3. Evlilik Öncesi Tanışma
Eşlerinin evlilikten önce bedensel, ruhsal, ahlakî, kültürel ve iktisadî olmak üzere çeşitli açılardan karşılıklı olarak birbirlerini tanımalarının gerekliliği hem dinî metinlerde, hem de aile konularında uzman olan görüş sahipleri tarafından önemle üzerinde durulan meselelerden biridir. Çünkü bu konunun evlilik bağının başarılı olması ve devam etmesi üzerinde inkâr edilmez bir etkisi vardır. Cinsiyet açısından da bu konuda kadın ile erkek arasında önemli bir ayrıcalık gözükmemektedir ve kadınla erkek müstakbel eşini tanımalıdır. Bu genel iddiayı nakzedebilecek tek husus, kadın ve erkeğin evlilik niyeti zamanında müstakbel eşine bakma farklılığıdır. Bu faraziye farkın anlamı, karşı cinse bakmanın yasak olduğuna dair hükmün belli bir kadınla evlenmek isteyen bir erkeye has oluşu ve erkeğin o kadına bakmasının caiz olmasıdır. Hâlbuki kadının vazifesi, hatta bu özel durumda bile erkeğe bakmaktan sakınmaktır. Fakat bu meselenin fıkhî incelemesi bu ayrıcalığın doğru olmadığını ortaya koymaktadır.[1]
[1] Vesailu’ş-Şia, c.14, Mukaddimatu’n-Nikâh bablarından 12. bab, s.26-27
4. Kızların Eş Seçiminde Serbest Oluşları
4.1. Baliğ Kızlar
Sosyoloji açısından gençlerin, özellikle de kızların eş seçiminde özgürlüklerinin sınırlı ve kısıtlı oluşu geleneksel toplumların yapısı ile birebir ilişki içerisindedir ve bu akrabalık bağının bu toplumlarda sahip olduğu özel yeri nedeniyledir. Aksine, bir toplumda birey eğilimli değerler ne kadar fazla kabul edilirse, gençlerin eş seçimindeki serbestlikleri de bir o kadar artar. Bu konuda önemli olan şey, İslam’ın bu konuda kız ve erkekler için göz önünde bulundurduğu görünüşte eşitsizliklerdir. İslam buluğ çağına ulaşan erkeklerin istedikleri eşi seçme konusunda tam bir serbestliğe sahip olmalarını resmen tanımasına rağmen, buluğ çağına eren kızlar bu açıdan daha az bir serbestliğe sahiptirler ve en azından babasının veya babasının babasının bu evliliğe onay vermesi gerekli sayılmıştır. Hatta bazen kızların evliliğinde babanın veya babalarının babalarının velayetinden söz edilmektedir.[1] Ve belki de bu düşünceyi pratikte kabul etmek geleneksel İslamî toplumların bazı bölümlerinde zorla evlilik olgusunun ortaya çıkmasında etkisiz değildir.
Bu konuya değinen rivayetlerin sayısı çok olmakla birlikte zahirde birbirleri ile çelişki içerisindedirler. Kitabın sonundaki fıkhî konumuzda, fakihlerin görüşlerini değerlendirmeksizin, bu rivayetleri inceleyip onlardan şu sonucu aldık: Diğer iktisadî ve toplumsal faaliyetlerde müstakil olarak hareket eden bakire ve reşit kızlar, kendi evliliklerinde de müstakil ve bağımsızdırlar. Bunun karşısında diğer faaliyetlerde başkalarına bağımlı olan kızlar ise evlilikte de müstakil değillerdir. Bu rivayetlerin, son zamanlara kadar da devam ettiklerine şahit olduğumuz Peygamber (s.a.a) veya Ehlibeyt İmamlarından alındığı dönemdeki toplumsal durumları, özellikle evlilik yaşının düşük olduğunu ve yeni buluğ çağına eren kızların toplumsal ilişkilerinin sınırlılığını göz önünde bulundurduğumuzda, çeşitli hadislerde kızın evlilik hususunda babası ve babasının babası karşısında bağımsız olmadığının vurgulanmasının sebebini birazcık anlayabilmekteyiz. Gerçekte bu, kızın evlilikteki başarısının güven oranını yükselten bir tedbir olarak göz önünde bulundurulabilir.
Burada şunu da bildirmekte fayda var: Bir hadiste, kızın babasının karşısında yetkisinin olmayışının sebebi, babanın kızın maslahat ve çıkarlarını onun kendisinden daha iyi göz önünde bulundurduğu şeklinde açıklanmıştır.[2] Buna rağmen, bu hükmün ölçüsünün sırf bu grup kızların pişkin olmayışı olduğunu söyleyemeyiz; aksine babaya ve babanın babasına ulaşma imkânı olması durumunda bu hükmün onlara has kılınmasına sebep olan diğer etkenler de söz konusu olabilir. Bu nedenle, babası ve babasının babası olmayan veya onlara ulaşması mümkün olmayan bir kız evlilikte bağımsızdır ve hiç kimse onun hakkında karar verme yetkisine sahip değildir.
Her hâlükârda, buradan şu sonucu alıyoruz: Sadece tam olarak toplumsal ergenliğe ulaşmayan kızların evlenebilmeleri için babalarının izni şarttır. Ama diğer kızlar evliliklerinde müstakil davranabilirler. Ancak bu reşit ve müstakil kızlar hakkında şöyle bir soruyla daha karşılaşmaktayız: Acaba bu baba kızının rızası olmadan onu bir erkekle evlendirebilir mi? Babanın böyle bir hakkının olduğunun ispatlanması durumunda, baba ve kızın evlilik konusunda aynı zamanda müstakil oldukları sonucuna varacağız. Şöyle ki: Hem babası kızın izni ve rızası olmadan onu evlendirebilir, hem de kız babasının izni olmadan bir erkekle evlenebilir.
Bu sorunun ayrıntılı cevabı da o fıkhî bahiste söz konusu edilmiştir. Fakat burada özet olarak söyleyebileceğimiz şey, babanın böyle bir hakkının olduğunun ispatlanması durumunda, rivayetlerde ve fetvalarda bu hüküm için belirtilen fesada yol açmaması ve ona zarar vermemesi gibi şartlarla, onun ayırımcılık olduğu şüphesi defedilebilir. Açıktır ki, fesada yol açma ve zarar verme gibi kavramlar somut örneklilik bakımından sabit değil ve değişkendirler. Bu nedenle, günümüzdeki toplumsal gelişmelerde, babaların inatçı kararlarından ve evlilikte kızların isteklerini umursamamalarından kaynaklanan bireysel ve toplumsal fesatları ve olumsuz sonuçları hakkında çok az kişi şüphe eder. Nitekim babanın, kızını onun rızasını almadan evlendirmeye kalkışması çoğu yerlerde zarar vermenin apaçık bir örneğidir. Bu açıklama ile, kızın kendi görüşünü dikkate almanın gerekli olduğu apaçık bir şekilde ispatlanmış oluyor.
[1] Şubeyrî Zencanî, Takrirat-ı Ders-i Nikâh, c.11, ders: 431, s.1-2
[2] Vesailu’ş-Şia, c.14, s.202, h. 6
4.2. Baliğ Olmayan Kızlar
Çocukların evliliği konusunun bir önceki konu ile yakın bir ilişkisi var. Nikâh akdinin, çocukların şerî velileri (babaları veya babalarının babaları) tarafından ve onların maslahatlarını, çıkarlarını gözetmek şartıyla okunması durumunda rivayetler ve fıkhî fetvalar açısından bu evliliğin meşruiyetinde hiçbir şüphe yoktur. Ama ne var ki, çocuklarda cinsel ihtiyacın normalde fiiliyata dönüşmemesi, ayrıca buluğ çağına ermeyen kızlarda özel ilişki yöntemiyle cinsel açıdan tatminin şerî açıdan yasak olması gayet açıktır. Dolayısıyla İslam’da bu evliliğe müsaade edilmesinin hedefi, çocukluk dönemindeki cinsel ihtiyacı giderme imkânını sağlamak değil, bilakis esasen evliliğin birtakım diğer fonksiyonlarını temin imkânını oluşturmak içindir. Çocuğu himaye etme, koruyup kollama, mirasın intikali, özellikle geleneksel toplumlarda büyük bir önemi olan aileler ve kabileler arasında dayanışma oluşturmak gibi. Buna rağmen, çocuklar arasında güçlü cinsel çekicilik ve duygusal etkenlerin olmayışı, yine onların birbirlerine ısınma ihtimalinin zayıf oluşu sebebiyle İslam’da çocukların birbirleriyle evlenmelerine olumlu bakıldığı gözlemlenmektedir.[1]
Çocukların evliliğinin meşruiyeti meselesini bir yana bırakırsak, fakihler buluğ çağına eriştikten sonra bu evliliğin kız ve erkek tarafından feshedilemeyeceği anlamındaki gerekliliği de tartışmış ve bazen önemli bir cinsiyet farklılığı içeren birtakım sonuçlara varmışlardır. Kimi fakihler erkeğin buluğ çağına eriştikten sonra bu evliliği feshetme hakkına sahip olduğunu ispatlayıp, kızın böyle bir hakka sahip olduğunu kabul etmemişlerdir. Buna rağmen, bu meselede bu farklılığı reddeden diğer fıkhî görüşler de vardır ki bu görüşler daha fazla savunulabilir durumdadırlar.
[1] Rivayetlerde şöyle geçmektedir: İmam’a (a.s), “Biz küçük yaşlardaki çocuklarımızı evlendiriyoruz.” dedikleri zaman İmam şöyle buyurdu: “Çocuk yaşlarda evlendiklerinde birbirlerine ısınmaları söz konusu olmaz.” age. Mukaddimatu’n-Nikâh bablarından 46. bab, s.72
Dostları ilə paylaş: |