Burada şu noktayı iyi kavramak gerekir: Bazıları “Allah’ın emirlerinin tamamı, bütün ibadetler ve esasen imanın esası, insanlara hizmettir; iman da, esasen inananlara hizmet edebilmek için gereklidir netice itibariyle! Allah’a ibadet etmeliyiz, çünkü bu ibadetin ışığında inanlara daha iyi hizmet imkanı doğmaktadır.” demektedirler. Onlara göre bütün dinler, bütün ilahî emirler ve insanlık tarihinin büyüklerinin emir ve düsturları hep insanlara hizmetin gerçekleşmesi içindir.
İnsanların “ne için var olduğu”nu ise düşünmezler. Evet, insanlara hizmet gereklidir, ama kendilerine hizmet edilen bu insanlar ne yapacaktır sonra? Planı, programı nedir o insanların? Hiçbir plan ve program yoktur bu düşüncede!
Durum bu olmamalıdır, iman insanlara hizmetin başlangıç ve öncülü değildir asla; ibadet, insanlara hizmet için emredilmiş değildir asla; bilâkis,” insanlara hizmet imanın başlangıcı ve ibadetin öncülü” durumundadır. İnsana hizmettir ki akıllı olmanın mukaddimesi ve diğer insani değerlerin başlangıç ve hazırlığıdır. Yani biz, insanları iman çizgisine sokabilmek için hizmette bulunmalıyız onlara, onları Allah’a ibadete yöneltmek, diğer insani değerlere kavuşmalarını sağlamak için hizmet götürmeliyiz onlara, başka bir gayeyle değil.
İnsanlara hizmet imanın başlangıcıdır; iman,insanlara hizmetin başlangıcı değil! Bunlar yekdiğerinden ayrı da değildir. İslam budur işte; islam okulunun görüşü budur ve dikkatle bakılacak olursa bunun ne kadar dakik ve doğru bir görüş olduğu da kolayca anlaşılır.
Eğer insanlara hizmet, imanın bir başlangıcı ve öncülü olmazsa bütün insanları “insan oluşları”ndan eksilerek değerlendirmemiz gerekecek ve “insancıl” değil, sırf “insanoğlu” olduğu için yaklaşmamız gerekecektir onlara. Daha önce de belirttiğimiz gibi o zaman Partisi Lomumba’yla Çumbe’yi aynı kefeye koymamız ve Musa Çube’yle Lomumba’ya aynı gözle bakmamız gerekir, çünkü her ikisi de insandır, midesi vardır, ikisi de aç ve çıplak kalabilirler; yani zooloji açısından bu iki canlı arasında hiçbir fark yoktur.
Bazı ciddi dergileri okuduğumda bir bakıyorum kimileri, islam irfanını övmüş olabilmek için “bizim ariflerimiz pek büyük insanlarmış, büyük şeyler söylemişler” diyor; “nedenmiş o?” diye sorduğumuzda “çünkü irfanın gayesi halka hizmettir” diye cevap veriyorlar.
Ama gerçek hiç de böyle değildir! İrfanın “nihai gayesi” halka hizmet değildir asla! İrfan yolunun başlangıcı veya ilk menzillerinden biri halka da hizmet olabilir, evet, halka hizmet etmek irfanda vardır ve olması da gerekir; ama halka hizmet, irfanın nihai hedefi değildir. Halka hizmet, irfanın nice öncül ve mukaddimelerinden biridir sadece, şer’i deyişle beyan etmek istersek, bunu şöyle ifade etmek de mümkündür: Allah’ın rızasını kazanmak, insanlara hizmet için değildir; İnsanlara hizmet Allah’ın rızasını kazanabilmek ve O’nun hoşnutluğunu elde edebilmek içindir.
Demek ki sevgi okulunun da iki kusuru var: Biri, Sevgiyi yegane değer telakki etmesi, diğeri de sevgiyi insanlığın nihai noktası sanmasıdır. Başka bir deyişle bu okul, insanlığın ulaşabileceği en yüce doruğu insanlara hizmet ve onları sevmek şeklinde tarif etmektedir. Ama islam bunu kabul etmemektedir. İslam, insanlara hizmet ve onları sevmeyi gerekli bilmekte ve bunu bir değer olarak kabul etmektedir, ama islam nazarında nihai değil, ön değerlerden biridir bu. Yani insanın kat etmesi gereken yolun sonu “halka hizmet”e çıkmaz; “halka hizmet” meselesi bu yolun kat edilmesi gereken bir kısmıdır sadece, işe buradan başlanılabilir, ama iş bu noktada bitmez asla, insanın nihai gayesi başka şeydir.
Dostları ilə paylaş: |