İslam'da mükemmel insan



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə23/33
tarix03.11.2017
ölçüsü1,03 Mb.
#29971
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   33

Sevgİ Okulu


Hindistan’da ve biraz da Hıristiyanlıktan geçerli olan bir okuldur bu. Hıristiyanlar her ne kadar dinlerini sevgi dini olarak tanımlarsalar da, onlarınki zaaf ve “zaaf severlik”tir aslında. Ama Hint okulundaki “sevgi okulu” olarak adlandırılabilir. Sahi, sevgi okulu nedir?

Sevgi okulunda insanın kemali insanlara hizmet ve onlara iyilikte bulunmaktır, yani Nietzche’nin tam karşı noktası! Nistzche ne diyorsa, bunlar onun tersini söylemektedir. Bunlar, “esasen mükemmel insan, hemcinslerine iyiliği dokunabilen insandır” derler. İnsanlık, bireyin hemcinslerine hayrının dokunmasıdır. Daha önce de belirttiğimiz gibi her ne kadar batılılar pratikte bu aslı uygulamıyorlarsa da, insanlık ve hümanizm derken onlar da, insanlara iyilikte bulunmayı kastederler. Yani orada da basın ve yayının “insanca” veya “insanlık dışı” derken kastettiği mihver anlam budur. (Tabi bu arada tekrar vurguluyorum: batılılar bu anlamı kastetseler de bu anlam ve mananın batıda bugün hiçbir geçerliliği yoktur.) Mesela “falan şey insancadır” derken “insanlara faydası vardır” denilmek istenir, “insanca değil” derken de “insanlığın hayrına değildir” denilmektedir. Kısacası bu görüşe göre insanlık, insanlara hizmetten baka birşey değildir. Bazen bizim şairlerimiz arasında da bu mübalağaya rastlanır, mesela Sa’di bir şiirinde şöyle demektedir:

“İbadet, insanlara hizmetten başka şey değildir,

İbadet tesbihten, seccadeyle abadan ibaret değildir”

Tabi burada Sadi’nin başka bir amacı var, onun kastettiği kimse; ibadeti takkeyle tespih ve seccadeden ibaret gören ve insanlara iyilikte bulunma gibi bir kaygı taşımayan tasavvufçu ve derviş görünümlü yoz insanlardır. Aslında Sa’di’nin kendisi de bir derviş ve tasavvuf ehlidir, ama burada yoz tasavvufçuları kastetmekte, “insanlara iyilikte bulunma kaygısı taşımayan dervişleri eleştirmektedir. Ancak, önce mübalağalı bir girişte bulunmakta ve “ibadet, insanlara iyilikte bulunmaktan başka şey değildir” demektedir.

Bazen başkaları bunu daha uygunsuz ve yanlış tabirlerle dile getirir ve mesela “içki iç, minber yak; ama başkalarını incitme!” derler.

Bunlara göre dünyada bir tek yanlış ve çirkin davranış vardır, o da, insanları kırmak. Yegane iyilik de insanları razı etmektir! Sevgi okulunun özetle sözü şudur: Yegane iyilik, insanlara iyilikte bulunmak, yegane kötülükte insanları incitmektir!

Kur’an’da İyİlİk Ve Özverİye Davet Eder


Şimdi bu okulun değerlendirmesine gelelim. İnsanlara iyilik ve ihsanda bulunmanın islam nazarında insani bir değer olduğu şüphesiz. İnsanların kaygısını sinesinde taşımak ve onlara hizmeti vazife telakki etmek elbette ki islam nazarında bir kemal ve olgunluktur, ve pek yüce bir kıymet ve değer taşır. Ama islam bunun saltlaştırılıp tekelleştirilmesine karşıdır. Bunu biraz açalım şimdi:

Kur’an’ı kerim şöyle buyurur:”Şüphe yok ki Allah adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder, fahşadan -insana yakışmayan bütün çirkin ve hayasızca amellerden- kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz” (Nahl,90)

Görüldüğü gibi, Allah Teala (c.c) müslümanları adalete çağırmaktadır. Adalet, insanların hak ve hukukuna riayet edip kimsenin hakkını çiğnememektedir. Ayrıca ihsanda bulunmak da emredilir ki, sosyal açıdan değil de, ahlâkî açıdan bakıldığında adaletten de üstün bir ameldir ihsan. Allah Teala, sadece insanların haklarını çiğnemeyin demiyor, aynı zamanda kendi meşru haklarınızdan feragatte bulunarak insanlara iyilikte de bulunun diye emrediyor.

