İslamiyet öncesi edebiyati a)Coşku ve heyecanı dile Getiren Metinler (Şiir) 1- koşuklar 2- sagular Sav


DİVAN EDEBİYATI (Klâsik Türk Edebiyatı)



Yüklə 156,99 Kb.
səhifə3/3
tarix17.01.2019
ölçüsü156,99 Kb.
#98504
növüYazı
1   2   3

DİVAN EDEBİYATI (Klâsik Türk Edebiyatı)

Divan şiirinin kökleri İslâm öncesi Arap şiirine dayanır.

13–19. yüzyıllar arasında ürün veren bu edebiyata şairlerinin şiirlerini “divan” adı verilen yazmalarda toplamaları dolayısıyla Divan edebiyatı denir.

Nazım birimi genel olarak “beyit”tir. Dört ve daha fazla dizeden oluşan bentler de kullanılmıştır.

Ölçü aruz ölçüsüdür. Son zamanlarında az da olsa hece kullanılmıştır.

Tuyuğ ve şarkı hariç bütün nazım şekil ve türleri Fars edebiyatı aracılığıyla Arap edebiyatından alınmıştır.

Kelime ve kelime grupları yönünden Arapça ve Farsçadan oldukça çok etkilenmiştir. Süslü, sanatlı ve ağır bir dil kullanmışlardır.

Redif ve kafiyeye önem verilmiştir. Göz için kafiye esastır, tam ve zengin kafiye kullanılmıştır.

Şiirlerin (kasideler ve mesneviler hariç) belli bir adı yoktur. Şiirin sonunda şairin mahlası (takma adı) geçer.

Şiirlerde genellikle konu bütünlüğü olmadığı gibi bütün güzelliğine değil parça güzelliğine önem verilir. Kısmen kasidede ama özellikle mesnevilerde konu bütünlüğü vardır.

Sanat için sanat ön plândadır.

Anlam da söyleyiş de son derece önemlidir. Bu yüzden söz sanatları bolca kullanılmıştır. Fikir ve duygular bütün sairlerce aynı kavramlarla anlatılır.

Boy servi, kaslar hançer, yanaklar gül, kirpikler ,ok...

Konular genellikle gerçek hayattan uzaktır. Aşk, sevgili, ölüm, ıstırap, şarap, övgü ve din gibi konular en çok işlenen konulardır. Soyut konular işlenir.

Duygu ve düşünceler, kalıplaşmış “mazmun”larla anlatılır. Fikirler ve duygular neredeyse ortaktır. Boyun servi; kaşı keman; çenenin elma; ağzın nokta oluşu her şairde aynıdır.

Divan şairlerinin müstakil dünya görüşleri ve felsefeleri yoktur. Hepsi aynı fikirleri değişik bir biçimde söylemişlerdir.

Divan şairleri Fars edebiyatının üstatlarına yetişmeyi hedefleyip zamanla onları geçtikleri gibi birbirlerine de benzemeye çalışmışlardır. Bundan dolayı nazirecilik geleneği oluşmuştur.

Şairin kişiliğini ve büyüklüğünü, söyleyiş orijinalliği ve güzelliği sağlar.

Divan şairi daima aşıktır. Bu aşk onulmaz dert olmakla beraber şair bu dertten memnundur, onlara göre bu derdin dermanı gene bu derdin kendisidir. Hatta zamanla beşerî aşk yerini Allah aşkına bırakır. Bu sebeple âşık mecazî sevgilisine kavuşmak istemez.

Klâsik edebiyatta nesirden çok nazım önemlidir.

En başarılı ve tanınmış divan şairleri Baki, Fuzuli, Nedim ve Nefi'dir.

DİVAN NESRİ VE YAZARLARI

Divan edebiyatında nesre inşa, nesir yazana münşi, nesirlerin toplandığı eserlere münşeat denir. Nesir türündeki eserler; tarihler, münşeat, tezkireler; ilmî, dinî ve ahlâkî eserlerdir.


Sade Nesir

Halk için yazılan sade anlatımlı nesirlerdir.

Bu nesirle halka yönelik masal, efsane, öykü, destan, dinî ve tasavvufî konular anlatılır.

Aşık Paşazade Tarihi, Mercimek Ahmet’in Kabusname’si, Kul Mesut’un Kelile ve Dimne çevirisi, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’si bu nesrin önemli örnekleridir.


Orta Nesir

Tarih ve bilim kitaplarında gördüğümüz nesirdir. Ustalık göstermek amacı güdülmediği hâlde dili sade nesirden ağırdır. Katip Çelebi’nin bazı eserleri ve Naima’nın kendi adıyla anılan tarihi bu nesre örnektir.



Süslü ve Sanatlı Nesir

Seciler, söz ve anlam sanatları, bağlaçlarla uzayıp giden cümleler bu nesrin ayırıcı özelliğidir.

Dili, yabancı söz ve tamlamalarla yüklüdür.

Sanatçı bu nesirle ustalığı göstermeye çalışır.

Süslü nesir, ahlâk ve felsefe konularını işler ve bazı mektuplarda görülür.

Sinan Paşa’nın Tazarruname’siyle Veysî ve Nergisî’nin nesirleri bu türün örnekleridir.


Yüzyıllara göre Divan nesri;
15.yüzyıl

Sinan Paşa

Nesir alanında Fatih’in sadrazamlığını yapan Sina Paşa görülür. Sina Paşa’nın nesrinde İran edebiyatının etkisi görülür. En önemli eseri Tazarruname adlı münacat (Allah’a yakarış) ‘tır. Ağır, sanatlı söyleyişi vardır. Marifetname’si didaktik, ahlakidir. Tazarruname’ye göre daha sadedir, ama secilerle doludur. Tezkiretü-l Evliya’da ise evliyaların hayatını anlatır.


Mercimek Ahmet

Sina Paşa’nın süslü nesrine karşılık bu yüzyılda sade nesirle yazan Mercimek Ahmet eserlerinde konuşma diline yakın bir dil kullanmıştır. En önemli eseri II. Murat’ın isteğiyle Farsçadan dilimize çevirdiği Kaabusname ‘dir. Eser didaktikdir.


Yazıcıoğlu Ali “Selçukname”
16.yüzyıl

Babur Şah: Babuname (hatıra kitabı) Baürşah başından geçen olayları anlatır. Çağatay Türkçesiyle yazılmıştır.


Latifi “Tezkire”
Seydi Ali Reis “Mirat-ül Memalik “(seyahat, hatıra kitabı)
Sehi Bey “Heşt Behişt (Sekiz Cennet)” (Osmanlı sahasındaki ilk tezkire)
Kafzade Faizi’ “Zübdet-ül Eşar “(şairlerin hayatını değil eserlerini incelediği için ilk antoloji sayılabilir.)
17. yüzyıl

Evliya Çelebi

Türk Edebiyatı'nın en büyük seyahat yazarıdır. Kırk ülke gezmiştir. 50 yıl Osmanlı Devletinin hemen hemen her tarafını gezmiş; gördüklerini, başından geçenleri büyük bir eser halinde tespit etmiştir. Seyahatname; seyahat hatırat ve hikayeciliğin önemli bir örneğidir. Eser 10 cilttir. Seyahatname'de sanat tarihi, folklor, sosyoloji, vb. bilim dalları bulunmaktadır. Eserde yer yer mübalağaya rastlanır.


Katip Çelebi

XVII. asırda içtimai ilimler sahasında büyük eserler vermiştir. En önemli eseri Keşfü'z-Zünün'dur. (300'e yakin ilim ve fen dolu) Eserlerini sade, süslü olmayan ciddi bir üslupla yazmıştır. Avrupa'nın o zamanki tekniklerini memleketimize getirmeye çalışmıştır. Türkçe eserlerinden en önemlisi coğrafya, tarih ve denizciliğe ait bilgileri veren "Cihannüma"dır. O ansiklopedik bir alimdir. Diger eserleri: Takvim'üI- Tevarih, Mizan'üI Hak, Düstür'uI Amel, Fezleke (tarih kitabı)


Ebu’l Gazi Bahadır Han “Şecer-i Terkime”

Peçevi İbrahim Efendi “Peçevi Tarihi” (Kitap Kanuni ile başlar, 1640’ kadar devam eder.)

Naima “Naima Tarihi” (1574-1659 tarihleri arasını işler.)

Koçi Bey “Koçi Bey Risalesi” (Osmanlı Devleti’nin gerileme sebeplerini inceleyip rapor hainle getirmiştir.)
18.yüzyıl

Nesir alnında daha çok gezi yazıları görülür. Bunlarda özellikle Batı’ya giden aydınların gördükleri gezdikleri yerlerle ilgilidir. Bunlardan en önemlisi 28 Çelebi Mehmet’in yazdığı “Sefaretname-i Fransa” adlı eseridir. 28 Mehmet Çelebi divan nesrinin son örneği Tanzimat nesrinin habercisidir.


YÜZYILLARA GÖRE DİVAN ŞAİRLERİ
13. Yüzyıl

Hem tasavvuf edebiyatı örneklerinin hem de din dışı şiirlerin verildiği ilk dönemdir. Bu yüzyılda ünü sınırları aşan sanatçısı Mevlana yetişmiştir.


Hoca Dehhanî

İlk divan şairi olarak kabul edilir. Lirik şiirler yazmıştır. Türk Divan şiirinde, devrinin ve çevresinin hayat ahlak, insan ve güzellik anlayışını aksettirir ve din dışı konulardan aşk, şarap ve tabiattan bahseder.


Sultan Veled

Mevlevilik tarikatinin kurucusu ve Mevlânâ’nın oğludur. Babası kadar coşkun ve derin bir sair değildir. Didaktik, tasavvufi manzumeleri vardır.


Şeyyad Hamza

Lirik şiirleriyle tanınır. Kaside, gazel dörtlük şekillerini kullanmıştır. Aruz ve hece vezniyle şiir yazmıştır. Halk ile aydın tabaka arasındaki halka hitap etmektedir. Yusuf ve Zeliha adında bir mesnevisi vardır. Tasavufi bir eserdir.


Ahmet Fakih “Çarhname” (kasideler) ahlaki tasavvufi şiirleridir.
Mevlana

1207'de Belh'te (Ortaasya) doğmuştur. Daha sonra oradan ayrılıp Konya’ya yerleşmişlerdir. İlmini, Sems-i Tebrizi adındaki hocasından aldığı duygu ve tasavvufla birleştirmiştir. Bütün şiirleri Farsçadır. Divanın’da Türkçe Farsça karışık söylenmiş beyitler vardır. Vahdet-i vücud, ilahi aşk ve insan sevgisi işlediği başlıca temalardır. En önemli eseri Mesnevi'dir. 25618 beyitten oluşan bu eser tasavvufi, öğretici bir kitaptır. 6 ciltlik eser on yılda tamamlanmıştır. Diğer eserleri: Divan-i Kebir, Mektubat, Mecalis-i Seb'a, Fihi Mafih'tir.


14. Yüzyıl

Bu yüzyılda artık edebiyat dili olarak Farsçanın kabul edilmesi terk edilmiş, Türkçeye dönüş hareketi hızlanmıştır.


Kadı Burhanettin

Doğu Anadolu’da hükümdar olmaya çalışan ihtiraslı bir devlet ve siyaset adamıdır. Edebiyatımızda tuyuğu en çok kullanan ve en çok tuyuğ yazan şairimizdir. Şiirlerinde insani aşkı işler.


Ahmedi

Söz sanatlarına çok ince bir zevkle işlediği şiirlerinde halk diline geniş yer vermiştir. Din dışı şiirler yazmıştır. Divan şiirinin (klasik şiirin) ilk başarılı şairi kabul edilir. İlk divan düzenleyen şairimizdir. İskendername (mesnevi) 8200 beyittir. Büyük İskender’in hayatına, idealine, fetihlerine dair rivayetler anlatılır.

Eserleri: Cemşid ü Hurşid (mesnevî), Divan, Tervih’ül Ervah
Nesimi

Tasavvufî ve lirik şiirleriyle, özellikle tuyuğlarıyla tanınır. Şiirleri coşkulu, lirik ve akıcıdır. Azeri Türkçesi ile yazmıştır. Sonraki şairleri de etkilemiştir. Divanı vardır.


Aşık Paşa

Devrin Türk dili için çalışan, onu geliştirmeye uğraşan bir şairdir. Şöhreti şiirinden çok şeyhliğinden dolayıdır. O çağdaşı Gülşehri gibi sadece Türkçeyi kullanmakla kalmamış, onu geliştirme şuuru da taşımıştır. Garipname adlı eseri tasavvufi, didaktik bir mesnevidir. Mevlana’nın Mesnevi’sinden esinlenmiş görünen şair, ayrıca Yunus tarzı şiirler de söylemiştir.



Gülşehri

Tükçeyi sanat dili haline getirmek ister. Mantık-ut Tayr adlı tasavvufi eserinde Türkçeye kuşdili inceliği, ahengi kazandıracağını söylemektedir. Eserde kuşlar arasında geçen tasavvufi konulara yer verilmektedir. Ayrıca Aruz Risalesi adlı bir eseri de vardır.


Hoca Mesut

Süheyl ü Nevbahar adlı eseri vardır.



15. Yüzyıl
Şeyhi

Şeyhi eserlerine yerli çizgiyi koymayı başarmıştır. Eserlerinde tasavvufun derin izleri görülür. “Hüsrev ü Şirin”adlı aşk konulu bir mesnevisi vardır. Asıl mesleği hekimliktir. Çelebi Sultan Mehmed’i iyileştirmiştir. Bu hadise üzerine padişah, şaire büyük ihsanlarda bulunmuş, hususi doktoru tayin etmiş, Tokuzlar adındaki bir köyü Şeyhi’ye tımar olarak vermiştir. Şeyhi, köye giderken, köyün eski sahipleri şairin yolunu keserler ve onu döverler. Şeyhi saraya geri döner ve halini anlatmak için “Harname” adlı mesneviyi yazarPadişah da yol kesen köylüleri cezalandırır, şaire ihsanlarda bulunur. Eserin kahramanı bir eşektir. Hak ettiğinden fazlasını ister. Çayırda gördüğü öküzlere özenir. Onlar gibi olmayı ister. Fakat bu hatasının sonunda kulaklarından ve kuyruğundan olur. Bu mesnevi çok ünlüdür. Harname, hiciv türünün başarılı örneklerinden biridir.



Süleyman Çelebi

Mevlid (Vesilet-ün Necat) ünlüdür.Bursa’da bir imam camide vaaz ederken peygamberimizin diğer peygamberlerden farkı olmadığını söyleyince Süleyman Çelebi onun diğer peygamberlerden üstün olduğunu ispatlamak için Vesilet’ün Necat adlı mesneviyi yazar.



Ahmet Paşa

XV. yüzyılda yaşamış olan Ahmet Paşa, dönemin konuşma dilini şiirlerine yansıtmış olmanın yanında bir devlet adamıdır. Ebcedle tarih düşürmede ustaydı. Fatih Sultan Mehmed’in hocası ve sohbet arkadaşıdır. Osmanlı Sarayı’nda görev yapmış vezirliğe kadar yükselmiştir. Din dışı konularda yazar.


Necatî Bey

Devrin üçüncü büyük şairidir. Kastamonu’da nakkaşlık yaparken şiirleri Fatih’e kadar ulaşır. Fatih onu saraya alır. Halk içinde yetişmiştir. Sade halk Türkçesini kullanmıştır. Mahalli çizgiler kullanmıştır. Sadece Divan’ı vardır.


Ali Şir Nevaî

Çağatay şairidir. Eserlerini Çağatay Türkçesi ile yazmıştır. Lirik şiirleri vardır. Çok sayıda eser vermiş önemli bir şairdir. Otuza yakın eseri vardır. Edebiyatımızdaki ilk şairler tezkiresi olan (biyografi) Mecalisü’n-Nefais ona aittir. İlk hamse düzenleyen şairimiz.(hamse 5 mesnevinin toplamına denir) Muhakemetül-Lûgateyn adlı eseri ünlüdür. Eserde Türkçe ile Farsçayı karşılaştırarak Türkçeyi üstün tutmuştur. Eseri, o dönemde Türkçenin ikinci plâna itilmesine tepki olarak ve yeni yetişen şairlere Türkçenin de üstün bir şiir dili olduğunu kanıtlamak için yazmıştır. Tuyuğ nazım şeklini milli bir şekil olarak geliştirmiştir.


16. Yüzyıl

Bu devir de imparatorluğun tarihi gelişimine uygun olarak edebi sahada da en üstün seviyeye gelinmiştir. Edebiyatımızın en güçlü şairleri bu dönemde görülür.


Fuzulî (1495–1556)

Divan edebiyatının en büyük şairi olarak kabul edilir. Gazel şairidir. Kerbelâ’da yaşamış, türbedarlık yapmıştır. Hayatı sıkıntılar içinde geçmiştir. İyi bir eğitim görmüş, Arap ve Fars dillerini öğrenmiştir. Şiirlerini Azerî Türkçesi ile yazmıştır. Tasavvuf ve aşk şiirinin vazgeçilmez konularıdır. Onun aşkı mecazî aşk değil hakikî aşktır. Mecazî aşkı -tasavvuf anlayışına uygun olarak hakikî aşka bir köprü olarak kullanmıştır. Aşk acısından hoşnuttur. Derman istemez. Kavuşmayı da istemez. Çünkü bilir ki derman ve kavuşma aşkı bitirecektir. Istırabın yanında rintlik de vardır şiirlerinde. Fuzulî ilme çok önem verir. İlimsiz şiirin temelsiz duvara benzediğine inanır. Mesnevi dalında da Leylâ vü Mecnun’u meşhurdur. Leylâ ile Mecnun aşkını en içli bu eser dile getirmiştir denilebilir. Eser daha sonra yazılan ve aynı adı taşıyan eserlere örnek ve esin kaynağı olmuştur. Şikâyetname, onun hiciv türünde yazdığı bir mektuptur. Türk edebiyatında hicve de mektuba da önemli bir örnektir. Padişah fermanıyla Fuzuli’ye vakıfların gelirinden dokuz akçelik bir maaş bağlanır. Fakat vakıf görevlileri bu parayı şaire ödemezler. Fuzuli, elindeki padişah emriyle vakıf yöneticilerini yanına çıkar. Görür ki herkes kendi derdinde. Ortalık karma karışık. Kimse şairle ilgilenmez. Şair durumu “Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar / Kararı gösterdim, yararsızdur deyu bakmadılar” diyerek ifade eder. Herkesin kaşları çatık, yüzleri asıktır. Vakfın hiç parası olmadığını ancak, gelir artığı olunca kendisine ödeme yapılacağını söylerler. Bu da hiç olmamıştır. Çünkü artan geliri kendileri kullanırlar. Şair, bunun doğru olmadığını, haram olduğunu söylese de kimseye anlatamaz. Düzenin bozukluğu, insanların ahlaksızlığı, kütü gidiş karşısında büyük umutsuzluğa düşer. Eserleriyle sonraki divan ve bazı halk şairlerine önderlik etmiştir. Türkçe, Farsça, Arapça divanının yanında Leylâ vü Mecnun (mesnevi), Hadikatüs Süeda(nazım nesir karışık), Beng ü Bade, Şikâyetname, Sakîname , Tercüme-i Hadis-i Erbain, Rind ü Zahid… adlı eserleri ve Türkçe mektupları vardır.


Baki (1526–1600)

Divan şiirinin üstatlarındandır. Sultan-uş şuara Divan şiirinin en usta şairlerinden. Yalnızca Osmanlı sahasında değil İran ve Hindistan'da da tanınmıştır. Kanunî döneminin ihtişamı onun şiirlerine de yansımıştır. İyi bir medrese eğitimi almıştır. Çeşitli medreselerde müderrislik yapmıştır. Kadılık görevlerinde bulunmuştur. Çok istediği şeyhülislâmlık mertebesine gelememiştir. Rindane gazel şairidir. Dünya zevkini, hayattan kâm almayı prensip edinmiştir. Gazellerinde felekten, kara talihten şikayet vardır. Fakat bütün bunların altında yaşama bağlılık sezilir. Daha çok din dışı konuları işlemiştir. Aşk, tabiat, devrin zenginliği şiirlerinin konularıdır. Şiirlerinde tasavvufa da yer vermemiştir. Şiir dili klasik edebiyatın şiir dili olmuştur. Ahenkli bir dili vardır. Söyleyişe önem vermiştir. Ağır bir dil kullanmıştır, ama Türkçe gramer yapısını bozmamıştır. Şiirleri mükemmeldir. Nazım tekniği son derece güçlüdür. Söz sanatlarını da başarıyla kullanmıştır. Divanının yanı sıra başka eserleri, nesirleri de vardır. Şiirlerinde vezin hatası yoktur. Kanunî Mersiyesi meşhurdur. Kanuni’nin ölümüyle şair Baki, en büyük desteğini, velinimetini kaybetmiştir. Şair, bir medrese odasına kapanarak duyduğu acıyı bir mersiye ile dile getirir.


Taşlıcalı Yahya

Hürrem Sultan’ın entrikaları sonucu katledilen Şehzade Mustafa için söylediği mersiye ile bu hadiseyi tenkid ettiğinden Rüstem Paşa ve hükümdar tarafından azarlanmıştır. Mersiyenin orduda büyük yankı bulması, özellikle Rüstem Paşa’yı çok kızdırır. Şairin idam edilmesi için çaba sarf eden Paşa’yı, Kanuni’nin şaire duyduğu sevgi durdurmuştur. Hamsesi vardır. Yusuf ile Züleyha benzerlerinin en güzelidir.


Hayali

Gür ve pervasız bir söyleyişi vardır.


Bağdatlı Ruhî

Sosyal aksaklıkları işleyen Terkib-i Bend’i en önemli eseridir.


Güvahi

Pendname(Öğüt kitabı): Divan edebiyatında öğüt vermeyi amaçlayan didaktik eserlere pendname denir. Genellikle manzum yazılır ve daha çok mesnevi nazım şeklinde kaleme alınır. Bu eserlerde bol bol atasözlerinden faydalanılır.


Aşkî İlyas (?- 1576).

Küçük yaşta yeniçeri ocağında hizmete başladıysa da Kanuni'nin Belgrad seferinde esir düşünce öldü sanılarak ulufesi kesildi. Kurtulup İstanbul'a geri döndüğünde katiplik yaptı, gözleri kör olduğu için bu meslekte de uzun süre çalışamadı. Zaman zaman Kanuni ve II. Selim'den de yardım aldı. Özellikle murabba ve muhammes olarak yazdığı şiirleri başarılıdır. Divan'ı vardır. Eleştirel tarzı ve üslubuyla ünlenmiştir. Toplum sorunlarını ele almıştır ve Fuzuliden etkilenmiştir.



17. Yüzyıl

Divan şiiri gelişmeye devam eder. Fuzüli ve Baki mektepleri teşekkül etmiştir. Farsça yazan ve Hindistan'dan göç eden şairler Sebk-i Hindi akımını oluşturmuşlardır. Bu yüzyılda genellikle sade nesir kullanılmıştır. Nesirde Katip Çelebi ve Evliya Çelebi güzel eserler vermişler. Devrin tarihçileri Peçevi ve Naima'dır. Halk şairi sahasında Aşık Ömer, Gevheri. Karacaoğlan yetişmiştir.


Nefi (1575–1633)

Erzurum doğumludur. İyi bir medrese eğitimi almıştır. Şiirde sözün gücüne, yani şairaneliğe önem vermiştir. Ona göre söyleyiş ve ses unsuru son derece önemlidir. Dili oldukça ağırdır. Arapça ve Farsça kelime ve tamlamaları fazlaca kullanmıştır. Fakat dili akıcıdır. Divan edebiyatının en önemli kaside şairidir. Şöhretini kasideleri ile sağlamış, şairaneliğini kasideleriyle ortaya koymuş, kendini en mübalâğalı şekilde kasidelerinde övmüştür. Ölçü tanımayan bir şairdir. Överken göklere çıkarır, yerdiğinde de adeta yerin dibine geçirir. Hicivleri de çok ünlüdür. Şiir diline yeni bir müsiki ve bir ahenk kazandırmıştır. Manada açıklığa önem verir. Sözün kusursuz söylenmesine itina göstermiştir. Şiirlerinde mübalağaya büyük önem verir. Farsça şiirler de yazmıştır. Eserleri: Türkçe Divan, Farsça Divan ve Siham-i Kaza (hiciv)


Nabî

Hikemî şiirin öncüsüdür. Didaktik şiirleriyle ünlüdür. Yaşadığı dönemin (gerileme dönemi) etkisiyle toplumun aksayan yönlerinden hareketle öğüt verici şiirler yazmıştır. Edebiyatımızda düşünce şiiri çığırını açmıştır. Şiirlerinde heyecan ve duygu unsuru azdır. Hayatı ve hadiseleri his ve hayal açısından görmez. Tefekkür şairidir. Olaylara güngörmüş, olgun, hakim bir kimsenin dünya görüsü ile bakar. Dili sade, üslübu sağlam ve akıcıdır. Eserlerinde tarihi hadiselerin ve içtimai hayatın izleri görülür. “Hayrabat”ve “Hayriye” mesnevileriyle divanı vardır.


Neşati, (?-1674)

Mevlevi şeyhliği yapmış. Büyük ölçüde Nef'î'nin etkisinde kaldı. Padişahlara ve devlet büyüklerine kasideler yazdı. Divan edebiyatının Sebk-i Hindî tarzının öncülerindendir.


Azmizade Haleti, (1570-1631)

Birçok yerde müderrislik ve kadılık yaptı. Rubaileriyle tanınmıştır.


18. Yüzyıl

En önemli sairleri Nedim ve Şeyh Galip'tir. Mahallileşme ve sadeleşme cereyanı başlamıştır. Iran Edebiyatı'nın tesiri gittikçe azalmıştır. Türk şiiri, Iran şiirini geçmiştir. Şeyh Galip ile beraber "Sebk-i Hindi" akımı devam etmiştir.


Nedim (1680–1730)

Lâle devri şairidir. Bir gazel şairidir. Şarkıda da en önemli isim odur. Devrin zevkini ve eğlencesini şiirlerinde işlemiştir. İnce ve zarif hayaller sahibidir Şiirlerinde zevk, safa, çapkınlık (seviyeli), nükte, zarafet, aşk, şarap, tabiat, neşe ve musiki bir aradadır. Dini konulara hiç yer vermemiştir. Şiirde divan edebiyatının katı kurallarının dışına çıkarak mahallileşme cereyanını başlatmıştır. Şiire halk ruhunu, deyimlerini, zevkini, coşkusunu, İstanbul’u ve İstanbul Türkçesini şiirlerine yansıtmıştır. Dili yalın, açık, ahenkli ve akıcıdır. Şiirlerinde dil ve imla dikkatsizlikleri vardır. Bu özellikleriyle Divan edebiyatının özelliklerini çiğnemiştir. Söz sanatlarını da başarıyla kullanmıştır. En önemli eseri divanıdır. Divanında iki tane de türküsü vardır.


Şeyh Galip (1757–1799)(Galip Dede)

Divan edebiyatının son büyük şairidir. Mevlevî şeyhlerindendir. Dili süslü ve ağırdır. Şiirlerinde musiki önemlidir. Sebk-i Hindî tarzının temsilcisidir. Duygular, fikirler bir takim hayallerle ve remizlerle anlatılmıştır. Halk deyimlerine İstanbul konuşmasına önem vermiştir. Başlıca eserleri divanı ve sembolik bir aşk hikâyesi olan Hüsn ü Aşk’ı 26 yaşında yazmıştır. Hüsn ü Aşk tasavvufî bir eserdir. Devir nazariyesini, Allah aşkını, tarikat felsefesini bu eserinde işlemiştir. Hüsn-i mutlak olan Allah’ı ve onun güzelliğini bulma yolundaki âşığın başına gelebilecekleri anlatmıştır. Sembolik olan bu eserin yazılışında Mevlan’nın Mesnevi’sinden etkilenmiştir. Heceyle yazdığı şiirleri de vardır.


Naili

Gazel tarzına yeni bir üslüp getirmiştir. Sebk-i Hindi akımını edebiyatımıza ilk getiren şairdir. Dili ağırdır. Farsça sıfat ve isim tamlamalarına fazlaca yer vermiştir. Hayaller ve imajlar çok ince ve teferruatlıdır. Şiirlerinde iç ahenk vardır. Şiirlerini bir kuyumcu titizliğiyle işlemiştir. Şiirlerinde tasavvufun izleri görülür. Divan'ı vardır.




www.edebiyatdersi.net


Yüklə 156,99 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin