İslam tariHİ



Yüklə 1,34 Mb.
səhifə19/26
tarix30.07.2018
ölçüsü1,34 Mb.
#63162
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   26

Delil ve Karineler


Bazı muttasıl ve munfasıl belgelerle karineler de, hutbede “Mevla” kelimesinden bu anlamın kastedildiğini göstermekte ve meselenin sırf Hz. Ali’nin (a.s) dostluğunu ilan etmenin ötesinde bir olay olduğunu gözler önüne sermektedir:

a- Sırf Hz. Ali’nin (a.s) sevilmesi gerektiğini ilan etmek için o sıcak havada 100 bin kişilik bir sahabe kervanını durdurup bekletmenin makul bir davranış olduğu söylenemez. Çünkü orada bulunan Müslümanlar(ki bunlar aynı zamanda sahabeydi de-çev-)zaten birbirleriyle iman kardeşi olduklarını ve birbirlerini; hele Hz. Ali (a.s) gibi seçkin bir kardeşlerini sevmeleri gerektiğini bilmiyor değillerdi… Binaenaleyh herkesin zaten bildiği ve kavramış olduğu böyle bir şey için 100 bin kişilik bir kervanı durdurup o sıcağın altında onca bekletmenin bir anlamı olmadığı gibi bunca sarih bir gerçeğin Resulullah (s.a.a) tarafından ilanını gerektirecek bir lüzum da yoktu.

b- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) hutbesinin başında, ölümünün yaklaşmış olduğunu haber vermesi ve ardından “Mevla” tabirini kullanması; Hz. Ali’nin (a.s) dostluğunu değil, kendisinden sonra halefinin kim olduğunu ilan etmesiyle örtüşmektedir.

c- Hz. Resulullah (s.a.a) bu hutbede kendi nefsinin Müslümanların nefsinden daha evlâ olduğunu söyledikten sonra Hz. Ali’yi (a.s) evlâ olarak tanımlamaktadır ki bu örtüşme, hazretin (s.a.a) kendisinin sahib olduğu bir makam ve mevkiden (Müslümanların velisi, yöneticisi olmaktan) sözettiğini açıkça göstermektedir1110.

d- Hz. Resulullah’ın (s.a.a) hutbesinden sonra sahabenin Hz. Ali’yi (a.s) “müminlerin mevlası” olarak tebrik etmesi sadece velayet anlamıyla örtüşüp bağdaşmaktadır.

e- Allah Teala’nın “dinin böylece kemale erdiğini” ve “nimetini tamamlamış olduğunu” ilan etmesi sırf “dostluk” meselesiyle kesinlikle bağdaşmamaktadır.

f- O dönemin en büyük şair ve edebiyatçılarından olan ve Resulullah’ın (s.a.a) şairi olarak tanınan Hıssan bin Sabit, Gadir günü oradaydı; Hz. Resulullah’ın (s.a.a) söylediğini şiirle beyan etmek için hazretten (s.a.a) izin almış ve hazretin huzurunda söylediği şiirde, hadisteki “Mevla”yı “imam” ve “hâdi” olarak kullanıp şöyle demiştir:

“Dedi ki: Kalk ayağa ya Ali!

Benden sonra senin imam ve hâdi olmana razı oldum”

Emirulmüminin Hz. Ali de (a.s) Muaviye’ye gönderdiği bir şiirinde1111 şöyle der:

“Resulullah (s.a.a) Gadir-i Hum günü onun -Ali’nin- velayetini hepimize farz kıldı”

4- İbni Kesir, Gadir olayını Hz. Ali’nin Veda haccından önce yapmış olduğu Yemen yolculuğuyla irtibatlandırıp; bu yolculukta Hz. Ali’nin (a.s) Resulullah’a (s.a.a) teslim edilmeden önce savaş ganimetlerini kanunsuzca tasarrufa kalkışanlara karşı geldiğini, onların da Hz. Ali’nin (a.s) bu adaletinden rahatsız olduklarını1112 bu nedenle Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Gadir’de Hz. Ali’nin (a.s) fazilet, imamet ve adaletini gündeme getirmek suretiyle onun kendisine ne kadar yakın ve önemli bir konumda olduğunu sahabeye hatırlatıp birçoklarının ona karşı beslediği haset ve kötü duyguları ortadan kaldırdığını iddia eder1113.

Bu açıklama doğru değildir. Çünkü Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Ali’den (a.s) rahatsız olanların cevabını onlarla hemen ilk karşılaşmasında, yani Mekke’de ve hac merasiminden önce vermiş, “Ey cemaat! Ali’den (a.s) şikayet etmeyin!Rabbime yemin ederim ki Ali (a.s) Allah’ın emrini uygulama konusunda kimseden çekinmez ve asla taviz vermez!” buyurmuştur.1114

Hz. Resulullah’ın (s.a.a) bu net ve tavizsiz sözleri üzerine, onun emrine itaat edenler için konu kapanmıştı. Binaenaleyh üç yüz kişinin1115 haksız şikâyetinden kaynaklanan ve tamamen kapanmış olan bir konuyu Hz. Resulullah’ın (s.a.a) yüz bin kişinin huzurunda yineleyip tekrar gündeme getirmesinin hiçbir anlamı yoktu.

5- Bu konudaki bir başka şüphede de deniliyor ki: Eğer Hz. Resulullah (s.a.a) Gadir-i Hum’da Hz. Ali’yi (a.s) imamete atamış olsaydı, vefatından sonra ashabı buna karşı çıkmaz ve onun böylesine sarih ve net sözlerini görmezden gelmezdi.Zira sahabe salih ve imanlı insanlardı, İslam uğrunda malları ve canlarıyla fedakârlıkta bulunmuş, iyi bir sınav vermişlerdi.

Binaenaleyh böyle bir hadise vuku bulmuş olsaydı sahabenin ona karşı çıkacaklarını düşünmek pek mümkün görünmemektedir. Hele hazretin (s.a.a) Gadir olayından çok az bir süre(yaklaşık 70 gün)sonra vefat ettiği hesaba katılacak olursa, bu hadisenin hafızalardan henüz silinmemiş olması ve kolayca hatırlanması gerekirdi.

Bu şüphenin cevabının aydınlığa kavuşması için şu noktaya dikkat etmek gerekir. Hz. Resulullah (s.a.a) döneminin olayları dikkatle incelendiğinde sahabenin genel anlamda sahib olduğu manevi mertebelere rağmen Hz. Resulullah’ın (s.a.a) emirleri karşısında her zaman tam bir itaat sergilemediği görülmektedir.O dönem Müslümanlarından kiminde halâ bir takım ihlassızlıklar vardı, bu nedenle de Allah ve Resulünün (s.a.a) emirlerine her zaman teslimiyet ve itaat göstermiyorlardı; Resulullah’ın (s.a.a)emri onların kişisel eğilimlerine ters düştüğünde veya kabile yapıları ya da siyasi fikirleriyle örtüşmediğinde bir tür kendi başlarına buyrukluk sergileyip makul olmayan içtihadlarda bulunarak Hz. Peygamberi (s.a.a) kararından vazgeçirmeye çalışıyor veya o hazretin (s.a.a) emrini yerine getirme konusunda kusur ve gevşeklik gösteriyor, hatta bazen o hazrete açıkça karşı çıkıyorlardı!.. Sahabenin bu tür tepkilerinin örneklerini Hudeybiye barışının imzalanması olayında, Veda haccında bazılarının ihramdan çıkmasında, Usame ordusunun yola çıkarılmamasında ve Hz. Resulullah’ın (s.a.a)son nefeslerinde istediği kalemle divit hadisesinde görmek mümkündür, ki bütün bunlar merhum Allame Seyyid Şerefuddin’in değerli kaynak eseri “Nass ve İçtihad”da kayıtlı olup bir araya getirilmiştir.

Bunlara ilaveten Kur’an’da birçok ayet, Resulullah’ın (s.a.a) emirlerine itaatin farz olduğunu vurguluyor, bunun imanın şartı olduğunu hatırlatıyor ve peygamberin (s.a.a) emirlerinden çıkmamaları, ondan öne geçmemeleri hususunda Müslümanları uyarıyor, peygamber’den (s.a.a) kendilerine itaat etmesini beklememeleri ikazında bulunuyordu!.. Bazı örneklerini aşağıda aktardığımız ayetler, sahabe arasında Resulullah’a (s.a.a)karşı bu tür muhalefetlerin baş göstermiş olduğunu belgelemektedir:

“…O halde O’nun -Allah’ın- emirlerine muhalefet edenler, başlarına bir bela gelmesinden veya acıklı bir azaba uğramaktan korksunlar!..1116

“…Ey iman edenler, Allah ve Resulü karşısında -hiçbir konuda- öne geçmeyin ve Allah’tan korkun, O işitendir ve bilendir.”1117

“…Ve bilin ki Allah’ın Resulü sizin aranızdadır; birçok konuda, sizin isteklerinize göre davranacak olması halinde kesinlikle kendiniz sıkıntıya düşersiniz…”1118

“Allah ve Resulü bir konuda emrettiği zaman -onları emri karşısında- hiçbir erkek ve kadın müminin kendi bildiğince davranmaya hakkı yoktur, kim Allah ve Resulünün emrine aykırı davranacak olursa açıkça sapmış demektir”1119

“Biz hiçbir peygamberi, Allah’ın emriyle, ona itaat edilmesinden başka bir şey için göndermedik. Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki anlaşmazlıklarda seni hakem edinmedikçe, sonra da senin verdiğin hüküm ve karardan dolayı kalplerinde hiçbir rahatsızlık duymaksızın gönülden razı olmadıkça ve tam anlamıyla sana teslimiyet göstermedikçe mümin sayılmayacaklardır”1120

“Ey iman edenler, Allah’a ve Resulüne itaat edin ve onun sözünü duyduğunuz halde emrine itaatsizlik göstermeyin”1121

Bütün bunlar bir tarafa, her ne kadar Hz. Resulullah (s.a.a) cahiliye döneminin birçok felaket ve sorunlarının kaynağı olan kabile taassubu, başkalarından gere kalmama hırsı ve kabile rekabetleri gibi ırkçılık esasına dayalı kabile düzeniyle bunun yan etkilerini çok büyük zahmetlerle ortadan kaldırdıysa da hiç şüphesiz, bu kabilecilik kültürünün kalıntıları tıpkı küllenmiş ateş gibi birçok Müslüman’ın zihninde varlığını halâ korumada ve yer yer kendisini göstermedeydi. Nitekim Hz. Resulullah’ın (s.a.a) vefatından hemen sonra Hazreçlilerle Evsliler bu kabilecilik eğilimlerini Sakiyfe’de hortlatmakta gecikmeyecek “Biz devlet başkanı olalım, siz vezir olun; veya her birimiz birer devlet başkanı belirleyip iktidarı ortaklaşa götürelim” diyeceklerdi!1122Oysa İslam hükümleri gereğince kabileciliğe dayalı “ben” ve “biz” sınırları kaldırılmış, onun yerine bütün Müslümanlar bir tek “biz” olmuş ve “bütün müminler kardeştir”esası gereğince herkes birbirinin kardeşi sayılmıştı…

Bu nedenle en iyimser ihtimalle, tıpkı Mekke döneminde olduğu gibi bazı Kureyşli siyasilerin Haşimoğullarıyla rekabet duygusuna kapılıp bu tür değer yargılarıyla hareket ederek bir Haşiminin halife olmasını içine sindirememesi gayet doğaldı!

6- Maide Suresi’nin 3. ve 67. ayetlerinin nüzul sebepleri hakkında bazı tefsir ve hadis kitaplarında başka kavil ve ihtimallere yer verilmişse de, her iki ayetin de Gadir’i Hum’da nazil olduğunu gösteren çok sayıda güçlü belgeler bulunmaktadır1123.

Bu iki ayetin muhtevası da Hz. Peygamber’den (s.a.a) sonra ümmetin liderliği gibi önemli bir konu için indiğini ve bazılarının belirttiği başka olaylarla örtüşen hiçbir noktası bulunmadığını göstermektedir. Mesela 3. ayette, imametten başka hiçbir amaçla bağdaşmayan dört mesele üzerinde durulmaktadır:

1- İslam’ın Hz. Resulullah’ın (s.a.a) şahsının varlığına bağlı olduğunu ve onun vefatıyla bu dinin de ortadan kalkacağını zanneden kafirlerin, İslam’ın yenilgiye uğrayacağından artık tamamen ümitlerini kesmeleri… Hz. Ali (a.s) gibi güçlü, âdil ve seçkin bir insanın Hz. Resulullah’ın (s.a.a) halefi ilan edilmesiyle İslam’ın varlığını koruyacağı anlaşılmış, bu nedenle de kafirler bütün ümitlerini yitirmişlerdir.

2- İslam’ın nihai tekamüle ermesi: Zira Hz. Resulullah’ın (s.a.a) halefi tayin edilmeden, yani ümmetin yönetim ve liderliğinin devamı sağlanmadan bu yüce dinin nihâi tekamüle ulaşabilmesi mümkün değildi.

3- Ümmetin liderliğinin devamı sayesinde hidayet nimetinin tamamlanması.

4- İslam’ın bütün hüküm ve programlarının tamamlanmasıyla, Yüce Allah tarafından en mükemmel ve nihai din olarak beğenilip kabul edilmesinin ilanı1124



Yüklə 1,34 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin