İslam'da mükemmel insan


Bölüm İnsanIn Ruhsal kusurlarI



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə2/33
tarix03.11.2017
ölçüsü1,03 Mb.
#29971
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   33

1. Bölüm

İnsanIn Ruhsal kusurlarI

İslam’da Mükemmel İnsan ve Beşerİ Ekollerdekİ TanImI


Hamd, bütün varlıkları yaratan alemlerin Rabb’ı Allah’a mahsustur. Salat ve selam Allah’ın kulu, resulü, habibi, (günah ve kirlerden) arındırılmış, Allah’ın sırrını koruyan, O’nun elçiliğini tebliğ eden efendimiz, Peygamberimiz, Ebu’l Kasım Muhammed’e ve Onun (günahlardan) arındırılmış temiz ve güzel yakınlarına olsun.”

Lanetlenmiş Şeytandan Allah’a sığınırım

Ve hatırlayın o zamanı ki, Rabbi, İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, O da onları tamamlayıp yerine getirince, (Allah) Ona, seni insanlara imam (rehber, önder) yapacağım, demişti. İbrahim: Benim neslimden de... deyince, Allah: Benim ahdim (imamet ve önderlik) zalimlere erişmez, buyurmuştu.”1

Bahsimizin ana mihveri ve ele almayı kurduğumuz konu; islam nazarında mükemmel insandır; buna insan-ı kâmil örnek insan, en yüce ya da ulvî insan da diyebilirsin.

Mevcut olan pek çok şey gibi insanın da kâmil-i ve gayrî Kabil’i vardır, mükemmel insan da vardır, mükemmel olmayan insan da... Aynı şekilde salim insan olduğu gibi salim olmayan kusurlu insan da mevcuttur. Salim insan da iki çeşittir:

1- Kâmil olan salim insan.

2- Kâmil olmayan salim insan.

İslam nazarında kâmil ve örnek insanın niteliklerini ve nasıl olduğunu bilmek her müslümanın şer’i vazifesidir zira islami bir model, örnek ve numune biçimi sözkonusudur. Başka bir deyişle, eğer biz mükemmel bir müslüman olmak ve insanlığımızı kemâle erdirmek istiyorsak -ki her müslüman muvazzaftır bununla, zira islamın hedefi kâmil insan meydana getirmektir- bunun ancak islâmî bir eğitim ve terbiyeyle mümkün olacağını unutmamız gerekir.

Bu durumda işe şu sorularla başlamak yerinde olacaktır: Mükemmel insan nasıldır? Kemâle ermiş bir insan -ruhen ve mânen- ne gibi özelliklere sahiptir? Mükemmel bir insanın mânevî siması hangi nitelikleri taşır? Mükemmel insanın belli başlı müşahhasları nelerdir?..vs. Ancak bu sorulara gerekli islamî cevaplar bulabildiğimizde toplumumuzu, bireylerimizi ve kendimizi mükemmelleştirebilmemiz mümkün olacaktır. Aksi takdirde islam nazarında kemâl ermiş insanın nasıl ve ne demek olduğunu bilmeksizin tam ve mükemmel bir müslüman olabilmemiz; başka bir deyişle -nisbi de olsa insanî kemâle varıp “mükemmel insan” olabilmeyi başarmamız imkansızdır.


İslam’da Mükemmel İnsanI TanImanIn Ölçü ve KIstaslarI


İslam nazarında mükemmel insanı tanımanın iki yolu vardır:

1- Birinci derecede Kur’ân-ı Kerim, ikinci derecede sünnette kâmil insanın nasıl tanımlanıp hangi özelliklerle beyan edildiğine bakmak... Bu tabir Kur’an ya da sünnette “kâmil insan” şeklinde değil de “kâmil müslüman” veya “kâmil mü’min” ifadeleriyle de beyan edilmiş olabilir. Ancak sonuçta maksat yine “kâmil insan” dan başka birşey olmayacaktır; zira “kamil müslüman”ın “İslam’da kemâle ermiş insan” ve aynı şekilde “kâmil mü’min”in “imanda ve imanla kemâle ermiş insan” olduğu açıktır. Binaenaleyh kâmil insanı tanımanın birinci yolu Kur’an ve sünnetin bu hususta ne gibi tanımlamalarda bulunduğuna bakmak ve bu iki islâmî esasın “kamil insan” portresini hangi çizgiler ve özelliklerle tasvir ettiğini araştırmaktır ki hem Kur’an da hem sünnette bu mevzuyla ilgili yeterince açıklayıcı malzeme mevcuttur.



2- Kişiliğini tamamen Kur’an-i ve islami usullere göre Kur’an ve bu usullerle kendisini yetiştirip neticede gerçek anlamda birer islami kamil insan olabilen kişileri tanımak ve onları islami kamil insan olabilen kişileri tanımak ve onlara örnek olmağı... Örnek alamam diyoruz, zira islami kâmil insan bir hayal ürünü değildir, sadece zihni ve hayâli olarak farzedilen ve pratikte var olmayan, hayata geçmemiş ve faraziyeden ibaret kalmış bir ideâl değildir. Aksine bu gibi insanlar yaşamış, gerçek hayatta bu mertebeye erişmişlerdir; tam anlamıyla kemâle erenî olduğu gibi bundan bir ya da iki derece aşağı mertebelere varanlar da bulunmuştur. Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.a) hazretleri islam dininin örnek kâmil insanıdır, keza onu takiben Hz. Ali (a.s) de islamın “mükemmel insan” örneklerinden bir diğerini teşkil eder. Binâenaleyh onları tanımak, İslam’da mükemmel insan hakkında yeterince bilgi verecek, bu imanın nasıl ve nice olduğunu -ve olabildiğini- anlamamıza yetecektir. Ancak, meselâ Ali (a.s)’i tanımak İslam’da kâmil insanı tanımaktır derken kastedilen maksat onun adı, nesebi, soyu, sopu... vb. nüfus kütüğünü ilgilendiren özelliklerini, yani tabiri caizse” nüfus cüzdanındaki bilgileri öğrenmek ve bilmek değildir tabi. Evet, Ali’nin (a.s) tüzel ve herhangi birisi gibi hukukî bir kimliği vardır; nüfus cüzdanındaki Ali’dir (a.s) bu; yani ismi Ali (a.s) dir; Ebu Tâlib’in oğlu Abd’ul Muttalib’in torunudur, annesi Esed İbn-i Abd’uluzzâ’nın kızı Fâtime’dir Hz. Fâtime’nin (a.s) kocasıdır, Hasan ve Hüseyin’in (a.s) babasıdır; şu tarihte doğmuş, şu tarihte dünyadan göçmüş, şu, şu savaşlara katılmıştır...vs. bunlar nüfus kütüğünü ilgilendiren bilgilerdir; yani meselâ biz Hz. Ali (a.s) için bir nüfus cüzdanı çıkarttırmak istediğimizde bu bilgilere baş vururuz. Ancak bu nüfus cüzdanındaki bilgilerle Ali’yi (a.s) islam dininin kâmil bir insanı olarak tanıyabilmek kabil değildir; Ali’yi tanımak, onun “kişiliği”ni tanımaktır, “şahsiyet”ini tanımaktır, “şahs”ını değil. Bu anlamda biz Ali’nin “kişiliğ”ini tanıyabildiğimiz ölçüde islamın “kâmil insan”ını tanıyabilmişiz demektir; aynı şekilde bu kâmil insanı kendimize örnek aldığımız, yolunu izlediğimiz ve kendisini -lafta değil- amelde ve pratikte öncü, rehber ve imam olarak kabul edip ona uyduğumuz ölçüde de onun Şia’sı -izleyicisi, yolunda giden- olmuş oluruz. Yani Ali’nin yolunda gidebilmek ancak hayatın her safhasında onu örnek alıp kendini bu “kâmil numune” ye göre yetiştirmek mümkündür. şehit-i Evvelin de demiş olduğu gibi: Şia, Ali’nin yolunda giden, ona uyan ve yaşamını onun esas aldığı esaslara göre düzenleyene denir ancak. Yani sırf Hz. Ali’yi (a.s) sevmekle, ona muhabbet beslemekle; kısacası lafla Ali (a.s) Şia’sı olunamaz 2 Şehid-i Sâni “musayeet” kelimesiyle ifade ediyor bunu; musayeet “onunla, onun ardında, onun ardı sıra yürümek “onunla, onun ardından, onun ardı sıra yürümek” anlamına gelir, manası budur bu kelimenin. O halde Ali (a.s) Şia’sı “Ali’yi muraat eden”dir ancak, yani -laf- la değil- amelde ona uyan, ona benzeyen kimsedir.

Demek oluyor ki “insan-ı kâmil”i tanıyabilmenin iki yolu vardır, faydasının ne olduğunu da gördük bunun, yalnızca ilmî açıdan etkisi olabilecek felsefî ve bilimsel bir konu olmayıp pratik faydalar da vermiştir. Bu durumda Kur’an ya da Kur’an’ın yetiştirmiş olduğu şahsiyetler aracılığıyla islamın “kâmil insan”ını tanıyamadıkça islamın tayin etmiş olduğu yolda yürümemiz, gerçek manada bir müslüman olmamız ve toplumumuzu islami bir toplum haline getirmemiz mümkün değil demektir. O halde islamın “kâmil ve örnek insan”ını tanımak bizim için vazgeçilemez bir zaruret mesabesindedir.



Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin