“BENLİK”TEN KURTULMANIN YOLU İÇİN (GÖNLÜN) TEMİZLENMESİ
İslam mektebi şöyle diyor; eğer insanı “Ben” olmaktan kurtarmak ve “Biz” yapmak istiyorsanız, onun içini ıslah ediniz, onun eşyanın kulu olmasına müsaade etmeyiniz, yoksa kişisel mülkiyetin inkar edilmesiyle, bu derdin devası olmaz.
Burada hemen iki okulun varlığından bahsetmemiz lazım geldiğini söylememize şüphe yoktur. Bu ekollerden biri, “mülkiyet işleriyle hiç ilgimiz yoktur, ne kadar farklılık olsa da önemli değildir, yalnız içe bakılır” diyor.
Öbür mektep de, “evet, esas olan içtir, ama dış temizlenmedikçe iç temizlenmez” diyor. Biz İslam’da dışa da dikkat edildiğini görüyoruz. İslam, dıştaki uygunsuzlukların tesviye edilmesini, mülkiyeti tamamıyla ortadan kaldırmadan, ister.
İslam, çeşitli yollardan, toplumun eşit olmasını ister ama aynı zamanda “Ben”in “Biz”e dönüşmesi için bunu yeterli görmez, ancak bir gerçeğin ruhlara hakim olması lazımdır.
Son olarak edebiyatta, “Belirtilen” ve “Belirten” okuyorsunuz; sosyalizm okulunde dikkatler hep “Belirtilen”e yönelmiştir. Bu belirtilenler “Ben”e (yoldaş) olduğunda; mesela “Benim evim”, “Benim param” olduğunda “Ben”i “ben”eder. “Belirtilenler”i kaldırın, çünkü belirtilenler kişisel olduğundan “Ben yapan”dır*
Ama bu mektup, “hayır” diyor. Hayrı, bu “Ben”in belirtilenleri bir iş yapmıyor, iş yapmıyor, iş yapan “Ben”in belirtileridir, diyor sonra da “Ben nedir?” Yani bu ben neye bağlıdır? Eğer bu ben kişisel işlere bağlı ve sınırlı özelliklere sahip olursa “Ben” “Ben” olur...”156 ama ruh toplumsal işlerle ilgili olmasa, mesela bir fikre, iman ve Allah’a bağlı olursa, o zaman “Ben”, “Biz”e dönüşmüş olur.
Bu okulun taraftarları şöyle diyorlar: biz bir yandan çok eşyaya sahip olan, fakat “Ben”leri “Ben”likten çıkmış ve “Biz” olmuş çok insan görüyoruz. Onların hiçbir şeye bağlılıkları kalmayıp “Ben”leri “Biz” olduğu zaman her şeye hem sahip olurlar, hem de onların, “Ben”leri “Biz” olur. Çünkü artık onların ruhları bir şeye bağlı değildir.
Hz. Ali, hayatta iken böyleydi. Onun yönelişlerle dolu bir hayatı vardı. Eşi ve çocuklarıyla beraber geçirdiği bir gece evinde,o günkü, yiyeceklerinden başka bir şeyi yoktu.
Hz. Ali, o zamanın dünyasında büyük bir ülkenin başkanı olduğu günler yaşadı. Halkın malının koruyucusuydu. Devletin hazinesi elinin altındaydı. İsteseydi her çeşit nimete ulaşabilir ve “Ben”ini her şekilde tatmin edebilirdi. Fakat ne her şey elinin altında olduğu zaman ve ne de hiçbir şeyi olmadığı zaman onun “ben”i, “ben” olmadı. O daima “biz” oldu. Daima kendini unutur ve başkalarını düşünürdü.
Demek ki bu felsefe doğru değildir, çünkü “ben”in biz olması için özel mülkiyetin ortadan kaldırılması lazım değildir.
Dostları ilə paylaş: |