12. Bölüm SOSYALİZM OKULUNUN GÖRÜŞÜNÜN İNCELENMESİ VE TENKİDİ
“Hamd, bütün varlıkları yaratan alemlerin Rabb’ı Allah’a mahsustur. Dua ve selam Allah’ın kulu, resulü, habibi, (günah ve kirlerden) arındırılmış, Allah’ın sırrını koruyan, O’nun elçiliğini tebliğ eden efendimiz, Peygamberimiz, Ebu’l Kasım Muhammed’e ve Onun (günahlardan) arındırılmış temiz ve güzel yakınlarına olsun.”
“De ki: Ey kitap ehli! Aramızda ortaklaşa(ölçü ve adil dengeyi sağlayacak) bir kelimeye gelin; (o da): Allah’tan başkasına kulluk etmememiz, hiçbir şeyi O’na ortak koşmamamız ve Allah’ı bırakıp bir kısmımızın bir kısmımızı RABB edinmememizdir.”155
İnsan-ı kâmil konusundaki okullardan biri de Sosyalizm Mektebidir. Bu okulda insanlığın kemâli ve (kusuru) eksikliği iki şeyde özetlenebilir: Kusur, insanın kişisel istikametlere yönelmesi; kemal ise, toplumsal hedeflere yönelmesidir. Bu, insanın “ben” hissi oldukça kusurlu olacağı ve ancak “ben” ortadan kaldırdığı zaman kâmil olacağı anlamına gelmektedir; fakat bu, irfan okulundeki “ben”in yok edilmesiyle aynı manada değildir,
Arifler “ben”in, “O” için yok edilmesini istemektedirler. Yani, birinci tekil şahıs zamiri olan “ben”, üçüncü tekil şahıs zamiri “O” dan maksatları Allah’tır; “Ben”in “O”dan yok olması, insanın Allah’da yok olması demektir.
Bu okul, “Ben”in kırılması ve yıkılmasına taraftar olması bakımında Arifler mektebiyle benzerdir. Ama bu bezerlik “O”nun ortaya çıkması için değildir, belki sadece “Ben” zamirinin ortadan kaldırılması bakımındandır. Çünkü sosyalizm okulunda “Ben”, “Biz”in ortaya çıkması için yok edilir. Onlara göre insan-ı kâmil, arif olan bir insan değildir; insan-ı kâmil kendi “ben”ini toplumda yok eden bir insandır. O öyle bir insandır ki “Ben”i hiç hissetmez, hep “Biz”i hisseder.
Başka okulların çoğu bu görüşü kabul etmişler, hatta “Ben”i “O”nun ortaya çıkması için yok eden okullar bile. “Biz”in ortaya çıkmasına karşı çıkmamışlar ve “Ben”in “Biz”e dönüşmesini himaye etmişlerdir.
BU MEKTEBİN SÖZLERİNİN ÖZETİ
İnsan-ı kâmil, “Ben”ini “Biz”e dönüştürmüş bir insan olarak bilen bu okula göre, hiçbir yerde “Ben”e ait bir şey yoktur, “Biz”e ait şeyler vardır; bu aidiyyet “Biz” olmanın sebebidir.
İnsanlarla ilgili şeylere baktığınız zaman onların iki çeşit olduğunu görürsünüz: Biri, her toplumda bulunan “Biz”le ilgili işlerdir. Mesela, acaba Fars dili bizim malımız mı dır? Hayır. “Ben” adı sizin malınız mıdır? Hayır. Onun malı başka birinin midir? Hayır. Fars dili bir toplumundur. Peki, vatan kimindir? Bir kişinin malı değildir, bir toplumun malıdır. Buna benzer her şey, yani toplumu ilgilendiren her ne varsa bir ferdin değildir ve bunlar fertleri bir yapar.
Biz aynı dil konuştuğumuz için başklarıyla birlikteyiz, yani dil “Biz”e aittir, “Ben”e değil. Aynı şekilde vatan da “Biz”e aittir, bir kişiye ve şahsa ait değildir. İşte bunun için biz aynı kültüre sahibiz, aynı dine ve aynı gönüle sahibiz. “Biz”le ilgili her şeyin “Ben”le alakası yoktur, bir yönü, yoktur; ortak bir yönü vardır, bu, fertleri “Biz” yapar.
Öte yandan, özel yönü bulunan fertleri ayrı-ayrı ilgilendiren şeyler de vardır: Benim evim, benim param, benim elbisem, benim halım ve benim otomobilim. Benim evim artık sizin değildir, benim malımdır; benim param sizin paranız değildir, bizim paramız da değildir, benim paramdır.
İnsanla ilgili bu tür şeyler özeldir ortaklık değildir.
Özellikle ilgili olan şeylerin “Bencillik” olduğunu söylüyor. “Ben”i ne yapıyor? Kişisel mülkiyet, özel mülkiyet. Bizi ne yapıyor? Toplu mülkiyet, ortaklık. Öyleyse insanların kâmil olmasının ölçüsü, “Biz” olmasının ölçüsü de özelliklerin ortadan kalkması ve sosyalizmin, özelliğin yerine geçmesidir.
Onların bir iddiasına göre insanlığın başlangıcında ortaya çıkan toplum, müşterek bir toplum olmuştur. Mülkiyet olmamıştır, “Benim yerim”, “Senin yerin”, “Benim servetim” ve “Senin servetin” söz konusu değildir. Her şey ortaktı. Beşer, bir cennete ve huzur içinde hayat sürmekteydi. Tıpkı eski dinlerin söylediği gibi bizim atamız başlangıçta cennette idi sonra isyan etti. İşte bunun için cennetten kovulmuş ve yeryüzünde yaşamaya mahkum edilmiştir.
Onlara göre bu konu, başka bir tabirle insan cennette ortak bir hayat sürüyordu ve “Biz” olmuştu. “Ben”yoktu, bir isyandan sonra mahkum oldu ve bu isyan sebebiyle ortak cennetten kovuldu; o isyan kişisel mülkiyetin ortaya çıkmasıdır. Kişisel mülkiyet ortaya çıktığı zaman insan saadet cennetinden kovulmuş, sıkıntılara zorluklara duçar olmuştur, şimdi hâlâ aynı şekilde bedbaht bir hayat sürmektedir.
İnsanın tekrar cennete dönebilmesi için edeceği tövbe, mülkiyetten tövbe etmektir. Eski dinlerin dediği gibi insanın sonra (tekrar) gideceği, öncekinden daha mükemmel ve daha güzel bir cennettir.
İnsan ne zaman bu büyük günahından tövbe eder de ferdi mülkiyet yerine ortaklığı getirirse, işte o zaman tekrar kendi insanlık ve ademiyet makamına ulaşır.
Mülkiyetin ortaya çıkmasının zulmün ortaya çıkması olduğunu ve zulmün de mülkiyetten kaynaklandığını söylüyorlar. Bunun için(mülkiyetin ortaya çıkmasıyla), “Sömüren” ve “Sömürülen” ortaya çıktı. İnsan, sömüren ve sömürülen oldukça eksiktir; beşerin arasında bu eşitsizlikler ve seviye farkları bulundukça mesela biri Demavend dağına çıkarken diğer biri de korkunç bir uçuruma düşerse insanlık asla saadet yüzü göremez; saadeti ancak bu farkları ortadan kaldırıp dümdüz bir çöl gibi eşit hale getirdiği zaman görebilir.
Bu beraberlik ve eşitliğin hakim olmasından sonra, kardeşlik ortaya çıkar. İşte o zaman insan, eksik insan değildir, mükemmel insandır.
Demek ki bu okul, insanın kemâlini kişisel bağlılıkların kovulmasında ve insanın bütün ihtiyaçlarının ve onun arkasından gelenlerin, örneğin sömürenler ve sömürülenlerin (ki sömürme her iki tarafta binlerce kusur ve eksikliği yaratır, bunlardan biri kin diğeri de hırstır) kökünün kazınmasında görmekte ve insanın kemâlinin ancak o zaman ortaya çıkacağını savunmaktadır.
Bu mektepte hedef daima “Ben”in “Biz”e dönüşmesi ve “Ben”in arada olmamasıdır “Ben ile ilgili şeyler; Sosyalistlerde olmamalıdır. Özellik ifade eder; “Ben yaparım” özel mülkiyettir* , “Biz yaparız” ortak mülkiyettir.**
Sosyalistlere cevap veren veya verebilen biri şöyle de diyebilir: Sosyalist efendi! Acaba “Ben yapan” dediğiniz şey, bir eşyanın insana bağlı olması mıdır, yoksa insan bir eşyaya bağlı olması mıdır? Esas konu budur. Acaba insanla ilgili bir şey olsa, yani insan ona sahip olsa ve eşya onun mülkü, olsa, bu, “Ben yapan”mıdır? Fertler arasına bir sınır mı çeker, bir kale mi inşa eder, birliği bozar mı yoksa bunun aksi mi olur? İnsanın eşya üzerine mülkiyeti, eşyanın insana bağlı olması “Benliğin” kaynağı değildir, konunun tersidir. İnsanın eşyaya sahip olması, eşyanın insan üzerinde mülkiyeti, yani insanın eşyanın kulu olması bizim ariflerimizin tabiriyle eşyaya gönülden bağlılık “Ben”cil yapar. Para sahibi olmak insanı “Ben”cil yapar ve “Biz” olmayı ondan alır.
Sosyalizm mektebi, “Ben”ler “Biz” olana kadar mülkiyetin ortadan
kaldırılmasını söylüyor. Oysa İslam mektebi, mülkiyeti ortadan kaldır demiyor; insanı, insan yap, insanı iyi terbiye et, insana yüce fikirler ver diyor. Mesela insanın bir eşyaya sahip olduğunu düşünsek, eşya ona ait ise ve bir şeyin kulu değilse o insan özgürdür. Acaba hangi insan “Biz”dir? O, manevi özgürlüğünden başka hiçbir şeyi olmayan bir insan mıdır? Eğer bir insanın hiçbir şeyi yoksa “biz”midir? Hayır, buna delil olarak şu gösterilebilir: bir eşyaya bağlı olmayan, gönlünde bir eşyanın ilgisi bulunmayan bir insanı eşya kendine esir edemez. O hiçbir zaman “Ben”cil olamaz. Onda “Ben”yoktur ve daima “Biz”dir.
Bu durumda her iki tarafa da şöyle örnek veriyorlar:
Biz bazı insanların dünyada eşyaya sahip olduğu halde, onların terbiyelerinin ahlaklarının onları eşyanın kulu ve kölesi yapmadığını daima görüyoruz*; “Zühd” gerçek manada böyledir. Zühdün Nehcü’l Belağa’ya göre dünyayı terk etme fikri, bu dünyada hür yaşama ve dünyanın kölesi olmamaktır.
Dostları ilə paylaş: |