Feragatte bulunmak, Kur’an’ın emirlerindendir; feragat fedakarlık ve özveri demektir, başkasını kendisine yeğlemek demektir; kendi ihtiyacı olduğu halde başkasının ihtiyacını gidermeyi tercih etmektir. Feragat ve özveri, insanlığın en görkemli tavırlarından biridir ve Kur’an’da da fevkalâde örülen bir davranıştır. Nitekim Mekke’de hicret eden muhacirleri kendilerine yeğleyen Medineli ensar hakkında Kur’an şöyle buyurur: “... kendilerinde bir açık-ihtiyaç- olsa bile -kardeşlerini- öz nefislerine tercih ederler “(Haşr, 9) veya bir başka yerde, adına “Hel Etâ” da denilen “İnsan” veya “Dahr” Suresi’nde Hz. İmanın Ali (a.s) Hz. Fâtime-i Zehra-ı Merziyye (a.s), Hasaneyn aleyhimesselam ve tüm Ehl-i Beyt aleyhimusselamın yaptığı muazzam feragat karşısında onları fevkalâde överek şöyle buyurmaktadır: “Kendileri pek ihtiyaç duydukları halde, yemeklerini yoksul, yetime ve esire yedirirler de “biz size ancak Allah’ın rızası için yedirmedeyiz, sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür!” (İnsan, 8 ve 9. ayetler) Bu ayetin nüzul sebebini bütün müslümanlar duymuştur. Hasaneyn’ın (a.s) hastalanması üzerine Hz. Ali’yle (a.s) Hz. Fatime Zehra (a.s) üç gün oruç adağında bulunur ve adaklarını yerine getirirler. Hz. Ali (a.s) çalışıp biraz Arapça getirir, Hz. Zehra (a.s) bundan ekmek pişirir. İftar sırasında bir miskin -fakir- kapıyı çalar, ekmeklerini ona verirler. Diğer iki gecede de bir yetim ve bir esir kapıyı çalar ve yegane iftarlıkları olan ekmeklerini onara verirler, ki bunun üzerine yukarıda ki ayetler nazil olmuştur.

Kısacası mesele ihsan ve feragatte bulunmak, özveri taşımaktır. İslam tarihi bu tür ferâgat ve fedakarlık örnekleriyle doludur.

Bİr Sevgİ Örneğİ


Sevgi, sevecenlik ve merhamet duyguları, islamın daima benimsediği şeylerdendir. Şu meşhur olayı her müslüman duymuştur: Bir gün Hz. Resulullah (s.a.a) evladını kucağına almış, onu öperek sevip okşamaktayken orada bulunan- sahabelerden- biri “benim on tane çocuğum var ve şimdiye değin hiçbirini bir tek defa olsun öpmüş değilim!” der (işte Nietsche’in okulu da budur zaten! Çocuğu öpmek ona merhamet göstermektir, merhametse Nietzch’e göre zaaftır, güçlü bir adam asla bu tür zaaflar göstermez Nietzche efendiye göre!). Rivayette Hz. Resulullah’ın (s.a.a) bu sözden çok rahatsız olduğu, yüzünün ifadesinin değiştiği ve “başkasına merhamette bulunmayana Allah Telâ merhamet etmeyecektir!” buyurduğu154 bir başka rivayette de Allah senin kalbinden merhameti kazımış, ne gelir elden?!” dediği geçer.

Bu konuda daha pek çok hadis ve rivayet mevcuttur. Emir’el müminin Hz. Ali’nin (a.s) hayatı bunun en bariz örneğidir, başlı başına sevgi ve merhamet timsalidir o; zayıfın karşısında Hz. Ali’nin (a.s) merhamet ve sevecenlik deryası coşuvermektedir.



Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin