DİĞER BİRKAÇ PROBLEMİN CEVABI
Değerler konusunda Allah’a iman etmenin insanî değerleri unutturduğunu söylüyorlar. Oysa biz, yabancı bir şeyde boğulmanın insanın kendi zatındaki insanî değerlerini unutmasına sebep olduğunu söylüyoruz.
Ama eğer bu boğulma, “kendi”si ve kendi kemaliyle aynı şeyde olursa, insandaki değerlerin dirilmesine ihya olmasına sebep olur. Buna delil olarak kulluk makamında çok yüksek seviyelere ulaşan bazı kimseler gösterilebilir; onlardaki akıl güçlüdür Onlardaki aşk daha güçlüdür. Onların gücü daha fazladır, onlarda insanlarla olmak daha güçlüdür. Onların izzet ve kerameti (bağışlama) daha güçlüdür. Çünkü bunların hepsi Hakk’ın zatının tezahürüdür.
Allah’a inanmanın, insanın duraksamasına ve hareketsiz kalmasına sebep olacağını söyleyenlere şöyle demek lazımdır:
Onlar, Allah’ın ağaç gibi bir şey olduğunu, böylece Allah’a bağlanan bir kişinin sınırlı, bağlı ve artık hareket kabiliyeti olmayan bir varlık olacağını zannediyorlar.
Existansiyalist efendiler! Allah sonsuz, uçsuz bucaksız bir gerçektir. Eğer insanı sınırlı bir uzayda, mesela yüz fersahlık* bir fezada hapsettiğiniz zaman, bu insan için bir sınırlamadır, çünkü insan, benim kat ettiğim bu fezanın sonu sınırlıdır, der.
Ama eğer insanı sonsuz bir uzaya hapsederseniz, onu sınırlayamaz; sonsuz uzayda duraksama yoktur. Yani ey insan! Bu sonsuzluğa hareket edersen yine kemaline doğru gidersin. Allah sonsuz olan tek varlıktır. Eğer insanların en mükemmeli olan, yani Hatemü’l-Enbiya (s.a.a), ebediyete kadar ileri gitse yine O’nun seyrinin sonu yoktur.
Allah sonu olan bir varlık değildir, bu sonsuz alan yalnız insan içindir.
Salavat konusunda ulema arasındaki bir bahse dönelim. Bizim Hz. Peygambere gönderdiğimiz salavatın manası nedir- Allah’tan peygamberin üzerine rahmet ve hayır taleb ediyoruz bunun ne etkisi vardır? Bazıları, peygamber insan-ı kâmil olduğuna göre, onun için rahmet ve hayır dilemenin anlamı nedir? diyorlar. Bunlara cevap olarak şöyle söylemek lazımdır: Hz. Peygamber sürekli bir gitme ve hareket etme halindedir ve bu gidiş sonsuza kadar olsa bile, bu yolun sonu yoktur. Öyleyse Allah’ın zatına olan bağlılık, insanın “Sayruret”inin “Keynunet”e dönüşme sebebi ve kaynağı olamaz.
“BİR HEDEFİN KEMALİ” İLE “BİR VESİLENİN KEMALİ”
Bu existansihyalist efendilerin hata ettikleri başka bir konu da hedef ile vesile arasındadır. Hürriyet insan-ı kâmil içindir, ama hürriyet “bir vesilenin kemali”dir, “bir hedefin kemali” değildir.
İnsanın hedefi hür olmak değildir, ama insanın kendi kemalatına erişinceye kadar hür olması lazımdır.
Hürriyet yani bağımsızlık insan içindir, çünkü insan bütün varlıklar arasında yolunu kendi kendine seçmesi lazım gelen tek varlıktır. Hatta çok daha ince bir tabirle insanın kendisini seçmesi lazımdır.
Öyleyse insan, hürdür ve bağımsızdır, ama acaba “kendi kemaline ulaştığı zaman mı hürdür” yoksa “kendi kemalini seçtiği zaman mı bağımsızdır?” Hürriyetle insanın kemalatının en yüce makamlarına erişmesi mümkün olduğu gibi “Esfele Safilin”e * düşmesi de mümkündür.
Muhtar, yani yuları kendi boynuna atılmış bir varlık. Ey insan! Sen bu tabiat aleminin erişkin tek varlığısın; diğer bütün oğullar erişkin değildir, onlar bakıma muhtaçtır, ancak sen erişkin ve hür bir varlıksın.
“Gerçekten biz, insana yol gösterdik; o ya şükredici ya da nankör olur.”160
Biz sana yol gösteriyoruz, kendi yolunu senin seçmen lazımdır.
Hürriyet insanlığın kemalinin kendisi değildir, insanlığın kemalinin vesilesidir. Yani eğer insan hür olmazsa, insanlığın kemalatını tahsil edemez. Çünkü bir gücün hükmünde olan bir varlık oraya erişemez. Öyleyse hürriyet bir vesilenin kemalidir, bir hedefin kemali değildir.
İsyan da böyledir. Bunlar burada insanın hür olduğu zaman isyankâr ve serkeş olabileceğine inanmışlardır; yani bir gücün karşısında durabilen onu inkar da edebilir. Sonra onlar, isyan ve baş kaldırmanın insanın kendisi için kemal olduğunu sandılar. Onlara göre hür insan, hiçbir şeye teslim olmayan ve her şeye baş kaldıran insandır.
İsyanı zati bir değer saydıkları için sonucunda bu okul anarşiyi elde etti. Eğer bir okulda isyanın zati bir değeri varsa anarşiyi gerektirir.
Sartre bu töhmeti kendi okulundan uzak tutabilmek için çok çalışmış ama becerememişti. İsyanın zati bir değere sahip olduğu okulda anarşinin olmaması mümkün değildir.
İslam okulunda “İsyan mümkün”dür. Zaten insan için bir değerdir. Yani insan itaat de edebilir, isyan da; yükselebildiği gibi, alçalabilir de. Acaba isyan etmeyen biri insandan üstün müdür? Hayır. O isyan edemiyor, etmiyor. İsyan ve itaat edebilme kabiliyeti insanda birbirinde eşittir. İnsanın kemalinden sayılır. Başka varlıkların böyle bir kabiliyetleri olmadığı için sorumlu ve hür değildirler.
Evet, isyandan sonra Allah’a yönelme, insan için bir kemaldir. İsyandan dönmek, Hak Teala’nın esma-i hüsnasından -yani “Gafur” ve “Bağışlayıcı” isminden- birinin tahakkuk etmesi, gerçekleşmesidir.
Eğer bir tövbe ve bir isyan olmasaydı bir gufran da olmayacaktı. O zaman, Allah’ın gufranı, bağışlaması olmayacaktı; bu, eğer isyan olmasaydı Allah “Gafur” olmayacaktı demek değildir.
İsyan küfür, tövbe de küfürden dönmektedir. Bu küfürden dönmekle Allah’ın furganı ortaya çıkar.
Hak Teala bir rivayette şöyle buyuruyor: “Eğer yeryüzünde yarattığım insanlar isyan etmeseydi, tekrar isyan etsinler, tövbe etsinler de onları bağışlayayım diye yeni bir mevcudat yaratırdım.” Öyleyse isyanın kendisi zatî bir değer değildir.
Hürriyet, yani engel olmaması, mecburiyetin olmaması, yolun başında hiçbir bağlılığın olmamasıdır. Öyleyse hürüm ve kemal yolunu kendim kat edebilirim demek; hür olduğum zaman kemale kendim ulaşmışımdır demek değildir. Hürriyet kemalin başlangıcıdır, kendisi değildir. Bir yolu kat etmesi gereken hür ve bağımsız yaratılmış bir varlığın yolunun üzerindeki bütün engelleri alınmış, hürriyet aşamasına gelmiştir ama hürriyet aşamasına erişmek, kemalin başlangıcına erişmektir; yani kendi kemal yolunu kat edebilmesi için hürdür. Öyleyse bu okulun ilk hatası insanın hürriyetinin en bağımsızlığının Allah’ın varlığıyla çeliştiğini sanmasıdır.
İkinci hatası İman ve Allah’a bağlılığın, herhangi bir eşyaya olan bağlılık gibi insanın değerlerini yitirmesine, hareketsiz kalmasına, duraksamasına ve donmasına sebep olacağını sanmasıdır. Bu okulun üçüncü hatası da hürriyeti insanın nihai kemali olarak bilmesidir. Oysa aslında hürriyet, insanın “kemalinin başlangıcı”dır.
Acaba hürriyet kemal midir? Şüphesiz. Çünkü -eğer hürriyet olmasa bir insanın kendi kemaline ulaşması mümkün değildir. Allah insanı, hürriyeti ve bağımsızlığı sayesinde kemale ulaşabilecek şekilde yaratmıştır. Kemal yolunu, insanın kendi ihtiyarıyla adım atarak geçmesinden başka türlü kat etmesi mümkün değildir. Bu kadar güçlülüğü aştıktan sonra bu yoldan başkasına gitmemelidir.
Dostları ilə paylaş: |