İslam ve Cinsiyet Farklılıkları


- Kötülükten sakındırma delilleri



Yüklə 2,13 Mb.
səhifə62/77
tarix12.08.2018
ölçüsü2,13 Mb.
#69829
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   77

- Kötülükten sakındırma delilleri:


Bir uygulaması da, kötü bir işi engellemek olan nehy-i münkerin (kötülükten sakındırmanın) farz olduğu gerekçesine dayanarak, kadının cinsel günah işleme tehlikesi ile karşı karşıya gelmesi durumunda erkeğin, eşinin cinsel ihtiyacını tatmin ederek günahın vuku bulmasını engellemesi gerektiği söylenebilir.

Bunun dışında erkeğin, eşi ve çocuklarının günah işlemelerini engellemeye yönelik sorumluluğu hakkında Kur’ân-ı Kerim’de bir ayette şu ifade yer almaktadır:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun.”[1]

Bu doğrultuda şöyle bir delil de gündeme gelebilir: Bazı münker ve günahlar, şeriati koyanın (Şâri) nezdinde o kadar kötü ve çirkindir ki, hiçbir koşul altında vuku bulmasına razı olunmaz. Yani, nehy-i münkerin genel şartları söz konusu olmasa bile, münkerlerin vuku bulmasını engelleme görevi sabittir ve adam öldürmek bu günahların en belirgin örneğidir. Çünkü sorumluluğu olmayan bir çocuk veya bir deli adam öldürmeye kalkışırsa, ona mani olmak gerekir.

Dolayısıyla zinanın da söz konusu özel münkerlerden olduğunu iddia ederek, erkeğin böyle bir günaha düşme tehlikesini sezmesiyle esas görevinin eşinin cinsel ihtiyacını tatmin etmek olduğu ispat edilir.

Buna karşın, bu üç beyanın hiçbiri çok güçlü görülmemektedir. Gerçekte nehy-i münker delilinin, sadece günahın tekrarlanmasını veya işlenmek üzere olan günahın işlenmesini söz veya amelle engellemek gerektiğinin ötesine geçmediği anlaşılıyor. Ama insanın günah işleme zeminini, günahın işleneceği ana kadar gelmeden önce yok etmekle yükümlü olunduğu konusunda bu delilden yararlanılamıyor. Ayrıca, bu konuda kötü bir ameli engelleme sorumluluğunun erkeğin üzerinde olduğunu ispat edilmiş varsaysak bile, nehy-i münker delili sadece bu sorumluluğun esasını ispat eder, ama özel yöntemini, yani münkeri kadının cinsel ihtiyacını tatmin ederek engellemeyi kapsamaz. Dolayısıyla eğer erkek, eşinin cinsel günah işlemesini engellemek için başka yöntemlere başvuracak olursa, sorumluluğunu yerine getirmedi, diyemeyiz.

Benzer bir sakınca, ikinci ve üçüncü beyanda da söz konusudur; yani aileyi cehennem ateşinden korumanın farz olması ve yine çok çirkin ve çok kötü amelleri engellemenin farz olmasından, söz konusu özel yöntemin, yani kadının cinsel ihtiyacını tatmin etmenin farz olduğu sonucu elde edilemez.[2] Bunun dışında sözü edilen ayetin tefsiri ile ilgili rivayetlere bakıldığında, böyle bir istinatta bulunma konusunda soru işareti oluşmaktadır. Sağlam ve güvenilir belgelere dayanan bu rivayetlerin içeriği, erkeğin emr-i maruf ve nehy-i münker (iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma) yapmasından daha fazla bir şey içermiyor.

Bu rivayetlerden birinde, ailenin cehennem ateşinden nasıl korunacağı sorulmuş ve İmam (a.s) şöyle cevap vermiştir:

“Onları yüce Allah’ın emrettiğini emreder ve Rabbimizin nehyettiği şeyden nehyedersin. Eğer emrine itaat ederlerse, onları ateşten korumuşsun demektir ve eğer itaatsizlik ederlerse, sen görevini yerine getirmişsin demektir.”[3]

Nehy-i münker delilleri, münkeri pratik olarak engellemenin nehy-i münkerin farzlarından saydığından ve bu da söz konusu rivayetlerin içeriği ile çelişkili gözüktüğünden, bazı fakihler rivayetlerin nispî manasını bir kenara bırakmış ve onları nehy-i münkerin en düşük düzeyine yormuştur. Erkeğin de aile fertlerinin günah işlemesini pratik olarak engellemekle yükümlü olduğu sonucuna varmıştır.[4] Ama bu sonuç tartışmaya açıktır. Zira “sen görevini yerine getirmişsin demektir” tabiri bu sonuçla çelişmektedir. Ayrıca nehy-i münkerin zora başvurmayı gerektiren üçüncü düzeyi, doğuracağı muhtemel fesatları yüzünden birçok nehy-i münker delillerinde de üzerinde durulmamış ve çok özel durumlara bırakılmıştır.[5] Dolayısıyla çözümlenmesi için bu rivayetleri en düşük düzeye yormak zorunda olacağımız herhangi bir çelişki söz konusu değildir. 



[1]       Tahrîm, 6

[2]       Hoî, Mebanî el-Urveti’l-Vuska, Nikâh kitabı, c.1, s.149-150

[3]       Allah Teâla’nın, “Kendinizi ve ailenizi cehennem ateşinden koruyun.” (Tahrîm, 6) buyruğu hakkında dedim ki: “Nasıl koruyayım onları?” Buyurdu ki: “Onlara Allah’ım emirlerini emret ve Allah’ın yasaklarında sakındır. Eğer sana itaat ederlerse onları korumuş olursun. Sana karşı gelirlerse üzerinde olan şeyi yerine getirmiş olursun.” Vesailu’ş-Şia, c.11, el-Emr-u ve’n-Nehy babları, 9. bab, s.417, h.2; yine bk. c.1 ve 3

[4]       Hoî, Mebanî Urveti’l-Vuska, Nikâh kitabı, c.1, s.150

[5]       Şubeyrî Zencanî, Takrirat-i Ders-i Nikâh, c.5, ders: 160, s.9

- Günaha yardım kaidesi:


Birçok fakih tarafından kabul edilen ve esas kaynağı, günah işleyenle yardımlaşma ile ilgili bir ayet olan[1] bu kaide, günahkâr kimse ile günah işlerken yardımlaşmanın haram olduğuna delalet etmektedir. Bu yüzden erkeğin, eşinin cinsel ihtiyacını tatmin etmekten kaçınması kadının günah işlemesi ile sonuçlandığı takdirde günah işlemeye yardımda bulunmaya örnek teşkil eder ve böylece kadının, eşi tarafından cinsel açıdan tatmin edilmesinin farz olduğu sonucu ispat edilir. Ama bu delile dayanmak da yanlıştır. Çünkü yardımlaşma kavramı ancak bir kişinin başkasının günah işlemesi için gereken zemini hazırlaması durumlarında geçerlidir; fakat başkalarının yaptığına mani olmamak, yardımlaşmanın misdakı değildir. Dolayısıyla eğer kadın cinsel günah işler ve eşi ona mani olmazsa, söz konusu eş hakkında günah işleyenle yardımlaşma kaidesi geçerli olmaz.

[1]       “Günah işlemede birbirinizle yardımlaşmayın.” Mâide, 2

- “La Zarar ve Lâ Zirar” Kaidesi:


“La zarar ve lâ zirar”[1] hadisinin manası konusunda fakihlerin görüş ayrılığı bir kenara, hadisin mümin kimseye zarar verilmesinin haram olduğuna dair delaleti kesin ve tartışılmazdır. Buna göre bazı çağdaş fakihlerin de belirttiği üzere, eğer kadın, eşinin onu cinsel açıdan tatmin etmemesi ve aynı zamanda onu boşanmaktan kaçınması yüzünden zorluk ve sıkıntı ile karşılaşacak olursa örf, eşinin bu davranışını kadına zarar verme şeklinde telakki eder. Bu yüzden bu kaideye dayanarak, böyle bir varsayımda, erkğin, eşinin cinsel ihtiyacını tatmin etmesinin farz olduğu sonucuna varabiliriz.[2]

Bunun dışında, “lâ zirar” kaidesi hakkında birinci bölümün ekinde gündeme gelen daha geçerli bir görüşe göre, bu kaidenin içeriği sırf görev olma hükmünün ötesindedir ve hükümetin zararı engellemek üzere müdahale imkânı için de kullanılmıştır.

Eğer eşin, cinsel ihtiyacını tatmin etmekten kaçınma bağlamında zarar kapsamı hakkında bir nebze kuşku söz konusu ise, bu kuşku aynı konu hakkında var olan muteber bir rivayete başvurmak sureti ile bertaraf olur.[3] 

[1]       “La Zarar ve lâ Zirar” Vesailu’ş-Şia, c.12, Hiyar babları, 17. bab, s.364 ve c.17, İhyau’l-Mevta babları, 12. bab, s.340-342

[2]       Şubeyrî Zencanî, Takrirat-u Ders-i Nikâh, c.5, ders: 160, s.10

[3]       Rivayetin metni şöyledir: İmam Cafer Sadık’tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: İmam’dan (a.s) Allah Teâla’nın, “Anne çocuğu yüzünden ve baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmaz.” Bakara, 233. şeklindeki buyruğu hakkında sordum. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Bebeğe süt veren bazı kadınlar kocalarının ilişki isteklerine engel oluyorlar.... Allah erkeğin karısına ve kadının da kocasına zarar vermesini yasaklamıştır.”

قَالَ کَانَتِ الْمَرَاضِعُ تَدْفَعُ إِحْدَاهُنَّ الرَّجُلَ إِذَا أَرَادَ الرَّجُلُ الْجِمَاعَ فَتَقُولُ لَا أَدَعُکَ إِنِّی أَخَافُ أَنْ أَحْبَلَ فَأَقْتُلَ وَلَدِی هَذَا الَّذِی أُرْضِعُهُ وَ کَانَ الرَّجُلُ تَدْعُوهُ امْرَأَتُهُ فَیَقُولُ إِنِّی أَخَافُ أَنْ أُجَامِعَکِ فَأَقْتُلَ وَلَدِی فَیَدَعُهَا وَ لَا یُجَامِعُهَا فَنَهَى اللّهُ عَنْ ذَلِکَ أَنْ یُضَارَّ الرَّجُلُ الْمَرْأَةَ وَ الْمَرْأَةُ الرَّجُلَ

Vesailu’ş-Şia, c.15, Ahkâmu’l-Evlat babları, 72. bab, s.180. 


Yüklə 2,13 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin