Çİrkİnleşmİş İnsan
“Çirkinleştiren değişimler” meselesi üzerinde biraz durmakta fayda var. Kur’an’da “mesğ” tabiriyle geçer bu. Nedir bu “çirkinleşme”? Ne demektir “çirkinleştiren değişimlere uğramak” ?! Eski kavimlerden birinin çok günah işlediği- ve günahlarda ısrar edişleri sebebiyle peygamberlerinin lanetine uğradığı ve şekillerinin değiştirildiği, çirkin bir şekle sokuldukları anlatılır, hayvana dönüştükleri söylenir. Pek çok kimse duymuştur bunu; mezkur ümmet- maymuna dönüşmüştür mesela; ya da kurt, ayı...vb bir hayvan haline gelmiştir. Buna “mesğ” edilmek, yani kötü bir değişime uğrayarak çirkin bir hale gelmek denir. Burada, “acaba bu insanlar gerçekten çirkin bir değişime mi uğradılar, yani hayvan mı oluverdiler?” sorusu geliyor akla... Bu tabirden ince bir nüans var; farz edelim ki insan fiziki olarak değişmiyor, yani hayvan şeklini almıyor da manevi ve ruhi açıdan hayvanlaşıyor... Mümkündür bu; hatta kötülük, aşağılık ve ruhi çirkinlikte eşi benzeri görülmemiş bir hayvana da dönüşebilir, nitekim Kur’an bu hususta “...onlar dört ayaklı hayvanlara benzerler, hatta daha da sapıktır onlar...” 5 der. Nasıl mümkündür bu ? Gerçekten bir insan ruhi açıdan bir hayvana dönüşebilir mi? Evet, dönüşebilir! Zira insanın şahsiyetini meydana getiren unsurlar onun ahlakı ve ruhi yapısıdır, psikolojik özellikleridir. İnsani ahlaktan mahrum olan, insanlık ruhunu yitirip bütünüyle yırtıcı hayvanlara mahsus özellikler kazanan bir insan “çirkinleşmiş” ve çirkin bir değişime uğramış demektir, gerçekten hayvanlaşmıştır, hayvana dönüşmüştür artık.
Bir domuzu ele alalım mesela; ruhuyla, vücudu mütenasiptir, yani bir domuzdur o, domuza mahsus özellikleri vardır tabiatıyla. Bir insan da bu özellikleri taşıyor olabilir, bütünüyle domuza has hasletler kazanabilir. Böyle bir insan “çirkinleştiren bir değişime” uğramıştır işte, insanlıktan çıkmış, domuzlaşmıştır. Mana itibarıyla; batında ve hakikat gözüyle bakıldığında melekutta o bir domuzdur ancak, başka bir şey değil...
O halde nakıs ve kusurlu insan kimi vakit çirkinleşme merhalesine kadar varmaktadır, değişime uğramakta, insanlık hasletlerini yitirmektedir. Bunlara pek az kulak verir çoğumuz; kimileri de daha geç inanmak için -adeta kendilerini aldatırcasına- bunları mecaz sanır; ancak gerçektir hepsi de...
İmam Seccad (a.s) devrinde yaşamış olan bir zat şöyle anlatır: “İmam Seccad’(a.s)la birlikte Mekke’ye gitmiştik. O yıl pek ziyade hacı gelmişti Mekke’ye! Arafat meydanında hacılar dalga-dalga, on binlerce insan, Hakka “lebbeyk!” demeye koşmuştu. İmama “Elhamdülillah hacılar pek ziyade bu yıl” dedim, imam “Feryatlar ziyade, bağrışanlar çok, hacıysa pek az”6 buyurdular. Sonra nasıl oldu anlayamadım; imam nasıl bir görüş verdi bana, kalbindeki hangi gözü görür hale getirdi bilmem; bana “Bir de şimdi bak...” buyurdular, baktım... Hayretten küçük dilimi yutacaktım neredeyse; meydan hayvanlarla doluydu tam bir hayvanat bahçesiydi gördüğüm! Birkaç insan da vardı ki hayvanlar arasında şuraya buraya hareket halindeydiler. İmam “Görüyor musun?” buyurdular, “Bâtınlar budur işte!”
Manâ ve bâtın ehli nazarında gün gibi aşikâr olan bir gerçektir bu, inanmayan modern akıllar ise hatayı aynada değil, kendilerinde aramalıdırlar.
İnsanların bâtınını görebilen, hakikatini idrâk edebilen kimseler günümüzde de vardır... Tıpkı dört ayaklı hayvanlar gibi yiyip içmekten, yatıp uyumaktan ve cinsel ilişkide bulunmaktan başka bir amaç ve haz tanımayan, hayatı ve yaşamanın amacını bunlarla özetleyip bunlardan ibaret sayan bir insan gerçekten hayvan değil de nedir? Böyle bir insan gerçekten “çirkinleştirici bir değişim”e uğramamış mıdır? Bütün ruhuyla bir hayvana dönüşmemiş midir?! İnsanlık gerçeğini unutmuştur böyleleri, insanî hasletlerini bütünüyle bırakmış ve kendi kendisine hayvanî hasletler kazandırmışlardır.
“Şüphe yok ki ayırma gününün vakti de tayin edilmiştir. O gün sûr üfürülür de gelirsiniz bölük-bölük. Ve gök açılmış, kapılar haline gelmiştir; ve dağlar yürütülmüş, serâba dönmüştür...” (Nebe/17, 18, 19)
Evet... Kıyamet Günü insanlar bölük-bölük haşrolunacaklardır... Ehl-i Beyt imamları (a.s) mükerrer defa bu noktayı belirtmiş ve” bu bölüklerden sadece birinin insan şeklinde haşrolunacağını” bildirmişlerdir! Diğer gruplar karıncalar, maymunlar, akrepler, yılanlar, kaplanlar...vb. şeklinde haşrolunacaklardır.
Neden? Allah-u Teâla’nın bir insanı sebepsiz yere hayvan kılığına sokması mümkün müdür? Elbette ki hayır. Ancak dünyadayken akrepleşen, şunu bunu iğneleyip zehrini dökmeyi adet edinmiş olan, üzmekten ve eziyet etmekten zevk duyan kimselerdir ki maskeleri düşecek, gerçek yüzleri ortaya çıkacak ve dünyada edinmiş oldukları kişilik ve dolayısıyla bürünmüş oldukları hal ile, yani akrep şekliyle ve akrep halinde haşrolunacaklardır. Aynı şekilde gerçekte maymunluğu tercih eden ve dünyadayken maymunluktan başka bir şey yapmayıp iyiden iyiye maymunlaşan insanlarda maymun haline getirilecek ve bu gerçek kimlikleriyle haşrolunacaklardır, dünyadayken köpekleşenler kıyamet günü köpek halinde haşrolunacaklardır, gerçek budur...
Kıyamet günü insanlar niyetleriyle haşrolunacaklardır; arzularına, maksatlarına, gerçek sıfat ve gerçek hasletlerine göre hesaba çekileceklerdir. siz bu dünyada nesiniz, hangi durumdasınız, konumunuz, kimliğiniz nedir? Ne almak istiyorsunuz, istekleriniz nelerdir? İstekleriniz bir insanın istekleri midir, insanca mıdır? Yoksa yırtıcı veya geviş getiren bir hayvanının istedikleri midir sizin de istedikleriniz? İstekleriniz ve arzularınız neyse siz de osunuz işte! Ve, olduğunuz gibi haşrolunacaksınızdır! Sair tapınmalardan men edilmiş olmamızın sebebi de budur İşte; Allah’tan başka kime ve neye tapıyorsak o bizim aslımızdır, gerçek kişiliğimizdir. Paraya mı tapınıyoruz, pulperest miyiz? O halde para bizim gerçek mahiyetimiz olmuş, varlığımıza işlemiş demektir; bütünleşivermişizdir onunla. Bu para, kıyamette kıpkızıl olacak nesinedir işte; Kur’ân’ın da buyurmuş olduğu gibi dünyada bu nesneye tapan ve bütün varlıkları servet aşkıyla yoğrulanlar ahirette de bu nesneyle bütünleşiverecek ve ayet-i kerime de zikredilmiş olduğu gibi:
“...Altını, gümüşü biriktirip Allah yolunda harcamayanları elemli bir azapla müjdele. O gün cehennem o altını, gümüşü alevlenecek ve onlar cehennem ateşinde kızdırılıp alınlarına, yanlarına, sırtlarına bastırılacak, onlarla doğranacaklar ve işte bunlardır kendiniz için biriktirdiğiniz şeyler” denecek, tadın biriktirdiklerinizin âzabını...” (Tövbe,/34 ve 35)
Kimileri artık madeni para geçersiz oldu, kağıt paralar çıktı piyasaya diyebilirler, idrak yetersizliğidir bu. Ahiret dünyasında varlıkların mahiyetleri farklıdır; para, onu sevenin cehennemi olacaktır deniliyorsa bunun altını, gümüş ve kağıdı sözkonusu olmaz artık, o kağıt onun cehennemi olacak, yakacaktır, mesele budur.
Bunlar insanı çirkin bir değişime uğratan sebeplerdir işte. Bu gece konuşmamınfff mihverini sağlam ve eksik insan, salim ve ayıplı insan mevzularına ayırmaktan amacım şu neticeyi ortaya koymaktı: Ukdeli insan ayıplı insandır, özürlüdür, hastadır. Herhangi bir maddeye tapan bir insan- dikkat ediniz, maddeyi kullanan ve maddeden ihtiyaç ölçüsünde istifade eden insan değil, dünyadaki nesnelerden birine tapan insan diyoruz- ayıplı ve kusurlu insandır, hastadır; değişmiş ve çirkinleşmiştir.
Bütün geceleri ihyâ, dua ve Allah’a yöneliş geceleri olan bu mübarek Ramazan ayının esas amacı insanı programlamak, onu yetiştirmek ve düzelmesini sağlamaktır. Yani maksat ayıplı, özürlü ve kusurlu insanların ayıplarını gidermelerini, sağlam ve salim birer insan olmalarını sağlamak ve salim insanları da kâmil insan merhalesine vardırmaktır.
Ramazan ayının ana programı nefsi tezkiye etmek, ayıplar, eksiklikleri, ve kusurları gidermek, hastalıkları iyileştirmektir, Ramazan ayının amacı insanî akıl, iman ve iradeyi hayvanî ve nefsânî şehvetlere hâkim kılmaktır; duâ ve Hakka tapınma anıdır, Allah’a yöneliş, ruhu O’na doğru yüceltiliş çağıdır. Aksi takdirde bütün ramazan boyunca, otuz gün açlığa dayan, susuzluk çek, uykusuzluk çek, geceleri ibadete koyul, o camiden şu camiye, o hutbeden bu hutbeye koşturup dur, sonra da bir bak ki Ramazan bayramı gelivermiş!..Ne çıkar?! Neye yaradı bütün bunlar?! Ramazan gelip geçmiş ama adam zerrece olsun değişmemiş, hatta beter bile oluyor bazıları....
Dostları ilə paylaş: |