in haraç vermek şartıyla barış yapılması teklifini kabul etmedi. Zapt edilen şehir ve kalelere, Irak ile irtibatı sağlamak gayesiyle askerî birlikler ve posta memurları yerleştirdi. Kışın yaklaşması üzerine harekâtı durdurup durumu Haccâc’a bildirdi. Ancak Haccâc hiçbir mazeret kabul etmeyerek Abdurrahman’ın ilerlemesini, aksi halde kumandayı kardeşi İshak’a bırakmasını emretti.
İbnü’l-Eş’as İsyanı
İbnü’l-Eş’as, Haccâc’ın ilerleme emri karşısında kumandanlarını toplayarak onlarla görüştü. Iraklılar Haccâc’dan nefret ediyorlardı; ayrıca uzak ülkelerde uzun ve zor bir savaş onların işine gelmiyordu. Sonunda Haccâc’a karşı isyan bayrağının açılmasına karar verildi. Abdurrahman, Irak’a dönmeden önce Rutbil ile bir anlaşma yaptı. Sîstan’ın (Sicistan) önemli şehirleri olan Büst ve Zerenc’e kendi adına valiler tayin etti. Haccâc’ı Abdülmelik’ten ayırmanın mümkün olamayacağını bilen âsiler, Abdurrahman’a halife olarak biat ettiler. Emevî hilâfetine cephe alan Şiiî, Haricî ve diğer gayri memnunlar kitlesi Abdurrahman’ın bayrağı altında toplanıyordu. Bu isyanı bastırmada Iraklılar’a güvenmeyen Haccâc’ın yanında ise halifenin gönderdiği az sayıda Suriyeli asker vardı. Kuvvetlerinin azlığına rağmen Hûzistan bölgesinde onları durdurmaya çalıştıysa da başaramadı. Basra asilerin eline geçti. Geri çekilmektense mağlûp olmayı tercih eden Haccâc, Basra yakınında Zâviye mevkiinde karargâh kurdu (6 Şubat 701).
Haccâc’ın Süfyân b. Ebred el-Kelbî kumandasındaki kuvvetleri bir ay müddetle Abdurrahman’a mukavemet etti ve hatta 14 Mart 701 tarihinde yapılan çetin savaşta âsileri yenilgiye uğrattı. Abdurrahman bundan sonra Kûfe’ye giderek şehri ele geçirdi ve Haccâc’ın Suriye ile irtibatını kesti. Haccâc bu tehlikeli durumda paniğe kapılmadı; Fırat’ın sağ sahilini takip ederek Suriye ile kolaylıkla irtibat sağlayabileceği Kûfe yakınındaki Deyrikurrâ’da karargâh kurdu. Iraklılar da şehri terk ederek Suriyelilerin karşısında Deyrülcemâcim’de müstahkem bir ordugâha yerleştiler (Nisan 701). İki ordu arasında başlayan küçük çaptaki çarpışmalar aylarca devam etti. Suriye’de çok zor durumda bulunan Abdülmelik’i, peşine her gün yüzlerce kişinin katıldığı Abdurrahman’ın başarıları büsbütün korkutuyordu. Bir taraftan Haccâc’a yardımcı kuvvetler gönderirken diğer taraftan Iraklılara akla gelmedik tâvizler veriyordu. Ancak Haccâc’ın azledilmesine kadar varan bu tâvizler bir sonuç vermedi ve meselenin halli tekrar kılıçlara kaldı. Tarihe Deyrülcemâcim Savaşı diye geçen savaşta sonucu yine Süfyân b. Ebred’in kuvvetli bir süvari hücumu tayin etti. Abdurrahman’ın birlikleri sayıca çok üstün olmalarına rağmen Suriyelilerin şiddetli mukavemetlerine dayanamayarak ağır bir yenilgiye uğradılar (Temmuz 701). Haccâc, galip sıfatıyla Kûfe’ye girdi; orada silâhını bırakanların biatını kabul etti. Biat merasiminde, öldürülmekten korkan Kûfeliler Haccâc’ın arzusuna uyarak, isyan ettikleri için İslâmiyet’ten çıkmış olduklarını itiraf etmek zorunda bırakıldılar. Pek az kişi böyle bir itiraftan kaçınma cesaretini gösterebildi. Bundan sonra Iraklılar yavaş yavaş toparlanmaya başladılar. Abdurrahman, Basra’yı ele geçiren Ubeydullah b. Abdurrahman el-Abşemî’nin yanına gitti. Fakat burada fazla kalmayıp Düceyl Irmağı kenarındaki Meskin’e geçti ve her taraftan kendisine katılan birliklerle tekrar Haccâc’ın karşısına çıktı. Günlerce çok kanlı bir şekilde devam eden savaş bir Suriyeli birliğin, bölgeyi iyi bilen bir kişinin rehberliğinde bataklıklar arasından geçerek Iraklılara arkadan saldırması üzerine Abdurrahman’ın mağlûp olmasıyla sonuçlandı. Kaçanların büyük bir kısmı bataklıklarda boğularak can verdiler. Abdurrahman ise Kirman üzerinden Sîstan’a kaçtı. Fakat Büst’teki valisi onu Haccâc’a teslim etmek üzere tutukladı. İşte tam bu sırada, daha önce kendisiyle anlaşma yapmış olduğu Rutbil onu kurtardı ve Kâbil’e götürdü. Dağılan Iraklı birlikler Ubeydullah b. Abdurrahman el-Abşemî ile Abdurrahman b. Abbas el-Hâşimî’nin kumandası altında toplanarak İbnü’l-Eş`as’ı Sîstan’a çağırdılar. İbnü’l-Eş’as Sîstan’a döndü, fakat Umâre b. Temîm el-Lahmî kumandasındaki bir Suriyeli birliğin yaklaşması üzerine tekrar Rutbil’e iltica etti. Umâre bütün Sîstan’ı itaat altına aldı (702). Haccâc, Rutbil’i çeşitli vaad ve tehditlerle Abdurrahman’ı kendisine teslim etmeye ikna etti. Haccâc’ın elinde işkence ile ölmektense intihar etmeyi tercih eden Abdurrahman yolda kendisini bir uçuruma atarak can verdi. Böylece birkaç yıldan beri devam eden ve Emevî hilâfetini ciddi bir şekilde tehdit eden son büyük isyan da bastırılmış oldu (704).
Kuzey Afrika Seferleri
Ukbe b. Nâfi’nin şehit edilmesi (682) ve merkezde hilâfet mücadelelerinin başlamasından sonra Kuzey Afrika’ya yeteri kadar önem verilememişti. Bunun sonucu olarak bu ülkedeki İslâm hâkimiyeti tehlikeye düşmüş, hatta Müslüman kuvvetleri Mısır’a kadar geri çekilmek mecburiyetinde kalmışlardı. Tunus’un sahil kısımları Bizans’ın kontrolüne geçmiş, iç kısımlar ise yarı bağımsız olarak Küseyle adlı bir Berberî reisinin idaresi altına girmişti. Bu arada Müslümanlara karşı Bizans-Berberî ittifakı kurulmuş, Kayrevan Küseyle tarafından zapt edilmişti. Halife Abdülmelik, henüz Abdullah b. Zübeyr tehlikesi ortadan kaldırılmadan, Mısır valisi olan kardeşi Abdülazîz’e yardımcı kuvvetler göndererek bu tehlikeli gidişe son vermesini istiyordu.
Züheyr b. Kays kumandasında merkezden gönderilen ordu, Berka üzerinden Tunus’a doğru ilerlemeye başlayınca Berberîler geri çekildiler ve Kayrevan, Züheyr tarafından geri alındı. Bunun üzerine Berberîler, Kayrevan’ın batısında Züheyr’in karşısına çıktılar; yapılan savaşta Berberîler mağlûp oldu, Küseyle de öldürüldü (688-689). Züheyr b. Kays’ın bu ilerleyişi karşısında Bizans İmparatoru II. Iustinianos, Kuzey Afrika’da tekrar duruma hâkim olmak için İstanbul’dan bir donanma gönderdi. Sicilya’dan da takviye kuvvetleri alan Bizans donanması Kartaca’ya asker çıkardı. Batıya doğru ilerlemekte olan Züheyr geri dönerek Bizans kuvvetleriyle karşılaştı. Yapılan savaşta Müslümanlar yenildi. Züheyr b. Kays da bu savaşta şehit düştü (695-696).
Müslümanların bu mağlûbiyetinden faydalanmak isteyen Berberîler isyan ettiler; ancak aralarında birlik olmadığı için Kayrevan’daki Müslüman kuvvetlerine bir şey yapamadılar. Mısır Valisi Abdülazîz, halifeden yeni kuvvetler isteyince Hassân b. Nu`mân el-Gassânî kumandasında kuvvetli bir ordu Kuzey Afrika’ya sevk edildi. Kartaca, zapt edildi; şehir halkının büyük bir kısmı Sicilya’ya kaçtı. Bizans İmparatoru Leontios, yeni bir donanma hazırlayarak 697 yılında Kartaca üzerine gönderdi. Bu sırada Hassân, Avrâs bölgesinde Kâhine adlı âsi bir kadınla uğraşıyordu. Berberîler’i etrafında toplayan Kâhine, Hassân’ı mağlûp ederek Berka’ya kadar geri çekilmeye mecbur etmişti. Bu sebeple Hassân Bizanslıların Kartaca’ya asker çıkarmalarına engel olamadı. Fakat bir süre sonra takviye kuvvetleri alıp Kartaca’yı ve Bizans’ın eline geçen diğer şehirleri kurtardı. Ardından, sıra büyük bir alanda hâkimiyet kurmuş olan Kâhine’ye geldi. Hassân, 702’de Avrâs bölgesinde yapılan savaşta Berberîler’i yenilgiye uğrattı. Kâhine’nin savaş meydanında öldürülmesi üzerine dağılan Berberîler, Hassân’ın müsamahalı tutumu sayesinde kitleler halinde Müslüman olmaya başladılar. Böylece Kuzey Afrika’da İslâm hâkimiyeti sağlam bir şekilde kurulmuş oldu.
Anadolu Seferleri
Abdülmelik halife olduğu zaman, iç karışıklıklar sebebiyle Bizans İmparatorluğu ile barış yapmak mecburiyetinde kalmış, Çukurova bölgesinde Masisa’ya (Misis) kadar ilerlemiş olan Bizans’ı, her yıl büyük miktarda vergi vermekle durdurabilmişti. Bu ilk anlaşmadan birkaç yıl sonra Bizans İmparatoru ile Merdeîler (Cerâcime) yüzünden yeni bir anlaşma yapmak zorunda kalmıştı (689-90). Muâviye, zamanında İslâm devletinin hâkimiyetini tanımakla beraber huzursuzluk çıkarmaktan da geri durmayan Merdeîler, Abdülmelik’in bulunduğu güç durumdan faydalanarak Suriye’ye akın düzenliyorlardı. Bizans ile yapılan ikinci anlaşma bu akınları durdurmak içindi. İçerde sükûnet sağlandıktan sonra Abdülmelik’in kardeşi Muhammed b. Mervân kumandasındaki ordu Anadolu’ya karşı yeniden seferlere başladı. 692-93’te Bizans ordusu Sivas yakınlarında ağır yenilgiye uğratıldı. Aynı zamanda Osman b. Velîd kumandasındaki ikinci bir ordu da Bizans kuvvetlerini bulundukları bölgeden çıkartmış ve bu bölge yeniden Müslümanların idaresine geçmişti.
Bu sırada Sımbat adlı bir gayri müslim reisi İslâm devletine karşı isyan etti. Bizans İmparatoru II. Iustinianos, daha sonra kendisini tahttan indirecek olan Leontios kumandasında Sımbat’a yardımcı bir kuvvet gönderdi. Müslümanlar başlangıçta başarılı olamadılar ve Abdülmelik vergi vermek şartıyla Bizans ile yeniden antlaşma imzaladı, fakat bu antlaşma da uzun sürmedi. Bir müddet sonra Müslümanlar büyük bir zafer kazanarak Maraş bölgesini hâkimiyetleri altına aldılar (695).
Bu tarihten itibaren Bizans seferleri başladı. 698-99’da Suriye’deki veba salgınının verdiği şaşkınlıktan faydalanan Bizans ordusu deniz yoluyla Antakya’ya bir akın yaptı. Ertesi yıl Velîd b. Abdülmelik Anadolu’ya başarılı bir sefer düzenledi. 700-701 yılında Abdülmelik’in oğlu Abdullah, Erzurum’u fethetti. Ertesi yıl ise Bizanslılar, el-Cezîre Valisi Muhammed b. Mervân’ın İbnü’l-Eş’as’ın isyanı sebebiyle Irak’ta bulunmasını fırsat bilerek Samsat’a kadar ilerlediler. İsyanın sona ermesinin ardından Abdullah b. Abdülmelik Dârende’yi (Malatya) kuşattı ve uzun bir muhasaradan sonra 702’de burasını fethetti. Ertesi yıl Misis Müslümanlar tarafından geri alındı.
Dostları ilə paylaş: |